Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/234 E. 2023/366 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/234
KARAR NO : 2023/366
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

İtirazname No : 2018/54507
YARGITAY DAİRESİ : 12. Ceza
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 709-175

I. HUKUKİ SÜREÇ
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 179/3. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 179/2, 62, 50/3 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.03.2016 tarihli ve 706-175 sayılı karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu hükme yönelik Adalet Bakanlığının 18.06.2018 tarihli ve 7557 sayılı kanun yararına bozma talebi ve bu talep üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 26.06.2018 tarihli ve 54507 sayılı ihbarnamede;
“Suçun işlendiği 04.10.2015 tarihinden sonra 02.12.2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 16. maddesi ile değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Trafik güvenliğini tehlikeye sokma’ başlıklı 179. maddesinin 2. fıkrasında ‘Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’ şeklindeki düzenleme ile temel cezada alt sınır belirlendiği, oysa anılan maddede değişiklik öncesi cezada alt sınıra yer verilmediği, bu nedenle 5237 sayılı Kanun’un 49/1. maddesine göre temel cezanın 1 ay hapis cezası olarak belirlenmesi, indirim ve paraya çevirme işlemlerinin 1 ay hapis cezası üzerinden yapılması gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği” gerekçesiyle kararın kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.10.2018 tarih ve 4847-9200 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.12.2010 tarihli ve 2010/4-210 esas, 2010/259 sayılı kararında da belirtildiği üzere, yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlamak amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Yargılaması Yasası’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiş olup bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir.
Tüm bu nedenlerle; olay gecesi yapılan ölçümde 2.55 promil alkollü vaziyette araç kullanmak suretiyle trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tespit edilen eyleminden dolayı TCK’nın 179/2, 62. maddesi gereğince 1000 TL adli para cezasına mahkûmiyetine hükmedilen sanık hakkında, somut yasa yararına bozma isteminin CMK’nın 309 ve 310. maddesinde düzenlenen amaca uygun hukuka aykırılık niteliğinde bulunmaması nedeniyle,
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görülmediğinden kanun yararına bozma talebinin CMK’nın 309. maddesi uyarınca reddine” karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 27.11.2018 tarih ve 54507 sayı ile; “Sanık …’in üzerine atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu 04.10.2015 tarihinde işlemiş olması karşısında, TCK’nın 179/2. maddesinin sanığın lehine olan hâlinden sorumlu tutulması gerekmektedir. TCK’nın 49/1. maddesine göre süreli hapis cezasının alt sınırı bir aydan az olamayacağından, sanık hakkında alt sınırdan ceza tayin ettiğini belirten İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından temel ceza olarak bir ay hapis cezası belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Yüksek Dairece vurgulandığı üzere kanun yararına bozma kanun yolu ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılmasını sağlamak amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Yargılaması Yasası’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiş olup bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlı olan kanun yararına bozma kanun yolu, her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. Ancak somut olayda, Yerel Mahkemece temel ceza tayin edilirken asgari düzeyde ceza tayin edilmesine rağmen TCK’nın 179/2. maddesinde öngörülen cezanın alt sınırı belirtilmediğinden yanılgılı değerlendirme ile iki ay hapis cezasına hükmolunmuştur. 5237 sayılı TCK’nın 49/1 ve 179/3-2. maddelerinin uygulanmasında ülke genelinde yargısal birliğin sağlanabilmesi için anılan hukuka aykırılığın kanun yararına bozma kanun yoluyla düzeltilmesi gerektiği” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 05.03.2020 tarih ve 8046-2446 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinde yürürlükte bulunduğu hâliyle 2 yıla kadar hapis cezası öngören trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu bakımından Yerel Mahkemece alt sınırdan hapis cezasının tayin edildiğinin belirtilmesine rağmen temel cezanın 2 ay olarak belirlenmesi hususunun kanun yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 14.10.2015 tarihli iddianame ile; sanığın 04.10.2015 tarihinde sevk ve idaresindeki araç ile kaza yapması neticesinde yapılan alkol muayenesinde 2,55 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, bu nedenle alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanması nedeniyle trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı,
Sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesince 08.03.2016 tarih ve 709-175 sayı ile, sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan TCK’nın 179/3. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 179. maddesinin 2. maddesi uyarınca “alt sınırdan” denilmek suretiyle 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, yine aynı Kanun’un 62, 50/3 ve 52. maddeleri uyarınca neticeten 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, söz konusu hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Hukuki Açıklamalar
Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle kanun yararına bozma kanun yoluna değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Öğretide olağanüstü temyiz denilen, 5320 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda ise yazılı emir olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde kanun yararına bozma olarak yeniden düzenlenmiştir.
CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma kanun yoluna, ancak istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hüküm otoritesinin zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık hâlinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle bu yola başvurulmasının, bu olağanüstü kanun yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacağında kuşku yoktur.
Nitekim 14.11.1977 tarihli ve 3-2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile erteleme isteği hakkında olumlu ya da olumsuz bir kararı kapsayan ya da yasal gerekçe gösterilmeden bu isteklerin reddine veya kabulüne ilişkin olan hükümlere karşı kanuna aykırılıktan söz edilerek bu kanun yoluna başvurunun kabulüne olanak bulunmadığı kabul edilmiştir. Yine, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 tarihli ve 29-56 sayılı kararında, kabul edip etmemenin mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararın; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 tarihli ve 19-31 sayılı kararında da, kanun yararına bozma yasa yolunun olağanüstü yasa yolu olması nedeniyle hâkimin takdirini hatalı kullanmasına ilişkin hususlardaki hukuka aykırılıkların, örneğin; temel ceza miktarının saptanmasında kullanılan ölçütlerin hatalı takdir edilmesi, cezada artırma ve indirme yapılırken kullanılan oranların seçimindeki isabetsizlik gibi hususların, kanun yararına bozma istemine konu edilemeyeği belirtilmiştir.
Diğer taraftan, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.04.2008 tarihli ve 81-94 sayılı ile 15.06.2010 tarihli ve 117-146 sayılı kararlarında “asgari hadden” ifadesine yer verilmeden, sanık hakkında alt sınırdan uzaklaşılarak ceza takdir edilmesi hâlinde, bu hususun hâkimin takdirine ilişkin bir husus olarak kabul edileceği ve kanun yararına bozmaya konu edilemeyeceği, buna bağlı olarak da “takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvuruların” reddine karar verilmesinin gerektiği, buna karşın, takdire dayalı bir hususla ilgili olarak hâkimin takdirini ne şekilde kullanacağını açıkça ifade ettikten sonra ve fakat sehven belirttiği takdirin üzerinde ceza tayin etmesi hâlinde ise, sanık aleyhine bir durum yaratılacağı ve bu hukuka aykırılığın, esaslı bir konuya ilişkin olması nedeniyle kanun yararına bozmaya konu edilebileceği kabul edilmiştir.
Uyuşmazlık konusuyla ilgili TCK’nın “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. maddesinin suç tarihi (04.10.2015) itibarıyla yürürlükte bulunan ikinci ve üçüncü fıkralarında;
“Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle TCK’nın 179. maddesinin ikinci fıkrasına “idare eden kişi,” ibaresinden sonra gelmek üzere “üç aydan” ibaresi eklenerek madde son hâlini almıştır. Üst sınırı 2 yıl hapis cezasını gerektiren suçta suç tarihi gözetildiğinde cezanın alt sınırı, TCK’nın 49. maddesinin birinci fıkrasındaki “Süreli hapis cezası kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.” düzenlemesi uyarınca 1 ay hapis cezasıdır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesince trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın TCK’nın 179/3. maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 179. maddesinin ikinci maddesi uyarınca “alt sınırdan” denilmek suretiyle 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, yine aynı Kanun’un 62, 50/3 ve 52. maddeleri uyarınca neticeten 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
TCK’nın “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179. maddesinin suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ikinci ve üçüncü fıkraları;
“Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup üst sınırı 2 yıl hapis cezasını gerektiren trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunda cezanın alt sınırı TCK’nın 49. maddesinin birinci fıkrasındaki “Süreli hapis cezası kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz.” düzenlemesi uyarınca 1 ay hapis cezasıdır.
Temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığını belirterek takdirini ne şekilde kullanacağını açıkça ifade eden Yerel Mahkemenin, temel hapis cezasını belirttiği takdirin üzerinde 1 ay yerine 2 ay olarak belirlemesi sanık aleyhine bir durum oluşturmakta olup buradaki hukuka aykırılığın, esaslı bir konuya ilişkin olması nedeniyle bu hususun kanun yararına bozmaya konu edilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, Özel Dairece kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve kanun yararına bozma konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri … ve …;
“Dairemiz ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; kesin hüküm otoritesi almış hükümlere karşı esaslı ve ciddi boyutta olmayan ülke sathında uygulama birliği sağlamayacak toplum açısından hukuki yarar olmayan her hukuka aykırılığa CMK 309 ve 310 maddelerinde düzenlenen kanun yararına bozma yoluna gelinip gelinmeyeceğine ilişkindir.
Söz konusu kurum olağanüstü kanun yolu olarak öngörülmüştür. Dar kapsamlı olup istisnai bir yoldur. Yani taraf temyiz etme imkan varken olağan temyiz yoluna başvuramayacak karar kesinleşecek ama bir yasa yolu daha var buradan hakkımı arayayım diyecek, diyebilir de ama her hukuka aykırılık değil sadece o bireyi ilgilendiren bir konu olamayacak ülke sathında uygulama birliğine ulaşacak, toplum açısından hukuk yararı olacak, 1977 tarihli içtihadı birleştirme kararında anlatımını bulan her hukuka aykırılık olmayacak ve aynı zamanda da kesin hüküm otoritesi korunması da unutulmayacaktır.
Doktrinde ve 2017 yılından önce Yargıtay da istikrar kazanmış haliyle tabiri caizse basit sebeplerle olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma kurumu her hukuka aykırılığa gelinemezken dar kapsamlı kabul edilmişken istisnai bir yol iken 2017 yılından sonra kimi zaman herhangi bir sebeple sadece o bireyle alakalı ülkede uygulama birliğiyle alakası olmayan hükümlerle ilgili kararlara kanun yararına bozma yoluna gelinmeye başlanmıştır.
Yüksek Ceza Genel Kurulunun önüne gelen ve gündemde ki hukuka aykırılık özetle şöyledir;
04.10.2015 tarihinde sanık kullandığı araçla kaza yapmış, yapılan kontrolde 2,55 promil alkollü olduğu tespit edilmiş. TCK’nın 179. maddesi uyarınca trafik güvenliğini tehlikeye düşürmekten dava açılmış. Yapılan yargılama sonucunda 1000 TL Adli Para Cezasına mahkum olmuş, temyiz edilmeyerek karar kesinleşmiş ve Adli Papa Cezası da infaz edilmiştir.
Mahkeme kararında alt sınırdan demiş ama o tarihte alt sınır TCK’nın 49/1 uyarınca 1 ay olmasına rağmen TCK’nın 179/2-3 maddesi gereğince 2 ay hapis cezası diyerek TCK’nın 62. maddesini uygulamış. 50 günü, TCK’nın 50. maddesi uyarınca günlüğü 20 TL’den 1000 TL Adli Para Cezasına sanığı mahkum etmiş. Karar sanığın yüzüne karşı 08.03.2016 da verilmiş. Temyiz edilmeden kesinleşmiş ve Adli Para Cezası 08.11.2016 da infaz edilmiştir.
Kesin hüküm otoritesi halini almış infaz edilmiş bu hükme olağanüstü kanun yolu olan dar kapsamlı kabul edilmesi gerekirken istisnai bir kanun yolu iken ciddi ve esaslı bir hukuka aykırılık ve ülkede uygulama birliği ile alakası olmayan hususta olağan kanun yolu olan temyiz kanun yoluna kendi hatalarıyla başvurulamayan sanık lehine kanun yararına bozma olağanüstü kanun yoluna gelinmiş Dairemiz söz konusu talebi reddetmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmiş, itiraz da reddedilmiştir.
Önümüzdeki bu karar ile ülkede farklı uygulamalar nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarını önlemek durumu da söz konusu değildir. Sadece bu karardaki sanığı ilgilendirmektedir. Toplum açısından hukuki yarar da yoktur.
Kabul edildiği takdirde olağan üstü kanun yolu olan kanun yararına bozmayı olağan hale getiririz, sıradanlaştırırız ve Adalet Bakanlığını esaslı ve ciddi olmaya her hukuka aykırılığa gelmesini sağlarız.
Dolayısıyla adliyelerde bulunan kesinleşmiş tüm hükümlere bu yolu açarız ki ülkede kaos olur kesinleşmiş hüküm otoritesini sarsarız.
Her hukuka ve usule aykırılığın kanun yararına bozulması yolunu açarız. Bu çok tehlikelidir.
Doktrindeki görüşler kısaca şöyledir.
Gökçen/Balcı/Alşahin/Çakır
CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU II
A- Kanun yararına bozma kanun yolu; Ülke genelinde uygulama birliği sağlamak ve farklı uygulamalar nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarını önlemek için kabul edilmiş bir kurumdur. Bu denetimin konusu maddi hukuka ve yargılama hukukuna ilişkin esaslı hukuka aykırılıklar oluşturmaktadır. Ancak kesin hüküm otoritesinin korunması zorunluluğu nedeniyle kapsamı dar tutulması gereken bu olağanüstü yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Nitekim kanun yolunun bu özelliği nedeniyle hukuka aykırılık ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Her hukuka ve usule aykırılığın yazılı emre gelinmesi halinde bu olağanüstü kanun yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacaktır.
‘Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiasının yasa yararına bozma konusu yapılmayacağını belirtmektedir.’
Prof. Dr. Feridun Yenisey – Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu
CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU (4. Baskı)
B- Kanun yararına bozma olağanüstü kanun yolu ile ülkede Kanun hükümlerinin yeknesak bir şekilde uygulanması sağlanabilir.
Maddi bir meselede verilen ve sadece o davayı ilgilendiren kararlardaki hatanın belirtilmesinde ‘kanun yararı’ yoktur.
Centel/Zafer
CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU (4. Baskı)
C- Kanun yararına bozma kanun yolu, kural olarak ülke genelinde uygulama birliği sağlamak amacıyla kabul edilmiş istisnai bir denetim aracıdır. Kesin hüküm otoritesini sarstığı için kurumun dar uygulanması gerekir. Tüm hukuka aykırılıklar bu kanun yolunun konusunu teşkil etmez.
Yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlama amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Yargılaması Yasası’nın 309. ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağan üstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir.
2017’den önce istikrar kazanmış birkaç Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları da kısaca şöyledir;
1- Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar ve hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. Bu nedenle yasa yararına bozma yasa yoluyla, kesinleşmiş bulunan hükümdeki hukuka aykırılıkları giderilirken yeni hukuka aykırılıkların oluşturulması bu kurumun yasaya konulma amacına aykırı olacaktır. (CGK 23.11.2010 gün 2/181-234)
2- Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar ve hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilecektir.
Hükümdeki her hukuka aykırılık Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-1 sayılı kararı uyarınca yazılı CMK’nın olağanüstü bir yasayolu olması nedeniyle yasa yararına bozma konusu yapılamayacaktır. (CGK. 14.07.2009 gün 6/163-202)
3- Kanun yararına bozma ise, karar ve hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlamak amacıyla olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 309. ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu denetimin konusu maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak kesin hükmün otoritesinin korunması zorunlulukların gerek olağanüstü bir denetim yolu olması sebebiyle dar kapsamlıdır. Her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. (CGK. 19.01.2016 2014/4-135 2016/4)
4- 1977’deki İBK 1932’deki İBK’na atıf yapmaktadır. 1932 yılından itibaren her hukuka aykırılığa kanun yararına bozmaya gelinemeyeceği kabul edilmiştir. Yani esasa ve hukuka etkili yanlışlıklarda kanun yararına bozmaya gelinebilmesi için hukuka aykırılığın ciddi boyutlara ulaşması gerektiği vurgulanmıştır.
20.06.1932 gün ve 29/11 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Adalet Bakanının uygulamalardaki yanlışlıklardan başka esas ve hükme etkili usul yanlışlıklarından dolayı da hükmün bozulmasın için Yargıtay’a başvurulmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı emir vermeye yetkisi bulunduğu kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklamaya çalıştığım doktrin ve Ceza Genel Kurulu kararları dikkate alındığında;
Kanun Yararına Bozma Yoluna gelinebilmesi için hukuka aykırılık ciddi ve esaslı boyutta olacak. Yani her hukuka aykırılık olmayacak uygulamada ülkede uygulama birliğini sağlayacak toplum açısından hukuki yarar bulunacak.
Kesin hüküm otoritesini sarsmamak için dar kapsamlı ve istisnai bir yol olarak kabul edilip olağan değil olağanüstü kanun yolu kabul edilerek bu yola başvurulabilmelidir.
Aksi takdirde sıradanlaşır. Olağan yasa yolu halini alır ki bu da kanun koyucunun amacına ters düşer. Öyle olsaydı kanun koyucu olağan kanun yolu başlığında düzenler. Olağanüstü kanun yolu adı altında düzenlenmezdi.
Yukarıda arz etmeye çalıştığımız görüşler çerçevesinde.
Belirtilen uygulama yanılgısının kanun yararına bozma yasa yoluyla incelenmesinin, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşma amaçlarına erişme yönünde herhangi bir katkı sağlamayacağı; başka bir deyişle, anılan hukuka aykırılığın kanun yararına bozma yoluyla incelenmesinin topluma yani sanık haricinde hiç kimseyi bir yarar veya hukuk alemine herhangi bir yenilik getirmeyeceği anlaşıldığından Özel Daire tarafından bu hususla ilgili olarak kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi düşüncesiyle yüksek çoğunluğun görüşüne iştirak etmemekteyiz.” görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 04.10.2018 tarihli ve 4847-9200 sayılı kanun yararına bozma isteminin reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- Kanun yararına bozma konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.06.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.