YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/269
KARAR NO : 2022/532
KARAR TARİHİ : 05.07.2022
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 20. Ceza Dairesi
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda … (Kapatılan) 15. Sulh Ceza Mahkemesince 06.09.2012 tarih ve 1066-1312 sayı ile sanık … hakkında TCK’nın 191/2-3-4 ve 5. maddeleri uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiş, söz konusu karar itiraz edilmeksizin 24.09.2012 tarihinde kesinleşmiştir.
… Cumhuriyet Başsavcılığınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığının bildirilmesi üzerine sanık hakkında yargılamaya devam eden … (Kapatılan) 15. Sulh Ceza Mahkemesince 10.04.2014 tarih ve 247-278 sayı ile sanığın TCK’nın 191/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 06.03.2017 tarih ve 7697-1506 sayı ile;”Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;
a) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’,
b) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen ‘Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz’ hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca ‘davanın düşmesine’,
Karar verilmesinde zorunluluk bulunması,” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan … 36. Asliye Ceza Mahkemesince 11.04.2018 tarih ve 243-366 sayı ile; sanığın TCK’nın 191/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün de, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 11.11.2019 tarih ve 4756-6054 sayı ile;”Bozmaya uyulduğu, yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;Sanığın dava konusu olan bu suçu daha önce işlediği başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği yalnızca … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü’nden sorulduğu, Cumhuriyet Başsavcılıklarından, UYAP kayıtlarından, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüklerinden yeterince araştırılmadan eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.12.2019 tarih ve 45721 sayı ile;
“6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği 28.06.2014 tarihinden önce işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarından dolayı verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uyarınca, bu tedbire uyulmaması hâlinde, denetimli serbestlik şube müdürlüğünce bu hususta ikinci bir tebligat yapılmasına gerek bulunmadığına ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 02.05.2019 tarihli ve 2018/172 esas, 2019/373 karar sayılı ilamı dikkate alınarak ve ayrıca adli sicil kayıtları ve UYAP üzerinden yapılan araştırmada, sanık hakkında, bu suç tarihinden önce, aynı suçtan dolayı açılmış başka bir dava nedeniyle verilip kesinleşmiş herhangi bir tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin bulunmadığı anlaşıldığından, hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasının sanık lehine uygulanma şartlarının bulunmaması nedeniyle, bu suçtan dolayı ilk olarak doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanan ve bu tedbirin infazı sırasında yükümlülüklerini ihlal eden sanık hakkında yargılamaya devam olunarak hüküm kurulmuş olması, 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrasına uygun olduğundan, bu husus dikkate alınarak yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından;Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün onanmasına karar verilmesi gerekirken aksi yöndeki Özel Daire kararı usul ve yasalara aykırıdır.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 22.06.2020 tarih ve 8025-3130 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından; 15.04.2012 tarihli olay tutanağına göre; … İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince, 15.04.2012 tarihinde saat 14.20 sıralarında, 746. Sokakta gerçekleştirilen devriye görevi esnasında, sokak üzerinde yürümekte olan sanık …’in, hızlı bir şekilde yolun sağından soluna geçtiğinin fark edilmesi üzerine adı geçenin durumundan şüphelenildiği, görevlilerce kimlik kontrolü için durdurulan sanığın sağ elinin içinde bir şey sakladığının görüldüğü, gizlediği şeyi vermesi istenen sanığın, sağ avucunun içinde bulunan bir paket hâlindeki suç konusu esrarı görevlilere teslim ettiği, konu hakkında bilgilendirilen Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapıldığı,… Kriminal Polis Laboratuvarının 04.05.2012 tarihli raporuna göre; ele geçirilen net 880 miligram, yeşil renkli bitki uç kısımlarının esrar elde etmek amacıyla kullanın hint keneviri bitkisi uç kısımları olduğu, madde miktarı az olduğu için miktarsal çalışma yapılamadığı,Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; Yerel Mahkemece 17.07.2017 tarihinde, sanık hakkında itiraza konu 15.04.2012 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan önce, başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılmış bir dava üzerine verilmiş herhangi bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararı bulunup bulunmadığının belirlenmesi amacıyla, … Denetimli Serbestlik ve Yardımlaşma Şube Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, adı geçen kurum tarafından Yerel Mahkemeye gönderilen 21.01.2017 tarihli cevap yazısında; sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı 2014/346 sayılı denetimli serbestlik dosyasının bulunduğunun, söz konusu bu dosyaya konu suçun eylem tarihinin 06.03.2013 olduğunun ve … (Kapatılan) 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 13.12.2013 tarihli ve 1086 karar sayılı ilamı uyarınca sanık hakkında tedbir kararı verildiğinin belirtildiği,
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi vasıtasıyla sanığa ilişkin, bu kapsamda sistem üzerinde yer alan “CBSdeki”, “Ceza Mahkemelerindeki” ve “Denetimli Serbestlik” başlığı altındaki güncel (kesinleşmiş ve derdest) tüm dosyalara ve adli sicil kaydına göre;
a) UYAP sisteminde yer alan “CBSdeki”, “Ceza Mahkemelerindeki” ve “Denetimli Serbestlik” başlığı altındaki güncel bilgiler incelendiğinde; sanık hakkında itiraza konu suçtan önce, diğer bir ifadeyle 15.04.2012 tarihinden önce işlenmiş başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılmış herhangi bir soruşturmanın, kamu davasının ve kesinleşip infazına başlanmış tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin bulunmadığı,
b) Adli sicil kaydında yer alan … (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 01.04.2014 tarihli ve 259-408 sayılı ilamına konu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun, eylem tarihinin 18.02.2012, iddianame tarihinin ise 16.03.2012 olduğu, söz konusu bu suça ilişkin olarak … (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesine açılan dava üzerine, sanığın savunmasının 16.07.2012 tarihinde alındığı, yapılan yargılama neticesinde sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararı verildiği, söz konusu bu kararın infazı için … Denetimli Serbestlik ve Yardım Şube Müdürlüğünce 2012/5881 sayılı denetimli serbestlik dosyasının açıldığı, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının öngördüğü yükümlülükleri 12.03.2013 ve 01.10.2013 tarihleri itibarıyla ihlal etmesi üzerine, denetimli serbestlik dosyasının kapatıldığı, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararına uymaması nedeniyle yargılamaya devam eden … (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince 01.04.2014 tarih ve 259-408 sayı ile; sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191/1, 62, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verildiği, söz konusu bu kararın temyiz edilmeksizin 08.04.2014 tarihinde kesinleştiği, bu hâliyle 18.02.2012 tarihli söz konusu bu suç nedeniyle sanığın savunmasının da 16.07.2012 tarihinde alındığı gözetildiğinde; itiraza konu 15.04.2012 suç tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun, … (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 01.04.2014 tarihli ve 259-408 sayılı ilamına konu olan ve sanık tarafından 18.02.2012 tarihinde işlenmiş bulunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazı sırasında işlenmediği,
Anlaşılmıştır.Sanık aşamalarda; suç tarihinde sokak üzerinde yürüdüğü sırada görevlilerce durdurulduğunu, polislerce kimlik kontrolü yapıldıktan sonra üzerinde suç unsuru bulunup bulunmadığının sorulduğunu, bunun üzerine durdurulmadan yaklaşık on dakika önce tanımadığı bir şahıstan 10 TL karşılığında satın almış olduğu esrarı görevlilere teslim ettiğini, uyuşturucu madde kullandığını, atılı suçlamayı kabul ettiğini, 26.02.2013 tarihli rehberlik görüşmesine gitmediğini, 06.03.2013 tarihinde tekrar uyuşturucu madde kullandığını, Yargıtay bozma ilamına bir diyeceğinin bulunmadığını savunmuştur.01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” başlıklı 191. maddesinin ilk hâli;“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı hükmolunan ceza, ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması hâlinde infaz edilir. Kişi etkin pişmanlıktan yararlanmışsa, davaya devam olunarak hakkında cezaya hükmolunur.” şeklinde düzenlenmişken, 08.07.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 191. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden çıkartılmış ve maddenin ikinci fıkrası; “(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.” biçiminde değiştirilmiştir.
19.12.2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle TCK’nın 191. maddesi;
“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.
(6) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.
(7) Kişinin mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması hâlinde, infaz edilmiş sayılır; aksi takdirde, derhal infaz edilir.” şekline dönüştürülmüştür.
5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik TCK’nın 191. maddesinin gerekçesinde; “…Bunun ifade ettiği anlam şudur: Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı hakkında kamu davası açılmış olan sanıkla ilgili olarak cezaya hükmetmeden tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi hâlinde, açılmış olan kamu davası derdest olmaya devam etmektedir.” denilmek suretiyle, sanıkla ilgili olarak cezaya hükmedilmeden önce tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi hâlinde, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulup da, şartın gerçekleşmesini beklemek üzere verilen ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesinde itiraza tabi olduğu belirtilen durma kararında olduğu gibi, davanın esasının çözümlenmediği ve açılmış olan kamu davasının derdest olmaya devam ettiği belirtilmiştir.
TCK’nın 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezaya hükmetmeden önce verilen tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbiri ya da sadece denetimli serbestlik tedbiri kararlarının tabi olduğu kanun yolu konusunda oluşan tereddütlerin giderilmesi amacıyla anılan maddenin ikinci fıkrasına, 14.04.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile; “Bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur.” cümlesi eklenmiş, bu husus 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesinin gerekçesinde de; “Maddeyle Türk Ceza Kanunu’nun 191 inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümlenmesi amaçlanmaktadır.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır.Uyuşturucu ve uyarıcı madde suçlarıyla etkin şekilde mücadele edebilmek ve toplumun uyuşturucu veya uyarıcı maddeye karşı korunması amacıyla kanun koyucu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu bakımından yeni ve köklü bir düzenleme gereği ihtiyacı duymuş, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle yapılan değişiklikle TCK’nın 191. maddesinin başlığı ve içeriği baştan aşağı yeniden düzenlenmiştir.Bu düzenlemeyle TCK’nın 191. maddesinin “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” şeklindeki başlığı “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” olarak değiştirilmiş ve söz konusu madde;
“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,
hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.
(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.
(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
(8) Bu Kanunun;
a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,
b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,
suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş, 04.04.2015 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6638 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile TCK’nın 191. maddesine “Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklindeki ibare onuncu fıkra olarak eklenmiştir.
28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değişik TCK’nın 191. maddesinin gerekçesinde; “Maddeyle, Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmektedir. Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçu için öngörülen hapis cezası, bu suçla daha etkin mücadele etmek ve toplumu uyuşturucuya karşı korumak amacıyla artırılmaktadır.Maddenin mevcut düzenlemesine göre kovuşturma aşamasında karar verilebilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesinde birtakım sorunlarla karşılaşılmıştır. Bunlardan en önemlisi, aynı kişi hakkında birden fazla tedbir kararı verilebilmesi ve yükümlülüklerin ihlal edilmesine rağmen yargılamaya devam edilmek suretiyle cezaya hükmolunmamasıdır.
Bu nedenle, kovuşturma aşamasında verilebilen denetimli serbestlik kararının, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedavi işlemlerine bir an önce başlanabilmesi için, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından verilmesi sağlanmaktadır. Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilecektir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında denetimli serbestlik tedbiri kapsamında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyaracaktır. Buna göre kişi hakkında uygulanacak erteleme süresi beş yıl iken, denetimli serbestlik süresi ve gerekmesi halinde uygulanacak tedavi süresi en fazla iki yıl olabilecektir.
Kişinin, denetimli serbestlik veya erteleme süresi zarfında,
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,
halinde, hakkında kamu davası açılacak ve yargılamaya devam edilecektir.
Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da kullanması ihlal nedeni sayılacak ancak bu ihlal ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmayacaktır. İhlalin tekrarlanması halinde ise yeniden kamu davasının ertelenmesi kararı verilemeyecek ve kişi hakkında doğrudan soruşturma ve kovuşturma yapılması söz konusu olacaktır. Diğer bir ifadeyle, tedavi ve denetimli serbestlik hükümleri, bir kişi hakkında ancak bir kez uygulanabilecektir.
Şüpheli erteleme süresi zarfında yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir.Ayrıca, maddede suçun vasfının yargılama aşamasında değişmesi durumunda uygulamada çıkabilecek tereddütlerin önlenmesi amacıyla da değişiklik yapılmaktadır. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ve uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçlarından yapılan kovuşturma evresinde, suçun 191 inci madde kapsamına girdiğinin anlaşılması halinde, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilecektir. Böylelikle, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararlarının, kovuşturma aşamasında suçun vasfının değişmesi durumunda mahkeme tarafından verilmesi sağlanmaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.Bu hâliyle, TCK’nın 191. maddesinde düzenlenen suç açısından CMK’nın 171. maddesinde belirlenen şartların olayda gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın fail hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilecektir. Ayrıca, CMK’nın 171/2. maddesindeki düzenlemenin aksine, bu suç açısından erteleme kararı verilip verilmemesi hususunda Cumhuriyet savcısının takdir yetkisi de bulunmamaktadır.Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı bakımından gerekli olan tüm objektif ve subjektif şartlar, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçu açısından göz önünde bulundurulmayacaktır. Kanun koyucu bu yöndeki tercihiyle; bu suçtan dava açılmadan önce hakkında erteleme kararı verilmesi ve erteleme süresi içerisinde denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulması suretiyle faile yeniden şans verilmesini amaçlamaktadır.
TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasına göre; failin erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenilen yükümlülüklere veya tedavi tedbirinin gereklerine aykırı davranmakta ısrar etmesi ya da kullanmak için yeniden uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi, bulundurması ya da kullanması durumunda erteleme kararı kaldırılacak ve erteleme kararına konu suçtan dolayı fail hakkında kamu davası açılacaktır. TCK’nın 191. maddesinin 7. fıkrasına göre ise fail, erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir. Aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca ise failin erteleme süresinde yeniden işlediği TCK’nın 191. maddesine konu suç bakımından, ayrı bir soruşturma ve kovuşturma yapılmayacaktır. Zira aynı maddenin 4. fıkrasındaki düzenleme gereğince; erteleme süresi içinde işlenen bu fiil, yeni bir suç olarak değerlendirilmemiş, yalnızca erteleme kararının kaldırılmasına ve erteleme kararına konu suçtan dolayı fail hakkında kamu davası açılmasına sebebiyet veren bir ihlal nedeni olarak kabul edilmiştir. Diğer bir ifadeyle, failin erteleme süresinde yeniden işlediği TCK’nın 191. maddesine konu suç açısından kovuşturma şartının bulunmadığını söylemek yanlış bir değerlendirme olmayacaktır.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Her ne kadar Özel Dairece; sanığın itiraza konu suçu, daha önce işlediği başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin, bu bağlamda 15.04.2012 suç tarihli itiraz konusu suç bakımından TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrası kapsamında, kovuşturma şartının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından, yalnızca … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü nezdinde araştırma yapıldığı, UYAP kayıtları, Cumhuriyet başsavcılıkları ve denetimli serbestlik şube müdürlükleri aracılığıyla da aynı doğrultuda araştırma yapılması gerektiğinin gözetilmemesi gerekçesiyle, eksik araştırmaya dayalı olarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiş ise de;… hizmetlerinin hızlı, güvenilir, güncel, en az giderle ve etkin bir biçimde yapılabilmesi amacıyla Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) hayata geçirilmiştir. Tüm yargı birimlerinin kullanıma açık olan UYAP sistemi vasıtasıyla, soruşturma ya da kovuşturma evrelerine ilişkin tüm bilgi ve belgelere, bu kapsamda gerek kesinleşmiş gerekse derdest dosyalara hızlı ve kolay bir biçimde ulaşılabilmesi, söz konusu bilgi ve belgelerin incelenebilmesi mümkün hâle gelmiştir. Diğer bir anlatımla; mahkemelere, başsavcılıklara ya da adli teşkilat yapılanması içinde yer alan diğer yardımcı birimlere herhangi bir talep yazısı gönderilmeden, şüpheli ya da sanık hakkında araştırılmak istenen hususa ilişkin olarak UYAP sistemi üzerinden inceleme yapılabilmesi mümkündür. İlk derece mahkemelerince UYAP sistemi üzerinden yapılan bu inceleme yönteminin, temyiz makamı olan Yargıtay Özel Dairelerince de özellikle ölüm, tekerrür ve zincirleme suç konularında yapılan temyiz denetiminde sıklıkla kullanıldığı ve bu hususlara ilişkin olarak sistem üzerinden yapılan incelemeler sonucu belirlenen hukuka aykırılıklara daire kararlarında yer verildiği bilinmektedir. Bu şekildeki bir incelemenin de delil elde etme faaliyeti olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Sistem üzerinden yargı birimlerince yapılabilen, yargıdaki … süreçlerinin hızlanmasını olanaklı kılan ve yargılamaların gereksiz bir şekilde uzamasının önüne geçen bu şekildeki bir inceleme ve araştırma, “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” şeklinde hüküm altına alınmış olan Anayasa’nın 141. maddesinin dördüncü fıkrası ile de uyumludur.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler kapsamında itiraza konu somut olay irdelendiğinde; itiraz konusu 15.04.2012 tarihli suçun, bu tarihten önce işlenmiş başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılmış dava üzerine verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlenip işlenmediğinin, bu bağlamda 15.04.2012 tarihli suç açısından TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrası uyarınca kovuşturma şartının bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla, Yerel Mahkemece 17.07.2017 tarihinde … Denetimli Serbestlik ve Yardımlaşma Şube Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, adı geçen kurum tarafından gönderilen 21.01.2017 tarihli cevap yazısında; sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı 2014/346 sayılı denetimli serbestlik dosyasının bulunduğunun, söz konusu bu dosyaya konu suçun eylem tarihinin 06.03.2013 olduğunun ve … (Kapatılan) 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 13.12.2013 tarihli ve 1086 karar sayılı ilamı uyarınca, sanık hakkında tedbir kararı verildiğinin belirtildiği, yapılan yargılama neticesinde Yerel Mahkemece; 06.03.2013 tarihli suçun sanık hakkında TCK’nın 191. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanmasına imkân vermediği, bu hâliyle 15.04.2012 tarihli suçun başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlenmediği sonucuna varılarak, ayrıca UYAP kayıtları, başsavcılıklar ya da adli teşkilat yapılanması içinde yer alan diğer yardımcı birimler aracılığıyla aynı hususta araştırma yapılmamıştır.Ceza Genel Kurulu aşamasında, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi vasıtasıyla “Tarafla İlgili Tüm Dosyaları Göster” başlıklı bölüm içinde yer alan “CBSdeki”, “Ceza Mahkemelerindeki” ve “Denetimli Serbestlik” adlı bölümlerin ve sanığa ait güncel adli sicil kaydındaki bilgilerin incelenmesinde; “CBSdeki”, “Ceza Mahkemelerindeki” ve “Denetimli Serbestlik” adlı bölümlerde yer alan bilgilere göre sanık hakkında, 15.04.2012 tarihinden önce işlenmiş başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı yürütülmüş bir soruşturmanın veya açılmış bir kamu davasının ya da kesinleşip infazına başlanmış tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin bulunmadığı, diğer taraftan sanığa ait güncel adli sicil kaydında yer alan … (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 01.04.2014 tarihli ve 259-408 sayılı ilamına konu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun her ne kadar suç tarihi 18.02.2012 ise de, söz konusu bu suça ilişkin olarak … Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2012 tarihli ve 10685-4946 sayılı iddianamesiyle açılan dava üzerine sanığın savunmasının 16.07.2012 tarihinde alındığı ve itiraza konu eylemin suç tarihinin de 15.04.2012 olduğu gözetildiğinde, uyuşmazlık konusu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun, … (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 01.04.2014 tarihli ve 259-408 sayılı ilamına konu olan ve sanık tarafından 18.02.2012 tarihinde işlenmiş bulunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının infazı sırasında işlenmediği, bu hâliyle 18.02.2012 tarihinde işlenmiş olan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun, sanık yönünden TCK’nın 191. maddesinin beşinci fıkrasının uygulamasına imkân vermediği anlaşılmıştır. Ayrıca, … Denetimli Serbestlik ve Yardımlaşma Şube Müdürlüğünün Yerel Mahkemeye gönderdiği cevap yazısında belirtilen; 2014/346 sayılı denetimli serbestlik dosyasına konu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun, itiraza konu 15.04.2012 tarihli suçtan sonra 06.03.2013 tarihinde işlenmiş olması nedeniyle, söz konusu bu suçun da sanık yönünden TCK’nın 191. maddesinin beşinci fıkrasının uygulamasına imkân vermediği sabittir.
Sanık hakkındaki kesinleşmiş ve derdest dosyalarına ilişkin bilgilerin yer aldığı UYAP sistemi üzerinden ve güncel adli sicil kaydından Ceza Genel Kurulu aşamasında yapılan incelemeler neticesinde; sanığın, itiraza konu olan 15.04.2012 tarihli suçu, bu tarihten önce işlediği başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlenmediği açık bir şekilde tespit edilmiştir. Yerel Mahkemece, … Denetimli Serbestlik ve Yardımlaşma Şube Müdürlüğü haricinde bu hususta ayrıca, başsavcılıklar ya da adli teşkilat yapılanması içinde yer alan diğer yardımcı birimler aracılığıyla araştırma yapılmamış olması, eksik araştırma olarak değerlendirilemez. Zira başsavcılıklar ve denetimli serbestlik şube müdürlükleri nezdinde bulunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma dosyalara ilişkin bilgiler, aynı zamanda UYAP sisteminde de kayıtlıdır. Kaldı ki, Yerel Mahkemece, 15.04.2012 tarihli suçun bu tarihten önce işlenen başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlenip işlenmediğinin … Denetimli Serbestlik ve Yardımlaşma Şube Müdürlüğünden sorulduğu ve anılan kurumun cevap yazısından; sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı 2014/346 sayılı denetimli serbestlik dosyasının bulunduğu, söz konusu bu dosyaya konu suçun eylem tarihinin 06.03.2013 olduğu ve … (Kapatılan) 13. Sulh Ceza Mahkemesinin 13.12.2013 tarihli ve 1086 karar sayılı ilamı uyarınca, sanık hakkında tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri kararı verildiği, bu hâliyle 06.03.2013 tarihinde işlenmiş olan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun, sanık yönünden TCK’nın 191. maddesinin beşinci fıkrasının uygulamasına imkân vermediği anlaşılmıştır. Sistem üzerinden ulaşılabilen “Tarafla İlgili Tüm Dosyaları Göster” başlıklı bölüm içinde yer alan “CBSdeki”, “Ceza Mahkemelerindeki” ve “Denetimli Serbestlik” adlı bölümler aracılığıyla, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkin gerek denetimli serbestlik gerekse soruşturma ve kovuşturma dosyalarına ulaşılabilmesi mümkündür. Bu bağlamda gerek ilk derece aşamasında gerekse Yargıtay aşamasında UYAP sistemi vasıtasıyla tespit edilebilen bilgi ve belgeler için, ulaşılan sonuca da değiştirmeyecek bir şekilde, ayrıca başsavcılıklar ve denetimli serbestlik şube müdürlükleri aracılığıyla araştırma yapılmasının, “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” şeklinde hüküm altına alınmış olan Anayasa’nın 141. maddesinin dördüncü fıkrasıyla da bağdaşmadığı çok açıktır. Dolayısıyla, itiraza konu 15.04.2012 tarihli suçun, daha önce işlenmiş başka bir kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilmiş olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlenip işlenmediğinin belirlenmesi yönünden, Yerel Mahkemece, başsavcılıklar ve denetimli serbestlik şube müdürlükleri aracılığıyla tüm tedavi ve denetim dosyalarını sorup evrakları dosya arasına koymasına gerek bulunmadığı, bu incelemenin UYAP sistemi üzerinden de yapılmasının mümkün olduğu, sanık hakkında TCK’nın 191. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanmasını gerektirir bir kayda rastlanılması durumunda ilgili evrakın dosya arasına alınması gerektiği, sistem üzerinde söz konusu maddenin uygulanmasını gerektirir bir kayıt bulunup bulunmadığına ilişkin hukuki denetimin, Özel Dairece de temyiz denetimi sırasında yapılabileceği kabul edilmelidir.Bununla birlikte, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi üzerinden sanığa ait kesinleşmiş ve derdest tüm dosyalara ilişkin kayıtların ve adli sicil belgesinin incelenmesi neticesinde sanık hakkında TCK’nın 191. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanmasını gerektirir bir kayda rastlanılması durumunda, ilgili evrakın dosya arasına alınması ve sanığın hukuki durumunun mahkemesince değerlendirilmesi gerekecektir.Öte yandan, Yerel Mahkemece, … 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.12.2007 tarihli ve 50-55 sayılı ilamı sanık yönünden tekerrüre esas alınmıştır. Sanığa ait adli sicil kaydına göre söz konusu bu ilamın tekerrüre esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik de bulunmamaktadır. Tekerrüre esas olan … 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.12.2007 tarihli ve 50-55 sayılı kararı incelendiğinde; sanık hakkında hırsızlık suçundan iki kez, mala zarar verme suçundan ise bir kez olmak üzere, üç ayrı mahkûmiyet hükmü kurulduğu, bunlardan hırsızlık suçundan verilen 2 yıl hapis cezasını içeren mahkûmiyet hükmünün, mala zarar verme suçundan kurulan 4 ay hapis ve hırsızlık suçundan kurulan 1 yıl hapis cezasına göre daha ağır olduğu ve TCK’nın 58. maddesinin tatbiki yönünden esas alınması gereken ilam olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Yerel Mahkemece, söz konusu bu ilamlardan yalnızca hırsızlık suçundan verilen 2 yıl hapis cezasını içeren mahkûmiyet hükmü tekerrüre esas alınması gerekirken, infazda tereddüte yol açacak şekilde söz konusu bu ilamla birlikte mala zarar verme suçundan kurulan 4 ay hapis ve hırsızlık suçundan verilen 1 yıl hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükümlerinin de tekerrüre esas alınıp hüküm fıkrasının TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmında belirtilmiştir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulduğuna ilişkin bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin mahkûmiyet hükmünün, sanık hakkında tekerrüre esas alınan … 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.12.2007 tarihli ve 50-55 sayılı kararı ile; hırsızlık suçundan iki kez, mala zarar verme suçundan bir kez olmak üzere üç ayrı mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşıldığından, bunlardan hırsızlık suçundan verilen ve daha ağır olan 2 yıl hapis cezasını içeren mahkûmiyet hükmünün tekerrüre esas alınması gerekirken, söz konusu bu mahkûmiyet hükmü ile birlikte, infazda tereddüte sebebiyet verecek şekilde mala zarar verme suçundan verilen 4 ay hapis ve hırsızlık suçundan verilen 1 yıl hapis cezalarının da tekerrüre esas alınması isabetsizliğinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm fıkrasının sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin 4. paragrafında yer alan ve “Hırsızlık suçundan 2 yıl hapis” ibaresinden sonra gelen; “,mala zarar verme suçundan 4 ay hapis, hırsızlık suçundan 1 yıl hapis” ibarelerinin çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 11.11.2019 tarihli ve 4756-6054 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- … 36. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.04.2018 tarihli ve 243-366 sayılı hükmünün, sanık … hakkında tekerrüre esas alınan … 29. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.12.2007 tarihli ve 50-55 sayılı kararı ile; hırsızlık suçundan iki kez, mala zarar verme suçundan bir kez olmak üzere üç ayrı mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşıldığından, bunlardan yalnızca hırsızlık suçundan verilen ve daha ağır olan 2 yıl hapis cezasını içeren mahkûmiyet hükmünün tekerrüre esas alınması gerekirken, söz konusu bu mahkûmiyet hükmü ile birlikte, infazda tereddüte sebebiyet verecek şekilde mala zarar verme suçundan verilen 4 ay hapis ve hırsızlık suçundan verilen 1 yıl hapis cezalarının da tekerrüre esas alınması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün görüldüğünden, hüküm fıkrasının sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin 4. paragrafında yer alan ve “Hırsızlık suçundan 2 yıl hapis” ibaresinden sonra gelen; “mala zarar verme suçundan 4 ay hapis, hırsızlık suçundan 1 yıl hapis” ibarelerinin çıkartılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.07.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.