Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2019/408 E. 2023/245 K. 03.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/408
KARAR NO : 2023/245
KARAR TARİHİ : 03.05.2023

YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 116-184

I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanık …’ın nitelikli cinsel saldırı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/2, 102/3-d, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl, nitelikli yağma suçundan aynı Kanun’un 149/1-d, 168/3-2. cümlesi, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezalarıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba; suça sürüklenen çocuk …’in nitelikli cinsel saldırı suçundan ise TCK’nın 102/2, 102/3-d, 39/1, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve mahsuba ilişkin Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.02.2018 tarihli ve 260-56 sayılı, sanık hakkındaki nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen hüküm yönünden resen istinafa tabi hükümlere yönelik katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili, sanık … ve suça sürüklenen çocuk … müdafileri tarafından da istinaf başvurusunda bulunulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince 29.05.2018 tarih ve 1302-1136 sayı ile; sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükme yönelik istinaf başvurularının esastan reddine, sanık ve suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan hükümlerde yer alan “TCK’nın 102/3-d maddesinin uygulanma koşulları oluşmadığından” ibarelerinin hükümlerden çıkartılıp, sanık …’nin TCK’nın 102/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl, suça sürüklenen çocuk …’ın ise TCK’nın 102/2, 39/1, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezalarıyla cezalandırılmalarına karar verilmek suretiyle düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddine hükmedilmiştir.
Hükümlerin katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile sanık ve suça sürüklenen çocuk müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 12.12.2018 tarih ve 6991-7461 sayı ile; “…Olayın intikal şekli, zamanı, mağdurenin çelişkili beyanları, sanık ve suça sürüklenen çocuğun tanık beyanlarıyla çelişki oluşturmayan istikrarlı savunmaları, 26.04.2017 tarihli ev arama tutanağı içeriği, mağdure ait raporlar ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanık … ve suça sürüklenen çocuğun atılı suçları işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, ilk derece mahkemesinin sübuta yönelik delillerin değerlendirilmesine ilişkin olarak 5271 sayılı CMK’nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen gerekçeyle sanık … hakkında yağma ve nitelikli cinsel saldırı, suça sürüklenen çocuk hakkında ise nitelikli cinsel saldırı suçlarından kurduğu mahkûmiyet hükümlerinin kaldırılarak beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde anılan hükümlere yönelik istinaf başvurularının esastan reddine ve düzeltilerek esastan reddine dair kararlar verilmesi suretiyle aynı Kanunun 289/1-g. maddesine muhalefet edilmesi…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesi ise 07.02.2019 tarih ve 116-184 sayı ile bozmaya direnerek sanık ve suça sürüklenen çocuğun önceki hükümler gibi cezalandırılmalarına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık ve suça sürüklenen çocuk müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.04.2019 tarihli ve 35369 sayılı onama istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 03.07.2019 tarih ve 3766-10566 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUNLAR
Direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık … hakkında nitelikli cinsel saldırı ve nitelikli yağma, suça sürüklenen çocuk … hakkında nitelikli cinsel saldırı suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Suça sürüklenen çocuğa atılı nitelikli cinsel saldırı suçu yönünden mağdurenin rızasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Bölge Adliye Mahkemesinin, suça sürüklenen çocuk hakkında Yerel Mahkemece verilen 5 yıl hapis cezasını 3 yıl 4 ay hapis cezasına indirmek suretiyle istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine dair kararının temyiz edilebilir nitelikte bulunup bulunmadığının,
2- Sanığa atılı nitelikli yağma suçunun sabit olup olmadığı ve nitelikli cinsel saldırı suçu yönünden mağdurenin rızasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; sanık hakkındaki Bölge Adliye Mahkemesi kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının,
Değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. ÖN SORUNLARA İLİŞKİN BİLGİLER
İncelenen dosya kapsamından;
Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince suça sürüklenen çocuğun nitelikli cinsel saldırı suçundan TCK’nın 102/2, 102/3-d, 39/1, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, anılan hükmün katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince 29.05.2018 tarih ve 1302-1136 sayı ile suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan hükümde yer alan “TCK’nın 102/3-d maddesinin uygulanma koşulları oluşmadığından” ibaresinin hükümden çıkartılması ve suça sürüklenen çocuğun TCK’nın 102/2, 39/1, 31/3, 62 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılması suretiyle istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddedildiği, bu hükmün de katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 12.12.2018 tarih ve 6991-7461 sayı ile suça sürüklenen çocuk hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği,
Bölge Adliye Mahkemesince sanık hakkında nitelikli cinsel saldırı ve nitelikli yağma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, Özel Dairece, “…Olayın intikal şekli, zamanı, mağdurenin çelişkili beyanları, sanık ve suça sürüklenen çocuğun tanık beyanlarıyla çelişki oluşturmayan istikrarlı savunmaları, 26.04.2017 tarihli ev arama tutanağı içeriği, mağdure ait raporlar ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanık … ve suça sürüklenen çocuğun atılı suçları işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, ilk derece mahkemesinin sübuta yönelik delillerin değerlendirilmesine ilişkin olarak 5271 sayılı CMK’nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen gerekçeyle sanık … hakkında yağma ve nitelikli cinsel saldırı, […] suçlarından kurduğu mahkûmiyet hükümlerinin kaldırılarak beraat kararı verilmesi gerektiği…” isabetsizliğinden bozulmasının ardından Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılamanın 07.02.2019 tarihli celsesinde mağdurenin bozma ilamına karşı; “Ben bu konuda daha önceden ifadeler vermiştim, benim verniş olduğum ilk ifadelerim doğrudur, olaylar o şekilde anlattığım gibi gerçekleşmiştir, sonradan vermiş olduğum dilekçe sanıkların ailesinin zorlaması ile verdiğim bir dilekçedir, o son dilekçemi kabul etmiyorum, ben yine şikâyetçiyim, cezalandırılmalarını istiyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesinin ise direnme hükmünde mağdurenin aşamalarda sanık lehine değişen beyanlarından söz ettikten sonra bozma sonrası alınan bu beyana da yer vermek suretiyle mağdurenin hangi beyanına, ne gerekçeyle üstünlük tanıdığını açıkladığı, ilk hükümde nitelikli yağma suçunun sanık tarafından ani bir kastla işlendiği kabul edildiği hâlde Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararında “……’nin mağdurun telefonunu ‘yiyelim’ diye önceden almayı kafaya koyduğu anlaşıldığından..” ifadesine yer vermek suretiyle kabulü değiştirdiği, yine ilk hükme esas alınmayan kriminal raporunu direnme hükmünde tartıştığı ve gerekçeye esas aldığı, böylelikle yeni ve değişik gerekçelerle önceki hükümlerde direndiği,
Anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A- Bölge Adliye Mahkemesinin, suça sürüklenen çocuk hakkında Yerel Mahkemece verilen 5 yıl hapis cezasını 3 yıl 4 ay hapis cezasına indirmek suretiyle istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine dair kararının temyiz edilebilir nitelikte bulunup bulunmadığı,
1. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 280. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar “istinaf başvurusunun esastan reddine”, “düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine”, “hükmün bozulmasına” ve “davanın yeniden görülmesine” olarak sayılmış, davanın yeniden görülmesi kararını veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddedeceği ya da ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kuracağı belirtilmiştir. Bu kararlardan hangilerinin temyiz edilemeyecekleri, hangilerinin ise temyiz kanun yoluna tabi oldukları aynı Kanun’un 286. maddesinde ayrı ayrı sayılmıştır.
Karar tarihi itibarıyla CMK’nın “Temyiz” başlıklı 286. maddesinin 1. ve 2. fıkraları;
“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) (Ek: 20/7/2017 – 7035/20 md) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
d) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md.) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
f) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
h) (Değişik: 18/6/2014 – 6545/78 md.) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
i) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez.” şeklinde hüküm altına alınmışken Anayasa Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 71-118 sayılı kararıyla CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, söz konusu iptal hükmü 15.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine doğan yasal boşluk ise, 28.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle giderilmiş, iptal gerekçesi doğrultusunda yeniden düzenlenen CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi; “İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,” biçimindeki son hâlini almıştır.
24.10.2019 tarihli ve 30928 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 29. maddesiyle de CMK’nın 286. maddesine 3. fıkra eklenerek aynı Kanun’un 2. fıkrasında belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile 3. fıkrada sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararlarının temyiz edilebileceği kabul edilmiştir.
Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK’nın 272. maddesi uyarınca istinaf kanun yoluna, istinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi hükümlerine karşı olağan kanun yolu olarak da aynı Kanun’un 286. maddesi uyarınca temyiz kanun yoluna başvurulabilecektir. Kural bu olmakla birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı CMK’nın 272. maddesinin 3. fıkrasında, istinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı da 286. maddenin 1. ve 2. fıkralarında sayılmak suretiyle kuralın istisnaları gösterilmiştir.
Ön soruna ilişkin CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları”nın temyiz edilemeyeceği belirtilmiştir.
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilebilmesi için birinci koşul; ilk derece mahkemesinden verilen bir mahkûmiyet hükmünün bulunması ve bu hükmün de beş yıl veya daha az hapis cezalarına ilişkin olmasıdır. İkinci koşul ise; bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen, ilk derece mahkemelerince hükmolunan beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bir kararın varlığıdır. Birinci koşul yönünden uygulamada tereddüde yol açacak bir durum görülmemekle beraber, ikinci koşul olan bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen ve hapis cezalarını artırmayan kararın niteliğinin belirlenmesi yönünden, kanun koyucunun düzenlemeyi yapmaktaki amacı, kanunun sistematiği, kıyas ve yorumun mümkün olup olmadığının değerlendirmesi gerekmektedir.
Bir karar veya hükme ilişkin kanun yolunun belirlenmesi sırasında öncelikle kanunun sistematiği ve normları dikkate alınacak, bu belirleme yapılırken kıyas ve yorum yoluna başvurulabilecektir. Ceza muhakemesinde kıyas ve her türlü yorum mümkün olmakla birlikte, temel hak ve özgürlükleri daraltan normlar ile istisnai normlarda kıyas yasağı mevcuttur. Kanun koyucunun düzenlediğinin aksine sonuçlara ulaşmaya izin verecek şekilde, kıyas veya yorum yoluyla temel hak ve özgürlüklere ilişkin normları daraltıcı, istisnai normları genişletici şekilde hareket etmek mümkün değildir. CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinin hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğüne ilişkin temel hak ve özgürlükler kapsamında kalması, hem de istisnai bir norm olma özelliği taşıması karşısında, bir bölge adliye mahkemesi kararının bu bent kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin yorum yapılırken, hak arama özgürlüğünü daraltıcı nitelikte kıyas yapılamayacağı gibi bu düzenlemenin istisnai nitelikte olması nedeniyle kapsamını genişletici şekilde yorum da yapılamayacağı gözetilmelidir.
Bu noktadan hareketle; CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde geçen hapis cezalarını artırmayan ibaresinden anlaşılması gerekenin; cezayı aynı tutan ya da cezayı eksilten kararlar olduğunun, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilecek olan kararın da yine bir hapis cezası olacağının, ancak bu kararın ilk derece mahkemesince verilen hapis cezasını artırmamakla birlikte, aynı miktarda veya daha az bir ceza olması gerektiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Dolayısıyla bölge adliye mahkemesi ceza dairesi tarafından verilecek hapis cezasını artırmayan kararın, yine hapis cezasına ilişkin bir mahkûmiyet kararı olması gerekmektedir. İlk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi ceza dairesi arasında mahkûmiyet hükmü yönüyle bir uyuşmazlık bulunmaması ve ilk derece mahkemesince verilen beş yıl veya daha az hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün bölge adliye mahkemesi ceza dairesince artırılmaması durumunda bu kararın temyiz edilemez nitelikte bir karar olmasını amaçlayan kanun koyucunun, bu düzenleme ile usul ekonomisini de gözettiğini söylemek yanlış bir yorum olmayacaktır. Buna karşın beraat, düşme, ret ve ceza verilmesine yer olmadığına gibi kararlar bu bent kapsamında değerlendirilemeyeceklerdir. Bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen mahkûmiyet kararı dışındaki beraat, düşme, ret ve ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararların ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan kararlar kapsamında oldukları, bu nedenle CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi kapsamında kalmaları nedeniyle temyiz edilemeyecekleri kabul edildiği takdirde, temel hak ve özgürlüklerden biri olan hak arama özgürlüğünü daraltıcı, istisnai nitelikteki bir normu ise genişletici şekilde bir yorum yapmış olunur ki bu durum ceza muhakemesi ilkelerine aykırılık teşkil edecektir.
2. Ön Soruna İlişkin Hukuki Nitelendirme
Nitelikli cinsel saldırı suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, İlk Derece Mahkemesince 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen suça sürüklenen çocuğun istinaf kanun yolu incelemesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılması suretiyle istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine karar verilmesi ve bu itibarla İlk Derece Mahkemesince verilen beş yıl veya daha az hapis cezasını artırmayan nitelikteki söz konusu kararın CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde sayılan temyiz edilemez nitelikteki kararlardan olması karşısında, Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi kararının kesin nitelikte olup temyiz kanun yoluna tâbi olmadığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen 29.05.2018 tarih ve 1302-1136 sayılı hüküm kesin nitelikte olduğundan katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile suça sürüklenen çocuk müdafiinin anılan hükme yönelik temyiz istemlerinin reddine karar verilmelidir.
B- Sanık … hakkındaki Bölge Adliye Mahkemesi kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığına ilişkin olarak;
1. Ön Sorun Konusuna İlişkin Açıklamalar
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
2. Ön Soruna İlişkin Değerlendirme
Bölge Adliye Mahkemesince sanık hakkında nitelikli yağma ve nitelikli cinsel saldırı suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin Özel Dairece; “…Olayın intikal şekli, zamanı, mağdurenin çelişkili beyanları, sanık ve suça sürüklenen çocuğun tanık beyanlarıyla çelişki oluşturmayan istikrarlı savunmaları, 26.04.2017 tarihli ev arama tutanağı içeriği, mağdure ait raporlar ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanık … ve suça sürüklenen çocuğun atılı suçları işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak, yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, ilk derece mahkemesinin sübuta yönelik delillerin değerlendirilmesine ilişkin olarak 5271 sayılı CMK’nın 230/1-b. maddesine uygun düşmeyen gerekçeyle sanık … hakkında yağma ve nitelikli cinsel saldırı, […] suçlarından kurduğu mahkûmiyet hükümlerinin kaldırılarak beraat kararı verilmesi gerektiği…” isabetsizliğinden bozulmasının ardından toplanan yeni delile dayanılarak yeni ve değişik gerekçeyle hüküm kurulmak suretiyle verilen kararlar, direnme kararı niteliğinde değildir. Bu yeni hükümlerin doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince suça sürüklenen çocuk … hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen 29.05.2018 tarihli ve 1302-1136 sayılı istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine dair hükmün CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde sayılan temyiz edilemez nitelikteki kararlardan olması karşısında, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile suça sürüklenen çocuk müdafiinin anılan hükme yönelik temyiz istemlerinin incelenmesi neticesinde Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince verilen 12.12.2018 tarih ve 6991-7461 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
2- Katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile suça sürüklenen çocuk müdafisinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesince suça sürüklenen çocuk … hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen 29.05.2018 tarihli ve 1302-1136 sayılı istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine dair hükme yönelik temyiz istemlerinin REDDİNE,
3- İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 15. Ceza Dairesinin sanık … hakkında nitelikli cinsel saldırı ve nitelikli yağma suçlarından verilen 07.02.2019 tarihli ve 116-184 sayılı kararı yeni hüküm niteliğinde olduğundan, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden geçerli olarak kapatılmasına ve tüm işlerin Yargıtay 9. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.05.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.