Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2019/444 E. 2023/18 K. 18.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/444
KARAR NO : 2023/18
KARAR TARİHİ : 18.01.2023

YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 18. Ceza Dairesi

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Hakaret suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı TCK’nın 125/1, 125/4, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 ay 27 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin … 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.09.2016 tarihli ve 169-674 sayılı hükme yönelik sanık tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 05.12.2016 tarih ve 21-199 sayı ile; “Tutuksuz sanık …’ın yapılan çağrıya rağmen kendi başvurusu üzerine açılan duruşmaya gelmediği ve yasal bir mazeret de bildirmediği anlaşılmakla CMK’nın 281. maddesi uyarınca davanın reddine” hükmedilmiş, anılan hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 07.05.2019 tarih ve 3602-8370 sayı ile; “…. Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi’nin istinaf isteminin iptal edilen 5271 sayılı CMK’nın 281. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca reddine ilişkin kararının aynı Kanun’un 286. maddesinin 2. fıkrası uyarınca temyizi kabil olmayan kararlardan olmadığı anlaşıldığından tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir. …
Anayasa Mahkemesi’nin 11.08.2017 tarihli ve 30151 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 14.06.2017 tarihli ve 49-113 sayılı iptal kararı doğrultusunda, Anayasa’nın 90. maddesi ile AİHS’nin adil yargılanmayı düzenleyen 6. maddesine aykırı olarak tutuksuz olan sanığa yapılan çağrı sonrası kendi başvurusu üzerine açılan davanın duruşmasına gelmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi …” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 15.06.2019 tarih ve 402556 sayı ile; “..Sanık …’ın bulunduğu yer itibarıyla … 13. Asliye Ceza Mahkemesine yazılan talimat ile sanığa çıkarılan istinaf başvuru dilekçesi ekindeki duruşma gün ve saatini bildirir davetiyede ‘bildirime rağmen duruşmaya katılmamanız halinde 5271 sayılı CMK’nın 281. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun reddedileceği ihtar olunur’ şeklinde meşruhattın yer aldığı ve 18.11.2016 tarihinde usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen sanığın belirtilen gün ve saatte duruşmada hazır olmadığı ve mazeret de bildirmediğinin anlaşılması karşısında CMK’nın 281/1. maddesinde yazılı emredici hükmü gözetilerek, sanığın istinaf başvurusuyla ilgili esastan inceleme yapılmaksızın davanın reddine karar verildiği, sanık hakkında … 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.09.2016 tarih ve 2016/169 Esas – 674 Karar sayılı ilamıyla TCK 125/1, 125/4, 53/1 maddesice 2 ay 27 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin hükmün 5 yıldan fazla hapis cezasını içermediği ve bozma kararının verilen hapis cezasını artırmadığı nedenle, CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrası uyarınca temyizi kabil olmayan kararlardan olduğu…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 18. Ceza Dairesince 25.06.2019 tarih ve 7462-11093 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; tutuksuz sanığın yapılan çağrıya rağmen kendi başvurusu üzerine açılan duruşmaya gelmemesi nedeniyle … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 05.12.2016 tarihinde CMK’nın 281/1-2. cümlesi uyarınca verilen davanın reddi kararının temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.02.2016 tarih ve 9475-8170 sayı ile; sanığın Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde Alenen engelsiz basket adı altındaki profilde katılanı kastederek “Zimmetine para geçirmekle suçlanan, engelli kadın sporcuya tacize varan sözler sarf eden bir genel sekreter” şeklinde paylaşım yapmak suretiyle katılana hakaret ettiği iddiasıyla kamu davası açıldığı, … 26. Asliye Ceza Mahkemesince 28.09.2016 tarih ve 169-674 sayı ile; sanığın hakaret suçundan TCK’nın 125/1, 125/4, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 ay 27 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği, söz konusu karara yönelik sanık tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince istinabe yoluyla sanığa, “Bildirime rağmen duruşmaya katılmamanız halinde 5271 Sayılı CMK’nın 281. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun reddedileceği ihtar olunur.” ihtarını içeren duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin gönderildiği, usulüne uygun olarak 18.11.2016 tarihinde yapılan tebligata rağmen sanığın belirtilen gün ve saatte duruşmada hazır olmadığı ve mazeret de bildirmediği, bu nedenle … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince 05.12.2016 tarih ve 21-199 sayı ile; sanığın yapılan çağrıya rağmen kendi başvurusu üzerine açılan duruşmaya gelmediği ve yasal bir mazeret de bildirmediği anlaşılmakla CMK’nın 281. maddesi uyarınca davanın reddine karar verildiği, anılan hükmün temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 07.05.2019 tarih ve 3602-8370 sayı ile; Anayasa Mahkemesinin 14.06.2017 tarihli ve 49-113 sayılı kararı doğrultusunda, Anayasa’nın 90. maddesi ile AİHS’nin adil yargılanmayı düzenleyen 6. maddesine aykırı olarak tutuksuz sanığa yapılan çağrı sonrası kendi başvurusu üzerine açılan davanın duruşmasına gelmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmesinin isabetsiz olması nedeniyle hükmün bozulmasına karar verildiği ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 15.06.2019 tarih ve 402556 sayı ile; sanık hakkında … 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.09.2016 tarihli ve 169-674 sayılı hükmün beş yıldan fazla hapis cezasını içermemesi ve Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın sanık hakkındaki hapis cezasını artırmaması sebepleriyle … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 05.12.2016 tarihli ve 21-199 sayılı hükmünün CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrası uyarınca temyizi kabil olmadığı düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır. Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulamaya girmiş, böylece ülkemizde fiilen üç dereceli bir yargı sistemine geçilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Duruşma hazırlığı” başlığını taşıyan 281. maddesi, karar tarihinde;
“Duruşma hazırlığı aşamasında bölge adliye mahkemesi başkanı veya görevlendireceği üye, 175 inci madde hükümlerine uygun olarak duruşma gününü saptar; gerekli çağrıları yapar. Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir.”
Hükmünü içermekte iken, Anayasa Mahkemesinin 11.08.2017 tarihli ve 30151 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 14.06.2017 tarihli ve 2017/49 E. – 2017/113 K. sayılı kararı ile; “İtiraz konusu kural ile kanun koyucu, tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda sanığın istinaf duruşmasına katılmadığı takdirde açtığı istinaf davasının reddedileceğinin ihtar edileceğini düzenlemiştir. Bu hüküm uyarınca davetiye tebliğine rağmen duruşmaya katılmayan tutuksuz sanığın istinaf başvurusunun reddine karar verilecektir. Bununla birlikte kural, istinaf duruşmasına katılmayan tutuksuz sanığın kendisini bir müdafi vasıtasıyla temsil ettirmesi hâline de özel bir düzenleme öngörmemiştir. Başka bir ifade ile istinaf duruşmasına katılmayan sanık, kendisini bir müdafi aracılığıyla o duruşmada temsil ettirse dahi kural gereği istinaf başvurusu reddedilecektir. Bu sonuç da sanığın savunma hakkı kapsamında müdafi yardımından yararlanma hakkını zedelemektedir. İtiraz konusu kuralla kanun koyucunun ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşma amacı karşısında istinaf yargılamasının hızlandırılması amacına öncelik verdiği anlaşılmaktadır. Ancak yukarıda ifade edildiği üzere bu konudaki tercihin; kişilerin savunma hakkını, bu çerçevede müdafi yardımından yararlanma hakkını kullanılamaz hâle getirmemesi gerekir. Tutuksuz sanığın müdafi yardımından yararlanma hakkını yitirmesine neden olan itiraz konusu kural bu yönüyle adil yargılanma hakkıyla bağdaşmamaktadır.” açıklamalarına yer verilerek maddenin 1. fıkrasının 2. cümlesinin iptaline karar verilmiş, iptal kararı üzerine de 05.08.2017 tarihli ve 30145 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 16. maddesi uyarınca anılan düzenleme yürürlükten kaldırılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Temyiz” başlıklı 286. maddesi ise;
“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
d) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,
h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.” şeklinde düzenlenmiş iken;
28.06.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 78. maddesiyle ikinci fıkranın (d) bendinde yer alan “suç niteliğini değiştirmeyen” ibaresi “her türlü” şeklinde değiştirilmiş; (f) bendinde yer alan “bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile” ibaresi metinden çıkarılmış, aynı fıkranın (c), (e) ve (g) bentleri ise;
“c) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”
“e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları”
“g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar” şeklinde değiştirilmiştir.
Bu değişiklikler sonrasında, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi “Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”, aynı fıkranın (f) bendi ise “On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları” hâlini almıştır.
05.08.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere “c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,” bendi eklenmiş, diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesi sonucunda CMK’nın 286. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) (Ek: 20/7/2017 – 7035/20 md) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
d) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md.) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
f) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
h) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md.) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
ı) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.” şeklinde son hâlini almıştır.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK’nın 272. maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna, istinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi hükümlerine karşı olağan kanun yolu olarak da CMK’nın 286. maddesi uyarınca temyiz kanun yoluna başvurulabilecektir. Kural bu olmakla birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı CMK’nın 272. maddesinin üçüncü fıkrasında, istinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı da CMK’nın 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında sayılmak suretiyle kuralın istisnaları gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunu oluşturan, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz edilemeyeceği belirtilmiştir.
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilebilmesi için birinci koşul; ilk derece mahkemesinden verilen bir mahkûmiyet hükmünün bulunması ve bu hükmün de beş yıl veya daha az hapis cezalarına ilişkin olmasıdır. İkinci koşul ise; bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen, ilk derece mahkemelerince hükmolunan beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bir kararın varlığıdır. Birinci koşul yönünden uygulamada tereddüde yol açacak bir durum görülmemekle beraber, ikinci koşul olan bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen ve hapis cezalarını artırmayan kararın niteliğinin belirlenmesi yönünden, kanun koyucunun düzenlemeyi yapmaktaki amacı, kanunun sistematiği, kıyas ve yorumun mümkün olup olmadığının değerlendirmesi gerekmektedir.
Bir karar veya hükme ilişkin kanun yolunun belirlenmesi sırasında öncelikle kanunun sistematiği ve normları dikkate alınacak, bu belirleme yapılırken kıyas ve yorum yoluna başvurulabilecektir. Ceza muhakemesinde kıyas ve her türlü yorum mümkün olmakla birlikte, temel hak ve özgürlükleri daraltan normlar ile istisnai normlarda kıyas yasağı mevcuttur. Kanun koyucunun düzenlediğinin aksine sonuçlara ulaşmaya izin verecek şekilde, kıyas veya yorum yoluyla temel hak ve özgürlüklere ilişkin normları daraltıcı, istisnai normları genişletici şekilde hareket etmek mümkün değildir. CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğüne ilişkin temel hak ve özgürlükler kapsamında kalması, hem de istisnai bir norm olma özelliği taşıması karşısında, bir bölge adliye mahkemesi kararının bu bent kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin yorum yapılırken, hak arama özgürlüğünü daraltıcı nitelikte kıyas yapılamayacağı gibi bu düzenlemenin istisnai nitelikte olması nedeniyle kapsamını genişletici şekilde yorum da yapılamayacağı gözetilmelidir.
Bu noktadan hareketle; CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde geçen hapis cezalarını artırmayan ibaresinden anlaşılması gerekenin; cezayı aynı tutan ya da cezayı eksilten kararlar olduğunun, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilecek olan kararın da yine bir hapis cezası olacağının, ancak bu kararın ilk derece mahkemesince verilen hapis cezasını artırmamakla birlikte, aynı miktarda veya daha az bir ceza olması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Dolayısıyla bölge adliye mahkemesi ceza dairesi tarafından verilecek hapis cezasını artırmayan kararın, yine hapis cezasına ilişkin bir mahkûmiyet kararı olması gerekmektedir. İlk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi ceza dairesi arasında mahkûmiyet hükmü yönüyle bir uyuşmazlık bulunmaması ve ilk derece mahkemesince verilen beş yıl veya daha az hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün bölge adliye mahkemesi ceza dairesince artırılmaması durumunda bu kararın temyiz edilemez nitelikte bir karar olmasını amaçlayan kanun koyucunun, bu düzenleme ile usul ekonomisini de gözettiğini söylemek yanlış bir yorum olmayacaktır. Buna karşın, beraat, düşme, ret ve ceza verilmesine yer olmadığına gibi kararlar bu bent kapsamında değerlendirilemeyeceklerdir. Bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen mahkûmiyet kararı dışındaki beraat, düşme, ret ve ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararların ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan kararlar kapsamında oldukları, bu nedenle CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında kalmaları nedeniyle temyiz edilemeyecekleri kabul edildiği takdirde, temel hak ve özgürlüklerden biri olan hak arama özgürlüğünü daraltıcı, istisnai nitelikteki bir normu ise genişletici şekilde bir yorum yapmış olunur ki, bu durum ceza muhakemesi ilkelerine aykırılık teşkil edecektir.
Öte yandan, yapılan bu tespitler üzerine varılan sonucun kanunun sistematiğine uygun olup olmadığının irdelenmesine gelince;
CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinde “İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”, aynı fıkranın (e) bendinde “Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları” ile karar tarihinden sonra 7035 sayılı Kanunla maddeye eklenen (c) bendinde “Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar”ın temyizinin mümkün olmadığı hükme bağlanmıştır. Kanun koyucu bu bentlerde “her türlü” kararlardan bahsetmekteyken, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde, aynı fıkranın (c), (d) ve (e) bentlerinde olduğu gibi “her türlü” ibaresine yer vermemiştir. Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin temyiz edilemeyecek nitelikteki kararlarını, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasında ayrı ayrı bentler halinde ve her ihtimali tek tek sıralayarak düzenleyen kanun koyucunun, kanunun sistematiği de gözetildiğinde bu konuyu öngörmediğini, yani “her türlü” ibaresine yer vermeyi unuttuğunu düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (c), (d) ve (e) bentlerinin aksine, aynı fıkranın (b) bendinde yer alan “…bölge adliye mahkemesi kararları” ibaresinden önce “her türlü” ibaresine yer vermeyen kanun koyucunun, ilk derece mahkemesince verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları içeren hükümler hakkında, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilebilecek olan mahkûmiyet dışında kalan beraat, düşme, ret veya ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararların hapis cezasını artırmayan kararlardan olduğunu kabul ettiği söylenemeyecektir.
Yine CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendinde “On yıl veya daha az hapis cezasını …. gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları”nın temyiz edilemeyeceği düzenlenmiştir. Buna göre, ilk derece mahkemesinin üst sınırı itibarıyla on yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yaptığı yargılama sonucunda beraat kararı vermesi ve bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin bu kararı doğru bularak istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermesi durumunda bu karar temyiz edilemeyecektir. Fakat ilk derece mahkemesinin, üst sınırı itibarıyla on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren, örneğin TCK’nın 247. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve üst sınırı itibarıyla 12 yıl hapis cezası öngören zimmet suçuna ilişkin olarak beş yıl veya daha az hapis cezasına hükmettiği, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin ise beraat kararı verdiği durumda, beraat kararının temyize tabi olmadığı söylenemeyecektir. Zira, kanunda üst sınırı on yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçta ilk derece mahkemesince verilen beraat hükmü ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğinde bu karara karşı temyiz kanun yolu açıktır. Diğer bir deyişle, aynı suça ilişkin ilk derece mahkemesinin beraat, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin ise istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermesi hâlinde dahi temyiz yolu açık iken, ilk derece mahkemesinin beş yıl veya daha az hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin ise beraat kararı verdiği hâllerde, bu kararın temyize tabi olmayacağını söylemek mümkün değildir.
Üç dereceli yargı sistemi içerisinde, kesin olduğu belirtilenler dışında kalan kararlar bakımından kanun koyucunun en azından bir denetim yolu öngördüğü de gözetildiğinde, ilk derece mahkemelerince verilen mahkûmiyet hükmünü değiştiren ve birbirlerinden tamamen ayrı nitelikte olan bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin verebileceği beraat, ret, düşme ve ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlar yönünden bir denetim yolu öngörülmediği düşünülemez. Aksi düşüncenin kabulü, kanunlarımızda yer alan ve ceza miktarları itibarıyla ağır nitelikte olan bir çok suça yönelik olarak, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin vereceği mahkûmiyet dışında kalan beraat, ret, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlara karşı herhangi bir kanun yolu öngörülmediği anlamına gelecektir.
İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları hakkında, bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin mahkûmiyet dışında kalan beraat, ret, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin vereceği kararların temyize tabi olması kuralının tek istisnasını, “ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz edilemeyeceğini düzenleyen CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi oluşturmaktadır. İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren bir suç söz konusu ise bu suç ve suça bağlı olarak verilen cezalara ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları temyiz edilemeyecektir.
Bu bağlamda; CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasında temyiz edilemeyecek kararları açıkça ve ayrı ayrı sayan kanun koyucunun amacının, bu sayılanlar dışında kalan kararların temyiz kanun yoluna tabi olacaklarını, diğer bir anlatımla sınırlayıcı hükümler kapsamında yer almayan karar ve hükümlerin temyize tabi olduklarını düzenlediğini kabul etmek, kanun koyucunun amacına ve kanunun sistematiğine uygun olup, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarına dair kararlara ilişkin suçun, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi kapsamında kalmaması durumunda, kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin verebileceği mahkûmiyet dışında kalan beraat, ret, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlar, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilemeyecek ve bu kararlara karşı temyiz kanun yolu açık olacaktır.
B. Somut Olayda Hukukî Nitelendirme
Sanık hakkında … 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.09.2016 tarihli ve 169-674 sayılı hükmün beş yıldan fazla hapis cezasını içermediği ve … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 05.12.2016 tarihli ve 21-199 sayılı hükmünün sanık hakkındaki hapis cezasını artırmadığı anlaşılmış ise de; CMK’nın, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan” olarak belirtilen bölge adliye mahkemesi kararlarının da sanığın mahkûmiyetine ilişkin olması gerektiğinde kuşku bulunmaması ve aynı fıkrada belirtilen diğer bentlerde sanık hakkında 281. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince verilen davanın reddine ilişkin kararların temyiz edilemeyeceğine ilişkin bir ibareye yer verilmemesi hususları birlikte gözetildiğinde, … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince verilen hükmün temyiz edilebilir nitelikte olduğu, aksi düşüncenin, uyuşmazlığa konu usul hükümlerinin temel hak ve özgürlüklerden biri olan hak arama özgürlüğünün daraltıcı ve istisnai nitelikteki normların genişletici şekilde yorumlanması suretiyle ceza muhakemesi ilkelerine aykırılık sonucunu doğuracağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.01.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.