Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/277 E. 2020/372 K. 22.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/277
KARAR NO : 2020/372
KARAR TARİHİ : 22.09.2020

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İZMİR 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza
Sayısı : 747-466

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanık …’un 5846 sayılı Kanun’un 5101 sayılı Kanun ile değişik 81/9-1-a, TCK’nın 62, 53/1, 58/9, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, mahsuba ve müsadereye ilişkin İzmir 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince verilen 03.06.2009 tarihli ve 790-586 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 06.07.2012 tarih ve 13671-22609 sayı ile;
“Suç tarihinde yürürlükte olan 5846 sayılı Yasa’nın 5101 Yasa ile değişik 81. maddesinin 9. fıkrasının l/a bendinde; ‘bu maddenin yedinci fıkrasında sayılan yerlerde, bandrol almaksızın satanlar hakkında 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya beş milyar liradan ellimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden hükmolunur’ denilmektedir.
Sanık hakkında 18.05.2007 tarihli idianame ile ‘Seyyar olarak korsan ve bandrolsüz CD ve diğer materyal sattığı bilinen ve elindeki çanta ile siyah poşetten şüphe edilen Abdullah adı ile tanınan sanığın, suç tarihi olan 23.04.2007 tarihinde takibe rağmen yakalanamadığı, elindeki çanta ve poşeti atarak kaybolması üzerine şüphelenilen bond çanta ve poşet açıldığında içinde korsan ve bandrolsüz CD olduğunun belirlendiği, gerçek isminin … olduğu belirlenen sanığın 14.05.2007 tarihinde kolluk görevlilerince yakalandığının iddia edilmesi konusunda sanığın eyleminde satma ve satışa arz etme hareketinin gerçekleşmediği ve suçun unsurları oluşmadığı gözetilerek beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Daire Üyesi O. Koçak; “Devamlı olarak CD satışı yapan, aynı suçlardan sabıkalı olan sanığın 23.04.2007 günü olay anında kaçtığı ve elindeki poşeti attığı, poşette bandrolsüz CD yakalandığı, bilahare yakalanması nedeniyle sanığın bu tarihteki suç nedeniyle satış yaptığının sabit olduğundan beraate yönelik bozma kararına katılmıyorum.” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yerel Mahkeme ise 23.09.2013 tarih ve 747-466 sayı ile;
“…Birlikte görülen davalar sanığın müşterilere gösterdiği kartonetlerden, CD seçtirdiği ve sakladığı yerden getirerek bu CD’leri sattığını genel davranışının bu şekilde olduğunu kanıtlamaktadır. Sanık olay günü de elindeki CD’leri satmak amacıyla olay yerine getirmiştir. CD’ler bandrole tabi eserleri içermektedir. Hiçbirinde bandrol yoktur. Sanık bu CD’leri ticari amaçla satın almıştır.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi sanığın suça konu CD’leri satmadığı ve satışa sunmadığı görüşündedir. Böyle bile olsa kamu davasına katılanlar bulunduğundan eylem dolayısıyla sanığın beraatine değil, 5846 sayılı Kanun’un 5101 sayılı Kanun ile değişik 73/1-a maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerekir. Kaldı ki şikâyetçi olan bulunmasaydı dahi sanığın açık alanda bandrolsüz CD satmaya teşebbüs suçundan dolayı cezalandırılıp cezalandırılmayacağının tartışılması gerekecekti.
Kolluk görevlileri sanığın yakalandığı bölgede korsan ve bandrolsüz CD satıldığını bilmektedirler. Sürekli olarak bölgeyi kontrol altında tutmaktadırlar. Sanığın korsan CD satıcısı olduğundan haberdardırlar. Sanık elinde James Bond çanta ile görülmüştür. Çantanın açık vaziyette olması gerekmez. Sanık müşterilere önce kartonet göstermekte, kartonetten beğenilen CD’leri çantadan çıkartıp satmaktadır. Bu durum birlikte görülen davalardan anlaşılmaktadır. 5846 sayılı Kanun’un 81/9-1/a maddesindeki satmak sözcüğünü satma hâlinde olmak olarak anlamak gerekir. Somut olarak CD satın alan bir müşterinin varlığı zorunlu değildir. Yargıtay 7. Ceza Dairesi suç eşyasının ticaret alanında bulundurulmasını satışa sunma olarak kabul etmektedir. Sanığın ticaret alanında bulundurduğu suça konu CD’leri satışa sunduğunu kabul etmek gerekir.” düşüncesiyle direnerek, sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.01.2014 tarihli ve 14201 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 56-1762 sayı ile 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 06.03.2017 tarih ve 18-1585 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, gerekçeli kararın katılanlar vekiline tebliğinin sağlanmasına ilişkin Ceza Genel Kurulunun 05.02.2019 tarihli ve 371-63 sayılı tevdi kararı doğrultusunda anılan eksikliğin giderilmesinden sonra tekrar gönderilmesi üzerine Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın 19.07.2006 ve 15.11.2006 suç tarihli eylemleriyle ilgili olarak yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık hakkında 23.04.2007 tarihinde işlediği kabul edilen 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk görevlilerince 23.04.2007 tarihinde Alsancak Sevgi Yolu civarında seyyar satış yaptığı bilinen ve takibe alınan sanığın, elinde James Bond çanta ve siyah poşet ile Fulya Rent A Car isimli iş yerine girdiğinin tespiti üzerine bahse konu iş yerine yaklaşıldığında sanığın elindeki çanta ve poşeti iş yerinde bırakarak kaçtığı, sanığa ait olduğu düşünülen çanta içerisinde 206 adet bandrolsüz ve kopya film, müzik, program ve oyun CD/ DVD’lerinin ele geçirildiği olayla ilgili olarak sanık hakkında 18.05.2007 tarihli iddianame ile 5846 sayılı Kanun’un 5101 sayılı Kanun’la değişik 81/9-1-a, 75/son, 81/6 ve TCK’nın 53/1, 54/1. maddeleri uyarınca bandrolsüz CD/DVD satma suçundan kamu davası açılması üzerine Yerel Mahkemece 03.06.2009 tarih ve 790-586 sayı ile sanığın 5101 sayılı Kanun ile değişik 5846 sayılı Kanun’un 81/9-1-a, TCK 62, 53/1, 58/9, 63 ve 54. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar verildiği, hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince 06.07.2012 tarih ve 13671-22609 sayı ile bozma kararı verildiği, Yerel Mahkemece 23.09.2013 tarih ve 747-466 sayı ile bozma kararına direnilerek önceki hükümdeki gibi sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosyanın, Ceza Genel Kurulunca 05.02.2019 tarih ve 371-63 sayı ile gerekçeli kararın katılanlar vekiline tebliğinin sağlanması için tevdine karar verilmiş olup usulüne uygun olarak gerekçeli karar kendisine tebliğ edilen katılan vekilinin hükmü temyiz etmediği, katılanlar Warner Bros Film ve Video San. Tic. AŞ ve Ulusal Cad. ve Gıs. Çözümleri Mühendislik Bilgisayar Eğitim Ticaret AŞ’nin vekili aracılığıyla bir kısım sinema eseri ve bilgisayar programı üzerinde hak sahibi olduğunu kanıtladıkları, şikâyetçi oldukları ve katılan sıfatını aldıkları,
Anlaşılmaktadır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan ancak 08.02.2008 tarih ve 26781 sayı ile Resmî Gazete’de yayımlanan 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun’un 140. maddesi ile değiştirilerek yürürlükten kaldırılan 75. maddesinin son fıkrasında;
“Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olan kişi, iki yıl içinde aynı suçu bir defa daha işler ise yeni suçtan dolayı verilecek ceza bir kat artırılır. Tekerrür üzerine verilen hapis cezası ertelenemez ve para cezasına veya tedbire çevrilemez. Bu Kanunda belirtilen suçlara, unsurlarını taşıması halinde 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” şeklinde özel tekerrür hükmü düzenlenmiştir.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Kanun’un 5101 sayılı Kanun ile değişik 81. maddesinin dokuzuncu fıkrasının 1/a ve 1/b alt bentleri;
“Bu madde hükümlerine aykırı olarak kasten,
1. Bu Kanuna göre bandrol alınması gereken eser, icra ve yapımların tespit edildiği kaset, CD, VCD ve DVD gibi taşıyıcı materyaller ile süreli olmayan yayınları;
a) Bu maddenin yedinci fıkrasında sayılan yerlerde, bandrol almaksızın satanlar hakkında, üç aydan iki yıla kadar hapis veya beşmilyar liradan ellimilyar liraya kadar adlî para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden,
b) Bandrol almaksızın çoğaltan ve yayan veya eser sahibinin ve bağlantılı hak sahibinin haklarını ihlâl edecek şekilde bedelsiz yayan, bu Kanuna ve ilgili mevzuata uygun alınmış bandrolleri mevzuatta belirlenen şekilde yapıştırmadan bedelli ve bedelsiz yayan kişiler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis veya ellimilyar liradan yüzellimilyar liraya kadar adlî para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden,

Hükmolunur.” şeklindeyken,
Suç tarihinden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler sonucunda 5846 sayılı Kanun’un 81. maddesinin dördüncü fıkrası;
“Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Öte yandan, 5728 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler sonucunda 5846 sayılı Kanun’un:
17.07.2020 tarihli ve 31188 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 12.06.2020 tarihli ve 74-29 sayılı kararıyla iptal edilen 81. maddesinin on üçüncü fıkrasında;
“Bandrol yükümlülüğüne aykırılığın aynı eserle ilgili olarak 71 inci maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde tanımlanan suçla birlikte işlenmesi hâlinde, fail hakkında sadece 71 inci maddeye göre cezaya hükmolunur. Ancak, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.”,
Başlığı “Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz” olarak değişen 71. maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde ise;
“Bu Kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek:
1. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”,
Düzenlemelerine yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi;
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…” şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasında ana kural fail hakkında fiili işlediği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Ancak sonradan yürürlüğe giren kanun failin lehine ise bu kanun uygulanacak ve infaz edilecektir. Anayasa’nın 38/2. maddesi uyarınca dava ve ceza zamanaşımına ilişkin kanunların uygulanması bakımından da aynı kural geçerlidir. Bu bakımdan zamanaşımı süresini kısaltan kanun, failin lehine olduğundan geçmişe etkili olacak iken, zamanaşımı süresini uzatan kanun failin aleyhine olduğundan geçmişe etkili olmayacaktır. (Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Ankara, 2012, s.134.)
Zamanaşımına ilişkin kanunlar bakımından da geçerli olan lehe kanunun belirlenmesinde başvurulacak yöntemi belirleyen 23.02.1938 tarihli ve 23-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu karara paralel olarak düzenlenen 5252 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 3. fıkrası uyarınca; lehe olan hüküm; “Önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” Bu itibarla, Ceza Genel Kurulunun 13.11.2007 tarihli ve 225–233 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında da vurgulandığı üzere, lehe kanun tespit edilirken, sabit kabul edilen somut olaya her iki kanunun ilgili tüm hükümleri birbirlerine karıştırılmaksızın uygulanmalı ve bu suretle ortaya çıkan sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılmalıdır. Başka bir anlatımla, karma uygulama yapılarak, söz gelimi ceza süresinin sonraki, tâbi olunan zamanaşımı süresinin ise önceki kanun esas alınarak dava zamanaşımının hesaplanması mümkün değildir.
Bu noktada direnme kararına konu suç bakımından suç ve karar tarihlerine göre; Kanun’da öngörülen cezalar ve bu cezalara ilişkin zamanaşımı sürelerine değinmek faydalı olacaktır.
Sanığa yüklenen bandrolsüz CD satmak suçunun yaptırımı;
1- Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Kanun’un 5101 sayılı Kanun ile değişik 81. maddesinin 9. fıkrasının 1-a bendi uyarınca üç aydan iki yıla kadar hapis veya beşmilyar liradan ellimilyar liraya kadar adlî para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden,
2- Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Kanun’un 5728 sayılı Kanun ile değişik 81/4. maddesi uyarınca bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası,
3- Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve karar tarihinde yürürlükte bulunan ancak daha sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilen 5846 sayılı Kanun’un 5728 sayılı Kanun ile değişik 81/13. maddesine göre aynı Kanun’un 71/1. maddesi gereğince temel ceza belirlenip 81/13. maddesi gereğince 1/3 oranında artırım yapılacağı, katılanların süresinde şikâyetçi olması ve hak sahibi olduğunu kanıtlaması sebebiyle uygulanma ihtimali bulunan 5846 sayılı Kanun’un 5728 sayılı Kanun ile değişik 71/1. maddesinde tanımlanan suçun yaptırımı bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezası olduğu,
4- Suç tarihinde yürürlükte bulunan ancak karar tarihlerinden önce, 08.02.2008 tarih ve 26781 sayı ile Resmî Gazete’de yayımlanan 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun’un 140. maddesi ile değiştirilerek yürürlükten kaldırılan 75. maddesinin son fıkrasında ise 5846 sayılı Kanun’da yazılı suçlardan dolayı hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olan kişi, iki yıl içinde aynı suçu bir defa daha işler ise yeni suçtan dolayı verilecek cezanın bir kat artırılacağının düzenlendiği anlaşılmaktadır.
TCK’nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanun’un 67. maddesinin 4. fıkrası uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı süresi, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
TCK’nın 66. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi uyarınca suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, kesintili zamanaşımı süresi ise on iki yıl olmakla birlikte dava zamanaşımının hesabında söz konusu düzenlemelerden üst sınır itibarıyla en az hapis cezası öngören 5846 sayılı Kanun’un 5101 sayılı Kanun’la değişik 81. maddesinin dokuzuncu fıkrasının 1-a bendinin lehe olduğu ve bu düzenlemenin dikkate alınması gerektiği kabul edilmelidir.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 23.04.2007 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak, on iki yıllık kesintili dava zamanaşımı süresi, Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 23.04.2019 günü dolmuş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, kopya eserler içerdikleri anlaşılan suça konu bandrolsüz CD/DVD’lerin 5237 sayılı TCK’nın 54/4. maddesindeki “Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.” hükmü uyarınca müsaderesine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, TCK’nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine ve adli emanete kayıtlı olan suça konu bandrolsüz ve kopya CD/DVD’lerin 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası uyarınca müsaderesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 23.09.2013 tarihli ve 747-466 sayılı direnme kararına konu hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK’nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emanetinin 2007/6336 sırasında kayıtlı suça konu CD/DVD’lerin 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası uyarınca MÜSADERESİNE,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.09.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.