YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/596
KARAR NO : 2022/767
KARAR TARİHİ : 06.12.2022
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanıklar … ve …’nın TCK’nın 109/2, 109/3-b-c, 62/1, 53/1-3 ve 63/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin … 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.05.2014 tarihli ve 41-200 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.07.2019 tarih, 4904-9199 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi M. Kaya; “Sanıklar … ve … hakkında açılan kamu davasının Yerel Mahkemece yapılan yargılaması sonunda, her iki sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetlerine ve sanıklardan …’ın hakaret suçundan beraatine ilişkin hükümlerin, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyete dair hükmün onanmasına … yönelik sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılma olanağı olmamıştır.
… ilçe merkezinde faaliyet gösteren … …Ev Yemekleri Lokantası’nın işletmecisi … ile ortağı sanık … arasındaki bazı sorunların çözüme kavuşturulması ve protokol düzenlemesi amacıyla … tarafından … yerine çağrılan şikâyetçi-sanık avukat …’ın lokantanın üst katındaki, içeride sanık …, … ile tanıklar … ve …’ün bulunduğu ofis bölümüne çıktığı, burada avukat … ile sanık … arasında oturma şekli, işlemlerin hızlı yapılması gibi sebeplerle aralarında sert tartışmaların yaşandığı, bu sırada alt kattaki …’ın da ofis bölümüne geçtiği tartışmanın devamında …’ın ofis kapısını açtığında gürültü ve seslerin aşağıdaki müşterilere ulaşmasını engellemek için ofis kapısının kapatılması ve bu anda …’ın yumrukla …’a vurarak BTM ile giderilebilecek ölçüde yaralandığı ve hemen akabinde …’ın ofis kapısını açarak ayrıldığı, dosyada mevcut kamera kayıtları ile kolluk tutanaklarına göre tartışmanın başlama ve sona ermesi arasındaki toplam sürenin üç dakikayı bulmayan olayda;
…
2) Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden yapılan değerlendirmede, şikâyetçi-sanık avukat …’ın lokantanın ofis bölümüne girişi ile burada sanık … arasında yaşanan tartışma, ofisin kapısını açması ile kapanması ve ofisten ayrılma süreci toplam üç dakikayı bulmadığı dosyada mevcut kamera kayıtları, bilirkişi raporu ile olayın hemen akabinde kollukça düzenlenen 28.06.2011 tarihli tutanaktan anlaşılmaktadır.
Tartışma devam ederken şikâyetçi sanık avukat …’ın ofis kapısını açması, ses ve gürültünün lokanta müşterilerini rahatsız etmemeye yönelik anlık kapının kapatılmasında ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya yönelik kasıttan söz etmek mümkün değildir.
Diğer yandan soruşturma evrakının incelenmesinde şikâyetçi avukatın kolluğa ilk şikâyetinin kasten yaralama suçuna ilişkin olup kolluk tutanaklarının da bu yönde tutulduğu ve … İlçe Emniyet Müdürlüğünce Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben düzenlenen fezlekede de suç nevi ve anlatım hakaret ve yaralama olarak belirtilmiş iken soruşturmanın ilerleyen aşamalarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma olarak gelişmesi ve bu yönde değerlendirme yapılması da düşündürücüdür.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarihli ve 110-161 sayılı kararında benzer bir olayda;
‘Mağdur …’ın telefonla aranması ve …’ın eve gelmesi üzerine, sanıklar n … tarafından, silahtan sayılan sopalarla darp edilerek BTM ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, dışarıdan sesler duyan tanık İdris Karayiğit’in içeriye girmesi ile de sanıkların bu mağdura karşı eylemlerinin sonlandığı, bu şekilde gerçekleşen olayda, özgürlüğü sınırlama süresi konusunda TCK’da herhangi bir açıklama bulunmamakta ise de, kişisel özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Somut olayda, mağdurun eve gelişi ile kendisine karşı yaralama fiilleri arasında geçen zaman süreci tam olarak saptanamamış, sanıkların mağduru özgürlüğünden yoksun bırakma bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri hususu da, bu suç yönünden yapılan soruşturmanın yetersizliği nedeniyle kuşkulu kalmıştır. Kuşku sanık lehine yorumlanır ilkesi uyarınca, var olan kuşkunun sanıklar lehine yorumlanması ile bu mağdura yönelik eylemlerin yaralama boyutunu aşıp kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu aşamasına ulaşmadığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.’ denilmek suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içermesi, fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerektiği ifade edilerek anlık, çok kısa süreli olaylarda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma bilinç ve iradesinin bulunmayacağı hususu vurgulanmıştır.
Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 17.12.2013 tarihli ve 30813393 sayılı ilamında da benzer bir olayda suçun oluşmayacağı, eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı ifade edilmiştir.
Somut olayda, lokanta ofisinde çalışanların da olduğu ortamda, avukat … ile sanık … arasında sert tartışmanın yaşandığı sabit olup tartışmanın devam ettiği bir anda …’ın ofis kapısını açması nedeniyle ses ve gürültünün lokanta müşterilerini rahatsız etmemesi için sanık …’ın talimatı ile ofis kapısının çekilmesi ve hemen akabinde avukat …’a yumrukla vurması ve avukat …’ın ofis dışına kendi serbest iradesi ile çıkması arasındaki süre toplam 1 dakika civarında olup şikâyetçi avukatın ofiste bulunduğu toplam süre ise 3 dakikayı bulmamaktadır. Bu şekilde gelişen anlık bir olayda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma bilinç ve iradesiyle hareket edildiğinden hukuken söz edilmesi olanaklı değildir.
Bu itibarla unsurları oluşmayan kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden kurulan mahkûmiyet hükmünün bozulması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.09.2019 tarih ve 265496 sayı ile;
“Sanık … ile tanık …’ın … ilçesinde faaliyet gösteren … …Ev Yemekleri isimli lokantanın ortakları oldukları, olay tarihlerinde aralarında özellikle mali konularda bir takım ihtilaflar bulunduğu, sanık …’ın …’da ikamet ettiği, belli aralıklarla …’e giderek lokantanın hesaplarını denetlediği, dosya kapsamınna göre, sanık …’ın olaydan 2-3 gün önce ortağı … ve bazı lokanta çalışanları ile ilgili sorunları çözmek amacıyla … ilçesine gittiği, katılan …’ın tanık …’ın avukatı olduğu, katılan …’ın olay günü lokantanın …’a devri için satış protokolü hazırlamak üzere …’ın daveti ile anılan lokantaya gittiği, lokantanın önünde …’la karşılaştığı, tanık …’ın ‘Sen ofise çık, ben sigaramı içtikten sonra geleceğim.’ dediği, katılan sanık …’ın lokantanın ofis bölümüne gittiği, burada sanıklar …, …, … ile tanıklar … ve …’ın bulundukları, katılan sanık … ile sanık … arasında oturma şekli, işlemlerin hızlı yürütülmesi gibi nedenlerle tartışma başladığı, bir süre sonra tanık …’ın da ofise geldiği, bu arada tartışma seslerinin müşterilere gitmemesi için ofis kapısının kapatıldığı, katılan sanık …’ın bir süre bekledikten sonra ‘Siz evrakları bana verin, ben ofisimde protokolü hazırlayım, siz oraya gelin imzalayın.’ dediği, bunun üzerine tartışmanın daha da alevlendiği, katılan sanık …’ın kendisini oraya çağıran tanık …’a ‘Bunlar ipe un seriyorlar.’ diyerek ofisin kapısını açarak gitmek istediği, o sırada sanık … Güler’in katılan sanık …’ı tutup içeri çektiği ve kapıyı kapattığı, akabinde katılan sanık …’ın dudağının üzerine bir yumruk vurduğu, ikinci yumruk darbesinin ise göğsüne isabet ettiği, olay yerinde bulunan tanıkların araya girmesi ile kavganın aralandığı, 27.06.2014 tarihli doktor raporunda bu yaralanmadan dolayı katılan sanık …’ın basit tıbbi tedavi ile iyileşecek şekilde yaralandığının belirtildiği, katılan sanık …’ın 155’i arayarak olayı bildirdiği, daha sonra da ofisten çıkarak lokantanın önünde polislerin gelmesini beklediği, ofiste bulunan kamera kaydına göre katılan sanık …’ın ofise girmesi ile çıkması arasında geçen sürenin toplam üç dakika; kavganın başlaması ile bitmesi ve katılan sanığın ofisten dışarı çıkması arasında geçen sürenin ise bir dakikaya yakın olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 02.10.2012 gün ve 2011/8-778 esas, 2012/1795 sayılı kararında belirtildiği üzere kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile yaptırıma bağlanan hususun bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması ya da kısıtlanması olduğu, suçun oluşumu açısından geçmesi gereken süreyle ilgili olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda herhangi bir açıklama bulunmamakla birlikte kişisel özgürlükten yoksun kılma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesinin zaruri olduğu ve her olayda bu sürenin, hem fail hem de mağdur açısından kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığının hâkim tarafından değerlendirilmesi gerektiği nazara alındığında dosya kapsamı ile katılan mağdurun aşamalardaki beyanları, tanık anlatımları ve kamera görüntülerine göre, kavganın başlaması ile katılan …’ın ofisten dışarıya çıkması arasında bir dakikalık süre geçtiği, katılan sanık … dışında olay mahalinde bulunan kişilerden hiçbirisinin katılan …’ın kavga aralandıktan sonra katılanın ofiste zorla tutulmaya devam edildiğine dair herhangi bir beyanda bulunmadıkları gibi, sanıkların hürriyetinden yoksun kılma kastıyla hareket ettiklerini gösterir bir bulguya da rastlanılmadığı, olay sürecinde öfkeye kapılan sanık …’ın amacının katılan …’ı darp etmek olduğunun açıkça anlaşıldığı, bu durumda sanıkların eylemlerinin, katılan sanık …’ın tanık …’ın vekili olarak hareket ettiğine dair vekaletnâmeyi ibraz etmesi hâlinde, TCK’nın 86/2, 86/3-c madde ve fıkraları kapsamında kalacağı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 04.11.2019 tarih ve 20356-13083 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar … ve … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar … ve …’nın eylemlerinin nitelendirilmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk tarafından düzenlenen 27.06.2011 tarihli tutanağa göre; sanıklar … ve …’nın olayla ilgili olarak polis merkezinde herhangi bir evraka imza atmayacaklarını ve ifadelerini savcılıkta vermek istediklerini beyan etmeleri üzerine durumdan haberdar edilen Cumhuriyet savcısının talimatı ile 28.06.2011 tarihinde savcılıkta hazır edilmek üzere gözaltına alındıkları,
Kolluk tarafından 27.06.2011 tarihinde saat 19.30’da düzenlenen tutanağa göre; 27.06.2011 günü saat 19.00 sıralarında Polis Merkez Amirliğine kendiliğinden gelen ve … Barosuna kayıtlı olarak avukatlık yapan katılan … ile yapılan görüşmede; müvekkili olduğu tanık …’ın … ilçesi, Ulusal Egemenlik Caddesi, … karşısında faaliyet gösteren … …Ev Yemekleri isimli restoranın ortağı olduğunu, aynı … yerinin diğer ortağı olan sanık … ile aralarında sorunlar bulunduğunu, bu olayı konuşmak üzere tanığın daveti nedeniyle bahse konu … yerine gittiğini, … yerinde sanık … ve … yeri çalışanı olan diğer sanık … tarafından darp edildiğini, hürriyetinin tahdit edildiğini, tehdit ve hakarete maruz kaldığını beyan edip şikâyetçi olduğu,
Kolluk tarafından 28.06.2011 tarihinde saat 03.00’te düzenlenen tutanağa göre; olay ile ilgili olarak güvenlik kamera görüntüsünün incelemesinde; 27.06.2011 tarihinde saat 17.31.29’da tanık …’ın ofise geldiği, tanığın ofise gelmeden önce sanık …’nın ayakta beklediği, sanık …’ın ise masada oturduğu, saat 17.31.53’te kameranın görmediği açıda bir hareketliliğin olduğu, şahısların kamera görüntüsü dışındaki yere yöneldikleri, saat 17.32.35’te tanık … ile açık renk gömlekli katılan …’ın kamera görüntüsüne girdikleri, saat 17.33’te de sanık …’ın el kol hareketi yaparak katılan …’a bir şeyler söylediği, kendi aralarında konuştukları, katılan …’ın gömleğinin yakasının açık olduğu ve saat 17.34’te görüntüden çıktığı,
Kolluk tarafından düzenlenen 27.06.2011 tarihli tutanağa göre; yapılan incelemede olayın gerçekleştiği odada bulunan güvenlik kamerasının odanın giriş kapısını görmediğinin tespit edildiği,
Kolluk tarafından 27.06.2011 tarihinde saat 23.15’te düzenlenen tutanağa göre; katılan …’ın olay sırasında zarar gördüğünü belirttiği kıyafetleri üzerinden yapılan incelemede yeşil beyaz kareli gömleğin üzerindeki 3 adet düğmenin koptuğu ve kopan düğme yerlerinde yırtıklar bulunduğu, yine atletinin omuz kısmında 2-3 cm’lik yırtık olduğunun tespit edildiği,
Katılan hakkında … Devlet Hastanesince düzenlenen 27.06.2011 tarihli ve 2128 sayılı doktor raporuna göre; göğüs bölgesinde 2 adet 3 cm’lik sıyrık ile alt dudağında 1 cm’lik hematom bulunan ve alkolsüz olan katılanın söz konusu yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu,
… Devlet Hastanesince 27.06.2011 tarihinde düzenlenen 2132 ve 2133 sayılı doktor raporlarına göre; sanıklar … ile …’ın alkolsüz oldukları ve üzerlerinde darp-cebir izi bulunmadığı,
Tanık … tarafından … Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben düzenlenen bila tarihli dilekçede; … …Restoran’ın işletmecisi, sanık …’ın ise ortağı olduğunu, ancak sanık …’ın …’da ikamet ettiğini ve sürekli olarak … yerinde bulunmadığını, ayda bir gelerek hesapları ve ödemelerin gününde yapılıp yapılmadığını kontrol ettiğini, sanık … ile birlikte hisselerini üçüncü bir şahsa devretmeyi düşündüklerini, bu arada …’te önceden tanıdığı avukat …’la tesadüfen görüştüğünü, katılanın kendisine paraya ihtiyacı olduğunu ve 10.000 TL karşılığında devir sözleşmelerini kendisine hazırlatırlarsa iyi olacağını söylemesi üzerine meblağın bu … için fazla olduğunu belirttiğini, katılanın ise “…’ın parası çoktur, sen ona ödetirsin, nasıl olsa şirketi devrediyorsunuz, alacağım paranın yarısını sana vereyim, sen de ufak tefek borçlarını ödersin, …’a dokunmaz.” dediğini, bunun üzerine sanık …’ı aradığını ve iyi bir avukat bulduğunu, devir sözleşmelerini ona yaptıracağını, karşılığında 10.000 TL avukatlık ücreti ödeyeceklerini söylediğini, ancak …’ın kabul etmediğini, “Şirketimizin hesapları karışık. Şirket avukatımız varken neden başka avukata … yaptıralım ayrıca istediği ücret hiç makul değil, devir sözleşmesini noterler bile kendiliginden yapıyor, ben …’e gelince şirketi devredeceğimiz şahısla şartlar belirlensin, şirket avukatımızı çağırırım, sözleşmeleri ona yaptırırız, üstelik devir yapıp yapmayacağımız dahi belli değil, ne acelesi var.” dediğini, ardından katılanı arayıp kendisine “…Bey şartlarımızı kabul etmedi ama ben …’e geldiğinde bir şekilde ona kabul ettirmeye çalışırım.” demesi üzerine katılanın haber beklediğini söylediğini, olaydan bir gün önce sanık …’ın …’e geldiğini, bunun üzerine konuyu tekrar açtığını, buna müteakip sanık …’ın “Ben sana acele etme şu hesapları önce incelemeyelim, devir bir günlük … ben şimdi başka avukatla uğraşamam şu anda daha öncelikli işlerimiz var.” dediğini, olay günü sanık …’ın şirkete gelerek personeli topladığını ve tek tek hesapları kontrol ederek toplantı yapmaya başladığını, o sırada katılan …’ın kendisini sürekli arayıp bu işi kendisine vermesi için ısrar ettiğini, ardından katılana “…Bey kabul etmiyor, istersen gel kendin tanış ve görüş eğer senin bilgili bir avukat olduğuna kanaat getirirse belki kabul eder.” dediğini, bunun üzerine aynı gün saat 17.20 sıralarında katılan …’ın restorana geldiğini, kendisini aşağıda karşıladığını, sanık …’ın katılanın geleceğinden haberi olmadığını, katılan restorana geldiğinde kendisine “… yukarda toplantı yapıyor, sen onun yanına çık ben de sonradan gelirim, beraber girmeyelim şimdi.” dediğini, ardından katılanın yukarı çıktığını, orada çok beklediğini, kendisi tam yukarı çıktığı sırada katılanın odadan çıktığını, sinirli olduğunu, “Sen bu pez….ge hiçbir şey anlatmamışsın, adam beni tanımıyor bile, görüşmedi, oralı bile olmadı, beni personelin önünde yarım saat bekletti.” dediğini, devamında da evrakları görmek istediğini devir sözleşmesini hazırlayacağını söylemesi üzerine de sanık …’ın kendisine “Ne alakası var ben şu anda meşgulüm sizinle görüşemem burayı terk edin.” dediğini ve kendisini odadan resmen kovduğunu söylediğini, ardından “Senin yüzünden rezil rüsva oldum, senin yapacağın işin içine sıçayım.” diyerek arada birtakım sinkaflı kelimeler kullanması üzerine de katılana “Olmuyorsa olmuyordur.” dediğini, katılanın ise “Ben size bir avukatı kovmak ne demekmiş göstereceğim.” dediğini, katılana “Sen iki dakika burada bekle sakinleş, ben bir odaya gireyim, sen de arkamdan gel.” dedikten sonra odaya girdiğini, sanık …’ın hâlâ toplantı yaptığını, sanık …’a “Avukatı neden kovdun o benim bulduğum avukattı.” demesi üzerine sanığın “Ben ne bileyim kimin nesi buraya gelmiş toplantının ortasında bana saçma sapan şeyler soruyor, ben de gönderdim gitti, söyle ona hiç gözüm tutmadı zaten, bulduğun avukat buysa ben ona sözleşme falan yaptırmam.” dediğini, katılanın bu esnada kapının arkasında olması nedeniyle konuşulanları duyduğunu ardından bir hışımla içeri girdiğini, sanık …’ın da kapıya dönerek “Kardeşim çıkar mısın, yine mi geldin.” demesi üzerine katılanın “Çıkmıyorum.” dediğini, sanık …’ın “Seni çıkarmak için polisi mi aramam lazım.” demesi üzerine de katılanın “Burada polis de benim savcı da benim, hâkim de benim Yargıtay da benim.” diyerek sanık …’ın yakasını tutup tartakladığını, sanık …’ın da katılanın yakasından tuttuğunu, katılanın sanık …’ın sırtını duvara dayayıp yakasından tutarak küfrettiğini, o sırada kendisi ile odada bulunan sanık … ve…’in kavgayı ayırdıklarını, kavga esnasında yumruklaşma veya darp olayı olmadığını, katılanın “Ben size avukatla uğraşmak ne demekmiş göstereceğim, hepiniz avukata saygı duymayı ögreneceksiniz.” diyerek polisi aradığını, sanık …’ın da “Adama bak hâlâ dükkândan gitmiyor, musallat oldu resmen. … bulduğun avukat bu muydu, kimi ararsan ara sen aramazsan ben polisi arayacam.” dediğini, katılanın telefonla birilerini aradığını, ardından sanık …’a “Para kazanacaktık lan p.şt.” dediğini, akabinde odadan çıktığını, kendisinin de katılanın arkasından çıktığını, katılanın “Ben emniyete gidiyorum ona gününü göstereceğim bak ben neler yapıyorum sen de benim arkamdan emniyete gel.” dediğini, “Tamam.” diyerek yukarı sanık …’ın yanına çıktığını, katılanın oradan emniyete ve adli tıpa gittiğini, ancak katılanın dükkândan çıktıktan sonra dudağında herhangi bir kanama veya üzerinde darp izi bulunmadığını, bu durumun kamera görüntülerinden de anlaşılabileceğini, emniyette bulundukları sırada katılanın “Bu işleri başıma sen açtın, senin yüzünden ben rezil rüsva oldum, aşağılandım. Benim lehime ifade vereceksin zorla alıkoydular diyeceksin.” dediğini, kendisinin de “Abi bu işi burada kapatalım uzatmayalım ben zor duruma düşeceğim.” dediğini, katılanın ise “Bu işi sen temizleyeceksin korkma başına bir şey gelmez burada bütün savcılar ve emniyet benim arkadaşımdır. Zaten emniyete de bir savcı arkadaşımı çağırdım o da burada bize yardımcı olacak bu … onur gurur meselesi oldu yoksa …’a gider senin de ondan para koparmaya çalıştığını söylerim gerisini sen düşün.” dediğini, zaten emniyetteki ifadesini oradaki memurlara katılanın yazdırdığını ve kendisinin sadece imzaladığını, olay sırasında sanık …’ın katılana vurmadığını, hakaret etmediğini, sanık …’ın katılanın avukat olduğunu dahi bilmediğini, bu olaydan sonra suçluluk duyduğu ve sanıklar …, … ile inceleme dışı sanık … Küçükkılıç’ın böyle bir haksızlığı hak etmediğini düşündüğü için gerçek beyanlarını yazılı şekilde verdiğini, katılanın kendisini kullanarak sanık …’dan avukatlık adı altında para koparmaya çalıştığını, işler ters gidince de olayın çığırından çıktığını belirttiği,
Katılan … tarafından düzenlenen 21.05.2012 havale tarihli dilekçe ekinde yer alan fotokopi belgeye göre; … 2. Noterliği tarafından düzenlenen 11.05.2011 tarihli genel vekaletname uyarınca tanık …’ın … Barosu avukatlarından olan katılan …’ı vekil olarak tayin ettiği,
Güvenlik kamerası görüntülerine ilişkin bilirkişi tarafından düzenlenen 20.10.2011 tarihli rapora göre; inceleme konusu güvenlik kamerası görüntülerinde ses kaydının bulunmadığı, olay yerinde tek açıdan çekim yapan bir adet güvenlik kamerasına ait görüntü kaydının bulunduğu, olay mahallinde 1 kadın ve 3 adet erkek şahsın olduğu, ilk aşamada görüntü açısına göre sol tarafta masada oturan mavi gömlekli şahsın karşısında bir şahsın ve sol tarafından ise bir kadının oturduğu, daha sonra olay yerine çizgili gömlekli bir şahsın geldiği ve mavi gömlekli şahsın görüntü kayıtları çerçevesi dışında el hareketleri ve mimiklerinden anlaşılacağı üzere bir şahıs ile hararetli bir şekilde konuştuğu, akabinde çizgili gömlekli şahsın muhtemelen meydana gelen kavga olayını ayırmak için o tarafa doğru gittiği, bir süre sonra gözlüklü beyaz gömlekli bir şahsın görüntü kayıtları açısında göründüğü ve bu şahsın üzerinde bulunan gömleğin yakasının göbek üzerine kadar açık olduğu,
Dosya arasında bulunan 1 adet CD ile aynı içerikli 1 adet flash bellekte yer alan ve ses kaydı ile kamera saati içermeyen 28.01 dakikalık güvenlik kamerası görüntülerine göre; görüntünün sol alt köşesinde yer alan masada mavi renk tişörtlü sanık …’ın oturduğu ve önünde bulunan bir takım belgeleri kontrol ettiği, aynı odada bulunan diğer masada yine bir takım belgeleri kontrol eden beyaz tişörtlü tanık …’ün, bu tanığın hemen yanında bulunan sandalyede ise uzun kollu, kolları katlanmış vaziyette beyaz gömlek giyen sanık …’nın oturduğu, görüntünün 03.49. dakikasında tanık …’ün yerinden kalktığı, sanık …’nın oturduğu sandalyeden kalkarak tanık …’e yanından geçmesi için yer verdiği, 03.51. dakikada tanık …’ün görüntüden çıktığı, sanık …’nın bu kez sanık …’ın karşısında bulunan sandalyeye oturduğu, görüntünün 06.05. dakikasından tanık …’ün tekrar görüntüye girdiği, masasında bulunan bir takım evrakları ayakta inceledikten sonra görüntünün 06.57. dakikasında bu evraklardan birini görüntülerde gözükmeyen ancak sanık …’nın sol tarafında oturduğu değerlendirilen bir şahsa imzalaması için uzattığı, görüntünün 07.01. dakikasında beyaz gömlekli ve gözlüklü katılanın içeriye girmesi üzerine sanık …’nın oturduğu yerden kalkarak katılana yer verdiği, ardından tekrar ilk oturduğu sandalyeye oturduğu, katılanın da sanık …’ın karşısında bulunan sandalyeye oturduğu, tanık …’ün imzalattığı evrakı aldıktan sonra görüntünün 07.34. dakikasında tekrar yerine oturduğu, görüntünün 07.33. dakikasında görüntüde yer almayan kişi ile konuşmaya başlayan sanık …’ın görüntünün 07.54. dakikasında sağ eli ile katılanı göstererek konuştuğu, görüntünün 08.00. dakikasında katılanın ellerini oynatarak bir şeyler anlattığı, bu sırada da sanık …’ın katılanı dinlediği, katılan ile sanık …’ın bir süre karşılıklı olarak konuştukları, görüntünün 08.43. dakikasında sanık …’nın ayağa kalktığı, oturduğu sandalyeyi kaldırarak götürdükten sonra tekrar eski yerine dönerek ayakta beklemeye başladığı, görüntünün 09.00. dakikasında tanık …’ün masasından kalkarak görüntüden çıktığı, bu sırada sanık …’ın görüntüde yer almayan şahıs ve katılanla konuşmaya devam ettiği, görüntünün 10.40. dakikasında sanık …’ın hesap makinası ile bir takım hesaplamalar yaptığı ve görüntüde yer almayan şahısla konuşmaya devam ettiği, görüntünün 11.29. dakikasında tanık …’ün tekrar görüntüye girdiği, ardından masasına oturduğu, görüntünün 12.41. dakikasında katılanın ellerini kullanarak bir şeyler anlatmaya başladığı, bu sırada sanık …’ın da katılanı dinlediği, görüntünün 13.01. dakikasında tanık …’ün görüntüde yer almayan şahıs/şahıslara bakarak konuşmaya başladığı, sanık …’ın önünde bulunan hesap makinesi ile işlem yaptığı sırada katılanın görüntünün 13.29. dakikasında sol elini havaya kaldırarak bir şeyler söylemeye başladığı, bu üzerine kafasını kaldırıp katılanı bir süre dinleyen sanık …’ın görüntünün 13.38. dakikasında sağ elini havaya kaldırıp katılana bir şeyler söylediği, bu şekilde karşılıklı olarak bir süre konuştuktan sonra katılanın her iki elini dizlerine vurarak ayağa kalktığı, görüntünün 14.03. dakikasında görüntüden çıktığı, bunun üzerine sanık …’nın katılanın kalktığı sandalyenin yanına gelerek ayakta beklediği, oturduğu yerden konuşan sanık …’ın görüntünün 14.29. dakikasında ayağa kalkıp elindeki kalemle önündeki kağıdı göstererek bir şeyler anlattığı, görüntünün 14.50. dakikasında ise tekrar yerine oturduğu ve yanında olduğu anlaşılan bir kişi ile konuşmaya devam ettiği, görüntünün 15.01. dakikasında tanık …’ün sanık …’ın yanında ayakta olduğu anlaşılan ancak görüntülerde yer almayan kişiye bakarak konuşmaya başladığı, görüntünün 15.41. dakikasında çizgili tişört giyen tanık …’ın görüntüye girip sanık …’nın yanından geçtikten sonra tanık …’ün yanına gelerek ayakta onunla konuşmaya başladığı, bunun üzerine sanık …’nın görüntünün 15.47. dakikasında görüntüden çıktığı, sanık …’ın görüntünün 16.00. dakikasında sigara yaktıktan sonra sol tarafında bulunan tanık …’e dönüp onu dinlemeye başladığı, görüntünün 16.06. dakikasında birden sağ tarafına döndüğü, ardından o yöndeki birine bir şeyler söylediği, görüntünün 16.12. dakikasında oturduğu yerden kalkarak konuştuğu kişiye karşı hamle yaptığı, bunun üzerine tanık…Öztürk ile daha önce katılanın yanında oturduğu anlaşılan ancak kamera açısı nedeniyle görüntülerde yer almayan aşçı kıyafetli inceleme dışı sanık …’ın oturduğu yerden kalkarak o yöne doğru hamle yaptıkları, bu sırada tanık …’ün oturduğu yerden olayı izlediği, görüntünün 16.21. dakikasında görüntüye sanık …’ın hemen ardından da tanık … ile katılanın girdiği, görüntünün 17.18. dakikasında katılanın tekrar görüntüye girerek sanık …’ın masanın önüne doğru yürüdüğü, arkasından ise tanık …’ın geldiği, bu sırada masasına gelen sanık …’ın o sırada cep telefonu ile arama yapmaya çalışan katılana sol kolunu uzatarak bir şeyler söylediği, bu sırada sanık … ile katılan arasında tanık …’ın bulunduğu, görüntünün 17.28. dakikasında katılanın cep telefonunu kulağına götürdüğü, bu sırada sanık …’ın da masasına oturduğu, devamında sanık …’ın oturduğu yerden, gömleğinin ön kısmı göbek bölgesine kadar açılmış ve pantolonundan dışarı çıkmış olan katılana bir şeyler söylediği, görüntünün 18.31. dakikasında tanık …’ün oturduğu yerden kalktığı, katılan ve tanık …’ın yanından geçtikten sonra görüntüden çıktığı, bu sırada oturduğu yerde sigara içen sanık …’ın tanık … ile konuştuğu, telefonu kulağında olan katılanın ise görüntünün 19.04. dakikasında görüntüden çıktığı,
20.03.2013 tarihli oturumda katılan … hakkında hakaret suçundan açılan kamu davasının inceleme konusu dosyadan tefriki ile yeni bir esasa kaydedilmesine karar verildiği,
UYAP sorgulamasına göre; sanık …’nın 14.06.2011 tarihinde sanık …, tanık … ile Canan … isimli şahıslara karşı işçi ve … veren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açtığı, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesince 12.09.2013 tarih ve 250-628 sayı ile davanın işlemden kaldırıldığı 04.06.2013 tarihinde itibaren 3 aylık yasal süre içinde yenilenmediğinden HMK’nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … Savcılıkta; “… Barosuna kayıtlı avukat olarak görev yapmaktayım. Ben … isimli kişinin avukatıyım. …’ın … ve … ile arasında alacak verecek meselesinden ve ortaklık ilişkisinden kaynaklanan bir anlaşmazlık bulunmaktaydı. … avukatlık etmemi, bir protokol hazırlamamı ve aralarındaki bu sorunu çözmemi bana söyledi. Ben bunun üzerine bundan 4 gün önce …’ın beni çağırması üzerine … …Restorana gittim. Burada avukat olduğumu, … ve …’ya söyledim. Ben hukuki uyuşmazlığa ilişkin çözüm noktasında …, … ve … ile görüştüm. Ben …’ya davayı büyük ihtimalle kaybedeceğini fakat anlaşmaya varmaları durumunda sorunun kısa süre çözüleceğini… söyledim. …’ya davayı kaybederse vekâlet ücretine de mahkûm olacağını söyledim. Ben bu şekilde avukat olduğumu her iki şüpheliye de söyledim. Hatta … bana Datça’da 22.000 TL alacağının olduğunu söyleyip vekâlet verirse avukatlığını yapıp yapamayacağımı sordu. Ben taraflara ilişkin olarak protokol yapabileceğimizi buna ilişkin gerekli belgelerin neler olduğunu söyledim. Birlikte büroma gelmeleri durumunda anlaşmaya varacağımızı gelirken de istediğim belgeleri getirmelerini söyledim. Fakat randevu verdiğim tarihte benim büroma gelmediler. Pazar günü randevu verdim ona da gelmediler. Pazar günü akşam saatlerinde … beni aradı. Anlaşma için ortağı olan …’ın gelmediğini bundan dolayı benim gelmem gerektiğini, hatta evrakları da hazırladıklarını bana söyledi. Bunun üzerine ben de büromdan çıkarak … …Restoranın olduğu yere gittim. … Bey beni karşıladı, bana selam verdi ve …’ın büroda olduğunu söyledi. ‘Sen geç ben sigaramı içip geliyorum.’ dedi. Ben de yukarıya büroya gittim. Gittiğimde büroda …, …, ismini sonradan öğrendiğim …, orada aşçı olarak çalışan … vardı. … bana kalkarak yer verdi, ben de onun verdiği yere oturdum. …’a ‘Evraklar hazırsa verin ben protokolü hazırlayıp geleyim.’ dedim. Bana ‘5 dakika bekle.’ dedi. Ben bekledim. Daha sonra çok bekleyince ‘Siz evrakları bana verin ben ofisimde protokolü hazırlayayım, oraya gelin imzalayın bu işler de böylece bitmiş olsun.’ dedim. … bana ‘Sen nasıl konuşuyorsun, ister imzalarım ister imzalamam, sen nasıl avukatsın.’ dedi. Bu sırada…Bey içeriye girdi. Ben baktım ki taraflar anlaşamayacak ve beni oyalıyorlar ben de ‘Bu … böyle olmaz.’ dedim ve çıkmak istediğimi belirttim. Kapıyı açtım bir adımımı dışarı attım. Bunun üzerine … bana hitaben ‘Si…im senin gibi avukatı, adam mısın avukat mısın ne olduğun belli değil, senin gibi 20 tane avukat benim karşımda oturamaz.’ dedi. Ben de ‘Biraz saygılı ol, avukatla konuşuyorsun.’ dedim. Ben dışarıya çıkarken … ‘Tutun bunu dışarı çıkmasın, a..na koyayım böyle avukatın, senin hazırlayacağın protokolün de senin de, tutun bunu dışarı çıkamaz.’ dedi. Hatta bana ‘Si…r git.’ dedi ama dışarıya çıkmamı elleri ve kollarıyla engelledi. Bu sırada … …’dan aldığı talimatla beni tuttu, her ikisi beni içeriye çekmeye çalıştılar, bense dışarı çıkmaya çalıştım. … ‘Durun, adamı hem çağırıyorsunuz hem dövmeye kalkışıyorsunuz.’ dedi. Bu sırada … dudağımın üstüne 1 tane yumruk vurdu ve yakamdan tuttu çekiştirdi, göğsüme de hafif bir yumruk vurdu daha sonra yakamdan çekiştirirken üzerimdeki elbise yırtıldı, bu sırada olay yerinde bulunan… isimli kişi de beni tuttu. Ben dışarıya çıkamadım beni içeriye zorla soktular, kapıyı kapattılar. … kapının önünde durdu ben de dışarıya çıkma ümidim kalmadığı için cep telefonumdan 155’i aradım ve yardım istedim. … ‘Ver lan telefonu.’ dedi. Araya … girdi ve engelledi. Bu sırada ofisin içerisinde ben, …, …, …, …, …, … isimli fakat soyadını bilmediğim bir bayan vardı. Bu bayan … …Restoranın muhasebecisiymiş. … isimli kişi çok korkmuştu. Önce kapıdan … isimli şahıs ile … çıktı. Buna rağmen … kapının önünde beklemeye devam etti. Daha sonra ben polisle görüştüğüm için … korktu ve kapının önünden çekildi ben de bunun üzerine kapıdan çıktım. Ben kesinlikle kimseye hakarette, tehditte bulunmadım, kötü davranmadım, kimseye ‘A…. koyayım.’ demedim. Kimseye darpta bulunmadım. Sadece kendimi korumaya ve dışarıya çıkmaya çalıştım…benim avukat olduğum bilindiği hâlde böyle…davranıldı. Ben bana vuran …’dan, beni ondan aldığı emirle zorla el ve kollarımdan tutarak içeriye çekerek kapıyı kapatan, dışarıya çıkmamı engelleyen …’dan, yine olay sırasında benim kolumdan tutarak çekiştiren… isimli kişilerden şikâyetçiyim. Bu olaylar avukatlık görevim sırasında meydana gelmiştir.”,
Mahkemede; “… barosunda kayıtlı avukat olarak görev yaparım. …’ın avukatlığını yapıyorum, … ile … ve … arasında alacak verecek ilişkisi nedeniyle anlaşmazlık bulunuyordu, bu anlaşmazlık nedeniyle … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/250 esas sayılı dosyasında … tarafından açılmış bir dava vardır, bunun çözümü için bu şahıslarla görüştüm, …’ya davayı büyük ihtimalle kazanamayacağını, anlaşılması durumunda sorunun daha kısa sürede halledileceğini söyledim, bununla ilgili olarak bana belge vereceklerdi, olay günü de bunun için aramaları nedeniyle yolumun da üzeri olması sebebiyle … yerine gittim, burada …, …, …, … isimli muhasebe işlerini yapan bayan, … vardı, protokol konusunda konuştuğumuz sırada … bağırıp çağırmaya başlayınca ben … yerinden çıkmaya karar verdim, kapıdan adımımı dışarı attığım sırada … kolumdan tutarak beni içeri çekti, ‘Ne biçim avukatsın, soytarı.’ şeklinde sözler söyledi, sinkaflı küfürler etti, daha sonra … da beni kolumdan tutarak beni birlikte içeri çekmeye çalıştılar, … da bu şahıslarla birlikte beni tuttu, bu sırada … araya girdi. Ben cep telefonundan 155’i arayarak haber verdim, bu esnada bir boşluk bularak dışarı çıktım ve binanın önünde polisleri beklemeye başladım, olay sırasında kesinlikle benim herhangi bir hakaretim olmamıştır, beraatime karar verilmesini talep ederim, mahkemenin aksi kanaatte olduğu takdirde hakkımdaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmem, olay nedeniyle diğer sanıklardan şikâyetçiyim.”,
İnceleme dışı sanık … Küçükkılıç kollukta; “Ben … …Ev Yemekleri ismindeki lokantada aşçı olarak çalışmaktayım. … ismindeki avukatı şahsen tanımıyorum. O da beni tanımamaktadır. … … …Ev Yemekleri isimli … yerinin ortağıdır. Kendisi … ilinde kalmaktadır. Arada bir … ilçesine gelerek … …Ev Yemekleri isimli … yerinde bir olumsuzluk olup olmadığını, işçilerin parasının ödenip ödenmediğini kontrol eder, yine bu amaçla geldiğinde beni çağırdılar. Ben … …Ev Yemekleri isimli … yerinde … ile konuşurken ismini daha sonra öğrenmiş olduğum …, … …Ev Yemekleri ismindeki … yerinde bulunan ikinci kattaki ofise geldi. … …’a beş dakika beklemesini söyledi. Bu şahıs biz konuşmaya devam ederken …’a yüksek sesle ‘Dosyaları hazırladın mı?’ diye sordu. …Bey de ona ‘Avukat Bey biraz sakin ol, burası benim ofisim.’ dedi, o sırada … bana ‘Adem sen çık.’ dedi. O esnada da … ile … kendi aralarında bağırarak tartışıyorlardı, lokantanın üst katında müşteriler olduğundan ben de ses dışarı gitmesin diye ofisin kapısını kapatarak dışarı çıktım. Ben …’ı ofisin içinde zorla tutmadım. Benim bu olayla hiçbir ilgim yoktur. Bu nedenle üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.”,
Mahkemede; “Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, ben olay tarihinde … …Restoranda aşçı olarak çalışıyordum, bildiğim kadarıyla … bu işletmenin avukatıydı. Aşağıda müşteriler vardı, hesap işleri görülürken beni de yukarı çağırdılar, üst kattaki ofise çıktığımda… Aslan ve … birbirlerine yüksek sesle bağırıyor ve karşılıklı olarak hakaret ediyorlardı, ben sesin müşterilere gitmemesi için kapıyı kapattım, bu sırada … ve … itiştikleri esnada …’ın üzerinde bulunan gömlek yırtıldı benim olaylarla herhangi bir ilgim yoktur, beraatime karar verilmesini talep ederim, …olay üzerinden zaman geçmesi nedeniyle kapıyı kapatınca içeride mi kaldım yoksa dışarıya mı çıktım tam olarak hatırlayamıyorum ancak … ve …’ın itiştiklerini gördüm, birbirlerine hakaret ettiklerini de duydum…Ben …’ı daha önce … yerine gelip gittiği için görmüştüm … yerinin avukatı olduğu söyleniyordu ayrıca …’ın da, şikâyetçinin avukat olduğunu bildiğini zannediyorum,”,
Tanık … Savcılıkta; “Ben olay günü …’tan alacağım bulunması sebebiyle bu alacağımı almak amacıyla … merkezde bulunan … …Restoran isimli … yerine gittim. Ben … yerine gittiğimde … yerinde yoktu. Ben gittiğimde sonradan avukat olduğunu öğrendiğim … … …Restoran isimli … yerinde oturuyordu. …’ın yanında …, …, Adem isimli aşçı ve bu restoranda sekreter olarak çalışan bir bayan bulunuyordu. Ben bu bayanın ismini bilmiyorum. Ben gittiğimde avukat … ile … konuşuyorlardı. … ise ayakta bekliyordu. … …Restoranın muhasebecisi olan bayan ile aşçı da benim yanımda oturuyorlardı. Ben gittiğimde … ile avukat … hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Ben sonradan gittiğim için ne konuşulduğunu anlamadım. … avukata ‘Burayı terket çık dışarı.’ dedi bunun üzerine … yerinden kalkarak dışarıya çıktı. Avukat dışarıya çıkar çıkmaz … bizim bulunduğumuz yere girdi. …’la bir şeyler konuştu. Ben ne konuştuklarını anlamadım. Hemen bunun ardından avukat … … …Restoranın bizim bulunduğumuz ofis kısmına girdi. … tekrar içeriye girdiğinde …’la … hararetli bir şekilde tartıştılar. Fakat birbirlerine hakaret ve tehdit ettiklerini hatırlamıyorum. Bu sırada … ayağa kalktı ve …’ın yakasından tuttu ve çekiştirdi. Bunun üzerine …’da …’ın yakasından tuttu. ben tarafların birbirlerine vurduklarını görmedim. Kavga olayı olduğunu gördüğümüzde ben, …, …, Adem isimli aşçı hep birlikte kavgayı ayırdık. Ben avukatı tutarak çektim. Ben olay esnasında …’nın ve …’ın …’a vurduğunu görmedim. …’ın da bu kişilere vurduğunu görmedim. Hatta … benimle birlikte kavgayı ayırdı. Ben kavga esnasında ya da kavgadan önce kapının kilitlendiğini görmedim. Kapı hep açıktı. Ben aynı zamanda kavga sırasında kimsenin kimseye küfür ettiğini ve tehdit ettiğini de duymadım. Her şey çok kısa bir süre içerisinde gerçekleşti. Ben taraflardan kimseyi tanımıyorum. Ben olay yerine sadece …’ta olan alacağımı almak için gittim. Ben kavga sırasında kimsenin hakaret ve tehditte bulunduğunu duymadım.”,
Mahkemede; “Olay tarihinde ben alacağımı istemek amacıyla … …Restoran isimli … yerinin ofisine gittim burada … masada oturuyordu, daha sonradan avukat olduğunu öğrendiğim … ise koltuktaydı, ellerinde beyaz kağıtlar vardı, bir konuda konuşuyorlardı ancak hangi konu olduğunu hatırlamıyorum, bu sırada … …’a ‘Dışarı çıkar mısın’ diye söyledi, … da ofisten çıktı, … çıktıktan sonra … isimli şahıs ofise geldi ve …’a ‘Anlaşamadınız mı?’ diye sordu, bu esnada nasıl olduğunu anlamadım ancak … ve …’ın birbirlerinin yakasından tutup birbirlerini iteklediklerini gördüm, bunun üzerine orada bulunan …, … ve… isimli aşçı ile araya girerek şahısları ayırdık ve ben oradan ayrıldım, yaklaşık 1,5 saat kadar sonra … beni telefonla arayarak olay konusunda tanıklık yapıp yapamayacağımı sordu, ben de işim gücüm olduğunu, tanıklık yapamayacağımı söyledim, benim olay yerinde bulunduğum sırada herhangi bir şekilde hakaret sözleri söylenmedi, …’ın …’ı zorla içeri çekip kapıyı kapattığını da görmedim, hatırladığım kadarıyla ofisin kapısı sürekli olarak açıktı… Benim eşimin ismi …’dur, …’ı tanırız ancak çok samimi değiliz, tanıklık hususunda bize herhangi bir yönlendirme olmadı.”,
Tanık … Savcılıkta; “Ben Mayıs-Ağustos ayları arasında … …Restoran isimli … yerinde muhasebeci olarak görev yapmaktaydım. 23 Ağustos itibarıyla buradaki görevimden ayrıldım. 27.06.2011 günü ben devir işlemleri için çalışıyordum. O sırada avukat … ile … aşağı kattalardı. Av. … bir süre sonra … …restoranın ofisine geldi. Av. … devir işlemlerinin çok uzun sürdüğünü, personelin ücretlerinin takdim edilmesine gerek olmadığını söyledi. … da ‘Benim görevime sen neden müdahale ediyorsun, ben buranın patronuyum.’ dedi. Daha sonrasında … Av. …’a ‘Sen çık, ben seni sonra çağırırım.’ dedi. Av. … da kapıya kadar giderek çıkarken o sırada net olarak hatırlayamadığım bir şekilde Av. … kapı kapanarak içeri çekilmişti. Kimin içeri doğru çektiğini hatırlayamıyorum. O sırada ofiste …, …, … bulunuyordu. Daha sonrasında … da oraya geldi. Fakat kavga esnasında mı yoksa sonrasında mı geldi onu şu an hatırlayamıyorum. Av. … …’a saldırmadı. Kendisini korumak amacıyla bazı hareketler de bulundu. Daha sonra Av. ‘Bana bu şekilde davranamazsınız.’ diyerek polis çağırdı. Polisler geldikten sonra ben de zaten aşağı inmiş bulunuyordum. Ben savcılığa tanık olarak ifade vermeye gelmeden önce … Savcılıkta konu ile ilgili ne ifade vereceğimi sordu. Ben de ‘Siz savcı mısınız, hâkim misiniz, size hesap vermek zorunda değilim, beni niçin çağırdıysanız konuya gelelim.’ dedim. …’da tamam dedi. … kesinlikle beni tehdit etmiş değildir.”,
Mahkemede; “Ben … …Restoran isimli … yerinde muhasebeci olarak görev yapıyordum ve … yerinin devir işlemleri için çalışıyordum, olay tarihinde avukat … ofise geldi, o gelmeden önce … bana … yeri çalışanlarına ait borçları çıkarmamı söylemişti, ben bu işlerle uğraştığım sırada avukat … işlemlerin uzun sürdüğünü, zamanının olmadığını söyledi, …Bey de ‘Ben buranın patronuyum, ben nasıl istersem öyle olur.’ şeklinde konuştu, bildiğim kadarıyla … buranın devri konusunda önceden beri işleri yokuşa sürmeye çalışıyordu, tartışmalar oldu ancak ben tartışma sırasında tarafların birbirine hakaret içeren sözler söylediklerini duymadım, avukat … dışarı çıkacağı sırada tam olarak göremedim ancak zannedersem … tarafından kolundan tutularak içeri çekildi ve kapı kapandı, daha sonra orada bulunan şahıslar araya girdiler, benim olay hakkındaki bilgim bundan ibarettir ……’ın daha önce aynı … yerinde … ile görüştüğünü hatırlamıyorum… Ben 23.08.2011 tarihinde bu … yerindeki görevimden ayrıldım, daha sonra önceden kalan bir işlemi yapmak amacıyla gittiğimde … ve avukatı olan Aslı isimli bir bayan oturuyorlardı, bana … tanık olarak benim de çağırıldığımı söyleyerek ne anlatacaksın diye sordu, ben de kendisine ‘Siz hâkim misiniz?’ diyerek ne anlatacağımı söylemedim.”,
Tanık … kollukta; “… …Ev Yemekleri isimli … yerini 11 yıldır işletirim ama 2011 yılı Şubat ayından itibaren … yerimi … ile ortak olarak işletmeye başladık ama kendisinin bana ve … yerime hiçbir maddi katkısı olmadan bu ortaklığa girdik, ortaklığa girmemizin nedeni benim 2010 yılında başımdan geçen bir dolandırıcılık olayı nedeni ile tüm mal varlığımı kaybetme riskiyle karşılaştığım için şahıs bana yardımcı olacağı yönünde ikna ettiği için ben de kabul ettim şahısla ortaklığa başladım. Bugün 27.06.2011 tarihi saat 17.00 sıralarında avukatım …’ı ikimizi anlaştırması için … yerine çağırarak evrakları kendisine vererek aramızda protokol hazırlatacaktık. … 18.10 sıralarında … yerine geldi ve kendisini yukarı ofise …’ın yanına gönderdim, ben de kısa bir süre sonra yukarı yanlarına çıktım, ofise çıktığım zaman avukatım … ‘Bu … olmayacak herhâlde, evrakları vermiyorsanız ben gidiyorum.’ dedi. Bunun üzerine …, …’a hitaben ‘Soytarı’ şeklinde bir şeyler söyledi ve … dışarı çıkarken … ve … …’ı tutarak dışarı çıkartmadılar aralarında arbede çıktı, ben araya girdim, şahısları ayırdım, sonra … ofisten çıkarak alt kata indi.”,
Savcılıkta; “Ben olay tarihinden 3 gün önce avukatım olan …’ı … …Restoran’ın ofis kısmına çağırdım. O sırada içeride … ve … vardı. Avukat … geldi. Ayak ayak üstüne atarak oturdu. …, avukata ‘İndir o ayağını lan.’ diye bağırdı ve aralarında bir sürtüşme geçti. Daha sonradan bir olay olmadı ve avukat bey devir işlemlerini yapmak için evrakları isteyip gitti. Olay tarihi olan 27.06.2011 tarihinde Av. …’ı devir işlemleri ile alakalı olarak … …Restoranın ofisi kısmına yeniden çağırdım. Avukatım geldi. Ben biraz stresli olduğum için aşağıda bir sigara içip yukarı çıkacağımı söyledim. Avukatım yukarı çıktı. 5 dk sonra ben de yukarı çıktım. O sırada ofiste …, …, …, … vardı. Avukatımla … karşılıklı oturuyorlardı. Avukatım … ‘Abi bunlar ipe un seriyor, devir işlemleri için evrakları vermeyecekler ve beni boşuna oyalamayın.’ deyip kapıya doğru hareketlendi ve kapıdan bir adım attı, o sırada … sinkaflı laflar ederek, … ile beraber avukatım …’ın boynuna sarılıp içeri çektiler. Ben o sırada aralarına girdim ve ‘Yaptığınız terbiyesizlik.’ dedim. Aralarına girip ayırdım. O sırada avukatım polise telefon etti.” Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği mektupla ile ilk verdiği ifade arasında neden çelişki olduğu sorulunca “İlk verdiğim ifade doğrudur. Mektupta yer alan ifadeyi … ve Av. … ikisi beraber hazırlamışlardır. Bana zorla imza attırmışlardır.”,
Mahkemede; “… ile benim aramda önceye dayalı hukuki anlaşmazlık vardır, Av. …’da da benim vekâletnamem vardı, bir gün kendisiyle konuşurken durumu anlattım, kendisi ‘Bir de ben konuşayım.’ deyince … ile tanıştırdım, birlikte yemek yedik, … ‘Üç gün sonra gel sözleşmeyi yapalım.’ diye söyledi ancak bu sözleşmeyi yapmaya yanaşmadı, olay tarihinde de … ile birlikte …’ı devir işlemleri için … …Restoran’a çağırdık, ben aşağıda bulunduğum sırada … ofise çıktı, daha sonra çıktığında … bu işin olmayacağını, ipe un serdiklerini söyledi, kapıdan çıkacağı sırada … …’a sinkaflı şekilde küfür ederek kolundan tutup … ile birlikte içeri çekmeye çalıştılar, bu esnada… isimli şahıs da oradaydı, Adem ve biz ayırmaya çalıştık, ancak… ve … …’ın boğazını sıkıp elbisesini yırttılar, daha sonra Temmuz ayında … bu … yerinden ayrıldı. 09.09.2011 tarihinde de lehlerine ifade vermesi için …’ın elemanı tarafından … isimli şahsa PTT aracılığı ile 300 TL havale edildi, ayrıca ifadesini fakslayacaklarını, buna göre ifade vermelerini istediler, bu konuyu benim yanımda söylediler… Olaydan sonra … isimli avukat bana ifademi nasıl vereceğim konusunda yönlendirmede bulundu, … ile birlikte baskı yaptılar, ifademi değiştirmediğim takdirde … beni bitireceğini söyledi, ayrıca Av. … ile birlikte zorla dilekçe imzalattırarak postaya verdiler, söz konusu dilekçeyi … hazırladı ve ben de imzaladım, dilekçenin içeriği doğru değildir…… tarafından söz konusu anlaşmaya ilişkin belgeler beni oyalayıp bana verilmediği için Av. … belgeleri almak amacıyla … yerine gitti.”
Tanık … istinabe olunan Mahkemede; “İki katlı restoranda alt katta oturuyordum…… adlı kişi üst kattan suratı kızarmış şekilde aşağı indi. … Bey ile konuşup … üstünü başını yırtacak şekilde davranıp üst kata çıktılar. Ben ne konuştuklarını bilmiyorum. Ben hakaret eylemi görmedim. Olayın olması vardiya değişimine denk geldi. … ve… gece çalışıyordu. Adem ve … olay anında orada yoktular. Ben … isimli şahsın… ve diğer şahıslar tarafından alıkonulduğunu görmedim.”,
Şeklinde ifade vermişlerdir.
Sanık … Savcılıkta; “Ben … … …Ltd. Şti. isimli şirketin sahibiyim. … ise benim ortağım olmaktadır. …’da ikamet etmekteyim. 2-3 gün önce …’dan …’e … …Ev Yemekleri isimli işletmeye hesapları denetlemek amacıyla geldim. Dün … …Restoran’a gittiğimde benim ortağım olan …’ın masada genç bir şahısla oturduğunu gördüm. Ortağım olan …’a yanındaki kişinin kim olduğunu sordum…arkadaşı olduğunu söyledi. Ben……’nin …’te herkese borç taktığını, personelin paralarını da ödemediğini duymam üzerine …’e gelmiştim. Burada … ile hesapları konuşurken yanındaki arkadaşı olan ve daha sonra da emniyette avukat olduğunu öğrendiğim … söze girerek ‘Ben size bu hususta yardımcı olacağım.’ dedi. Ben de …’ye ‘Bu arkadaş kim oluyor, neden bizim işimize karışıyor.’ dedim. … isimli kişi, ben … …Restoran’daki kendi ofisimde defterleri denetlediğim sırada ‘Bu işler böyle olmaz, böyle çözüme ulaşamazsınız.’ şeklinde söylemlerde bulundu. Ben de ‘Ben sizi tanımıyorum, benim işime neden karışıyorsunuz, burası benim restoranım, lütfen buradan çıkar mısınız.’ dedim. … isimli kişi ‘Ben…Beyin davetlisiyim buradan çıkmam.’ dedi. Bu sırada ben ‘Çabuk … yerimi terk edin.’ diye bağırdım. Bunu benim restoranımda çalışan işçiler duydular. Hatta benim … yerimde kamera kayıtları vardır. Bunlar incelenebilir. Bu kişi kesinlikle avukat olduğunu söylemedi. Hatta orada bana hitaben … isimli kişi ‘Para kazanacaktık lan puşt.’ diye hakarette bulundu. Ben ‘Polis çağıracağım çabuk buradan ayrıl.’ dediğimde bana ‘Burada polis de benim, hâkim de benim savcı da benim Yargıtay da benim’ dedi. Daha sonra beni gömleğimin kolundan tutarak çekiştirdi. Ben de bunun üzerine onun gömleğinin yakasını tuttum. Bu sırada olay yerinde bulunan …, personelim …, … kavgayı ayırdılar. Fakat ben kesinlikle …’a vurmadım. Üzerime atılı suçu kabul etmiyorum. Ben şirket müdürü olmam sebebi ile …’a vekâlet verdim o da bu vekâletimi kötüye kullanarak her tarafa borçlanmış. Ben bundan dolayı …’tan şikâyetçiyim. Avukat …’dan ise bana hakarette bulunduğu, tehditte bulunduğu için şikâyetçiyim”,
İstinabe olunan Mahkemede 14.09.2012 tarihinde; “… isimli şahısla …’te bir lokanta açtık. Ben …’da ikamet ediyorum. Zaman zaman da hesaplara bakmaya giderdim. İşçilerin ve esnafın parasını zamanında vermediği konusunda…hakkında sürekli şikâyet alıyordum. Olaydan bir gün önce …’e gittim. Olay günü de lokantanın üzerindeki ofisimde üç personelim ve bir tane esnaf ile hesapları kontrol ediyordum. O sırada saat 17.22.40’ta daha önceden tanımadığım … isimli şahıs içeriye girdi. Kendisinin … tarafından gönderildiğini belirtip ‘… ile aranızda bir sorun varmış onu çözmeye geldim.’ dedi. Ben de ‘İşimiz bitsin, biraz otur.’ dedim. Biraz sonra orada oturan … hiddetli bir şekilde ‘Evrakları verecekseniz verin.’ diye bağırdı. Bunun üzerine ben ‘Seni ben çağırmadım, buradan çık git.’ dedim. Şahıs çıktı. Birkaç dakika sonra…içeriye girdi. …’den hemen sonra bu şahıs geldi ve bana hakaret etti. Ben de bunun üzerine hiddetlendim ancak hakaret etmedim. Şahıs benim yakamı tuttu ve duvara sıkıştırdı. Ben de bunun üzerine kendimi savundum ve onu ittim ve oradaki şahıslar bizi ayırdılar. Bürodan çıkıp gitmesini söyledim, çıkmadı. Oradaki arkadaşlara ‘Onu buradan gönderin.’ diye de söyledim. İddia edildiği gibi onu büroda zorla tutmadım. Zaten olay yeri kamera kayıtları da vardır.”, 02.12.2013 tarihinde ise; “Ben …’la … …Restoranın ortağı ve yetkili müdürüydüm, olay günü ben kendime ait olan bu restoranda otururken … geldi, ben kendisini tanımıyordum, şirketimizle işlerinin olduğunu söyledi, ben de kendisini tanımadığımı söyledim bunun üzerine …’ın gönderdiğini söyledi, ben de beklemesini söyledim, biraz oturduktan sonra ‘Beni fazla bekletmeyin, ne işiniz varsa hemen söyleyin.’ dedi, ben de ‘Beklemek istemiyorsan çık git, seni ben çağırmadım.’ dedim, hışımla ve söylenerek çıktı gitti, biraz sonra ortağım … geldi, ondan sonra da … hışımla girdi ve bana küfür etti, aramızda sözlü münakaşa oldu birbirimizi yakamızdan tuttuk, bana ait … yerinden kovduğum hâlde ısrarla çıkıp gitmedi, yine yüzsüzlük yaparak geri …, orada çalışan bir iki eleman ve esnaf aramıza girdi sonra gitti. Daha sonra polisi aradım, karşılıklı birbirimizden şikâyetçi olduk.”,
Sanık … Savcılıkta; “Ben … …Ev Yemekleri isimli restoranda garson olarak görev yapmaktayım. … ise benim çalıştığım restoranın işletmecisidir. … alacak meselesinden dolayı konuşmak amacıyla beni restorana çağırdı. Ben de gittim. Çünkü …’ın diğer ortağı olan … da gelmişti. Ben restorana gittiğimde restoranın ofisine geçtim. Bu sırada ofiste… Bey vardı. İkimiz büroda oturuyorduk. Büroya … geldi. Bu kişi aşçı olarak çalışmaktadır. Daha sonra ise büroya tanımadığım ve emniyette avukat olduğunu öğrendiğim … isimli kişi geldi. Ben işçi olduğum için koltuğumdan kalkarak … isimli kişiye yer verdim. Bu sırada … …’la konuşmaya başladı. … …Bey’e hitaben ‘Evrakları beklemeye zamanım yok, verecekseniz verin.’ dedi. Bunun üzerine … …’a ‘Ben sizin muhatabınız değilim, işletmemden çıkar mısınız’ diye söyledi. Bunun üzerine … ‘Çıkmam’ dedi. Bunun üzerine …, …’a ‘Seni buradan çıkartmam için polisi mi çağırmam lazım’ dedi. … ise ‘Burada polis de benim, hâkim de benim, savcı da benim, yargı da benim’ diye söyledi. Ardından … ofisin kapısını açtı ve ‘Dışarıya çıkar mısınız’ diye …’a söyledi. Bu sırada …’ta olay yerindeydi ve bütün olanları duydu ve gördü. Daha sonra … kapıdan dışarı çıkarken …’ın gömleğini tutarak çekti. … da …’ın yakasından tuttu. Bu sırada… usta, ben, … araya girerek kavgayı ayırdık. Kesinlikle …’a vurma gibi bir durum söz konusu olmadı. Adem usta, ben, … olayı ayırmaya çalışırken … bize ‘A…. koyayım, ne kaşıyorsunuz siz.’ dedi. Olay bundan ibarettir. Ben tartışma sırasında herhangi bir fiziki müdahaleye maruz kalmadım. Ben bana hakaret edilmesinden dolayı şikâyetçiyim”,
İstinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinden önce ben … aleyhine … mahkemesinde dava açmıştım, … da bana restorana gitmemi orada benimle konuşmak ve anlaşmak istediklerini söyledi zira…ile… ortak idi, benden başka olay yerinde…, …, … isimli kişiler ile…de vardı, biz konuşurken içeriye ismini sonradan öğrendiğim … geldi, …kendisine şu anda toplantı yaptığını biraz beklemesini söyledi, … bir müddet bekledikten sonra işlerinin olduğunu bekleyemeyeceğini söyleyerek… ile tartışmaya başladı, …da, kendisini çağırmadığını, kendiliğinden geldiğini, ofisi terk etmesini söyledi ancak … dışarıya çıkmadı, …ikinci kez dışarıya çıkmasını istedi, hatta ‘Sizi dışarıya çıkarmak için polis mi çağırmak lazım.’ dedi, bunun üzerine şahıs dışarıya çıktı, biz toplantıya devam ettik, bu sırada…tekrar içeriye geldi, ‘Anlaşabildiniz mi?’ diye sordu, onun arkasından … isimli kişi de tekrar içeriye girdi, …ile yaka yakaya birbirlerini tuttular, biz de kavga olmasın diye şahısları ayırdık, ben olay sırasında herhangi bir şekilde küfür etmedim, ayrıca iddia edildiği gibi …’ın dışarıya çıkmasına engel olmadım, kapıyı da kapatmadım, böyle bir olay olmamıştır, her iki şahıs da polisi arayınca polisler bizi karakola götürdüler.”,
Şeklinde savunmada bulunmuşlardır.
TCK’nın “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silahla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş iken 14.07.2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 7331 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 9. maddesiyle anılan maddenin 3. fıkrasının (e) bendine “eşe” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da boşandığı eşe” ibaresi eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bent hâlinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibarıyla ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; “Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir.” şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebileceği gibi serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece “bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak”tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle suç, mağdurun bir yere gitme veya kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olması gerekmemekte, aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme durumunda dahi diğer unsurların da varlığı hâlinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır ancak sona ermez. Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an ise suçun sona erme zamanıdır. Suç tamamlandıktan sonra kısa sürede sona erdirilebileceği gibi, günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir süre devam etmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığı, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanun metninden de anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, …-1994, s. 130; Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, …-1994, s. 31; Durmuş Tezcan-M. Ruhan Erdem-… Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, …-2008, s. 363 vd.; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, …, 2002, s. 87.) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarihli ve 110-161 sayılı, 23.01.2007 tarihli ve 275-9 sayılı, 03.12.2002 tarihli ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, cinsel saldırı suçu gibi bazı suçların icrası sırasında zorunlu olarak eşlik eden bir fiil olarak yer alabilir. Cinsel saldırı suçunda failin fiilini icra edebilmesinin zorunlu sonucu olarak mağdurun kısa bir süre özgürlüğünden yoksun kaldığı bu gibi hâllerde işlenen suç dışında failin sorumluluğunu gerektiren ayrı bir fiilin varlığından bahsetmek mümkün değildir. Ancak işlenen fiilin zorunlu sonucu olmamakla birlikte, amaç suçun işlenebilmesi için mağdurun hürriyetinden yoksun bırakıldığı hâllerde, fail amaç suçun yanında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da cezalandırılacaktır (…Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, … Yayınevi, 6. Bası, …, 2019, s. 465.). Cinsel saldırı öncesi ya da sonrasında eğer mağdurun özgürlüğü sınırlandırılmışsa, fail kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da sorumlu tutulmalıdır (M. Emin Artuk-… Gökçen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, … Yayınevi, 18. Baskı, …, 2019, s. 375.).
Yargıtay uygulamalarına göre de kişinin vücut dokunulmazlığı amaç suçun konusu olması durumunda hürriyeti sınırlandırmadan bu suçların işlenmesine olanak bulunmadığı için suç süresiyle sınırlı olarak kişilerin tutulması hâlinde, örneğin cinsel saldırı (cinsel istismar) veya yaralama eylemini gerçekleştirirken sadece bu suçların işlendiği süre boyunca bekletme veya tutma eylemleri ayrı bir suç oluşturmamaktadır. Ancak amaç suç öncesinde veya sonrasında mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğü kaldırıldığında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşmaktadır.
Diğer taraftan kasten yaralama suçu TCK’nın 86. maddesinde;
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde düzenlenmiş, 15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle 3. maddeye “canavarca hisle” şeklinde (f) bendi eklenmiş ve canavarca hisle işlenen kasten yaralama suçunda verilecek cezanın bir kat artırılacağı hüküm altına alınmış, 14.07.2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğüne giren 7331 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle anılan maddenin 3. fıkrasının (a) bendinde yer alan “eşe” ibaresi “eşe, boşandığı eşe” şeklinde değiştirilmiş, 27.05.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle de anılan maddenin 2. fıkrasına “Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.” cümlesi eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılarak, kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır. Kasten yaralama fiilinin, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olması hâli ise ikinci fıkrada düzenlenmiş olup bu durumda birinci fıkradaki hapis cezasından daha az süreli bir hapis cezası ya da seçimlik olarak adli para cezası suçun yaptırımı olarak öngörülmüştür.
Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
Maddenin 3. fıkrasının (c) bendinde kasten yaralama suçunun kamu görevlisine karşı, görevini yerine getirmesi nedeniyle işlenmesi durumu nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli hâlin öngörülmesinin sebebi kamu görevlilerinin görevlerini kendileri için değil toplum için yerine getirdiklerinden bu görevlerin emniyet içinde ifa edilmesinin sağlanmasıdır.
Burada önemli olan, suçun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesidir. Suçun kamu görevi yaptığı sırada işlenmesi şart değildir. Mesai bitimi, kamu görevlisinin izinde olması, hatta kamu görevinden istifa, emeklilik vs nedenlerle ayrılmış olduğu durumlarda dahi işlense, kamu görevlisinin görevi sebebiyle yaralandığı durumlarda bu nitelikli hâl uygulanacaktır. Bir kimsenin görevi sebebi dışında, kişisel nedenlerle, görevi sırasında yaralanması hâlinde bu nitelikli hâl uygulanamayacaktır (… Yaşar-… Tahsin Gökcan-… Artuç, Türk Ceza Kanunu, 3. cilt, …, 2014, s. 2963.).
Öte yandan amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan …’ın … Barosuna kayıtlı olarak avukatlık yaptığı, sanık … ile tanık…’ın … …Ev Yemekleri isimli restoranı birlikte işlettikleri, sanık …’nın da bu işletmede garson olarak çalıştığı, söz konusu işletmenin devri ve işçi alacağı konusunda taraflar arasında anlaşmazlık bulunduğu, katılanın da bu konuda taraflar arasında protokol hazırlamak için tanık … ile anlaştığı, bu amaçla 27.06.2011 tarihinde anılan işletmeye giden katılanın işletmenin üst katında bulunan ofise girdiği, ofiste bulunan masasında oturmakta olan sanık …’a işletmenin devir işlemlerini yapmak ve bu amaçla protokol hazırlamak için geldiğini beyan ettiği, tanıklar … ve …’ün beyanlarından da anlaşılacağı üzere sanık …’ın ise işletmenin devrine sıcak bakmaması nedeniyle gerekli belgeleri vermek istemediği için katılan …’ı bir süre beklettiği, bunun üzerine katılanın, tanık …’a hitaben “Abi bunlar ipe un seriyor, devir işlemleri için evrakları vermeyecekler, beni boşuna oyalamayın.” demesi üzerine başlayan tartışma sırasında tanık …’ın beyanlarından da anlaşılacağı üzere sanıkların katılanı tutup ofis kapısından içeri çektikten sonra çıkan arbedede sanık …’ın yumruk vurmak suretiyle katılanı basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, görüntünün 16.12 ila 17.18 dakikaları arasında boğuşma şeklinde devam eden darp olayı sonrasında tekrar görüntüye giren katılanın cep telefonu ile görüşme yapmaya çalıştığı sırada görüntünün 19.04. dakikasında görüntüden çıktığı anlaşılan olayda;
Katılanın darp olayından çok kısa bir süre sonra ofisten ayrılması ve bu olayın ardından katılanın ofis içinde istemi dışında tutulduğuna dair tanık anlatımına da rastlanılmaması karşısında bu eylemin sonrasında katılanın bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırıldığı hususunda şüphe oluştuğu ve bu şüphenin sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği, bu bağlamda tutma eylemini kasten yaralama suçunun işlenme süresi ile sınırlı olarak gerçekleştiren sanıklara atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı değerlendirilse de; yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle katılanı basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde ve fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurmak suretiyle darbeden sanıklarının eylemlerinin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 01.07.2019 tarihli ve 4904-9199 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.05.2014 tarihli ve 41-200 sayılı mahkûmiyet hükümlerinin sanıklar … ve …’nın eylemlerinin kasten yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.