Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/20 E. 2022/730 K. 22.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/20
KARAR NO : 2022/730
KARAR TARİHİ : 22.11.2022

Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 20. Ceza Dairesi

Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda … 1. Ağır Ceza Mahkemesince; sanık … hakkında TCK’nın 191/2-3-5 ve 54. maddeleri uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ve müsadereye karar verilmiş, söz konusu karar itiraz edilmeksizin 26.11.2013 tarihinde kesinleşmiş, tedavi ve denetimli serbestlik kararına uymadığı bildirilen sanık hakkında yargılamaya devam eden mahkemece 02.12.2014 tarih ve 386-377 sayı ile; sanığın TCK’nın 191/1, 62, 50/1-a, 52/2-4 ve 63. maddeleri uyarınca 6000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 16.10.2019 tarih ve 2116-5435 sayı ile;
“Hükümden önce 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’la TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle, TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde yer alan, ‘kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi hâlinde, hakkında kamu davası açılır.’ hükmü gözetildiğinde dosya kapsamına göre; … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 30.01.2014 tarihli çağrı yazısının 19.02.2014 tarihinde sanığa tebliğ edilmesi üzerine sanığın 20.02.2014 tarihinde … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğüne başvurduğu, yükümlü bilgilendirme formunun müdürlükte sanığa elden tebliğ edildiği ve sanığın denetime başladığı, sanığın 14.02.2014 ve 20.03.2014 tarihli rehberlik görüşmesine katıldığı, 20.03.2014 tarihli rehberlik görüşmesinde sanığa ‘bir sonraki görüşmenin 18.04.2014’ tarihinde yapılacağına dair görüşme tutanağının elden tebliğ edildiği, ancak 15.04.2014 tarihli … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün tutanağında 14.04.2014 tarihli birinci bireysel görüşmesine katılmadığı gerekçesiyle … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından birinci uyarının 25.04.2014 tarihinde sanığın müdürlüğe müracaatı üzerine yapıldığı belirtilmiş ise de bu tarihli tutanakta sanığın imzasının bulunmadığının bu nedenlerle ihlalin söz konusu olmayacağı, sanığın bu kez 05.05.2014 tarihli görüşmeye gitmemesi üzerine yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle evrakın kapatılarak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğinin anlaşılması karşısında; sanığın ilk ihtarata uymamasının, kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi olarak kabul edilemeyeceğinden sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.12.2019 tarih ve 2014/412304 sayı ile; “…Suç tarihinde, Ulukent Mahallesi Kumpetli Sokak içerisinde bulunan bahçenin kontrolü esnasında bahçe içerisinde görülen şahısların görevlileri fark etmeleri üzerine oturdukları yerden kalkıp hareketlenmeye başladıkları ve…’ın elinde bulunan maddeyi yanında bulunan altı üstü siyah giyimli şahsa verdiği ve şahsın maddeyi alır almaz koşmaya başladığı, tahmini 7 metre mesafede etrafa saçılmış vaziyette 6 adet ayrı ayrı gazete kağıdına sarılı fişek diye tabir edilen daralı ağırlığı 21,1 gram gelen esrar maddesi ele geçirilmiş ayrıca sanık…’ın üzerinde esrar maddesi satışından elde edildiği değerlendirilen 60 TL para ele geçirildiği, … Adli Tıp Grup Başkanlığı’nın 06/06/2013 tarihli raporuna göre, ele geçen safi ağırlığı 13,150 gram gelen yeşil renkli bitkisel maddenin kenevir bitkisi olup, bu miktar kenevirden elenmek suretiyle 8,550 gr. olan toz esrarın elde edileceği tespit edildiği, sanıklar her ne kadar bulunan 5-6 adet fişek haline getirilen uyuşturucunun kendisine ait olmadığını savunmuş ise de; ihbar üzerine olay mahalline giden polisi gören ancak yakalanamayan şahsın kaçarken etrafa saçtığı 6 adet ayrı ayrı gazete kağıdına sarılı fişek diye tabir edilen daralı ağırlığı 21,1 gram gelen esrar maddesi bulunup, sanıkların uyuşturucu kullanıcısı olduğunun raporla anlaşılması karşısında, ele geçen uyuşturucuların savunmanın aksine sanıklara ait olduğu açık bir şekilde anlaşıldığı yerel mahkemece sabit olarak kabul edilmiştir.
Yerel mahkemenin 2013/236-336 E/K sayılı kararında sanık … hakkında kullanmak amacı ile uyuşturucu madde bulundurma suçundan tedavi ve denetimi serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmiş verilen karar 26/11/2013 taihinde kesinleşmiştir. … Denetimli Sebestlik Müdürlüğü tarafından sanığa yükümlülükleri ile ilgili bildirim yapılmış, hükümlünün 14/04/2014 ve 05/05/2014 tarihlerindeki görüşmelere katılmadığı tespit edildiğinden 09/05/2014 kurul kararı ile denetim defterinin kapatıldığı görülmüştür. Her ne kadar hükümlünün adres değişikliği nedeniyle dosyası … Denetim ve Serbestlik Müdürlüğü’ne gönderilmiş ise de sanığın Tedavi ve Denetimi Serbestlik tedbirine uymadığı anlaşıldığından mahkemece yargılamasına devam olunmuştur.
Sanık … hakkında bu ihlali nedeniyle davaya devam edilerek, eylemine uyan kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK 191/1 maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi gözetilerek takdiren 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, sanığın duruşmalarda gözlenen tavır ve davranışları lehine takdiri indirim nedeni kabul edilerek TCK nun 62/1 maddesi gereğince cezasında takdiren 1/6 oranında indirim yapılmıştır. Sanığa verilen kısa süreli hapis cezasının, sanığın sosyal ve ekonomik durumu ile suçun işlenmesindeki özellikler de gözetilerek TCK nun 50/1-a ve 52 maddeleri uyarınca takdiren günlüğü 20 TL den hesap edilerek adli para cezasına çevrilmesine karar verilerek temyiz talebine konu hüküm kurulmuştur.
6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği 28/06/2014 tarihinden önce işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarından dolayı verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uyarınca; … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 30/01/2014 tarihli çağrı yazısının 19/02/2014 tarihinde sanığa tebliğ edilmesi üzerine sanığın 20/02/2014 tarihinde … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğüne başvurduğu, yükümlü bilgilendirme formunun müdürlükte sanığa elden tebliğ edildiği ve sanığın denetime başladığı, sanığın 14/02/2014 ve 20/03/2014 tarihli rehberlik görüşmesine katıldığı, 20/03/2014 tarihli rehberlik görüşmesinde sanığa “bir sonraki görüşmenin 18/04/2014” tarihinde yapılacağına dair görüşme tutanağının elden tebliğ edildiği, ancak 15/04/2014 tarihli … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün tutanağında 14/04/2014 tarihli birinci bireysel görüşmesine katılmadığı anlaşılmakla Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce bu hususta ikinci bir tebligat yapılmasına gerek bulunmadığına ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02/05/2019 tarihli ve 2018/172 esas, 2019/373 karar sayılı ilamı dikkate alınarak ve Adli sicil kayıtları ve UYAP üzerinden yapılan araştırmada, sanık hakkında, bu suç tarihinden önce, aynı suçtan dolayı açılmış başka bir dava nedeniyle verilip kesinleşmiş herhangi bir tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin bulunmadığı anlaşıldığından, hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasının sanık lehine uygulanma şartlarının bulunmaması nedeniyle, bu suçtan dolayı ilk olarak doğrudan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanan ve bu tedbirin infazı sırasında yükümlülüklerini ihlal eden sanık hakkında yargılamaya devam olunarak hüküm kurulmuş olması, 6545 sayılı Kanunun 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrasına uygun olduğundan, bu husus dikkate alınarak yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiği…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesince 25.12.2019 tarih ve 7375-7570 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile yapılan ve 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde yer verilen “Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi… hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” hükmü gözetildiğinde, “ısrar” şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; eksik araştırmayla hüküm verilip verilmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay tutanağına göre; sık sık esrar kullanıldığı ve satışı yapıldığına dair ihbarlar bulunan olay yerine giden kolluk görevlilerinin şüpheli dört şahıs gördükleri, görevlileri gören şahısların ise oturdukları yerden kalkarak hareket ettikleri, inceleme dışı sanıklardan …’ın elinde bulunan ne olduğu tam görülemeyen maddeyi yanındaki şahsa verdiğinin, maddeyi alan şahsın kaçmaya başladığının, görevlilerin kaçan şahsa yönelmeleri üzerine inceleme sanık… ve sanık …’nun ve yanlarında bulunan … isimli şahsın görevlilerin önüne geçmeye çalıştıkları, adı geçen şahısların güç kullanılarak kontrol altına alındığı, kaçan şahsın kaçtığı güzegâh kontrol edildiğinde diğer şahıslara 7 metre mesafede yere saçılmış 6 fişek esrar bulunduğu,
… ATK tarafından düzenlenen 06.06.2013 tarihli raporda; net 13,15 gram kenevir bitkisi parçalarından net 8,55 gram esrar elde edilebileceğinin bildirildiği,
… Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin 17.05.2013 tarihli raporuna göre; sanık …’nun alınan kan ve idrar örneklerinde kannabinoid tespit edildiği,
Sanık hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığının 11.06.2013 tarihli ve 2195-223 sayılı iddianamesiyle TCK’nın 188/3, 53, 54 ve 55. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
… 1. Ağır Ceza Mahkemesince 19.11.2013 tarihli ve 236-336 sayılı karar ile sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraat; kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ise TCK’nın 191/2-3 ve 5. maddeleri uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen bu kararın itiraz edilmeksizin 26.11.2013 tarihinde kesinleşmesi üzerine infaz edilmek üzere 06.12.2013 tarihinde … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, … Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce 2013/1056 DS sırasına kaydedilen dosyada sanığa çağrı yazısının tebliğe çıkartıldığı ve çağrı yazısının 18.12.2013 tarihinde tebliğ edildiği,
Sanığın annesinin, şehir dışında olan sanığın tebliğde belirtilen 10 günlük süre içerisinde müracaat edemeyeceğine, kısa bir süre sonra döneceğine ilişkin ve sanık adına izin talep eden dilekçe verdiği, sanığın ise 06.01.2014 tarihinde denetimli serbestlik müdürlüğüne bizzat müracaat ettiği ve aynı tarihte çalışmakta olduğu “Donanma Şantiyesi, Donanma Caddesi, Hisar Apartmanı, Nafra İnşaat, Piri Reis Okulu, …/…” … yeri adresini denetimi yapmak istediği adres olarak müdürlüğe bildirdiği,
Bu başvuru üzerine sanığın dosyasının … Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, … Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce 2014/233 DS sırasına kaydedilen dosyada sanığa çağrı yazısı tebliğe çıkartıldığı ve çağrı yazısını 19.02.2014 tarihinde tebliğ alan sanığın 20.02.2014 tarihinde denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi üzerine denetim sürecine başlanıldığı,
20.02.2014 tarihinde müracaatı üzerine yükümlü bilgilendirme formu tebliğ edilen sanığın (5) gün içerisinde hastaneye müracaat etmesi kendisine bildirildiği, sanığın aynı gün hastaneye müracaatta bulunduğu,
14.02.2014 tarihinde rehberlik görüşme tutanağı düzenlenen sanığa, yeni görüşme tarihi olarak 20.03.2014 tarihi bildirildiği, bu tarihte rehberlik görüşmesine katılan sanığa bir sonraki rehberlik görüşme tarihi olarak 18.04.2014 tarihi tebliğ edildiği,
Denetim sürecinin devam ettiği sırada, … Denetimli Serbestlik Müdürlüğü görevlisi Damla … tarafından 07.04.2014 tarihinde sanığa “(2) gün içerisinde müdürlüğümüze başvurmanız gerekmektedir” şeklindeki mesajın SMS ile iletildiği,
Sanığın 14.04.2014 tarihli “Birinci Bireysel Görüşmesi”ne katılmadığına ilişkin 15.04.2014 tarihli tutanak düzenlendiği,
Bu aşamada, sanığın SMS iletisi üzerine denetimli serbestlik müdürlüğüne başvuruda bulunduğuna ve/veya kendisine 14.04.2014 tarihinde bireysel görüşmesi olduğunun tebliğ edildiğine dair dosya kapsamında bir evraka rastlanılmadığı,
15.04.2014 tarihli tutanak üzerine toplanan İnfaz İşleri Değerlendirme Komisyonu 17.04.2014 tarihli ve 2014/1049 sayılı kararı ile; “14.04.2014 tarihinde bireysel görüşmesine gitmeyerek denetim planını ihlal ettiği ve yükümlülüklerine riayet etmediği” gerekçesiyle “uyarı evrakı tebliğ edilmek üzere SMS yoluyla müracaatının sağlanmasına, hazırlanan uyarı evrakının müdürlükte şahsın kendisine tebliğ edilmesine, müdürlüğe müracaat etmemesi hâlinde tebligatın ilgili kişinin adresine gönderilmesi şeklinde uyarılmasına” karar verildiği,
İnfaz İşleri Değerlendirme Komisyonunun 17.04.2014 tarihli ve 2014/1049 sayılı kararı üzerine 21.04.2014 tarihinde sisteme uyarı kaydının açıldığı, aynı tarihte; “17.04.2014 tarih ve 2014/1049 sayılı infaz işlemleri değerlendirme komisyonumuz kararının şahsınıza tebliğ edilmesi için (3) … günü içerisinde müdürlüğümüze başvurmanız gerekmektedir” şeklindeki mesajın SMS yolu ile gönderildiği,
Sanığın 25.04.2014 tarihinde … Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne bizzat başvurduğu,
… Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce sanığın adresine gönderilmek üzere hazırlanan ve “Bu zarfta Uyarı yazısı-Komisyon uyarı tebliği-21.04.2014 vardır” ibaresi bulunan davetiyenin, … Denetimli Serbestlik Müdürlüğü görevlisi Damla … tarafından davetiye üzerine “Müdürlüğümüzde elden tebliğ edildiği için tebligat gönderilmemiştir. 25.04.2014” ibareleri yazılarak görevli tarafından imzalanmak suretiyle tebliğ edildiği,
… Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 21.04.2014 tarihli, 2014/233 DS sayılı ve görüşme uyarısı konulu yazısı da; “Bir suretini elden teslim aldım. …. 25.04.2014” şeklinde imzası alınmak suretiyle sanığa tebliğ edildiği,
Sanığın 05.05.2014 tarihli “İkinci Bireysel Görüşmesi”ne katılmadığına ilişkin 06.05.2014 tarihli tutanak düzenlendiği,
06.05.2014 tarihli tutanak üzerine toplanan İnfaz İşleri Değerlendirme Komisyonu 09.05.2014 tarihli ve 2014/2014 sayılı kararı ile; “14.04.2014 tarihinde bireysel görüşmesine gelmediği tespit edilen hükümlüye 17.04.2014 tarih ve 2014/1049 sayılı uyarı kararının 25.04.2014 tarihinde tebliğ edildiği, yapılan uyarıya rağmen 05.05.2014 tarihli ikinci bireysel görüşme randevusuna katılmadığı tespit edildiği” gerekçesiyle “denetim planında belirtilen yükümlülüklere uymadığı, yapılan uyarıya rağmen uymamakta ısrar ettiği anlaşıldığından, ihlal nedeni ile dosyanın kapatılarak mahkemesine gönderilmesine” karar verildiği,
Tedavi ve denetimli serbestlik kararına uymadığı bildirilen sanık hakkında yargılamaya devam eden Yerel Mahkemece sanığın, TCK’nın 191/1, 62, 50/1-a, 52/2-4 ve 63. maddeleri uyarınca 6000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmleye ve mahsuba karar verildiği,
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 16.10.2019 tarih ve 2116-5435 sayı ile “ısrar” şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ise Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 02.05.2019 tarihli ve 2018/172 esas, 2019/373 karar sayılı ilamı dikkate alındığında sanığa ikinci bir tebligat yapılmasına gerek bulunmadığı ve ısrar şartının aranmasına gerek olmadığı anlaşıldığından hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurduğu,
Anlaşılmaktadır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” başlıklı 191. maddesinin ilk hâli;
“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi, bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı hükmolunan ceza, ancak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması hâlinde infaz edilir. Kişi etkin pişmanlıktan yararlanmışsa, davaya devam olunarak hakkında cezaya hükmolunur.” şeklinde düzenlenmişken, 08.07.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 191. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi madde metninden çıkartılmış ve maddenin ikinci fıkrası; “(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur.” biçiminde değiştirilmiştir.
19.12.2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle TCK’nın 191. maddesi;
“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı açılan davada mahkeme, birinci fıkraya göre hüküm vermeden önce uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, denetimli serbestlik tedbirine karar verebilir.
(3) Hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilen kişi, belirlenen kurumda uygulanan tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür. Hakkında denetimli serbestlik tedbirine hükmedilen kişiye rehberlik edecek bir uzman görevlendirilir. Bu uzman, güvenlik tedbirinin uygulama süresince, kişiyi uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanılmasının etki ve sonuçları hakkında bilgilendirir, kişiye sorumluluk bilincinin gelişmesine yönelik olarak öğütte bulunur ve yol gösterir; kişinin gelişimi ve davranışları hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.
(4) Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle devam olunur. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanma süresinin uzatılmasına karar verilebilir. Ancak, bu durumda süre üç yıldan fazla olamaz.
(5) Tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranan kişi hakkında açılmış olan davanın düşmesine karar verilir. Aksi takdirde, davaya devam olunarak hüküm verilir.
(6) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı cezaya hükmedildikten sonra da iki ilâ dördüncü fıkralar hükümlerine göre tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulabilir. Bu durumda, hükmolunan cezanın infazı ertelenir. Ancak, bunun için kişi hakkında bu suç nedeniyle önceden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmemiş olması gerekir.
(7) Kişinin mahkûm olduğu ceza, tedavinin ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması hâlinde, infaz edilmiş sayılır; aksi takdirde, derhal infaz edilir.” şekline dönüştürülmüştür.
5560 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle değişik TCK’nın 191. maddesinin gerekçesinde; “…Bunun ifade ettiği anlam şudur: Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı hakkında kamu davası açılmış olan sanıkla ilgili olarak cezaya hükmetmeden tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi hâlinde, açılmış olan kamu davası derdest olmaya devam etmektedir.” denilmek suretiyle, sanıkla ilgili olarak cezaya hükmedilmeden önce tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbirine ya da sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi hâlinde, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulup da, şartın gerçekleşmesini beklemek üzere verilen ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesinde itiraza tabi olduğu belirtilen durma kararında olduğu gibi, davanın esasının çözümlenmediği ve açılmış olan kamu davasının derdest olmaya devam ettiği belirtilmiştir.
TCK’nın 191. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezaya hükmetmeden önce verilen tedavi ile birlikte denetimli serbestlik tedbiri ya da sadece denetimli serbestlik tedbiri kararlarının tabi olduğu kanun yolu konusunda oluşan tereddütlerin giderilmesi amacıyla anılan maddenin ikinci fıkrasına, 14.04.2011 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile; “Bu karar, durma kararının hukuki sonuçlarını doğurur.” cümlesi eklenmiş, bu husus 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesinin gerekçesinde de; “Maddeyle Türk Ceza Kanunu’nun 191 inci maddesinin ikinci fıkrasında değişiklik yapılarak uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümlenmesi amaçlanmaktadır.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır.
Uyuşturucu ve uyarıcı madde suçlarıyla etkin şekilde mücadele edebilmek ve toplumun uyuşturucu veya uyarıcı maddeye karşı korunması amacıyla kanun koyucu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu bakımından yeni ve köklü bir düzenleme gereği ihtiyacı duymuş, 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle yapılan değişiklikle TCK’nın 191. maddesinin başlığı ve içeriği baştan aşağı yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeyle TCK’nın 191. maddesinin “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” şeklindeki başlığı “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” olarak değiştirilmiş ve söz konusu madde;
“(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,
hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.
(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.
(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
(8) Bu Kanunun;
a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,
b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,
suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.
(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş, 04.04.2015 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6638 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile TCK’nın 191. maddesine “Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklindeki ibare onuncu fıkra olarak eklenmiştir.
28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değişik TCK’nın 191. maddesinin gerekçesinde; “Maddeyle, Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmektedir. Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçu için öngörülen hapis cezası, bu suçla daha etkin mücadele etmek ve toplumu uyuşturucuya karşı korumak amacıyla artırılmaktadır.
Maddenin mevcut düzenlemesine göre kovuşturma aşamasında karar verilebilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesinde birtakım sorunlarla karşılaşılmıştır. Bunlardan en önemlisi, aynı kişi hakkında birden fazla tedbir kararı verilebilmesi ve yükümlülüklerin ihlal edilmesine rağmen yargılamaya devam edilmek suretiyle cezaya hükmolunmamasıdır.
Bu nedenle, kovuşturma aşamasında verilebilen denetimli serbestlik kararının, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında tedavi işlemlerine bir an önce başlanabilmesi için, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından verilmesi sağlanmaktadır. Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilecektir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında denetimli serbestlik tedbiri kapsamında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyaracaktır. Buna göre kişi hakkında uygulanacak erteleme süresi beş yıl iken, denetimli serbestlik süresi ve gerekmesi halinde uygulanacak tedavi süresi en fazla iki yıl olabilecektir.
Kişinin, denetimli serbestlik veya erteleme süresi zarfında,
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,
halinde, hakkında kamu davası açılacak ve yargılamaya devam edilecektir.
Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da kullanması ihlal nedeni sayılacak ancak bu ihlal ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmayacaktır. İhlalin tekrarlanması halinde ise yeniden kamu davasının ertelenmesi kararı verilemeyecek ve kişi hakkında doğrudan soruşturma ve kovuşturma yapılması söz konusu olacaktır. Diğer bir ifadeyle, tedavi ve denetimli serbestlik hükümleri, bir kişi hakkında ancak bir kez uygulanabilecektir.
Şüpheli erteleme süresi zarfında yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir.
Ayrıca, maddede suçun vasfının yargılama aşamasında değişmesi durumunda uygulamada çıkabilecek tereddütlerin önlenmesi amacıyla da değişiklik yapılmaktadır. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ve uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçlarından yapılan kovuşturma evresinde, suçun 191 inci madde kapsamına girdiğinin anlaşılması halinde, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilecektir. Böylelikle, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararlarının, kovuşturma aşamasında suçun vasfının değişmesi durumunda mahkeme tarafından verilmesi sağlanmaktadır.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu hâliyle, TCK’nın 191. maddesinde düzenlenen suç açısından CMK’nın 171. maddesinde belirlenen şartların olayda gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın fail hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilecektir. Ayrıca, CMK’nın 171/2. maddesindeki düzenlemenin aksine, bu suç açısından erteleme kararı verilip verilmemesi hususunda Cumhuriyet savcısının takdir yetkisi de bulunmamaktadır.
Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı bakımından gerekli olan tüm objektif ve sübjektif şartlar, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak suçu açısından göz önünde bulundurulmayacaktır. Kanun koyucu bu yöndeki tercihiyle; bu suçtan dava açılmadan önce hakkında erteleme kararı verilmesi ve erteleme süresi içerisinde denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulması suretiyle faile yeniden şans verilmesini amaçlamaktadır.
TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasına göre; failin erteleme süresi içerisinde kendisine yüklenilen yükümlülüklere veya tedavi tedbirinin gereklerine aykırı davranmakta ısrar etmesi ya da kullanmak için yeniden uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi, bulundurması ya da kullanması durumunda erteleme kararı kaldırılacak ve erteleme kararına konu suçtan dolayı fail hakkında kamu davası açılacaktır. TCK’nın 191. maddesinin 7. fıkrasına göre ise fail, erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir. Aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca ise failin erteleme süresinde yeniden işlediği TCK’nın 191. maddesine konu suç açısından kovuşturma şartı bulunmamaktadır.
Öte yandan, ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edilebilecek var olan tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
… Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce 2014/233 DS sırasına kaydedilen dosyada sanığa çağrı yazısı tebliğe çıkartıldığı ve çağrı yazısını 19.02.2014 tarihinde tebliğ alan sanığın 20.02.2014 tarihinde denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi üzerine denetim sürecine başlanıldığı, hakkında rehberlik görüşme tutanağı düzenlenen sanığa, yeni görüşme tarihi olarak 20.03.2014 tarihi bildirildiği, bu tarihte rehberlik görüşmesine katılan sanığa bir sonraki rehberlik görüşme tarihi olarak 18.04.2014 tarihi tebliğ edildiği, denetim sürecinin devam ettiği sırada, … Denetimli Serbestlik Müdürlüğü görevlisi Damla … tarafından 07.04.2014 tarihinde sanığa “(2) gün içerisinde müdürlüğümüze başvurmanız gerekmektedir” şeklindeki mesajın SMS ile iletildiği, 07.04.2014 tarihinde gönderilen SMS mesajı sonrasında sanığın denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat ettiğine ve/veya 14.04.2014 tarihinde “Birinci Bireysel Görüşmesi” olduğuna dair herhangi bir tebliğ evrakına dosyada rastlanılmadığı, buna rağmen sanığın 14.04.2014 tarihli “Birinci Bireysel Görüşmesi”ne katılmadığına ilişkin 15.04.2014 tarihli tutanak düzenlendiği ve bu tutanak esas alınarak, İnfaz İşleri Değerlendirme Komisyonunca 17.04.2014 tarih ve 2014/1049 sayılı karar ile “sanığın uyarılmasına” karar verildiği, bu uyarı yazısının 25.04.2014 tarihinde … Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne bizzat başvurması üzerine … Denetimli Serbestlik Müdürlüğü görevlisi Damla … tarafından davetiye üzerine “Müdürlüğümüzde elden tebliğ edildiği için tebligat gönderilmemiştir. 25.04.2014” ibareleri yazılarak görevli tarafından imzalanmak suretiyle tebliğ edildiği, … Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 21.04.2014 tarihli, 2014/233 DS sayılı ve görüşme uyarısı konulu yazısı da “Bir suretini elden teslim aldım. …. 25.04.2014” şeklinde imzası alınmak suretiyle sanığa tebliğ edildiği, daha sonra ise sanığın 05.05.2014 tarihli “İkinci Bireysel Görüşmesi”ne katılmadığına ilişkin 06.05.2014 tarihli tutanak düzenlendiği ve İnfaz İşleri Değerlendirme Komisyonunun 09.05.2014 tarihli ve 2014/2014 sayılı kararı ile “14.04.2014 tarihinde bireysel görüşmesine gelmediği tespit edilen hükümlüye 17.04.2014 tarih ve 2014/1049 sayılı uyarı kararının 25.04.2014 tarihinde tebliğ edildiği, yapılan uyarıya rağmen 05.05.2014 tarihli ikinci bireysel görüşme randevusuna katılmadığı tespit edildiği” gerekçesiyle “denetim planında belirtilen yükümlülüklere uymadığı, yapılan uyarıya rağmen uymamakta ısrar ettiği anlaşıldığından, ihlal nedeni ile dosyanın kapatılarak mahkemesine gönderilmesine” karar verildiği anlaşılmış ise de;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazında belirtilen Ceza Genel Kurulunun 02.05.2019 tarihli ve 172-373 sayılı kararının somut olay ile ilgili olmadığı, zira bu kararın tedavi ve denetimli serbestlik şube müdürlüğüne başvuruda bulunması için yapılan çağrıya rağmen başvuruda bulunmayan ve denetime hiç başlamayan kişiler ile ilgili olup somut olayda sanığın şube müdürlüğüne başvuruda bulunduğu ve denetime başladığının açık olduğu, ancak; 20.03.2014 tarihinde, 18.04.2014 tarihinde rehberlik görüşmesi bulunduğu kendisine tebliğ edilen sanığa, 07.04.2014 tarihinde gönderilen “(2) gün içerisinde müdürlüğümüze başvurmanız gerekmektedir” şeklindeki SMS ile gönderilen mesajın gönderilme nedeni anlaşılamadığı gibi bu SMS mesajı sonrasında sanığın denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat edip etmediğinin, etmiş ise 14.04.2014 tarihinde “Birinci Bireysel Görüşmesi” olduğuna dair herhangi bir tebliğ evrakına dosyada rastlanılmadığı, buna rağmen sanığın 14.04.2014 tarihli “Birinci Bireysel Görüşmesi”ne katılmadığına ilişkin tutanak düzenlenmesi üzerine bu tutanak esas alınmak suretiyle İnfaz İşleri Değerlendirme Komisyonunca 17.04.2014 tarih ve 2014/1049 sayılı karar ile “sanığın uyarılmasına” karar verildiği dikkate alındığında; dosya kapsamında sanığa 14.04.2014 tarihinde “Birinci Bireysel Görüşmesi” olduğunun usulüne uygun şekilde bildirildiğine dair herhangi bir belgeye rastlanılmaması karşısında, İnfaz İşleri Değerlendirme Komisyonunca 17.04.2014 tarih ve 2014/1049 sayılı karar ile “sanığın uyarılmasına” dair verilen infaz işleri değerlendirme komisyonu kararının hukuki denetiminin yapılamadığı anlaşıldığından, öncelikle 14.04.2014 tarihinde “Birinci Bireysel Görüşmesi” olduğuna dair sanığa herhangi bir bildirim yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise buna ilişkin evrakın denetime olanak sağlayacak şekilde dosya arasına alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 20. Ceza Dairesinin 16.10.2019 tarih ve 2116-5435 sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA,
3- … 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.12.2014 tarih ve 386-377 sayılı mahkûmiyet hükmünün, “İnfaz İşleri Değerlendirme Komisyonunca 17.04.2014 tarih ve 2014/1049 sayı ile “sanığın uyarılmasına” dair verilen infaz işleri değerlendirme komisyonu kararının hukuki denetiminin yapılabilmesi bakımından, 14.04.2014 tarihinde “Birinci Bireysel Görüşmesi” olduğuna dair sanığa herhangi bir bildirim yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise buna ilişkin evrakın denetime olanak sağlayacak şekilde dosya arasına alınıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.