YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2019/141
KARAR NO : 2023/24
KARAR TARİHİ : 18.01.2023
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan sanık …’ün 5237 sayılı TCK’nın 268. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 267/1, 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.05.2013 tarihli ve 920-431 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 19.11.2014 tarih ve 6721-11714 sayı ile; “… sanığın, hakkında kovuşturması devam eden davalar nedeniyle savunmasının alınması amacıyla çıkarılan yakalama kararlarının infazını engellemek amacıyla …’ın kimlik bilgilerini vermekten ibaret eyleminin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.09.2014 tarihli ve 619-378 sayılı kararında da belirtildiği üzere TCK’nın 206. maddesinde tanımlanan ‘Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan’ suçunu oluşturacağı,” isabetsizliğinden oy çokluğu ile bozulmasına karar verilmiş;
Daire Üyesi C. …; “…sanığın başkasına ait kimlik bilgilerini kullanarak iftira suçunu işlediği ve yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
II. DİRENME GEREKÇESİ
… 3. Asliye Ceza Mahkemesince 13.03.2015 tarih ve 89-235 sayı ile;
“…Olay günü sanığın polis memurlarının faili meçhul hırsızlık olaylarının failini tespit amacıyla yaptıkları çalışmalar sırasında sanığın apartmanları sürekli gözlediği arayış içinde olduğu bunun üzerine takibe alındığı ve yakalandığı gerçek kimliğinin tespit edilmesi üzerine fezlekeye göre 3 ayrı ikametten hırsızlık suçlarından hakkında soruşturmaya başlanmış olup ayrıca Yargıtayın bozma kararında da belirtildiği gibi hakkında kovuşturması devam eden davalar nedeniyle savunmasının alınması amacıyla çıkarılan yakalama kararlarının infazını engellemek amacıyla …’ın kimlik bilgilerini verdiği anlaşılmakla; sanık, hakkında hem soruşturma hemde kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik bilgilerini kullandığı anlaşılmaktadır.Faili meçhul hırsılık suçlarını sanık işlediğine ilişkin delilerde elde edilmiştir.Sanığın 02.12.2012 tarihinde kollukta alınan ifadesinde 08.11.2012 tarihinde İhsan Duman’ın evinde meydana gelen hırsızlık suçunu işlediğini inkar etse de eyleminin başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunu oluşturduğu,” gerekçeleriyle bozma kararına direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Direnme kararına konu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.06.2018 tarihli ve 177966 sayılı “Onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 14.02.2019 tarih ve 4-4 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin nitelendirilmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
02.12.2012 tarihinde … il merkezinde çok katlı apartmanlarda meydana gelen faili meçhul hırsızlık olaylarının tespiti ve faillerinin yakalamasına yönelik yapılan çalışmalarda;
Olay, yakalama ve üst arama tutanağının “Saat 12.00 sıralarında İstiklal Mahallesi, …Kavşağında, tahmini 25-30 yaşlarında esmer tenli 1.70-75 boylarında üzerinde mont bulunan şahsın etrafta bulunan apartmanları sürekli gözlediği, Pazar Pazarı tabir edilen semt pazarı kurulu bulunduğundan, ikametlerde hırsızlık olabileceği varsayılarak şahsın şüpheli şahıslardan olduğu kanısıyla. iki ekip tarafından şahıs takibe alınmış. … civarı, İstiklal Mahallesi, … Caddesi, .. .. Caddesi üzerinde sürekli şekilde dolaştığı, bir arayış içerisinde bulunduğu, ikametlerin çevresinde dolaştığı görülmüş, şahıs saat 15.45 sıralarına kadar takip edilmiş, ….üzeri, …. Alışveriş Merkezi önünde …-… minibüsüne binmesi üzerine, ileride tekrar minibüsten inebileceği düşünülerek ekipler olarak minibüs takip edilmiş, şahsın minibüsten inmediği ve ilimiz sınırları dışına çıktığının görülmesi üzerine, tetkik amaçlı …. Fabrikası önünde bindiği minibüs saat 15.55 sıralarında durdurulmuş ve şahıs minibüsten aşağıya indirilmiştir. Kimliğini ibrazı istenildiğinde, tarafımıza üzerinde fotoğraf bulunmayan ….’ barkot numaralı Konfederasyonu……eğitimciler birliği sendikası üyelik kimlik kartını ibraz etmesi üzerine, nüfus cüzdanının olup olmadığının sorulması üzerine, nüfus cüzdanını evde unuttuğunu beyan ettiği, yapılan GBT ve UYAP sorgulamasında …’ın suç kaydının bulunmadığı, aranan şahıslardan olmadığı, anlaşılmış olup, şahsın ibraz ettiği kimliğin inandırıcı olmadığı düşünülerek, detaylı aile tablosu üzerinden eşi ve çocuğunun isimleri sorulduğunda cevap veremedi ve kimliğini tam olarak ibraz edemediği, sorulara cevap vermediği ve vermek istemediğini beyan etmesi üzerine, Cumhuriyet savcısının talimatı ile gerçek kimliğinin tespiti ve aranan şahıslardan olup olmadığının tespiti için şahıs şubeye götürülmüştür,” şeklinde olduğu,
Yapılan tetkikte kimliğin … adına, Milli Eğitim Bakanlığı üye kayıt numarası ve tarihinin…. kimlik numarasının …..numarasının ….. olduğu ve 06.06.2011 tarihinde verildiği,
Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü ekspertiz raporununun; “… numarada kaydı bulunan …nüfusuna kayıtlı, … ve..oğlu …-1981 doğumlu …’ ün on parmak izlerinin aynı, kimlik bilgilerinin farklı olduğu tespit edilmiştir.” şeklinde olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; … Cezaevinde bulunduğu esnada eşinin rahatsızlığından dolayı firar etmek zorunda kaldığını, sabıkası olduğu ve arandığından dolayı üzerinde bulunan …’a ait Eğitim Bir-Sen kimliğini ibraz ettiğini, şahsın ikametinde meydana gelen hırsızlık olayını gerçekleştirmediğini, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Uyuşmazlığın sağlıklı olarak çözümlenmesi için 5237 sayılı TCK’nun 268. maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması ile aynı kanunun 206. maddesinde düzenlenen resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçları üzerinde durulması gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Adliyeye karşı suçlar” bölümünde düzenlenen “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” başlıklı 268. maddesi; “İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır” şeklinde olup madde gerekçesinde de iftira suçunun özel bir işleniş biçiminin düzenlendiği belirtilmektedir.
Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun iftira suçunun özel bir şekli olduğu madde sıralamasından da anlaşılmaktadır. TCK’nun 267. maddesinde iftira suçu düzenlendikten sonra 268. madde kaleme alınmış, daha sonra iftira suçundaki etkin pişmanlık hükmünü içeren 269. madde düzenlenmiştir.
Ayrıca TCK’nın 268. maddesinin iptali istemiyle yapılan itirazda Anayasa Mahkemesince 22.05.2012 gün ve 3-95 sayı ile itiraz isteminin reddine karar verilmesinin yanında, 268. maddede iftira suçuna yapılan atfın sadece cezayla sınırlı olmadığı, 267. maddedeki iftira suçunun nitelikli hâllerini düzenleyen fıkralar ile 269. maddedeki etkin pişmanlık hükümlerinin de 268. madde için geçerli olacağı belirtilmiştir.
Bu bağlamda failin işlediği bir suç nedeniyle hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla kendi kimliğini saklayarak başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması ve o kişi hakkında iftira atmışcasına soruşturma ve kovuşturma yapılmasına neden olması durumunda, bu madde hükmü uygulanacaktır. Suçun oluşması için failin daha önce bir suç işlemiş olması veya bir suçtan aranması, kendi kimliğini vermesi halinde hakkında bu suçtan işlem yapılacak olması gerekmektedir.
Başka bir anlatımla bu suçun oluşması için sanığın resmi belge düzenlemede yetkili memura başkasının kimliğini veya kimlik bilgilerini vermesi yeterli olmayıp işlediği bir suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla gerçek bir kişinin kimlik bilgilerini kullanması gerekmektedir.
Örneğin bir … yerinden hırsızlık yaparken yakalanan sanık A’nın kolluk kuvvetlerine kendi kimliği yerine gerçek bir kişi olan kardeşi B’nin kimlik bilgilerini vermesi durumunda kardeşi B hakkında soruşturma yapılacak ve A da kendisi hakkında yapılacak olan soruşturmadan kurtulacaktır. Örnekten de açıkça anlaşılacağı üzere A işlediği bir suçtan kurtulmak için kardeşi B’nin adını vererek kardeşine iftira atmışcasına hakkında soruşturma yapılmasına neden olmaktadır.
Aynı Kanun’un “Kamu güvenine karşı suçlar” bölümünde düzenlenen “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” başlıklı 206. maddesi ise; “Bir resmî belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde olup, maddede resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip kamu görevlisine yalan bildirimde bulunulması suç olarak düzenlenmiştir.
Yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmî belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse, kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge ispat aracı olarak kullanılamayacağından anılan maddedeki suç oluşmayacaktır.
Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir.
TCK’nın 206. maddesi aynı Kanun’un 268. maddesine göre daha genel bir madde olarak düzenlenmiştir. TCK’nın 268. maddesinde sanığın kimliği hakkında yalan beyanda bulunması düzenlenmişken 206. madde ise kimlik bilgileri dışında başka hususlarda da yalan beyanda bulunmayı da kapsamaktadır. 268. maddede sanık, hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmadan kurtulmak için yalan beyanda bulunurken 206. maddede ise sanık, her türlü amaç için yalan beyanda bulunabilmektedir.
TCK’nın 206. maddesinde düzenlenen yalan beyanda bulunma suçunu aynı Kanun’un 268. maddesinde düzenlenen başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan ayıran en önemli özellik, 268. maddede sanık işlediği bir suçtan kurtulmak amacıyla gerçek bir kişinin kimlik bilgilerini vererek gerçek kişi hakkında iftira sonucunu doğuran eylemiyle soruşturma ya da kovuşturma yapılmasına neden olmaktayken, 206. maddede ise sanık kamu görevlisine kimliği hakkında yalan beyanda bulunmasıyla bir başkası hakkında soruşturma ya da kovuşturma yapılmasına neden olmamaktadır. Örneğin hakkında hırsızlık suçundan kamu davası devam eden ve yakalama kararı çıkarılan sanık A’nın rutin bir kontrolde gerçek kişi B’nin kimlik bilgilerin kullanması durumunda, kendisi hakkında yapılan kovuşturmayı engellemediğinden ve A’nın eylemi nedeniyle de B hakkında bir soruşturma ya da kovuşturma yapılmadığından A’nın eyleminin TCK’nın 206. maddesi kapsamında kaldığı kabul edilmelidir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
02.12.2012 tarihinde … il merkezinde faili meçhul hırsızlık olaylarının tespiti ve faillerinin yakalamasına yönelik yapılan çalışmalarda olay, yakalama ve üst arama tutanağına göre hareketlerinden şüphelenilen sanık …’den kimliği sorulduğunda üzerinde fotoğraf bulunmayan …. barkot numaralı,…. Eğitimciler Birliği Sendikası üyelik kimlik kartını ibraz etmesi üzerine sanığa nüfus cüzdanının olup olmadığının sorulduğu, sanığın kimliğini evde unuttuğunu beyan ettiği, yapılan GBT ve UYAP sorgulamasında …’ın suç kaydının bulunmadığı, aranan şahıslardan olmadığı anlaşılmış olup sanığın ibraz ettiği kimliğin inandırıcı olmadığı düşünülerek detaylı aile tablosu üzerinden eşi ve çocuğunun isimleri sorulduğunda cevap veremediği ve kimliğini tam olarak ibraz edemediği, sorulara cevap vermediği aşamalarda eşinin rahatsızlığından dolayı firar etmek zorunda kaldığını, sabıkası olduğundan ve arandığından dolayı görevlilere başka bir kimlik ibraz ettiğini savunduğu dosyada;
5237 sayılı TCK’nın 206. maddesinde düzenlenen yalan beyanda bulunma suçunu aynı Kanun’un 268. maddesinde düzenlenen başkalarına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan ayıran en önemli özellik, 268. maddede sanık işlediği bir suçtan kurtulmak amacıyla gerçek bir kişinin kimlik bilgilerini vererek gerçek kişi hakkında iftira sonucunu doğuran eylemiyle soruşturma ya da kovuşturma yapılmasına neden olmaktayken 206. maddede ise sanık kamu görevlisine kimliği hakkında yalan beyanda bulunmasıyla bir başkası hakkında soruşturma ya da kovuşturma yapılmasına neden olmamaktadır. Somut olayda da bir başkası hakkında soruşturma yapılmadığı ancak … adı ile sanık … hakkında düzenlenen olay tutanağı, sanığın imzası ve ikrarı da gözetildiğinde eyleminin resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığa atılı eylemin resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.03.2015 tarihli ve 89-235 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün sanığa atılı eylemin 5237 sayılı TCK’nın 206. maddesinde düzenlenen resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.01.2023 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.