Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2019/34 E. 2023/460 K. 20.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/34
KARAR NO : 2023/460
KARAR TARİHİ : 20.09.2023

YARGITAY DAİRESİ : 11. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 1035-270

I. HUKUKİ SÜREÇ
Resmî belgede sahtecilik suçundan sanık … ile inceleme dışı sanıklar … ve …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca ikişer kez 2 yıl 11 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin Karasu Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.01.2015 tarihli ve 1035-95 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı, sanık … ile inceleme dışı sanıklar … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 06.07.2015 tarih ve 3103-27975 sayı ile; “…Sanıkların motor ve şasi numaralarında sahtecilik yapılan araçları noterde düzenlenen kati satış sözleşmeleri ile mağdurlar … Habiboğlu ve …’a sattıkları ve araçların mağdurlar adına 54 .. 191 ve 81 .. 509 olarak tescillerinin yapıldığı oluşa uygun şekilde kabul edilmesine göre, sanıkların eylemlerine uyan TCK’nun 204/1-3, 43. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden aynı Yasanın 204/1. maddesi ile hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayin edilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 30.12.2015 tarih ve 629-1436 sayı ile; sanık ve inceleme dışı sanıkların, aynı suçtan TCK’nın 204/1-3, 43/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca ikişer kez 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verilmiş olup inceleme dışı sanıklar hakkında verilen hükümlerin inceleme dışı sanık … müdafii ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 31.10.2017 tarih ve 7663-7323 sayı ile; “…Sanıkların motor ve şasi numaralarında sahtecilik yapılan araçları noterde düzenlenen kati satış sözleşmeleri ile mağdurlar … Habiboğlu ve …’a sattıkları somut olayda eylemlerinin zincirleme şekilde işlenmiş tek suçu oluşturduğu gözetilmeden, iki ayrı suçtan hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına ve verilen kararın sanık …’na sirayet ettirilmesine karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak devam edilen yargılamada Yerel Mahkemece 13.03.2018 tarih ve 1035-270 sayı ile; sanık ve inceleme dışı sanıkların, aynı suçtan TCK’nın 204/1-3, 43, 62 ve 53. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına hükmedilmiş, bu hükümlerin de sanık ve inceleme dışı sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 23.10.2018 tarih ve 4826-8302 sayı ile;
“..Hükümlere karşı, kural olarak temyiz yasa yolu açıktır. Yasa yolunun kapatılması için açık hüküm bulunmalıdır. Haklara ilişkin kurallar, dar yoruma tabi tutulamaz. Sirayet üzerine yeni bir hüküm kurulduğuna ve aksine bir yasal düzenleme bulunmadığına göre, ilk hükmü temyiz etmemiş ya da temyiz isteği süresinde olmadığı için reddedilmiş olsa bile sanık sirayet üzerine kurulan yeni hükmü temyiz edebileceğinden sanık … Koyunluoğlu’nun temyiz talebinin reddine ilişkin tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddeleri hükmü uyarınca; sanıklara yüklenen ‘Kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli resmi belgede sahtecilik’ suçunun gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırına göre, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nin 102/3 ve 104/2. maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının, suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve sanıkların temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca bozulmasına; ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta aynı Kanun’un 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılara karar verilmesi mümkün olduğundan sanıklar hakkında açılan kamu davalarının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nin 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nin 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine” karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 15.11.2018 tarih ve 39847 sayı ile;
“…Karasu Asliye Ceza Mahkemesinin 30.12.2015 tarih 2015/629 esas, 2015/1436 karar sayılı hükmünü temyiz etmemiş olan sanık … hakkındaki hükmün kesinleşmiş olması nedeniyle artık ‘sanık’ sıfatı sona erip ‘hükümlü’ sıfatını almış olduğundan ve bozmanın sirayetinde, hükümlü … hakkındaki hüküm (yani Karasu Asliye Ceza Mahkemesi’nin 30.12.2015 tarih 2015/629 esas, 2015/1436 karar sayılı sanık … hakkındaki hükmü) bozulmamış olup sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılacağından,
1) Karasu Asliye Ceza Mahkemesinin 30.12.2015 tarih 2015/629 esas, 2015/1436 karar sayılı hükmünü temyiz etmeyen ancak hükmü temyiz etmiş olan diğer sanıklar … ve … haklarındaki lehe bozmadan 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 325. maddesi uyarınca sirayet yoluyla faydalanmasına karar verilen hükümlü …’nun, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 23.10.2018 gün ve 2018/4826 Esas, 2018/8302 Karar sayılı ilamından sonra yeniden kurulan Karasu Asliye Ceza Mahkemesinin 13.03.2018 tarih 2017/1035 esas, 2018/270 karar sayılı hükmünü temyize yetkisi bulunmadığından; Hükümlü …’nun temyiz isteğinin reddine karar verilmesi yerine temyiz hakkının bulunduğunu kabul etmiş olan Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 23.10.2018 gün ve 2018/4826 Esas, 2018/8302 Karar sayılı ilamına yönelik itiraz talebinde bulunulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
2) Bozmanın sirayetine karar verilmiş olan hükümlü … hakkındaki kesinleşmiş mahkumiyet kararı ortadan kalkmadığından; lehlerine bozma kararı verilmiş olan sanıklar … ve … haklarındaki kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşme koşullarının gerçekleşmiş olması nedeniyle; sadece sanıklar … ve … haklarındaki kamu davaları yönünden düşme kararı verilmesi mümkün olup; Karasu Asliye Ceza Mahkemesi’nin 30.12.2015 tarih 2015/629 esas, 2015/1436 karar sayılı hükmünü temyiz etmediği için ‘hükümlü’ sıfatını almış olan hükümlü … hakkında Karasu Asliye Ceza Mahkemesinin 13.03.2018 tarih 2017/1035 esas, 2018/270 karar sayılı kararı ile verilmiş olan hükmün zamanaşımı nedeniyle bozulması ve kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi yasal olarak mümkün olmadığı halde;
Hükümlü … hakkındaki hükmün zamanaşımı nedeniyle bozulmasına ve … hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine ilişkin olan Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 23.10.2018 gün ve 2018/4826 Esas, 2018/8302 Karar sayılı ilamına yönelik itiraz talebinde bulunulması gerektiği” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 18.12.2018 tarih ve 6589-10614 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemece kurulan 30.12.2015 tarihli hükmü temyiz etmeyen sanık …’nun, inceleme dışı sanıklar … ve …’ın temyizi üzerine hükümlerin lehe bozulmasının ardından, sirayet nedeniyle hakkında kurulan 13.03.2018 tarihli hükmü temyiz etmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece 30.12.2015 tarih ve 629-1436 sayı ile sanık ile inceleme dışı sanıkların resmî belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, sanığın, yüze karşı verilen bu hükmü temyiz etmediği, bu suretle sanık hakkında kurulan hükmün kesinleştiği, inceleme dışı sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ise inceleme dışı sanık … müdafii ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece yapılan incelemede; inceleme dışı sanıklar hakkındaki hükümlerin lehe bozulduğu ve bu kararın da hükmü temyiz etmeyen sanık …’na sirayet ettirilmesine karar verildiği, bozmaya uyan Yerel Mahkemece 13.03.2018 tarih ve 1035-270 sayı ile; sanık ve inceleme dışı sanıkların resmî belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetlerine hükmedildiği, bu hükümlerin de sanık ve inceleme dışı sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece sanık ve inceleme dışı sanıklar hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ise 30.12.2015 tarihli hükmü temyiz etmeyen sanığın, yalnızca inceleme dışı sanıklar hakkındaki lehe bozmanın sonucundan yararlanması nedeniyle Özel Dairenin bozma kararı sonrasında Yerel Mahkemece kurulan hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığı, sanığın temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle itiraz yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin, verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer sanıklar hakkında kurulan hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurmayan diğer sanıklar hakkında verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, davasız yargılama olmaz ilkesinin bir sonucudur.
Ancak temyiz kanun yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda gerekse CMK’da ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir. Buna; bozma kararının sirayeti, genişleme etkisi ya da teşmili (yayılma) etkisi denilmektedir.
CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca ilk karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken “Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti” başlıklı 325. maddesi; “Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler.” şeklinde, benzer düzenlemeyi içeren CMK’nın “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesi ise; “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” biçiminde düzenlenmiş olup hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.
Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Diğer taraftan temyiz incelemesi sırasında, bozma nedeninin hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesine işaret edilmesi de zorunlu olmayıp lehe bir bozma sebebinin bulunması durumunda mahkemelerce bu hususunun kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış 12.07.1948 tarihli ve 163-121 sayılı, 07.12.1987 tarihli ve 322-588 sayılı, 31.01.2017 tarihli ve 982-29 sayılı ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararları ile önceki hükmü temyiz etmeyen veya temyiz istemi reddedilen, ancak lehe bozmadan 1412 sayılı CMUK’un 325. maddesi uyarınca faydalanan sanığın, bozmadan sonra yeniden kurulan hükmü temyize yetkisi bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Öğretide de; “Temyiz etmişcesine faydalanma kabul edilmesi, bu kimselerin bozmadan sonra verilecek son kararları da temyiz edebilmelerinin kabul olunması demek değildir.” (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Bası, s. 1771) denilmek suretiyle uygulamadaki bu görüş benimsenmiştir.
Gelinen aşamada ifade etmek gerekir ki, kamu davasının her iki tarafı bakımından yasa yollarına başvurmak olmazsa olmaz bir hak ise de bunun kurallara ve sürelere tabi olması da gelişmiş toplum düzeni ve hukuk devletinin bir gereğidir. Burada sanık açısından savunma; katılan açısından ise iddia hakkının kısıtlanmasından değil ilgilinin hukukun işleyiş kuralına riayet etmemesinden bahsedilebilir. İlk hükmü temyiz etmeyen sanık bozmanın sirayeti yoluyla sanki hükmü temyiz etmişcesine kanun yoluna başvurma hakkından bir kez yararlandırılmıştır. Bu kapının ister sanık isterse katılan açısından tekrar açılması usul hukukunun denetlenebilirlik ve öngörülebilirlik; maddi ceza hukukunun ise hukuki kesinlik ilkeleri ile bağdaşmaz. Asıl bu durum sanıklara ilanihaye hak sağlayacağı için suçun mağdurlarının daha fazla mağdur olmasının yolu açılmış olur. O hâlde, somut olaydaki uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için, sanığın, kararı temyiz etmesinde hukuki menfaatinin bulunup bulunmadığı değil, sirayet sonrası kurulan hükmün temyiz edilebilir nitelikte bir hüküm olup olmadığı bağlamında bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Karasu Asliye Ceza Mahkemesince 30.12.2015 tarih ve 629-436 sayı ile; sanık ve inceleme dışı sanıkların resmî belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, sanık hakkındaki hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, diğer hükümlerin ise inceleme dışı sanık … müdafii ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece lehe bozulmasının ardından, Yerel Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda sanığın CMUK’un 325. maddesi uyarınca lehe bozmadan yararlandırılması suretiyle kurulan 13.03.2018 tarihli ve 1035-270 sayılı mahkûmiyet hükmünü sanığın da temyiz ettiği anlaşılmakla; sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme amacını taşıması ve bozmanın sirayetinde, yerel mahkeme hükmünün temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sanığın sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılması, aksi düşüncenin kabulünün usul hukukundaki belirsizliği önlemeye yönelik temyiz ve itiraz sürelerinin konuluş amacı ile bağdaşmayacak ve kesinleşme sürecinin öngörülebilirliğini ortadan kaldıracak olması karşısında; kanun yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanık hakkında kurulan hükmün de bozulacağını ve yeniden kurulan hükmün temyiz denetimine tabi olacağını açıkça düzenleme imkânı bulunan kanun koyucunun bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi hususu da dikkate alınarak adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz yoluna başvurma hakkı olduğunda bir tereddüt bulunmayan ancak yöntemine uygun tefhime rağmen önceki hükmü temyiz etmeyen sanığın, yalnızca inceleme dışı sanıklar hakkındaki lehe bozmanın sonucundan yararlanması nedeniyle, Yerel Mahkemece kurulan sonraki hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddedilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 23.10.2018 tarihli ve 4826-8302 sayılı sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
3- 30.12.2015 tarihli hükmü temyiz etmeyen ve lehe bozmadan sirayet nedeniyle yararlanan sanığın, bozma sonrası Karasu Asliye Ceza Mahkemesince 13.03.2018 tarih ve 1035-270 sayı ile kurulan mahkûmiyet hükmünü temyiz etme hakkı bulunmadığından bu hükme yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.09.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.