Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/29 E. 2022/581 K. 22.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/29
KARAR NO : 2022/581
KARAR TARİHİ : 22.09.2022

Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 18. Ceza Dairesi

Sanık …’ın görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265/1, 265/3, 43/2, 62, 53, 58 ve 63. maddeleri gereğince 8 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin … 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.07.2014 tarihli ve 75-349 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 15.04.2019 tarih ve 2567-7433 sayı ile; onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ise 14.11.2019 tarih ve 106066 sayı ile;
“…Dosyanın incelenmesinde, sanık hakkında TCK’ nın 265/1. maddesine göre 6 ay hapis cezası verildiği, birden fazla kişi ile Direnme gerçekleştirildiğinden bahisle TCK’nın 265/3.maddesi ile verilen cezanın 1/6 oranında artırım yapılarak denilerek cezanın 8 ay’a yükseltildiği, ardından sanık tek fiil ile birden fazla katılana karşı suç işlediğinden bahisle verilen cezanın TCK’nın 43/2.maddesi ile 1/4 oranında artımına karar verilerek cezanın 10 ay hapise çıkartıldığı, bilahare TCK’nın 62. maddesi ile taktiri indirim uygulanarak sonuç cezanın 8 ay 10 gün hapis cezası olarak belirlendiği ve kararın bu hali ile onama sonucu kesinleştiğinin anlaşıldığı,
Ancak;
Mahkeme kararında sanık hakkında TCK’ nın 265/3.maddesi uygulanırken 1/6 oranında artırım yapıldığı belirtilerek cezanın 7 ay’a yükseltilmesi gerekirken sehven kanunda yazılı olduğu şekilde 1/3 oranında artırım yapılarak cezanın 8 ay’a yükseltildiği;
Sanık müdafinin temyizi ve kazanılmış hak dikkate alınarak sırası ile 6 ay, 7 ay, 8 ay 22 gün ve 7 ay 8 gün hapis cezası verilmesi gerekirken sehven sanığa sırası ile 6 ay, 8 ay, 10 ay, 8 ay 10 gün fazladan hapis cezası verildiği ve bunun da yasaya aykırı olduğu…” görüşüyle itiraz yoluna başvurulmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 09.12.2019 tarih ve 21396-17382 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemece görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık hakkında TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrası uyarınca tayin edilen 6 ay hapis cezasının, aynı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen “üçte bir” yerine “altıda bir” oranında artırılarak hesap hatası sonucu 7 ay hapis cezası değil 8 ay hapis cezasına hükmolunmasının ve sonuç cezanın bu hesaba göre belirlenmesinin maddi hata olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.01.2014 tarih ve 2228-78 sayı ile; sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265/1-3, 53 ve 63. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
… 2. Asliye Ceza Mahkemesince 15.07.2014 tarih ve 75-349 sayı ile; sanığa yüklenen görevi yaptırmamak için direnme suçu sabit görülerek;
“c-1-Sanık …’ın üzerine atılı katılanlara yönelik ‘görevi yaptırmamak için direnme’ suçunu işlediği mahkememizce sabit görülmekle; TCK’nın 61. maddesindeki cezanın belirlenmesine ilişkin koşullar nazara alınmak suretiyle alt sınırdan uzaklaşmayı gerektirir bir nedende bulunmadığından sanığın eylemine uyan TCK’nın 265/1 maddesi uyarınca sanığın takdiren 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
2-Suç birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi nedeniyle sanığın cezası TCK nın 265/3 maddesi gereğince takdiren 1/6 oranında artırılarak 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
3-Sanık tek bir fiille birden fazla katılana karşı üzerine atılı suçu işlediği anlaşıldığından TCK’nın 43/2 maddesi delaletiyle 43/1 maddesi gereğince takdiren ¼ oranında artırım yapılarak 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
4-Haksız söz ve davranışların ilk olarak bu sanık tarafından yapılması nedeniyle sanık hakkında tahrik hükümlerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına,
5-Cezanın sanığın geleceği üzerindeki muhtemel olumsuz etkileri lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek sanığın cezasından TCK’nın 62/1 maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına” karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre “Karar” kelimesinin anlamı bir … veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargıdır. Aynı sözlükte, hukukta karar; herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm, olarak ifade edilmiştir. Yine, karar kelimesinin ifade ettiği farklı bir anlam olarak; kesin yargıyı bildiren belge belirtildikten sonra, karar; değişmeyen, düzenli durum, düzenlilik, yöntemlilik ve değişmez olma olarak da tarif edilmiştir. Bu tanımlardan yola çıkıldığında, yargısal karar; bir yargılama işlemi sonunda belli bir yönteme bağlı olarak verilmiş, kesin yargıyı ifade eden belge olarak tanımlanabilir. Bu durumda kararın en önemli özelliği olarak, “Kesinlik” karşımıza çıkmaktadır. Kesinlik kelimesinin sözlük anlamı; bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumudur.
CMK’nın “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223. maddesinin birinci fıkrası;
“Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.”,
“Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesinin birinci fıkrası; “Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.”,
“Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlıklı 232. maddesinin üçüncü fıkrası; “Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.”,
Aynı maddenin altıncı fıkrası ise; “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.”
Hükümlerini içermektedir.
Anılan bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, duruşmanın bittiği bildirildikten sonra CMK’nın 223. maddesinin birinci fıkrası uyarınca hüküm verilmesi zorunludur. Bu hükümde gerekçeye yer verilmese dahi, anılan Kanun’un 232. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme imkânının bulunup bulunmadığının, başvuru imkânı varsa süresi ve merciinin tereddüde mahal bırakmayacak şekilde mutlaka belirtilmesi gerekmektedir. Uygulamada bu şekilde gerekçesi açıklanmadan hüküm verilmesine kısa karar denilmektedir. Kısa karar olarak adlandırılan bu hüküm fıkrasının tümüyle duruşma tutanağına geçirilmesi, akabinde okunarak, gerekçesinin ana hatlarıyla anlatılması gerekmekte olup kısa karar yani hüküm bu şekilde açıklandıktan sonra geçerlilik kazanacaktır.
Gerekçeye yer verilmeden sadece kısa karar olarak adlandırılan “Hüküm-sonuç” bölümünün açıklanmasından sonra, maddi olayın açıklandığı “Sorun” bölümü ile delillerle sonuç arasındaki bağın, yani neden bu sonuca ulaşıldığının anlatıldığı ve hukuki nitelendirmenin yer aldığı “Gerekçe” bölümünün hüküm fıkrasına da yer verilmek suretiyle, kısa kararın açıklanmasından itibaren on beş gün içinde yazılması gerekmektedir. Bu şekilde sorun, gerekçe ve hüküm-sonuç bölümünden oluşan karara ise uygulama da gerekçeli karar denilmektedir.
Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin yerleşmiş uygulama ve kabullerine göre, hükmün esasını kısa karar oluşturmaktadır. Tutanağa geçirilmesi ve açıklanması suretiyle hukuken geçerlilik kazanmış kısa kararın/hükmün önemine binaen mahkemelerin kısa karar oluştururken son derece dikkatli ve ciddi davranmaları gerekmektedir. Ancak hüküm kurulurken çeşitli hatalar yapılabildiği, örneğin nitelikli hâller nedeniyle ceza artırılırken artırım oranlarında, bazen de sonuçlarında hatalar yapılabildiği gibi indirim nedeninin uygulanması sırasında da hesap hatası yapılarak daha az ceza tayin edildiği, hatta nitelikli hâl nedeniyle cezanın artırılması yerine indirilmesi yoluna gidildiği, ilgili kanun maddesinde suç için hapis cezası ile birlikte para cezası da öngörüldüğü hâlde, yalnızca hapis ya da para cezasına hükmedildiği, öngörülmüş cezanın alt sınırının da altında olacak şekilde bir ceza tayin edildiği veya belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması sırasında işlem hataları yapıldığı görülmektedir.
Uygulamada hükmün kurulması sırasında yapılan hatalar, “Uygulama hatası”, “Hesaplama hatası”, “Yazım hatası” şeklinde tasniflere tabi tutulmaktadır. Uygulama hatası; yargılama araçlarının belirli biçimde hatalı takdir edilmelerinden kaynaklanan hukuki yanılgılardır. Hesaplama hatası, cezanın artırılması veya eksiltilmesi sırasında yapılan matematiksel işlem hatalarıdır. Yazım hataları ise, olağan bir dikkat ve özenin gösterilmesi hâlinde gerçekleşmeyecek olan isim, yaş vb. bilgilerin yanlış yazılmasıdır. Esasen hesaplama ve yazım hataları da uygulama neticesinde ortaya çıkmış hatalar olduğundan sonuç itibarıyla birer uygulama hatasıdır. Kaldı ki bazen yapılan yanlışlığın ne tür bir hata olduğu da tam belirlenememektedir.
Mahkemenin hata yapıldığından bahisle, kısa kararda yer verilmeyen hususlara gerekçeli kararda yer vermesi veya kısa kararı sonradan değiştirmesi usul ve kanuna aykırı olacaktır. Bu konuda öğretide; “Gerekçe ile birlikte hüküm fıkrası tekrar yazılırken, duruşmada yazılıp, okunmuş olan hüküm fıkrasında, yani kısa kararda hiçbir değişiklik yapılamaz. Esas olan, duruşmada okunmuş bulunan hüküm fıkrasıdır.” (… Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, … 2013, 10. Baskı, …. 714.) şeklinde görüşler bulunmaktadır.
Ancak yerleşmiş uygulama ve kabullere göre, uygulama ve hesap hataları dışında kalan ve sonuç ceza üzerinde değişikliğe yol açmayan maddi yazım hatalarının yöntem ve zaman sınırlamasına tabi bulunmaksızın, bizzat bu hatayı yapan merci tarafından kendiliğinden veya denetim muhakemesi sonunda verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilmesi mümkündür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Görevi yaptırmamak için direnme suçunun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi hâlinde verilecek cezanın üçte biri oranında artırılacağının TCK’nın 265. maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça belirtilmesi, anılan fıkrada “Artırılır” yüklemine yer verilmesi sebebiyle emredici nitelikteki bu düzenlemeye aykırı olarak başkaca bir artırım oranı uygulanmasının mümkün olmaması ve Yerel Mahkemece fıkrada belirtilen “Üçte bir” oranına uygun şekilde 6 ay olarak belirlenen temel cezanın TCK’nın 265/3. maddesi gereğince isabetli olarak 8 aya çıkarılması hususları birlikte değerlendirildiğinde; “Üçte bir” olarak belirtilmesi gereken artırım oranının maddi hata sonucu “Altıda bir” olarak gösterildiği ve söz konusu maddi hatanın mahallinde düzeltilmesinin mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “İtirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği”, düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.09.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
.