Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2019/243 E. 2020/517 K. 10.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/243
KARAR NO : 2020/517
KARAR TARİHİ : 10.12.2020

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 3. Çocuk
Sayısı : 49-1183

Sanık …’nın konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan TCK’nın 116/1 ve 31/3. maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezası; mala zarar verme suçundan aynı Kanun’un 151/1 ve 31/3. maddeleri uyarınca 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesince verilen 15.12.2014 tarihli ve 49-1183 sayılı hükümlerin, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 25.06.2018 tarih ve 18868-9599 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.11.2018 tarih ve 78677 sayı ile;
“…Suç tarihinin 13.01.2012 olduğu, 27.11.1996 doğumlu olan suça sürüklenen çocuk …’nın suç tarihi itibarıyla 15-18 yaş grubu içinde bulunduğu, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olan ve fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmayan sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından hükmolunan kısa süreli sekizer ay hapis cezalarının, TCK’nın 50. maddesinin 3. fıkrası gereğince, aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu,” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 06.05.2019 tarih ve 10676-7440 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü, Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezalarının, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık …’nın 13.01.2012 tarihinde şikâyetçi …’ın ikamet kapısının kilidini kırarak LCD televizyonu çaldığı, olay yerinden elde edilen parmak izinin sanığa ait olduğunun tespit edilmesi üzerine hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sonucunda atılı suçlardan sanığın cezalandırılmasına karar verildiği,
Yerel Mahkemece, sanık hakkında atılı suçlardan hükmedilen kısa süreli hapis cezalarının TCK’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ve CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, ancak TCK’nın 50. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığı,
27.11.1994 doğumlu olan sanığın, incelemeye konu konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarını işlediği 13.01.2012 tarihinde 17 yaşında olduğu,
Dosyada mevcut adli sicil kaydına göre; Bakırköy 4. Çocuk Mahkemesince 10.05.2011 tarih ve 74-402 sayı ile, sanığın 14.03.2009 tarihinde işlediği mala zarar verme suçundan 1200 TL ve aynı tarihte işlediği hırsızlık suçundan 3600 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu cezalarının incelemeye konu suç tarihinden önce 01.06.2011 tarihinde kesinleştiği; sanığın 21.11.2008 tarihinde işlediği hırsızlık suçundan Bakırköy 4. Çocuk Mahkemesince 30.03.2011 tarihli ve 603-232 sayılı karar ile TCK’nın 141/1 ve 31/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın ise incelemeye konu suç tarihinden sonra 18.03.2014 tarihinde kesinleştirme işlemlerinin yapıldığı,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50. maddesi;
“1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre,
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.
2) Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.
3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.
4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.
5) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.
6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
7) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinin üçüncü fıkrasındaki düzenleme ile, fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış olan sanıkların, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak şartıyla, mahkûm oldukları bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının, aynı maddenin birinci fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmış ve bu husus herhangi bir takdire bağlanmamıştır. Bu nedenle maddede yazılı şartların oluşması hâlinde başka herhangi bir değerlendirme yapılmadan özgürlüğü bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlardan birisine dönüştürülmesi gerekmektedir.
Nitekim madde gerekçesinde de;
“…Kısa süreli hapis cezasının adli para cezası veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevrilmesi açısından mahkemenin takdir yetkisinin olmadığı hâller belirlenmiştir. Bu hâllerde, mahkeme kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevirecektir. Bunun için kişinin daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması ve hükmolunan hapis cezasının otuz günden fazla olmaması gerekir. Keza, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.” açıklamalarına yer verilerek, on sekiz yaşını doldurmamış sanıklar için de “keza” vurgusuyla “daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak koşulu” ikinci kez ifade edilmiştir.
Madde gerekçesinden de anlaşıldığı üzere, hapis cezasının otuz günden fazla olmadığı hâllerde “daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulu söylendikten sonra, aynı koşulun on sekiz yaşını doldurmamış sanıklar için de geçerli olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtilmiştir.
Gelinen aşamada “daha önceden hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulu üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır. Bu koşulun, suçun işlendiği tarih itibarıyla mı yoksa karar tarihinde mi aranması gerektiği konusunda ne TCK’nın 50. maddesinin üçüncü fıkrasında ne de maddenin gerekçesinde açıklayıcı bir düzenlemeye yer verilmiştir. Benzer bir hüküm CMK’nın 231. maddesinin altıncı fıkrasında da düzenlenmiş olup hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için diğer şartların yanında anılan fıkranın (a) bendi uyarınca sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması gerekmektedir. Burada da sanığın suçun işlendiği tarih itibarıyla mı kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması gerektiği, yoksa karar tarihi bakımından da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel bir ilamının bulunup bulunmadığının dikkate alınacağı hususunda bir açıklık olmamakla birlikte ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.01.2019 tarihli ve 330-8; 17.01.2017 tarihli ve 193-15 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında vurgulandığı üzere, suçun işlendiği tarihte kasıtlı bir suçtan kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü bulunmayan sanık hakkında, CMK’nın beşinci ve altıncı fıkralarında yazılı bulunan diğer koşulların da varlığı hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği içtihat yoluyla yerleşmiş ve uygulama bu şekilde devam edegelmiştir. Nitekim varılan bu sonucun, TCK’nın 7. maddesi hükümleri de dikkate alındığında sanığın lehine olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Diğer taraftan, CMK’nın 231. maddesinin on birinci fıkrasına göre, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve denetim süresi belirlenmesine karar verilen sanığın, denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. Buna göre ikinci suçun denetim süresi içinde işlenmesi hükmün açıklanabilmesi için ön koşul oluşturmakta ise de bu suçtan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşmeden hükmün açıklanmasına karar verilemeyecektir. Aksinin kabulünün, “masumiyet karinesi ilkesi” ne aykırılık oluşturacağı her türlü tereddütten uzaktır.
Sonuç olarak, Türk Ceza Kanunu’na hâkim ilkelerden biri olan ve Kanun’un 7. maddesinde düzenlenen “zaman bakımından uygulama” ilkesi ve benzer düzenleme içermesi nedeniyle yukarıda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin yapılan açıklamalar dikkate alındığında, “daha önceden hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulunun, sanığın lehine yorumla, suç tarihi itibarıyla aranması gerektiği, ayrıca hapis cezası ile mahkûmiyete ilişkin bu kararın temyiz ya da istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Yargıtay veya Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından bozulması her zaman mümkün olduğundan Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan “masumiyet karinesi” gereğince suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün de kesinleşmiş olmasının aranacağı, bu bağlamda, suçun işlendiği tarih itibarıyla kesinleşmiş bir hapis cezası ile mahkûmiyet hükmü bulunmayan on sekiz yaşından küçük olan sanıkların mahkûm oldukları bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının, TCK’nın 50. maddesinde yazılı bulunan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
13.01.2012 olan suç tarihi itibarıyla 17 yaşında olan sanığın, adli sicil kaydına göre, 01.06.2011 tarihinde kesinleşen mala zarar verme suçundan verilen 1200 TL adli para cezası ile hırsızlık suçundan verilen 3600 TL adli para cezası dışında kesinleşmiş başkaca bir mahkûmiyet hükmü bulunmadığı dikkate alındığında, suç tarihinden önce işlediği başka bir suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmeyen sanık hakkında mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlâli suçlarından ayrı ayrı verilen kısa süreli 8 ay hapis cezalarının TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu, bu hususta mahkemenin herhangi bir takdir yetkisinin olmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 25.06.2018 tarihli ve 18868-9599 sayılı mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlâli suçlarına ilişkin onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesinin 15.12.2014 tarihli ve 49-1183 sayılı hükümlerinin, sanık hakkında mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlâli suçlarından hükmedilen kısa süreli hapis cezalarının, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.