Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2020/174 E. 2022/602 K. 04.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2020/174
KARAR NO : 2022/602
KARAR TARİHİ : 04.10.2022

Mahkemesi:Çocuk Ağır Ceza

Suça sürüklenen çocuk …’ın beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2, 103/6, 31/2-son ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl 10 ay; suça sürüklenen çocuk …’nin beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan aynı Kanun’un 103/2, 103/4, 103/6, 43, 31/2-son ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl 10 ay hapis cezaları ile cezalandırılmalarına ilişkin … Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.05.2013 tarih ve 184-146 sayılı hükümlerin suça sürüklenen çocuklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 25.04.2019 tarih, 4913-9357 sayı ve oy çokluğu ile;
“…sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Olayın intikal şekli, mağdure ile suça sürüklenen çocuk. ile mağdure arasındaki bilgisayar ortamındaki mesajlaşma içerikleri ile tüm dosya kapsamına göre; suça sürüklenen çocuk .’nın, üzerine atılı suçu, cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde …nın 103/4. maddesinin tatbiki suretiyle fazla ceza tayini,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 21.02.2017 gün ve 2014/696 Esas, 2017/75 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, suça sürüklenen çocukların mağdurenin aynı yaşlarda olduğu, suça sürüklenen çocukların içinde bulundukları sosyal ortam, eğitim düzeyleri ve kişisel özellikleri gözetildiğinde cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hal olmaksızın mağdureyle cinsel ilişkiye girmeleri sonucunda mağdurenin ruh sağlığının bozulacağını öngöremeyecekleri ve TCK’nın 23. maddesi gereğince ortaya çıkan bu ağır neticede taksir derecesinde dahi kusurlarının bulunmaması sebebiyle suça sürüklenen çocukların cezalarında TCK’nın 103/6. maddesi ile arttırım yapılamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde anılan maddenin uygulanması suretiyle haklarında fazla ceza tayini,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi M. Artuç;
“Dosya içeriğine göre, suça sürüklenen çocuklar 14 yaş 2 aylık … ve 14 yaş 6 aylık … Elyasa Zebu ile 14 yaş 10 aylık mağdure …, SSÇ lerin herhangi bir cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen bir neden olmaksızın, tamamen rıza ile cinsel ilişkiye girmişlerdir.
14 yaşındaki iki çocuğun rızası ile cinsel ilişkiye girmelerinin suç olup olmadığının tartışılması gerekir. Şöyle ki;
5237 sayılı TCK’nın 103. Maddesi uyarınca Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi,.. cezalandırılır.
Madde metnine bakıldığında, suçun hareket unsuru olarak açıkça, çocuğu istismar etmek gösterilmiştir.
Kanun koyucu, yetişkinlere karşı gerçekleştirilen fiiller açısından cinsel saldırı terimini kullanırken çocuklar için, cinsel istismar terimini kullanmıştır. Cinsel istismar, çocuğa karşı gerçekleştirilen istismar türlerinde biridir. Cinsel istismar terimi, çok değişik biçimlerde tanımlanmıştır. (Bu tanımların tamamı için bakınız, Polat, Oğuz. Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı, Tanımlar, Seçkin Yayınevi, … 2007, sh. 93 vd.) Bu tanımlardan en geniş olanına göre cinsel istismar, yetişkin bir kimsenin, çocuğu, cinsel doyumu için kötüye kullanmasıdır. (Polat, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı, Tanımlar, (2007), sh. 94)
Coulborn Foller cinsel istismarı, yedi guruba ayırmaktadır.
Bunlar;
a) Temas içermeyen istismar türleri:
Seksi konuşma, istismarcının çocuğa özel bölgelerini gösterdiği veya önünde mastürbasyon yaptığı teşhir, istismarcının çocuğu soyunukken gözlediği röntgencilik bu kapsamda değerlendirilir.
b) Cinsel Dokunma:
Vücudun özel bölgelerine yapılan dokunmadır.
c) Oral-genital seks:
İstismarcının çocuğun genital organlarına oral seks yapmasıdır. Bu durum ağız-anüs, ağız-penis, ağız-vajina şeklinde olabilir.
d) Interfemonel ilişki:
İstismarcının penisini çocuğun bacakları arasına yerleştirdiği ilişki türüdür.
e) Seksüel Penetrasyon:
Parmakların vajinaya, anüse veya her ikisine birden yerleştirildiği dijital penetrasyon, bir objenin cinsel boşluklara sokulduğu objelerle penetrasyon, penisin vajinaya sokulduğu genital ilişki, penisin anüse sokulduğu anal ilişki bu türdendir.
f) Cinsel Sömürü:
Çocuk pornoğrafisi ve çocuk fuhuşu bu kapsamdadır.
g) Başka şekillerde yapılan cinsel istismar:
Çocuğun cinsel istismarına başka şeylerde katılmış olabilir, cinsel amaçla çocuğun üzerine çiş, kaka yapma olaylarına rastlanılmıştır. (Polat, Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı, Tanımlar, (2007), sh. 94–98)
Çocuğun cinsel istismarı türlerini bu şekilde saydıktan sonra, YTCK’nın 103. maddesi bağlamında çocuğun istismarını, çocuğa karşı vücut temasıyla yapılan her türlü cinsel hareket olarak tanımlayabiliriz. Burada uluslararası literatür de nazara alındığında görülecektir ki, istismardan söz edebilmek için yetişkin bir kimsenin çocuğun cinsel doyumunu kötüye kullanması gerekir, aksi taktirde istismardan söz etmek mümkün olmayacaktır.
Doktrinde de ‘Cinsel istismar suçunun faili ve maıduru bakımından tartışmalı olan husus, onbeş yaşından küçük iki çocuğun… dayalı olarak birbirlerine karşı gerçekleştirdikleri cinsel davranışların hangi kapsamda değerlendirileceği’ hususu;
‘Bu hususta ilk olarak birbirlerine yönelik fiiller itibariyle her iki çocuğun da suçun faili olduğu ileri sürülebilir. Ancak bu kabul çocukların birbirlerine yönelik fiillerinin bu şekilde ayrıma tabi tutulmasının yerinde olmadığı. Böyle bir ayrıma gidilmesinin bazı hallerde haksız uygulamalara yol açacağı itirazı ile karşılaşılacaktır. Örneğin cinsel ilişki boyutuna varan bir davranışın söz konusu olduğu bir olayda, vücuda organ sokan çocuk cinsel istismarın nitelikli şeklini yaptırım altına alan 103. Maddesinin 2. Fıkrası kapsamında, vücuduna organ sokulan çocuk ise cinsel istismarın basit şeklinden cezalandırılacaktır.
Diğer yandan, böyle bir uygulama, bir kişinin aynı suçun ya faili ya mağduru olabileceği yolundaki temel ceza hukuku prensibine de aykırılık teşkil edecektir. Kanaatimizce bu gibi hallerde konunun ceza hukuku yaptırımıyla çözülmek istenmesi, cezanın genel önleme amacının ön plana çıkarılması ve bu amaç uğruna çocukların feda edilmesi anlamına gelmektedir. Belirtilen nedenlerle, çocukların topluma kazandırılması ve işledikleri bu hatanın tüm geleceklerini etkileyecek bir hal almasının önüne geçilmesi gerekmektedir.’ Biçiminde izah edilmeye çalışılmıştır. (Koca, Mahmut/Üzülmez, İlhan. Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, … Yayınevi, … (2018), sh. 354-355)
Görüldüğü üzere, 15 yaşından kaçak iki çocuğun cinsel ilişkisinin, cinsel istismar olarak değerlendirilmesi, aynı suçun hem failinin hem de mağdurunun aynı kişi olamayacağına yönelik ceza hukuku genel ilkesi ile çelişecek olması, hem de cinsel ilişkiyi gerçekleştiren erkek çocuğu için TCK’nın 103/2. Maddesinin, kız çocuğu için ise TCK’nın 103/1. Maddesinin uygulanması gibi, eşitliğe, adalete ve hakkaniyete aykırı ve vicdanları yaralayan uygulamalara neden olacaktır.
Ayrıca böyle durumlarda, özellikle kız çocuğunun yaşının, erkek çocuğundan büyük olduğu hallerde, istismarın yukarıya alınan tanımı ile de uyuşmayacaktır.
Yine bu kapsamda olmak üzere bazı ülke Kanunları ile çocuklar arasındaki birlikteliğin suç olarak düzenlenmediği görülecektir. ‘Çocuklar arası cinsel davranışların gerçekleştiği durumlara açıklık getiren hükümlere örnek olarak İsviçre CK ve Alman CK verilebilir. İsviçre CK’nun 187. maddesinde on altı yaşından küçüklere yönelik cinsel istismarı öngören 1. fıkradan sonra yer alan 2. fıkrasında on altı yaşından küçükler arasında meydana gelen cinsel davranışların yaşları arasında üç seneyi geçmeyen fark olması halinde cezalandırılmayacağını düzenlemiştir.
Alman CK’da farklı bir yöntem seçilerek hangi halde eylemin cezalandırılacağı ifade edilmiştir. Buna göre on dört on sekiz yaş aralığındaki küçüklerin cinsel istismarını öngören 182/.2. maddesinde yirmi bir yaşını doldurmamış kişi ile on dört on sekiz yaş aralığında bulunan küçüğün eylemi suç teşkil etmeyecektir.
Fransız CK’da yaş farkını dikkate alan ve buna göre bir cezalandırma sistemi benimseyen bir hüküm olmamakla birlikte, çocukların cinsel istismarını öngören 227-25. madde hükmü on beş yaşından küçüğün, bir büyük tarafından şiddet, zorlama, tehdit, hile olmaksızın cinsel yönden istismara uğramasını suç saymıştır. Aynı yönde Fr. CK. m. 227-27’de on beş on sekiz yaş aralığında bulunan bir küçüğün bir yetişkin tarafından şiddet, zorlama, tehdit hile olmaksızn cinsel yönden istismara uğramasını suç saymıştır. Bu hükümlere göre suçun faili ancak bir yetişkin olabilecek, mağdur da ancak belirtilen yaş gruplarındaki çocuklar olabilecektir. Kanunun lafzı değerlendirildiğinde çocukların birbirlerine karşı cinsel istismar eylemi gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılacaktır.’ (Memiş …, Pınar . Türk Ceza Hukukunda Çocukların Cinsel İstismarı, DER Yayınları, … (2014), sh. 159-160)
Bu açıklamalar ışığında, 14 yaş 10 aylık mağdure ile mağdurenin ve kendilerinin rızası ile cinsel ilişkiye giren ve 14 yıl 2 ay ve 14 yıl 6 aylık suça sürüklenen çocukların, mağdureye karşı herhangi bir istismarda bulunmamış olmaları, mağdure hakkında dava bile açılmazken kendileri hakkında 5 yıl 10 ar ay hapis cezası ile cezalandırılmaları, hem TCK’nın 103. Maddesinin düzenleniş amacına, karşılaştırmalı hukuka, hem ceza hukukunun genel ilkelerine, bu kapsamda eşitlik ilkesine, hak ve … duygusuna aykırı bulduğumuzdan,
SSÇ’ler hakkında eylemlerinin cinsel istismar niteliğinde olmadığından beraatlerine karar verilmesi gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.09.2019 tarih ve 255203 sayı ile;
“…İtirazın konusu, mağdur ile aynı yaşta olup aynı zamanda eylemin mağduru durumunda bulunan SSÇ’lar hakkında mağdur ve fail sıfatının birleşmesi nedeniyle, atılı suçtan cezalandırılmalarının hakkaniyete ve eşitlik ilkesine aykırı olduğuna dairdir. Diğer sanık … hakkındaki karar itiraz kapsamı dışındadır.
İtiraz nedenleri: Çocuğun cinsel istismarı suçu TCK’nın 103. maddesinde düzenlenmiş olup cinsel istismar deyiminin, on beş yaşını tamamlamış veya tamamlamış olsa bile fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışı, diğer çocuklara karşı ise cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışları ifade ettiği belirtilmiştir. Suçun, sarkıntılık şeklinde, cinsel tatmine yönelik olarak basit şekilde veya vücuda organ ya da sair cisim sokmak suretiyle nitelikli olarak işlenebileceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca mağdurun 12 yaşından küçük olması halinde eylemlerin daha ağır cezalarla cezalandırılması öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere yasa metninde mağdurun kim olacağı açıkça düzenlendiği halde, failin kim olduğu ve cinsiyeti hakkında bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna göre suçun faili erkek olabileceği gibi kadın da olabilecektir. Hem mağdurun hem de failin aynı cinsten olması da mümkündür. Keza suçun faili çocuk da olabilecektir.
Failin çocuk olması halinde Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca çocuklara özgü yaptırım türlerinin düzenlenmesi gerekmektedir. Türk Ceza … Sistemine göre ceza ehliyeti bulunan çocuklar bakımından cezalandırma dışında bir alternatif bulunmamaktadır. Ceza ehliyeti bulunan çocuk yönünden TCK’nın genel hükümlerindeki düzenlemelere göre ceza indirimi, seçenek yaptırım veya tedbirlere çevrilme zorunluluğu veya hapis cezasının ertelenmesinde ceza miktarının diğer suç faillerine göre daha fazla olması dışında, mesela ceza yerine güvenlik tedbiri uygulanmasını öngören bir düzenleme yapılmamıştır.
Bu durum özellikle somut olayda olduğu gibi, akranlar arasında gerçekleşen cinsel ilişki hallerinde bir ikile neden olmaktadır. Somut olayda mağdur … 14 yaş 10 aylık, SSÇ’lar … 14 yaş 2 aylık, . ise 14 yaş 10 aylıktır. Dosyanın mağduru ve failleri arasında… dayalı olarak gerçekleşen cinsel ilişki boyutuna varmış cinsel eylemlerin, TCK’nın 103. maddesi anlamında cinsel istismar olarak tanımlanması gerektiği açıktır. Rızaya dayalı bu ilişkide her iki tarafın eyleminin de tipiklik anlamında kanunda yazılı cinsel istismar eylemine uyduğu, bu nedenle mağdurun aynı zamanda fail, failin ise mağdur olduğu ceza hukuku prensiplerine tamamen aykırı bir durumun ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Benzer bir durum TCK’nın 104. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda her iki tarafın da 15 – 18 yaş grubunda olması halinde de ortaya çıkmaktadır. Uygulamada, yasal bir düzenleme olmadığı halde ilişkinin aktif tarafı fail, pasif tarafı mağdur yapılmak suretiyle meselenin halli yoluna gidilse de kanunda yazılı tipe uygun fiili birlikte gerçekleştiren ve nedenle eylemin hem faili hem de mağduru durumunda olan bu kişiler hakkında yasal bir dayanak olmadığı halde bu şekilde mağdur ve fail ayrımına gidilmesi eşitlik ilkesinin ihlali niteliğinde olduğu gibi, çocuğun cezalandırılmak yerine öncelikle korunması ve ıslahı yoluna gidilmesi yönündeki temel prensiplere de aykırıdır.
SSÇ’ların atılı suçun hem faili hem mağduru durumunda olduğu, mağdur … hakkında kamu davası açılmamış olmasının bu durumu değiştirmeyeceği, SSÇ’ların atılı suçtan yargılanıp cezalandırılmalarının … ve hakkaniyet duygularını rencide edeceği, eşitlik ilkesine aykırı bir duruma sebebiyet vereceği gözetilerek, SSÇ’lar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği,” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 25.02.2020 tarih, 6984-1485 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinde on beş yaşından küçük suça sürüklenen çocukların on beş yaşından küçük katılan mağdureye yönelik cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hâl olmaksızın gerçekleştirdikleri eylemlerin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; suça sürüklenen çocuk … hakkında TCK’nın 103. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı, bulunmadığının kabulü hâlinde suça sürüklenen çocuk …’nın zora dayalı olmayan eylemlerinden dolayı ortaya çıkan katılan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmadan sorumlu tutulup tutulamayacağının, suça sürüklenen çocuk …’ın zora dayalı olmayan eyleminden dolayı ortaya çıkan katılan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmadan sorumlu tutulup tutulamayacağının, bu bağlamda dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Dosyada mevcut nüfus kayıt örneği ile . Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin hasta kabul defteri onaylı suretinden 26.01.1997 tarihinde hastanede doğduğu anlaşılan ve suç tarihlerinde 14 yaş 10 aylık olan katılan mağdure …’nin annesi katılan …’un, 27.12.2011 tarihinde adli makamlara müracaat ederek okulda gebelik testi yaptırdığını duyduğu mağdureyi özel bir hastaneye götürdüğünü, muayene sonucunda katılan mağdurenin bakire olmadığını öğrendiğini, bu durum üzerine katılan mağdurenin yaklaşık 1 ay önce suça sürüklenen çocuk … ile .ın evinde cinsel ilişkiye girdiğini anlattığını bildirdiği ve suça sürüklenen çocuk … hakkında soruşturmanın başlatıldığı, soruşturma devam ederken katılan mağdurenin, suça sürüklenen çocuk …’nin elinde .ile yaşadığı cinsel ilişkiye dair görüntü kaydı bulunduğunu söyleyerek kendisiyle de cinsel ilişkiye girmesini istediğini, bu tehditlerle suça sürüklenen çocuk … ile 30.11.2011 tarihinde ve 3 gün sonrasında cinsel ilişki yaşadığını beyan ettiği ve suça sürüklenen çocuk … hakkında da soruşturma başlatıldığı (Kararın devam eden kısımlarında katılan mağdure …’den “mağdure” olarak söz edilecektir.),
Suç tarihlerinde suça sürüklenen .’ın 14 yaş 2 aylık ve diğer suça sürüklenen çocuk …’nın ise 14 yaş 6 aylık oldukları,
28.12.2011 tarihinde mağdurenin kollukta alınan beyanında hazır bulunan sosyal çalışmacı tarafından düzenlenen görüşme raporuna göre; mağdurenin fiziksel ve zekâ yaşının takvim yaşıyla uyumlu göründüğünün, duygu durumunun donuk olduğunun, kendisini ifade edebildiğinin, sevdiğini beyan ettiği suça sürüklenen çocuk …’a karşı duygusal bir bağının bulunduğunun, özgüveninin ve öz bakımının iyi göründüğünün gözlemlendiği,
28.12.2011 tarihinde.Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli acil tıp asistanı tarafından mağdure hakkında düzenlenen raporda; darp ve cebir izine rastlanılmadığının, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından düzenlenen raporda; mağdurenin genital muayenesinde kızlık zarının saat 6 hizasında kaideye varan eski deşirür bulunduğunun, anatomik olarak bakire olmadığının, genel cerrahi uzmanı tarafından düzenlenen raporda ise; rektal muayenesinde perianal ekimoz, eritem görülmediğinin, anal fissür saptanmadığının, tuşede anal sfinkter tonusunun doğal bulunduğunun belirtildiği,
29.12.2011 tarihinde … Adli Tıp Şube Müdürlüğünce mağdure hakkında düzenlenen raporda; erkek arkadaşıyla kendi isteğiyle cinsel ilişkiye girdiğini, bir şikâyetinin olmadığını, annesinin durumu öğrendiğini ve onun ısrarı üzerine geldiğini ifade eden mağdurenin tavırlarının rahat ve sakin görünümde olduğunun, sorulan sorulara mantıklı cevaplar verdiğinin, söz konusu olay nedeniyle şu an için ruh sağlığının bozulduğunu gösteren bir bulgu saptanmadığının, hymenin anüler, açıklığının 1,5 cm olduğunun ve saat 6 hizasında kaideye inen eski yırtık bulunduğunun, hâlen bakire olmadığının, akut ya da kronik fiili livata bulgusuna rastlanmadığının, beden ve ruh sağlığı açısından kendisini savunabilecek durumda olduğunun bildirildiği,
06.09.2012 tarihinde . Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesince mağdure hakkında düzenlenen … kurulu raporuna göre; major depresif bozukluk teşhisi konulan mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu, düzenli bir şekilde çocuk psikiyatri uzmanı tarafından takip ve tedavi edilmesi gerektiği,
17.12.2012 tarihinde … Üniversitesi … Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından mağdure hakkında düzenlenen … kurulu raporuna göre; mağdurede olay öncesinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun bulunduğu, olay sonrasında travma sonrası stres bozukluğu ve major depresif bozukluk geliştiği ve ruh sağlığının bozulduğu, saptanan bu ruh sağlığı bozukluğunun maruz kaldığı cinsel istismar olaylarının her biri ile ayrı ayrı ve birlikte ilişkilendirilebilecek nitelikte olup TCK’nın 103/6. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği, güncel zekâ değerlendirmesinde donuk normal zekâ saptanmış olmakla beraber mağdurenin, dava konusu olayda bu zihinsel kapasitesinin elverdiği ölçüde yaşadığı olayla ilgili kendisini ifade edebilmiş olması ve tekrarlayan biçimde kendi cümleleriyle sözü geçen istismar olayını aktarabilmesi nedenleriyle bu konudaki anlatımına güvenilebileceği,
… Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından 29.12.2011 tarihinde suça sürüklenen çocuk … hakkında ve 12.01.2012 tarihinde suça sürüklenen çocuk … hakkında düzenlenen raporlarda; bedeni ve ruhi gelişimleri itibarıyla çocuğun cinsel istismarı suçunun anlam ve sonuçlarını kavrayabilme ve davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin bulunduğu kanaatinin bildirildiği,
17.01.2012 tarihinde suça sürüklenen çocuk …’dan el konulan Seagete marka, 500 GB’lik hard disk, .marka 250 GB’lik hard disk ve suça sürüklenen çocuk …’dan el konulan .marka 640 GB’lik hard disk ile Samsung marka cep telefonunun içeriğinde bulunan 8 GB’lik hafıza kartı ile sim kart üzerinde yapılan inceleme sonucunda Bilişim Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Büro Amirliği bünyesinde görev yapan bir başkomiser ile iki polis memuru tarafından düzenlenen teknik analiz ve inceleme raporunda; suça sürüklenen çocuklardan el konulan hard disklerin içeriklerinde soruşturma kapsamında herhangi bir bilgisayar dosyasına ve/veya log kaydına rastlanılmadığının, suça sürüklenen çocuk …’dan el konulan cep telefonunun dahili hafızasında inceleme yapılamadığının, bahse konu telefon içeriğinde bulunan 8 GB’lik hafıza kartı ile sim kart üzerinde yapılan incelemede soruşturma kapsamında değerlendirilebileceği düşünülen herhangi bir veriye ve log kaydına rastlanılmadığının belirtildiği,
19.01.2012 tarihinde polis memurlarınca düzenlenen tutanağa göre; 19.01.2012 tarihinde . isimli şahısla görüşüldüğü, kontrol edildiğinde giriş kat ve merdivenle bağlantısı bulunan … kat olmak üzere iki kattan oluşan … yerinde muhtelif nalbur malzemeleri ile … makinalarının olduğu, ayrıca … katta 6-7 adet küçük çapta makine, çalışma masası ile sandalye, çekyat ve koltukların bulunduğu,
08.02.2012 tarihli savcı görüşme tutanağına göre; 08.02.2012 tarihinde mağdure ve annesinin Çocuk Büro Amirliğine gelerek mağdurenin kullandığı [email protected] isimli mail adresinin mesajlar bölümünde suça sürüklenen çocuk … ile ilgili mesajların bulunduğunu, bu mesajlardan bir kısmının dökümlerini aldıklarını belirttikleri, devamında görevli polis memurları tarafından Çocuk Büro Amirliğinde yer alan bir bilgisayarda söz konusu mail hesabının açılarak tek tek mesajların kontrol edildiği, suça sürüklenen çocuklar … …ile . tarafından gönderildiği tespit edilen mesaj içeriklerinin yazılı dökümlerinin alındığı ve dosyaya eklendiği, tutanağın ekinde yer alan mesaj içeriklerinin incelenmesinde; suça sürüklenen çocuk … ile mağdure arasında;
02.12.2011 tarihinde “Çıktım tatlım :)”, “Günaydın tatlım :)”, “Nbr tatlım :)”, “duş time. Gelirm 1 saate :D”, “Tmm bende idman time 🙂 çıkınca msj atarım :)”,
01.12.2011 tarihinde “Ama çok da eylencez D :)”, “Tmm bebeğim :)”, “Bence muratcan.d :D”, “:D olabilir.d”, “S.ktirrr et.d.d salı günü neler yapıcaz gülüm.d beraberiz.d Anlat.d.d :)”, “Okuldan çıkınca konuşalım”,
30.11.2011 tarihinde “Sen benimsin :)”, “Aynen gördüm ben.d salaklar işte.p”, “S.ktir et takma sen onları :)biz gelecek haftaya bakalım :)”, “Aynen yemek yiyp gelezem mucks.”,
29.11.2011 tarihinde “Haftaya üstünü tam çıkarıcaksın ama 🙂 :D”,
27.11.2011 tarihinde “sen olmazsın bebeğim.g olsanda yaparız 😀 ben salı günü sizin o… gelicem.d :)”, “Nbr ballım :)”,
26.11.2011 tarihinde “… sen harbiden benimkini yalamak istermisin.d.d.d”, “Nbr bebeğim :D”,
18.11.2011 tarihinde “Tmm ozmn ben seni ararım”, “Simdi yarın nerde bulusalım?”, “Taxim cafe olur mu?”, “Ben yatıyorum ben yarın seni ararım buluşçağımız yeri söylerim sana yarın … geceler :)”, “İyi geceler (: … ben gelmiyorum”,
17.11.2011 tarihinde “Tmm çıkınca msj at.d”, “Neyse sen beni ararsın istediğin zaman”, “Ama istersen saat 3.30 da buluşalım konuşalım ordan da ben sinemaya gi…”, “Bak o olabilir işte. :D”, “Tmm ozmn ben sarıgaziye geldiğimde sana msj atarım nerde buluşuruz?”, “Sen karar ver. Duşa girezem konuşuruz az sonra.”, “Hyr o benim yüzüme bile bakmıyo biliyomu rabia??????”,
16.11.2011 tarihinde “Slm bebeğim günaydın :D”,
içeriğinde karşılıklı yazışmaların bulunduğu, ayrıca 02.11.2011 ve 08.11.2011 tarihlerinde suça sürüklenen çocuk …’ın mağdureyi Facebook isimli sosyal medya sitesinde arkadaş olarak onayladığına dair kaydın yer aldığı,
14.05.2012 tarihli Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün ekspertiz raporuna göre; mağdurenin annesiyle beraber ikamet ettiği evden temin edilen iki adet koltuk minderi kılıfı üzerinde yapılan inceleme sonucu 1 nolu koltuk minder kılıfındaki kan lekesine ait genotip özelliklerin suça sürüklenen çocuk …’dan farklı ve bir bayan şahsa ait olduğu, 1 ve 2 nolu koltuk minder kılıflarındaki meni lekeleri üzerinde birden fazla şahsa ait karışık genotip özellikler belirlendiği, bu genotip özelliklerin bir kısmının sözü edilen bayan şahsın genotip özellikleri ile uyumlu olduğu, diğer bir kısmının ise suça sürüklenen çocuk …’nın genotip özellikleriyle uyumlu olduğu,
05.11.2012 tarihinde suça sürüklenen çocuk … ile 06.11.2012 tarihinde suça sürüklenen çocuk … hakkında tanzim edilen sosyal inceleme raporlarında; suça sürüklenen çocukların işledikleri iddia edilen çocuğun nitelikli cinsel istismarı fiilinin sonuçlarını ve yasal yükümlülüklerini kavrama kabiliyetlerinin ve işledikleri suçla ilgili farkındalık düzeylerinin geliştiği kanaatinin oluştuğunun belirtildiği,
… Cumhuriyet Başsavcılığının 24.02.2012 tarih ve 2011/50352 soruşturma numaralı ek kararı ile tanıklar…. hakkında mağdureye yönelik çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure … 28.12.2021 tarihinde Kollukta; “Ben yukarıda ifade ettiğim gibi … TOKİ Lisesinde öğrenim görmekteyim. Mahalleden ve okuldan arkadaşım … ile takriben 1-1,5 yıldır okuldan bir arkadaşlığımız söz konusudur. Kendisiyle öğrenim gördüğümüz süre içerisinde arkadaşlığımız devam etmektedir. Okul dışında kendisiyle görüşmem söz konusu değildir. Ancak okuldan arkadaşlarım annemin tanıdıklarına bir şekilde söylemiş olacaklar ki benim … ile olan arkadaşlığımın boyutundan dolayı anneme bilgi vermişler. Annemde beni yani 27/12/2011 günü karşısına alarak … ile durumumu sordu. Ben de yaşadıklarımı anlattım. Yukarıda izah ettiğim gibi … benim 1,5 yıldır erkek arkadaşımdır. 15/11/2011 tarihinde ben evde iken şu an numarasını tam hatırlayamadığım cep telefonundan beni aradı. Evde yalnız olduğunu evine gelmemi istedi. Kendisi telefonda ayrıca benimle birlikte olmak istediğini söylemişti. 15/11/2011 günü saat 14:00 sıralarında evine bildiğimden dolayı gittim. Evde kendisi yalnızdı. Bana kendisinin beni çok sevdiğini söyledi. Birliktelik yaşamak istediğini beyan etti. Bende kendi isteğimle kabul ettim. Üzerimdeki elbiselerimi çıkarttım. O da kendi üzerine çıkarttıktan sonra …’ın odasında vajinal yoldan cinsel birliktelik yaşadık. Benim ilişkiden sonra kanamam olmadı. Benim bu ilk cinsel birlikteliğimdir. Ben bu olaydan sonra üzerimi giyip …’ın evinden ayrılarak kendi evime gittim. Ben bu yaşadıklarımı daha önce kız arkadaşım …’e anlattım. Daha sonra da anneme anlatmıştım. Ben cinsel birlikteliği sadece bir kez … ile yaşadım. Başka kimse ile yaşamadım. Cinsel birlikteliği kendi isteğim ile yaşadığımdan dolayı …’dan herhangi bir dava ve şikayetim yoktur. Cinsel istismar olayı ile ilgili olarak genital raporum alındı ve rıza gösterdim. İşlemlerin bitiminde anneme teslim edilmek istiyorum.”,
13.01.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. … Toki Lisesi 9. sınıfta okurum. … benim sınıf arkadaşımdır. Bu kişi ili yaklaşık bir yıldır arkadaşlığım vardır. 15/11/2011 tarihinde Sarıgazideki evimde bulunduğum sırada benim kullandığım 0 5xx 5xx5xx5 numaralı telefonumu 0 5xx 4xx07xx3 nolu telefon aradı. Bu telefon daha önce ortaokulda beraber okuduğumuz .’ye aittir. Ben telefona cevap verdim. Telefonda arkadaşım olan … benimle konuştu. Beni Sarıgazide bulunan evine çağırdı. Bu kişinin evini bana aynı okulda okuyan arkadaşım … daha önce göstermişti. Pınarda Muratı aynı okulda okuduğu için tanımaktadır. 15/11/2011 günü saat 14.00 sıralarında ben … …Yıldızın Sarıgazideki evine gittim. Evde … yalnızdı. … bana cinsel ilişkiye girelim, beraber olalım dedi. Ben de üzerimi çıkardım. … ile Muratın odasında cinsel ilişkiye girdim. Yani muratın cinsel organı benim cinsel organıma girdi. Daha sonra ben üzerimi giyindim. Ben … .ın boşalıp boşalmadığını tam anlamı ile bilmiyorum. Daha sonra ben bu evden çıkarak kendi evime geldim. Benim bu birleşmeden dolayı herhangi bir kanamam ve başka bir sıkıntım olmadı. Ben başka bir kimse ile cinsel birliktelik yaşamadım. Benimle ilk kez cinsel birliktelik yaşayan … …Yıldızdır. Bu kişi bana karşı herhangi bir zorlamada bulunmadı. Ben kendi isteğim ile beraber oldum. Daha sonra saat 4 gibi Muratın evinden çıkarak kendi evime döndüm. Ben kızlığımı bozduğu ve benimle cinsel ilişkiye girdiği için … …Yıldızdan şikayetçiyim. Benim bu kişinin evine gittiğim zaman Sarıgazi İnönü caddesinde bulunan A101 isimli marketin kamerası beni görmüştür. Ayrıca yine sarıgazide bulunan Sultangazi ve İnönü caddesini kesen mobese kameraları bu kişiye gittiğini tespit etmiştir. Yine inönü caddesi üzerinde bulunan Sultanlar Camisindeki kameralar ve Özyılmaz Marketteki kameralar beni görmüştür. Bu kameraların incelenmesi halinde benim görüntüm net olarak görülecektir.”,
18.01.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. Daha önce Cumhuriyet Başsavcılığınıza vermiş olduğum 13/01/2012 tarihli ifademe ek beyanda olmak istiyorum. Her ne kadar daha önce Savcılığınıza beyanda bulunarak … …Yıldızın benimle .ın evinde ilişkiye girdiğini söylemiş isem de, o anki olayın korkusu ile işin gerçeğini şu anda açıklamak istiyorum. Olay günü yani 15/11/2011 günü okuldan arkadaşım olan … ve … Zubi isimli kişiler beni telefonumdan aradılar. Arkadaşım … ., ….iye ait telefondan aradı. Benimle beraber olmak istediğini ve evimizin arkasındaki dükkana gelmemi söylediler. Ben de o dükkana gittim. Dükkan bu kişilerin arkadaşı olan.nun babasına aittir. …Topçu anahtarı bu kişilere vermiştir. Dükkan açıktı, içeri girdim, dükkanda alt katta … ile cinsel ilişkiye girdim. Üst katta . bekledi. Daha sonra ben ayrılarak evime geldim. İki hafta sonra bu sefer .beni aradı. Görüntülerimin olduğunu kendisi ile de ilişkiye girmemi bana şantaj yaparak istedi. Ben de mecbur kaldım ve tekrar kaldım ve bu sefer .n çağırdığı yine aynı dükkana gittim. Kapı açıktı. İçeri girdim. .dükkanda yalnızdı. Burada da .ile cinsel ilişkiye girdim. Bu olaydan 3 gün sonra . bizim eve geldi. Annem ve babam evde yoktu. Benimle tekrar bizim evde cinsel ilişkiye girdi. Bir müddet sonra okul arkadaşım olan .isimli kişi . seni istemiyor, benimle cinsel ilişkiye gir dedi. Ben de kendisini kabul etmedim. Tersledim. Ben bu sürecin tümünü .üzerinden .ile konuştum. . kayıtlarından bunlar çıkarılabilir. . adreslerim. Şikâyetçiyim”,
Mahkemede; “SSÇ … ile ortaokuldan beri arkadaşız, aynı sınıftaydık hatta geçen sene 9. sınıfta yani Lise 1. Sınıfta da aynı sınıftaydık, ben yine bu sene 9. sınıftayım, sınıf tekrarı yapıyorum. Gerek internet ortamında gerekse yüzyüze konuşuyoruz. .. arkadaşlığımız sırasında konuları cinselliğe çekmeye başladı. Beni sık sık cinsel amaçla birlikte olmak için çağırıyordu ama ben ona önem vermiyordum, fakat arkadaşlığımı da sürdürüyordum. 15 Kasım 2011 günü yine beni cinsel amaçla beraber olmak için çağırdı, geleceğim yeri tarif etti, beni sokağın başından aldı.”, o güne kadar SSÇ …’ın cinsel taleplerini önemsememesine rağmen 15.11.2011 tarihinde çağırdığında kendiliğinden gitme sebebinin sorulması üzerine; “Çünkü onu seviyordum. SSÇ … . beni .’in telefonundan aramıştı, bildiğim kadarıyla o sıralarda … kendi telefonunu kullanmıyordu. Sokağın başından aldı beni, bir depoya götürdü, o sırada yanında başka kimse yoktu. Depoya girdiğimde kimse yoktu ve kendi rızamla onunla cinsel ilişki yaşadım. … cinsel organını cinsel organıma soktu, o güne kadar bakireydim, ancak kızlık bozulmasının belirtisi olan kanama meydana gelmedi. O gün depoda bulunduğum süre içerisinde başka kimseyi görmedim ve ben oradan ayrıldım. … ile olan ilişkilerim kısa bir süre sonra bozulmaya başladı ve aynı sınıfta olmamıza rağmen yüzüme bile bakmıyordu, ardından iki hafta sonra internet ortamında … bana . ile olan ilişkilerinden dolayı görüntü kayıtlarının bulunduğunu söyledi, … ile cinsel ilişki yaşadığımız yere çağırdı, ben de . ile yaşadığım olayın görüntüsü vardır korkusuyla …’nin çağırdığı ve daha önce .ile beraber olduğum depoya gittim, onunla da beraber oldum, … ile de cinsel organını cinsel organıma sokmak suretiyle ilişki yaşadım, aradan iki gün geçtikten sora … tekrar benimle birlikte olmak istedi, bu olaydan önce okulda kız arkadaşlarım ‘Senin kötü görüntülerini gördük’ diye muamelede bulunuyorlardı, bende bu görüntülerin olduğuna ve başkalarına gösterildiğine ilişkin bir korku oluştu ve bu yüzden.’i eve çağırdım, evimizde kimse yoktu, SSÇ … ile koltukta cinsel ilişkiye girdim ve burada da cinsel organını cinsel organıma soktu. Bunun dışında kimseyle ilişkim olmadı, …’yu tanımıyorum ancak kendisini görmüşlüğüm vardır, bu olaylar sırasında onunla hiçbir şekilde muhatap olmadım.”, sorulması üzerine; “Poliste ilk ifadem sırasında paniğe kapılmıştım.”, sorulması üzerine; “Ben olayları başlangıçtan bütün ayrıntılarıyla anlatmaktan dolayı korkuyordum, başlangıçta … …ile kendi isteğimle cinsel ilişkiye girdiğim için ailemden korkuyordum, sonradan bu ek ifademde ve mahkemenizde geçen olayları anlattım. … ile ilk kez cinsel ilişki yaşadım, daha önce kimseyle cinsel ilişkiye girmedim, daha önceden … …ı seviyordum.”, sorulması üzerine; “Ben internet ortamında … ile olan mesajlarımın o kadarını bulabildim ve polis merkezine teslim ettim.”, suça sürüklenen çocuk … müdafisi tarafından kendisini tehdit ettiğini iddia ettiği suça sürüklenen çocuk …’ya internet ortamında neden “günaydın, tatlım, canım” gibi sözlerle hitap ettiğinin sorulması üzerine; soruya cevap vermediği,
Katılan … 27.12.2011 tarihinde Kollukta; “Yukarıda vermiş olduğum bilgiler doğrudur ve bana aittir. Ben yukarıda belirtmiş olduğum adreste ikamet ederim. … benim öz kızım olur. İsmini vermek istemediğim bir şahıs tarafından kızımın okulunda gebelik testi yaptırdığını duydum. Bende bunun üzerine kızıma bir erkek ile ilişkiye girip girmediğini sorduğumda kızım kimseyle ilişkiye girmediğini söyledi. Bende kızıma inanmadım ve özel bir hastaneye kızımın kızlık zarının bozulup bozulmadığını öğrenmek için götürdüm. Hastane bana kızımın kızlık zarının yırtık olduğunu ancak üç beş günlük bir olay olmadığını, konuyla ilgili olarak rapor veremeyeceklerini, polise müracaat etmemiz gerektiğini söyledi. Eve geldiğimizde kızıma tekrar sorduğumda kızım bana bundan yaklaşık bir ay önce okul arkadaşı olan … ile … Can’ın evinde kendi isteği ile cinsel ilişkiye girdiğini söyledi. Bende bunun üzerine kızımı alarak Büro Amirliğinize geldim. Kızımın fiili livata ve genital muayenesinin yaptırılmasını istiyorum. Konu ile ilgili olarak kızım ile ilişkiye giren … isimli şahıstan davacı ve şikayetçiyim, uzlaşmak istemiyorum. Kızımın tarafıma teslim edilmesini istiyorum.”,
04.01.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim, kızım olan …’nin cinsel saldırıya uğraması ile ilgili olarak 27.12.2011 tarihinde… Çocuk Bürosuna giderek şikayetçi olduğumu belirtmiştim, bu beyanıma bazı eklemek istediğim hususlar vardır, olay günü olan 15.11.2011 günü kızım olan… … eve geldi, şüpheli …’ın arkadaşı olan . isimli kişinin telefonundan kızım aramıştır, … Zubi isimli kişi …. DEMO Lisesinde 1. sınıf öğrencisidir. Bu kişinin telefon numarası 0 5xx 4xx0xx3’tür, …’e ait bu telefondan Muratcan kızım olan…’in kullandığı 05xx 5xx5xx5 nolu telefonu aramıştır, kendisini evine davet ederek beraber olalım demiştir, bunun üzerine kızım olan … Muratcan’ın evine gitmiştir, … isimli kişi daha sonra kızıma yönelerek ben evdeydim sizi gizli kamera ile çektim diyerek beyanda bulunmuştur, istersem sana şantaj yaparım ancak yapmayacağım demiştir, ayrıca … TOKİ Lisesi 9L sınıfında okuyan. ve . isimli kızlar kızımın önünü keserek biz seninle Muratcan arasındaki ilişkiyi izledik demişlerdir, ben bu durumun araştırılarak kızımın görüntülerini çektiğini söyleyen kişinin, ayrıca bu görüntüleri izlediğini beyan eden kişilerin ve … isimli kişinin cezalandırılmasını istiyorum.”,
18.01.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. Kızım olan … ile ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığınıza verdiğim 04/01/2012 tarihli ek müşteki ifadesine eklemek istediğim hususlar vardır. Ben yaptığım araştırmalardan ve değerlendirmelerde kızım olan .nin 15 Kasım 2011 günü benim oturduğum İnönü mahallesi İnönü caddesi … sokak .deki evimin arkasında bulunan dükkanda yani İnönü mahallesi .sokak . da bulunan nalbur deposunda benim kızım … ile şüpheli … cinsel ilişkiye girmiştir. … .ın yanında . ve . isimli kişi bulunmaktaymış..olay akşamı kızıma gelerek seni görüntülü kameraya aldım demiştir. Daha sonra kızıma şantaj yaparak benimle beraber olacaksın diyerek zorlamıştır. Bu olaydan iki hafta sonra. kızım olan . ..yi aynı dükkana çağırarak cinsel ilişkiye girmiştir. Bu olaydan da 3 gün sonra . benim evime gelerek yine kızım ile cinsel ilişkiye girmiştir. Daha sonraki bir gün … ve . benim evime gelerek ders notu alarak ders notu almak istediğimi söylediler. Üst katta bulunan dedemiz . sesi görünce bakması üzerine bu kişilerin eve girdiğini görmüş, aşağı inmiş ve bu kişileri evde yakalamıştır. Daha sonra dede olan Adil .kapıyı kilitlemiş. Eşim olan … ..yi eve çağırmış, eşim de gelince bu kişileri evde yakalamış. Ancak bu kişiler ders notlarını almaya geldiklerini söylemişlerdir. Daha sonra .simli kişi de … …artık seni istemiyor benimle ol diyerek kızımı zorlamış ancak bu kişi ile benim kızım beraber olmamıştır. .nun ev adresi . caddesi . sokak.dür. . isimli kişide aynı okulda öğrencidir. Bu kişilerden şikayetçiyim. Gereği yapılsın.”,
19.03.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben daha önce kızım … nin , … ve … tarafından cinsel istismara uğraması sebebiyle ve bu istismarlara …’nun yardımcı olması sebebiyle şikayetçi olmuştum. Şikayetim devam etmektedir. Kızım … ile konuştuğumuzda kızım bana daha sonradan evimizin girişindeki koltuk üzerinde kızıma şantaj yaparak eve gelen …’nin koltuk üzerinde sperm örneklerinin bulunduğunu söyledi. … kızımı tehdit ederek eve gelmiş. Kasım 2011 tarihinde … evimize gelmiş bahsettiğim girişteki koltukta yani kızım … ile vajinal yoldan tam olarak ilişkiye girmiş ve dışarıya boşalmış. Dışarıya boşalırken koltuğun üzerine de bulaşmış. Kızım o lekeleri ıslak mendil ile biraz silmiş ancak halen leke mevcuttur ve dışarıdan fark edilmektedir. Bunları bize kızım daha sonradan söyledi ve gösterdi. … kızımla tehdit ve şantaj yoluyla cinsel ilişkiye girmiş. Ben koltuğun üzerindeki ssç …’ye ait olan sperm örneklerinin alınmasını ve inceleme yaptırılmasını talep ediyorum. Bu koltuğum. Mahallesi, . Cad. … . adresindeki evimde bulunmaktadır. Tüm şüphelilerden şikâyetçiyim.”,
Mahkemede; “Ben bu konuda polis merkezinde ifade vermiştim, o ifadem doğrudur, cinsel ilişki olayını duyduktan sonra şikayetçi oldum. Kızım … benim ikinci çocuğumdur ve onu … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 26/01/1997 tarihinde dünyaya getirdim.”,
Tanık … 28.12.2011 tarihinde Kollukta; “… benim okuldan arkadaşım olur. … Toki Lisesinde aynı sınıfta okuyoruz. 9 senedir arkadaşım olur. Bundan yaklaşık 1 ay önce … bana … ile cinsel birliktelik yaşadığını söyledi, ben inanmadım. …’a sordum. Sen … ile cinsel birliktelik yaşamışsın doğru mu dedim. … da hayır yok öyle bir şey dedi. Bugün yani 28/12/2011 günü …’nin annesi .bana …’nin …. ile cinsel birliktelik yaşamış olduğunu biliyor muydun diye sordu, ben de bana bir ay önce söylemişti ve ben de inanmamıştım dedim. Benim konu ile bildiklerim bundan ibarettir.”,
18.01.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. Mağdur olan … ile aynı okulda okurum. Arkadaşım olduğu için … bana … ve … Zubi ile cinsel ilişkiye girdiğini beyan etti. .nin kendisini zorladığını ve şantaj yaptığını cinsel ilişkiye girmek için mecbur kaldığını bana söyledi. Benim olay hakkındaki bilgi ve görgüm bundan ibarettir.”,
24.04.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim.Mağdur olan …’nin arkadaşı olurum. … bana tarihini hatırlayamadığım bir zamanda evime gelerek şüpheliler .ve …’ın kendisi ile cinsel ilişkiye girdiğini söyledi. Ancak ben olayın ayrıntısını bilmiyorum. Olay hakkındaki bilgi ve görüşüm bundan ibarettir.”,
Mahkemede; “Polis merkezinde verdiğim ifadem doğrudur. Mağdur … benim okul arkadaşımdır, 9 yıllık bir arkadaşlığımız söz konusudur, o tarihte bana … ile cinsel ilişkiye girdiğini söyledi ben de inanamadım, daha sonra … …a sorduğumda ‘şakasına evet’ dedi, ama gerçeğini öğrenemedim. Ben daha sonra mağdur …’in anlattığını annesine de söyledim.”, sorulması üzerine; “Ben bu konuda … …ile defalarca konuştuğumda zaman zaman yok böyle bir şey dedi, bir defa da ‘şakasına evet’ dedi.”,
Tanık Adil Teke Kollukta; “Yukarıdaki bilgiler doğrudur ve bana aittir…. benim torunum olmaktadır. . … . ve ailesi ile aynı apartmanda ikamet etmekteyim. Apartmanın en üst katında ben alt katında … ailesi ile birlikte ikamet etmektedir. Tam tarihini hatırlayamadığım Kasım ayı sonu Aralık ayı başlarında evde otururken alt kattan sesler geldiğini duydum, kapıyı açıp etrafa baktığımda… …’un oturduğu evin önünden birisinin ayakkabısını alıp gizlice içeri girdiğini gördüm. … …’un anne ve babası çalıştığı için evde tek olmasından dolayı meraklanıp hemen aşağı indim. Kapının ziline bastım, kapıyı torunum… … açtı. Evde kimin olduğunu sorduğumda kimsenin olmadığını söyledi. Ben içeri birisinin girdiğini net bir şekilde gördüğüm için… …’a inanmayıp odaları aradım. Banyoya baktığımda daha önceden görmediğim 14-15 yaşlarında iki erkek şahsın içeride saklandıklarını gördüm. Kim olduklarını sorduğumda… …’un arkadaşları olduklarını, ders çalışmak için geldiklerini söylediler. Ben gizli bir şekilde eve girdikleri ve yanlarında ders çalışmak için her hangi bir şey getirmedikleri için söylediklerine inanmadım. Torunum . …’a babasını aramasını söyledim. … …’un babası … gelinceye kadar iki şahsı odada tuttum. … geldikten sonra şahıslarla konuştu ve çocukları gönderdik. Bu şahısların bir tanesinin isminin … diğerinin ise… olduğunu torunumdan öğrendim, konuyla ilgili anlatacaklarım bu kadardır, söyleyeceğim başka bir şey yoktur.”,
Tanık … . Kollukta; “Yukarıda vermiş olduğum bilgiler doğrudur ve bana aittir. Ben yukarıda vermiş olduğum adreste ikamet ederim. … benim öz kızım olmaktadır. … …’un annesi ile boşandığım için kızım ile eski eşimin kaldığı apartmanın en üst katında ikamet eden babam Adil’in yanında arasıra kalırım. Eski eşim ve kızım . … ise alt katta birlikte kalmaktadır. Eski eşim çalıştığı için… … genellikle evde yalnız kalmaktaydı. Babam Adil Teke torunu… …’a göz kulak olmaktaydı. Tam tarihini hatırlayamadığım Kasım ayı sonu Aralık ayı başında ben işte çalışırken kullanmakta olduğum cep telefonunu babam… …’un telefonundan arayarak hemen eve gelmemi evde tanımadığı iki erkek şahsın olduğunu söyledi. Ben de … yerimden izin alıp hemen gittim. Gittiğimde evde babam Adil, kızım… ve 14-15 yaşlarında daha önce hiç görmediğim iki erkek şahıs vardı. Kim olduklarını neden burada olduklarını sorduğumda kızımın arkadaşları olduklarını, ders notu almaya geldiklerini söylediler. Çocuklar evde ayakkabıları ile durmaktaydılar. Ben söyledikleri hiçbir şeye inanmadım ancak yaşlarının küçük olmasından dolayı evde fazla tutmadım ve ikisini de gönderdim. Daha sonradan kızımdan şahısların isimlerinin … ve… olduklarını öğrendim. Daha önceden isimlerini kızımdan duymuştum ancak kendilerini ilk kez gördüm. Konu ile ilgili anlatacaklarım bundan ibarettir.”,
Tanık… şüpheli sıfatıyla Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim, müşteki olan … ile aynı okulda okurum, kendisi ile hiçbir ilişkim yoktur, kendisine … …artık seni istemiyor, benimle birlikte ol gibi bir beyanda bulunmadım, ben … hakkında herhangi bir görüntü olup olmadığını bilmem, kendisine de kesinlikle bu şekilde bir şey söylemedim, suçsuzum.”,
Tanık Tuğba Öztürk şüpheli sıfatıyla Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim.Ben … Toki Lisesi 1. sınıf öğrencisiyim. Müşteki olan…’nin kızı …’nin … isimli kişi ile cinsel ilişkiye girdiğini ve bunun görüntülerinin olduğunu aynı sınıfta okuyan arkadaşımız … isimli kişiden duydum. Benim bu konuda herhangi bir bilgim görgüm veya olayla bir alakam yoktur. Okulda konuşulurken dedikodu olarak bunları bize söyledi. Pınarın bu görüntüleri izleyip izlemediğini ben bilmiyorum. Benim olayla ilgim yoktur. Müşteki zarife Tekenin benden neden şikayetçi olduğunu anlayamadım. Ben suçsuzum.”,
Tanık Rabia Savaşer şüpheli sıfatıyla Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. Ben müşteki … ile aynı okulda okurum. Sınıf arkadaşıyız. Kendisinin … isimli kişi ile beraber olduğunu okuldaki dedikodulardan duydum. Ancak ben kesinlikle bu kişiye giderek ben sizin cinsel ilişkideki CD lerinizi görüntülerinizi izledim demedim. Benim olayla ilgim yoktur. Sınıfta bulunan … isimli kişinin yaydığını düşünüyorum. Benim olayla ilgim yoktur. Suçsuzum.”,
Tanık… şüpheli sıfatıyla Kollukta; “Yukarıda vermiş olduğum bilgiler doğrudur ve bana aittir. Ben yukarıda vermiş olduğum adreste ailem ile birlikte ikamet ederim. Adresini yukarıda belirtmiş olduğum nalbur dükkanın bana aittir. Ben burayı kiralayarak yaklaşık olarak 1 (bir) yıldan beri işletiyorum. Dükkanımın alt katını imalathane olarak kullanıyorum. Bu alt katta imalatta kullandığım makinelerim vardır. Dükkanın girişinde ise hırdavat malzemelerin toptan satışını yapıyorum. Genelde dükkanım kapalıdır. Dükkanın anahtarı bende ve diğeri de eşimde bulunmaktadır. Anahtar başka kimsede yoktur. . benim öz oğlum olur. Ben benim nalbur dükkanında meydana geldiği iddia edilen … isimli şahsın mağduru olduğu cinsel saldırı olayı ile ilgili olarak herhangi bir bilgim yoktur. Benim dükkanım genelde kapalıdır. Arada dükkana mal geldiği zaman malı dükkana indirmek için oğlum …ve arkadaşları İsa, Musa, Yunus ve Ferkan isimli arkadaşları gelirler. Ben iddia edilen …, . ve … isimli şahısları tanımıyorum ve hiç görmedim. Ben benim işyerimde meydana geldiği iddia edilen cinsel saldırı olayını kabul etmiyorum. Herhangi bir darp-cebir raporumun aldırılmasını istemiyorum. Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceklerim bundan ibarettir.”,
Tanık … Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. … Sultanlar İlköğretim Okulunda rehberlik öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Mağdur … ile şüpheliler . ve . bizim okulun eski öğrencileridir. Rehber öğretmen olduğum için kendileri zaman zaman görüşüyordum. Müşteki …’nin annesi olan . zaman zaman benim yanıma gelerek kızı ile alakalı sorunları tarafıma iletirdi. Mağdur olan… … okulun bazı kurallarını ihlal ettiği için uyarı alıyordu. Okula ojeli ve okul kıyafetine uymayan elbiseler giyerdi. Müşteki… bir seferde benimle olan görüşmesinde kızına erkeklerin dokunduğu zaman tepki vermediğini ve bundan dolayı üzüldüğünü beyan etmiştir. Ancak şüpheliler Muratcan ve … Zubi’nin, … …’a karşı cinsel istismarı ile herhangi bir bilgim ve görgüm yoktur.”,
Tanık … Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. … Sultanlar İlköğretim okulunun müdürü oluyorum. Mağdur … ile şüpheliler Muratcan, … Zubi benim öğrencilerim olurdu. Mağdur …’nin cinsel istismarı olayı ile ilgili olarak herhangi bir görgüye dayalı bilgim yoktur. Dedikodu mahiyetinde duyduğum doğrudur ancak bizzat tanık olmuşluğum yoktur.”,
Tanık … Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. Mağdur … ile şüpheli Muratcan ve … Zubi ile beraber okuyordum. Aynı okulda arkadaş idik. Ben şüphelilerin mağdura cinsel istismarda bulunduğuna dair herhangi bir şey görmedim. Olay hakkında bilgim ve görgüm bundan ibarettir.”,
Tanık … Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. Mağdur … ile şüpheli Muratcan ve … Zubi ile beraber okuyordum. Aynı okulda arkadaş idik. Ben şüphelilerin mağdura cinsel istismarda bulunduğuna dair herhangi bir şey görmedim. Olay hakkında bilgim ve görgüm bundan ibarettir.”,
İnceleme dışı suça sürüklenen çocuk … Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim, benim babam olan… nalbur toptancısıdır, müştekinin iddia ettiği yerde de depomuz vardı, bu deponun anahtarı annemdedir, lazım olunca arada sırada ben anahtarı alırım, burada ben ve … Zubi zaman zaman nargile içeriz, deponun alt katında koltuk ve çekyat vardır, …’de bu depoya nargile içmeye gelmiştir, olay bundan ibarettir, ben kesinlikle… …’a cinsel saldırı yapılması için yer temin etmedim, anahtarı … …ve … Zubi’ye vermedim, benim olay ile ilgim yoktur, ben suçsuzum.”,
Mahkemede; “… Sokak’ta benim babamın işletmiş olduğu nalbur dükkanının alt katındaki depoda zaman zaman arkadaşlarımızla toplanıp oturup sohbet ediyoruz. 14/11/2011 tarihinden önce mağdur … depoya hiçbir şekilde gelmemişti. Mağdur ve diğer SSÇ’ler benim mahalleden arkadaşlarımdır, okul arkadaşı değiliz. Ben 14/11/2011 günü arkadaşım … ile dükkanda oturuyordum, …, …’ı telefonla çağırdı ve birlikte oturalım dedi, … geldi ve bir süre oturdu, işi olduğunu bahane ederek gitti. Muratcan gittikten sonra …, mağdur …’i telefonla çağırdı ve bir süre sonra… geldi, üçümüz birlikte dükkanda oturduk ve sohbet ettik, olağan dışı hiçbir şey olmadı, … ile ben nargile içtik, … hiçbir şekilde nargile içmedi. Ben SSÇ Muratcan ve …’nin mağdureye cinsel istismarda bulunmaları için depoyu tahsis ettiğim iddiasını kabul etmiyorum. Mağdure depoya bu gelişinden başka bir daha hiçbir şekilde gelmemişti.”,
Şeklinde beyanlarda bulunmuşlardır.
Suça sürüklenen çocuk … 28.12.2011 tarihinde Savcılıkta; “Hakkımda başvurusu olan… …Teke benim okuldan sınıf arkadaşımdır. Yine … de sınıf arkadaşımdır. Bana okumuş olduğunuz ifadede geçtiği şekliyle … ile aramızda hiçbir arkadaşlık yoktur, ifade ettiği gibi hiçbir şekilde benim evime gelmiş değildir. Neden bu şekilde cinsel saldırıda bulunduğum yönüyle bir başvurusu oldu bilmiyorum, hiçbir husumetimiz yoktur. Benim kullandığım cep telefonu numarası 05xx 8xx5xx9’dur. …’nin varsa kullandığı telefon numarasını bilmiyorum, Ben kesinlikle … ile telefon görüşmesi yapmadım. Bizim evimiz… lojman duraklarının yakınındadır, hiçbir zaman… … bizim oturduğumuz eve gelmemiştir. … … tamamen bana iftira atmaktadır, hiçbir husumet olmadığı halde neden bu şekilde davrandığını bilemiyorum, rızayla ya da zorla aramızda hiçbir cinsellik geçmemiştir. Yaklaşık 1 aylık dönemde okul içerisinde kim olduğunu hatırlamasam da… …’un bir başkası ile arkadaşlığı konuşulmaktaydı. Ancak bu kişi kesinlikle ben değilim. Ben yeterince olgun bir insanım, ne ile suçlandığımı anladım ancak suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum, ben böyle bir suç işlemedim. Savunmam bundan ibarettir “,
28.12.2011 tarihinde adli kontrol talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “… … benim sınıf arkadaşımdır. Kendisini tanırım ancak daha önce bir flört manasında bir arkadaşlığım yoktur. Kendisini kesinlikle evime çağırmadım. Evime geldiğini kabul etmiyorum. Evimin içini tarif etsin o zaman. Neden bu şekilde bana iftira attığını bilmiyorum. Bu kız bana aşık herhalde bir de ailesinin bana zıtlığı var. Bu iftiradan 2 hafta kadar önce kızın anket defterine 2 kişi ağza alınmayacak şeyler yazmışlar. Birinin altında isim vardı, diğeri isimsizdi. Öğretmenler benim yazılarımla bu defterdeki yazıları karşılaştırdılar. Ben suçsuz çıktım ama ailesi benden şüphelendi. Dün okulda suçsuz olduğum anlaşıldı. Herkese cezası verildi, bu kız da kınama cezası aldı.”,
23.01.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim, aynı sınıfta okuduğum arkadaşlarım . bir gün bana telefon açarak beni depoya çağırdı, ben de gittim, bu depoda …ve … vardı burada nargile içiyorlardı, ancak ben müşteki olan… …’u burada hiç görmedim, kendisi ile oturmadım, kendisi ile ilgi ve alakam hiç olmadı, beraber nargile içmedim, kendisini hiç görmedim, ben üzerime atılı suçların hiçbirini kabul etmem, kimseyi depoya çağırmadım, burada cinsel ilişkiye girmedim, ben müşteki… …’u kendi telefonumdan veya başka bir telefondan kesinlikle aramadım, benim olay ile ilgim yoktur, ben suçsuzum.”, sorulması üzerine; “Ben hatırlayamadım bir vakitte arkadaşım olan . ile birlikte müştekinin evine gittiğim doğrudur, dedesi bizi dışarıda gördü, biz mecburen içeriye girdik, bunun üzerine dedesi kapıyı üzerimize kilitledi ve babasını çağırdı, daha sonra müşteki… …’un dedesi kapıyı çalınca biz de banyoya kaçtık, dedesi içeri girerek bizi banyoda gördü, ben kaçmak istedim kaçamadım, müştekinin babası bizi içeri kilitledi, daha sonra müştekinin dedesi müştekinin babasını çağırdı, …’nin babası geldi, kapıyı biz açtık, müştekinin babası bize kızı ile cinsel ilişkiye girip girmediğimizi sordu, biz de böyle bir şey olmadı dedik, bizim amacımız okul defterini almaktır dedik, daha sonra müştekinin babası 1 gün sonra okula gelerek bizden şikayetçi oldu, babası daha sonra yaptığı araştırmada… …’un bazı erkeklerle görüşmelerini defterde bulmuş, okul idaresine beni şikayet etti, okul bu konu ile ilgili olarak… …’a ve diğer bazı kişilere ceza verdi, 1 gün sonra da beni emniyete ve savcılığa şikayet etmişler, benim olay ile ilgim yoktur, bu kişi sınıfta arkadaşlarıma ben …’ı seviyorum, benimle birlikte olduğunu herkese yayıyormuş, platonik olarak bana aşık olduğunu beyan ediyormuş, bu hususu sınıfta arkadaşımız … bilmektedir, ben kimse ile cinsel ilişkiye girmedim, üzerine atılı hiç bir suçu kabul etmem.”,
23.01.2012 tarihinde tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Ben de üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, mağdur benim sınıf arkadaşım olur ancak kendisiyle fazla bir samiyetim yoktur. Sonradan … isimli arkadaşımdan … beni kastederek ‘İstese de istemese de sonuçta ben onunla birlikte olacağım.’ şeklinde söylediğini bana …anlatmıştı. Ben kendisi ile ilgilenmediğim için muhtemelen benim hakkımda bu şekilde suçlamalarda bulunmuş. Ben kendisiyle kesinlikle ne rızası ne de zorlama sonucu ilişkiye girmedim. … daha önce başka erkek arkadaşları olduğunu biliyordum. Okul idaresi tarafından yapılan soruşturma sırasında … günlüğünde bir başka arkadaşı ile ilgili olarak kendisiyle bir ilişkiye girme teklifinde bulunduğu yönünde bazı şeyler yazılı olduğunu da okul idaresi tarafından söylenmişti, hatta… …da bu tahkikat sırasında ceza da verilmişti, eğer kendisinin bakire olmadığı yönünde rapor verilmişse buna sebebiyet veren ben değilim. Diğer arkadaşlarla birlikte nargile içmek için … yerine ben de daha önce gittim ancak benim gittiğim zaman… … orada yoktu, ben… Nurla aynı ortamda bulunmadım, kendisi bizim evimize de hiç gelmemiştir, evlerinde dedesine yakalanma olayımız ise arkadaşım Taylan ile giderken Melisten defter almak için evlerine uğramamızı istemesi sonucudur. Biz beklerken dedesi gelince… … paniklemişti ve bizim içeri girmemizi istemesi nedeniyle biz de içeri girip saklanmıştık, o gün dahi … isteği üzerine evlerine gitmiştik, ben yaklaşık bir senedir babam Lütfi Yıldız adına kayıtlı olan 0 5xx8xx5xx9 numaralı telefon hattını kullanıyorum, kesinlikle üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.”,
Mahkemede; “Mağdur benim ilköğretim 6. sınıftan beri arkadaşımdır. 7 ve 8. sınıflarda aynı okuldaydık ancak ayrı sınıflardaydık, ben mağdura iddianamede açıklandığı gibi hiçbir şekilde organ sokmak suretiyle cinsel istismarda bulunmadım, okul kayıtlarına bakılabilir. Sebebini bilemiyorum ancak mağdur …’yi okulda rahatsız eden birçok kişi vardı. Suçlamayı kabul etmiyorum.”, mağdurun kendisine iftira etmesi için bir neden bulunup bulunmadığının sorulması üzerine; “Taylan isimli arkadaşımla mağdur …’den defter almak için onun evine gittiğimizde oturduğu katı bilemediğimizden apartmanın girişindeki birçok kapı ziline basıp yukarı çıktık ve dedesi de aynı binada oturuyormuş, dedesi seslenince mağdur bizi içeri aldı ve daha sonra dedesi bizi içeride gördü ve daha sonra babası geldi ve babası bizi dışarı çıkarttı, sonra da mağdurun günlük defterine bakmışlar ve bazı yazıların bana ait olduğunu söylemiş, bu durum okul idaresine bildirildi edebiyat öğretmeni inceleme yaptı ve ben ceza almadım, başka öğrenciler ceza aldı, kanaatimce mağdur günlükteki bazı yazıların bana ait olduğunu söylemesi üzerine iftira edildiğini zannediyorum.”,
Suça sürüklenen çocuk … 12.01.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim. Olay günü yani 15/11/2011 günü arkadaşım olan … …benim kullandığım 0 5xx 4xx0xx3 numaralı telefonumu istedi. Benden kız arkadaşı olan… Nuru arayacağını bildirerek kanka telefonunu ver kızı arayacağım dedi. Ben de kendisine telefonunu teslim ettim. Ancak kendisi… Nuru aradı. Yaklaşık iki dakika görüşme devam etti. Ben ne konuştuklarını duymadım ama arkadaş olduklarını biliyorum. Ancak ben … Canın … ile cinsel ilişkiye girip girmediğini bilmiyorum, görmedim. Ben kendilerini kameraya çekmedim. …… da giderek görüntülerin var sana istersen şantaj yaparım demedim. Benim olayla ilgim yoktur. Müştekiye de kesinlikle senin bende görüntülerin var istersem sana şantaj yaparım demedim. Ben suçsuzum.”,
23.01.2012 tarihinde Savcılıkta; “Ben yukarıda belirttiğim adreste ikamet ederim, arkadaşım olan … ile zaman zaman bir araya gelir nargile içerdik, yanımızda … ve arkadaşımız …’da bulunurdu, arkadaşımız… ise bu sohbetlere katılmazdı, biz … ile birlikte …’nun babasına ait olan bu dükkana gider, burada alt kattaki çekyat ve koltuklarda oturur ve nargile içerdik, …nın babası toptancıdır, olayın geçtiği iddia edilen yer ise bir nalburdur, nalburun altında koltuklar ve çekyatlar vardır, burada biz nargile içerdik, bu dükkanda nargile bulunur, …nın babası olan… ile beraber nargileleri aldık, … yeri sahibinin de bu olaydan haberi vardır, biz sadece nargile içiyorduk, bunun dışında benim müşteki olan … ile herhangi bir cinsel birlikteliğim olmamıştır, … …veya başka bir kişinin … ile cinsel ilişki yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum, ben suçsuzum, müştekinin anne ve babası beni arayarak ve beni evlerine çağırarak, … …hakkında gizli tanıklık yap, yoksa seni de bu işin içine sokarız dediler, senide yakarız dediler, benim olay ile ilgim yoktur, suçsuzum.”,
Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; “Üzerime atılı suçlamayı biliyorum, suçlamayla ilgili olarak bugün Cumhuriyet Savcılığında da ayrıntılı ifade verdim bu ifademi de tekrar ediyorum. Ben mağdur .yi okuldan arkadaşım olması nedeniyle tanırım, diğer şüpheli … …ı çok yakın arkadaşım olması nedeniyle tanırım. Okulda öğrenciler arasında ‘… .la . … yatmış.’ şeklinde bazı konuşmalar benim de kulağıma geldi, hatta bunları duyunca ….la konuştum, kendisi böyle bir şey olmadığını bana söyledi ve kendisine güvenip inandığım için de konunun üzerine gitmedim. İfadelerimde belirttiğim toplanarak nargile içtiğimiz yere de . … bir kere geldi, zaten 10-15 dakika durdu, bundan bir süre önce … .la ilgili suçlamada bulunulduktan sonra . annesi beni evlerine çağırdı, yanımda arkadaşım .Orun da olduğu halde… Nurların evine gittik ve .un annesi … .la . … arasında bir şey olup olmadığı hususunda bana da sorular sordu ve … …aleyhine ifade vermemi hatta yargılama sırasında beni gizli tanık olarak göstereceklerini söyledi. … da bunlara şahit olmuştur. Bir gün sonra da … babası kendi cep telefon numarasından benim kullanmakta olduğum 0 5xx4xx0xx3 numaralı telefonumu aradı, aynı şeyleri o da bana söyledi, ben onların istediği gibi ifade vermeyeceğimi söylediğimde ‘Senin de başın yanacak.’ diye beni tehdit ettiler ve düşünceme göre de bu nedenle benim hakkımda da suçlamalarda bulunuyorlar. Ben kesinlikle … …ile… … arasındaki ilişkiyi kaydetmiş değilim, böyle bir kaydı kullanarak… Nuru tehdit edip onunla ilişkiye girmiş değilim.”,
Mahkemede; “Öyle bir şey olmadı, başka söyleyeceğim bir şey yoktur.”, sorulması üzerine; “Ben mağdur … ile ilköğretimden beri aynı okulda öğrenciydim ve onun ailesi beni sevmiyordu. …’ın… … ile cinsel ilişkiye girdiğini iddia ettiler, öyle bir şey yoktu. …’ın cinsel ilişki konusunda mağdur …’in annesi beni evlerine çağırdı, ben de evlerine gittim, benden …’ın cinsel ilişkiyi gerçekleştirdiği konusunda ifade vermemi istediler, ben de böyle bir şey olmadığı için öyle ifade veremem dedim, bunun üzerine mağdurun annesi ‘Seni de olayın içine katarım.’ dedi, ertesi gün mağdurun babası aradı ‘Polisi kapına getireceğim, seni de bu olayların içine koyduracağım.’ dedi. Mağdurla internet ortamında facebook isimli sitede konuşurken beni birkaç kez evine çağırdı. Bunlardan ilk ikisinde aramızda sohbet oldu ancak son gidişimde tarihi kesin olarak hatırlayamıyorum ama okullar henüz yeni başlamıştı, 2011 yılının Eylül ayı civarı olabilir, eve gittikten sonra birden mağdurla öpüşmeye başladık, daha sonra mağdur içeriye bilgisayarına bakmaya gittiğinde ben tahrik olduğum için mastürbasyon yaparak spermlerimi boşalttım.”, daha önce kanepenin üzerine menilerini boşalttığına ilişkin açıklamada bulunmadığının anlaşılarak sorulması üzerine; “Ben korktum ve bu olayların bu aşamaya geleceğini düşünmemiştim, korkumdan az önce açıkladığım hususu Cumhuriyet Savcılığındaki savunmamda bildirmemiştim.”,
Şeklinde savunma yapmışlardır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1- Suça sürüklenen çocuk … hakkında TCK’nın 103. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı;
Suç ve hüküm tarihlerinde yürürlükte bulunan hâliyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi;
“1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, … hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur” şeklindedir.
Maddenin uyuşmazlıkla ilgili dördüncü fıkrasında, cinsel istismarın on beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuğa karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi, cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Ancak bunun için, uygulanan cebrin en fazla kasten yaralama suçunun temel şeklini oluşturacak boyutta olması gerekir. Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, maddenin beşinci fıkrası uyarınca cinsel istismarın nitelikli hâlinin yanı sıra ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler de uygulanacaktır.
Uyuşmazlık konusunun açıklığa kavuşturulabilmesi için esasen Türk Ceza Kanununda bağımsız suç tipleri olarak düzenlenen ancak cinsel istismar suçunda daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâl olarak öngörülen tehdit ve cebir kavramları üzerinde durulmalıdır.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğüne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. (M.Emin Artuk- A.Gökcen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, …, 6. bası, s.100).
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için de mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (MAJNO, C.II, s.127; A.Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s. 517 ve 873)
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğüne göre, “zor, zorlayış” anlamlarına gelen cebir ise; suç olarak düzenlendiği TCK’nun 108. maddesinin gerekçesinde “kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecrî bir etki meydana getirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır.
Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Cebrin oluşması için mağdurun irade oluşturma ve iradi hareket serbestisini ihlale elverişli bir fiziki kuvvet kullanımı yeterlidir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, … Yayınevi, …, 2015, s. 387)
Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Suça sürüklenen çocuk …’nın 30.11.2011 tarihinde inceleme dışı suça sürüklenen çocuk …’nun babasına ait nalbur dükkânında ve bu tarihten üç gün sonra mağdurenin evinde olmak üzere mağdureyle iki kez vücuduna organ sokmak suretiyle cinsel ilişkiye girdiği konusunda bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla da herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Uyuşmazlık suça sürüklenen çocuk …’nın mağdureye karşı gerçekleştirmiş olduğu çocuğun nitelikli cinsel istismarı eyleminin zora dayalı olup olmadığı konusundadır.
Her ne kadar mağdure tüm aşamalarda, suça sürüklenen çocuk …’nın, elinde kendisinin suça sürüklenen çocuk … ile girdiği cinsel ilişkiye dair görüntü kayıtları olduğunu söyleyerek kendisiyle de ilişkiye girmesini istediğini ve bu tehditler nedeniyle iki kez suça sürüklenen çocuk …’nın cinsel istismarına maruz kaldığını iddia etmiş ise de; suça sürüklenen çocuğun, Facebook isimli sosyal medya sitesi aracılığıyla mağdureye göndermiş olduğu mesajların içeriğinden ve mağdurenin suça sürüklenen çocuğa yazmış olduğu cevaplardan, suça sürüklenen çocuk ile aralarında duygusal bir yakınlık bulunduğunun anlaşılması, mağdurenin okulda gebelik testi yaptığını öğrenen annesinin, özel bir hastanede mağdureyi muayene ettirmesi üzerine bakire olmadığının anlaşılması, annesinin bu durumun nasıl gerçekleştiğine dair sorular sorması üzerine hem annesine hem de 17.12.2011 tarihinde gerçekleşen müracaat sırasında resmî makamlara suça sürüklenen çocuk … ile zora dayalı olmaksızın gerçekleşen cinsel ilişkiyi anlattığı hâlde suça sürüklenen çocuk …’nın tehditle gerçekleştirdiğini iddia ettiği eylemlerinden söz etmemesi, yaklaşık 1 ay sonra 18.01.2012 tarihinde Savcılıkta alınan ek beyanında bu zora dayalı gerçekleştiğini iddia ettiği cinsel ilişkiyi aktarması, suça sürüklenen çocuk …’dan el konulan Toshiba marka 640 GB’lik hard disk ile Samsung marka cep telefonunun içeriğinde bulunan 8 GB’lik hafıza kartı ile sim kart üzerinde yapılan inceleme sonucunda soruşturma kapsamında değerlendirilebileceği düşünülen herhangi bir veriye ve log kaydına rastlanılmaması, mağdure hakkında Dr. … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli acil tıp asistanı ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından düzenlenen raporlarda zorla cinsel ilişkiye girildiğine dair bir tespitin bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde; suça sürüklenen çocuk …’nın mağdureye yönelik vücuda organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel istismar suçunu işlediğinin sabit olduğu ancak atılı suçu cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirdiğinin kesin ve açık bir şekilde ispat edilemediği dolayısıyla suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nun 103. maddesinin dördüncü fıkrasındaki artırım nedeninin uygulanmayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, bu uyuşmazlık konusu bakımından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
2- Suça sürüklenen çocuklar … …ve … …nın zora dayalı olmayan eylemlerinden dolayı ortaya çıkan katılan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmadan sorumlu tutulup tutulamayacakları;
Somut olayda, eylemlerin vücuda organ sokulmak suretiyle işlenmiş ve eylemler neticesinde mağdurenin ruh sağlığının bozulmuş olması nedeniyle, cinsel istismar suçunun hem nitelikli hâlinin, hem de neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâlinin bir arada gerçekleştiği görülmektedir.
765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161) 765 sayılı TCK’daki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’da haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi; “(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir. Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için, netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel istismar suçunda mağdurun ruh veya beden sağlığının bozulması, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir. (… Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınları, … 2011, 7. Bası, s. 407 vd.; … Emin Artuk-… Gökcen-A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, … Yayınevi, 8. Bası, … 2014, s. 361 vd;)
Cinsel istismar suçlarında, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlinin söz konusu olduğu ve gerek uygulamada gerekse öğretide kabul edildiği üzere ortada bağımsız bir suç bulunmayıp meydana gelen ağır neticeden dolayı cezanın ağırlaştırıldığı kabul edilmektedir. Mağdurun ruh sağlığının bozulması hâlinde, bağımsız ve müstakil ceza belirlenmesini gerektiren bir suç hâli bulunmayıp suçun temel şekline nazaran cezanın daha ağır belirlenmesini gerektiren bir artırım nedeni söz konusudur. Cezanın hesaplanmasında bu hâl diğer artırım nedeniyle birlikte gözetilecektir.
Kanunda beden veya ruh sağlığının bozulması kavramlarının tanımına yer verilmemiş olup Anayasa Mahkemesinin 26.02.2009 tarih ve 96-34 sayılı kararında da belirtildiği üzere; kanun koyucu burada, mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlini cinsel istismar suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörmüş ve bu kavramın her somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesini ise uygulamaya bırakmıştır. Beden veya ruh sağlığının bozulup bozulmadığı konusu, mağdurların yaşı, bedensel gelişim derecesi, ruhsal, sosyal ve kültürel yapılarına göre göreceli bir nitelik taşıdığından, söz konusu durumun her somut olayda ilgili uzmanların raporlarıyla ortaya konulması gerekmektedir.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için bu noktada neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçta taksir kavramı üzerinde de durulmalıdır.
TCK’nun 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirden söz edilebilmesi için hareketin iradi olması, sonucun istenmemesi, hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması ve sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması gerekmektedir. Başka bir anlatımla iradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi halinde de failin taksirinden söz edilemeyecektir. Neticenin öngörülebilir olup olmadığı ise failin yetenekleri, algılama gücü, tecrübeleri, bilgi düzeyi ve içinde bulunduğu koşullar dikkate alınarak belirlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Suça sürüklenen çocukların çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan cezalandırılmalarına karar verilen, oluş ve kabul yönünden bir uyuşmazlık bulunmayan olayda; vücuda organ sokulması suretiyle gerçekleştirilen eylemler sebebiyle mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu … Üniversitesi … Eğitim ve Araştırma Hastanesinin raporuyla belirlenmiş ise de; lise öğrencisi olan, henüz 15 yaşının içinde olup mağdureden 4 ay ve 8 ay küçük olan suça sürüklenen çocukların içinde bulundukları sosyal ortam, eğitim düzeyleri ve kişisel özellikleri gözetildiğinde, mağdure ile cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hâl olmaksızın cinsel ilişkiye girmeleri sonucunda mağdurenin ruh sağlığının bozulacağını öngöremeyecekleri ve TCK’nın 23. maddesi gereğince ortaya çıkan bu ağır neticede taksir derecesinde dahi kusurlarının bulunmaması sebebiyle cezalarının TCK’nın 103/6. maddesi kapsamında artırılamayacağı, ancak ortaya çıkan zararın TCK’nın 61. maddesi uyarınca cezanın bireyselleştirilmesinde dikkate alınması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, bu uyuşmazlık konusu bakımından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
Diğer taraftan, suça sürüklenen çocukların eylemlerinin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu oluşturması nedeniyle TCK’nın 103. maddesinde 6545 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişikliklerin suça sürüklenen çocuklar lehine sonuç doğurmadığı anlaşıldığından, bu konuda lehe yasa değerlendirmesi yapılmasına gerek görülmemiştir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; suça sürüklenen çocuklar … …ve … …nın zora dayalı olmayan eylemlerinden dolayı ortaya çıkan katılan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmadan sorumlu tutulmaları gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
3- Birinci ve ikinci uyuşmazlık konularında ulaşılan sonuçlara göre, çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçu bakımından dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği;
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan TCK’nın 103. maddesinin 2. fıkrası;
“Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş olup 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 59. maddesiyle bahse konu bent için öngörülen “sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırım “on altı yıldan aşağı olmamak üzere” olarak değiştirilmiş, 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 13. maddesi ile de suçun mağdurunun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek cezanın on sekiz yıldan az olamayacağı belirtilmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi;
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi, 5237 sayılı TCK’nun 66. maddesinde, çocuklar hakkında yaş gruplarına göre kademeli olarak daha kısa zamanaşımı süreleri getirilmiştir. Bu kapsamda 5237 sayılı TCK’nun 66/2. maddesindeki; “Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının… geçmesiyle kamu davası düşer” şeklindeki düzenleme ile 12-15 yaş grubunda bulunan çocuklar açısından zamanaşımı yetişkin sanıklara göre yarı oranında kısaltılmış bulunmaktadır. Aynı Kanun’un 67/4. maddesi uyarınca kesen bir nedenin bulunması hâlinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında açıkça vurgulandığı gibi, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Buna göre suç tarihlerinde 12-15 yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuklara atılı çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun yaptırımı TCK’nın 103/2. maddesinde sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüş olup aynı Kanun’un 66/1-d ve 66/2 maddeleri uyarınca suça sürüklenen çocukların yaşları da dikkate alındığında 7 yıl 6 aylık olağan ve 11 yıl 3 aylık kesintili zamanaşımına tâbidir.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 2011 yılı Kasım gerçekleştirilen eylemlerle ilgili olarak, zamanaşımını kesen son işlem suça sürüklenen çocuklar hakkında 23.05.2013 tarihinde verilen mahkûmiyet hükümleri olduğundan 5237 sayılı TCK‘nın 66/1-d ve 66/2. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 aylık asli zamanaşımı 23.11.2020 tarihinde gerçekleşmiştir.
Bu itibarla, itirazın değişik gerekçeyle kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme mahkûmiyet hükümlerinin, suça sürüklenen çocukların çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna ilişkin olarak gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK‘nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca hâlen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, suça sürüklenen çocuklar hakkındaki kamu davalarının düşmesine karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç karşısında, suç tarihinde on beş yaşından küçük suça sürüklenen çocukların on beş yaşından küçük katılan mağdureye yönelik cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hâl olmaksızın gerçekleştirdikleri eylemlerin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,

2) Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin 25.04.2019 tarihli ve 4913-9357 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3) … Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 23.05.2013 tarihli ve 184-146 sayılı mahkûmiyet hükümlerinin, suça sürüklenen çocuk … hakkında TCK’nın 103. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanma koşullarının bulunmadığının, cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı hâl olmaksızın on beş yaşından küçük mağdureye karşı nitelikli cinsel istismarda bulunan suça sürüklenen çocukların, zora dayalı olmayan eylemlerinden dolayı ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmadan sorumlu tutulamayacaklarının gözetilmemesi isabetsizliklerinden ve ulaşılan bu sonuç karşısında gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından açılan kamu davalarının 5237 sayılı TCK’nın 66/1-d, 66/2 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
4) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede birinci ve üçüncü uyuşmazlık konuları bakımından oy birliğiyle, ikinci uyuşmazlık konusu bakımından oy çokluğuyla karar verildi.