YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/646
KARAR NO : 2023/200
KARAR TARİHİ : 05.04.2023
İtirazname No : 2015/371814
YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 13. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ : BURSA 3. Çocuk
SAYISI : 614-408
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar … ve …’ın iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/2-4, 119/1-c, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca ayrı ayrı olmak üzere 1 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 06.11.2019 tarih ve 9492-16161 sayı ile; “…Caminin bir bütün hâlinde ibadet yeri olduğu, cami içerisindeki imam ve müezzin odalarının da cemaatin kalabalık olduğu dönemlerde, özellikle cuma ve bayram namazlarında ibadete açıldığının anlaşılması karşısında, cami içerisindeki imam ve müezzin odalarının, bu suçta korunan hukuki değer de gözönüne alınarak iş yeri olarak kabul edilemeyeceği ve iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden müsnet suçtan beraatleri yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” isabetsizliğinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Daire Üyeleri A. Atılğan ve B. Bağcı; “İş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun, fiilin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan iş yerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde oluşacağı, olay yerinin Bursa Gürsu Yenidoğan…… de bulunan bahçe duvarı ile çevrili Halil İbrahim Camiinin, ilk girişten sonra ayakkabıların konulduğu kısmın sol tarafında pimapenle kapatılıp kilitlenerek muhafaza altına alınan, imamın özel eşyası ve değerli eşyanın konulduğu, imamın çalışmalarını yaptığı yer olduğu, camide namaz kılınacak yer bulunması durumunda, sadece bayram namazı ve cuma namazlarında imamın izin verdiği kişilerin nezaretinde başkalarının da namaz kıldığı, bu zamanlar dışında namaz kılınan yer olmadığı, cami bütün hâlinde ibadet yeri olarak değerlendirilse de ayrılan ve kilitlenerek kapatılan yerlere girmenin ve bu yerlerde ibadet etmenin mümkün olmadığı, olay tarihi ve saati olan 27 Ağustos 2015 günü saat 22:13 itibarıyla Bursa’da güneşin saat 20:44′ te battığı, yatsı namazından sonra caminin cemaatle namaz kılınan kısmının kapalı olduğu, suça sürüklenen çocukların ayakkabıların konulduğu caminin girişine geldikleri, kamerayı fark etmeleri üzerine yüzlerini kapatmaya çalışarak sol taraftaki imam odasının pimapen kapısını kırıp içeriden sadaka kutusunu aldıklarının anlaşılmasına göre, suça sürüklenen çocukların geceleyin iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçunu işledikleri sabit olup mahkemenin bu yöndeki mahkûmiyet kararı yerindedir.” açıklamasıyla karşı oy kullanmışlardır.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 21.11.2019 tarih ve 371814 sayı ile; “…Sanıklar hakkında iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun da ayrıca oluşmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Zira, 5237 sayılı TCK’nın temel kabulü ve özellikle hırsızlık suçlarında 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik dikkate alındığında hırsızlık suçu yanında mala zarar verme ve konut (iş yeri) dokunulmazlığının ihlâli suçlarının da ayrıca oluştuğu doktrin ve uygulamada istikrarlı bir şekilde kabul görmüş ve uygulama da bu şekilde yerleşmiştir. Dosyamıza konu olan yargılamada sanıklar, saati kesin olarak tesbit edilemeyen ancak namaz vakti olmadığı anlaşılan gece saatlerinde camiye girerek caminin içerisinde ayrı bir oda olarak imam tarafından kullanılan ve kapısı kilitli tutulan odanın kapısını kırarak içeri girmiş ve suça konu kutuyu çalmıştır. İmam odası olarak kullanılan bölümün kapısının kilitli ve ibadet yapılan yerden ayrı bir bölüm olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.Caminin ibadete mahsus olan bölümleri herkesce malum olup imamın, namaz kıldırmadığı veya cemaat bulunmadığı zamanlarda görevinin diğer gereklerini yerine getirmek için burayı iş yeri olarak kullandığı izahtan varestedir…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 04.12.2019 tarih, 12712-17652 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
Özel Dairece, sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin miktar bakımından reddine; hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ise bozulmasına karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur …’nin, müezzini olduğu Halil İbrahim Camiinden hırsızlık yapıldığı yönünde müracaatta bulunması üzerine soruşturmaya başlanıldığı,
Kamera izleme tutanağında; iki erkek şahsın 27.08.2015 tarihinde saat 22.13’te bahse konu caminin giriş kapısına geldikleri, kamerayı fark etmeleri üzerine şapka ve elleriyle yüzlerini gizlemeye çalıştıkları, bu esnada ellerinde herhangi bir şey olmadığı, görüntülerden çıkan şahısların aynı gece saat 22.35 sıralarında camiden ayrılmakta olduklarının ve şahıslardan birinin elinde kutuya benzer bir cisim olduğunun görülerek şahısların haklarında benzer suçlardan işlem yapılan … ve … olduğu bilgilerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur aşamalarda; 28.08.2015 tarihinde sabah saatlerinde camiye gittiğinde caminin üst katında bulunan ve Kur’an kursu olarak kullanılan yerin penceresinin zorlanarak içeriye girildiğini, alt katta bulunan ve girişe göre sol tarafta olan müezzin odasının pimapen kapısının sert bir cisimle zorlanıp odadaki içinde 50 TL madeni para bulunan sadaka kutusunun çalındığını, cemaatin kalabalık olduğu zamanlarda burada da ibadet edildiğini beyan etmiştir.
Sanıklar aynı yöndeki ifadelerinde; kamera görüntülerindeki şahısların kendileri olduklarını, atılı suçlamayı kabul ettiklerini, kovuşturma aşamasında mağdurun zararını karşıladıklarını savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Türk Ceza Kanunu’nun “Konut dokunulmazlığının ihlali” başlıklı 116. maddesinin birinci fıkrası; “Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”, ikinci fıkrası ise; “Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan iş yerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunu düzenleyen ikinci fıkrasının gerekçesinde; “Birinci fıkrada tanımlanan fiillerin açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan iş yeri ve eklentileri hakkında işlenmesi ayrı suç olarak tanımlanmıştır. Bu fıkranın uygulanmasında, birinci fıkrada söz konusu olan koşullar aranacaktır. Niteliği itibarıyla açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi alışılmış, mutat olan yerler dışında kalan yerlere rıza bulunmaksızın girilmesi bu suçu oluşturacaktır. Avukatlık bürosu ve özel muayenehane izinle girilmesi gereken yerlere örnek olarak gösterilebilir. Keza herkesin herhangi bir koşulu yerine getirmeksizin girebileceği yerlere, söz gelimi süpermarketlere, dükkânlara, mağazalara, halka açık olmadıkları zamanlarda, mesela mesai saatleri dışında rıza hilafına girilmesi hâlinde de bu suç oluşacaktır. Zira hak sahipleri bu gibi yerlere isteyenin girmesi hususunda daha başlangıçta rızalarını örtülü olarak açıklamış sayılırlar.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Konut ya da iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunun maddi unsuru, bireyin konutuna, iş yerine ya da eklentisine rızasına aykırı olarak girmek veya rıza ile girdikten sonra rızaya aykırı olarak çıkmamak şeklinde seçimlik olarak belirtilmiş olup girmek hâlinde icrai, çıkmamak hâlinde ise ihmali bir hareket söz konusudur.
Gelinen aşamada iş yeri kavramı üzerinde de durulmalıdır.
Türk Ceza Kanunu’nda iş yeri kavramının tanımı yapılmamış, bu kavramlardan ne anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun ikinci maddesine göre iş yeri; işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tanımlanmış; aynı maddenin ikinci fıkrasında işverenin iş yerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçların da iş yerinden sayılacağı; üçüncü fıkrada da iş yerinin, iş yerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütün olduğu belirtilmiştir.
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde iş yeri; “bir görevin yapıldığı yer, işçinin iş sözleşmesine göre çalıştığı yer” olarak tanımlanmış, öğretide; “esas olarak belirli bir zaman dilimi içinde ya da sürekli, sınaî, sanatsal, bilimsel ve benzeri amaçlara hizmet eden, sabit ya da sabit olmayan kapalı işletme veya satış yerleri” şeklinde açıklanmıştır (Serap Keskin Kiziroğlu, Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçu, Birinci Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, s. 68).
Kural olarak iş yerleri; sahibi ya da çalışanlarının iznine ihtiyaç duyulmaksızın, zımni bir rızanın varlığı kabul edilerek herkesin girebileceği ve sunulan hizmeti alabileceği lokanta, dükkân, mağaza, manav, kasap, alışveriş merkezi, tiyatro, kahvehane, hastane, banka şubesi, sinema, okul gibi yerlerdir. Belirtilen yerlere halka açık bulundukları sırada veya mesai saatleri içinde girilmesi suç teşkil etmeyecektir. Ancak girildikten sonra iş yeri sahibi ya da çalışanların çıkılması konusundaki uyarılarına rağmen içeride kalmaya devam edilmesi veya kapandıkları ya da çalışmaya ara verdikleri saatte örneğin, öğle saatlerinde veya açılmadan önce girilmesi durumunda iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçu oluşacaktır.
Açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olmayan şirket binası, doktor dinlenme odası, avukatlık bürosu, iş yerlerinin üretim yapılan atölyesi veya lokantaların mutfak kısmına girilmesi konusunda kural olarak iş yeri sahibinin rızasının bulunmadığı varsayılır. Bu nedenle açık bir rıza bulunmadan söz konusu yerlere girilmesi, iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturabilecektir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanıklar … ve …’ın 27.08.2015 tarihinde saat 22.15 sıralarında mağdurun müezzini olduğu Halil İbrahim Camii’nin penceresini sert bir cisimle açarak içeri girdikleri, girişe göre sol tarafta olan müezzin odasının pimapen kapısını da sert bir cisimle zorlayıp odada bulunan ve içinde 50 TL madeni para olan sadaka kutusunu çaldıkları olayda; camilerin, bireylerin ya da cemaat gibi bir topluluğun, bağlılık, saygı veya dini çalışma yapmak için bir araya geldikleri, özel olarak tasarlanmış yapı ya da alan oldukları, iş yeri tanımına uygun şekilde camide herhangi bir mal veya hizmet üretilmediği, caminin, ticari, sınaî, sanatsal, bilimsel ve benzeri amaçlara hizmet eden bir işletme ya da satış yeri olmadığı, bu nedenle iş yeri niteliği taşımadığı anlaşılmakla birlikte, suça konu odanın, normal zamanda cemaat tarafından kullanılmadığı ancak belli vakitlerde mağdurun rızası ile ibadete açılması nedeniyle ibadet yerinden ayrılarak özel bir alan hâline dönüştürüldüğü hususu dikkate alındığında, mağdurun, kişisel eşyasını koyduğu, ibadet saatleri dışında dinlendiği ve görevinin gereklerini yerine getirmek üzere çalışma yürüttüğü, kapı ve duvar ile çevrilip kilitlenerek açık bir rıza bulunmaksızın başkalarınca girilmesi engellenen bu yerin iş yeri kapsamında bulunduğu ve atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluştuğu kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı …; “Çoğunluk ile oluşan görüş farklılığı, sanıkların hırsızlık yaptıkları yerin iş yeri olarak kabul edilip edilmeyeceğine ilişkindir.
Türk Ceza Kanunu’nda iş yeri kavramının tanımı yapılmamış olmakla birlikte 4857 sayılı İş Kanunu’nun ikinci maddesinde iş yeri, ‘işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim’ olarak tanımlanmış, aynı maddenin ikinci fıkrasında işverenin iş yerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve ayni yönetim altında örgütlenen yerlerle dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi eklentiler ve araçların da iş yeri sayılacağı ifade edilmiştir.
Öğretide ise iş yeri, ‘esas olarak belirli bir zaman dilimi içerisinde ya da sürekli, sınaî, sanatsal, bilimsel ve benzeri amaçlara hizmet eden, sabit ya da sabit olmayan kapalı işletme veya satış yerleri’ şeklinde açıklanmıştır.
Uygulamada açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutad olmayan yerlere rızaya aykırı olarak girilmesi veya iş yerinin terk edilmesinin istenilmesine rağmen orada kalınması halinde iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunun oluşabileceği kabul edilmiştir.
Özel Dairenin kabulüne göre cami içerisindeki imam ve müezzin odaları cemaatin kalabalık olduğu dönemlerde ibadete açılmaktadır. Dosya kapsamından, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ibadet yeri olarak kullanılan caminin bir bölümünün imam ya da müezzin için ‘iş yeri’ olarak tahsis edildiğine dair bir karar bulunmadığı, suça konu yerin, cami imamının inisiyatifi doğrultusunda ihtiyaç olduğunda ibadet yeri olarak diğer zamanlarda ise şahsi eşyanın konulduğu yer şeklinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Suç ve cezada kanunilik ilkesi modern anayasaların kabul ettiği en temel haklardandır. Bu ilke, Anayasanın 38 ve TCK’nın 2. maddelerinde ‘Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden cezalandırılamaz; kimseye suç işlediği zaman da kanunda o suç için konulmuş olandan daha ağır bir ceza verilemez.’ şeklinde ifade edilmiştir. Öğretide kanunilik ilkesinin beş ayrı sonucu olduğu belirtilerek bunlar, kıyas yasağı, örf ve adetlerle suç yaratma ve cezayı ağırlaştırma yasağı, idarenin düzenleyici işlemlerde suç ve ceza koyma yasağı, geçmişe yürütme yasağı ile suç ve cezaların belirsizliği yasağı şeklinde sıralanmaktadır.
Kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınabilmesi için ‘suçların yazılı, kesin, sonuçları önceden kolayla öngörülebilir biçimde kanunla belirlenmesi’ ilkesi benimsenmiştir. Belirlilik, kanunilik ilkesinin önemli bir unsurudur. Zira kanunlar, yalnızca uzmanları için değil herkes için yapılmakta bu yüzden dili açık, kesin, anlaşılır, kolaylıkla ulaşılabilir olmalı, onun sözcüklerine herkes farklı anlamlar vermemelidir.
Ceza kanunlarında kıyas yasağı da kanunilik ilkesinin bir sonucudur. Ceza hukuku kuralının yorumlanması mümkün olmakla birlikte yorumda kıyas yöntemine başvurulamayacaktır. Dolayısıyla ceza kuralının genişletilmesi bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Yetkili merci tarafından ibadethane içindeki bu alanın iş yeri olarak tahsis edilmemiş olması karşısında, cami görevlilerinin kendi inisiyatifleri ile fiilen oluşturdukları ve zaman zaman şahsi amaçlarla kullandıkları bu yerin, yasal anlamda iş yeri kapsamında sayılmasının suç ve cezadaki kanunililik ilkesine aykırılık oluşturacağı kuşkusuz olduğundan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmek mümkün olmamıştır.” açıklamasıyla,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “Dosya kapsamına göre, olay tarihinde suça sürüklenen çocuklar … ve …’ın saat 22.15 sıralarında Halil İbrahim Camii’nin penceresini sert bir cisimle açarak içeri girdikleri, yine sert bir cisimle camiinin içerisinde imamın kullandığı odanın kapısını kırarak açtıktan sonra odada bulunan sadaka kutusundaki 50,00 TL parayı alarak ayrıldıkları anlaşılmaktadır.
Yerel Mahkeme hırsızlık ve mala zarar verme suçları yanında cami içerisinde imamın kullandığı odanın kapısının kırılarak içeri girilmesi nedeniyle iş yeri dokunulmazlığını bozma suçundan da suça sürüklenen çocukların mahkumiyetine karar vermiş, Daire ise iş yeri dokunulmazlığının ihlâl suçunun yasal unsurlarının oluşmayacağı gerekçesiyle bozulmasına karar vermiştir.
Camii ibadet yeri olup bir iş yeri niteliğinde değildir. Camii içerisinde imamın kullanımına tahsis edilmiş odanın iş yeri kabul edilmesi hukuken mümkün gözükmemektedir. İmam, camiye gelen cemaate namaz kıldırmakla görevli olan bir kamu görevlisidir. Kamu görevlisi olan imamın camii içerisinde bir odayı kullanması, imamın iş yeri olduğu anlamı taşımaz. İmamın iş yeri, camiinin bizatihi kendisidir. Çoğunluğun görüşünün kabul edilmesi, kamu kuruluşlarındaki çalışanların odalarına girilmesi hâlinde ayrıca girilen oda sayısınca iş yeri dokunulmazlığı suçunun kabulünü de doğuracaktır. Örneğin, Yargıtay’a hırsızlık amacıyla girmiş bir sanığın ayrıca Yargıtay üyelerinin odalarına girmeleri hâlinde, üyeler açısından iş yeri olan Yargıtay binasının tamamına girmekle oluşan iş yeri dokunulmazlığı dışında, girdiği üye odası kadar iş yeri dokunulmazlığı suçundan da mahkûm edilmesi gibi garip sonuçlara neden olacaktır. Kaldı ki, kamu kurumlarında çalışanların iş yeri, kamu kurumunun bizatihi kendisi olup çalışanlara tahsis edilen odalar ise iş yeri niteliğinde olmayıp hizmet için tahsis edilmiştir. Tüm bu anlatılanlar karşısında, imama camii içerisinde hizmet için tahsis edilen oda imamın iş yeri olmayıp imamın iş yeri bizatihi camii olduğundan ve camii de iş yeri niteliğinde bulunmadığından Yargıtay 13. Ceza Dairesinin iş yeri dokunulmazlığı suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığına ilişkin kararı yerinde olup Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının reddine karar verilmesi gerekir.” görüşüyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi de; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 06.11.2019 tarihli ve 9492-16161 sayılı bozma ilamının (1) numaralı bendinde yer alan bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- 23.07.2016 tarihli ve 29779-2 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6723 sayılı Kanun’la 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’na eklenen Geçici 15. maddenin 12. fıkrasına dayanılarak 05.11.2020 tarihli ve 31295 sayılı Resmî Gazete’de yayımı tarihinden 10 gün sonra yürürlüğe giren Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 03.11.2020 tarihli ve 245 sayılı kararı ile Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 01.12.2020 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan tüm işlerin Yargıtay 6. Ceza Dairesine devrine karar verilmesi nedeniyle, Yerel Mahkemece sanıklar hakkında iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik uygulamanın denetlenmesi amacıyla dosyanın Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.03.2023 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından 05.04.2023 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.