YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/18
KARAR NO : 2022/814
KARAR TARİHİ : 20.12.2022
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza (CMK’nın mülga 250. maddesiyle görevli)
Sayısı : 154-187
Hizbullah silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık …’in TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 62, 53 ve 58/9. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Diyarbakır (Kapatılan) 4. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesiyle görevli) verilen 10.11.2005 tarihli ve 154-187 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.05.2007 tarih ve 8040-3683 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.07.2017 tarih ve 37467 sayı ile;
“…
1- Sanığın 1993 yılında Diyarbakır ilinde camiye giderek örgüt mensupları ile tanıştığı, camide örgütsel dersler aldığı, örgüt adına camide örgütsel ders verdiği, cami sorumluluğu yaptığı, örgüte el yazılı özgeçmiş raporu verdiği, camilerdeki faaliyetleri ili ilgili raporlar düzenlediği, kod adı kullandığı gerekçesiyle silahlı örgüt üyeliği suçu sabit görülüp cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Sanık tüm aşamalarda suçlamayı kabul etmemiş, Hizbullah terör örgütü üyesi olmadığını, özgeçmiş raporundaki bilgilerin kendisine ait olduğunu, el yazılı özgeçmiş raporunu, 1998 yılında ders verdiği camideki Asiye adlı bayanın, ‘abiler seni tanısın’ şeklinde isteği üzerine kendisinin, örgüte verme kastı olmaksızın düzenlediğini, özgeçmiş istenmesinden sonra örgütten şüphelendiğini, 1998 yılından sonra örgütle ilişkisini kestiğini, sadece camide kuran dersi verdiğini, cami sorumluluğu veya imam hatip lisesi sorumluluğu yapmadığını, camideki bayanların ‘melek gibi kızsın’ diyerek kendisine bazen Melek diye hitap ettiklerini, kod adı kullandığının doğru olmadığını, arandığını öğrenince kendiliğinden teslim olduğunu beyan etmiştir.
Dosyadaki örgütsel dokümanlar incelendiğinde; sadece bir dokümanda sanığın adının yanında parantez içinde (melek c.s) yazması nedeniyle melek kod adını kullandığı iddia edilmiş ise de, sanıktan öz geçmişini isteyen Asiye gibi bazı şahıslardan tüm dokümanlarda sadece Asiye kod adıyla bahsedildikleri halde, sanığın adının tüm doküman ve raporlarda, gerçek adıyla, … olarak geçtiği görülmektedir.
Diğer terör örgütlerinden farklı olarak bir kişi hakkında öz geçmiş raporu bulunması bu kişinin bizatihi örgüt üyesi olduğunu göstermemektedir. Örgüt, bunu üye olsun, olmasın toplayabildiği herkesten toplamıştır. Öz geçmiş raporu olmayan örgüt üyeleri de mevcuttur. Çeşitli örgütsel dokümanlarda bunun fark edilmeden toplanması yönünde talimat olduğu görülmektedir.
Diyarbakır 4 Nolu DGM’nin 2000/126 esas sayılı dosyasının 12.12.2000 tarihli oturumunda tanık olarak dinlenen; uzun süreden beri örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun yanında faaliyette bulunup, örgütsel dokümanların ve ….’nun ölü olarak ele geçirildiği Beykoz’daki örgüt evinde yakalanıp, mahkum olan örgütün üst düzey yöneticileri ve bilgisayar merkezi sorumluları …ve … ile örgüt sorgucusu olup itirafçı olan Abdülaziz Tunç’un beyanlarından da anlaşıldığı üzere, örgütün, istihbarat ve fişleme amacıyla, topladıkları zekatın kimlere verilebileceği gibi çok çeşitli amaçlarla, örgüt üyeleri dahil, temin edebildiği, ulaşabildiği tüm kişilere ait bilgi, belge ve fotoğrafları depoladığı, okullardan, resmi kurumlardan ve kişilerden bunları çeşitli şekillerde temin ettikleri, okul ve baro albümleri gibi yayınlardan faydalandıkları, özellikle 90’lı yıllarda örgüt üyesi olmayan kişilerden de rızaen yada rızası olmaksızın, kendisi ve çevresiyle ilgili ayrıntılı bilgiler içeren öz geçmiş ve fotoğraflar alındığını, öz geçmişlerin üyelik formu olmadığını beyan etmeleri ve mahkemenin bu tanık beyanlarının çoğaltılarak tüm Hizbullah dosyalarına konulmalarına karar verildiğinden de anlaşıldığı üzere, kişinin örgüt arşivinde fotoğraflı yada fotoğrafsız öz geçmişinin bulunması, tek başına, kişinin örgüt üyesi olduğunu göstermemektedir. Hizbullah ana dava iddianamesinde de bunun sosyal araştırma formu olduğu belirtilmektedir.
Yine diğer terör örgütlerinden farklı olarak, Hizbullah terör örgütünün bayan örgütlenmesi sadece cami faaliyetleri ile sınırlıdır. Hizbullah terör örgütünün eylemlerinde kadın tetikçi, gözcü veya korumaya rastlanmaz. Yargıtay 9. CD’nin 2001/1605 esas ve 2001/2107 sayılı ilâmında, ‘sanıkların sabit olan camide ders vermek ve örgüte maddi yardımda bulunmak şeklindeki eylemlerinin TCK’nın 169. maddesi kapsamında örgüte yardım suçunu oluşturduğu’nu belirtmiştir. Sanığın, cami faaliyetlerinde bulunduğu kabul edilse bile, sanığın bu faaliyetlerinin örgüt üyeliği kabul edilecek düzeye ulaşmadığı, bu nitelikte süreklilik ve çeşitlilik gösteren örgütsel faaliyet yürüttüğü yolunda somut, yeterli ve inandırıcı kanıt bulunmadığı, kod adı aldığı ve nitelikli örgütsel faaliyette bulunduğu yolunda teyitli ve yeterli kanıt yer almadığı, faaliyetlerinin 765 sayılı milga TCK’nın 169. maddesi kapsamında örgüte yardım ve yataklık suçu boyutunda kaldığı, örgütsel döküman içerikleri, özgeçmiş raporu içerikleri ile dosyada mevcut diğer tüm bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde; sanığın 1998 yılından sonra örgütsel faaliyette bulunduğunun tesbit edilmemesi nedeniyle hüküm tarihinde, suç tarihi itibariyle 765 sayılı mülga TCK’nın 102/4 ve 104/2. maddelerindeki dava zaman aşımı süresini doldurduğu anlaşıldığından, sanık hakkında açılan kamu davasının 765 sayılı mülga TCK’nın 102/4, 104/2 ve CMK’nın 223/8 maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmesi gerekmektedir.
2- Sanık bakımından örgüt üyeliği suçunun oluştuğu kabul edilse bile hakkında TCK’nın 221/2. maddesi gereğince etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Çünkü sanığın kendiliğinden teslim olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Mahkeme de sanığın kendiliğinden teslim olduğunu kabul etmiş, ancak, teslim olmadan önce hakkında soruşturma başlatılmış olması ve yakalama emri düzenlenmesi nedeniyle, etkin pişmanlıktan faydalanma talebi bakımından, yasal şartları oluşmadığından, talebin reddine karar verilmiştir.
Etkin pişmanlık hükümlerini düzenleyen TCK’nın 221/2. maddesi ‘Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.’ hükmünü amirdir. TCK’nın 221/2. madde gerekçesinde ise, ‘İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olan kişilerle ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Örgüt üyesinin, etkin pişmanlık hükmünden yararlanabilmesi için, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ve ayrıca, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bu koşulların gerçekleşmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu koşullar gerçekleştikten sonra, kişi hakkında örgüt üyesi olmaktan dolayı soruşturma başlatılmış olmasının veya örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının, etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.’ şeklinde, kişi hakkında örgüt üyesi olmaktan dolayı soruşturma başlatılmış olmasının, kişinin kendiliğinden teslim olması şartıyla, hakkında TCK’nın 221/2. maddesi gereğince etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına engel olmadığı belirtilmektedir.
Sanık hakkında yakalama emri düzenlenmesi, sanığın yakalanmış olması demek değildir. Daha önce uygulama yeri bulan 4959 sayılı Yasa ve TCK’nın 221/2. maddesinde kendiliğinden teslim olma ve yakalanmış olma hâllerine vurgu yapılmaktadır. Sanığın kolluk tarafından yakalama işlemi yapılmadan, kendiliğinden C.umhuriyet savcısına gelerek teslim olup, ifade vermiş olmasına rağmen hakkında TCK’nın 221/2. maddesi gereğince etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmamasın usul ve yasaya aykırıdır.” şeklindeki görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 21.11.2018 tarih ve 1836-4427 sayı ile sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin itirazın kabulüne ancak sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun oluşturduğuna ilişkin itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı eylemin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu mu yoksa silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin olup silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun oluştuğunun kabülü hâlinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından,
17.01.2000 tarihinde yasa dışı Hizbullah silahlı terör örgütünün “İlim” kanadına yönelik olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünce Beykoz Kavacık Kaptanlar Mahallesindeki örgüt evine yapılan operasyon neticesinde örgütün lideri Hüseyin Velioğlu’nun ölü olarak ele geçtiği, aynı evde örgüt arşivinin de tahrip edilmiş bir şekilde bulunduğu, söz konusu örgüt arşivine yönelik bilgisayar CD ve disketlerin çözümü sonucu yapılan soruşturmada;
Özgeçmiş raporunun “… özgemişi” başlıklı ve; “… Doğum Yeri, Doğum Tarihi, varsa Aşireti Diyarbakır doğumluyum, cüzdan da Ergani. 1.6.1978’de doğdum. Ailem Ergani’nin Aynato (Güzelkaya) Köyündendir.
Ergani’de ailemize Molla İso derler. Aslında İsa dedem, …in babası …’in babasıdır. Oturduğu Yerler Koşuyolunda Fidan Güngör’ün binasının civarında 1982’de oturuyorduk, 1984’te İnönü Cd. 3. Çıkmaz, 9 numarada oturduk. 1986’da ise 5 Nisan Mah. Gürsel Cd. 8.Sk. No: 4/A’da oturduk. 1988’de Bağlar İskan evleri E-Blok 1B girişi kat: 2 No:3’te oturduk. 1995’de ise şu an oturduğumuz Cezaevi ilerisi Okumuşlar Mobilya yanı Seyidoğlu 2. Blok No: 3’te oturuyoruz.
Şu an Fen Edebiyat Fakültesi Kimya 2. Sınıftayım. Başarılı olduğu Dersler Okul hayatımda derslerim hep başarılı idi.
Orta okulda örtülü olmama rağmen bir örtülü gibi hanım davranmıyordum. Siyasi bilgime bile vardı. O zamanlar Hizbullah ismi yeni yeni yayılmıştı. Ben hiç tanımasam da cemaatin ismini seviyordum. Tam hayatımı size yazmıyorum, sadece benim için yanlış olduğunu bilip yaptığım hataları anlatmayı uygun gördüm. Bu ayıp şeyleri yazdığım için tekrar hakkınızı helal edin. Genelde içime kapanık biri hiç değilim. Sadece özel konularda ve duygularımla ilgili konularda Seydalarım dahil hiç kimseye bir şey anlatmadım. Anlatamam. Diğer işlerde aşırı konuşkan, cesur görünen, sorunsuz, hiçbir şeyi takmayan sert kızı oynuyorum. İslama ne zaman, kimin vasıtasıyla ne için girdiği Davayı Orta 3 sıralarında hatta Orta 2’de abimin bana cemaati anlatmasıyla sevdim ve destekledim. Sonra Orta 3’ün yazında Seyithan Araz (Fizik 4) aracılığıyla eşiyle sonra da Nurşen Yılmaz ile tanıştım. (Mesut Yılmaz’ın eşi) Orta okuldan hatta İlk okuldan beri ezilen Güneydoğu ve kürt halkını görüyordum. Ayrıca okuduğum kitaplara göre de onların yolu Resulün yoluna benzemiyordu. İçimde Hizbullah’a karşı sevgi doğdu. Ayrıca Hizbullah Allah için onun dini için bu ezilmiş biçare insanları kurtaracaktı. Çöpten ekmek toplayan aç kalan çocukları kurtarırdı. Bu nedenle İslami davaya sempati ile baktım, davamı seviyorum ve bu dava Haktır. Kimlerle ders yaptığı ben ve Nurşen Yılmaz (Mesut Yılmaz’ın eşi Tatvan’dalar şu an) ders yaptık. Bu bir başlangıçtı. İlgilenme gibi bir şeydi. 2. …. …, Mekiye Çelebi gittiği camiler Ramazanoğlu Mescidi, Şehit Yusuf, Hacı Ömer, Hacı Hamit camilerine gittim.” şeklinde olduğu,
…’in Faaliyet Raporu başlığının; “19 yaşındayım, Hacı Hamid Camisine gidiyorum, Fen Fakültesi Kimya iki deyim. …’in bacısıyım. Bu ay Martin Linx’in Hz.Muhammed’in hayatı ve şeyh Sait (Adem Karataş) okudum. Hacı Hamit ve şeyh … Camilerinden oluşan bir muhasebe dersim vardır. Gruptakiler; … Çağlar. Bu ay 3.hafta ders işlendi. Son hafta sınavımın olması nedeniyle yapılamadı. Dersler, Çarşamba günü Edibe’lerde yapılıyor. Birinci hafta Kurayza yahudilerinin Medine’den kovulması, namazın birinci bölümü (şafii İlmihali). İkinci hafta; Beni Nadir yahudilerinin sürgünü, namazın, sünnetleri, vakitleri ve hikmetleri. Üçüncü hafta, … ve Bir Maune Olayları ve oruç’un fazileti farz olmasının hikmetleri, mükellefleri tüm kapsamı ile işlendi. >Edibe Ateş (16, Hacı’nın baldızı, 3 yıllık): Ailesi sempatizandır. İstekli, samimi, ahlakı güzeldir. Benim yanımda farklı, ben olmadığımda farklı davranıyor. Çocuksudur, gösteriş azda olsa var, kibirlenme başladı, iyi bir kızdır aslında. Sorumluluk bilinci vardır, şu aralar bıkkınlık gözleniyor, konuşulursa düzeleceğine inanıyorum. Medine Bacak (Sadık’m eşi, Çınar’lı 27): şeyh … Camisinin sorumlusudur. Samimi, istekli bir bacıdır. Fakat sorumluluk kaldıramıyor. Camiye rahatsızlığı nedeniyle düzensiz gidiyor. Cami düzeniz öğrenci sayısında artma yok. Konu işlenmiyor, Camimin sorumluluğunu kaldıramıyor. Kişilik olarak çekingen ve kendi halindedir, sosyal değildir. İnsanlarla fazla anlaşamıyor. Kendisi sorumluluğu kaldıramadığını söylüyor. Ayrıca hamileliği nedeniyle bir şey yapamıyor. Bu ay kitap okumamış. Derslere düzenli geldi, çalışmıyordu. Eşi ona anlatıyormuş, teravihleri kılmamış, cüz okumuş. Arife İsen (22, Lise l’lerin sorumlusudur. Yardımcısı Mücahide, elemanları, …. … (20, orta 3’lerin sorumlusu, yardımcısı Saliha Balkaş, elemanları; …. …. …), şükran …(22, Orta 2’leri sorumlusu, yardımcısı Leyla Yaşar, elemanları; …., …, bu grubumla pazar günleri …lerde ders yapıyoruz. bu ay içerisinde iki hafta ders yapılamadı.”;
… (19, Fen-Fak Kimya 2, Ergani, 5 yıllık) başlığının; “Bu ay okuldaki sınavlardan dolayı epey strese girmişti. Fakat sorumluluklarını yerine getirme konusunda gayret gösteriyordu. Bu ay kendi İHL 2. grubunda düzensizlik vardır ama diğer grubu düzenlidir. Kapasitesinin üzerinde iş yapmak için çabalıyor. Nurcan … (20, Sınıf Ögrt. 4.sınıf, Sason, 5 yıllık); Turan’ın bacısıdır. Bu ay görevlerini epey aksattı. Bacı eğer görevlerini yaparsa tam olarak yerine getirebilecek kapasitededir. Fakat geçmişte olan bazı olaylardan etkilenmiş, azmi kırılmış en ufak bir olumsuzluk gördüğünde her şeyi alt-üst oluyor. Bütün işleri aksatıyor. Üniversite (Egitimden)’den bir grubu vardır. Bu ay onlarla da epey kopukluk olmuş. Sebebi, Nurcan bu derste bulunan Ayşe Temiz ile eski ders arkadaşıdır, sorumlusu olmayı istemiyor. …’de mesafeli davranıyor o yüzden dersi sürekli aksıyor. Arada Sevda Erdil kalıyor. Bu grup Medine sen’ e verilseydi daha iyi olur. Çünkü bu böyle devam etmez, şükran Çiftçioglu (22, Birlik Lisesi Mz, D.Bakır):”,
Bayanların Faaliyet Raporlari başlığının; “Asiye’nin Faaliyet Raporu Cami sorumlularından oluşan bir grubum vardır. Bunlar; ş…. C. H.Hamit C. (sorumulus Medine sen), Kurşunlu C. (sorumlusu Birgül Çevik). Daha önce Hz.Süleyman Camisi de bu grupdaydı, bu ay ayrıldı. Ayrıca Hz. Süleyman Camisi ile birlikte beş camiye bakan bir yardımcım vardır (….. Ş…. C. sorumlusu yok, caminin hesabım …’den alıyorum. Bu ay dört ziyaret yapıldı. H.Hamit c. elemanları….. Camide belli bir düzen oturmuş. Sorumlusu …, haftanın 2-3 günü camiye gidiyor onun dışında elemanlar camiyi idare ediyor. Camide pek sorun çıkmıyor. Sayısında pek artış olduğu söylenemez.”;
Asiye’nin Faaliyet Raporu başlığının; “… içinde bulunan üç caminin sorumlularından oluşan muhasebe dersim vardır. Bunlar; Kurşunlu Camii Birgül çevik (camini sorumlusudur, Betül ismini kullanıyor, M.Ata …’in eşi), H.Hamit Cami … (C.S.Melek 19 M.Emin’in kr/kaıde.şi), Şeyh … Camii Nurcan … (C.S, 20, Turan’ın bacısı.”;
Medine Sen’in İHL Faaliyet Raporu başlığının; “Hacı Hamit Camisine gidiyorum, bu ay sınavlarım nedeniyle kitap okuyamadım. İHL’de üç grubum vardır. Birinci gruptakiler; …dır. İkinci gruptakiler; ….. ve Sultan Dağ’dır. Üçüncü gruptakiler; …..’dır. Bu ayın birinci haftası bayram tatiliydi, ikinci haftasında sınavlarımın olması nedeniyle ders yapamadık. Medine Sen (1978, Fen-Fak Kimya 2.sınıf, 5 yıllık, Ergani’li, M.Emin Şen’in bacısı): H.Hamit Camisine gidiyor, İHL’den üç grubu var. Görevlerini yerine getirmeye çalışıyor, fakat hem cami sorumluluğu hem de okul, hem de İHL’yi bir arada yürütmek bacıyı yıpratıyor, yinede itaat gösteriyor. Samimi ve itaatkar bir bacıdır, olgun ve yerine göre davranmasını biliyor. Elemanları ile ilgileniyor. Fatime İsen (1975, lise mz, lise 2.sınıflara … bakıyor, yardımcısı.Gurbet Topdemir (lise 3,17), lise 1 .sınıflara Fatime İsen bakıyor,”;
…’in H. Hamit Camii Muhasebe Dersi Raporu başlığının; “Bu ay kitap okuyamadım. Cami elemanlarından oluşan bir muhasebe dersim vardır. Bunlar: Edibe Ateş, Arife özverenli, Süheyla Şahin. Sabuha çağlar. Halime önder. Medine İritaş’tan oluşuyorlar.”;
…’in İHL aylık ders muhasebe raporu 4 kısmı başlığının; “BAYANLARIN İSTEK-ŞİKAYET-SORUN-ÖNERİ/ EKİM 1997; Medine Sen in abisinin evlilik meselesi için emanet altın istemesi”;
1728. Cild Diyarbakır Çözümler, istenilen-yapılan, takip, istek, şikayet, ilgilenme, olay-haber, ders, taziye, kitap okuyanlar ve sosyal araştırmalar raporları /Ağustos-Ekim-Kasım-Aralık 19977 çözümler, istenen yapılan, sosyal araştırma, olay haber başlığının; “Medine Sen (İHL) Evimize gelen dayımın hanımına abimin onun ile ilişkiye girme teşebbüsü ve İHL grubundan bulunan Medine Sen’in sorunları olduğu ile ilgili kapalı notu (Zülfiye Tuncay)”; şeklinde olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık Meliha … (Şen) kollukta ve sorguda önce suçlamaları kabul etmemiş Mahkemede ise; atılı eylemlerin bazılarını kabul ettiğini, ancak bazılarını kabul etmediğini, iddianamede İmam Hatip Lisesinde okuyan birçok öğrencinin isminin sayılarak kendisinin bu grubun sorumlusu olduğu iddia edildiğini, oysa ismi sayılan kişilerin grubun sorumluluğunda olduğunu ve her grupta 4-5 kişi bulunduğunu ve bu kişilerin dönerli bir şekilde bu öğrencilerle ilgilendiklerini, kendisinin de grubu oluşturan 4-5 kişi arasında olduğunu, kendisinden başka iddianamede isimleri yazılı öğrencilerle ilgilenen kişiler olduğunu, ayrıca iddia edildiği gibi Hacı Hamit ve Şeyh … Camilerinde sorumluluk yapmadığını ve faaliyet göstermediğini, sadece ders vermek amacıyla Hacı Hamit Camisine gittiğini fakat derslerinin yoğun olması nedeniyle fazla ders veremediğini, o zaman kendilerine sorumlu olduklarının söylenmediğini, yalnızca kendisine Hacı Hamit Camisine giderek oradaki öğrencilere ders vermesinin söylendiğini, bunu da Asiye isimli soyadını bilmediği kişinin söylediğini, 1995 yılı sonlarında tanıştığı Birgül Demircan aracılığıyla sohbet toplantılarına katılmaya başladığını, bu toplantılarda kimsenin kimliğini gizlemediğini, ancak kendisinin bu toplantılarının örgüt toplantısı olduğunu bilmediğini, 1998 yılının Şubat ayında Asiye’nin kendisinden öz geçmiş raporu istediğini, kendisinin o zaman faaliyetlerinin bir örgüt faaliyeti olduğunu fark ettiğini, o tarihe kadar Hizbullah örgütünü toplumda cemaat faaliyeti yürüten bir topluluk olarak tanıdığını, Asiye’nin öz geçmiş raporu isterken “abiler sizi tanısın” dediğini, kendisinin de onun isteği üzerine öz geçmiş raporu düzenleyerek Asiye’ye verdiğini, raporu kendi el yazısı ile yazdığını, dosyada bulunan öz geçmiş raporunun kendisine ait olduğunu kabul ettiğini ancak öz geçmiş raporunu yazarken Asiye’nin sürekli müdahale ettiğini ve raporu onun istediği gibi yazdığını, iddianamede isimleri geçen Nurşen Yılmaz, Abide Demirkıran, Nebahat Dağlı, Şükran Çiftçioğlu, Fatma İsen, Nurcan …, Mekiye Çelebi, Zehra Atlı, Birgül Demircan ve Asiye isimli şahısları tanıdığını, bu şahıslardan Birgül Demircan’dan dersler aldığını, ayrıca Asiye ile normal örgütsel faaliyetler yaptıklarını, Asiye’nin kendisine belli bir camiye gidip ders vermesini söylediğini, sadece Hacı Hamit Camisinde ders verdiğini ancak … oğlu mescidi, Şehit Yusuf ve Hacı Ömer Camilerinde Kur’an-ı Kerim dersleri aldığını, Hacı Hamit Camisinde çocuklara ders verdiğini, iddianamede ismi geçen Edibe Bacak, Afife Sabahat Çağlar ile çocuklara hangi konularda dersler vermeleri gerektiğini değerlendirdiklerini, ayrıca faaliyetleri ile ilgili olarak Asiye’ye sözlü raporlar verdiğini, kod ismi kullanmadığını, ancak camideki kadınların “melek gibi insansın” diyerek kendisine “melek” diye hitap ettiklerini, bu ismin kod ismi olmadığını, 1998 yılının Kasım ayında abisi olan … Emin Şen’in tutuklanması üzerine örgütün farklı bir çizgide olduğunu fark ederek örgütten ayrıldığını ve tüm ilişkisini kestiğini beyan ederek etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini savunmuştur.
Uyuşmazlığın çözümü için 765 sayılı (mülga) TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen örgüte üye olma suçu ile aynı Kanun’un 169. maddesinde düzenlenen örgüte yardım etme suçunun açıklanması gerekmektedir.
765 sayılı (mülga) TCK’nın 168. maddesinde yer alan; “Her kim, 125, 131, 146, 147, 149 ve 156 ncı maddelerde yazılı cürümleri işlemek için silahlı cemiyet ve çete teşkil eder yahut böyle bir cemiyet ve çetede amirliği ve kumandayı ve hususi bir vazifeyi haiz olursa onbeş seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezasına mahküm olur.
Cemiyet ve çetenin sair efradı on yıldan onbeş yıla kadar ağır hapisle cezalandırılır” şeklindeki düzenlemenin birinci fıkrasında, Kanun’un 125, 131, 146, 147, 149 ve 156. maddelerinde yazılı cürümleri işlemek için silahlı cemiyet ve çete oluşturmak veya böyle bir cemiyet ve çetede amirlik, yöneticilik ve hususi bir vazife üstlenmek eylemleri yaptırıma bağlanmıştır. Silahlı cemiyet ve çetenin sair efradı olmanın cezai müeyyidesi de maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiş olup birçok yargısal kararda vurgulandığı üzere silahlı cemiyet ve çetede amirlik, yöneticilik ve hususi bir görev almayan, çeteye basit şekilde katılan, ulaşılmak istenen amaca ait konularda irade birliği içinde olan, çeteye katılırken çetenin niteliğini bilen ve çetenin ulaşmak istediği amacı kendi amacına uygun görenler cemiyet ve çetenin sair efradıdır.
Silahlı cemiyet ve çeteye yardım suçu ise 765 sayılı (mülga) TCK’nın 169. maddesinde; “64 ve 65 inci maddelerde beyan olunan hal haricinde her kim, böyle bir cemiyete ve çeteye hal ve sıfatlarını bilerek barınacak yer gösterir veya yardım eder yahut erzak veya esliha ve cephane veya elbise tedarik …ederse üç seneden beş seneye kadar ağır hapis ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninde yer alan “eder veya her ne suretle olursa olsun hareketlerini teshil” ibaresi, suç tarihinden önce 30.07.2003 tarih ve 4963 sayılı Kanunun 2. maddesiyle metinden çıkarılmıştır.
765 sayılı (mülga) TCK’nın 169. maddesinde, aynı Kanun’un 64 ve 65. maddelerinde öngörülen iştirak hâlleri dışında, 168. maddesinde sayılan suçları işlemek amacıyla oluşturulan silahlı çeteye seçimlik olarak sayılmış özel yardım hâlleri suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun oluşması için failin, 168. maddede nitelikleri belirtilen silahlı cemiyet ve çete mensuplarının eylemlerine iştirak etmeksizin, onların hâl ve sıfatlarını bilerek barınacak yer göstermesi veya yardım etmesi yahut erzak, silah, cephane veya giysi temin etmesi gerekmektedir. Suçun oluşması için silahlı çeteye, silahlı çete mensuplarının hâl ve sıfatlarını bilerek ve isteyerek yardım edilmelidir.
Gelinen noktada 5237 sayılı TCK’da düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçlarının da ifade edilmesi gerekecektir.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, “Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi…” şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye’nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu’nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK’nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur…” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğundan ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışının bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere TCK’nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun’un “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan “Silahlı örgüt” suçu ise;
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK’nın “Silahlı Örgüt” başlıklı 314. maddesinde TCK’nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin bu suç açısından aynen uygulanacağı düzenlenmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunu sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda örgütün faaliyetleri doğrultusunda işlenen suçlardan da ayrıca sorumluluk esası kabul edilmiş, yardım etme eylemleri de yaptırım açısından örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişilerin örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı hüküm altına alınırken, örgüte yardım sayılan eylemlerin nitelik bakımından örgüt üyeliğine denk sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmiştir. Buna göre, örgüt üyesi olmaksızın bilerek ve isteyerek örgütün bir iş, görev ya da hizmetinin yerine getirilmesi eylemi örgüt üyeliği olarak cezalandırılmakta iken; TCK’nın 220. maddesinin 7. fıkrasında 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, gerçekleştirilen yardımın niteliğine göre cezanın üçte birine kadar indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Silahlı terör örgütüne yardım fiilinin oluşması için failin örgüt üyeleriyle önceden bir anlaşma yapması veya yapılan planlara dahil olması zorunlu değildir. Yardım fiilinin örgüt üyelerinin tamamına veya üyelerden birine yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Fakat, örgütün amacı ve kollektif faaliyetleri bilinerek ve istenerek yardım edilmesi zorunludur (… Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8934). Yardım edenler zamanlarının büyük bir bölümünü örgüte hasretmiş kişiler olmayıp kendi hayatlarının akışı içerisinde bazen örgüte ait işleri kabul eden şahıslardır.
Örgüte yardım etme suçuna ilişkin olarak öğretide; “Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen ‘bilerek’ ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir” (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayıncılık, 7. Baskı, s. 38-39); “Yardımın maddî bir yardım olması gerekli değildir. Örneğin suç örgütüne belli bir hususta bilgi ve belge sağlanması da yardım olarak kabul edilmelidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus yardımın örgüte yapılmasıdır. Kanun koyucu, yardımın niteliğini belirlemediği için örgüte bilerek ve isteyerek herhangi bir yardımda bulunan kişi bile bu durumda örgüt üyesi olarak cezalandırılacaktır. Örgüte sadece bir kez önemsiz nitelikte bir yardımda bulunan kişi bile, örneğin örgüt üyeleri arasında bir kez iletişim sağlayan kişi, bu hüküm nedeniyle örgüt üyesi gibi cezalandırılabilecektir” (Feridun Yenisey, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 70) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
17.01.2000 tarihinde yasa dışı Hizbullah silahlı terör örgütünün “İlim” kanadına yönelik olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünce Beykoz Kavacık Kaptanlar Mahallesindeki örgüt evine yapılan operasyon neticesinde örgütün lideri Hüseyin Velioğlu’nun ölü olarak ele geçtiği, aynı evde örgüt arşivinin de tahrip edilmiş bir şekilde bulunduğu, söz konusu örgüt arşivine yönelik bilgisayar CD ve disketlerin çözümü sonucu yapılan soruşturmada;
Operasyonda ele geçirilen ve sanığın kimlik bilgileri ve geçmişi ile uyumlu olan özgeçmiş raporu içeriğinde yer alan “İçimde Hizbullah’a karşı sevgi doğdu. Ayrıca Hizbullah Allah için onun dini için bu ezilmiş biçare insanları kurtaracaktı. Çöpten ekmek toplayan aç kalan çocukları kurtarırdı. Bu nedenle İslami davaya sempati ile baktım, davamı seviyorum ve bu dava Haktır. Kimlerle ders yaptığı ben ve …. (….ın eşi Tatvan’dalar şu an) ders yaptık. Bu bir başlangıçtı. İlgilenme gibi bir şeydi. 2. ..,…,…,..,…,…,…,…, …, gittiği camiler Ramazanoğlu Mescidi…Hamit camilerine gittim.” şeklindeki ifadeler ve bu öz geçmişin el yazılı olması, …’in faaliyet raporu, … (19, Fen-Fak Kimya 2, Ergani, 5 yıllık), bayanların faaliyet raporları, Asiye’nin faaliyet raporu, ….’in İHL faaliyet raporu, …’in H. Hamit Camisi muhasebe dersi raporu, …’in İHL aylık ders muhasebe raporu, 1728. Cild Diyarbakır Çözümler, istenilen-yapılan, takip, istek, şikayet, ilgilenme, olay-haber, ders, taziye, kitap okuyanlar ve sosyal araştırmalar raporları, Ağustos-Ekim-Kasım-Aralık 19977 çözümler, istenen yapılan, sosyal araştırma, olay haber başlıklı dökümanlar ile sanık Meliha …’in (Şen) kollukta ve sorguda önce suçlamaları kabul etmeyip mahkeme aşamasındaki ikrarına ilişkin hususlar bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde;
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.10.1995 tarihli ve 4933-5230 sayılı kararı ile silahlı terör örgütü olduğuna karar verilen Hizbullah örgütünde kod adı kullanan, kendi el yazısı ile düzenlediği özgeçmiş raporunu örgüte teslim eden, örgütsel toplantılara katılan, örgüt talimatı ile camilerde ders vererek cami sorumluluğu yapan sanığın süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluluk gösteren örgütsel faaliyetlerde bulunarak örgütle organik bağ kurup hiyerarşik yapısına dahil olması nedeniyle TCK’nın 314/2. maddesinde tanımlanan silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım etme suçunu oluşturduğuna ilişkin haklı nedene dayanmayan itirazının reddine, Özel Dairenin itiraz üzerine yaptığı incelemede sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin kısmen kabul kararı da gözetilerek dosyanın mahalline gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.