YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/275
KARAR NO : 2022/838
KARAR TARİHİ : 27.12.2022
tirazname No : 2016/190687
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 313-8
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık …’nun kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 81/1, 35, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.01.2016 tarihli ve 313-8 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.11.2019 tarih, 3333-5168 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş;
Daire Üyesi …; “ (…) Sanığın mağduru öldürmeye yönelik kastının bulunmadığı ancak eyleminin silahlı tehdit suçunu oluşturacağı,” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 02.03.2020 tarih ve 190687 sayı ile;
“…Sanığın mağdura tüfeği doğrulttuğu sırada ona karşı öldürme kastını gösterir, herhangi bir söz söyleyemediği gibi tetiğe basma imkânı olmasına rağmen basmadığı, tanık Arif’in mağduru görüş alanından çıkarıp diğer tanıkların müdahalesi ile sanığın elindeki silahın sıkıldığı anlaşılmakla, sanığın mağduru öldürmeye yönelik kastının bulunmadığı, ancak eyleminin silahlı tehdit suçunu oluşturacağı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.06.2020 tarih, 1127-1297 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa tehdit suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Hizmet Bölük Komutanlığınca düzenlenen olay vaka kanaat raporunda; “Hava Personel Er … (1993/2 Tertip) ile Hava Personel Er … (1992-4 Tertip) arasında koğuşlar bölgesinde mıntıka temizliğinden dolayı çıkan tartışma kavgaya dönüşmüştür. Diğer askerlerin araya girmesiyle kavga sonlandırılmıştır. … silahhaneye giderek araç muhafızı olduğunu beyan edip tüfeğini ve iki adet dolu şarjörü alarak tekrar koğuş bölgesine çıkmıştır. Silahla koğuşa gittiğini gören Hava Piyade Er … (1992-3) ve Hava Piyade Er … (1993-2) peşinden koğuşa çıkmıştır. … merdivenden çıkarken silahını tam dolduruş yapmıştır. Silahı koğuş katında doğrulturken … müdahale ederek namluyu havaya kaldırmış o esnada ateş alan silahtan çıkan mermi asma tavanı delip geçmiştir. Daha sonra silah elinden alınmış olup doldur boşalt istasyonunda kontrolü yapılarak silahhaneye teslim edilmiştir. Olayda zayiat ve yaralı bulunmamaktadır.” ifadesine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 02.11.2015 tarihli raporda; …’nun 11.11.2013 tarihinde sanığı bulunduğu suça karşı cezai sorumluluğunun tam olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur … aşamalarda benzer şekilde; askerliğini Ankara 3. Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığında er olarak yaptığını, olay günü mıntıka temizliği yaptıkları esnada, sanık … ile temizlik yapmaması nedeniyle tartıştığını, sanığın kendisini itmesi üzerine sanığa kafa attığını, sanığın uzaklaşıp gittiğini, 10 dakika sonra bir silah sesi duyduğunu, arkasına dönüp baktığında sanık …’un yerde olduğunu, isimlerini şu an hatırlayamadığı iki askerin sanığı tutmaya çalıştığını, sanığın elinde silah görmediğini ancak arkadaşlarından öğrendiğine göre sanığın arkası dönükken kendisine silah doğrultmuş olduğunu, sanıktan şikâyetçi olmadığını,
Tanık … aşamalarda benzer şekilde; askerde silahhaneci olarak görev yaptığını, olay günü sanık …’nun yanına gelerek araç muhafızı olduğunu, komutanını eve bırakmaya gideceğini söyleyip silahını istediğini, silahı sanığa verdiğini, silahı alan sanığın hızla uzaklaştığın, bu sırada görevli askerin kendisine “Neden …’a silah verdin, az önce koğuşta kavga etti, bu nedenle silah aldı.” demesi üzerine koşarak sanığın peşinden koğuşa doğru gittiğini, silaha şarjörün takılı olduğunu gördüğünü, sanığın bu sırada silahının kurma kolunu çektiğini, merdivenlerden koğuşa doğru çıkarken sanığa yetiştiğini, sanığın arkasından boynuna sarılarak silahı tuttuğunu ve sanığı geriye çektiğini, bu sırada silahın havaya doğru ateş aldığını, sanığı yakaladığı yer ile koğuş arasında 5-10 metre kadar mesafe bulunduğunu,
Tanık … aşamalarda benzer şekilde; sanığın silahhaneye girip silahını alarak koğuşlar bölümüne doğru koşmaya başladığını görünce sanığın peşinden gittiğini, ortamın kalabalık olduğunu, askerlerin mıntıka temizliği yaptıklarını, sanığın silahın kurma kolunu çektiğini, bu işlemi bir kişiyi hedef alarak yapmadığını, hemen sanığın üzerine doğru koştuğunu, sanığın eline vurup silahın düşmesini sağladığını, silahın bu anda patladığını,
Tanık … aşamalarda benzer şekilde; 11.11.2013 tarihinde saat 20.30 sularında sanık ile mağdurun tartıştıklarını, birbirlerine vurduklarını, etrafta bulunan birkaç arkadaşıyla kavgayı ayırdıklarını, sanığın koşarak aşağıya indiğini gördüğünü, bir süre sonra sanığın elinde silahla geri geldiğini, sanık silahını mağdura doğrultup ateş etmeye çalışırken, mağduru koğuşa doğru ittiğini, ardından saklandığını, bu esnada tanık …’ın sanığın elindeki silahın namlusunu havaya doğru kaldırdığını, silahın tavana doğru ateş aldığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; olay günü mıntıka temizliği yaptığını, yorulunca koridorda sandalyeye oturduğunu, mağdurun yanına geldiğini ve neden mıntıka temizliğine katılmadığını sorduğunu, yorgun olduğunu, nöbet tutacağını söylemesi üzerine mağdurun kendisine kafa attığını ve yumrukla vurduğunu, kavga sırasında tanık Arif’in de kendisine yumruk attığını, kavganın ayrılmasından sonra aşağı indiğini, ne yaptığının farkında olmadığını, silahhaneye gidip “Araç muhafızıyım.” diyerek silahhaneden silah ve teçhizatını aldığını, şarjörü takıp kurma kolunu çektiğini, bağırıp çağırdığını ardından sakinleştiğini, vazgeçip aşağı doğru ineceği sırada birisinin üzerine atlayıp silahı almaya çalıştığını, sinirli olduğu için olanı biteni anlayamadığını, silahı vermek istemediğini, bir buçuk dakika kadar silahı almaya çalışan tanık Biyan’la boğuştuklarını, silahın ateş aldığını, merminin tavana isabet ettiğini, askerlerin silahı elinden aldıklarını, mağduru görmediğini, mağdura silah doğrultmadığını, öldürme kastıyla hareket etmediğini, hiçbir zaman elinin tetiğe gitmediğini, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesinde;
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK’nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasıttır” şeklinde açıklanmıştır.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüsü oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda yara meydana gelmiş ise bu yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Tehdit suçu ise 5237 sayılı TCK’nın 106. maddesinde;
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b)Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla mal varlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Türk ve İtalyan Ceza Kanunları, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, C. II, s.127; A. Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C. II, s. 517 ve 873.).
Tehdidin silahla işlenmesi mağdur üzerindeki korkunun etkisini artırması, eylemin icrasını kolaylaştırması, tehdidin ciddiliğini göstermesi ve faile cesaret vermesi nedenlerinden dolayı kanun koyucu tarafından nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Suçun silahla işlendiğinin kabulü için failin silahlı olması yeterli olmayıp tehdidin gerçekleştirilmesi sırasında silahın kullanılmış olması, silahın korkutucu gücünden bir şekilde faydalanılmış olması gerekmektedir. Bu durum, failin eline silah alıp mağdura doğru doğrultması şeklinde olabileceği gibi, failin belindeki silahı göstermesi şeklinde de olabilir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık ve mağdurun Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava İkmal Bölük Komutanlığında er olarak vatani görevlerini yaptıkları, silah altına alınma tarihlerine göre aralarında devre farkı bulunduğu, üst devre olan mağdurun olay günü mıntıka temizliği nedeniyle sanıkla tartıştığı ve arkadaşlarının da bulunduğu ortamda sanığı darbettiği, mağdurun bu eylemi ile hiddete kapılan sanığın silah deposuna indiği, nöbetçi er tanık …’ı, araç görevlisi olduğundan bahisle yanıltarak harp tüfeğini ve iki şarjörü aldığı, şarjörü tüfeğe takıp namluya mermi sürdüğü ve mağdurun bulunduğu koğuş bölgesine yöneldiği, koğuş kapısında sanığa arkası dönük ayakta duran mağdura tüfeği yönelttiği, ateş etmeden bir süre beklediği, tanık Arif’in mağduru koğuşun içerisine itmesinden sonra, silahhane görevlisi Ogün ile tanık er Biyan’ın tüfeği elinden almak için sanığa müdahale ettikleri, boğuşma sırasında ateş alan tüfekten çıkan merminin tavana isabet ettiği, mağdurun sanıktan şikâyetçi olmadığı, sanığın ise suçlamayı kabul etmediği anlaşılan olayda; sanığın mağdura tüfeği doğrulttuğu sırada öldürme kastını gösterir herhangi bir söz sarf etmediği gibi arkası dönük olan mağdura ateş etme imkânı olmasına rağmen ateş etmediği, bir süre beklediği, mağdurun koğuş içerisine itilmesinden sonra koridorda üzerine atılan Ogün ve Biyan’la boğuşma esnasında tüfeğin ateş almış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın mağduru öldürmeye yönelik kastının şüphede kaldığı gibi olayda sanığın öldürme suçunun icrasına doğrudan doğruya başlaması hâlinden de söz edilemeyeceği, ancak sanığın mağdura tüfek doğrultma şeklindeki eyleminin mağdurda korku ve endişe yaratmaya yönelik olduğu ve eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü değil silahlı tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25.11.2019 tarihli ve 3333-5168 sayılı düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.01.2016 tarihli ve 313-8 sayılı hükmün sanığın eyleminin silahlı tehdit suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25.11.2019 tarihli ve 3333-5168 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.01.2016 tarihli ve 313-8 sayılı hükmün sanığın eyleminin silahlı tehdit suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi