YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/492
KARAR NO : 2022/843
KARAR TARİHİ : 27.12.2022
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 2505-2500
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık …’nın TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5/1, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 17 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.08.2017 tarihli ve 435-171 sayılı hükme yönelik sanık müdafisi tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 20.10.2017 tarih ve 2505-2500 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 04.10.2018 tarih ve 4265-3086 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.06.2019 tarih ve 53951 sayı ile;
“…
Hükümlü … müdafiinin 02/01/2019 tarihli sanık lehine itiraz yasa yoluna başvurulması istemini içeren dilekçesi ekinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilen dosyanın incelenmesi sonunda, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi gereğince Yargıtay 16. Ceza Dairesinin onama kararına karşı sanık lehine aşağıda arz ve izah olunan nedenlerle itiraz edilmesi gerektiği düşünülmüştür.
İTİRAZ NEDENLERİ :
Yüksek Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 26/10/2017 gün ve 2017/1809 Esas – 2017/5155 karar sayılı kararı ve istikrar kazanmış diğer yargısal kararlarda da açıklandığı üzere; örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm İşlemek İçin Örgütlenme, s. 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır. (Toroslu, Özel Kısım, s. 263-266, Alacakaptan, Cürüm İşlemek İçin Örgüt, s. 28, Özgenç, Genel Hükümler, s. 280)
Tüm dosya kapsamına göre sanığın örgüt üyesi olduğuna ilişkin iddia ve kabul, tanık beyanları ile sanığın örgütle irtibatlı …’ne üyeliğinin bulunması ve bir dönem bu dernekte başkanlık yapmış olmasıdır. Ancak incelenen dosya kapsamına göre bahse konu deliller hükme esas alınamaz. Şöyleki;
1-İlk derece mahkemesince beyanları hükme esas alınan …, …, …, … ve …’in soruşturma aşamasında şüpheli sıfatıyla alınan ifadelerinde, sanığın 2014-2015 yıllarında esnaf mütevelli grubunda bulunduğunu beyan ettikleri, bahse konu beyanların yer ve zaman belirtmeyip ayrıntı da içermeyen soyut ve genel nitelikte beyanlar olduğu, halbuki adı geçen şahısların kovuşturma aşamasında 17/07/2017 tarihinde Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi’nde talimat yoluyla tanık sıfatıyla alınan beyanlarının yer ve zaman da belirtmek suretiyle somut ve ayrıntılı olup soruşturma ve kovuşturma aşaması beyanları arasında çelişki bulunan tanıkların beyanları arasındaki çelişkiyi mantıklı bir şekilde izah ettikleri, bu kapsamda kovuşturma aşamasında 17/07/2017 tarihinde Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi’nde talimat yoluyla tanık sıfatıyla ifadeleri alınan …, …, … ve …’ın ifadelerinde özetle, sanığın 2014 yılı Ocak ayından önceki esnaf mütevelli toplantılarına katıldığını, bu tarihten sonraki toplantılara katılmadığını beyan etmeleri, yine kovuşturma aşamasında tanık sıfatıyla ifadesi alınan …’ın soruşturma aşamasındaki beyanları ile kovuşturma aşaması beyanları arasında çelişkiyi mantıklı bir şekilde izah etmiş olması da nazara alındığında, sanığın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başladığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten sonra örgütsel herhangi bir faaliyette bulunduğuna dair, savunmasının aksini gösterir, mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmıştır.
2-Sanığın aşamalarda alınan beyanlarında, 1998-2000 yıllarında yabancı dil bilmesi ve bulunduğu ilçeye katkı sağlaması amacıyla o tarihteki Ödemiş Kaymakamının ısrarlarıyla örgütle irtibatlı …’ne üye olduğunu ve bir dönem bahse konu dernekte başkanlık yaptığını, dernek bünyesinde ekolojik tarım ile ilgili faaliyetlere katıldığını, 2013 yılındaki gezi olayları sonrasında tepkisini koyarak bahse konu dernek ile ilişkili olmamak adına istifa dilekçesini bizzat dernek başkanına verdiğini beyan etmesi, her ne kadar sanığın savunmasında belirttiği bahse konu istifa dilekçesi dosyaya celp edilmemiş ise de, dosyada mevcut sanığın örgütle irtibatlı …’ne pasif üyeliğinin bulunduğuna dair Ödemiş Kaymakamlığı Dernekler Büro Şefliği’nin bila tarih ve 96170595-470 sayılı yazısı ile tanık …’nin kovuşturma aşamasında tanık sıfatıyla alınan ifadesindeki sanığın uzun yıllar önce …’nde başkanlık yaptığı şeklindeki beyanının sanığın bahse konu savunmasını doğrular nitelikte olması,
Yine sanığın aşamalarda alınan beyanlarında, 2013 yılı öncesinde çocuklarının örgütle irtibatlı okullarda eğitim görmesi nedeniyle zaman zaman okuldaki toplantılara gittiğini, 17/25 Aralık olayları sonrasında bu yapıyla irtibatını kestiğini, hatta bu yapıyla irtibatını devam ettirenlere bu yapının yer altına girdiğini, bunlardan bir an evvel kurtulmaları gerektiğini söylediğini, 2014 yılı başlarında İstanbul’da eğitim gören kızına ev aldığını, kendisinin de o tarihten sonra rahatsızlığı nedeniyle kızının yanına yerleştiğini beyan etmesi,
-Tanık …’nin kovuşturma aşamasında tanık sıfatıyla alınan ifadesindeki sanığı yaklaşık 5-6 yıldır örgüte ait ortamlarda görmediği şeklindeki beyanı,
-Tanık …’ın kovuşturma aşamasında tanık sıfatıyla alınan ifadesindeki sanığı 2013-2014 yılları arasında örgütle irtibatlı Birgivi Koleji’nde yapılan toplu mütevelli toplantılarında gördüğünü, ancak sanık 2014 yılında sağlık sorunları yaşadığı için toplantılara pek sık gelmediğini, kendisinin de 2014 yılından sonra İstanbul’a gelip gittiği için bu toplantılara pek fazla katılamadığı şeklindeki beyanları,
-Tanık …’ın kovuşturma aşamasında tanık sıfatıyla alınan ifadesindeki sanık ile 17-25 Aralık öncesindeki bir tarihte bir yıl süreyle aynı mütevelli grubu içerisinde yer aldıklarını, çevreden sanığın bu yapıyla irtibatını kestiğini, İstanbul’a kızının yanına yerleştiğini duyduğu şeklindeki beyanları,
-Tanık …’ın kovuşturma aşamasında tanık sıfatıyla alınan ifadesindeki sanık ile 2014 yılının ilk aylarında kısa süreliğine aynı mütevelli grubunda bulunduklarını, sanığın sağlık sorunları ve yaşından dolayı bu toplantılara çok nadir katıldığını, hatırladığı kadarıyla sanığı bu toplantılarda bir iki kez gördüğünü, 17-25 Aralık olaylarının gerçekleştiği dönemde sanık ile birebir yaptıkları sohbetlerde sanığın kendisine cemaatin içerisinde yanlış işler yapıldığını, cemaat içerisinde yapılan işlerden rahatsız olmaya başladığını, bu faaliyetlerin kendisini yorduğunu, artık bu yapının içerisinde bulunmak istemediğini, toplantılara da artık katılmayacağını söylediği şeklindeki beyanları,
-Tanık …’in kovuşturma aşamasında tanık sıfatıyla alınan ifadesindeki sanığı 2010-2011 yıllarında … ve Birgivi Kolejinde yapılan toplantılarda gördüğünü, çevreden sanığın 2012 yıllarında cemaat ile olan irtibatını kestiğini duyduğunu, bu tarihten sonra yaz aylarında sanığı sürekli olarak yazlık evinin bulunduğu Ödemiş/Gölcük’te gördüğü şeklindeki beyanlarının sanığın bahse konu savunmasını doğrular nitelikte olması,
Yine sanığın aşamalarda alınan beyanlarında, faizsiz bankacılık olması nedeniyle örgütle irtibatlı Bankasya’da hesabının bulunduğunu, yıllar öncesinde Torbalı’da bulunan bir gayrimenkulü sattıklarını, bu para ile Bankasya’da katılım hesabı açtığını, 17/25 Aralık olayları sonrası bu insanlarla bir arada olmamak ve onlarla adının anılmamasını istediği için hemen harekete geçerek Ocak ayında parasını çekmeye karar verdiğini, ancak banka yönetiminin bu parayı kendisine vermek istemediğini, yine de bankada bulunan bir miktar parasını çektiğini, hemen ardından 7 Mart’ta bankadaki bu paramın tamamını çektiğini, bu parayla İstanbul’da eğitim gören kızına bir ev aldığını ve o tarihten sonra da rahatsızlığı sebebiyle kızımın yanına yerleştiğini beyan etmesi, dosyada mevcut ayrıntılı bilirkişi raporuna göre, sanığın örgütle irtibatlı Bankasya’daki 100.477,28 TL tutarındaki katılım hesabını vadesinden önce 19/02/2014 tarihinde kapattığının tespit edilmiş olması karşısında,
Tüm bu hususlar ışığında somut olay yeniden incelendiğinde; Bilirkişi raporu, tanık beyanları, sanık savunması ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başladığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce bir süre örgütün Ödemiş ilçesindeki esnaf sohbetlerine katıldığı, örgüte müzahir …’ne üye olduğu ve örgütle irtibatlı Bankasya’da hesabının bulunduğu, ancak bahse konu süreçten sonra sanığın Bankasya’daki 100.477,28 TL tutarındaki katılım hesabını vadesinden önce 19/02/2014 tarihinde kapattığı ve mevcut banka hesabında örgüt talimatı bulunmaksızın düşük miktarlarda rutin bankacılık işlemleri yaptığı, yine sanığın örgüte müzahir … Dernek üyeliğinden ayrıldığı, örgütün faaliyetlerine katılmadığı, dolayısıyla sanığın bahse konu süreçten sonra örgütle bağlantısının sona erdiği anlaşılmıştır.
Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Yüksek Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2015/3 Esas sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, sanığın örgütün nihai amacını bildiği ve örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmadığı, sanığın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Devletin her kurumuna sızan mensupları vasıtasıyla kişi ve kurumlara yönelik, örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başladığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hale geldiği, üst düzey hükümet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce bir süre örgütün Ödemiş ilçesindeki esnaf sohbetlerine katıldığı, örgüte müzahir …’ne üye olduğu ve örgütle irtibatlı Bankasya’da hesabının bulunduğu, ancak bahse konu süreçten sonra sanığın Bankasya’daki 100.477,28 TL tutarındaki katılım hesabını vadesinden önce 19/02/2014 tarihinde kapattığı ve mevcut banka hesabında örgüt talimatı bulunmaksızın düşük miktarlarda rutin bankacılık işlemleri yaptığı, yine sanığın örgüte müzahir … Dernek üyeliğinden ayrıldığı, örgütün faaliyetlerine katılmadığı, dolayısıyla sanığın bahse konu süreçten sonra örgütle bağlantısının sona erdiğinin anlaşıldığı, sanığın yukarıda anlatılan eylemlerinin sanığın konum ve kişisel özellikleri de nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 27.06.2019 tarih ve 6722-4536 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün İzmir ili Ödemiş ilçesindeki mensuplarının tespitine yönelik olarak yapılan soruşturmalarda alınan şüpheli ifadelerinde sanık …’nın örgüt kapsamında faaliyette bulunduğunun tespit edilmesi üzerine başlatılan soruşturma neticesinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması amacıyla açılan davada anılan suçtan mahkumiyetine karar verildiği,
Tanık …’ın kollukta etkin pişmanlık kapsamında müdafisi huzurunda 26.09.2016 tarihinde alınan ifadesinde; “…2012 yılında FETÖ/PDY hareketine … tarafından sohbetlere götürüldüm…2015 yılında mütevelli heyeti arkadaşlarımız …, …, …, …, … …, … …, …, …, … …, …, … …, … idi.”
Sorguda; “Ben ilk olarak bu örgüt ile 2012 yılında … vasıtası ile tanıştım. … beni sohbetlere götürürdü…En son sohbetimizi 3 ay önce yaptık…. benim gruptaydı, … gibi son iki programa katılmadı, yaklaşık 3-4 ay öncesine kadar bizimle beraber sohbete katılırdı…Poliste vermiş olduğum ifademe ekleyecek başka bir husus yoktur.”
Mahkemede; “Ben sanığı Ödemiş ilçesinde esnaflık yapması nedeni ile tanıyorum, sanık ile 17-25 Aralık öncesinde tam olarak hatırlayamadığım bir tarihte bir yıl süreyle aynı mütevelli grubu içerisinde yer almıştık, sonrasında ise kendisiyle gruplarımız ayrılmıştı, sonrasında sanığın yapıyla olan bağlantısını devam ettirip ettirmediği hususunda esasen bilgim bulunmamaktadır, ancak çevreden kendisinin bu yapıyla irtibatını kestiğini, İstanbul’a kızının yanına yerleştiğini duymuştum, ben sanığın örgütün faaliyeti kapsamında burs, himmet, kurban adı altında üyelerden para yardımı talep ettiğine, örgüte ait olan gazete ve dergilere abone sağlamak için çaba sarf ettiğine şahit olmadım, sanığın örgüte müzahir vakıf, dernek ve sendikalarla irtibatının olup olmadığını bilmiyorum, ayrıca sanığın örgütün amaçları doğrultusunda örgüte mali kaynak sağladığına da şahit olmadım, ancak ben … derneğinde konferans salonundaki elektrik sistemini onarmaya gittiğimde sanık orada bana hoparlör kablolarının yerini göstermişti, ancak sanığın bu dernekle herhangi bir irtibatı olup olmadığını bilmiyorum.
Tanığın talimata ekli Ödemiş Terörle Mücadele Büro Amirliğince şüpheli sıfatıyla alınan 26/09/2016 tarihli ifadesi okundu, kısmi çelişki nedeniyle soruldu: Esasen tarafıma okunan soruşturma ifadem de doğrudur, ancak ben soruşturma aşamasındaki beyanımda yanlışlıkla 2015 yılında sanık ile aynı mütevelli heyetinde bulunduğumuzu söylemiştim, esasen belirttiğim gibi sanık ile 17-25 Aralık öncesi hatırlayamadığım bir tarihte aynı mütevellide yer almıştık, ben soruşturma aşamasında beyanlarımı savcılığa hitaben yazdığım mektup ile iletmiştim, mektubu yazarken sanık ile 2015 yılında aynı mütevellide bulunduğumuzu yazmış isem de sonradan düşündüğümde 2015 yılında değil daha öncesinde 17-25 Aralık öncesindeki bir dönemde aynı mütevelli grubunda yer aldığımızı hatırladım, benim bu hususta mevcut aşama itibarıyla mahkemenizde vermiş olduğum beyanım doğru ve geçerlidir.
Sanık müdafinin talebi üzerine tanıktan soruldu; … isimli dernekte sanığın bana hoparlör kablolarını tarif ettiği zaman 2013 yılı yaz aylarıydı”
Tanık …’nin savcılıkta etkin pişmanlık kapsamında müdafisi huzurunda 27.10.2016 tarihinde alınan ifadesinde; “…., …, … … isimli şahısları tanırım. …’nın işlerini yaparım. Kendileri ile aynı mütevelli grubunda değilim. Ancak üçünün de mütevelli heyetinde olduğunu bilirim. Ancak kimin grubunda olduklarını bilmem. … müteahhitlik yapar, … … Elektronik’in sahibidir, … … ise sürücü kursunda öğretmendir.”
Kendisi hakkındaki İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/280 Esas sayılı dosyasının duruşmasında alınan ifadesinde; “…. Ödemiş’te esnaftır, yıllar önce … başkanlığı yapmıştı, uzun zamandır kendisini görmüyorum. Cemaat sohbetlerine gelirdi.”
Mahkemede; “Sanığı Ödemiş ilçesinden tanıyorum, kendisi müşterim olur, sanık bildiğim kadarıyla yıllar önce … isimli derneğin başkanıydı, üzerinden uzun zaman geçtiği için hangi tarihlerde başkanlık yaptığını hatırlayamıyorum, sanığı yıllar önce Birgivi Kolejinde görüyordum ancak sanığı bu okuldaki hangi ortamlarda gördüğümü şu anda hatırlayamıyorum, esasen sanığın çocuklarının bu kolejde okuduğunu sanık koleje gelip gittiği için tahmin ediyordum, sanığı kolejde yapılan toplantılarda görüp görmediğimi ise net olarak hatırlayamıyorum, sanık ile hiçbir dönemde aynı sohbet grubu içerisinde yer almamıştık, aynı şekilde aynı mütevelli grubunda da bulunmamıştık, ben sanığın zamanında … isimli dernekte başkanlık yaptığı için mütevelli olduğunu tahmin etmiştim, esasen bu konuyla ilgili görgüye dayalı bilgim yoktur, sanığın mütevelli olduğu hakkındaki bilgim tahminden ibarettir, esasen sanığı yaklaşık beş altı yıldır örgüte ait ortamlarda hiç görmedim, esasen sanığın yapılanmayla olan irtibatını ne zamana kadar sürdürdüğünü bilmiyorum ancak kendisini belirttiğim gibi yaklaşık 5-6 yıldır örgüte ait olan ortamlarda görmemiştim, bildiğim kadarıyla kendisinin kalp rahatsızlığı da vardır, ben sanığın örgütün faaliyeti kapsamında burs, himmet, kurban adı altında üyelerden para yardımı talep ettiğine, örgüte ait olan gazete ve dergilere abone sağlamak için çaba sarf ettiğine şahit olmadım, sanığın eski yıllarda … isimli dernekte başkanlık yaptığını biliyorum, bunun haricinde sanığın örgüte müzahir vakıf, dernek ve sendikalarla irtibatının olup olmadığını bilmiyorum, ayrıca sanığın örgütün amaçları doğrultusunda örgüte mali kaynak sağladığına da şahit olmadım, ben sanığı dürüst ve çevresindekilere yardımcı olan bir insan olarak biliyorum.
Tanığın talimata ekli Ödemiş Cumhuriyet Başsavcılığınca şüpheli sıfatıyla alınan 27/10/2016 tarihli ifadesi okundu, kısmen benzer mahiyette olduğu görüldü, soruldu: Esasen tarafıma okunan soruşturma ifademde doğrudur, tekrar ederim, savcılıkta verdiğim ifademde sanığın hizmete yakın olan kişilerden olduğunu ve eski yıllarda … isimli dernekte başkanlık yaptığını söylemiştim, bu nedenle belirttiğim gibi sanığın mütevelli olduğunu da belirtmiştim, zira … isimli dernek başkanlığını yapıp da mütevelli olmamak kanaatimce mümkün değildir, bu nedenle savcılık ifademde sanığın mütevelli olduğu şeklinde beyanda bulunmuştum, benim tarafıma okunan savcılık ifadem ve mevcut aşama itibarıyla mahkemenizde vermiş olduğum beyanlarım doğrudur aynen tekrar ederim.
Sanığın talebi üzerine tanıktan soruldu; belirttiğim gibi ben sanğını hangi tarihlerde … isimli derneğe başkanlık yaptığını hatırlamıyorum, ancak uzun yıllar önce başkanlık yaptığını düşünüyorum.”
Tanık …’in kollukta etkin pişmanlık kapsamında müdafisi huzurunda 06.09.2016 tarihinde alınan ifadesinde; “…2010 yılında ben bu kişiler vasıtası ve telkini ile yaşantım bu tür bir oluşuma müsait olmasa da bu oluşumun içerisinde mütevelli olarak yer aldım. Mütevelli heyetinde …. mütevelli heyetindedir. Ancak bu kişi hakkında fazla bilgim yoktur. Hâlâ daha bu örgüt içinde faaliyet gösterip göstermediğini bilmiyorum…Benim mütevelli grubunda 2012 yılına kadar tanıdığım kişiler yukarıda isimlerini vermiş olduğum kişilerdir…Bize bu toplantılarla ilgili olarak WhatsApp’tan birebir mesaj atılırdı. Ya da normal mesaj atılırdı. Toplantıların gündemini, orada neler konuşulacağını ilçe imanı … … belirler, FETÖ’nün liderinin konuşmaları ve CD’leri, ses kasetleri dinlettirilirdi. Her toplantıdan sonra para istenirdi…Benim …’da bulunduğum sürece …’ın bu örgüte ve faaliyetlerine hizmet ettiğini anladım…17/25 Aralık Mit tırları olayı çıktığında bunların bir terör örgütü olduğunu anladık.”
Mahkemede; “Ben sanığı Ödemiş ilçesinde esnaflık yapması nedeni ile tanıyorum, sanık ile 2010-2011 yıllarında … isimli dernekte yapılan mütevelli toplantılarında bir arada bulunuyorduk, bu nedenle sanığın mütevelli olduğunu biliyorum, sanık mütevelli toplantılarına bizler gibi dinleyici sıfatıyla katılıyordu, herhangi bir sorumlu sıfatı yoktu, sözünü ettiğim bu mütevelli toplanıtları haricinde sanığı aynı tarihlerde Birgivi Kolejinde yapılan geniş katılımlı ve halka açık olan sohbet toplantılarında da görürdüm, ben sanığın örgütün faaliyeti kapsamında burs, himmet, kurban adı altında üyelerden para yardımı talep ettiğine, örgüte ait olan gazete ve dergilere abone sağlamak için çaba sarf ettiğine şahit olmadım, sanığın örgüte müzahir vakıf, dernek ve sendikalarla irtibatının olup olmadığını bilmiyorum, ayrıca sanığın örgütün amaçları doğrultusunda örgüte mali kaynak sağladığına da şahit olmadım, ben cemaatle olan irtibatımı 2012 yılında kesmiştim, bu nedenle bu tarihten sonra sanığın yapılanmayla olan ilişkisini sürdürüp sürdürmediğini esasen bilemiyorum, ancak bildiğim kadarıyla kendisini Gölcük’te yazlık evi vardı, kendisini yazları sürekli Gölcük’te görürdüm, tahminimce sanık yapılanmayla olan irtibatını devam ettiriyor olsaydı Ödemiş’e toplantılara katılmak için gelip giderdi.
Tanığın talimata ekli Ödemiş Terörle Mücadele Büro Amirliğince şüpheli sıfatıyla alınan 06/09/2016 tarihli ifadesi okundu, benzer mahiyette olduğu görüldü, soruldu: Tarafıma okunan soruşturma ifadem de doğrudur, aynen tekrar ederim, soruşturma ifademde sanığın mütevelli heyetinde bulunduğuna dair herhangi bir tarih belirtmemiş olsam da sanık ile 2010-2011 yıllarında aynı mütevelli heyetinde bir arada bulunmuştuk.
Sanık müdafinin talebi üzerine tanıktan soruldu; Belirttiğim gibi ben 2012 yılı itibarıyla yapılanmayla olan irtibatımı tamamen kesmiştim, sanığın cemaatle olan irtibatını 2012 yıllarında kestiğini çevreden duymuştum, az önceki beyanımda da belirttiğim gibi bu tarihten sonra sanığı sürekli olarak Gölcük’te görüyordum, tahminimce sanık yapılanmayla olan irtibatını devam ettiriyor olsaydı sohbetlere katılmak için Ödemiş’e gelip giderdi, ben sanığın 2012 yılında İstanbul’a kızının yanına taşınıdğını bilmiyorum, bu yönde bir duyumum olmadı, belirttiğim gibi ben 2012 yılı ve sonrasında sanığı yaz aylarında Gölcük’te görüyordum.”
Tanık …’ın kollukta etkin pişmanlık kapsamında müdafisi huzurunda 25.09.2016 tarihinde alınan ifadesinde; “…2008-2009 yıllarında benim yanımda çalışan … Yalçın isimli kişi bana ‘Usta seni sohbete götüreyim mi?’ dedi. Ben de bunu kabul ettim…Örgüt faaliyetleri içerisinde gördüğüm kişiler 2014 sonrası
Mahkemede; “Ben sanığı Ödemiş ilçesinde esnaflık yapması nedeni ile tanıyorum, sanığı 2014 yılında Birgivi Kolejinde yapılan toplu mütevelli toplantılarında görüyordum, bu nedenle sanığın mütevelli olduğunu biliyorum, sanığı bunun haricinde cemaatle bağlantılı olarak herhangi bir ortamda görmedim, ben sanığın örgütün faaliyeti kapsamında burs, himmet, kurban adı altında üyelerden para yardımı talep ettiğine, örgüte ait olan gazete ve dergilere abone sağlamak için çaba sarf ettiğine şahit olmadım, sanığın örgüte müzahir vakıf, dernek ve sendikalarla irtibatının olup olmadığını bilmiyorum, ayrıca sanığın örgütün amaçları doğrultusunda örgüte mali kaynak sağladığına da şahit olmadım, sanığın ögütle olan irtibatını ne zamana kadar sürdürdüğünü bilmiyorum, sanık 2014 yılında sağlık sorunları yaşadığı için toplantılara pek sık gelip gitmezdi, ben de o dönemde sık sık İstanbul’a gelip gittiğim için sanığı sözünü ettiğim toplantılarda pek fazla görmezdim.
Tanığın talimata ekli Ödemiş Terörle Mücadele Büro Amirliğince şüpheli sıfatıyla alınan 25/09/2016 tarihli ifadesi okundu, benzer mahiyette olduğu görüldü, soruldu: Tarafıma okunan soruşturma ifademde doğrudur aynen tekrar ederim.
Sanık müdafinin talebi üzerine tanıktan soruldu; Esasen sanığı 2013-2014 yılları arasında Birgivi Kolejinde yapılan toplu mütevelli toplantılarında görüyordum, 2014 yılından sonra ben bu toplantılara İstanbul’a gelip gittiğim için pek fazla katılamıyordum, belirttiğim gibi sanık da sağlık durumu nedeniyle 2014 yılından sonra bu toplantılara sık sık gelemezdi.”
Tanık …’ın kollukta etkin pişmanlık kapsamında müdafisi huzurunda 05.09.2016 tarihinde alınan ifadesinde; “…Ben ilk 2011 yılında bir sohbete katıldım. Daha sonra haftalık olarak sohbetlere katıldım. Ben 2012 yılında Etiyopya’ya gidip geldikten sonra … … bana mütevelli heyetine alındığımı söyledi. Ve ben bu tarihten sonra mütevelli heyeti içerisinde yer aldım…Benim dahil olduğum gruba 2014-2015 yılında daha sonra …, …, …, …, … … ve … dahil oldu. … işletmecidir, … köyünde bir iş yeri vardır, benim bildiğim kadarı ile şu anda Ödemiş ilçesinde ikamet etmektedir.”
Kendisi hakkındaki İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/517 Esas sayılı dosyasının duruşmasında alınan ifadesinde; “…Sohbet toplantıları bazı zaman evlerde yapıyorduk Sayın Başkanım, ben … … ile sohbet toplantısına katıldım, … Çabuk’la sohbet toplantısına katıldım, sonra Ayhan … ile sohbet toplantısına katıldım, bunlar bizim sohbet hocalarımızdı, Katılımcıları ve … … vardı, … vardı, sonra … vardı, … vardı, bunlar 2014 yılından sonra bunlar katıldı bizim sohbet grubumuza, … … vardı, … … vardı, bu grup yani bizim 4-5 kişilik gurubumuz vardı, sonra 2015 yılından sonra bu grubu parçaladılar yani 4-5 kişilik gruba ayırdılar, 4-5 kişilik gruplar halinde yapılmaya başladı sohbetler sonra evlerde biz bu sohbetleri bazı zaman yapıyorduk, bazı zaman kafelere gidiyorduk, kafelerde yapıyorduk bazı zaman piknik adı altında gidiyorduk, piknik adı altında yapıyorduk…Mütevelli grubunda bizim dar bir gurubumuz vardı zaten başkanım 6-7 kişilik bir grup onu da zaten kendi emniyet sorgumda söyledim, … …, …, … …, … …, …, …, ….”
Mahkemede; “Ben sanığı Ödemiş ilçesinde işletmecilik yapması nedeni ile tanıyorum, ayrıca sanık ile 2014 yılının ilk aylarında kısa süreliğine aynı mütevelli grubunda bulunmuştuk, sanık sağlık sorunları olduğu için mütevelli toplantılarına katılamıyordu, kendisi sağlık sorunlarından ve yaşından ötürü toplantılardaki tempoyu kaldıramıyordu, bu nedenle mütevelli toplantılarına çok nadir katılıyordu, ben kendisini hatırladığım kadarıyla bu toplantılarda bir iki kez görmüştüm, sonrasında ise sanık ile gruplarımız ayrılmıştı, gruplar ayrıldıktan sonra sanığın yapılanmayla olan irtibatını sürdürüp sürdürmediğini bilmiyorum, ben sanığın örgütün faaliyeti kapsamında burs, himmet, kurban adı altında üyelerden para yardımı talep ettiğine, örgüte ait olan gazete ve dergilere abone sağlamak için çaba sarf ettiğine şahit olmadım, sanığın örgüte müzahir vakıf, dernek ve sendikalarla irtibatının olup olmadığını bilmiyorum, ayrıca sanığın örgütün amaçları doğrultusunda örgüte mali kaynak sağladığına da şahit olmadım.
Tanığın talimata ekli Ödemiş Terörle Mücadele Büro Amirliğince şüpheli sıfatıyla alınan 05/09/2016 tarihli ifadesi okundu, benzer mahiyette olduğu görüldü, soruldu: Tarafıma okunan soruşturma ifademde doğrudur, aynen tekrar ederim, esasen soruşturma aşamasında ve şu anda mahkemenizde belirtmiş olduğum tarihler konusunda hatırımda kalan net bir bilgi yoktur, hatırladığım kadarıyla sanık ile 2014 yılı başlarında aynı mütevelli heyetinde bulunmuştuk, ancak bu tarih 17-25 Aralık öncesi de olabilir, belirttiğim gibi tarihler konusunda hatırımda net bir bilgi yoktur.
Sanığın talebi üzerine tanıktan soruldu; Sanık ile 17-25 Aralık olaylarının gerçekleştiği dönemde birebir ettiğimiz sohbetlerde kendisi bana cemaatin içerisinde yanlış işler yapıldığını, cemaat içerisinde yapılan işlerden rahatsız olmaya başladığını, bu faaliyetlerin kendisini yorduğunu, artık bu yapının içerisinde bulunmak istemediğini toplantılara da artık katılmayacağını bana söylemişti, zaten sanığın sağlık sorunları da vardı, bu nedenlerle sanık toplantılara gelmeyeceğini söylüyordu.”
Şeklinde beyanda bulundukları,
Yapılan UYAP sorgulamasında tanıkların kendileri hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan davaların duruşmalarında alınan savunmalarında soruşturma aşamasındaki beyanlarını doğrulayarak etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandıkları,
Başka dosya şüphelisi olup mahkemede tanık olarak dinlenmeyen …’ın Sulh Ceza Hâkimliğinde sanıkla aynı gün yapılan ve dosya arasında yer alan sorgusunda; “17-25 Aralık’tan öncesindeki büyük sohbette … …’ın verdiği sohbette …, … …, …, …, …, …, …, …, …, … …, …, … …, … …, …, … Somalı, …, … İşçi, …ise yukarıda ismini hatırladığım ancak soy ismini hatırlayamadığım yurt müdürü olan kişidir. Bu büyük sohbeti 2011-2012 yıllarında tam tarihini hatırlamıyorum o zaman yapıldı.” biçiminde anlatımda bulunduğu,
07.07.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre sanığın Bank Asya hesabının 12.02.1998 tarihinde açıldığı, örgüt liderinin talimatından önce 27.08.2013 tarihinde 178.330,00 TL yatırılarak katılım hesabı açıldığı, takip eden süreçte kar payı yatırıldığı ve ATM’den para çekme işlemlerinin yapıldığı, 19.02.2014 tarihinde 25.000,00 TL yatırıldığı, hesap bakiyesinin 205.127,00 TL’ye ulaştığı, aynı tarihte vadesinden önce 179.227,00 TL çekilerek katılım hesabının kapatıldığı, 05.03.2014 tarihinde 10.000,00 TL’nin hesaptan çekildiği, hesap bakiyesi ve gelişimi tablosuna göre 2014 yılı Mart ayı itibarıyla hesap bakiyesinin 1.402,00 TL’ye düştüğü, bu tarihten sonraki işlemlerin maaş yatırılması ve ATM’den para çekme veya alış veriş ödemeleri şeklinde gerçekleştirildiği,
Ödemiş Kaymakamlığı Dernekler Büro Şefliğinin bila tarihli yazısı ekinde yer alan tabloya göre sanığın … Derneğindeki üyelik kaydının pasif durumda olduğu,
22.09.2016 tarihli tutanağa göre sanığın aynı gün saat 09.00 sıralarında polis merkezine gelerek kolluk görevlilerine bugün ikametinde arama yapıldığını ve polis merkezine gelmesi için bilgi verildiğini belirtmesi üzerine gözaltına alındığı,
Anlaşılmıştır.
Sanık kollukta; hâlen Ödemiş ilçesi … Köyü’nde … Elektronik Sanayi A.Ş.’de üretim ve arge mühendisi olarak çalıştığını, babasından kaldığı için bu şirkette hissesinin bulunduğunu, aynı işletmeden emekli durumda olduğunu, 1990’lı yıllarda … (…) üyesiyken ekolojik tarımla ilgili faaliyetlere katıldığını, 2013 yılında bu dernekten istifa ettiğini, FETÖ/PDY terör örgütünde yer almadığını, örgüt hakkında bilgisinin bulunmadığını, herhangi bir örgütsel sohbete veya toplantıya katılmadığını, yaklaşık beş yıl önce gayrimenkul parası aktarmak için en az komisyonu alması nedeniyle Bank Asya’dan havale yaptırdığını, bu sebeple bu bankada hesabının olduğunu, ayrıca çalıştığı ve hissedarı olduğu şirketin her bankada hesabının bulunduğunu, babasının faize sıcak bakmaması sebebiyle şirketin Bank Asya ile çalıştığını, oradan kalan alışkanlık nedeniyle her bankayla olduğu kadar Bank Asya ile de ticari anlamda devam ettiğini, iş yaptıkları kurumlar da bu bankayla çalıştıkları için ticari işlemleri bu şekilde sürdürdüklerini, ancak 17/25 Aralık’tan sonra kademeli olarak hesapları ve bu bankayla çalışmayı sıfırlamak adına çaba gösterdiklerini ve büyük ölçüde ilişiği kestiklerini, 15 Temmuz gecesi Gölcük Köyü’nün meydanında halkla birlikte toplandıklarını ve ellerinde bayrakların olduğunu, kendisinden himmet veya başka bir şekilde yardım talebinde bulunulmadığını, bu örgüte maddi bir yardımda bulunmadığını, mütevelli heyetinin ne demek olduğunu bilmediğini, örgütün mütevelli heyetinde yer almadığını, örgütte bir görev almadığını, bu yapıyla uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını, darbe girişimini gerçekleştirmek isteyenleri lanetlediğini,
Sorguda; soruşturma aşamasındaki beyanını aynen tekrar ettiğini, bu yapıyla irtibatının sadece çocuklarını okullarında okutmaktan kaynaklandığını, amacının çocuklarına iyi bir eğitim vermek olduğunu, çocukları bu okulda okuduğundan dolayı kendisine iftira atıldığını, çocuklarının okumasının babasının vasiyeti olduğunu ve paralarını da onun verdiğini, milliyetçi muhafazakar bir aileden geldiğini, bu yapıyla işinin olmayacağını, hiçbir sohbet toplantısına ve organizasyonuna katılmadığını, Fethullahçı terör örgütü üyesi olmadığını,
Mahkemede; 30 yıl boyunca … Elektronik A.Ş.’de elektronik mühendisi olarak çalışıp emekli olduğunu, iki çocuğunun Yamanlar Kolejine gittiğini, zira spastik özürlü yeğenini devlet okullarından destek alamadıkları için bu okula yazdırdıklarını, kızını da ona yardım etmesi için aynı okula kaydettirdiklerini, bir de iyi yabancı dil eğitim almalarını amaçladıklarını, büyük oğlunun ise liseyi Hulusi … Anadolu Lisesinde bitirdiğini, hakkında isnatta bulunan şahısların 17/25 Aralık sonrasında kendisinin bu örgütle herhangi bir bağının olmadığını ve onları değişik zamanlarda bu insanların yer altına indiği için bir an kurtulmaları yönünde bu örgüte karşı uyardığını belirttiklerini, yaklaşık 10 ay önce geçirmiş olduğu ameliyat nedeniyle insanlardan uzak ve serin bir ortamda bulunması gerektiği için Gölcük Yaylasında bulunduğu esnada evinde arama yapıldığını kardeşlerinin haber vermesi üzerine öğrenerek Ödemiş’e gelip güvenlik güçlerine teslim olduğunu, zira devletine karşı her zaman güven duyduğunu, yıllar önce Torbalı’da kardeşleriyle sattığı bir gayrimenkulden gelen parayı Bank Asya’ya yatırdığını, ancak 17/25 Aralık meselesi ortaya çıkınca harekete geçip bu insanlarla bir arada olmamak ve onlarla adının anılmamasını istediği için 2014 yılının Ocak ayında parasını çekmeye karar verdiğini, fakat bankanın paranın tamamını vermediğini, bu nedenle ilk etapta bir kısmını çektiğini, 07.03.2014’te ise kalan miktar olan 189.500 TL’yi çektiğini, bu parayla İstanbul’daki kızına bir ev aldığını, o tarihten itibaren de kızının yanına yerleşip İstanbul’da ikamet etmeye başladığını, çocukları bu yapının Birgivi Kolejinde okuduğu 2013 yılı öncesinde okulun konferans salonunda verilen konferanslara katıldığını, Çanakkale Şehitlerini Anma Gecesi tarzında olan bu programların çok sık yapılmadığını, 2013 yılı sonrasında bu okullarla ilişiğini kestiğini, … Derneğine 1998-2000 yılları civarında üye olduğunu, yurt dışında eğitim gördüğü için yabancı dilinin iyi olduğunu, çalıştığı iş yerine gelen Kaymakam …’ın yurt dışından yatırım için gelen kişilerle irtibat kurması için yardım etmesini istediğini, bu teklifi kabul edip derneğe üye olduğunu, 2013 yılındaki Gezi olayları nedeniyle tepkisini göstermek için istifa ettiğini, ancak gerek kendisinin gerekse babasının hastalığı nedeniyle arkasını arayamadığını, bu örgütle ilişkisinin çocuklarının okulu nedeniyle olduğunu, kesinlikle bu terör örgütüyle bağının bulunmadığını, bu hususların tanıkların beyanlarında açıkça ortaya çıktığını, nitekim yaptığı uyarıları da açıkça belirttiklerini, atılı suçun unsurlarının oluşmadığını, ByLock kullanmadığını, örgütün evlerinde veya yurtlarında kalmadığı gibi gazetesine veya dergilerine de abone olmadığını, himmet vermediğini, örgüt mensuplarıyla beraber yurt dışına çıkmadığını, memleketine hizmet etmiş biri olarak bu örgütle bağlantılı bir vatan haini damgasıyla anılmak istemediğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine geçmeden önce silahlı terör örgütüne üye olma suçuna değinilmesi gerekmektedir.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, “Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi…” şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye’nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu’nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK’nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
”(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur…” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, … içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla, hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak, amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK’nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt, niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun’un “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan “Silahlı örgüt” suçu ise;
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK’nın “Silahlı Örgüt” başlıklı 314. maddesinde; TCK’nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün İzmir ili Ödemiş ilçesindeki mensuplarının tespitine yönelik olarak yapılan soruşturmalarda alınan şüpheli ifadelerinde sanık …’nın örgüt kapsamında faaliyette bulunduğunun tespit edilmesi üzerine başlatılan soruşturma neticesinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması amacıyla açılan davada anılan suçtan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılan somut olayda;
Kuruluşu, amacı, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2015/3 Esas sayılı kararında anlatılan ve nihai amacı, Devletin Anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi karşısında tanıkların daha somut, ayrıntılı ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerle örtüşür mahiyette olduğu için itibar edilmesi gereken kovuşturma aşamasındaki beyanlarına göre sanık …’nın örgütün gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başladığı, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiği, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda “paralel yapı” veya “terör örgütü” olduğuna ilişkin tespitlerin ve uyarıların yapıldığı, Milli Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce esnaf sohbetlerine katıldığı ve örgüte müzahir …’ne üye olduğu anlaşılmakta ise de anılan süreci takiben bu sohbetlere katılmamaya başladığı, dernekten istifa ettiği ve Bank Asya hesabındaki parasının büyük bölümünü çekip katılım hesabını kapattıktan sonra sadece mutat bankacılık işlemleri gerçekleştirdiği nazara alınıp silahlı terör örgütüne üye olma suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulmasının ve süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren faaliyetlerde bulunulmasının gerekmekte olduğu ve örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını ve ideolojisini benimsemek veya örgütsel yayınları okumak ve bulundurmak gibi eylemlerin örgüt üyeliği için yeterli olmadığı gözetildiğinde savunmasının aksine örgütle organik bağ kurup örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmak suretiyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemler gerçekleştirdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin hükmünün sanığın müsnet suçtan CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2) Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 04.10.2018 tarihli ve 4265-3086 sayılı temyiz isteminin esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA,
3) İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince verilen 20.10.2017 tarihli ve 2505-2500 sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair kararın, sanığın müsnet suçtan CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı kabul edilerek Özel Dairenin temyiz itirazlarının esastan reddi kararının kaldırılıp Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararının bozulmasına karar verilmesi ve bozma nedenine göre cezanın İNFAZININ DURDURULMASINA, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde sanığın derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,
5) Dosyanın, bozulan kararın “istinaf isteminin esastan reddine” dair bir karar olması nedeniyle, CMK’nın 304/2-a maddesi uyarınca, gereği için İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.