Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2019/323 E. 2023/101 K. 22.02.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/323
KARAR NO : 2023/101
KARAR TARİHİ : 22.02.2023

MAHKEMESİ:Asliye Ceza

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık … hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eylemin, kaybolmuş veya hata sonu ele geçmiş eşya hakkında tasarruf suçunu oluşturduğu kabul edilerek değişen suç vasfına göre sanığın, TCK’nın 160/1 ve 53. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin … 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.05.2013 tarihli ve 98-385 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 07.04.2016 tarih ve 27070-6621 sayı ile;
“Suç tarihi olan 18.10.2012 günü 17.30-21.00 saatleri arasında müştekinin oturmuş olduğu kafedeki sandalyeye astığı çantasından cep telefonu ile çeşitli eşyasının çalınması şeklinde gerçekleşen olayda, suça konu cep telefonunun bir gün sonra saat 09.13’te sanık adına kayıtlı hat ile kullanıldığının anlaşıldığı, sanığın savunmasında, hatırlamadığı bir tarihte, akşam saatlerinde … il merkezinde bulunan gezi yolunun sonundaki . Lokalinin yakınında bir arkadaşı ile buluşacağını, bu sırada bir banka oturduğunu, bankın yanında, yerde bahse konu telefonu gördüğünü, telefona sim kartını taktığını beyan ettiği, sanığın savunmasının dosya kapsamıyla uyuşmadığı ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile kaybolmuş veya hata sonucu ele geçen eşya üzerinde tasarruf suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi,” isabetsizliğinden, ceza süresi yönünden kazanılmış hakkın korunması kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 29.09.2016 tarih ve 328-503 sayı ile; “Olay tarihinde müşteki …’in arkadaşı ile bir kafede oturduğu, kalkacağı sırada cep telefonunun ve cüzdanının çantasında olmadığını ve çantasının fermuarının açık olduğunu fark ettiği, alınan HTS raporuna göre, çalınan cep telefonunu ilk kullananın sanık olduğunun tespit edildiği, sanığın söz konusu cep telefonunu bulduğunu beyan ettiği, bu savunmasının aksine delil bulunmadığı, keza müştekinin çalınan diğer eşyasının sanığın üzerinden çıkmayışı bütün hâlde değerlendirildiğinde, sanığın üzerine atılı hırsızlık suçunun kaybolmuş eşya üzerinde tasarruf suçuna dönüştüğü,” şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.10.2018 tarihli ve 398547 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 18.04.2019 tarih ve 6365-7585 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun hukuki niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Şikâyetçi …’in, 18.10.2012 tarihinde, bir kafede oturduğu sırada sandalyeye asılı vaziyette bıraktığı kol çantasından cep telefonu ve cüzdanının çalındığı yönünde müracaatta bulunması üzerine soruşturmaya başlanıldığı,
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca gönderilen cevabi yazıda; suça konu telefonun şikâyetçi tarafından en son 18.10.2012 tarihinde saat 17.14’te kullanıldığının, çalındıktan sonra ilk olarak 19.10.2012 günü saat 09.13’te sanık … adına kayıtlı hat ile görüşme yapıldığının, telefonun aynı gün saat 22.23’e kadar sanık tarafından 10 kez kullanılmış olduğunun bildirildiği,
Anlaşılmıştır.
Şikâyetçi …; 18.10.2012 tarihinde saat 17.30 sıralarında arkadaşı . ile birlikte bir kafeye gittiklerini, kafenin açıkta bulunan ve deniz kenarında olan kısmına oturduklarını, kol çantasını fermuarı kapalı bir şekilde oturduğu sandalyeye astığını, saat 21.00 sıralarında çantasının fermuarının açık olduğunu fark ettiğini, kontrol ettiğinde 543 605**** numaralı hattın takılı olduğu . marka . model cep telefonu ve içinde kimlik, kartlar ile 10 TL bulunan cüzdanının çalındığını anladığını,
Tanık . soruşturma aşamasında; arkadaşı olan şikâyetçi ile bir kafede oturduklarını, kalkacakları sırada şikâyetçinin sandalyeye asılı hâlde bıraktığı kol çantasından cüzdanı ve cep telefonunun çalınmış olduğunu söylediğini, kimseyi çantaya dokunurken görmediğini, olumsuz bir duruma rastlamadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık … aşamalarda; hatırlayamadığı bir tarihte akşam saatlerinde sahil yolu civarında bir banka oturduğunu, yerde bir telefon gördüğünü, telefonun arka kapağının açık ve yere atılı vaziyette durduğunu, içinde sim kart bulunmadığını, kendi telefonundaki sim kartı çıkararak yerde bulduğu bu telefona taktığını, ekranın gidip geldiğini, “Çalıştırabilirsem, kullanırım.” şeklinde düşünerek telefonu yanına aldığını, telefonun bir iki gün kendisinde durduğunu, daha sonra görüşme dökümlerinde adı geçen ve kayınbiraderi olan .’e verdiğini, telefonu çalmadığını, bulduğu zaman polise gitmesi gerektiğini bildiğini ancak içinde sim kart olmayınca atıldığını düşünerek aldığını savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
TCK’nın 141. maddesinde yer alan “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanun’un 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır. Hırsızlık suçunun basit hâlinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hâllerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekmektedir.
TCK’nın “Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf” başlıklı 160. maddesi ise;
“Kaybedilmiş olması nedeniyle malikinin zilyetliğinden çıkmış olan ya da hata sonucu ele geçirilen eşya üzerinde, iade etmeksizin veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmeksizin, malik gibi tasarrufta bulunan kişi, şikâyet üzerine, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesinde de “Kaybedilmiş olması nedeniyle sahibinin zilyetliğinden çıkmış olan eşyayı ele geçiren kişi, bunu iade etmek veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmek yükümlülüğü altındadır. Aynı yükümlülük, bir şeyi hata sonucu ele geçiren kişi açısından da söz konusudur. Madde metninde, bu yükümlülüğe aykırı davranarak, eşya üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunulması, suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, bu suç nedeniyle soruşturma ve kovuşturma, şikâyete bağlı tutulmuştur.” açıklamalarına yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 160. maddesinde kaybolan ya da hata sonucu ele geçen malın yetkili makamlara bildirilmesi yükümlülüğü getirilmiş ancak herhangi bir kanuna gönderme yapılmamıştır. Oysa 765 sayılı TCK’nın 511. maddesinde bu tür eşyaların bulunması hâlinde Medeni Kanun hükümlerine göre bildirimde bulunma yükümlülüğü getirilmişti.
Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçu ile kişilerin mülkiyet hakkı ve mülkiyet haklarından kaynaklanan bazı tasarrufları yapma özgürlükleri korunmaktadır. Suçun maddi konusunu, üzerinde kişilerin mülkiyet hakkının bulunduğu mallar oluşturmaktadır. Bu mallar suç tipinin niteliği gereği kaybedilmiş ya da hata sonucu başkasının eline geçmiş mallardır.
Kanun koyucunun bu suçu ihdas etmesinin amacı, kaybolmuş ya da hata sonucu ele geçmiş bir eşyayı bulan kişinin ele geçirdiği eşyayı yetkili makamlara bildirmesini ya da doğrudan malike iade etmesini sağlamaktır.
Mal varlığına karşı işlenen suçlar bölümünde yer alan madde, kaybolmuş eşya üzerinde tasarruf ve hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf olmak üzere bünyesinde iki farklı suçu ihtiva etmektedir. Ancak fiil unsurlarının aynı olması nedeniyle söz konusu suçlar tek madde ve fıkrada düzenlenmiştir.
Kaybolmuş eşya, malikin yerini bilmediği ve egemenlik alanından çıkması nedeniyle sahip olma olanağının kalmadığı eşyadır. Bu iki şartın birlikte sağlanması hâlinde kaybolmuş eşya söz konusu olacaktır. Malikin eşyanın yerini bilmemesi subjektif, eşyanın egemenlik alanından çıkması objektif şart olarak nitelendirilmektedir. Kaybolmuş eşyanın birinci şartı, eşyanın malikin egemenliğinden çıkmış olmasıdır. Böyle bir durumda mülkiyet hakkı devam etmekle birlikte malikin zilyetliği sona ermiş olacaktır. Kaybolmuş eşyanın ikinci şartı, malikin eşyanın yerini bilmemesidir. Eşyanın sadece malikin egemenliği altında olmaması bu suç bakımından yeterli değildir. Aynı zamanda eşyanın nerede olduğunun bilinmiyor olması gerekir. Örneğin, malikin bahçesinde düşürdüğü cüzdanı, hâlen egemenlik alanı içinde olduğundan kaybolmuş eşyadan bahsedilemez. Eşyanın, egemenlik alanından çıkması, malikin hatasıyla olabileceği gibi eşyanın kendi kendine hareket etmesi veya üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen bir davranış sonucunda da olabilir. Eşyanın maliki dışında bir kişinin gerçekleştirdiği fiil sonucu kaybolmuş duruma gelmesi hâlinde bu eşyayı bularak malik gibi tasarrufta bulunan kişinin eyleminin kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya hakkında tasarruf suçunu oluşturduğu söylenebilecektir.
Malikin eşyanın yerini bildiği ya da nerede unuttuğunu sınırlanabilir bir şekilde bilebileceği hâllerde unutulmuş eşya söz konusudur. Örneğin sinemada, otobüste, kafede düşürülen veya alınması unutulan eşya bu kapsamdadır. Unutulmuş eşyanın bulunduğu yerden alınarak üzerinde tasarrufta bulunulması ise hırsızlık suçunu oluşturur.
Yine eşyayı bulan kişinin eşyanın malikini bildiği hâllerde kaybolmuş eşya üzerinde tasarruf suçunun oluşmayacağı, hırsızlık suçunun oluşacağı ifade edilmektedir. Yargıtay da, aksi yönde kararları olmakla birlikte eşyanın kime ait olduğunun bilindiği durumlarda kaybolmuş eşya üzerinde tasarruf suçunun oluşmayacağını ifade etmektedir (… Kılıç, Kaybolmuş Veya Hata Sonucu Ele Geçmiş Eşya Üzerinde Tasarruf Suçu, YBHD, Sayı: 2008/2, s. 9-14.).
Diğer taraftan, sahibi tarafından terk edilmiş eşya bu suçun konusunu oluşturmaz. Malikin, mülkiyet hakkından vazgeçmesi niyetiyle zilyetliğini sona erdirdiği, örneğin, çöpe atılan masa, sokağa bırakılmış evcil hayvan terk edilmiş eşyadır. Terk edilmiş eşya aynı zamanda sahipsiz eşya olmakla birlikte sahipsiz eşya o ana kadar kimsenin üzerinde mülkiyet hakkı tesis etmediği eşyayı da kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Hata sonucu ele geçmiş eşya, failin malı elde etmek için çaba harcamamasına, hileli hareketlere başvurmamasına rağmen hataya bağlı olarak zilyetliği ele geçirilen eşyadır. Hata, istemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, yanılma anlamına gelmektedir. Suç tipi bakımından önem arz eden hata, zilyetliğin geçişine ilişkin olup diğer hususlar bakımından düşülen hatalar bu kapsamda değerlendirilmez. Örneğin, malın gerçek değerini bilmediği için ucuza satan kişinin içinde bulunduğu hata zilyetliğin geçişine ilişkin olmadığından hata sonucu ele geçmiş eşyadan söz edilemez. Zilyetliğin geçişine ilişkin hatanın kaynağı mağdur veya üçüncü kişi olabileceği gibi fail de olabilir. Ayrıca somut olayda birden fazla kişinin hatası birleşebilir. Özellikle mağdur veya üçüncü kişinin hataya düştüğü ve aydınlatma yükümlülüğünün olduğu iki taraflı işlemlerde hata sonucu ele geçmiş eşyanın mevcut olabilmesi için failin de hataya düşmesi gerekir. Aksi halde hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçu değil, failin karşı tarafın hatasından yararlanması sonucu meydana gelen dolandırıcılık gibi sair suçlar oluşacaktır.
Suçun fiil unsurunu, sahibine iade etmeksizin veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmeksizin eşya üzerinde malik gibi tasarrufta bulunma oluşturur. Sadece kaybolmuş eşyanın bulunduğu yerden alınması veya hata sonucu zilyetliğin ele geçirilmesi suçun oluşmasına sebebiyet vermez. Ayrıca kişinin yükümlülüklerini yerine getirmeksizin malik gibi tasarrufta bulunması gerekmektedir. Malik gibi tasarrufta bulunma, mülkiyet hakkının tanıdığı kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerinin kullanılması şeklinde gerçekleştirilebilir. Eşyanın satılması, bağışlanması, tüketilmesi, yok edilmesi, şahsi ihtiyaçlara özgülenmesi, eşya üzerinde iyiniyetli üçüncü kişi lehine ayni hak tesis edilmesi malik gibi tasarrufta bulunma niteliğindedir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Şikâyetçi …’in, 18.10.2012 tarihinde, bir kafede oturduğu sırada sandalyeye asılı vaziyette bıraktığı kol çantasından cep telefonu ve cüzdanının çalındığı yönünde müracaatta bulunması üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, çalınan cep telefonunun şikâyetçi tarafından en son 18.10.2012 tarihinde saat 17.14’te kullanıldığı, çalındıktan sonra ilk olarak 19.10.2012 günü saat 09.13’te sanık … adına kayıtlı hat ile görüşme yapıldığının tespit edilerek ulaşılan sanığın hırsızlık suçundan cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, değişen suç vasfına göre kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçundan mahkûmiyetine karar verilen olayda;
Sanığın aşamalarda, sahil yolunda bankta oturduğu sırada yerde bir telefon gördüğünü, telefonun arka kapağının açık ve yere atılı vaziyette durduğunu, içinde sim kart bulunmadığını, kendi telefonundaki sim kartı çıkararak yerde bulduğu bu telefona taktığını, ekranın gidip geldiğini, atılmış olduğunu düşünerek yanına aldığı telefonu birkaç gün kullandığını, bahse konu telefonu çalmadığını savunması, suça konu diğer eşyanın sanıktan ele geçirilememesi, hırsızlık anını gösteren kamera kaydı ya da tanık beyanı gibi bir delil elde edilememesi karşısında, sanığın eyleminin hırsızlık suçunu oluşturmayacağı; ele geçirildiği yer itibarıyla telefonun terk edilmiş eşya olduğundan da söz edilemeyeceği, buna göre sanığın, hırsızlık suçunun faili tarafından yere atılmak suretiyle şikâyetçinin zilyetliğinden çıkarak kaybolmuş eşya hâline gelen telefonu bulunduğu yerden alıp iade etmeksizin ya da yetkili mercileri durumdan haberdar etmeksizin malik gibi tasarrufta bulunma şeklinde gerçekleşen eyleminin, kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya hakkında tasarruf suçunu oluşturduğu, eyleme uyan suçun, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun uyarınca uzlaştırma kapsamına alınması nedeniyle, Yerel Mahkemece, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek aynı Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.09.2016 tarihli ve 328-503 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eylemine uyan suçun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca durma kararı verilerek aynı Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeninden BOZULMASINA,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.02.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.