Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2019/613 E. 2022/768 K. 06.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/613
KARAR NO : 2022/768
KARAR TARİHİ : 06.12.2022

Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi

İftira suçundan sanık …’nin TCK’nın 267/1, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin … 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 01.10.2013 tarihli ve 742-428 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 27.12.2016 tarih ve 2637-7581 sayı ile;
“Oluşa, dosya kapsamına ve karar gerekçesine göre mahkemenin takdir ve değerlendirmesinde isabetsizlik görülmemekle tebliğnamedeki eksik araştırmaya yönelen bozma düşüncesine iştirak olunmamıştır.
1- Suç tarihinden önce kesinleşmiş herhangi bir mahkûmiyeti bulunmayan sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik değerlendirme yapılırken ‘yeniden suç işlemeyeceğine kanaat edinilmemiş olması nedeniyle’ denilmek suretiyle yetersiz ve dosya kapsamıyla örtüşmeyen gerekçe ile CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
a- Kısa süreli hapis cezasının sanığın sosyal ve ekonomik durumu göz önüne alınarak adli para cezasına çevrilmesinde dayanak maddesi olan TCK’nın 50/1-a maddesinin ve ayrıca adli para cezasının taksitlendirilmesi esnasındaki uygulama maddesinin karar yerinde gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,
b- Adli para cezalarının yerine getirilmemesi hâlinde 6545 sayılı Kanun’la değişik 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında resen uygulama yapılabileceği nazara alınmadan TCK’nın 52/4. maddesi gereğince ihtarat yapılması,
c- Katılanın, … Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik uyarınca … Bakanlığının görevlendirdiği vekil ile temsil edilmesi karşısında yargılama gideri sarf etmemiş olmasına rağmen AAÜT uyarınca lehine vekâlet ücreti hükmedilmesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 08.06.2017 tarih ve 151-324 sayı ile sanığın, TCK’nın 267/1, 62, 50/1-a, 52/1-2 ve 52/4. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiş, bu hükmün de katılan vekili ile sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine … bölümü uyarınca dosyanın gönderildiği Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.03.2019 tarih ve 22229-3129 sayı ile yargılama gideri yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.05.2019 tarih ve 50480 sayı ile;
“Mahkemenin kabulünün ‘Sanığın olay günü annesine muayene günü almak için hastaneye gittiği, annesinin kimliği yanında olmadığı için hastane yetkilisinin sanığı müdür yardımcılarına yönlendirdiği, sanığın iddiasına göre yönlendirildiği müdür yardımcısının odasında olmadığı bu nedenle katılanın odasına gittiği, katılanın odasında tanık … isimli şahsın da bulunduğu sırada sanığın katılan ile randevu meselesini konuştuğu, sanığın katılana ‘Müdür yardımcısı ya yerinde dursun ya da bu işi kaldırın.’ dediği, katılanın da sanığa hitaben ‘Bu kuralı ben koymadım ki devlet koymuş, ben kaldırayım.’ şeklinde cevap verdiği, sanığın bu sözlere karşı sinkaflı şekilde katılanı hedef almayacak şekilde küfür ettiği, katılanın küfür üzerine ‘Hem mağdursun, hem sana yardımcı oluyorum ama bize karşı küfür ediyorsun.’ demesi üzerine sanığın bu sefer katılana yönelik olarak küfür ettiği ve odadan çıkıp gittiği, katılanın şikâyetçi olması üzerine sanığın da kendisine karşı katılanın rüşvet istediğini belirterek şikâyetçi olduğu, ancak yargılamada dinlenilen ve tarafsız olduğu değerlendirilen tanık Atilla’nın bu hususu doğrulamadığı, sanığın katılanı kendisinden rüşvet istemediğini bilmesine rağmen sanık hakkında soruşturma başlatılmasını sağlamak amacıyla şikâyetçi olduğu, bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma yürütülüp katılan hakkında takipsizlik kararı verildiği, bu karara sanığın itiraz etmediği, eylemin bu şekilde gerçekleştiği Mahkememizce kabul edilmiş ve sanığın tüm dosya kapsamı ile sübut bulan müsnet suçtan cezalandırılmasına karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.’ gerekçesi ile sanık hakkında iftira suçundan mahkûmiyet kararı kurulmuş ise de;
Dosya kapsamından olayın esaslı tek delilinin tanık Atila Kambur’un beyanı olduğu, tarafsız olduğu kabul edilen tanığın beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulduğu ancak tanığın gerek tarafsızlığı gerek olay yerinde olup olmadığına ilişkin eksikliklerin tüm şüpheleri ortadan kaldıracak şekilde araştırılıp gerekçeye yansıtılmadan mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşılmıştır.
Şöyle ki;
Sanığın aşamalardaki savunmasında ‘Olay anında katılanın odasındaki şahsın tanık … olmadığını, kamera kayıtlarının eksik gönderildiğini’ beyan etmesi, tanığın itiraza konu bu davadaki aşama beyanları ile aynı olaya ilişkin … 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/546 esas, 2013/61 karar sayılı dosyasındaki beyanları arasında çelişki olması, çelişkinin Mahkemece giderilememiş olması, tanık …’un kovuşturma sırasında bahsetmediği ancak kolluk beyanında katılanın komşusu olduğunu beyan etmesi nazara alındığında tarafsız tanık olduğu hususunun kuşkulu hâle gelmesi, dosya arasındaki mevcut 29.11.2013 tarihli CD inceleme ve araştırma tutanağından görüntülerdeki şahsın yüzünün seçilemediğinin belirtilmiş olması karşısında;
1- Maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılmasının temini bakımından, öncelikle tanık …’a ait mukayese amaçlı fotoğraf ve görüntülerin, olaya ait kamera (CD) görüntüleri ile birlikte TÜBİTAK veya TRT gibi uzman kuruluşlardan birisine gönderilip fotoğraf ve görüntü analizleri yaptırılarak, tarih ve saate ilişkin tespitde yapılarak olay anında katılanın odasında bulunan görüntülerdeki şahsın tanık … olup olmadığının araştırılması,
2- Görüntülerdeki şahsın tanık … olduğunun anlaşılması hâlinde ise; katılanın komşusu olan ve bu nedenle tarafsızlığı hususunda kuşku bulunan, beyanları arasında çelişki olan tanığın söz konusu beyanları arasındaki çelişkinin de Mahkemece giderilememiş olması hususları bir bütün olarak nazara alındığında, hükmün tek esaslı delili olan tanık …’un beyanlarına niçin üstünlük tanındığı hususunun gerekçeye yansıtılmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.11.2019 tarih ve 12253-13279 sayı ile itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’ye atılı iftira suçunun sabit olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırma ile karar verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından Tophane Polis Merkezi Amirliğine hitaben düzenlenen 13.07.2012 tarihli yazıya göre; katılan …’un anılan hastanenin müdür yardımcısı olduğu, katılanın odasının bulunduğu 1. kat ile diğer müdür yardımcısı olan Günay Karafazlı isimli şahsın odasının bulunduğu zemin katın 11.07.2012 tarihli olan ve 09.00 ila 09.30 saatlerini kapsayan koridor görüntülerinin CD olarak gönderildiği, odaların iç kısımlarına ilişkin güvenlik kamera görüntüsünün ise bulunmadığı,
Kolluk tarafından düzenlenen 18.07.2012 tarihli CD izleme tutanağına göre; 11.07.2012 tarihinde 09.00 ila 09.30 saatleri arasında … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde müdür yardımcısı olarak görev yapan katılan …’un odasında meydana gelen olay ile ilgili olarak yapılan incelemede kamera görüntüsünün 04.52. dakikasında 170-175 cm boylarında esmer tenli üzerinde beyaz kısa kollu elbise, beyaz renkli pantolon ve koyu renkli ayakkabı bulunan sanık …’nin katılan …’un odasına girdiği, 06.52. dakikasında odadan çıktığı, 06.59. dakikasında ise 160-165 cm boylarında beyaz saçlı, tişörtünde beyaz ve kırmızı şerit bulunan katılanın odadan hızlı bir şekilde çıktığı, ardından görüntünün 07.24. dakikasında sanığın iki özel güvenlik görevlisi nezaretinde kameranın bulunduğu yöne doğru ilerlediği, 07.40. dakikasında ise kameranın görüş alanından çıktığı, oda içerisinde kamera görüntüsü bulunmadığından sadece oda önünde meydana gelen görüntülerin incelendiği,
Tanık …’un 11.07.2012 tarihinde saat 11.40 sıralarında … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kolluk tarafından ifadesinin alındığı,
Kolluk ifade tutanaklarına göre; katılan …’un ikamet adresinin Gülbahar Mahallesi, Meşe Sokak, Meşe Apartmanı, K: 12, D: 32 Merkez/…, tanık …’un ikamet adresinin ise Gülbahar Mahallesi, Meşe Sokak, Meşe Apartmanı, K: 5, D: 15 Merkez/… olduğu,
… İl Emniyet Müdürlüğü Tophane Polis Merkezi Amirliğinin 23.07.2012 tarihli fezlekesi doğrultusunda soruşturmanın … Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/4066 sırasına kaydedildiği,
… Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 22.11.2012 tarihli yazıda; katılan …’un anılan hastanede 05.02.1998-02.11.2012 tarihleri arasında müdür yardımcısı olarak, 02.11.2012 tarihinden itibaren de araştırmacı olarak görev yaptığının belirtildiği,
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.11.2012 tarih ve 2012/4066 sayı ile katılan hakkında rüşvet ve hakaret suçlarından kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği, 10.12.2012 tarihinde sanık …’ye tebliğ edilen bu kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
Sanık …’nin … 1. Asliye Ceza Mahkemesine hitaben yazdığı 17.06.2013 havale tarihli dilekçesinde; olay sırasında katılanın odasında 40-50 yaşlarında, açık renk takım elbise giyen ve beyaz fincan takımı ile kahve içen iri yapılı bir erkek şahsın olduğunu, olay sırasında tanık …’u katılanın odasında görmediğini belirttiği,
Sanık …’nin 20.11.2013 havale tarihli gerekçeli temyiz dilekçesi ekinde yer alan ve … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından … İl Emniyet Müdürlüğüne hitaben düzenlenen 06.11.2013 tarihli ve 2013/5248 soruşturma sayılı yazı fotokopisine göre; olay tarihinde sanık …’nin katılanın odasına giriş anını gösteren ve yine olay anında katılanın yanında olduğu iddia edilen tanık …’un katılanın odasına giriş ve çıkış saatlerini gösteren kamera görüntülerinin temin edilmesi, tanık …’un teşhise elverişli fotoğraflarının çekilmesi, temin edilecek kamera görüntülerinde tanık …’un katılanın odasına giriş-çıkış saatleri ile sanık …’nin bahse konu odaya giriş-çıkış saatlerinin karşılaştırılması, sanığın katılanın odasına girdiği saatlerde tanığın söz konusu odada olup olmadığının tespitine ilişkin inceleme yapılması, yine yazı ekinde gönderilen güvenlik kamerası görüntülerinde olayın tanığı olan …’un katılanın odasına giriş ve çıkışının bulunup bulunmadığının tespit edilmeye çalışılması, tanık …’un olay tarihinde hastaneye tedavi amacıyla götürdüğü çocuğuna ilişkin muayene barkodunu hangi bankodan ve hangi saatlerde aldığının, yine çocuğunu hangi saatlerde polikliniklerde tedavi ettirdiğinin araştırılması, buna ilişkin belgelerin temin edilmesinin istendiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.12.2015 tarih ve 2014/38359 sayı ile; sanığın temyiz dilekçesi ekinde yer alan ve onaysız fotokopi olduğu anlaşılan … Cumhuriyet Başsavcılığınca … İl Emniyet Müdürlüğüne hitaben düzenlenen 06.11.2013 tarihli ve 2013/5248 soruşturma sayılı müzekkeresinin akıbetinin araştırılarak; … İl Emniyet Müdürlüğünce bu hususta düzenlenmiş tutanak ve bahse konu hastaneye ait belgelerin aslı ya da onaylı suretlerinin dosya arasına alınmasından sonra dosyanın incelenmek üzere iadesinin talep edildiği,
… İl Emniyet Müdürlüğü tarafından … 1. Asliye Ceza Mahkemesine hitaben düzenlenen 27.01.2016 tarihli ve 284 sayılı yazıda; … Cumhuriyet Başsavcılığının 06.11.2013 tarihli müzekkeresi ile ilgili olarak yapılan inceleme sonucunda ilgili evrakların onaylı suretlerinin gönderildiğinin belirtildiği, ekinde yer alan belgelere göre ise … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından … İl Emniyet Müdürlüğüne hitaben düzenlenen 15.11.2013 tarihli yazıda; olay tarihinde katılanın odasını gösteren güvenlik kamerası görüntüsünün CD ortamına kaydedilerek gönderildiğinin, başka bir kaydın bulunmadığının; yine söz konusu hastanenin 26.11.2013 tarihli ve 9555 sayılı yazısında; 11.07.2013 tarihinde 3807802**** T.C. kimlik numaralı … … Kanbur’un muayene olmak için anılan hastanenin 1. katında bulunan göğüs hastalıkları bankosundan saat 08.16’da barkodunu aldığının, saat 10.11’de ise muayene edildiğinin belirtildiği ve buna ilişkin bilgisayar çıktısının gönderildiği, kolluk tarafından düzenlenen 29.11.2013 tarihli CD inceleme ve araştırma tutanağına göre ise; … Cumhuriyet Başsavcılığının 06.11.2013 tarihli ve 2013/5248 sayılı evrakına istinaden … Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi Başhekimliği ile gerekli yazışmalar yapılarak olay ile ilgili tüm kamera kayıtlarının talep edildiği, gönderilen CD içerisindeki görüntülerin ilgi sayılı yazıda gönderilen CD ile aynı içeriğe sahip olduğu, bahse konu CD incelendiğinde görüntü üzerinde kamera saatinin yer almadığı, görüntünün toplam 36.29 dakikalık olduğu, görüntü adının “11.07.2012 1. kat …” olduğu, kamera açısına göre görüntüde sağdan üçüncü kapının katılan …’un odasına ait olduğu ancak aradaki mesafe nedeniyle odaya giren şahısların tam olarak seçilemediği, karakola davet edilen tanık … ile birlikte görüntüler izlendiğinde olay günü katılanın odasına olay anından yaklaşık 15 dakika önce girdiğini, görüntülerin ise olaydan önce 06.50 dakikalık bölümü içerdiğini, bu sebeple olaydan önce katılanın odasına giriş anının görüntülerde yer almadığını ancak görüntünün 11.30 dakikasında yani olay yaşandıktan yaklaşık olarak 4,5 dakika sonra katılanın odasından çıktığı görülen ve kameranın ters istikametine doğru yürüyerek uzaklaşan, kamera açısı itibarıyla yüzü seçilemeyen, kısa kollu ve açık renkli tişört ile koyu renkli pantolon giyen şahsın kendisi olduğunu beyan ettiğinin belirtildiği,
UYAP’tan yapılan sorgulamaya göre; 3807802**** T.C. kimlik numaralı … … Kanbur’un tanık …’un oğlu olduğu,
Dosya kapsamında yer alan CD’nin incelenmesinde; üzerinde saat yer almayan görüntünün 04.52. dakikasında sanığın katılana ait odaya girdiği andan önce bahse konu odaya giren tüm şahısların odadan çıktığı, yine sanığın odadan çıktığı 06.52. dakikaya kadar da odaya giren veya odadan çıkan şahsın bulunmadığı, ayrıca kolluk tarafından kamera görüntülerine ilişkin yapılan tespit dışında görüntünün 11.30. dakikasında görüntülerde daha önce odaya girdiği tespit edilemeyen ve tanığın kendisi olduğunu beyan ettiği açık renk kısa kollu tişört ve koyu renk pantolon ile koyu renk ayakkabı giyen kişinin katılanın odasından çıkıp kameranın bulunduğu yerin ters istikametine doğru yürüyerek uzaklaştığı, bahse konu kişinin kameranın ters istikametinden gelip görüntünün 19.52. dakikasında katılanın odasına tekrar girdiği ve 35.19. dakikasında ise odadan tekrar çıkıp yine kameranın bulunduğu yerin ters istikametine doğru gittiği, ardından başka bir şahıs ile tokalaşıp bir süre konuştuğu,
… (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/546 esas sayılı dosyasının onaylı suretinin incelenmesinde;
– Katılan … tarafından düzenlenen 11.07.2012 tarihli tutanağa göre; 11.07.2012 tarihinde saat 09.07’de katılanın odasına gelen sanık …’nin “Aşağıda müdür yardımcısı yerinde yoktu, yerinde durmuyor, bu kuralı kaldırın ya da yerinde dursun.” diyerek bağırdığı, kimliği olmadan barkod almak istediği, kimlik olmadan barkod alamayacağı söylenmesine rağmen yine bağırarak “Bu kanunu çıkaranın ağzına s…” dediği, bunun üzerine katılanın sanığa “Hem mağdursun hem de hakaret ediyorsun. Sana bu şekilde fiş veremem, mağdur olmana rağmen alttan alman gerekirken bana ve kuruma hakaret ediyorsun.” dediği, bunun üzerine sanığın “Hepinizin ağzına s…m.” dediği, ardından sanığın hastaneden çıkmak istediği sırada katılanın güvenlikçilere haber vermesi nedeniyle sanığın yakalandığı, katılanın daha sonra acil bölümünde bulunan polise şikâyetçi olduğunu bildirip tutanak tutturduğu ve tanık isimlerini de söz konusu tutanağa eklettiği,
– Katılan tarafından düzenlenen 11.07.2012 tarihli tutanağın … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 12.07.2012 tarihli yazısı ile … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilip suç duyurusunda bulunulması üzerine soruşturmanın … Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/3951 sırasına kaydedildiği,
– Katılan … 14.08.2012 tarihinde kolluk tarafından alınan ifadesinde; 11.07.2012 tarihinde … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde saat 09.07’de makamında otururken ismini önceden bilmediği sanık …’nin odasına gelerek kendisine hitaben “Aşağıda bulunan başka bir müdür yardımcısı yerinde yok, yerinde durmuyor bu kuralı kaldırın yahut da yerinde dursun.” diyerek bağırdığını, ardından kimliği olmadan barkod almak istediğini, sanığa kimliği olmadan barkod alamayacağını, bunun kanun gereği olduğunu söylediğini, sanığın “Bu kanunu çıkaranın ağzına s….” demesi üzerine sanığa “Hem mağdursun hem de hakaret ediyorsun, sana bu şekilde fiş veremem, mağdur olmana rağmen alttan alman gerekirken hem kurumuma hem de bana hakaret ediyorsun.” dediğini, sanığın ise “Hepinizin ağzına sıçayım.” diyerek dışarı çıkıp giderken güvenlikçileri çağırıp şikâyetçi olduğunu belirterek sanığı güvenlikçilere teslim ettiğini, hemen acil bölümünde bulunan polis memuruna giderek tutanak düzenlettirip ifade verdiğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu beyan ettiği,
– Sanık … 22.08.2012 tarihinde kollukta tarafından alınan ifadesinde; 11.07.2012 tarihinde saat 09.00 sıralarında … Eğitim ve Araştırma Hastanesine annesinin tedavisi için sıra almaya gittiğini, annesinin kimliği yanında olmadığı için barkod görevlisinin sıra vermeyip müdür yardımcısından muayene izin kağıdı almasını söylediğini, ismini Günay olarak hatırladığı müdür yardımcısının odasında bulunmadığını, bunun üzerine diğer müdür yardımcısı olan katılan …’un odasına gittiğini, kendisine annesinin köyde bulunduğunu, kalp hastası olduğunu, sıra almaya geldiğini fakat kimliği yanında olmadığından sıra numarası alabilmesi amacıyla izin kağıdı vermesini rica ettiğini fakat katılanın “Senin işini yapmak zorunda değiliz, sana izin kağıdı vererek yardımcı oluyoruz, istemesek vermeyiz.” şeklinde sözler sarf ettiğini, bunun üzerine katılana “Annemin kimliği yok diye muayene olamayacak mı?” dediğinde katılanın önünden almış olduğu boş kağıda mühür vurup imzalamadan önce “Beni nasıl memnun edeceksin ki ben bu kağıdı imzalayayım.” dediğini, katılana “Zaten bu işi yapmak senin görevin.” demesi üzerine katılanın “S..tir git odamdan, dışarı çık.” dediğini, daha sonra odadan çıktığını, çıkarken de “Sizin hepinizden şikâyetçi olacağım, işlem yaptıracağım.” demesi nedeniyle katılanın peşinden koşup koridorda bulunan güvenlik görevlilerine “Bu adamı yakalayın, ben bu adamdan şikâyetçiyim.” dediğini, ardından güvenlik görevlileri ile birlikte hastane polisinin yanına oradan da Tophane Polis Merkezine götürüldüğünü, olay sırasında katılanın “Kimlik olmadan barkod alamazsınız, bu devletin koyduğu bir kanundur.” şeklindeki sözleri üzerine katılana “Eğer bu gerçekten kanun gereği ise sen de izin kağıdı verme, onun yerine ‘Şu kanuna istinaden şu kişinin muayene talebini ret ediyorum, yapmış olduğu başvuruyu kabul etmiyorum.’ şeklinde bir yazı ver.’ dediğini, bunun üzerine katılanın masası üzerinde bulunan kağıda borkod numarası verilsin yazdığını, ardından kaşe basıp imza atmak için kendisine “Beni nasıl memnun edeceksin şimdi bu kağıdı imzalayayım.” dediğini, kendisine hakaret edip rüşvet isteyen katılandan şikâyetçi olduğunu ifade ettiği,
– … Cumhuriyet Başsavcılığının 03.09.2012 tarihli ve 2012/3951 sayılı kararı ile katılan hakkında rüşvet ve hakaret suçlarından kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği, 10.10.2012 tarihinde sanık …’ye tebliğ edilen bu kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
– … Cumhuriyet Başsavcılığının 03.09.2012 tarihli ve 3951-1695-895 sayılı iddianamesi ile sanık … hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 125/3-a ve 53/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile dava açıldığı, tanık …’un 29.01.2013 tarihli oturumda “Ben daha önceden soruşturma aşamasında ifade vermiştim o ifademi tekrar ederim, ben …’nın odasına gitmiştim, bu esnada sanık odaya girerek annesinin kimliği olmadığını ve muayene ettirmek istediğini söyledi, bu esnada ‘Başbakan’a söyleyin bunu kaldırsın, topunuzun ağzına sı..yım.’ dedi, … cevap vermedi, dışarı çıkardı güvenlikçilere haber verdi, tahrikte bulunmadı,” şeklinde beyanda bulunduğu, yapılan yargılama sonucunda sanık …’nin kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan TCK’nın 125/3-a, 62, 52/2 ve 52/4. maddeleri uyarınca 6.080 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin … (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 29.01.2013 tarihli ve 546-61 sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın itiraz edilmeksizin 05.03.2013 tarihinde kesinleştiği,

Anlaşılmaktadır.
Katılan … kollukta; “11.07.2012 günü saat 09.07 sıralarında yukarıda belirtmiş olduğum … yerimde makamımda görevim başında iken bir şahıs odama girerek annesinin kimliği olmadığı için alt kattaki müdür yardımcısı Günay Karafazlı’nın yanına nüfus cüzdanı olmadan sıra numarası almak için gittiğini fakat bugün sıra almak için oraya gittiğinde yerinde olmadığını, ‘Ya yerinde dursun ya da bu görevi yapmasın, bu uygulamayı kaldırın.’ diyerek bana çıkıştı. Ben de ‘Bu devletin kanunudur, bunu biz kaldıramayız.’ dedim. Bunun üzerine kendisini daha önceden tanımadığım fakat isminin sonradan … olduğunu ögrendiğim şahıs üzerime yürüdü ise de bana herhangi bir müdahalede bulunmadı fakat bana yüksek sesle ‘Ben bu kanunun ağzına s…m.’ dedi. Ben kendisine herhangi bir karşılık vermedim, fakat şahsa ‘Senin annenin kimliği yok mağdur durumdasın mağduriyetinin giderilmesi için alttan alman gerekirken bize hakaret ediyorsun, sana bu şekilde sıra alman için kağıt veremem.’ dedim. Bunun üzerine ‘Hepinizin ağzına s…m.’ dedi ve dışarı çıktı. Ben de makama ve kurumumuza küfür ettiği için hastanemizin özel güvenlikçilerini çağırdım. … isimli şahsa ‘S….r git.’ şeklinde herhangi bir küfür etmedim, ayrıca şahsa sıra alması ile ilgili izin kağıdı verir iken kesinlikle bu kağıtlara mühür vurulmuyor sadece ismimi ve imzamı atarak kağıdı veriyorum, kesinlikle kendisinden rüşvet istemedim ve kendisine böyle bir imada bulunmadım. Ayrıca bu konuşmalar esnasında yanımda … isimli hasta yakını da bulunmakta idi. Görev ve sorumluluğum dolayısıyla makam kapımın sürekli açık olduğu ve sürekli insanların girip çıktığı bir odadır. Bana ve kurumuma hakaret eden … isimli şahıstan davacı ve şikâyetçiyim. Kendisi ile uzlaşmak istemiyorum.”,
Mahkemede; “Sanıktan şikâyetçiyim, davaya katılmak istiyorum, olay günü ben … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde müdür yardımcısı olarak görev yaparken sanık odama geldi, annesi için sıra numarası istedi, diğer müdür yardımcısı yerinde değildi, sıra numarası almak için bana olur almaya gelmiş, sıra veren bankoda öyle söylemişler ve bankoda sanığı bana yönlendirmişler, kurallar ve mevzuat gereğince kimlik, nüfus cüzdanı olmadan sıra numarası verilememektedir, ancak yapılan sorgulama sonucunda ve müdür yardımcılarının oluru ile sıra numarası T.C. kimlik numarası bildirildiğinde verilebilmektedir, bana sanık ‘Müdür yardımcısı ya yerinde dursun, ya da bu işi kaldırın.’ dedi, ‘Bu kanunu ben koymadım devlet koymuş.’ dedim, o da ifadem de geçtiği şekilde, ‘Bu kanunun ağızına s…m.’ dedi, ben de onun üzerine ‘Hem mağdursun hem de sana yardımcı olmaya çalışıyoruz hem de bize hakaret ediyorsun.’ dedim, o da hepimize karşı ‘Hepinizin ağızınıza s…m.’ dedi, çekip gitti, ben de güvenliği aradım, ‘Davacıyım.’ dedim, ben kesinlikle sanığa sinkaflı küfürler etmedim, ben kesinlikle kendisinden rüşvet istemedim, kameralar açık ve tanıklar da vardır, daha sonra hastane polisine gidip şikâyetçi oldum,” sanığın katılandan “Beni nasıl memnun edeceksin ki bu kağıdı imzalayayım.” deyip demediğinin sorulmasının istenmesi üzerine katılanın “Ben böyle bir şey demedim.”,
Tanık … kollukta; “11.07.2012 günü saat 09.00 sıralarında … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde komşum olan hastane müdür yardımcısı …’un odasına bilgi sormak amacı ile gitmiştim. Bu esnada isminin sonradan … olduğunu öğrendiğim şahıs odaya girerek annesinin kimliğinin olmadığını, annesini muayene ettirmek istediğini, yan taraftaki oda da görevli bayanın yerinde olmadığını, bu nedenle buraya geldiğini, annesini muayene ettirmek amacı ile imzalı kağıt istediğini söyledi. Bu esnada şahıs ‘Böyle şey olur mu? Başbakan’a söyleyin bunu kaldırsın, topunuzun ağzına s…m.’ dedi. … ise şahsa ‘Ben senin mağdur olmaman için bu kağıdı veriyorum fakat sen bana hakaret ediyorsun.’ dedi. Ardından şahsa ‘Dışarı çıkar mısın, sana kağıt vermeyeceğim.’ diyerek hastane özel güvenliğini çağırdı. … şahıs herhangi bir rüşvet istemedi ve bunu ima edecek herhangi bir harekette bulunmadı.”,
Savcılıkta; “… aynı binada oturduğumuz komşum olur, kendisini bu sebeple tanıyorum. … isimli şahsı tanımam. İsmini kollukta duydum. Ben … Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 11.07.2012 tarihinde saat 09.00-09.30 saatleri arasında oğlumun soğuk algınlığı rahatsızlığı için komşum olan … isimli arkadaşımın hastanedeki müdür yardımcısı odasında konuştuğumuz sırada ve oğlum için sıra beklerken içeriye … adında kişi girdi. … ile annesinin kimliği olmadığı için muayene ettirmek istemesi ve …’un da bunun kanunen mümkün olmamasını söylemesi sebebiyle tartışma çıktı. Çıkan tartışmada … Bakanlığın yazısını göstererek kimliksiz muayene olunmayacağını, kendisinin bu işlemi gerçekleştiremeyeceğini söyledi. …, …’nin annesinin mağdur olmaması için bu şahıstan annesinin T.C.sini isteyerek bir kağıda yazdı ve barkot görevlisine bu kağıdı verip muayenenin yapılacağını söyledi. Bu sözleri söylediği sırada …, …’a hitaben ‘Başbakan’a söyleyin bu yazıyı kaldırsın, topunuzun ağzına s…m.’ dedi, bu hakareti …’a hitaben değil genel olarak söyledi. Şahsına yönelik herhangi bir hakareti olmadı. … bunun üzerine sinirlenerek …’yi odanın dışarısına çıkardı. Çıkartırken kendisine herhangi bir suretle dokunmadı. Kendisini yaralamadı ve güvenlikçileri çağırdı. Güvenlikçilere … ‘Polise haber verin bize hakaret etti.’ dedi. Odasına geldi ve tekrar oturdu. Müşteki …’nin ifadesinde geçen ve …’un kendisine yönelik hakaret ve rüşvet iddiası tamamen yalandır. Böyle bir şey kesinlikle gerçekleşmemiştir. Hakaret, rüşvet ya da bunlara yönelik herhangi bir iması bile olmamıştır. Olay anında sadece … ve … ve ben var idim, olaya ilişkin gördüklerim bunlardan ibarettir.”,
Mahkemede; “Olay günü ben hastanedeki müdür yardımcısı olan şikâyetçi …’nın odasındaydım, … annesini muayene ettirmek istedi, kimliği yoktu, bunun üzerine … da Bakanlık tarafından böyle bir işlem yapılmasının yasak olduğunu söyledi, … da ‘Başbakan’a söyleyelim bu yazıyı kaldırsın.’ dedi, ‘Topunuzu ağızınıza s….m.’ şeklinde beyanda bulundu, müşteki …’da güvenlik görevlilerini çağırdı, hakaret ettiğinden dolayı polise göndermiştir, ben hastanede çocuğumu muayene ettiriyordum, polislerin beni aradığını söyledi, hastane müdür yardımcısı olan …, sanıktan herhangi bir talebi olmadı, ben çocuğumu doktora getirmiştim, orada oturuyordum, sanık annesinin T.C. kimlik numarasını söyledi, müşteki kesinlikle sanığa bir kağıt verip bu kağıda da annesinin T.C.sini yazıp barkod görevlisine göndermedi ve onunla muayene yapılacağını söylemedi,”, soruşturma aşamasındaki beyanı ile çelişki oluştuğundan bahisle sorulması üzerine “Kesinlikle müşteki …, …’ın annesinin mağdur olmaması için sanıktan sanığın annesinin T.C. kimlik numarasını isteyip bir kağıda yazıp barkod görevlisine verip muayene yapılmasını istemedi,”, katılanın sanığa “Beni nasıl memnun edeceksin ki bu kağıdı imzalayayım.” deyip demediğinin sorulması üzerine “Böyle bir şey demedi.”, o gün hastaneye girişten itibaren yaptığı işlemlerin detaylı olarak sorulması üzerine “Hastaneye girdim, çocuğumu göğüs hastalıkları Prof. …’den sıra numarası aldım, doktorun gelmesini beklerken müştekinin yanına gittim, oturdum, bu olaydan sonra çocuğumu muayene ettirmek için doktorun yanına gittim, röntgen filmi çektirdim, alerji testi yaptırdım, daha sonra da hasteneden ayrıldım, bu yaptırmış olduğum testleri doktor görebilmekteydi,”,
Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Sanık … şikâyetçi olarak 11.07.2012 tarihinde kollukta; “Ben bugün yani 11.07.2012 günü saat 09.00 sıralarında … Eğitim ve Araştırma Hastanesine annemin tedavisi için her hafta olduğu gibi sıra almaya gittim. Annemin kimliği yanımda olmadığı için barkod görevlisi bana müdür yardımcısından muayene izin kağıdı almamı söyledi. Beni hastane müdür yardımcısının odasına yönlendirdi. Fakat müdür yardımcısı, ismini Günay olarak hatırladığım kişi odasında değildi ve kapısı kapalı idi. Beni bunun üzerine başka bir müdür yardımcısının odasına yönlendirdiler. İsmini … olarak hatırladığım kişinin odasına girdim. Ona annemin köyde olduğunu kendisinin kalp hastası olduğunu ve kimliğinin yanımda olmadığını sıra almak istediğimi fakat mesai saati olmasına rağmen müdür yardımcısının odasında olmadığını, ‘İzin şartını kendisine bağlamış fakat kendisi yerinde yok, ben bu kişiden şikâyetçiyim.’ dedim. Bunu kendisine söyledim. Bu şahıs bana ‘Hastane personeli hakkında şikâyetçi olmaya hakkın yok. O kişi mesai saatinde orada olmak zorunda değil. İstesek senin işini yapmayız. Size izin kağıdı veriyorsak bu bizim lütfumuzdur, istesek izin kağıdı vermeyiz.’ dedi. Ben de kendisine ‘Ne yani benim annem muayene olamayacak mı?’ dedim. Daha sonra bu şahıs eline beyaz bir kâğıt aldı, mühür vurdu, kalemi eline aldı ve bana ‘Beni nasıl memnun edeceksin ki imzalayayım.’ dedi. Ben de bunun görevleri olduğunu söyledim. Bana bu şahıs ‘S….r git odamdan çık dışarı.’ dedi, Ben de bu duruma sinirlendim ve kendisine ‘Sizden, topunuzdan şikâyetçi olacağım sizin hakkınızda işlem yaptıracam.’ dedim. Ben bunun üzerine odadan çıktım…bu şahıs şikâyetçi olacak olmamdan dolayı panikledi. Daha sonra müdür yardımcısı ismini … olarak bildiğim şahıs güvenlikçileri çağırdı ve onlara ‘Bu adamdan şikâyetçiyim, bu adamı yakalayın.’, dedi. Ben daha sonra geri döndüm güvenlik personelinin yanına gittim. Beraber hastane polisinin yanına gittik. Şikâyetçi olmak için karakola geldim. Olay bundan ibarettir. Ben mesai saatinde yerinde olmayan müdür yardımcısı Günay isimli şahıs ve benden rüşvet talep eden, bana hakaret eden müdür yardımcısı … isimli şahıstan davacı ve şikâyetçiyim.”,
Şikâyetçi-şüpheli olarak 02.11.2012 tarihinde kollukta; “11.07.2012 tarihinde saat 09.00 sıralarında … … Eğitim Araştırma Hastanesine annem … Ketenci’nin her hafta tedavisini yaptırmak üzere sıra almaya gitmiştim fakat annem … Ketenci’nin kimliği yanımda olmadığı için barkod görevlisi bana hitaben muayene izin kağıdı almamı söyledi ve beni hastane müdür yardımcısının yanına yönlendirdi fakat ismini Günay olarak hatırladığım kişi odasında yoktu ve kapısı da kapalı durumdaydı. Bu durum karşısında beni başka bir müdür yardımcısının odasına yönlendirdiler. İsmini … olarak hatırladığım kişinin odasına girdim ve kendisine annemin köyde olduğunu, kendisinin kalp hastası olduğunu ve kimliğinin yanımda olmadığını, sıra almak istediğimi fakat mesai saati olmasına rağmen müdür yardımcısının odasında olmadığını söyledim, ‘İzin şartını kendisine bağlamış fakat kendisi yerinde yok, ben bu kişiden şikâyetçiyim.’ dedim. Bunu kendisine söyledim. Bu şahıs bana ‘Hastane personeli hakkında şikâyetçi olmaya hakkın yok, o kişi mesai saatinde orada olmak zorunda değil, istesek senin işini yapmayız, size izin kağıdı veriyorsak bu bizim lütfumuzdur, istesek izin kağıdı vermeyiz.’ dedi. Ben de kendisine ‘Ne yani benim annem muayene olamayacak mı?’ dedim. Daha sonra bu şahıs eline beyaz bir kâğıt aldı mühür vurdu, kalemi eline aldı ve bana ‘Beni nasıl memnun edeceksin ki imzalayayım.’ dedi. Ben de bunun üzerine görevi olduğunu kendisine söyledim. Bana bu şahıs ‘S….r git odamdan çık dışarı.’ dedi. Ben de bu duruma sinirlendim ve kendisine ‘Sizden, hepinizden şikâyetçi olacağım, sizin hakkınızda işlem yaptıracağım.’ dedim. Ben bunun üzerine odadan çıktım…bu şahıs şikâyetçi olacak olmamdan dolayı panikledi ve daha sonra ismini … olarak bildiğim şahıs güvenlikçileri çağırdı ve onlara hitaben ‘Bu adamdan şikâyetçiyim, bu adamı yakalayın.’ dedi. Ben daha sonra geri döndüm güvenlik personelinin yanına gittim. Beraber hastane polisinin yanına gittik. Şikâyetçi olmak için karakola geldim. Olay bundan ibarettir. Ben mesai saatinde yerinde olmayan müdür yardımcısı Günay isimli şahıs ve benden rüşvet talep eden, bana hakaret eden müdür yardımcısı … isimli şahıstan davacı ve şikâyetçiyim.”,
Mahkemede 26.03.2013 tarihinde; “…Annemin kalp rahatsızlığı için hastaneye gittim, annem köyde yaşamaktadır, ben önce hastaneye gidip sıra numarası alıyorum daha sonra annemi hastaneye götürüp tedavi ettiriyorum, 15 günde bir tekrarlanır, o gün sıra numarası almak için hastaneye gittim, annemin T.C. numarası ezberimdeydi, bankodaki görevli bana sıra numarasını veremeyeceğini söyledi beni müdür yardımcısına yönlendirdi, izin verirse verebileceklerini söyledi, ben de müdür yardımcısına gittim, müdür yardımcısı yerinde yoktu, bankoya geri gittim, onun üzerine beni başka bir müdür yardımcısına yönlendirdiler, ben de yönlendirdikleri müşteki olan müdür yardımcısına gittim, ben de sıra numarası alamadığımdan dolayı müdür yardımcısından şikâyetçi olduğumu müşteki olan müdür yardımcısına söyledim, müşteki de bana bu durumun kendisini ilgilendirmediğini, neden nüfus cüzdanı getirmediğimi sordu, ‘O müdür yardımcısından şikâyetçi olduğundan bir şey elde edemezsin.’ dediler, bunun üzerine müşteki de bana anneme sıra numarasını almayacağını, şikâyetten vazgeçmem gerektiğini söyledi, ben de kendisinden sıra numarası istedim, bana … müdürlüğünün yazısı olduğunu, nüfus cüzdanı olmayan kişilere sıra numarasını veremeyeceğini söyledi, ben de bu yazının tarafıma verilmesini istedim, sümenin altından çıkarak bana salladı, daha sonra sümenin içine koydu, ben de bana izin verilmediğine dair yazı verilip tarafıma yazı verilmesini istedim, bunun üzerine müşteki masasından bir bloknot çıkardı, muayene sırası verilmesi uygundur yazdı, kaşesini bastı imzalarken ‘Bizi nasıl memnun edeceksin ki imzalayayım.’ dedi ben de memnun etmek zorunda olmadığımı, benim hakkım olduğunu, izin vermeyecekse, izin vermeyeceğine dair belge vermesini istedim, bunun üzerine müşteki beni odasından sinkaflı küfürler ederek kovdu, ben de kendilerinden şikâyetçi olacağımı söyledim, Bunun üzerine müşteki de panikledi arkamdan geldi, güvenlik görevlilerini çağırarak bana küfür ettiğini söyledi, ben de güvenlik noktasına gidiyordum, hastane polisine gittik, ben kesinlikle kendisine iftira atmadım, olay anında yanımızda bir şahıs daha vardı, ama o şahıs … değildi.”, 08.06.2017 tarihinde ise “Ben bu konuda daha önceden ifade vermiştim. O ifadelerim doğrudur, aynen tekrar ederim. Yargıtay bozma ilamına bir diyeceğim yoktur, yapılan ilk yargılamada tanık olarak dinlenen şahıs benim şikâyetime konu hakaret ve rüşvet talebinin meydana gelen odada yoktu, ben bu şahsı olay tarihinde odada hiç görmemiştim, ilk defa mahkemede görmüştüm…”,
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
TCK’nın “Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde yer alan “İftira” başlıklı 267. maddesinin 1. fıkrası;
“(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
İftira suçu, failin, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesidir. İftira suçunun konusunu hukuka aykırı fiil oluşturur. Bu fiilin suç oluşturması şart değildir. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de iftira suçunun konusunu oluşturabilir. Öte yandan hukuka aykırı bir eylemin gerçekleştirildiğine yönelik isnat yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle ya da basın ve yayın aracılığıyla yapılabilir. Bu anlamda iftira suçu serbest hareketli bir suç olarak düzenlenmemiştir.
İhbar hukuka aykırı fiilin işlenildiğinin yetkili makamlara bildirilmesidir. Şikâyet ise hukuka aykırı fiil nedeniyle mağdur olan veya zarar gören kişinin bu eylemi gerçekleştiren failin cezalandırılması amacıyla yetkili makamlara yaptığı başvurudur. Suça ilişkin ihbar ve şikâyetin sözlü veya yazılı olarak yapılması olanaklıdır. Sözlü şikâyet görevli tarafından tutanağa yazılır (… Yaşar-… Tahsin Gökcan-… Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, … Yayınevi, 6. Cilt, …, 2010, s. 7828-7829.).
Özgü suç olarak düzenlenmediği için herkes tarafından işlenebilen iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadının belli bir kişiye yönelik olması gerekir. Ancak isnada muhatap kişinin yapılacak bir araştırma sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterli olup isminin açıkça belirtilmesi zorunlu değildir.
İftira suçu failinin, isnat ettiği fiil gerçekte hiç işlenmemiş olabileceği gibi, işlenmiş olmakla birlikte kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş olabilir. Yine, kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından hukuka aykırı bir fiil işlenmiş bulunmakla birlikte; iftira suçunun faili, bu fiilin karşılığında isnatta bulunulan kişiye verilecek yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunmuş olabilir. Bu durumlarda da iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Öte yandan, iftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla; failin, belirli olay veya olgulardan yola çıkarak, isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunması hâlinde iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır.
Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar veya şikâyetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hâllerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır. Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu, 74. maddesinde, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye’de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikâyet haklarının bulunduğu vurgulanmıştır. Bireylere tanınan bu anayasal hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek “çıkarlarını koruması”, gerek “özgürlüklerini kısıntısız” kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru, bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargıdır. Dilekçe hakkının yargısal alanda başlıca ortaya çıkış biçimi ise, ihbar ve şikâyet hakkının kullanılmasıdır.
Diğer taraftan iftira suçunda, ihbar veya şikâyetin CMK’nın 158. maddesinde gösterilen Cumhuriyet Başsavcılığına, kolluğa, valiliğe, kaymakamlığa, mahkemeye, yurtdışında ise elçiliğe veya konsolosluğa yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda, iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadını içeren ihbarın veya şikâyetin yetkili makamlara yapılması koşulu aranmaktadır. Dolayısıyla kanunilik ilkesi gereğince, ihbar veya şikâyetin yapılması olanaklı görülen makamlar dışındaki kimselere yapılacak bildirimler, iftira suçuna vücut vermeyecektir. Bu bakımdan, isnat edilen hukuka aykırı fiil bir kişiye bildirilmiş, o kişi de suçu ilgili yerlere ihbar etmişse, kişinin, yetkili makam olarak sayılması mümkün olmadığından bu suç oluşmayacaktır. Nitekim, ihbar veya şikâyetin yetkili makamlara doğrudan yapılması da arandığından, bu makamların dolaylı şekilde hukuka aykırı fiil isnadını öğrenmeleri hâlinde söz konusu suçun oluşmadığı kabul edilmelidir (… Yaşar-… Tahsin Gökcan-… Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, … Yayınevi, …, 2010, s. 7830; M. … Yiğitbaş, İftira Cürmü Üzerine Bir Deneme, AD., Y.: 58, S.: 11, …, 1967, s. 832; Köksal Bayraktar, İftira, … Hukuk Fakültesi Mecmuası, C: XL, S. 1-4, s. 196.).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.11.2012 tarih ve 2217-918 sayı ile “…belirtilen suç tarihi ve zamanında, yetkili makam olan kolluk makamına 11.07.2012 tarihinde saat 11.11 sıralarında şikâyette bulunarak, 11.07.2012 tarihli bilgi veren ifadesi ve 19.10.2012 tarihli tanık ifadesi ile de sabit olan TCK m. 125/1’de düzenlenen müşteki hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak için hakaret ve TCK m. 252/4’te düzenlenen rüşvet talebinde bulunma isnadında bulunduğu,” iddiası ile iftira suçundan sanık …’nin TCK’nın 267/1 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği anlaşılan olayda;
Her ne kadar tanık …’a ait fotoğraf ve görüntülerin, olaya ait kamera görüntüleri ile birlikte TÜBİTAK veya TRT gibi uzman kuruluşlardan birisine gönderilip fotoğraf ve görüntü analizleri ile olay tarihi ve saatine ilişkin tespit yaptırılarak olay anında katılanın odasında bulunan kişinin tanık … olup olmadığının araştırılması gerektiğinden bahisle itiraz kanun yoluna başvurulmuş ise de inceleme konusu olaya ilişkin görüntülerde kamera saati yer almasa da … Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından Tophane Polis Merkezi Amirliğine hitaben düzenlenen 13.07.2012 tarihli yazıda; katılan …’un odasının bulunduğu 1. katın 11.07.2012 tarihli olan ve 09.00 ila 09.30 saatlerini kapsayan koridor görüntülerinin CD olarak gönderildiğinin belirtilmesi ve sanığın bahse konu görüntünün 04.52. dakikasında katılanın odasına girdiğinin, 06.52. dakikasında ise söz konusu odadan çıktığının tespit edilmesi karşısında olayın 11.07.2012 tarihinde saat 09.04.52 ile 09.06.52 sıralarında gerçekleştiğinin anlaşılması ve gerek kolluk tarafından düzenlenen 29.11.2013 tarihli CD inceleme ve araştırma tutanağına gerekse Genel Kurul tarafından müzakere sırasında yapılan incelemeye göre görüntünün 11.30 dakikasında yani olay yaşandıktan yaklaşık olarak 4,5 dakika sonra katılanın odasından çıktığı görülen, kameranın ters istikametine doğru yürüyerek uzaklaşan ve tanığın kendisi olduğunu beyan ettiği kişinin güvenlik kamerasına uzak mesafede bulunması ve görüntü kalitesinin düşük olması nedeniyle yüz hatlarının tam olarak belirlenememesi karşısında bu kişinin tanık olup olmadığının tespitine ilişkin bilirkişi incelemesi yapılmasının, mevcut olan diğer delillerin hüküm kurmaya elverişli olduğu hususu da nazara alındığında usul ekonomisine aykırı olacağı ve yargılamanın uzaması sonucunu doğuracağı anlaşılmakla sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
Bu aşamada bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesince sanığa atılı suçun sabit olup olmadığının tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine bu husus da ayrıca değerlendirilmiştir.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İlk uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gerçekleştiği iddia edilen olayda; olayın tek tanığı olan …’un Savcılıkta “… …’nin annesinin mağdur olmaması için bu şahıstan annesinin T.C.sini isteyerek bir kağıda yazdı ve barkot görevlisine bu kağıdı verip muayenenin yapılacağını söyledi.”, Mahkemede ise “Kesinlikle müşteki …, …’ın annesinin mağdur olmaması için sanıktan, sanığın annesinin T.C. kimlik numarasını isteyip bir kağıda yazıp barkod görevlisine verip muayene yapılmasını istemedi,” şeklinde beyanda bulunarak olayın gelişimine ilişkin çelişkili ifade vermesi, anılan tanığın aynı zamanda katılan …’un komşusu olması nedeniyle katılanla aralarında yakınlık bulunması, görüntünün 11.30 dakikasında yani olay yaşandıktan yaklaşık olarak 4,5 dakika sonra katılanın odasından çıktığı görülen ve kameranın ters istikametine doğru yürüyerek uzaklaşan kişinin güvenlik kamerasına uzak mesafede bulunması ve görüntü kalitesinin düşük olması nedeniyle yüz hatları tam olarak belirlenemediğinden tanık … olduğunun kesin olarak tespit edilememesi ve sanığın aşamalarda istikrarlı bir şekilde olay sırasında bahse konu tanığın yanlarında olmadığına yönelik savunmada bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın atılı suçu işlediği hususunda şüphe oluştuğu ve bu şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, savunmasının aksine atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraati yerine yetersiz gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; “… Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanenin 26.11.2013 tarihli ve 9555 sayılı yazısına göre oğlu … … Kanbur’un tedavisi amacıyla tanık …’un aynı gün 08.16 ila 10.11 saatleri arasında, diğer bir ifade ile olayın gerçekleştiği saatlerde söz konusu Hastanede bulunması, kolluk tarafından düzenlenen 29.11.2013 tarihli CD inceleme ve araştırma tutanağında; kamera açısına göre görüntüde sağdan üçüncü kapının katılan …’un odasına ait olduğu ancak aradaki mesafe nedeniyle odaya giren şahısların tam olarak seçilemediğinin belirtilmesi, yine aynı tutanağa göre karakola davet edilen tanık … ile birlikte görüntüler izlendiğinde tanığın olay günü katılanın odasına olay anından yaklaşık 15 dakika önce girdiğini, görüntülerin ise olaydan önce 06.50 dakikalık bölümü içerdiğini, bu sebeple olaydan önce katılanın odasına giriş anının görüntülerde yer almadığını ancak görüntünün 11.30. dakikasında yani olay yaşandıktan yaklaşık olarak 4,5 dakika sonra katılanın odasından çıktığı görülen ve kameranın ters istikametine doğru yürüyerek uzaklaşan, kamera açısı itibarıyla yüzü seçilemeyen, kısa kollu, açık renkli tişört ile koyu renkli pantolon giyen şahsın kendisi olduğunu beyan etmesi, sanık …’nin … 1. Asliye Ceza Mahkemesine hitaben yazdığı 17.06.2013 havale tarihli dilekçede; olay sırasında katılanın odasında 40-50 yaşlarında, açık renk takım elbise giyen iri yapılı bir erkek şahsın bulunduğunu belirtmesine karşın bahse konu eşkâle uygun bir kişinin katılanın odasına giriş ve/veya çıkış anına ilişkin bir görüntüye rastlanılmaması, tanık …’un aşamalarda birbirleri ile uyumlu bir şekilde olay sırasında katılanın odasında bulunduğunu, katılanın olay sırasında sanığa hakaret etmediğini ve sanıktan rüşvet istemediğini ifade etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığa atılı suçun sabit olduğu,” görüşüyle,

Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle,
Karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 05.03.2019 tarihli ve 22229-3129 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.06.2017 tarihli ve 151-324 sayılı hükmünün, savunmasının aksine atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraati yerine yetersiz gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, eksik araştırma bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından 22.11.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede oy birliğiyle, suçun sabit olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından ise 22.11.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 06.12.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakarede oy çokluğuyla karar verildi.

22.11.2022 Tarihli Oturum: