YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/201
KARAR NO : 2023/230
KARAR TARİHİ : 25.04.2023
YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 1058-420
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık …’ın çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından beraatine ilişkin Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.01.2013 tarihli ve 1234-55 sayılı hükümlerin katılan mağdur vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 24.10.2017 tarih, 10891-4969 sayı ve oy çokluğu ile; “Sanıkla arasında dosyaya yansıyan herhangi bir husumet bulunmayan mağdurun aşamalardaki samimi anlatımları, olayın intikal şekli ve tüm dosya içeriğine göre olay günü malzemeci olarak çalışan sanığın, yaz kursuna gelen mağduru ‘Gel seninle aşağıda top şişirip gelelim.’ diyerek futbol odası olarak kullanılan bodrum kattaki odaya götürüp kapıyı kapattıktan sonra mağdurun yüzüyle boynunu öpüp kucaklayarak sıktığı ve arkasına geçerek cinsel organını elbise üzerinden mağdurun kalçasına sürttüğü bu şekilde yaklaşık bir dakika kadar eylemini sürdürdükten sonra da mağdurun tuvalet ihtiyacı geldiğini söylemesi üzerine bıraktığı anlaşıldığından, atılı suçlardan mahkûmiyeti yerine oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire Üyesi B. Aköz; “Sanığın müsnet suçu işlediğine dair, mağdurun soyut ve hiçbir delille desteklenmeyen beyanı dışında mahkûmiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve ceza yargılamasının temel ilkelerinden olan yüz yüze ilkesi gereğince mağduru dinleyen mahkemenin beraat kararında bir isabetsizlik bulunmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluğun mahkûmiyet yönündeki görüşüne katılmıyorum” görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yerel Mahkeme ise 07.05.2018 tarih ve 1058-420 sayı ile bozmaya direnerek sanığın ilk hükümler gibi beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan mağdur vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.09.2018 tarihli ve 60808 sayılı tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 23.10.2018 tarih ve 7197-6206 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine dosya Ceza Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Ceza Genel Kurulunca 21.03.2019 tarih ve 504-235 sayı ile; 07.05.2018 tarihli gerekçeli kararın katılan …’e tebliğ edilmesi için dosya Yerel Mahkemeye iade edilmiş, belirtilen eksikliğin giderilmesinin ardından gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunun 18.02.2020 tarihli ve 653-106 sayılı kararıyla katılan mağdur vekili tarafından ileri sürülen temyiz nedenlerinin her iki suç bakımından da değerlendirildiği ek tebliğname düzenlenmesinin sağlanması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş, bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.06.2020 tarihli ve 60808 sayılı ek tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUNLAR
Sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve çocuğun basit cinsel istismarı suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
1- Aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin,
2- Sanığa atılı çocuğun basit cinsel istismarı suçu bakımından lehe kanunun belirlenmesinin ve delillerin değerlendirilmesinin Yerel Mahkemenin görevi kapsamında kalıp kalmadığının,
Değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 19.07.2012 tarihinde düzenlenen; “Şüphelinin Nisan 2012 tarihinde Meram Kozağaç spor takımını çalıştıran beden eğitimi öğretmeni …’ın yanında ‘malzemeci’ olarak çalışmak üzere işe başladığı ve o tarihten itibaren …’ın yanında gönüllü olarak çalıştığı, beden eğitimi öğretmeni …’ın, Meram Gödene Toki İlköğretim Okulunda bu yaz dönemi için açılan ve mağdurun da katıldığı yaz kursunda görevlendirildiği, şüphelinin de burada aynı şekilde gönüllü olarak çalışmaya başladığı, olay günü şüphelinin kurs esnasında mağdura ‘Gel seninle aşağıya top şişirip gelelim.’ diyerek kandırıp mağduru futbol odası olarak kullanılan bodrum kattaki odaya götürerek burada kapıyı arkadan kilitledikten sonra mağdurun yüzünü ve boynunu öpmeye başladığı, daha sonra kucaklayarak sarılıp sıktığı ve arka tarafına geçerek cinsel organını elbise üzerinden mağdurun kalçasına sürttüğü, yaklaşık 1 dakika kadar bu şekilde sürttükten sonra mağdurun tuvalet ihtiyacı geldiğini söylemesi üzerine bıraktığı, bu şekilde şüphelinin üzerine atılı suçları işlemiş olduğu,” şeklindeki iddianame ile çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103/1-a maddesi delaletiyle aynı Kanun’un 103/1, 3; 109/1, 2, 3-f, 5 ve 53/1. maddeleri uyarınca asliye ceza mahkemesine kamu davası açıldığı, Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında her iki suçtan beraat kararı verildiği, Özel Dairece sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğinden bahisle verilen bozma kararı sonrası yapılan yargılamada, istinabe olunan Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesince sanığa tebliğe çıkartılan duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin iade edildiği, sanığın duruşmaya gelmediği ve sanığın yokluğunda yargılamaya devam edilerek sanıktan aleyhe olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan, önceki hükümlerde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
1- Aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceği;
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326/2. maddesine göre hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafinin dinlenilmesi ile yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup Yerel Mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı, sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK’nın 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık … hakkında çocuğun basit cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından Yerel Mahkemece verilen beraat hükümlerinin Özel Dairece sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, aleyhe olan bozmaya karşı savunma alınmadan yargılamaya devam edilerek sanığın beraatine karar verildiği dosyada, Özel Daire bozma nedeninin sanığın aleyhine olduğu gözetilmeden bozmadan sonra yapılan yargılama sırasında aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam olunarak hüküm kurulması, 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır.
2- Sanığa atılı çocuğun basit cinsel istismarı suçu bakımından lehe kanunun belirlenmesinin ve delillerin değerlendirilmesinin Yerel Mahkemenin görevi kapsamında kalıp kalmadığı;
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142. maddesinde; “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.” 5271 sayılı CMK’nın 3. maddesinde de; “Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir.” denilmek suretiyle mahkemelerin görevlerinin kanunla belirleneceği hüküm altına alınmış, aynı Kanun’un 4. maddesinde; “Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında resen karar verebilir.” hükmü getirilmiş, 225. maddesinde ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 11. maddesinde asliye ceza mahkemelerinin ve 12. maddesinde de ağır ceza mahkemelerinin görevleri sayılmıştır. Anılan Kanun’un 11. maddesinde, kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza hâkimliği ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılacağı düzenlenmiş olup 12. maddesinde ise; kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir.
Anılan kanuni düzenlemeler karşısında, davaya bakan mahkemenin görevli olup olmadığını her aşamada resen gözetilebileceği gibi, taraflar da bu hususu yargılamanın her aşamasında ileri sürebileceklerdir.
Çocukların basit cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 103. maddesinin birinci fıkrasında; “Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile; “Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklinde değiştirilmiş, 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 13. maddesi ile de; “Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz.” hâlini almıştır.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Direnme kararından önce 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 58, 59, 60 ve 61. maddeleri ile 5237 sayılı Kanun’un 102, 103, 104 ve 105. maddelerinde yer alan cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların yeniden düzenlendiği, sanığa atılı çocuğun basit cinsel istismarı suçu için suç tarihinde yürürlükte olan TCK’nın 103. maddesinin birinci fıkrasında üç yıldan sekiz yıla kadar; 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile yapılan değişiklik ile aynı suç için sekiz yıldan on beş yıla kadar; cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde ise üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü anlaşılan dosyada; TCK’nın 7. maddesinin ikinci fıkrasındaki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü gözetilip 6545 sayılı Kanun’la değişik TCK’nın 103/1. maddesinde düzenlenen cezanın üst sınırının on beş yıl olarak belirlenmesi karşısında; sanığa atılı çocuğun basit cinsel istismarı suçu bakımından lehe kanunun belirlenmesinin ve delillerin değerlendirilmesinin Yerel Mahkemenin görevi kapsamında kalmayıp Ağır Ceza Mahkemesinin görevinde olduğu, davaya bakmakta olan asliye ceza mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi yerine, yargılamaya devamla hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükümlerin, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması ve lehe kanunun belirlenmesi ile delilleri değerlendirme görevinin, 5235 sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca ağır ceza mahkemesine ait olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.05.2018 tarihli ve 1058-420 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması ve lehe kanunun belirlenmesi ile delilleri değerlendirme görevinin, 5235 sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca ağır ceza mahkemesine ait olduğunun gözetilmemesi isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.