Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/184 E. 2020/406 K. 08.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/184
KARAR NO : 2020/406
KARAR TARİHİ : 08.10.2020

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 79-107

Sanık … hakkında reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında eyleminin beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle Torbalı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 22.10.2009 tarih ve 886-1161 sayı ile verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesince 20.03.2013 tarih ve 153-103 sayı ile sanığın beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/1-b maddesi delaletiyle TCK’nın 103/2, 103/6, 43/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 15 yıl 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin resen temyize tabi hükmün, sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 13.01.2014 tarih ve 7436-18 sayı ile;
“Dosya içeriğine göre, mağdurenin sanıkla mesajlaşmasını ablasının fark etmesi üzerine olayın adli makamlara intikal ettiği, yine mağdurenin soruşturma sırasında verdiği ifadesinde sanıkla yaşadığı ilk olaydan sonra da arabayla gezerken araç içerisinde sayısını hatırlamayacak kadar ilişkiye girdiğini beyan etmesi ile mağdurenin sanığın evindeki eşyaların ayrıntılarını bilmesi ve verdiği bilgilerin sanığın eşinin ifadesi ile uyumlu olması karşısında, olayda cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedenle cinsel ilişkinin gerçekleştiği hususunun şüphede kaldığı, bu hali ile sanığın eyleminin reşit olmayan ile cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 05.05.2014 tarih ve 79-107 sayı ile;
“… Sanık tarafından sarhoş edilen katılan mağdurenin kıyafet değişikliği bahanesiyle evine götürülmesi, burada aldığı alkolün de etkisi ile kendinden geçmesi ve sanığa cinsel ilişkiye girmesi sırasında rıza verdiğine dair hiçbir anlatımının bulunmaması, sanığın aralarında sarhoş ve baygın iken hiçbir şey geçmediğini ileri sürmüş olması, hatta hiçbir zaman aralarında cinsel ilişki gerçekleşmediği yönündeki savunması karşısında, katılan mağdurenin sanık ile rızaya dayalı olarak cinsel ilişkiye girdiğinin kabulünün mümkün görülmediği, zira sanığın katılan mağdureyle bir çok kere cinsel ilişkiye rıza ile girdiğine dair ortada bir savunmasının da olmadığı, bu nedenle sanık savunmalarının samimi olmayıp gerçeği yansıtmadığı, mağdurenin ruh sağlığının açıkça bozulduğunun dosyadaki bilirkişi raporu ile sabit olduğu ve sanığın kaydettiği cinsel ilişki görüntüsünü başkalarına gösterme tehdidi ile birden çok kez mağdure ile ilişkiye girdiği, bu tehdit süreci devam ettiği için şikayetçi olamadığı, benzer vakalarda bir çok cinsel istismar mağduru çocuğun ilk saldırı sonrasında yetkili makamlara müracaat edemedikleri ve ebeveynlerine de söylemekte zorlandıkları, her çocuktan cinsel istismar sonrası doğru davranışı yapmasının beklenemeyeceği, bu tür suç mağduru çocukların olay sonrası psikologlarca yapılan ilk tespitinin her zaman kendilerini suçlama psikolojisi ile hareket etmeleri sebebiyle önce kendilerini suçlamalarının adli vakıalardan bilinen bir gerçek olduğu,
Mağdurenin olay sırasında sadece 15 yaşında olduğu düşünüldüğünde ve ayrıca İstanbul Adli Tıp Kurumunun raporunda sanığın kendisinin olay tarihinde içki içirmek sureti ile yarı baygın ve eyleme karşı koyamayacak hale getirdikten sonra organ sokmak sureti ile nitelikli cinsel istismarda bulunduğu ve devamında da elindeki cinsel ilişki görüntülerini yaymakla tehdit ederek tecavüzlerine devam ettiği yönünde ki beyanlarına itibar edilmemesine neden olacak tıbbi bir engelin bulunmadığı, mağdurenin sanığın evinin eşyaları hatırlamasının olay yerine ve zamanını doğrulaması bakımından mağdurenin lehine de yorumlanabileceği, sanığın savunmasında evine mağdurenin hiç gelmediğini belirttiği dikkate alındığında mağdurenin beyanlarına itibar edilmesi gerektiği” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu resen temyize tabi bu hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.01.2017 tarihli ve 250066 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 13.06.2017 tarih ve 623-3280 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 02.04.2019 tarih ve 929-288 sayı ile 20.03.2013 ve 05.05.2014 tarihli gerekçeli kararların Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına tebliğinin sağlanması için Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.09.2019 tarihli ve 89665 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle ve Yargıtay 14. Ceza Dairesince 04.03.2020 tarih ve 7014-1750 sayı ile 5271 sayılı CMK’nın 237/2. maddesine göre Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağından temyiz istemi reddedilmiş ve dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mağdurenin sanığın eylemine rızasının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu mu yoksa beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan mağdure …’in olay tarihinde 15 yaşını bitirmiş ve 16 yaşının içerisinde olduğu,
Sanık …’nın 32 yaşının içerisinde, evli ve bir çocuklu olduğu,
07.07.2009 tarihinde katılan … tarafından Torbalı Cumhuriyet savcılığına verilen dilekçede; üç ay önce bir akrabasının katılan mağdureyi tanık…’le tanıştırdığını, tanık…, onun erkek arkadaşı ve sanığın, katılan mağdureyi önce …’ye, orada katılan mağdureyi sarhoş ettikten sonra ise Torbalı’ya sanığın evine götürdüklerini, katılan mağdurenin kendisinde olmadığı bir anda sanığın ona tecavüz ettiğini, katılan mağdurenin, büyük kızı…’in yanında kaldığını, Seher’in katılan mağdurenin telefonunu kontrol etmesi ve onu sıkıştırmasıyla durumu öğrendiklerini, sanığın son üç ayda katılan mağdureye sürekli “Bir şey olmayacak. Kimse duymayacak. Kızlığını İzmir’de diktireceğiz.” dediğini,
07.07.2009 tarihinde kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; sanığın ikametinde bulunmadığı, alt katta oturan ev sahibinin ise sanığı on beş gündür görmediğini belirttiği,
07.07.2009 tarihli Torbalı Devlet Hastanesince düzenlenen rapora göre: katılan mağdurenin jinekolojik muayenesinde hymenin halkavi yapıda olduğu, saat 4 ve 7 hizalarından vajen duvarına kadar uzanan eski yırtık bulunduğu, bakire olmadığı,
08.07.2009 tarihinde saat 02.10’da kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; sanığın, babasının evinde de bulunmadığı,

08.07.2009 tarihinde saat 03.50’de kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; sanığın saat 03.00 sıralarında ikametinin önünde polis ekiplerince yakalandığı,
23.11.2009 tarihli Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalınca düzenlenen rapora göre; katılan mağdureyle yapılan görüşmede, 2009 yılının Mayıs ayında tanık…’in kendisine erkek arkadaşıyla birlikte gezmeye gideceklerini söylediğini, kendisini de davet ettiğini, sabah …’ye gitmek için buluştuklarını, daha önce görmediği 25 yaşlarında sanığın kullandığı arabayla …’ye gittiklerini, orada şarap içtiklerini, döndüklerinde kendisini kötü hissettiğini, hep birlikte sanığın evine gittiklerini hatırladığını, bir süre sonra tanık… ve erkek arkadaşının ortadan kaybolduğunu, kendisinin de uyuduğunu, uyandığında üzerinde kendisine ait olmayan elbiselerin olduğunu gördüğünü, başında sanığın beklediğini fark ettiğini, tanık… ve erkek arkadaşının sonradan geldiğini, tanık… ve sanığın kendisini tehdit ettiğini, bu şekilde sanığın kendisiyle görüşmeye devam ettiğini ve birkaç kez daha ilişkiye girdiklerini, bu sürede hamile kalmaması için sanığın kendisine bazı haplar içirdiğini, olaydan hemen sonra sanığın evli ve bir çocuklu olduğunu öğrendiğini ancak korkusundan ses çıkaramadığını, 05.07.2009 tarihinde ablasının sanık tarafından gönderilen mesajları gördüğünü, olayın böylece adli makamlara intikal ettiğini belirttiği, cinsel istismar olayına bağlı olarak katılan mağdureye “Depresif Bozukluk” tanısının konulduğunu, cinsel istismar nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun mütalaa edildiği,
30.05.2012 tarihli Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun raporuna göre; 30.03.2012 tarihinde yapılan ön görüşmede; katılan mağdurenin tanık… ve…’in erkek arkadaşıyla birlikte gezmeye gittiklerini, sanığın da yolda araca bindiğini, alkol aldıklarını, bayıldığını, evde tanık… ve onun erkek arkadaşının da olduğunu, akşam giyinip çıktığını, anneannesinin evine gittiğini, sonra sanıkla 3 ay görüştüğünü, çünkü sanığın “Sana hiçbir şey yapmadım.” dediğini, doktora gittiğini, doktorun kendisine kızlık zarında yırtık olduğunu söylediğini, sinir krizi geçirdiğini, yardım etmesi için sanıkla görüştüğünü, sanığın ilişki görüntülerini internete vereceğini söyleyerek kendisine tecavüz ettiğini belirttiği, katılan mağdure de, mağdurun bulunduğu olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılamasına mani olacak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya zekâ geriliği saptanmadığı, davranış bozukluğunun bulunmadığı, 2009 yılının Mart ve Nisan aylarında mağdurun bulunduğu olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabileceği, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olduğunu, beyanlarına itibar edilmemesi için tıbbi bir neden bulunmadığının, cinsel istismarın gerçekleştiği hususunun tespiti hâlinde ruh sağlığındaki bozulmanın cinsel istismara bağlı geliştiğinin kabulünün uygun olacağının mütalaa edildiği,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 20.07.2009 tarihli yazısının ekinde bulunan CD içeriğine göre;
Katılan mağdureyle sanık arasındaki ilk iletişim kaydının mesajlaşma şeklinde olduğu, ilk telefon mesajının katılan mağdure tarafından sanığa 27.05.2009 tarihinde gönderildiği,
27.05.2009-24.06.2009 tarihleri arasında katılan mağdureyle sanığın yoğun bir şekilde telefonla mesajlaştıklarına ve zaman zaman telefonda konuştuklarına ilişkin kayıtların bulunduğu, 28.06.2009, 04.07.2009, 05.07.2009, 06.07.2009 ve 07.07.2009 tarihlerinde ise tanık …’ın kullandığı telefon numarasıyla katılan mağdurenin kullandığı telefon numarası arasında mesajlaşma ve telefon görüşme kayıtlarının yer aldığı,
Katılan mağdure ve tanık…’in birbirlerine 16.06.2009 tarihinde saat 17.18’de birer, 18.06.2009 tarihinde saat 17.20’de birer, 23.06.2009 tarihinde saat 20.02’de birer telefon mesajı gönderdikleri,
Tanık …’nın 24.06.2009 tarihinde saat 13.28’de katılan mağdureyi telefonla aradığı, görüşmelerinin 12 saniye sürdüğü, aynı gün 13.55’te tekrar aradığı ve görüşmelerinin 271 saniye sonra sonlandığı,
Sanık … tanık…’in 20.03.2009-22.03.2009 tarihleri arasında telefonla yoğun bir iletişim kayıtlarının ve 24.03.2009 tarihinde iletişim kayıtlarının olduğu, 02.04.2009-15.04.2009 tarihleri arasında sık telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının bulunduğu, 17.04.2009 tarihinde sanığın tanık…’e 3 mesaj gönderdiği, 11.05.2009 tarihinde tanık…’in sanığa telefonla mesaj gönderdiği, 16.06.2009 tarihinde sanığın tanık…’e telefonla mesaj attığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure 07.07.2009 tarihinde Savcılıkta; üç ay önce tanık…’in kendisine …’ye erkek arkadaşıyla gezmeye gideceklerini söylediğini, kendisini de davet ettiğini, beyaz renkli, Şahin marka araçla tanık…, onun erkek arkadaşı ve sanıkla birlikte …’ye gezmeye gittiklerini, aracı sanığın kullandığını, kendisiyle tanık…’in arka koltukta oturduklarını, sabah saatlerinden akşam 16.00-17.00 saatlerine kadar orada kaldıklarını, …’de gezdiklerini, şarap içtiklerini, saat kaçta dönüş yoluna çıktıklarını hatırlamadığını, Torbalı’ya döndüklerinde sanığın evine gittiklerini, hep birlikte eve girdiklerini, evde kimsenin olmadığını, bir ara tanık… ve erkek arkadaşının ortadan kaybolduğunu, saat 19.00 sıralarında tekrar eve geldiklerini, evde bulunduğu esnada kendisini kaybettiğini, uyandığında üzerinde başka birisine ait bir badi ve kot pantolon bulunduğunu, kolunda bulunan lekelerden yolda gelirken kusmuş olduğunu anladığını, uyandığında sanığın başında beklediğini gördüğünü, evin salon kısmında uyandığını, salonda turuncu renkli koltuk takımının bulunduğunu, ayrıca salonda büyük bir televizyon olduğunu, kendisinin uyanmasından beş dakika sonra sanığın tanık…’i telefonla aradığını, tanık… ve erkek arkadaşının eve geldiklerini, daha sonra kendisinin tanık…’le birlikte evden çıktığını, tanık…’in kendisini otobüs durağına bıraktığını, otobüsle anneannesinin evine gittiğini, sanığın kendisine 053x xxx xx xx numaralı telefondan ulaştığını, bu olaydan sonra sanıkla görüşmelerinin ve telefonla iletişimlerinin olduğunu, kendisinin de zaman zaman sanığa telefon edip mesaj gönderdiğini, …’den döndükleri gün sanığın kendisiyle ilişkiye girdiğinden şüphelendiğini ancak emin olamadığını, bu konuları telefonda sanıkla konuştuklarını, bu olaydan sonra haftada iki üç kez sanıkla pastanelerde buluştuklarını, sanığın kendisini arabayla gezdirdiğini, kızlığını diktirmesi için sanığa annesinin kendisini zorla evlendireceği konusunda yalan söylediğini, kendisini bu durumdan kurtarmasını sanıktan istediğini, sanığın kendisine “Bakarız. Şu anda durumum müsait değil.” dediğini, ayrıca sanığın kendisine “Sen beni yanlış anlama. Doktora giderek kızlık zarını diktiririz.” gibi söylemlerde bulunduğunu, …’ye gittiklerinin ertesi günü sanığın evli ve çocuklu olduğunu öğrendiğini, kızlığını diktireceğini düşündüğü için sanıkla görüşmeye devam ettiğini, tanık…’in “Beni karıştırma. Olanları herkese söylerim. Senin başını yakarım.” diyerek kendisini tehdit ettiğini, …’deki olaydan sonra arabayla gezdikleri sıralarda da sanıkla cinsel ilişkiye girdiklerini, kaç defa ilişkiye girdiklerini hatırlamadığını, sanığın kendisine doğum kontrol hapı verdiğini, hapları kullandığını, sanığın kendisini bırakıp gideceğini söylemesinden dolayı onunla cinsel ilişkilerini devam ettirdiğini, hatırladığı kadarıyla …’den döndükten sonra sanığın kendisini kucağında eve çıkardığını, ayrıca sanıktan ve tanık…’den duyduğu kadarıyla komşuların da bu olayı merak ederek eve geldiklerini öğrendiğini, 05.07.2009 tarihinde sanığa attığı mesajları ablasının okuduğunu, pazartesi günü mesajları sildiğini, sanıkla aralarındaki ilişkinin bu şekilde açığa çıktığını,
Mahkemede önceki ifadesine ek ve ifadesinden farklı olarak; tanık… ve onun erkek arkadaşıyla …’ye gitmek üzere hareket ettiklerini, Torbalı’dan çıkarken arabanın durduğunu, sanığın da arabaya bindiğini, sanığın tanık…’in erkek arkadaşıyla arkadaş olduğunu, kendisinin o gün sanıkla tanıştığını, …’yi gezip bir yerde oturduklarını, sanığın şarap ikram ettiğini, hep birlikte şarap içtiklerini, daha önce hiç şarap içmediği için etkilendiğini, başının dönmeye başladığını, kendisinden geçtiğini, ayakta duracak hâlinin kalmadığını, kendisini zorla arabaya götürdüklerini, akşama doğru Torbalı’ya döndüklerini, yolda kustuğunu, üzerindeki beyaz badinin kirlendiğini, badisini çıkarıp attıklarını, altında siyah askılı bir badisinin olduğunu, onun üzerinde kaldığını, Torbalı’da bir apartmanın önünde durduklarını, tanık…’in erkek arkadaşının kendisini kucağına alarak sanığın evine götürdüğünü, tanık…’in de yanlarında olduğunu, sanığın kendilerinden önce eve çıkmış olduğunu, evde kendisine duş aldırdıklarını, sanığın kendisini bir odaya kapattığını, tanık… ve erkek arkadaşının ortadan kaybolduğunu, odada sanıkla baş başa kaldığını, o esnada hâlen kendisinde olmadığını, sanığın kendisini tamamen soyundurduğunu, sanığa yapmamasını söylediğini, uyuşmuş gibi bir hâlinin olduğunu, tepki veremediğini, gözlerini dahi zor açtığını, ara ara kendisine gelir gibi olduğunu ancak bir türlü kendisini toparlayamadığını, sanığa karşı koyamadığını, istemediği hâlde sanığın kendisine zorla tecavüz edip kızlığını bozduğunu, daha sonra karısına ait siyah uzun kollu bir tişörtü kendisine giydirdiğini, evde sanığın karısıyla çekilmiş fotoğraflarını gördüğünü, bir süre sonra tanık… ve erkek arkadaşının tekrar eve geldiklerini, o sırada kendisini biraz toparlamış olduğunu ancak yine de tam olarak kendisinde olmadığını, saatin 19.00’a geldiğini, tanık…’in kendisini evden çıkarttığını, daha sonra kendisini belediye otobüsüne bindirip anneannesinin evine gönderdiğini, telefon numarasını tanık…’in sanığa verdiğini, ertesi gün sanığın kendisini telefonla aradığını, o gün akşam hiçbir şeyin olmadığını söylediğini, kendisinin ise sanığa ona inanmadığını ve doktora gitmek istediğini ifade ettiğini, bunun üzerine sanığın görüşmek istediğini, bir kafede buluşup görüştüklerini, sanığın bir şey yaşanmadığını söylediğini, kendisinin ise muayenesinin yapılması konusunda sanığa karşı ısrarcı olduğunu, bunun üzerine sanığın, hastanede çalışan bir arkadaşını çağırdığını, bu kişinin isminin Reşit olduğunu, kısa bir süre sonra tanık Reşit’in yanlarına geldiğini, sanıkla tanık Reşit’in bu konu hakkında görüştüklerini, tanık Reşit’le kendisinin doktor Cengiz’in özel muayenehanesine gittiklerini, tanık Cengiz’in kendisini muayene edip kızlık zarında 1-2 günlük yırtık olduğunu söylediğini, yaşının küçük olması nedeniyle başlarının derde girebileceğini söyleyerek çaresini bulmalarını belirttiğini, tanık Cengiz’in yanından çıktıktan sonra sanığı telefonla arayıp tanık Cengiz’in söylediklerini ona anlattığını, sanığın kendisine, kızlık zarını diktirerek sorunu çözebileceğini ifade ettiğini, daha sonraki tarihlerde sanığın olayı başkalarına ve ailesine anlatma tehdidiyle ve evinde cinsel ilişkinin görüntüsünü içeren CD’nin bulunduğu iddiasıyla kendisine şantaj yaptığını, bu şantajlar üzerine birkaç kez sanıkla cinsel ilişkide bulunduğunu, bu şantajlardan çekindiği ve korktuğu için sanıkla ilişkiye girip görüşmeye devam ettiğini, sanığın kendisine evlenme vaadinde bulunmadığını, sonraki bir tarihte sanık … sanığın arkadaşı tanık Mehmet Volkan’la birlikte Torbalı’da ıssız bir yere gittiklerini, sanığın, yanlarından bir bahaneyle ayrıldığını, arabayı da götürdüğünü, kendisinin orada tanık Mehmet Volkan’la birlikte yalnız kaldığını, bu sırada tanık Mehmet Volkan’ın kendisini yere yatırıp tecavüz etmeye kalkıştığını, onun kız çocuğunun olduğunu bilmesi nedeniyle yapmamasını söyleyip ona yalvardığını, bunun üzerine tanık Mehmet Volkan’ın kendisini bıraktığını, 1,5-2 saat sonra sanığın arabayla geldiğini, olayı sanığa anlatmadığını, daha sonra kendisinin eve gittiğini, durumundan ablasının şüphelendiğini, ancak ona bir şey söylemeyip odasına çekildiğini ve uyuduğunu, ablasının durumundan şüphelendiği için gece cep telefonununu alıp baktığını, oradaki mesajları ve görüşmeleri gördüğünü, mesajlarda daha ziyade kızlık zarıyla ilgili konuşmaların bulunduğunu, ablasının mesajları sorması üzerine olayı açıklamak zorunda kaldığını, yaklaşık üç ay boyunca birçok kez cinsel ilişkide bulunduğunu, bu olaydan sonra psikolojisinin bozulduğunu, olaydan önce hiçbir psikolojik sorunun olmadığını, sanığın çalıştığı parti binasına hiç gitmediğini, parti binasının nerede olduğunu dahi bilmediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Katılan … Torun 07.07.2009 tarihinde Savcılıkta; katılan mağdurenin annesi olduğunu, kendisinin başkasıyla evlendiğini, bu yüzden katılan mağdureyle birlikte yaşamadığını, sanıkla katılan mağdure arasındaki ilişkiyi bir gün önce öğrendiğini, şikâyetçi olduğunu, şikâyet dilekçesini tekrar ettiğini,
Mahkemede önceki beyanına ek olarak; katılan mağdurenin annesi olduğunu, katılan mağdurenin ablasıyla yaşadığını, ablasının katılan mağdurenin telefonunu karıştırması üzerine kendisinin de olayı öğrendiğini, ertesi gün polis karakoluna giderek şikâyetçi olduğunu, olayı görmediğini ancak katılan mağdurenin kendisine başından geçen bütün olayları anlattığını, sanığın başka kız çocuklarına da katılan mağdureye yaptıklarını yaşattığını araştırıp öğrendiğini, tanık…’in de kötü yolda olduğu bilgisini edindiğini, katılan mağdureyi ayartan kişinin tanık… olduğunu, sanığın yalan söylediğini, sanığın ev sahibi tanık …’un, sanığın katılan mağdureyi baygın ve kusar şekilde evine götürdüğünü gördüğünü söylediğini, ancak sanık tarafından tehdit edilmesi üzerine korktuğundan başka türlü ifade verdiğini, sanığın katılan mağdureyi baygın vaziyette eve götürdüğünde yanında tanık…’in de olduğunu, kusması nedeniyle katılan mağdurenin üzerinin kirlendiğini, sanığın ise eşinin kıyafetlerini katılan mağdureye giydirdiğini, kazağın kendisinde olduğunu, delil olarak mahkemeye vereceğini, katılan mağdurenin sanığın evinin eşyalarını, duvarının rengini, diğer özelliklerini ayrıntısıyla bildiğini, gitmediği evin durumunu bilmesinin söz konusu olamayacağını, sanığın katılan mağdureye bir şey içirip tuzağa düşürdüğünü,
Soruşturma aşamasında şüpheli sıfatıyla ifade veren tanık … 07.07.2009 tarihinde Kollukta: katılan mağdurenin akrabası olan Güneş isimli kişiyle arkadaş olduklarını, üç ay önce kendisi, Güneş ve katılan mağdureyle iş aramak için tanıdıkları bir kişi vasıtasıyla sanıktan yardım istemek için onun çalıştığı fabrikaya gittiklerini, sanığın “Ben size iş ayarlarım.” diyerek kendilerinden irtibat numaraları ve kimlik fotokopilerini istediğini, yarım saat kadar orada kaldıklarını, bir ara Güneş’le birlikte lavaboya gittiklerini, döndüklerinde katılan mağdureyle sanığın konuşup birbirlerine güldüklerini gördüklerini, katılan mağdurenin Karakuyu’ya gideceğini söylemesi üzerine sanığın ona “Ben seni bırakırım.” dediğini, bunun üzerine kendilerinin ayrıldığını, katılan mağdurenin fabrikada kaldığını, birkaç gün sonra katılan mağdurenin kendisine telefonla mesaj gönderdiğini, “Ablam seni ararsa sizde olduğumu söyle.” dediğini, bir süre sonra katılan mağdureyi telefonla arayıp nerede olduğunu sorduğunu, katılan mağdurenin sanığın yanında olduğunu söylediğini, kendisinin katılan mağdureye sanığın evli ve çocuklu olduğunu söylediğini, katılan mağdurenin ise sanığın evliliğinin formalite olduğunu, ayrılacaklarını, çocuklarının olması nedeniyle sanık … karısının aynı evde yaşadıklarını söylediğini, aynı gün sanığın kendisini de telefonla aradığını, “Sen güzel kızsın. Seninle arkadaş olalım.” dediğini, kendisinin bu konuşmayı katılan mağdureye aktardığını ancak onun kendisine inanmadığını, kendisi, nişanlısı, sanık … katılan mağdurenin …’ye gezmeye gitmediklerini, sanığın evine de gitmediklerini, sanığın evinin nerede olduğunu bilmediğini, 6 Mayıs 2009 tarihinde saat 16.30 sıralarında katılan mağdurenin kendisini telefonla aradığını, çok kötü hissettiğini, sanıkla oturup içki içtiklerini, sanığın eşinin köyde olduğunu söylediğini, katılan mağdureyle buluştuklarını, katılan mağdurenin kusmuş olması nedeniyle üzerinin kirli olduğunu, katılan mağdureye 2 TL verdiğini, katılan mağdurenin Güneş’in evine gittiğini, Güneş’i telefonla arayıp katılan mağdurenin sanıkla alkol aldıklarını anlattığını,
Mahkemede; başka birisinin yönlendirmesi ile gittikleri fabrikada sanıkla tanıştıklarını, sanığın kendilerine bir form verdiğini, formları doldurduklarını, daha sonra eve gittiklerini, katılan mağdureyle sanık arasındaki arkadaşlığı ve ilişkiyi bilmediğini, sanık … katılan mağdureyle birlikte …’ye gitmediklerini, daha sonraki bir tarihte katılan mağdurenin kendisine telefonla mesaj gönderdiğini, mesajda “Ablam sana benim yerimi sorarsa yanında olduğumu söyle.” dediğini, katılan mağdurenin bir iş karıştırdığını düşünerek Güneş’i aradığını, “Seren bir şeyler karıştırıyor. Onunla görüş.” dediğini, aradan birkaç gün geçtikten sonra katılan mağdurenin kendisini telefonla arayıp “Bana ne hakla karışıyorsun?” şeklinde laflar söylediğini, çelişki nedeniyle sorulması üzerine: sanığın çalıştığı fabrikaya gidip formları doldurdukları esnada katılan mağdureyle sanığın konuştuklarını, fabrikadan Güneş ile birlikte ayrılırken katılan mağdurenin Karakuyu’ya gideceğini söylediğini, sanığın “Ben de o tarafa gideceğim. Seni bırakırım.” dediğini, katılan mağdurenin orada kaldığını, sonra ne yaptıklarını bilmediğini, yine bir gün akşama doğru katılan mağdurenin kendisini telefonla arayıp “Çok kötüyüm.” dediğini, ona ne olduğunu sorduğunu, katılan mağdurenin sanıkla birlikte alkol aldığını söylediğini, katılan mağdurenin bulunduğunu söylediği yere gittiğinde elbiselerinin kusmuk içinde olduğunu gördüğünü, katılan mağdureyi durakta bir otobüse bindirip Karakuyu’ya gönderdiğini,
Tanık … Savcılıkta; sanığın ev sahibi olduğunu, hatırlamadığı bir tarihte sokakta oynayan çocukların binaya yabancı bir kadının girdiğini, polise telefon etmesini söylediklerini, kendisinin de bir kez emniyet birimlerine telefon ederek binaya yabancı bir kadının girdiğini ihbar ettiğini, ancak sanığın hiç bir zaman bir kız ya da bir kadını kucaklamış vaziyette eve girdiğini görmediğini, bu olayın olduğu gün sanığın daire kapısının zilini çalmadığını, sanıkla konuşmadığını, kusmakta olan bir kadın veya kız görmediğini,
Mahkemede ek olarak; katılan mağdureyi tanımadığını, onu kendi apartmanında veya sanıkla bir arada görmediğini,
Tanık … Savcılıkta; iki yıldır sanıkla aynı binada ikamet ettiğini, sanığın eşini tanıdığını, katılan mağdureyi ve annesini tanımadığını, katılan mağdurenin sanığın evine girdiğine ya da sanığın bir kadını taşıyıp evine götürdüğüne tanık olmadığını,
Tanık … Savcılıkta; sanığın eşi olduğunu, evin yatak odasında yatağın ayak ucundaki duvarda kendisinin bir resminin asılı bulunduğunu, salondaki koltuk takımının renginin turuncuya yakın olduğunu, ayrıca salonda 51 ekran televizyon bulunduğunu, katılan mağdureyi tanımadığını, katılan mağdurenin sanığa telefon mesajları gönderdiğini, bir mesajında katılan mağdurenin sanığa “Seninle görüşmemiz gerekmekte.” yazdığını, bu mesaj üzerine katılan mağdureye sanığın telefonundan “Görüşelim, müsaitim.” şeklinde cevap yazdığını, katılan mağdurenin “Senin olduğunu nereden bileceğim?” şeklinde mesaj attığını, kendisinin ise ona “Görüşelim. Benim telefonumu benden başka kimse kullanamaz.” şeklinde mesaj gönderdiğini, daha sonra mesaj gelmediğini, sanığı uyandırıp birisiyle mesajlaşıp mesajlaşmadığını sorduğunu, sanığın kendisine numarayı tanımadığını söylediğini, kendisinin telefonu sanığa vererek numarayı arattırdığını, telefona bir erkeğin çıktığını, birkaç gün sonra ise kendi kullandığı 0 50x xxx xx xx numaralı telefondan 0 50x xxx xx xx numaralı telefonu aradığını, telefonu bir kadının cevapladığını, eşi olan sanığın bu telefon numarasıyla mesajlaştığını söylediğini, sanığın ikna edici bir cevap vermemesi üzerine aramak zorunda kaldığını, telefonda konuştuğu kişiye izah ettiğini, telefona cevap veren kişinin ise kendisinin Banu isminde evli bir kadın olduğunu, İsmail adındaki eşinin kendisini aldattığını, bir çocuklarının olduğunu söylediğini, bunun üzerine bu kişiden özür dileyerek telefonu kapattığını,
Mahkemede önceki ifadesine ek olarak; sanığın başka kadınlarla ilişki kurduğunu, gezip tozduğunu veya duygusallık yaşadığını duymadığını, görmediğini, katılan vekilinin talebi üzerine tanıktan sorulması üzerine; sanığın bir partinin gençlik kollarında çalıştığını, seçim zamanı olduğu için eve gelen giden kişi sayısının çok olduğunu, bu şekilde katılan mağdurenin de gelmiş olma ihtimalinin olduğunu,
Tanık … Savcılıkta; Torbalı Devlet Hastanesinde çalıştığını, sanıkla arkadaş olduklarını, katılan mağdureyi tanımadığını, sanık … katılan mağdureyle birlikte bulundukları bir ortamda katılan mağdurenin kızlık zarının dikilmesi gibi bir konunun konuşulmadığını,
Mahkemede önceki ifadesinden farklı olarak; sanığın kardeşiyle arkadaş olduğunu, sanıkla da samimiyetlerinin bulunduğunu, Torbalı Devlet Hastanesinin hasta kabul ve bilgi işlem servisinde çalıştığını, katılan mağdureyi bu olaylardan sonra tanıdığını, katılan mağdurenin ve sanığın birlikte yanına gelmediklerini, bir gün hastanedeyken katılan mağdurenin geldiğini, bir kadın doğum doktoruna görünmek istediğini, ancak özel muayenehaneyede muayene olmak istediğini söylediğini, katılan mağdureye “İstediğin doktora gidebilirsin.” dediğini, katılan mağdurenin ise kimseyi tanımadığını söyleyip kendisinden yardım talep ettiğini, katılan mağdureye doktor olan tanık Cengiz’le görüşeceğini, müsait olduğu takdirde muayene etmesini isteyeceğini ifade ettiğini, tanık Cengiz’in saat 16.00’da müsait olduğunu söylediğini, saat 16.00 sıralarında katılan mağdurenin tekrar hastaneye geldiğini, birlikte tanık Cengiz’in muayenehanesine gittiklerini, tanık Cengiz’in katılan mağdureyi muayene ettiğini, kızlık zarında yaklaşık bir haftalık yırtık bulunduğunu ve hafif bir kanaması olduğunu söylediğini, tanık Cengiz’in katılan mağdureye yaşının küçük olması nedeniyle kızdığını, katılan mağdurenin “Ben istemeden oldu.” dediğini, bunun üzerine kendisinin katılan mağdureye polise gidip şikâyetçi olmasını tavsiye ettiğini, ancak katılan mağdurenin “Ailemin duymasını istemiyorum.” şeklinde cevap verdiğini, birlikte aşağıya indiklerini, katılan mağdurenin gittiğini, bu olaydan 2-3 ay kadar sonra hastanedeyken katılan mağdureyle annesi katılan …’ın birlikte hastaneye geldiklerini, katılan …’un “Konuşabilir miyiz?” dediğini, daha sonra kendisine “Sen ne biçim adamsın? Şerefsiz.” şeklinde hakaret edip ayrıldıklarını,
Tanık … Mahkemede; katılan mağdureyi tanımadığını, tanık Reşit’i Torbalı Devlet Hastanesinde çalışması nedeniyle tanıdığını, tanık Reşit’in katılan mağdureyi kendisinin özel muayenehanesine getirdiğini hatırlamadığını, ancak muayenehanede yaşı küçük hastalara bakmadığını, getirmiş olsa bile bu nedenle muayene etmesinin mümkün olmadığını, mahkemeye çağrı kağıdı geldiğinde olayın ne olduğunu araştırdığını, katılan mağdurenin ismine Torbalı Devlet Hastanesindeki kendisine ait protokol defterinde rastladığını, katılan mağdureye adli rapor düzenlediğini tespit ettiğini, ancak katılan mağdureyi özel muayenehanesinde muayene etmediğini, tanık …’ın ifadesi okunarak sorulması üzerine; özel muayenehanesine tanık Reşit’in hiç gelmediğini, ayrıca katılan mağdurenin durumunda olan hastaların da kendi muayenehanesine ara sıra geldiklerini, yaşlarının küçük olduğunu tespit ettiğinde kendilerini muayene etmediğini, bu tür olaylara rastladığında ise ilgili yerlere ihbarda bulunduğunu, tanık Reşit’in beyanını kabul etmediğini, tanık Cengiz’in beyanına karşı katılan mağdure ise tanık Cengiz’in kendisini muayene ettiğini, kızlık zarında bir haftalık yırtık saptadığını ve hafif kanaması olduğunu söylediğini, yaşının küçük olduğunu öğrenince kızdığını ve gidip şikâyetçi olmasını telkin ettiğini,
Soruşturma aşamasında şüpheli sıfatıyla ifade veren tanık Mehmet Yılmaz Savcılıkta; bir hafta önce katılan mağdurenin 0 50x xxx xx xx numaralı telefonla kendisinin kullandığı 050x xxx xx xx numaralı telefonunu arayıp sanığı telefona istediğini, o esnada sanığın kamera çekimi yapması nedeniyle müsait olmadığını katılan mağdureye söylediğini, katılan mağdurenin telefonla aradığını sanığa ilettiğini, ertesi gün yine katılan mağdurenin kendisini telefonla aradığını, katılan mağdure, sanık … kendisinin arabada birlikte gezmediklerini, katılan mağdureye yönelik fiziksel bir temasının olmadığını,
Mahkemede önceki beyanına ek olarak; sanığı bir dönem yanında kameracı olarak istihdam ettiğini, kendisini bir gün katılan mağdurenin telefonla aradığını, telefon numarasını nereden aldığını bilmediğini, sanık … katılan mağdureyle birlikte …’ye gitmediğini, katılan mağdureyi bu olaylardan önce hiç görmediğini, katılan mağdure ve sanık arasındaki olaylar hakkında bilgisi ve görgüsünün olmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık … 08.07.2009 tarihinde Savcılıkta; 20.03.2009 tarihinden sonra tanık…’le tanıştığını, siyasi parti seçimlerinden dolayı görevli olduğu bir zaman tanık…’in iş aramak amacıyla CV’sini bıraktığını, daha sonra çalışmış olduğu fabrikaya tanık…’in geldiğini, seçimlerden önceki bir tarihte de tanık…’in fabrikaya uğradığını, tanık…’in yanında katılan mağdurenin ve halasının kızı olarak tanıttığı Yağmur isimli birisinin bulunduğunu, fabrikaya iş bulmak amacıyla geldiklerini, daha sonra üçünün de fabrikadan ayrıldıklarını, o tarihlerde 0 50x xxx xx xx numaralı cep telefonunu kullandığını, ek iş olarak müzisyenlik ve kameramanlık yaptığını, 0 53x xxx xx xx numaralı telefonun ortağı olan tanık …’a ait olduğunu, zaman zaman ortağına ait olan telefonu kullanarak katılan mağdureyle görüştüğünü, katılan mağdurenin ise 0 50x xxx xx xx numaralı telefon numarasıyla kendisini arayıp mesaj attığını, tanışmalarından sonra katılan mağdurenin kendisine çağrı attığını, kendisinin de onu telefonla aradığını, katılan mağdurenin telefonda kendisine psikiyatri tedavisi gördüğünü, bir an önce işe girmek istediğini, ablasının boşanmak istediğini, annesinden ve babasından nefret ettiğini, kimin yanında kalacağını bilemediğini söyleyip ailevi sorunlarından bahsettiğini, bunun üzerine katılan mağdureye doktora gitmesini tavsiye ettiğini, konuşmalarının genel mahiyetinin bu şekilde olduğunu, katılan mağdurenin seçimlerden önce kendisinin çalıştığı siyasi partiye geldiğini, bu şekilde onunla görüştüklerini, katılan mağdurenin partiye geldiğinde önemli şeyler söyleyeceğini ifade ederek kendisine pastaneye gitmeyi teklif ettiğini, seçimlerden sonraki bir tarihte İmren isimli pastaneye gittiklerini, pastanede yarım saat kadar oturduklarını, burada katılan mağdurenin kendisine Güneş isimli akrabasının baskı yaptığını, doktordan randevu alamadığını, bu konuda yardıma ihtiyacı olduğunu söylediğini, katılan mağdureye sağlık konusunda yardım edebileceğini belirttiğini, ayrıca katılan mağdurenin, ailesinin kendisini para karşılığı doğuda bir kişiyle evlendirebileceğini ifade ettiğini, bu olaydan iki üç hafta sonra çalıştığı partiye tanık…’in geldiğini, bir işe girdiğini, maddi durumunu düzelttiğini ve iş bulması konusunda yaptığı yardımlardan dolayı bir şeyler içmeyi teklif ettiğini, ertesi gün tanık…’in 0 50x xxx xx xx numaralı telefondan kendisini arayıp “Dün ektin. Bugün gel.” dediğini, ona bir hafta sonra müsait olduğunu ifade ettiğini, tanık…’in Torbalı’da bir pastanede bir şeyler yiyeceklerini söylediğini, yine İmren isimli pastanede kendisi, tanık…, onun erkek arkadaşı ve katılan mağdureyle birlikte oturduklarını, tanık…’in pastanedeyken bir yerlere gidip bir şeyler içmeyi teklif ettiğini, o gün hep birlikte tanık…’in erkek arkadaşının kullandığı beyaz renkli Şahin ya da Doğan marka araçla …’ye gittiklerini, saat 14.30 sıralarında …’ye vardıklarını, saat 17.30 sıralarında Torbalı’ya döndüklerini, dönüşte kendisini çalıştığı fabrikaya bıraktıklarını, kendisinin …’de alkol almadığını, ancak diğerlerinin aldığını, o gün …’den döndüklerinde katılan mağdureyle kendi evine gitmediğini, sadece birkaç kez buluşup pastanede otuduklarını, telefonda görüştüklerini, katılan mağdureyle kendi rızasıyla ya da tehdit, hile veya zorla cinsel anlamda bir ilişki yaşamadığını, katılan mağdureye doğum kontrol hapı verip içki içirmediğini, evinin salonunda bulunan koltuk takımlarının renginin turuncuya yakın olup krem rengi piramit şeklinde desenlerinin olduğunu, evine katılan mağdurenin hiçbir zaman gelmediğini, evde bulunan koltuk takımlarının rengini katılan mağdurenin nereden bildiği konusuna ilişkin bir fikrinin olmadığını, evin salonunda 55 ekran televizyon bulunduğunu, katılan mağdureyle …’ye gitmek dışında arabayla gezmediklerini ve araçla gezikleri sıralarda cinsel ilişki yaşadıkları iddiasının da doğru olmadığını,
20.07.2009 tarihinde Savcılıkta; Torbalı Devlet Hastanesinde çalışan çoğu kişiyi tanıdığını, tanıdıkları arasında uzun boylu, gözlüklü, siyah saçlı ve zayıf görünümlü iki kişi bulunduğunu, isimlerinin Reşit ve Hasan olduğunu, Reşit ve Hasan’ın hastanede sıra verme işi yaptıklarını, kendisinin katılan mağdureyle birlikte bulundukları bir ortamda hastanede çalışan hiçbir arkadaşıyla oturup konuşmadığını,
Mahkemede önceki savunmasına ek olarak; katılan mağdureyle 2009 yılında yerel seçim çalışmalarının yapıldığı tarihlerde tanıştığını, seçim faaliyetlerine katılan mağdurenin bir kez katıldığını, birbirlerinin telefonlarını aldıklarını, telefonla görüşüp mesajlaştıklarını, katılan mağdurenin kendisine sorunlarından bahsettiğini, seçimlerden sonra kendisinin ve katılan mağdurenin arkadaşlarının katılan mağdureye maddi ve manevi anlamda yardımcı olduklarını, seçimlerden sonra bir süre görüşmediklerini ancak bir gün katılan mağdurenin kendisini telefonla aradığını, arkadaşlarıyla birlikte …’ye gideceklerini söyleyip kendisini de davet ettiğini, bu teklifi kabul ederek kendisini yoldan almalarını söylediğini, bir arabayla 4 kişi olarak beklediği yere geldiklerini, yanına partiden ismini bilmediği bir arkadaşını da aldığını, daha sonra 6 kişi olarak arabayla …’ye gittiklerini, arabayı kullananın katılan mağdurenin arkadaşı olduğunu,
Savunmuştur.
Çocukların cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 103. maddesinde;
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
Anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş iken,
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 59. maddesi ile;
“(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur”, biçiminde değişikliğe uğramış,
02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 13. maddesi ile de;
“Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur” şeklinde son hâlini almıştır.
“Reşit olmayanla cinsel ilişki” başlıklı 104. maddesinin 1. fıkrası ise;
“Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir.
TCK’nın 103. maddesinde üç grup mağdura yer verilmiş olup birincisi onbeş yaşını tamamlamamış olan çocuklar, ikincisi onbeş yaşını tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklar, üçüncüsü ise onbeş yaşını tamamlayıp onsekiz yaşını tamamlamamış çocuklardır. Birinci ve ikinci grupta yer alan çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın dahi gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış istismar suçunu oluşturmakta, eylemin bu kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi ise anılan maddenin dördüncü fıkrası uyarınca cezanın yarı oranında artırılmasını gerektirmektedir. Üçüncü grupta yer alan çocuklar yönüyle eylemin suç oluşturması için gerçekleştirilen cinsel davranışların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nitekim cebir, tehdit ve hile olmaksızın onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, anılan Kanun’un 103. maddesinde düzenlenmiş olan çocukların cinsel istismarı suçundan değil, şikâyet üzerine 104. maddede düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan cezalandırılacaktır.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan mağdurenin aşamalarda olay tarihinden yaklaşık üç ay önce tanık…’in kendisini telefonla aradığını, erkek arkadaşıyla …’ye gideceklerini söyleyerek kendisini de davet ettiğini, sabah saatlerinde hep birlikte …’ye giderek gezdiklerini, şarap içtiklerini, daha önce alkol almadığı için hızlı bir şekilde etkilenip kendinden geçtiğini, Torbalı’ya döndükten sonra tanık…’in erkek arkadaşının kendisini kucağına alarak sanığın evine çıkardığını, sanığın kendisini bir odaya kapattığını, daha sonra tanık… ve erkek arkadaşının ortadan kaybolduğunu, kendisinin uyuşmuş bir hâlinin olduğunu, tepki veremediğini, gözlerini dahi zor açtığını, sanığın kendisini tamamen soyundurduğunu, istemediği hâlde kendisine tecavüz ederek kızlığını bozduğunu, sonrasında karısına ait bir tişörtü kendisine giydirdiğini, odada sanığın karısıyla çekilmiş fotoğraflarını gördüğünü, daha sonra tanık… ve erkek arkadaşının tekrar eve geldiklerini, …’le birlikte evden çıktığını ve anneanesinin evine gittiğini, ertesi gün sanığın kendisini arayıp hiçbir şeyin yaşanmadığını belirttiğini, ancak sanığa inanmayıp doktora gitmek istediğini söylediğini, bir kafede buluştuklarını, ısrarları üzerine sanığın hastanede çalışan arkadaşı tanık Reşit’i telefonla arayıp çağırdığını, Reşit’in kendisini tanık Cengiz’in özel muayenehanesine götürdüğünü, Cengiz’in kendisine kızlık zarında bir iki günlük yırtık olduğunu ifade ettiğini, yaşının küçük olması sebebiyle başının derde girebileceğini belirtip çaresine bakmasını söylediğini, bunun üzerine sanığı telefonla aradığını, sanığın kendisine kızlık zarını diktirerek problemi çözebileceğini söylediğini, sonraki tarihlerde olayı ailesine ve başkalarına anlatmakla kendisini tehdit ettiğini, ilişkiye girme görüntülerine ilişkin elinde CD bulunduğunu belirttiğini, bu tehdit ve şantajlar nedeniyle birkaç kez sanıkla ilişkiye girmek zorunda kaldığını, ablası…’in durumundan şüphelenip cep telefonunu kontrol ettiğinde sanıkla olan mesajlaşmalarını gördüğünü, daha önce hiçbir psikolojik sorun yaşamadığını, bu olaydan sonra psikolojisinin bozulduğunu iddia etttiği, sanığın ise 20.03.2009 tarihinden sonraki bir zamanda tanık…’le tanıştığını, …’in iş aradığını, çalıştığı fabrikaya katılan mağdure ve onun bir akrabası ve tanık…’in birlikte gelerek kendisine CV bıraktıklarını, katılan mağdureyle bu şekilde tanıştıklarını, tanışmalarından sonra katılan mağdurenin kendisine telefonla çağrı attığını, kendisinin katılan mağdureyi telefonla aradığını, katılan mağdurenin telefonda kendisine psikolojik tedavi gördüğünü, ailevi sorunlarının olduğunu söylediğini, katılan mağdurenin kendisinden doktor randevusu konusunda yardım istediğini, ailesinin kendisini para karşılığında evlendirmelerinden korktuğunu ifade ettiğini, bu olaydan birkaç hafta sonra çalıştığı partiye…’in gelerek kendisini dışarıda bir şeyler içmek için davet ettiğini, ona müsait olmadığını söylediğini, ertesi gün…’in telefonla arayıp ısrar ettiğini, tanık…, onun erkek arkadaşı, katılan mağdure ve kendisinin olduğu hâlde …’ye gidip gezdiklerini, orada kendisinin alkol almadığını, …, erkek arkadaşı ve katılan mağdurenin ise alkol tükettiklerini, Torbalı’ya dönünce doğrudan çalıştığı fabrikaya kendisini bıraktıklarını, katılan mağdureyle hiçbir zaman cinsel ilişkiye girmediğini, ona içki içirip doğum kontrol hapı vermediğini, evinin salonunda bulunan turuncu renkli koltuk takımı hakkında katılan mağdurenin ne şekilde bilgi sahibi olduğunu bilmediğini savunduğu olayda;
Katılan mağdurenin soruşturma aşamasında sanıkla evde yalnız kaldıkları zaman diliminde sanığın kendisiyle ilişkiye girdiğinden şüphelendiğini belirtmesine karşın kovuşturma aşamasındaki beyanında eve çıktıktan sonra sanık, tanık… ve onun erkek arkadaşının kendisine duş aldırdığını, akabinde sanığın kendisini bir odaya kapattığını, kendisini tamamen soyundurduğunu, uyuşmuş gibi bir hâlinin olması nedeniyle sanığa karşı koyup tepki veremediğini, sanığa yapmamasını söylediğini ancak sanığın kendisine zorla tecavüz ettiğini belirterek soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki beyanları arasında çelişki meydana getirmek suretiyle iddialarını sanık aleyhine genişletmesi, tanık…’in soruşturma aşamasında alınan beyanında katılan mağdureye sanığın evli ve çocuklu olduğunu söylemesi üzerine katılan mağdurenin kendisine sanığın eşinden ayrılacağını, çocukları olduğu için birlikte yaşamak durumunda kaldıklarını söylediğini ifade etmesi, katılan mağdurenin soruşturma aşmasında sanığın kendisini bırakıp gideceğini söylemesi nedeniyle sanıkla cinsel ilişkiye girmeye devam ettiğini beyan etmesi, ilişkinin yakınlarından dahi gizlenecek uzun bir süre devam ettirilmesi, katılan mağdurenin ablasının, katılan mağdurenin cep telefonunda sanıkla yaptığı mesajlaşmaları görmesi üzerine olayın adli mercilere intikal etmesi, katılan mağdureyle sanığın 27.05.2009-24.06.2009 tarihleri arasında çok sayıda karşılıklı mesajlaşmaların bulunmasının aralarında duygusal bir yakınlığın bulunduğuna delalet etmesi, katılan mağdurenin, telefonunda bulunan mesajları ablasının görmesi üzerine sildiğini ifade etmesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın katılan mağdureyle zora dayalı olarak cinsel ilişki gerçekleştirdiği iddiasının şüphede kalması, bu şüphenin de yasal olarak sanık lehine değerlendirilmesinin gerekmesi nedenleriyle sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı eyleme mağdurenin rızasının bulunması nedeniyle sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
1- İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.05.2014 tarihli ve 79-107 sayılı direnme kararına konu hükmünün sanığın eyleminin reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.10.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.