Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/210 E. 2022/686 K. 02.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/210
KARAR NO : 2022/686
KARAR TARİHİ : 02.11.2022

Mahkemesi:Asliye Ceza

Sanık …’ın hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 125/4, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1.740 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Bozdoğan Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.02.2015 tarihli ve 229-83 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 13.01.2020 tarih ve 7181-149 sayı ile;
“Sanık … hakkında hakaret suçuna ilişkin kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle kesin nitelikte olan hüküm, suçun vasfına yönelik temyiz başvurusunda bulunulması nedeniyle incelenmiş ve suç vasfına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, tebliğnameye aykırı olarak, 5320 sayılı Kanun’un 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’un 317. maddeleri uyarınca, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz isteğinin reddine” oy çokluğuyla karar verilmiş,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Daire Başkanı . ve Üyesi .;
“…TCK’nın 123/3-a maddesinde düzenlenen kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunda ‘kamu görevlisi’ esası kabul edilmiş olup, yalnızca kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret edilmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Görev sırasında görevinden dolayı olmayan hakaretler ise 125. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen basit hakaret suçunu oluşturacak ve soruşturulması ve kovuşturulması da mağdurun şikayetine bağlı olacaktır.’Görevinden dolayı’ kavramından ne anlaşılması gerektiğine gelince; yapılan kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Hakim, bu nedensellik bağının bulunup bulunmadığını saptayarak, eylemin, suçun basit haline mi yoksa nitelikli haline mi uyduğunu belirleyecektir. Bu saptama yapılırken, hakaret eylemlerine muhatap olan kamu görevlisinin faile karşı doğrudan veya dolaylı görev yapması koşulu aranmayacaktır. Zira, hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilir.Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.11.1992 tarihli ve 303-320 sayılı kararında da aynı esas kabul edilerek, hakaret suçunun görev dolayısıyla işlenmesinde aranacak hususun, hukuka uygun bir surette yapılan görevin hakaret nedeni oluşturmasının olduğu vurgulanmış, bir kamu görevine karşı duyulan düşmanlık nedeni ile görevi ifa eden veya etmiş olan görevliye yönelik bir hakarette de o görevle suç arasında nedensellik bağı bulunduğu kabul edilmiştir.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Katılan polis memuru …’in Hükümet Konağı’nda İlçe Kaymakamı’nın resmî koruması olarak kamu görevi ifa ettiği, olay günü katılanın Hükümet Konağının bahçesinde bulunduğu sırada aralarında çıkan tartışma sonucunda sanığın katılana ‘Seni bu kurumda tutanda kabahat, Kaymakamın kı…. yalayarak duruyorsun’ şeklindeki sözlerini, müştekinin görevini yerine getiriliş şekline yönelik olarak söylediği ve hakaret içeren sözler ile mağdur tarafından ifa edilen kamu görevi arasında nedensellik bağı bulunduğu açıktır.
Bu itibarla sanığın hakaret eylemi, kamu görevlisinin yaptığı görevin yerine getiriliş biçimi ile ilgilidir ve mağdurun ifa ettiği görev nedeniyledir. Sanığın, kamu görevlisinin yaptığı görevin yerine getiriliş biçimine yönelik olan hakaretinin, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlendiğinin kabulü gerektiği ve sanığın TCK’nın 125/3-a maddesi uyarınca cezalandırılması düşüncesiyle hükmün bozulmasına karar vermek gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.02.2020 tarih ve 131159 sayı ile;
“…Olay tarihinde, hükümet konağının bahçesinde katılan … ile … ve … ile birlikte sohbet ettikleri sırada, yanlarına gelen sanık …’ın içeriğini anlaşılamadığı şekilde bir takım konuşmalarla yapılan sohbete müdahale ettiği ve katılan …’in de sanık …’a ‘biz burada bir şey konuşuyoruz’ demesi üzerine, sanık …’ın katılan polis memuru Hamit’e hitaben ‘sen kimsin seni koruma olarak tutan da hata, Kaymakamın kıçını yalıyorsun, ilçe dışına çık da görüşelim’ diyerek hakaret ve tehditte bulunduğu şeklinde gerçekleşen eylemde, hakaret içeren sözler ile mağdur tarafından ifa edilen kamu görevi arasında nedensellik bağı bulunduğu açıktır. Sanık katılanın ifa ettiği polislik görevinin sıfat ve hizmetinden dolayı bu sözleri sarf etmiştir. Bu itibarla sanığın hakaret eylemini, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlendiğinin kabulü gerekmektedir…” görüşüyle itiraz yoluna başvurulmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 16.03.2020 tarih, 1169-6092 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında sair tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesin olarak verilmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında hakaret suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa yüklenen hakaret suçunun, katılanın yerine getirdiği kamu görevinden dolayı işlenip işlenmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;Katılan …’in, sanığın kendisine yönelik “Sen kimsin seni koruma olarak tutanda hata, Kaymakam’ın k…nı yalıyorsun!” şeklinde hakaret ettiğine ilişkin istikrarlı beyanları, söz konusu beyanların tanıklar …, … ve …’ın anlatımları, sanığın, yüklenen eylemi “Yalakalık yapıyorsun ve burada kaldın!” demek suretiyle gerçekleştirdiğine ilişkin tevil yollu ikrarı ve tüm dosya kapsamından; 23.05.2014 tarihinde saat 15.30 sıralarında İlçe Kaymakamının korumalığını yapan polis memuru katılan … ile tanıklar … ve …’ın . Hükümet Konağının avlusunda sohbet ettikleri sırada, yanlarına gelen sanık …’ın, tanıklardan … ile aralarındaki anlaşmazlıktan bahsederek yapılan sohbete müdahale ettiği, katılanın sanığa hitaben “Biz burada bir şey konuşuyoruz.” demesi üzerine sanığın katılana hitaben “Sen kimsin? Seni koruma olarak tutanda hata, Kaymakamın k…nı yalıyorsun!” biçiminde hakaret ettiği hususunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun “Hakaret” başlıklı 125. maddesi;
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK’dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir (Mahmut Koca – İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, … Yayınevi, …, 2013, s. 430.).
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözülebilmesi bakımından hakaret suçunun, TCK’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde düzenlenen “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret” şeklindeki nitelikli hâline ilişkin “Görevinden dolayı” ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine kısaca değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
“Görevinden dolayı” ibaresi; yapılan kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunmasını gerektirmektedir. Hâkim bu nedensellik bağının bulunup bulunmadığını saptayarak, eylemin, suçun basit hâline mi yoksa nitelikli hâline mi uyduğunu belirleyecektir. Bu saptama yapılırken, hakaret eylemlerine muhatap olan kamu görevlisinin faile karşı doğrudan veya dolaylı görev yapması koşulu aranmayacaktır. Zira, hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.11.1992 tarihli ve 303-320 sayılı kararında da aynı esas kabul edilerek, hakaret suçunun görev dolayısıyla işlenmesinde aranacak hususun, hukuka uygun bir surette yapılan görevin hakaret nedeni oluşturmasının olduğu vurgulanmış, bir kamu görevine karşı duyulan düşmanlık nedeni ile görevi ifa eden veya etmiş olan görevliye yönelik bir hakarette de o görevle suç arasında nedensellik bağı bulunduğu kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan …’in, sanığın kendisine yönelik “Sen kimsin seni koruma olarak tutanda hata, Kaymakam’ın k…nı yalıyorsun!” şeklinde hakaret ettiğine ilişkin istikrarlı beyanları, söz konusu beyanların tanıklar …, … ve …’ın anlatımları, sanığın, yüklenen eylemi “Yalakalık yapıyorsun ve burada kaldın!” demek suretiyle gerçekleştirdiğine ilişkin tevil yollu ikrarı ve tüm dosya kapsamından; 23.05.2014 tarihinde saat 15.30 sıralarında İlçe Kaymakamının korumalığını yapan polis memuru katılan … ile tanıklar … ve …’ın Hükümet Konağının avlusunda sohbet ettikleri sırada, yanlarına gelen sanık …’ın, tanıklardan … ile aralarındaki anlaşmazlıktan bahsederek yapılan sohbete müdahale ettiği, katılanın sanığa hitaben “Biz burada bir şey konuşuyoruz.” demesi üzerine sanığın katılana hitaben “Sen kimsin? Seni koruma olarak tutanda hata, Kaymakamın k…nı yalıyorsun!” biçiminde hakaret ettiği hususunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında uyuşmazlık bulunmayan olayda;Kamu görevlisine karşı işlenen hakaret suçunun görevinden dolayı işlendiğinin kabulü için her ne kadar hakaret eylemi kendisine yöneltilen kamu görevlisinin faile karşı doğrudan veya dolaylı olarak görev yapmasına gerek olmadığında ve bir kamu görevine karşı duyulan düşmanlık nedeniyle söz konusu kamu görevini yerine getiren kimseye karşı gerçekleştirilen hakaret eylemlerinin de TCK’nın 125. maddesinin 3. maddesinin (a) bendi kapsamında değerlendirilebileceğinde kuşku bulunmasa da; İtiraza konu olayda ilçe kaymakamının korumalığını yapan polis memuru olması nedeniyle kamu görevlisi sıfatını haiz katılan tarafından sanığa karşı herhangi bir görev yapılmadığı gibi sanığın da hakaret suçunu, katılanın üstlendiği kamu görevinin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile bağlantılı olarak işlemediği, sanığın koruma görevi yapan polis memurlarına yönelik düşmanlık duyduğuna ilişkin dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığı ve tanıklar … ve …’ın ifadeleri ile sanık savunmasına göre sanık ile katılan arasında olay öncesinden kaynaklanan herhangi bir husumet olmadığı anlaşılmakla, sanık tarafından dile getirilen “Sen kimsin? Seni koruma olarak tutanda hata, Kaymakamın k…nı yalıyorsun!” şeklindeki beyanların söylendiği yer ile zaman ve bağlamı da dikkate alındığında sanığın işlediği kabul edilen hakaret suçu ile katılanın yerine getirdiği kamu görevi arasında nedensellik bağından söz edilemeyeceği ve dolayısıyla kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.