Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2019/636 E. 2022/557 K. 15.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/636
KARAR NO : 2022/557
KARAR TARİHİ : 15.09.2022

Mahkemesi:Ağır Ceza

Oluşa ve dosya kapsamına göre; …’nin, sanık …’a ‘senden hoşlanıyorum, seninle birlikte olmak istiyorum’ diyerek sanığı sol kolundan tutup kendisine doğru çektiği, sanığın da kabza kısmı 10 cm, kesici kısmı 8 cm olan bıçağı şiddetli bir şekilde…’nin karın bölgesine vurmak suretiyle ince bağırsakta triets ligamentinden itibaren 60-120-200-220 cm mesafelerde yaralanmaya, abdominal aortada kesiye neden olacak şekilde yaraladığı, …’nin kaldırıldığı hastanede tedavi görmekte iken 01.11.2012 tarihinde öldüğü, otopsi raporuna göre, maktulün ölüm sebebinin iç organ ve büyük arter yaralanması sonucu gelişen komplikasyonlara bağlı solunum ve dolaşım durması olduğunun anlaşıldığı olayda,
Hedef alınan vücut bölgesi, darbenin şiddeti, kullanılan aletin elverişliliği, yaranın yeri ve niteliği dikkate alındığında, sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu ve kasten insan öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği hâlde, suç niteliğinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
… 1. Ağır Ceza Mahkemesi 10.02.2015 tarih ve 296-41 sayı ile; yeni bir gerekçeyle direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Ceza Genel Kurulunca 29.03.2016 tarih ve 2015/1-450-148 sayı ile;
“…. 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 10.02.2015 gün ve 296-41 sayılı direnme kararı yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılabilmesi amacıyla Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine” karar vermiştir.
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 1 Ceza Dairesince 10.10.2018 tarih ve 4877-4057 sayı ile;
“…Oluşa ve dosya kapsamına göre, maktul …’nin, sanık …’a ‘Senden hoşlanıyorum, seninle birlikte olmak istiyorum’ diyerek sanığı sol kolundan tutup kendisine doğru çektiği, sanığın da çantasından çıkardığı kabza kısmı 10 cm, kesici kısmı 8 cm olan bıçağı şiddetli bir şekilde…’nin karın bölgesine vurmak suretiyle ince bağırsakta triets ligamentinden itibaren 60-120-200-220 cm mesafelerde yaralanmaya, abdominal aortada kesiye neden olacak şekilde yaraladığı, …’nin kaldırıldığı hastanede tedavi görmekte iken 01.11.2012 tarihinde öldüğü, otopsi raporuna göre, maktulün ölüm sebebinin iç organ ve büyük arter yaralanması sonucu gelişen komplikasyonlara bağlı solunum ve dolaşım durması olduğunun anlaşıldığı olayda,
Hedef alman vücut bölgesi, darbenin şiddeti, kullanılan aletin elverişliliği, yaranın yeri ve niteliği dikkate alındığında, sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu ve kasten insan öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği halde, suç niteliğinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması”, isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir,
… 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 29.01.2019 tarih ve 456-32 sayı ile;
“…Sanık ile maktul arasında öldürmeyi ya da yaralamayı gerektirir hiçbir husumet bulunmayıp tam aksine olay öncesinde sanığın, maktul ve tanıklar ile birlikte alkol alarak …, … ve … illerinde ve çevresindeki çeşitli yerlerde gezmiş olmaları, sanığın maktul ile birlikte alkollü içecek almak amacıyla tanıkların yanından ayrıldıkları, dönüş yolunda maktulün, akrabalarına ait, kimsenin bulunmadığı, bağ evlerinin olduğu bölgede motosikleti durdurarak sanıktan hoşlandığını söyleyip ona cinsel ilişkiye girmeyi teklif etmesi üzerine sanığın çantasında bulunan bıçağı kullanarak tek bir darbe ile maktulü yaralayıp onun ölümüne neden olduğuna dair maddi kabule göre; sanığın, kendisine cinsel ilişki teklif eden maktule yönelik olarak olayın meydana geldiği yerde kimse bulunmaması nedeniyle içinde bulunduğu hâl ve şartlar içerisinde, özellikle maktulün hayati bölgesini hedef aldığına dair bir delil bulunmaması, yine sanığın eyleminde tek bir bıçak darbesi ile yetinip engel hiçbir neden bulunmamasına karşın eylemini devam ettirmemiş olması ve yaralanan maktulün yanından hemen ayrılması birlikte değerlendirildiğinde sanığın, öldürme kastı ile hareket ettiğinin şüpheli kalması nedeniyle eyleminin kasten yaralama sonucu ölüm olarak TCK’nın 87/4 fıkrasına niteleyen Mahkememizin önceki hükmünde bir isabetsizlik bulunmadığı,” gerekçesiyle bozma kararına direnmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2019 tarihli ve 22212 sayılı “Onama” istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.11.2019 tarih ve 3682-5043 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin, kasten öldürme suçunu mu yoksa kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin olup Ceza Genel Kurulu Başkanınca ve bir kısım Ceza Genel Kurulu üyesince sanık hakkında TCK’nın 29/1. maddesi uyarınca haksız tahrik nedeniyle yapılan indirim oranının isabetli olup olmadığının da uyuşmazlık konusuyla birlikte değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
26.10.2012 tarihinde saat 18.13’te düzenlenen ihbar tutanağında; aynı tarihte saat 18.10 sıralarında Polis Merkez Amirliği 155 telefon hattını arayan . Devlet Hastanesi güvenlik görevlisinin adli vaka olduğunun bildirmesi üzerine 88 85 kod no’lu ekibin bahse konu yere intikal ettiği bilgilerine yer verildiği,
Maktulün saat 17.40 sıralarında beyaz bir otomobil ile yanında iki şahıs eşliğinde getirildiği, kasık bölgesinden bıçakla yaralandığı, yapılan ilk tedavisinin ardından SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesine tetkik ve tedavisi için gönderildiği,
27.10.2012 tarihinde saat 07.10’da düzenlenen … görgü ve tespit tutanağında; 26.10.2012 tarihinde saat 18.10 sıralarında .Mahallesi, . mevkisinde meydana gelen bıçakla yaralama olayı ile ilgili olarak …plaka sayılı … üzerinde yapılan incelemede, bahse konu aracın …plakalı . tipi . marka kırmızı renkli motosiklet olduğu, orijinal hâlde olduğu, herhangi bir çarpma, çarpılma, boyasında dökülme olmadığı, olayla ilgili herhangi bir emareye rastlanmadığı,
27.10.2012 tarihinde saat 05.00 sıralarında yakalama muhafaza altına alma ve teslim tutanağında; 26.10.2012 tarihinde saat 17.30 sıralarında …ilçesi, Karaaslan mevkisinde meydana gelen kesici aletle yaralama olayı ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda olayı gerçekleştirenin sanık … olduğunun tespit edilmesi üzerine 27.10.2012 tarihinde saat 03.20 sıralarında . Mahallesi, .Sokak, 9 numaralı yer önünde yakalandığı, şahısla yapılan mülakatta, “…’ı kendisine cinsel saldırıda bulunmak istediğinden dolayı çantasında taşıdığı bıçakla yaraladığını,” beyan ettiği, olayda kullandığı bıçağı çantasından çıkararak görevlilere teslim ettiği, bıçağın kahverengi saplı, sapının bir tarafının kemere takma aparatının mevcut, olduğu kabza kısmının 10 cm, kesici kısmının 8 cm olduğu, üzerinde ibare bulunmayan düğme vasıtasıyla açılan bıçağın muhafaza altına alındığı, kesici kısmında her iki tarafında kan lekelerinin olduğu, sanığın doktor raporu alındıktan sonra İlçe Emniyet Amirliğine teslim edildiği bilgilerine yer verildiği,
27.10.2012 tarihli yer gösterme tutanağında; olay yerinin …ilçesinin . mevkisi olarak bilinen yer olduğu, ..arasında bulunan patika yolun yaklaşık 2. km’sinde olayın gerçekleştiği, olay yerinin sağ tarafında .’a ait evin olduğu, olay yerinin …’e ait evin karşısında boş olan bir arsanın tam köşesinde gerçekleştiği, olay yerinin kuzeyinde kesik badem ağacı, batı tarafında kesilmiş ağaçlara ait kuru dalların olduğu, güneyinde Kapıdağı, batı tarafında …istikametinin kaldığı, yerde herhangi bir kan izinin bulunmadığı, sanığın, “Olayı bu noktada gerçekleştirdim. …’ı bıçakladığım yer size gösterdiğim yerdir.” dediğini, olay yerinden yaklaşık 500 metre ileride maktulün amcasına ait bağ evinin olduğunun görüldüğü, sanığın olay günü birlikte kaldıkları evin bu ev olduğunu, maktulün camı kırmasıyla içeriye girdiklerini, bu evde herhangi bir olayın yaşanmadığını ifade ettiğini,
27.10.2012 tarihli kamera izleme tutanağında; yapılan incelemede maktul ve sanığın 26.10.2012 tarihinde saat 16.26 sıralarında motosikletle Devlet Hastanesi istikametinden geldikleri, motosikleti maktulün kullandığı, maktulün saat 16.26’da marketten içeriye girdiği, sanığın motorun üzerinde kaldığı ve bu sırada motosikleti sol tarafa doğru yatırdığı, maktulün de dışarıya çıkarak motosikleti düzelttiği ve tekrar içeriye girdiği, sanığın motosikletten inerek karşı kaldırıma geçtiği, oturarak sigara içtiği, saat 16.31’de maktulün alışverişini bitirerek dışarıya çıktığını, sanıkla birlikte motosiklete binerek Devlet Hastanesi istikametine geri dönerek uzaklaştıkları, ilçe merkezinde bulunan MOBESE sisteminin incelenmesinde sanık ve maktulün birlikte görüldükleri başka bir görüntüye rastlanmadığının belirtildiği,
Maktul … hakkında …Aile Sağlığı Merkezince düzenlenen 26.10.2012 tarihli geçici raporda; genel durumu orta, bilinç kapalı, göbek deliğinin 2 cm altında 3 cm boyutunda 5-6 cm derinliğinde kesici ve delici alet yaralanmasının mevcut olduğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu, alkol için kan örneğinin alındığı hayati tehlikesinin mevcut olduğu, SDÜ Tıp Fakültesi Acil Polikliniğine sevkinin yapıldığının belirtildiği,
01.11.2012 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; maktulün 170 cm boyunda, 80/85 kg ağırlığında olduğu, maktulün tıbbi belgelerinde; göbeğin 2-3 cm kadar altında 2 cm’lik bir adet kesici delici alet giriş yarası olduğu, çıkış yarası olmadığının belirtildiği, maktulün tıbbi evrakında tarif edilen bıçak yarasının kişiye tıbbi müdahale yapılmış olması ve yara yerinin ameliyat insüzyonu içerisinde kalmış olmasından dolayı yara yeri özelliklerinin ayırt edilemediğini, kesici delici alet yarasının göbek altından peritonu geçerek batına girdiği, ince bağırsakta triets ligamentinden itibaren 60-120-200-220 cm mesafelerde yaralanmaya neden olarak retroperitonial bölgeye geçtiği, burada abdominal aortada 0,5 cm’lik kesiye neden olduğunu, maktulün kesin ölüm sebebinin kesici delici alet yaralanması ile meydana gelen iç organ ve büyük arter yaralanması sonucu gelişen komplikasyonlara bağlı solunum ve dolaşım durması sonucu öldüğünün belirtildiği,
Sanık … hakkında …Aile Sağlığı Merkezince düzenlenen 27.10.2012 tarihli raporda; genel durumu iyi, bilinç açık ve koopere, herhangi bir darp ve cebir izine rastlanmadığı, alkol sıfır (0) promil, hayati tehlikesinin olmadığının belirtildiği,
… Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 31.10.2012 tarihli uzmanlık raporunda; sanıktan alındığı belirtilen bıçağın namlusu üzerindeki kan örneğinin maktule ait olduğunun belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu … Grup Başkanlığınca düzenlenen 08.01.2013 tarihli raporda, sanığın kanında ve idrarında uyutucu-uyuşturucu maddelerin bulunmadığı, tanıklar … Karaaslan ve …’ın kanında olmadığı, idrarlarında esrar etken maddesi THC bulunduğunun belirtildiği,
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Adli Tıp Bilirkişi Kurulunca düzenlenen 13.02.2013 tarihli raporda; sanığın 26.10.2012 tarihinde işlediği iddia olunan “Kasten öldürme” fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneklerini azaltacak nitelikte bir akıl hastalığının bulunmadığının oy birliği ile belirtildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan … Savcılıkta; maktulün öz oğlu olduğunu, oğlunun öldürülmesi olayı ile ilgili olarak herhangi bir bilgi ve görgüye sahip olmadığını, sanığı tanımadığını,
Katılan … Savcılıkta; maktulün öz oğlu olduğunu, oğlunun öldürülmesi olayı ile ilgili olarak herhangi bir bilgi ve görgüye sahip olmadığını, sanığı tanımadığını,
Tanık … Savcılıkta; …Devlet Hastanesinde Acil Tıp Teknisyeni olarak görev yaptığını, maktulün …’ya sevki sırasında ambulansta bulunduğunu, maktulün bilincini açık tutmak için sürekli konuşturmaya çalıştıklarını, maktulün bu olay nasıl olduğu, kim yaptığı konusundaki sorular üzerine ağlamaya başladığını, bu soruya cevap vermediğini, bunun dışında herhangi bir şey konuşmadığını,
Tanık Gülsüm Gülçin Savcılıkta; …Devlet Hastanesinde Acil Tıp Teknisyeni olarak görev yaptığını, maktulün …’ya sevki sırasında ambulansta bulunduğunu, maktulün bilincini açık tutmak için sürekli konuşturmaya çalıştıklarını, sorulara güçlükle cevap verdiğini, olayla ilgili herhangi bir şey söylemediğini,
Tanık … Saltik aşamalarda benzer şekilde; sanık ve maktulü tanıdığını, aralarında ne gibi bir ilişki olduğunu bilmediğini, sanığın kendisine maktulle olan ilişkisinden bahsetmediğini, 26.10.2012 tarihinde sanık, tanık … ile birlikte olduklarını, sonra …’te parfümcülük yapan … isimli birisi ve maktulün geldiğini, …’i alıp gittiklerini, daha sonra haberleştiklerini, sanık ve kendisini Belediye İşhanı’nın yanından beyaz renkli Mazda marka bir araçla aldıklarını, birlikte … …’na gittiklerini, burada maktulün bir yerden esrar aldığını, esrarı hep birlikte … içerisinde içtiklerini, birlikte oldukları süre içerisinde sanık ve maktul arasında bir diyalog olmadığını, birbirleri ile samimi davranışları olmadığını, …’ndan ayrıldıklarını, … üzerinden …’ya geçtiklerini, burada yine maktulün … diye bildiği bir yerden hap aldığını, birlikte hapları içtiklerini, buradan …’e geçtiklerini, burada maktulün amcasına ait olduğunu bildiği bağ evine gittiklerini, maktulün kendilerine iki adet hap içtiğini söylediğini, …’nin ilerleyen saatlerde bağ evinden ayrıldığını, esrar ve hapın etkisi ile uyuduğunu, sabah birlikte kalktıklarını, kahvaltı yaptıklarını, kahvaltı yaptıktan sonra tekrar uyuduğunu, uyandığında evin içindeki herkesin alkollü olduğunu, maktulle sanığın motosikletle içki almaya gittiklerini, bağ evinde kendisi, … ve maktulün ismini bilmediği bir akrabası ile kaldığını, bu sırada maktulün yanlarında bulunan akrabasını aradığını, telefonda maktulün, “Kızım çek şu bıçağı,” dediğini duyduğunu, telefonun kapandığını, yürüyerek maktulün akrabasının dediği yere gittiklerini, motosikletin ağaçların üzerinde olduğunu, maktulün yerde yattığını, maktulün göbek altında kanama olduğunu, maktulün akrabasının motosikletle gitttiğini, yanlarına araba ile gece yanlarından ayrılan …’nin geldiğini, maktulü arabaya bindirerek hep birlikte …Hastanesine gittiklerini, hastane dışında herhangi bir yere gitmediklerini, birlikte oldukları süre içerisinde maktulün sanığa karşı herhangi bir cinsel içerikli söz ve davranışta bulunduğunu görmediğini, sabah kahvaltıdan sonra uyandığında sanık ve maktul arasında şaka hâlli çocuk yapma konuşmalarının olduğunu, tanık …’i 3-4 senedir tanıdığını, ailesi …’i tanıyıp güvendiğinden onun yanında olduğu için hiçbir şey demediklerini,
Tanık . aşamalarda benzer şekilde; olay günü hap ve esrar kullandıklarının doğru olduğunu, maktulün kendilerini önce …’na götürdüğünü, oradan esrar satın aldığını, esrarı kimden satın aldığını bilmediğini, esrar satıcısını maktulün tanıdığını ve parasını da onun verdiğini, … köyünden ayrıldıktan sonra araçta bulunan beş kişi, yani kendisi, maktul, sanık, … ve soyadını bilmediği … ile hep birlikte esrar kullandıklarını, daha sonra maktulün kendilerini …’ya götürdüğünü, Hal Kavşağı civarında bir şahısla buluştuğunu, buluştuğu şahısla birlikte …’e gittiğini, oradan hap satın aldığını, tekrar yanlarına geldiğini, kendilerinin … içerisinde beklediğini, bu hapları araçta bulunan herkesin kullandığını, bağ evinde alkol bitince sanık ve maktulün birlikte alkol almaya gittiklerini, bağ evinde kendisi, … ve maktulün akrabası .’in kaldığını, gittikten 15-20 dakika sonra maktulün.’i aradığını, “Çek kızım şu bıçağı, …’e söyle yol kenarına gelin.” dediğini, üçünün birlikte gittiklerini, aradaki mesafenin 5 dakika olduğunu, 200-300 metre gittikten sonra motorun yan yattığını ayağı üstünde olduğunu, karın bölgesinde kanın pıhtılaştığını, kendilerini gece bırakan …’yi aradıklarını, sanık ve maktul arasında herhangi bir husumete şahit olmadığını,
Tanık … aşamalarda benzer şekilde; maktulün amcasının oğlu olduğu, tanıklar …, … ve sanığı hiç tanımadığını, olay günü maktulün kendisinin kullanmakta olduğu .numaralı telefonundan tanık …’in kullandığı telefon hattı ile aradığı, tam saatini hatırlamadığı fakat saat 15.00 sıralarında olduğunu hatırladığı, kendisine telefonda “. ben… abin çabuk amcanların bahçesine gel.” dediği, kendisinin de motosikletle Karaarslan mevkisinde bulunan bağ evine gittiğini, bağ evinde sanık …, tanıklar …, … ve maktulün birlikte rakı içtiklerini, maktulün kendisine kredi kartını uzattığını “Gidip bize …’ten rakı al” dediğini, kendisinin de “Benim babam Hacı yanlış anlarlar.” dediği, rakı alma teklifini reddettiğini, sonra maktulün kendisinden motorun anahtarını aldığı, sanık … ile birlikte motora binip …’e gittikleri, kendisinin de bağ evinde tanıklar … ve … ile kaldığını, oturdukları sürece …’in kendisine “… ve …’a gittik.” dediğini, aradan yarım saat geçmeden kendisini maktulün . numaralı tanık …’e ait telefon hattından aradığı, kendisine “… Amca’nın köşesine gelin.” dediğini telefonu kapatırken de “Çek şu bıçağı şurdan” dediğini telefonu kapatırken duyduğu, bunun üzerine tanıklar … ve … ile birlikte yürüyerek olay yerine gittikleri, gittiklerinde sanık …’ın orada olmadığını, maktulün sırtüstü yerde yattığını, motosikletin de orada olduğunu, maktule “Ne oldu?” diye sorduklarında hiçbir cevap vermediğini, baygın bir şekilde yerde yattığını, evden rakı almak için …ilçesine giderken hem sanığın hem de maktulün aşırı derecede alkollü olduklarını, ayakta durmakta güçlük çektiklerini gördüğünü, kendisinin hemen motosiklet ile …’e geldiğini, tanık … Karaarslan’ı bulduğu, …’e “… abiyi ara… bıçaklanmış.” dediği, ikisinin birlikte tanık … …’in evine gittikleri, onu da yanlarına alarak…’nin bulunduğu Karaarslan mevkisine gittikleri, tanıklar … ve …’in …’nin başında onun bilincini açık tutmaya çalıştıklarını, hep birlikte…’yi, … …’in arabasına bindirdiklerini, kendisinin onları motorla takip ettiği, maktulü hastaneye götürdüklerini, maktul ve sanık arasında bir ilişki olup olmadığını bilmediği, olay günü ilk vermiş olduğu ifadelerinde olayı doğru olarak anlatmayışının sebebinin …’ın evli olması ve bu olay sebebiyle yuvası yıkılabileceği endişesi taşıması olduğu, olayın bu boyuta geleceğini…’nin olay sebebiyle öleceğini düşünmediğini, basit bir bıçaklanma olayı olarak gördüğü için… ile eşinin bu olay sebebiyle arasının bozulmasını önlemek için Türkan’ın ismini vermediğini, …’nin bıçaklanarak öldürülmesi ile ilgili olayda bir bağlantısının olmadığını,
Tanık … aşamalarda benzer şekilde; maktulün çocukluk arkadaşı olduğunu, …’da bulundukları sırada 25.10.2012 tarihinde maktulün yanına gelerek kendisine ait araba ile “…’ya gidelim arkadaşlarımızı alıp gelelim.” diye söylediğini, kendisinin de kabul ettiğini, kendisine ait araçla yanında maktul bulunduğu halde …’ya gittiklerini, buradan maktulün arkadaşları tanıklar …, … ve sanık …’ı alarak önce …’a, sonra …’ya gittiklerini, aracı kendisinin kullandığını, yolda … ilçesinde uyuşturucu alındığını, araba içerisinde içildiğini, …’ya geldiklerini …’da …’den hap alındığını, kendisinin hapı içmediğini, diğerlerinin içtiklerini, dönmek istediklerinde sanık …’ın …’e dönmek istemediğini, diğerlerinin ısrarı üzerine onun da kendileriyle beraber geldiğini, daha sonra kendisinin diğerlerini bağ evine bıraktığını, sanık ve maktulü 26.10.2012 tarihinde saat 14.00 sıralarında …’te.mevkisinde gördüğünü, sadece merhabalaştıklarını, aynı gün havanın karardığı sıra tanık.ın kendisini aşağıya çağırdığını, maktulün sanık … tarafından bıçaklandığını söylediğini, ancak kendisinin bu anı görmediğini, maktulün yanına gittiklerinde yerde baygın bir hâlde yatarken gördüğünü, kendisine “Ne oldu seni kim yaraladı?” diye sorduğunda herhangi bir cevap vermediğini, hastaneye kaldırdıklarını, olay yerinde “…’yi kim bıçakladı?” diye sorduğunda … ile …’nin Türkan’ın bıçakladığını, olay yerinden çok uzaklaşmış olamayacağını söylediklerini,
Tanık … aşamalarda benzer şekilde; 26.10.2012 tarihinde maktulün kendisini kullanmakta olduğu 0. numaralı telefon ile saat 10.00 sıralarında aradığını, “Biz … abinle Karaarslan mevkisinde kaldık, motorla gelip bizi al.” dediğini, kendisinin de bunun üzerine motosiklet ile Karaarslan mevkisinde bulunan …’ın amcasına ait bağ evine gittiklerini, evde … abisi, Türkan, … ve…’nin bağ evinin kapısının önünde oturduklarını biraz orada oyalandıktan sonrasında maktul ile motosiklet ile birlikte …ilçesine gittikleri, önce maktulün evine gittikleri, çay içtiklerini, yanında eşi olduğu için bu konu hakkında bir şey konuşmadıkları, daha sonra . isimli Tekel Büfeden …’ın rakı, peynir, yoğurt ve kahvaltılık malzeme aldığını, sonra kendisinin motosikleti ile maktulü bağ evine bıraktığını, kendisinin de bağ evine geçtiğini, 10-15 dakika oturduğunu, orada olduğu sırada hep birlikte kahvaltı ettikleri, dikkatini çeken bir husus olmadığını, maktul ile sanık arasında bir ilişki olup olmadığını bilmediğini, oradan kalkıp öğlen saatlerinde …ilçesindeki evine döndüğü, buraya tanık …’ın uzaktan akrabası olması nedeniyle gittiğini, sonrasında bayramlaşmak için kendilerine geleceğini düşündüğü için bağ evine gittiğini, … ve.isimli şahısları hayatında hiç görmediğini, tanımadığını, onlarla birlikte eğlenmediğini, olay günü tam saatini hatırlayamadığı bir saatte…’nin yine kendisini cep telefonundan aradığı “Buraya gel bir şeyler almamız lazım” dediğini, kendisinin de “Bayramlaşmaya gideceğim.” diyerek gitmediği, …’ın tam saatini hatırlamadığı fakat havanın kararmaya başladığı bir zamanda Belediyenin altında bulunan spor kulübüne geldiğini ve kendisine “… Abi’yi bulalım… bıçaklanmış.” dediğini, kendisinin de “Kim bıçaklamış?” diye Müsteceb’e sorduğunda onun da kendisine “Kız bıçaklamış.” diye cevap verdiğini, sonra ikisinin birlikte …’ın evine gittikleri, onu da yanlarına alarak…’nin bıçaklandığı Karaarslan mevkisine gittikleri, olay yerine gittiklerinde …’nin yerde yattığını, yanlarında bir kız ile bir erkek olduğunu, kendilerinin hemen…’yi yerden kaldırdıklarını, hastaneye götürmek için … …’in arabasına bindirdiklerini, yolda…’nin bilinci açık kalsın diye konuşturmaya çalıştıklarını, fakat aşırı alkollü olduğu için konuşmakta zorluk çektiğini sonrasında …’yi hastaneye götürdükleri,
İfade etmişlerdir.
Sanık … müdafisiz Kollukta; 2 gün önce yani 25.10.2012 tarihinde saat 19.30 sıralarında ikametinin yakınında olan.Caddesi’ne gittiğini, orada mahalleden arkadaşı olan tanık …, önceden tanıdığı …, soy ismini bilmediği Yavuz ve Yavuz’un yanında tanımadığı ismini sonradan öğrendiği … adında bir erkek şahıs olduğunu, az dolaştıklarını, sonra … isminde tanıdığı soy ismini bilmediği gerçek isminin sonradan… olarak öğrendiği şahsın aradığını, Aşiyan Gemi’nin oraya Yavuz’un arkadaşı olan …’in arabasıyla gittiklerini, orada araba ile beklerken maktulün arabasıyla geldiğini, maktulü ilk defa orada gördüğünü, daha sonra tanık …’in … ve…’nin bulunduğu araca geçip gittiklerini, daha sonra …’ye mesaj atarak, “. ve … le işimiz var.” diyerek göndermelerini istediklerini, Yavuz’un arabasıyla . Çeşmesinin yanına kadar gittiklerini, .ile …’ten ayrıldıklarını, daha sonra tanık …, … ve maktulün bulunduğu aracın geldiğini, kendilerini aldığını, daha sonra araba ile … tarafında bulunan …’na gittiklerini, oradan cigaralık aldıklarını, …’ndan çıkarak …’ya gittiklerine, maktulün …’da bulunan arkadaşından hap alacağını ve …’e geçtiklerini, kendisine de hap verdiklerini, hapı içmeden çantasına koyduğunu, hapı aldıktan sonra …’ya diye çıktıklarını, … tarafında …’a uğradıklarını, alkol alacaklarını, ancak açık yer bulamadıklarını, …’e geldiklerini, burada maktulün tanıdığı bir yerden alkol aldığını, sonra tanık … ve kendisini bağ evine götürdüklerini, bağ evine geldiklerinde saatin 04.00 sıraları olduğunu, …’nin kendilerini bırakıp gittiğini, bağ evinde kendisi, maktul, tanıklar … ve …’nin kaldığını, birlikte oturduklarını, tanıkların alkol aldıklarını, kendisi ve maktulün alkol almadığını, saat 06.30 sıralarında uyuduklarını, saat 10.30 sıralarında uyandıklarını, maktulün arkadaşı …’ü aradığını, kahvaltılık getirmesini istediğini, yaklaşık 10-15 dakika sonra …’ün motorla geldiğini, kahvaltılık ve rakı getirdiğini, yanlarında 5-10 dakika oturduğunu, kahvaltı yaptıktan sonra tanık …’nin uyuduğunu, kendisi, maktul ve tanık …’in rakı içmeye başladıklarını, bu sırada …’nin de uyandığını, rakı bittikten sonra maktul ile birlikte bağ evinden ayrılarak alkol almaya gittiklerini, yaklaşık 200-300 metre yürüdükten sonra maktulün birisini telefonla aradığını, bağ evine gelmesini istediğini, 5-10 dakika sonra motosikletle tanımadığı birisinin geldiğini, maktulün motoru aldığını, motorla maktulle birlikte …’e geldiğini, maktulün tekel bayisinden bir şeyler aldığını, motosikletle tekrar bağ evine doğru yola çıktıklarını, bağ evine 500-600 metre kala tek katlı bir başka bağ evinin yanına geldiklerinde motosikleti durdurduğunu, maktulün kendisine, “Orada birlikte olmak.” istediğini, söylediğini, kendisine, “Gidelim abi .rlerin yanına gidelim.” dediğini, sonra üzerine yürüdüğünü, “Buradan bir yere gidemezsin. Seni bırakmayacağım.” dediğini, sonra çantasından asılarak maktulün kendisine doğru çektiğini, kolundan tuttuğunu, çantasında bulunan leopar desenli yandan açılır bıçağı çıkardığını, maktule doğru salladığını, maktulün kendisine vurmadığını, darbetmediğini, maktulün yaralandığını gördüğünü, korktuğu için hemen ayrılarak …Uluborlu yoluna çıktığını, otostop çekerek …Otogar’a gittiğini, daha sonra otobüse bindiğini, başka hiçbir şey hatırlamadığını,
Savcılıkta; Kollukta verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini, maktulle arasında herhangi bir duygusal yakınlık olmadığını, maktulü daha öncesinde tanımadığını, maktulle 25.10.2012 tarihinde tanıştığını, tanıklar … ve …’in arkadaşları olduğunu, olay günü saat 19.30 sıralarında … ili, . Caddesi’nde arkadaşları … ve … ile buluştuğunu, birlikte ismini Yavuz olarak bildiği şahsın arabasına bindiğini, ismini sonradan öğrendiği … isimli şahsın da arabada olduğunu, arabada toplam 5 kişi olduklarını, hep birlikte yaklaşık yarım saat … ilinde dolaştıklarını, dolaştıkları esnada maktulün tanık …’i arayarak, “Ben .Gemi’nin ordayım gel.” demesi üzerine hep birlike oraya gittiklerini, . Gemi’nin oraya geldiklerinde kendilerinin arabadan inmediklerini, sadece tanık …’in arabadan indiğini ve maktulün arabasına bindiğini, dolaşmaya devam ettiklerini, 15-20 dakika sonra tanık …’in tanık …’ye, .ve … ile işimiz var yanımıza gelin.” diye mesaj attığını, saat 21.30 sıralarında … Belediyesi … Hanı’nda tanık … ile arabadan indiklerini, . Çeşmesi olarak bilinen yere gittiklerini, buradan tanık … ve maktulün kendilerini aldığını, ismini … olarak bildiği şahıs, …, …, maktul ve kendisinin hep birlikte … iline bağlı … olarak bilinen yere gittiklerini, maktulün kendilerine, “…’ndan hap alacağım.” dediğini, giderken de, “Eğer …’nda hap bulamazsam, …’ya gidip alacağım.” dediğini, maktulün …’nda bir eve giderek cigara diye tabir edilen ot aldığını, buradan da yola devam edip … – … yolunu kullanıp …’ya gittiklerini, maktulün arabadan indiğini, bir arkadaşı ile konuştuğunu, tekrar arabaya bindiğini, . adlı bir yere gittiklerini, yaklaşık 5-10 dakika sonra maktulün arkadaşının bulundukları yere geldiğini, 7 tane hap verdiğini, maktulün bu hapların karşılığı olarak 120-140 TL verdiğini, tanıklar … ve …’nin hapları içtiğini, kendisine verilen hapı içmediğini, çantasına attığını, emniyete teslim ettiğini, maktulün de hapı içmediğini, …’un … ilçesine geldiklerinde tanık … ve maktulün arabadan inip açık büfe aradıklarını, açık büfe bulamadıklarını, arabaya bindiğinde maktulün hapı içtiğini söylediğini, birlikte yola devam ettiklerini, …’ya gideceklerini zannettiğini, …ilçesine geldiklerini, maktulün bir tepede bulunan ev gibi bir yerden bir şişe rakı aldığını, …’nin kullandığı arabayla …ilçesinde bulunan bir bağ evine gittiklerini, …’nin kendilerini bıraktıktan sonra geri döndüğünü, kendisi, maktul, tanıklar … ve … ile birlikte saat 04.00 sıralarında maktulün amcasına ait bağ evinde oturduklarını, tanıkların alkol aldığını, maktul ve kendisinin almadığını, sabaha karşı uyuduklarını, saat 10.30 sıralarında uyandıklarını, maktulün … isimli bir arkadaşından kahvaltılık malzeme istediğini, bu şahsın bulundukları yere kahvaltılık malzeme ile bir şişe rakı getirdiğini, kahvaltı ettikten sonra tanık …’nin uyuduğunu, kendisi, tanık … ve maktulün rakı içmeye devam ettiklerini, rakılar bittiği için maktulle bağ evinden rakı almak için birlikte çıktıklarını, 200-300 metre yürüdükten sonra maktulün arkadaşı …’ün motosikleti gelip teslim ettiğini, maktulle motora binip …ilçesine rakı almaya gittiklerini, ismini bilmediği bir marketten maktulün rakı ve bir şeyler aldığını, tekrar bağ evine dönmek için motora bindiklerini, kendi kaldıkları bağ evine 500-600 metre uzaklıkta başka bir bağ evinin önünde maktulün motoru durduğunu, maktule “Neden durdun…?” dediğini, kendisine, “Seni istiyorum. Seninle birlikte olmak istiyorum. buradan bir yere gidemezsin. Seni bırakmayacağım.” diyerek sol kolundan tuttuğunu, o esnada çantasının kulpunun koptuğunu, çantasının yere düştüğünü, yere düşen çantasını aldığını, çantasının ağzının açık olduğunu, ağzı açık olan çantasından leopar desenli, bastığında açılan bıçağını çıkarttığını, her ne kadar çantası klipsli olsa da motosikletle seyir hâlinde iken arkadaşı . ile mesajlaşıp telefonunu çantasına geri koyduğu için ağzını kapatmadığını, bu sebeple bıçağı çantasından kolaylıkla alabildiğini, maktulle yan yana olduklarını, maktulün sol kolunu tutmaya devam ettiğini, ağzını açtığı bıçağını bir defa maktulün karnına saplayıp çıkarttığını, bıçağı çantasına attığını, oradan uzaklatığını, rengini, plakasını bilmediği bir araca otostop çekerek bindiğini, “…otogarına gitmek istiyorum.” dediğini, yolda … şoförü ile hiç konuşmadığını, kendisini otogara bıraktığını, olay yerinden korktuğu için kaçtığını, ambulansa, arkadaşlarına ve kolluk birimlerine haber vermediğini, otogardan minibüse binip …’ya gittiğini, dişi ağrıdığı için. Devlet Hastanesine gittiğini, dişine … kesici iğne vurulduktan sonra abisiyle birlikte kalmakta olduğu eve gittiğini, gece saat 03.30 sıralarında eve gittiğini, annesiyle babası ayrı olduğu için abisinin yanında kaldığını, abisi ile de 3 yıldır konuşmadığı için abisinin nerede olduğunu hiç sormadığını, gece saat 03.30 sıralarında polislerin geldiğini, suç aletini ve maktulün kendisine içmesi için verdiği hapı kendi rızası ile teslim ettiğini, maktulü bıçakladığı için pişman olmadığını, çünkü maktulün zorla kendisiyle birlikte olmak istediğini, maktul kendisine, “Senden hoşlanıyorum. Senle birlikte olmak istiyorum.” deyince çok sinirlendiğini, olayı da bu sinirle gerçekleştirdiği için pişman olmadığını, bu olay dışında maktul ya da bir başka kişinin kendisine herhangi bir söz ve harekette bulunmadığını, kendi rızası ile bu kişilerle gezdiğini, arkadaş olduğunu, herhangi bir cinsel birlikteliğinin olmadığını, vücudunda herhangi bir yaralanma da söz konusu olmadığını, şayet çantasından bıçağı çıkartmamış olsaydı maktulün kendisiyle zorla birlikte olabileceğini, maktulü öldürmek ya da yaralamak için bu eylemi gerçekleştirmediğini, sadece maktulün kendi rızası dışında birlikte olmasını engellemek için maktulü bıçakladığını,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; …Cumhuriyet Başsavcılığında ve İlçe Emniyet Amirliğinde konu ile ilgili ifade verdiğini, bu ifadelerini aynen tekrar ettiğini, olayın saat 19.00 sıralarında havanın tam kararmadığı bir saatte meydana geldiğini, …merkezden alkol aldıktan sonra bağ evine dönerken Cumhuriyet Savcılığında yer gösterme işleminde belirtmiş olduğu yerde maktulün motoru durdurarak indiğini, kendisinin de inmek durumunda kaldığını, kendisine, “Neden burada durduk?” diye sorunca, “Senden hoşlanıyorum. Seninle birlikte olmak istiyorum.” dediğini, maktule, “Burada ne işimiz var? … abinin yanına gidelim.” diyerek buna rızasının olmadığını söylediğini, ancak maktulün kendisini sol kolundan tutarak kendine doğru çektiğini, o sırada çantasının kordonunun da koptuğunu, bu sırada hem korkarak hem de sinirlenerek çantasının içerisinde bulunan savcılığa teslim ettiği sustalı bıçağı çıkarıp 1 kere hedef gözetmeksizin maktule vurduğunu, maktulün bıçağı görme imkânının olmadığını, zaten bu sırada kendisinin kolundan tuttuğunu, maktule bıçakla vurduktan sonra hiç durmadan korktuğu için kaçtığını, maktulün o anda baygın veya bilincinin açık olduğunu bilmediğini, maktulü “Öldü.” diye bırakmadığını, olay yerinden bir araca otostop çekerek …Otogarı’na geldiğini, maktule öldürme kastıyla vurmadığını, o anda duymuş olduğu ani sinir ve korkuyla hareket ettiğini, bıçağın nereye denk geldiğini dahi bilmediğini, bir hedef gözetmediğini, maktulü öldürmek isteseydi bıçakla birkaç kez daha vurma imkânının olduğunu, her ikisinin de alkollü olduğunu, ancak maktulün olay sırasında ayakta durabildiğini, kaçsaydı kendisini yakalayacak durumda olduğunu, bağırsaydı kimsenin duyacağını zannetmediğini, kendisini başka türlü savunma imkânının olmadığını,
Mahkemede; üzerine atılı suçu kabul ettiğini, amacının öldürmek olmadığını, maktul ile bir tanışıklığının olmadığını, arkadaşlarının tanıdığını, olay günü … merkezde olduğunu, maktülle arkadaşları tanıklar … ile . tarafından tanıştırıldığını, …, ., . ile arabada dolaştıklarını, daha sonra …’e . tarafından mesaj geldiğini, daha sonra Aşiyan isimli bir kafenin oradan …’in …’ın olduğu arabaya bindiğini, daha sonra …’den mesaj geldiğini “Onları ekin bu tarafa gelin.” yazdığını, daha sonra .gilin yanına gittiklerini, …’in arkadaşı …’ın “Sizi …’na götüreceğim eğer hap yoksa esrar alıp …’ya geçeceğiz.” diye söylediğini, …’na gittiklerini, oradan esrar temin ettiğini, daha sonra …’ya gittiklerini, kendisinin…’nin ismini … diye bildiğini, maktulün kendilerinin arabasına gelmediğini, arkadaşı … ile beraberler diğer arabada olduklarını, bu şekilde iki araba olduklarını, …’in onların arabasına bindiğini, …’in ve “Onları ekin bu tarafa gelin.” diye, …’ye mesaj attığını daha sonra çarşı merkezinde karpuz çeşmesinin önünden…’nin bulunduğu araca bindiklerini, araçta …, …, … …, … ve kendisinin olduğunu bu şekilde araçta 5 kişi olduklarını, daha sonra beşinin birlikte … köyüne gittiklerini, orada …’in esrar aldığını, …’nin de hap olmazsa oradan …’ya götüreceğini söylediğini, oradan …’ya gittiklerini, daha sonra… arkadaşından hap aldığını, …’ya dönerken herkesin hap attığını, …’nin atıp atmadığını görmediğini, kendisinin ağzından geri çıkardığını, onlar görmediği için bu hapı atmadığını, … ve … ‘nin uyuşturucu kullandığını, kendisinin hapı atmadığını, atıyor gibi yaptığını, daha sonra polise teslim ettiğini, alkol almak için …’a gittiklerini, bu sırada arabadan inmediklerini, …’da açık tekelci bulamadıklarını, “Eve dönmem lazım.” diye ısrar ettiğini, onların “…’e gidelim.” dediklerini, daha sonra tepede küçük bir evden rakı ve kavun aldıklarını, daha sonra bağ evine gittiklerini, Karaaslan mevkisine tanık …’nin kendilerini bıraktığını daha sonra geri döndüğünü, kendilerinin orada kaldığını …’nin gittiğini, yani …, …, … ve kendisinin orada kaldıklarını, daha sonra…’nin camı kırıp içeriye girdiğini, ardından sabaha kadar alkol aldıklarını, kendisinin içmediğini, hepsinin ayrı yerde olduklarını, sabaha kadar oturduklarını, ., … ve…’nin içtiğini, sabah 06.00-07.00 gibi kahvaltılık almak için…’nin arkadaşı.u aradığını, daha sonra motorla çarşıya gittiklerini, kahvaltılık getirdiklerini, üçünün evde kaldıklarını, daha sonra kahvaltıyı getirdiğini, arkadaşı .’ün geri döndüğünü, kahvaltıda rakı aldıklarını, o esnada kendisinin içtiğini, akşam üzerine doğru bitince tekrar almak için… ile motora binip Tekel bayisine gittiklerini, . Mevkisinin şehre uzak bir yer olduğunu, arasının yarım saat sürdüğünü, . ile …’in evde kaldığını, rakıyı alıp geri dönerken bilmediği bir bağ evinin önünde…’nin motoru durdurduğunu, elinde rakı poşeti olduğunu, motordan inince kendisinin de inmek zorunda kaldığını, alkollü olduklarını, bilinçlerinin yerinde olduğunu, neden durduğunu sorduğunda “Senden hoşlandım.” dediğini, kendisinin de “.gilin yanına gidelim, burada ne işimiz var.” dediğini, kolundan tuttuğunu, kendi tarafına doğru çektiğini, kendisiyle beraber olmak istediğini söylediğini, kendisinin de o esnada çantası düşünce bıçağını aldığını, bıçağı gördüğü hâlde üzerine geldiğini, bıçağın sustalı bir bıçak olduğunu, genelde yanında bulundurduğunu, sonra merkeze nasıl gittiğini hatırlamadığını, bıçağı zaten bir kere vurduğunu, olaydan sonra hiçbir şey hatırlamadığını, oradan nasıl uzaklaştığını da hatırlamadığını, . Mahallesi’nde evinde iken memurların geldiğini “Sen mi yaptın?” dediklerini, kendisinin de “Ben yaptım.” dediğini, bıçağı polislere teslim ettiğini, motorla gittiklerinde kolundan tutup birlikte olmak isteği dışında birlikte oldukları süre içerisinde kendisine cinsel amaçla yaklaşmadığını, sadece orada böyle bir hareketinin olduğunu, kolundan tutmak dışında bir eylemde bulunmadığını, bağırsa bile o esnada kimsenin onu duymayacağını ve kendisine tecavüz edeceğinden korktuğu için bıçakladığını, öldürmek istemediğini, amacının öldürmek ya da yaralamak olmadığını,
Bozmadan sonra Mahkemede; Yargıtay ilamına karşı, direnilmesini talep ettiğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Sanığın eyleminin, kasten öldürme suçunu mu yoksa kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu oluşturduğu,
5237 sayılı TCK’nın “Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesi;
“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” hükmünü içermektedir.
“Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin 4. fıkrası ise suç ve karar tarihindeki hâli ile;
“Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”, şeklinde iken 15.04.2020 tarihli ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürülüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle, bu fıkrada yer alan “onaltı” ibaresi “onsekiz” şeklinde değiştirilmiş, TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrası “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Konuya ilişkin TCK’nın 87. maddesinin gerekçesinde ise; “Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir” açıklamasına yer verilmiştir.
765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161.).
765 sayılı TCK’daki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’da haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi;
“(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir.
Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, … 2015, s. 286 vd; … Emin Artuk, … Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, … 2009, c 3, s. 2484 vd.).
5237 sayılı TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nın 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası veya 1. fıkrası ile birlikte 3. fıkrası kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.
Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması için;
a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,
b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında yaralanmış olması veya 86. maddenin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiilinin üçüncü fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi,
c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK’nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.
Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.
Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nın “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Suçun vasıflandırılması için failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu büyük önem taşımaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Sanık …’nın olay tarihinde 19 yaşında ve bekâr olduğu, maktul …’ın 23 yaşında ve evli olduğu, tarafların arkadaşları tanıklar . ve … aracılığıyla olaydan bir gün önce tanıştıkları, 25.10.2016 tarihinde akşam saatlerinde … merkezde sanık, maktul, tanıklar … ve …’nin buluştukları, tanık …’ye ait ve onun tarafından kullanılan araçla önce …’un … kasabasına daha sonra … il merkezine gittikleri, gece saat 02.00 sıralarında tanık …’nin sanık, maktul ve tanıklar … ve .’yi maktulün amcasına ait …’nın …ilçesi, . mevkisinde bulunan bağ evine bıraktığı, birlikte alkol alıp geceyi orada geçirdikleri, 26.10.2012 tarihinde saat 16.20 sıralarında sanık ve maktulün birlikte sanığın kullandığı motosikletle alkol ve yiyecek almak amacıyla bağ evinden …ilçe merkezinde bulunan .Market’e giderek sanığın alışveriş yaptığı, maktulün dışarıda beklediği, daha sonra birlikte motosikletle bağ evine dönerken bağ evine 500 metre kala durduğu, sanığa, “Senden hoşlanıyorum. Seninle birlikte olmak istiyorum.” diyerek maktulün sanığın kolundan çektiği, bu durumdan korkan ve sinirlenen sanığın çantasında bulunan düğme vasıtasıyla açılan kabza kısmı 10 cm, kesici kısmı 8 cm olan suç aleti bıçakla maktulü bir defa karın bölgesine vurmak suretiyle ince bağırsakta triets ligamentinden itibaren 60-120-200-220 cm mesafelerde yaralanmaya, abdominal aortada kesiye neden olacak şekilde yaraladığı ve olay yerinden kaçtığı, maktulün bağ evinde kalan diğer arkadaşlarını arayarak yardım istediği, arkadaşları tarafından olay yerinde yaralı vaziyette bulunan maktul …’ın İlçe Devlet Hastanesine götürüldüğü, oradan sevk edildiği SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi görürken 01.11.2012 tarihinde iç organ ve büyük arter yaralanması sonucu gelişen komplikasyonlara bağlı solunum ve dolaşım durması sonucu öldüğü, sanığın gece saat 03.20 sıralarında … merkezdeki ikametinde yakalandığı ve kendi rızası ile suç aleti olan bıçağı teslim ettiği olayda;
Maktulün vücudundaki yaranın yeri ve nitelikleri, darbenin şiddeti ve kullanılan aletin elverişliliği hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu üyesi …; “Olay tarihinde sanığın, maktulün kullandığı motosikleti ile bağ evine giderken bağ evi yolunda maktulün motosikleti durdurduğu ve sanık …’a ‘Senden hoşlanıyorum, seninle birlikte olmak istiyorum’ diyerek sanığı sol kolundan tutarak çektiği, buna sinirlenen ve korkan sanığın çantasında bulunan suç aleti bıçağı çıkartarak 1 defa hedef gözetmeksizin maktulün karnına saplayıp suç aleti ile birlikte olay yerinden kaçtığı, maktulün bağ evinde kalan diğer arkadaşlarını arayarak yardım istediği, arkadaşları tarafından olay yerinde yaralı vaziyette bulunan maktul …’ın İlçe Devlet Hastanesi’ne götürüldüğü, tedavi gördüğü SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde 01.11.2012 tarihinde öldüğü tespit edilmiştir.
Olayda; failde (sanıkta) önceden öldürmeye yönelik bir kasıt olmadığı, zira maktulün cinsel isteklerini iletmesi ile olayın aniden geliştiği, aralarında geçmişe dayalı bir husumet bulunmadığı, maktulden kaynaklı haksızlığa tepki olarak bıçağın maktule bir kez havale edildiği, nitekim sanığın darbelerine devam etme imkanı mevcut iken, eylemine devam etmeyerek olay yerinden uzaklaşmıştır. Sanıkta ölüm sonucuna yönelik kast yoktur.
Sanığın öldürme kastıyla hareket ettiğine dair, savunması aksine, kasten öldürme suçundan mahkumiyetine yetecek ölçüde, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı bir delilin mevcut olmadığı gibi, Mahkememizde de sanığın öldürme kastı taşıdığına yahut eylemin kasten öldürme suçunu oluşturduğuna dair vicdani bir kanaatin vücut bulmadığı cihetle; Sanığın eyleminin ölüme sebebiyet verecek derecede kasten yaralama suçunu oluşturmaktadır.
Sanık ile maktul arasında öldürmeyi ya da yaralamayı gerektirir hiçbir husumet bulunmayıp tam aksine olay öncesinde sanığın maktul ve tanıklar ile birlikte alkol alarak …, … ve … illerinde ve çevresindeki çeşitli yerlerde gezmiş olmaları, sanığın maktul ile birlikte alkollü içecek almak amacıyla tanıkların yanından ayrıldıkları, dönüş yolunda maktulün, akrabalarına ait, kimsenin bulunmadığı, bağ evlerinin olduğu bölgede motosikleti durdurarak sanıktan hoşlandığını söyleyip ona cinsel ilişkiye girmeyi teklif etmesi üzerine sanığın çantasında bulunan bıçağı kullanarak tek bir darbe ile maktulü yaralayıp onun ölümüne neden olduğuna dair maddi kabule göre; sanığın, kendisine cinsel ilişki teklif eden maktule yönelik olarak olayın meydana geldiği yerde kimse bulunmaması nedeniyle içinde bulunduğu hal ve şartlar içerisinde, özellikle maktulün hayati bölgesine hedef aldığına dair bir delil bulunmaması, yine sanığın eyleminde tek bir bıçak darbesi ile yetinip engel hiçbir neden bulunmamasına karşın eylemini devam ettirmemiş olması ve yaralanan maktulün yanından hemen ayrılması birlikte değerlendirildiğinde
Sanığın, öldürme kastı ile hareket ettiğinin şüpheli kalması nedeniyle eylemi TCK 87/4 fıkrasında düzenlenen kasten yaralama sonucu ölüm olarak niteleyen Mahkeme direnme kararının isabetli olduğu,” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurul üyesi de; sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır.
2- Sanık hakkında TCK’nın 29/1. maddesi uyarınca haksız tahrik nedeniyle yapılan indirim oranın isabetli olup olmadığı,
Haksız tahrik, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” başlıklı İkinci Bölümde yer alan 29. maddesinde;
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, s. 412)
Yerleşmiş yargısal kararlar ve doktrinde yer alan baskın görüşlere göre, 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
b) Bu fiil haksız olmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
5237 sayılı TCK’da tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’da yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayrımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmeli, eğer haksız hareket bu özellikleri itibarıyla yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa ancak bu takdirde haksız tahrikin ağır ve şiddetli olduğu kabul edilmelidir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Birinci uyuşmazlık konusunda ayrıntılı bir şekilde anlatılan ve kabul edilen olayda;
Sanığın istikrarlı savunmalarında maktulün bağ evine 500 metre kala başka bir bağ evinin önünde motosikleti durduğunu ve kendisine, “Senden hoşlanıyorum. Seninle birlikte olmak istiyorum.” deyip kolundan tuttuğu, rızasına aykırı cinsel birlikteliğe zorladığı ve sanığın kendisine yönelik cinsel saldırı gerçekleştireceğinden korkarak ve maruz kaldığı fiilin oluşturduğu kızgınlık nedeniyle öldürme eylemini gerçekleştirdiği kabul edildiğine göre; maktulün haksız tahrik oluşturduğu kabul edilen eylemlerinin ulaştığı düzey de dikkate alınarak sanığın cezasından alt sınırdan uzaklaşılarak indirim yapılması gerektiği gözetilmeden 1/4 oranında indirim yapılmasının isabetli olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, haksız tahrik nedeniyle yapılan indirim oranının az tayin edilmesi isabetsizliğinden de bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu üyesi …; “Yapılan yargılama ve incelenen dosya kapsamına göre, olay tarihimle tek bıçak darbesiyle maktulü öldürdükten sonra olay yerinden kaçan ve beş gün sonra yakalanan sanığın savunmalarında öldürme fiilini maktulün kendisine yönelik cinsel amaçlı hareketi ve kolundan tutmak istemesi nedeniyle gerçekleştirdiğini beyan ettiği, bununla birlikte olay anma ilişkin bir görgü tanığı bulunmadığı gibi sanığın cinsel amaçlı bir saldırı girişimine maruz kaldığına dair fiziksel bir bulguya ya da darp-cebir izine rastlanmadığı olayda, şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanık hakkında TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik indiriminin asgari oranda uygulanması isabetli ise de, mevcut kanıt durumuna, dosyadaki olgulara ve Yüksek 1. Ceza Dairesinin emsal kararlarına aykırı şekilde tahrik indiriminin asgari haddin üzerinde belirlenmesine ilişkin çoğunluk görüşü tarafımca usul ve yasaya uygun görülmediğinden bu yöndeki karara iştirak edemiyorum.” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurul üyesi de; sanık hakkındaki haksız tahrik indirim oranın isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yerel Mahkemece sanığın maktulü kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan kurulan hükümde yer alan; direnme gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- … 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.01.2019 tarih ve 456-32 sayılı direnme kararına konu hükmünün;
A- Sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğunun,
B- Sanık hakkında TCK’nın 29/1. maddesi uyarınca haksız tahrik hükmü uygulanırken haksız hareketin ulaştığı boyuta göre, alt sınırdan uzaklaşarak indirim yapılması gerektiğinin, . Gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, suç niteliğinin belirlenmesi yönünden 22.06.2022 tarihinde yapılan 1. müzakerede yasal çoğunluk sağlanmadığından 15.09.2022 tarihli ikinci müzakerede her iki uyuşmazlık bakımından oy çokluğu ile karar verildi.