Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/64 E. 2022/689 K. 02.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/64
KARAR NO : 2022/689
KARAR TARİHİ : 02.11.2022

Mahkemesi:Ağır Ceza

Sanık …’ın nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 82/1-a, 35/2, 29, 62, 53 maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, sanık …’ın aynı suça teşebbüsten TCK’nın 82/1-a, 35/2, 62 maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna dair … Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince 08.05.2013 tarih ve 415-150 sayı ile kurulan hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.11.2014 tarih ve 3024-5248 sayı ile;
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık … ile evli olan sanık …’nun, olaydan yaklaşık 3 ay kadar önce internet üzerinden tanıştığı mağdur … ile görüşmeye başladığı, daha sonra mağdur ile cinsel ilişkiye girdiği, mağdur …’nın, bu durumu kullanarak ‘eşine söyleyeceğim’ diyerek para istediği, sanık …’nun da eşine söylenmesinden korktuğu için ve geri ödemesi koşuluyla toplam 9.000,00 TL para verdiği, mağdurun, parayı istemesine rağmen sanık …’ya geri ödemediği, bu ilişkiden haberdar olduktan sonra psikiyatrik tedavi gören sanık …’in, olay günü sanık … ile birlikte olay yerine geldiği, sanık …’nun, mağduru, büfeci …’ın cep telefonundan arayarak olay yerine çağırdığı, sanık …’in de olay yerine gelen mağdura tabanca ile dört el ateş ederek sağ lomber ve sağ uyluk bölgelerinden toplam iki isabetle karaciğer yaralanmasına, yaşamsal tehlike geçirmesine sebebiyet verdiği olayda;
a) Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngören 35. maddesi ile yapılan uygulama sırasında, zararın ağırlığına göre alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayini yerine, 15 yıl hapis cezası verilerek eksik ceza tayini,
b) Diğer sanık … ile birlikte gelerek mağduru olay yerine çağıran sanık …’nun, eylemi diğer sanık …’in tasarlayarak öldürmeye teşebbüs eylemini kolaylaştırdığı ve suça yardım niteliğinde bulunduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde asli fail olarak cezalandırılmasına karar verilmesi,
c) Mağdurdan kaynaklanan ve sanık …’e yönelen davranışların ulaştığı boyut dikkate alınarak, haksız tahrikten dolayı indirim öngören TCK’nun 29. maddesi uyarınca yapılan uygulama sırasında, makul oranda indirim yapılması yerine yazılı şekilde 1/4 oranında indirim yapılarak fazla ceza tayini,
d) Sanık … hakkında, haksız tahrik hükümlerini düzenleyen TCK’nun 29. maddesi uyarınca hükmolunan cezada asgari oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, “isabetsizliklerinden bozulmasına” karar verilmiştir.
… Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 09.03.2015 tarih ve 540-80 sayı ile;
“…1- Yargıtay 1 CD Başkanlığının 17/11/2014 tarihli söz konusu bozma ilamında sanık …’nun eylemi, diğer sanık … ile birlikte gelerek mağduru olay yerine çağırması, diğer sanık …’in tasarlayarak öldürmeye teşebbüs eylemini kolaylaştırdığı ve suça yardım niteliğinde bulunduğu belirtilmiş ise de, mahkememizin bozulan 2012/415 esas 2013/150 karar sayılı kararında yer alan Yargıtay 1.Ceza Dairesi Başkanlığının 08.07.2008 tarih, 6731-5752 , 16.03.2009 tarih 8459-1323 esas ve karar sayılı içtihatlarında da ifade edildiği üzere (H.Erol, Türk Ceza Kanunu, 2.Baskı, sayfa 863-866), 1. CD Başkanlığının 13/11/2012 tarih, 4375-8195 esas ve karar sayılı kararı 24/01/2011 tarih 7516 -68 esas ve karar sayılı 22/01/2010 tarih 1759-246 esas ve karar sayılı (C.Otacı TCK Genel Hükümleri Yargıtay Yorumu 2013 Baskı Syf 495-499) içtihatlarında da ifade edildiği üzere; olaydaki konumu, diğer sanık … ile birlikte olay yerine gitmesi ve müdahili telefonla olay yerine çağırması bu nedenle TCK nun 37. maddesi kapsamında asli iştirak olarak kabul edilmiş ve Yargıtay 1. CD Başkanlığının söz konusu bozma ilamına bu nedenle uyulmamıştır.
2- Yine söz konusu bozma ilamında a bendinde 15 yıl hapis cezası verilerek eksik ceza tayin edildiği gerekçesiyle bozma yapılmış ise de, öncelikle söz konusu karar, müdahil ve C.Savcısı tarafından sanıklar aleyhine temyiz edilmiş olmayıp sadece sanıklar tarafından temyiz edilmiştir. Müdahile mahkememizin yukarıda belirtilen ve bozulan kararında açıkça ifade edildiği üzere yakın mesafeden ateş edilmesine rağmen sadece iki mermi isabet etmiş olup bunlardan bir tanesi müdahilin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olmuş diğer sağ uyluktan girip çıkan kurşun ise müdahilin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olmamıştır. Bu nedenle TCK nun 82/1-a maddesinde yaptırıma bağlanan tasarlayarak öldürme suçuna teşebbüs edilmesi halinde cezada indirim öngören 35. maddesi uyarınca temel cezanın 15 yıl hapis olarak belirlenmesi de yerinde ve uygun bulunmuştur.
3- Bozma ilamında sanık … hakkında TCK nun 29. maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiği belirtilmiş ise de, somut olayda mahkememizin bozulan kararında da belirtildiği üzere sanık …, müdahil ile 2012 yılı Mayıs ayında internet ortamında tanışmış kendi isteği ve rızası ile müdahil ile birlikte olmuş olup, müdahilin gönderdiği mesajların bu olaydan önce Temmuz ayı içerisinde eşi diğer sanık … tarafından görülmesi, bu yüzden tartışmaları ve aleyhine … 1. Aile Mahkemesinin 2012/631 esasına kayıtlı 27/07/2012 tarihinde açılan boşanma davasının ise, 17/08/2012 tarihinde …’ın feragatı ile sonuçlanmış olması Mayıs ayı ile olayın olduğu Eylül ayları arasında sanık …’nun Müdahil tarafından tehdit edildiği, cinsel ilişkiye zorlandığı ve para vermek zorunda kaldığına ilişkin iddiaların ise aleyhine boşanma davası açıldıktan sonra 13/08/2012 tarihinde gündeme getirilip şikayetçi olunması bu iddiaların hiçbir şekilde kanıtlanmaması ve yine olay günü müdahili arayan kişinin, sanık … olması karşısında lehine TCK nun 29. maddesi uyarınca haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir durumun olmadığı kabul edilerek buna ilişkin bozma ilamına da uyulmamıştır…” şeklindeki gerekçeyle bozma ilamına; sanık … hakkında haksız tahrik dışındaki sebepler yönünden, sanık … hakkındaki bozma ilamına ise tüm bozma nedenleri yönünden direnerek sanık …’in TCK’nın 82/1-a, 35/2, 29, 62, 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, sanık …’nun TCK’nın 82/1-a, 35/2, 62, 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar vermiştir.
Direnme kararına konu hükümlerin katılan vekili, sanık … müdafi ile Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.04.2016 tarih ve 128864 sayılı “Bozma” istemli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan 1. Ceza Dairesince 22.01.2018 tarih ve 2977-118 sayı ile direnme kararının yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
A) Sanık …’ın teşebbüs aşamasında kalan nitelikli kasten öldürme suçuna ilişkin olarak TCK’nın 35/2. maddesi uyarınca belirlenen temel cezanın makul düzeyde olup olmadığının,
B) Sanık …’ın teşebbüs aşamasında kalan nitelikli kasten öldürme suçuna ilişkin olarak;
1- TCK’nın 37/1 maddesi kapsamında müşterek fail sıfatıyla mı yoksa TCK’nın 39. maddesi kapsamında yardım eden sıfatıyla mı sorumlu olduğunun,
2- TCK’nın 35/2. maddesi uyarınca belirlenen temel cezanın makul düzeyde olup olmadığının,
3- TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik indiriminin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının,
Belirlenmesine ilişkin olup,
Müzakere esnasında Ceza Genel Kurulu Başkanı ve bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyeleri tarafından, öncelikle sanıkların katılana yönelik eylemlerini tasarlayarak işleyip işlemedikleri hususunun değerlendirilmesi ve teşebbüs nedeniyle belirlenen temel cezanın makul düzeyde olup olmadığı konusunun her iki sanık yönünden tek bir başlık altında incelenmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine, uyuşmazlık konularının bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
13.08.2012 tarihinde sanık …’ın … Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı şikâyet dilekçesinde; 2012 yılı Mayıs ayı içinde katılan … isimli şahısla bir süre beraberlik yaşadığını, birtakım olaylar nedeniyle…’nın kendisinden para talep ettiğini, katılana 9.000 TL borç verdiğini ancak kendisine geri ödemediğini, sonra eşinin… ile olan ilişkisini öğrendiğini, SIM kartını kırdığını, sonradan çıkarttığı kartla kullandığı cep telefonunu arayan katılanın kendisine mesaj göndererek parayı geri almak istiyorsa, istediklerini yerine getirmesi gerektiğini söylediğini, kendisiyle evleneceğini söyleyerek kandırıp para isteyen bu şahıstan şikâyetçi olduğunun yazılı olduğu,
14.08.2012 tarihinde sanık …’ın Cumhuriyet savcılığında müşteki sıfatıyla verdiği ifadede; katılan .’dan haberi olan eşinin kendisine tekrar bu şahısla görüşmemesini söylediğini, 10.08.2012 tarihinde gece saatlerinde kullandığı cep telefonuna gönderdiği mesajda katılanın “Tek kelime, evet mi hayır mı? Bu gece 12’de aradığımda yapmazsan sen de unut onları” şeklinde ifadeler kullandığını, katılanın kendisine bunun dışında hakaret ve tehdidi olmadığını, unut dediği şeyin para olduğunu, duygusal zaafından yararlanarak kendisinden para aldığını beyan ettiği,
23.08.2012 tarihli tutanakta; saat 21.30 sıralarında .Mah.,.Caddesi üzerinde silahla yaralama olayının olduğunun bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiğinde, olayın . Caddesi değil . Caddesi’nde gerçekleştiğinin, yaralı şahsın .Tıp Merkezine intikal ettirildiğinin anlaşıldığının, hastaneye gidildiğinde … isimli şahsa saldırıyı kimin yaptığı sorulduğunda kız arkadaşı …’ın gerçekleştirdiğini ifade ettiğinin, şahsın karın sağ bölgesinde bir adet, sağ bacağında bir adet, sağ ayak bileğinde bir adet olmak üzere toplam üç adet ateşli silah mermisi ile yaralandığının belirtildiği,
23.08.2012 tarihli adli muayene raporunda; mağdur …’ın ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak karın boşluğu sağ orta kısımda bir adet batına nafiz ateşli silah yaralanmasının, sağ bacak kısmında bir adet ateşli silah yaralanmasının olduğunun ve hayati tehlikesinin mevcut olduğunun belirtildiği,
23.08.2012 tarihli olay yeri inceleme raporunda; saat 22.00 sıralarında meydana gelen silahlı yaralama olayının bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiğinde, .. Caddesi, …Market önünde bulunan İETT otobüs durağına yakın yerde olayın meydana geldiğinin, olay yerinde 4 adet 7,65 mm çaplı boş kovan bulunduğunun, ayrıca yaralı şahsı hastaneye götürdüğü söylenen 34 FG 6702 plakalı aracın ön plastik aksamında kan izine benzer kırmızı renkli lekenin bulunduğunun, ele geçen bulguların muhafaza altına alındığının yazılı olduğu,
24.08.2012 tarihli tutanakta; olay sonrasında yaralı şahsı hastaneye götüren . plakalı . marka aracın sahibi olan tanık …’ın olay günü saat 21.20 sıralarında bir şahsın … isimli şahsa ateş ederek uzaklaştığını gördüğünü, bunun üzerine yaralı şahsı . Tıp Merkezine götürdüğünü ve ayrıldığını beyan ettiğinin yazılı olduğu, katılanın hastanede ismini söylediği … isimli şahsın eşi … ile birlikte aynı adreste ikamet ettiği bilgisinin alınması üzerine ikamete gidildiğinde, şüpheliler . ve …’ın aynı evde birlikte bulunduklarının, şahısların Polis Merkezine getirildiklerinin, o sırada Polis Merkezinde bulunan korsan taksici Muhsin’in olay yerinde ateş eden şahsın şüpheli … olduğunu teşhis ve beyan ettiğinin yazılı olduğu,
24.08.2012 tarihli tutanakta; şüpheli … isimli şahsın psikolojik sorunları olması nedeniyle … Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde 10 gün yattıktan sonra taburcu olduğunu ancak eve gitmediğini söylemesi üzerine yapılan şifahi görüşmede evindeki tabancayı eşi …’ın teslim edebileceğini söylediğinin, … ile birlikte eve gidildiğinde Walther marka 7,65 mm çaplı tabancanın … tarafından kolluk görevlilerine teslim edildiğinin bildirildiği,
24.08.2012 tarihli yüzleştirme tutanağında; tanık .ın katılan …’ın araçtan indiği sırada otobüs durağından gelerek…’ya ateş edip kaçmaya başlayan şahsın kendisine gösterilen … olduğunu kesin olarak teşhis ettiğinin yazılı olduğu,
31.08.2012 tarihli ekspertiz raporunda; olay yerinde ele geçen 4 adet boş kovanın, …’ın evinden ele geçirilen .r marka 7,65 mm çaplı tabancadan atıldığının tespit edildiğinin yazılı olduğu,19.09.2012 tarihli tutanakta; olay yerine yakın … Büfe’de garson olarak çalışan tanık .’nun, 23.08.2012 tarihinde saat 20.30 sıralarında bir erkek ve yanında kapalı bir kadının büfede kontörlü telefon olup olmadığını sorduklarını, olmadığını öğrenince yardım etmek amacıyla kendi cep telefonunu bu şahsılara verdiğini, başı kapalı kadının telefonla bir konuşma yaptığını, ne dediğini duymadığını, ancak 10-15 dakika sonra aradıkları şahsın kendi telefonuna geri dönerek bu numaranın kontörlü olup olmadığını, arayan kadının yanında kimse olup olmadığını sorduğunu, kendisinin ise yukarıda eşkâlini verdiği erkek şahsın olduğunu söylediğinin yazılı olduğu,
19.09.2012 tarihli teşhis tutanağında; olay günü saat 20.30 – 21.00 sıralarında kendisinden cep telefonu isteyen şahsın kendisine gösterilen 6 kişi arasında 3. sırada bulunan …, kadın şahsın ise kendisine gösterilen 4 kadından 2. sırada bulunan … olduğunu kesin olarak teşhis ettiğinin belirtildiği,
19.09.2012 tarihli … Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen raporda; …’ın 08.08.2012 tarihinde akut stres bozukluğu tanısı ile taburcu edildiğinin, yapılan muayenesinde depresif mizaçlı uyum bozukluğu teşhisi konulduğunun, herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bulunmadığının, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabildiğinin ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin tam olduğunun, dolayısıyla cezai sorumluluğunun tam olduğunun belirtildiği,
21.09.2012 tarihli adli tıp raporunda; mağdur …’ın ateşli silah yaralanmasının, kişinin hayatını tehlikeye maruz kıldığının, BTM ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının, kemik kırığı tarif edilmediğinin bildirildiği,
26.11.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda; mevcut tıbbi belgelere göre; …’ın vücuduna isabet eden ateşli silah mermilerinin birinin sağ lomber bölgeden girip batın önden vücudu terk ettiğinin, diğerinin sağ uyluktan girip çıktığının, sağ lomber bölgeden batına nafiz yaralanmasının kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … Kollukta; sanık … ile 5 ay önce internet üzerinden tanıştıklarını, arada bir buluştuklarını, evli olduğunu öğrenince bitirmek istediğini, ama kendisinin kabul etmediğini, olaydan yaklaşık 3 gün önce kendisine “10.000 TL param var, huzurum kalmadı, kaçalım, yeni bir hayat kurmak istiyorum” dediğini, olay günü saat 21.00 sıralarında …’nun tanımadığı bir numaradan kendisini arayıp “10.000 TL yanımda gel oturup konuşalım” dediğini, taksici arkadaşı Muhsin ile …marketin önüne gittiklerini, …’nun kendisini görünce konuşmadan koşarak markete girdiğini, 2 dakika dışarı çıkmasını beklediğini, sonra durakta bekleyen kirli sakallı beyaz montlu bir şahsın kendisine yaklaşarak 5-6 el ateş ettiğini, şahsı tanımadığını, 1,5–2 metre mesafeden ateş ettiğini, yaralandığını ve geldiği araca binip hastaneye gittiklerini, hastanede ameliyat olduktan sonra sağ bacağından 6 adet, karın bölgesinden 2 adet kurşun yarası aldığını öğrendiğini, bu kişinin ya kocası ya da erkek kardeşi olduğunu tahmin ettiğini, ancak sonradan kocası olduğunu öğrendiğini, şikâyetçi olduğunu,
Cumhuriyet savcılığında; önceki beyanlarını tekrarla, . ile ilişkisini bitirmek istediğini ancak “Benimle görüşmezsen kendimi öldürürüm, çocuklarıma zarar veririm” dediğini, olayın hafta başı olan Pazartesi günü .’nun kendisini arayarak tüm parasını çektiğini ve yanına gelip kendisini almasını istediğini, ancak gitmediğini, yine Salı günü de arayarak bu sefer başka bir yere gelmesini istediğini, yine gitmediğini, olay günü saat 20.00 sıralarında bilmediği bir numaradan …’nun kendisini arayarak “Ben taksiciyle geldim, …Market’in önünde … Büfe’deyim, evden kaçtım, üzerime 10.000 TL param var, çabuk gel bana yardımcı ol” dediğini, dayanamayıp yanına gitmeye karar verdiğini, arayan cep telefonu numarasından şüphelenip tekrar geri aradığını, telefonu açan şahıstan bir kadının yanındaki taksiciyle gelerek aradığını öğrendiğini, …Market’in önüne gittiğinde kendisini gören …’nun hızla markete girdiğini, arkasından gittiğini ve kapıda karşılaştıklarını, …’ya “Neden gelmiyorsun, beni bekletiyorsun hadi araba bekliyor” dediğini, bu esnada yolda tanımadığı beyaz tişörtlü genç bir erkek şahısla karşılaştığını, hızla araca geri giderken şahsın arkasından peş peşe silahla ateş ettiğini, karnından vurulduğunu fark ettiğini, sonra aynı araçla hastaneye gittiğini, olayı …’nun hazırladığını, … ve eşinden şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede; sanık … ile 2012 yılı Nisan ayında internet ortamında tanıştıklarını, 3 gün sonra ilk kez kendisi ile yüz yüze İkitelli’de buluştuklarını, parmağında evli olduğunu gösteren herhangi bir yüzük olmadığını, ilk görüşme olduğu için kendisine evli olup olmadığını sormadığını, evli olduğundan da şüphelenmediğini, 2 saat kadar bir kafede oturup sohbet ettiklerini, sonrasında yine görüştüklerini, bu süre içerisinde evli ve iki çocuklu olduğunu öğrendiğini, bunu öğrenince kendisi ile birlikte olmak istemediğini ısrarla kendisine söylemesine rağmen kendisine eşiyle anlaşamadığını, eşinden şiddet gördüğünü, kendisiyle birlikte olmak istediğini söylediğini, olaydan 3 gün kadar önce de yine kendisini arayarak .daki … önünde olduğunu, bankadaki parasını çektiğini, yüklü miktarda para olduğunu kendisiyle buluşmak istediğini söylediğini, yanına gitmediğini, ertesi gün Salı günü tekrar arayıp buluşmak istediğini, kabul etmediğini, … günü tekrar arayıp buluşmak istediğini, yine kabul etmediğini, olayın olduğu bayramın ikinci günü olan Perşembe günü tekrar arayıp görüşmek istediğini, üzerinde yüklü miktarda para olduğunu, ticari taksi ile Beykoz’a geldiğini ve …Market önünde beklediğini söylediğini, emin olamadığı için bu telefonu tekrar aradığını, … Büfe’de çalışan erkek şahsın bir bayanın ticari taksi ile geldiğini ve onun aradığını söylediğini, arkadaşına ait araçla akşam saat 20.00 sıralarında Beykoz’daki …Market önüne geldiğini, …’nun …Market önünde olduğunu, araçtan inmeden kendisini neden çağırdığını sorduğunu, bir şey söylemeden marketin içine girdiğini, bu defa araçtan inip arkasından markete girmek istediğini, kendisi ile tekrar marketin önünde karşılaştıklarını, …’a niye geldiğini, niye çağırdığını ve ne konuşmak istediğini sorduğunu, hiçbir şey söylemeyince geldiği araca doğru döndüğünü, bu sırada ilk kez gördüğü … isimli kişinin karşıdan gelerek önüne çıktığını, yaklaşık 2 metre mesafeden karnına doğru bir el ateş ettiğini, önce ne olduğunu anlayamadığını, yana doğru döndüğü sırada tekrar arkasından ateş edildiğini, dördüncü mermiden sonra yaralandığını ve olayın ne olduğunu anladığını, arkasından bir şarjör boşalttığını, yaralandıktan sonra aracın arkasında iken yere diz çökmüş durumda baktığında … ve …’i el ele tutuşarak ara sokağa doğru kaçarken gördüğünü, … ile kesinlikle cinsel ilişkide bulunmadığını, başlangıçta evli olduğunu bilmediğini, … ile Avrupa yakasında ve Anadolu yakasında 5-6 kez .Cafe adlı yerde görüştüklerini, fakat kesinlikle cinsel ilişkisi olmadığını, …’dan kesinlikle para istemediğini ve herhangi bir şekilde bir para da almadığını, aksine …’ın babasının kendisine 30.000 TL kredi çektirdiğini, bu parayı kendisinin ödediğini ve yine eşinin ortak hesaplarını kendi üzerine aldığını kendisine söylediğini, bu olaydan ötürü her iki sanıktan da şikâyetçi olduğunu, davaya da katılmak istediğini, … ile tanıştığında evli olduğunu, eşimden ayrı yaşadığını, . Adliyesinde boşanma davasının devam ettiğini, bir çocuğu olduğunu,
Tanık … Kollukta; katılan …’ı mahalleden tanıdığını, olay günü…’nın kendisini cep telefonundan arayarak “Beni … …Market’in oraya götürür müsün?” dediğini, kendisini evden … marka aracıyla alarak …mağazasının önündeki otobüs durağına götürdüğünü, araçta iken 4 veya 5 kez telefon görüşmesi yaptığını, sürekli “Borcumu vereceğim” dediğini, kiminle konuştuğunu söylemediğini ve araçtan indiğinde de elinde telefonla konuştuğunu, aracın sağ kapısından tek başına indiğini, 20-25 yaşlarında 1,70-1,75 metre boylarında bir şahsın durakta beklediğini, sonra 4-5 el silah sesi duyduğunu, hemen baktığında şahsın arkaya doğru kaçmaya başladığını, yaralanan…’nın hemen araca bindiğini, “Beni acil hastaneye götür” dediğini, hemen babasını aradığını ve “Ben vuruldum” dediğini, Atilla’yı hastaneye götürdüğünü ve hastane polisine de bilgi verdiğini, Tanık . Kollukta; … Büfe’de çalıştığını, olay günü saat 20.30-21.00 sıralarında bir erkek ve yanında kapalı bir bayanın yanına gelerek kontörlü telefon olup olmadığını sorduklarını, olmadığını söyleyince iyilik olsun diye acilse kendisinin cep telefonu ile görüşebileceklerini söylediğini, telefonu erkeğe verdiğini, onun da yanındaki kadına verdiğini, kadının bir görüşme yaparak telefonu kendisine verdiğini, sonra aradıkları numaranın kendisine geri döndüğünü, kadının yanında biri olup olmadığını sorduğunu, kendisinin de bir erkek şahıs olduğunu söylediğini, “sağ ol” diyerek kapattığını,
Mahkemede; kollukta verdiği ifadeyi tekrarla, o anda kendisinden telefon isteyenlere verdiği telefonun arkadaşı Münir’in cep telefonu olduğunu, bayanın bir telefon görüşmesi yaptığını, 6-7 dakika sonra da az önceki numaradan kimin aradığını soran bir kişinin kendisini aradığını, 10-15 dakika sonra da dışarıda birkaç el silah sesi duyduğunu,İfade etmişlerdir.Sanık … Kollukta; katılan …’ı tanımadığını, bu kişinin 3 ay önce eşi ile internette tanıştıklarını öğrendiğini, olaydan 2-3 hafta kadar önce eşinin bu kişi tarafından rahatsız edildiğini söylediğini, sonra eşinin telefonunu kontrol ettiğinde bu şahıstan mesajlar geldiğini gördüğünü, eşinin bu kişiyle cinsel ilişkiye girdiğini ve şahsın tehdidi üzerine bu kişiye para verdiğini kendisine söylediğini, sonra psikolojisinin bozulduğunu, boşanma davası açtığını, sonra bir kez daha bu kişiden eşine gelen bir mesjda “Parayı istiyorsan dediklerimi yapacaksın, beni boşaltacaksın” yazdığını gördüğünü, bunun üzerine eşini takip etmeye başladığını, 23.08.2012 tarihinde eşinin öğle saatlerinde ankesörlü bir telefondan bir görüşme yaptığını gördüğünü, görüşmeden sonra eşinin bir taksiye bindiğini, kendisinin de eşini takip ettiğini, …Market önünde eşi taksiden inince kendisinin de taksiden indiğini, eşinin bir dükkâna girdiğini, kendisinin saklandığını, eşinin görmediğini, sonra marketin önüne bir araçla iki şahsın geldiğini, araçtan bir şahsın “…!” diye bağırdığını, bu esnada kendisinin otobüs durağının yanında durduğunu, şahsın eşine arabaya bin der gibi bir işaret yaptığını, ancak eşinin araca binmeyerek geri çekildiğini, şahsın arabadan inerek “A…na koyduğumun kızı nereye gidiyorsun benden kaçamazsın parayı getirdin mi” dediğini, bu şahıs eşinin arkasından giderken, genelde eşini takip ederken yanında taşıdığı ve dedesinden kalma tabancayı çıkartıp kendisini kaybederek ateş etmeye başladığını, öldürme kastı olmadığını, kaç el ateş ettiğini bilmediğini, kesinlikle eşi ile birlikte olay yerine gelmediğini, kimseden telefon istemediğini, tanıklık yapan kişiyi tanımadığını, Cumhuriyet Savcılığında; önceki beyanlarını tekrarla, eşinin başka bir kişiyle ilişkiye girdiğini öğrenmesi üzerine eşine boşanma davası açtığını, ayrıca eşinin… … hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, bu olay nedeniyle … Ruh ve Sinir Hastanesinde tedavi gördüğünü, sonra eşinin cep telefonuna…’nın gönderdiği “Paranı istiyorsan dediklerimi yapacaksın, beni tatmin edeceksin, beni boşaltacaksın” şeklindeki mesajı gördüğünü, bunun üzerine eşinin kendisine… ile cinsel birliktelik de yaşadığını söylediğini, olay günü annesinin evine gitmek üzere bir taksiye binip ayrılınca eşini takip ettiğini, . meydanında indiklerini, eşinin ankesörlü telefondan birini aradığını, sonra bir süre meydanda oturduğunu, sonra başka bir taksiye bindiğini, kendisinin fark ettirmeden taksiyle eşini takip etmeye devam ettiğini, sonra …’taki …Market’in önünde indiğini, 20-30 dakika sonra bir aracın durağın önüne yaklaşıp durduğunu, araçtan inen bir şahsın yol kenarında bekleyen …’ya seslendiğini, arabaya binmesini isteyen sözler söylediğini, sonra bu şahsın …’ya hitaben “A…na koyduğumun kızı ne kaçıyorsun, bizden kaçılmaz” dediğini, kendisinin de bu laflara dayanamadığını, eşinin market kapısına doğru kaçarak yöneldiği sırada…’nın eşinin arkasından geldiğini, sonra bu şahıs sinkaflı sözler söylemeye devam edince dedesinden kalma silahını çıkararak…’ya 4-5 el ateş ettiğini, ancak amacının öldürmek olmadığını istese 1,5 metre mesafeden şahsı öldürebileceğini, ancak ayaklarına doğru ateş ettiğini,Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; kollukta verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini,
Mahkemede; önceki beyanlarını tekrarla, eşinin cep telefonuna baktığı sırada, “Paranı almak istiyorsan istediklerimi yapacaksın” şeklinde mesaj gördüğünü, sonra eşini takip etmeye başladığını, olay günü eşinin bir taksi ile bir yere gittiğini görünce kendisini takip ettiğini, tanımadığı biriyle karşılacak olması ihtimaline binaen yanına dedesinden kalma tabancayı da aldığını, …’nun ticari taksiyle Beykoz’a geldiğini, arkasından kendisinin de geldiğini, havanın kararmasına yakın saatlerde durağın önüne … türü bir aracın geldiğini, içindeki kişinin …’ya hitaben “Arabaya bin” dediğini, …’nun geri çekildiğini, araçtaki kişinin “Benden kaçamazsın” dediğini ve …’nun arkasından küfrederek araçtan indiğini, kendisinin buna dayanamayıp şahsa yaklaştığını ve yanındaki tabanca ile şahsa 3-4 el ateş ettiğini, öldürme kastının olmadığını, çok yakın olduğunu, kendisinin cep telefonunu kullandırdığını söyleyen tanığı tanımadığını ve söylediklerinin doğru olmadığını, aleyhe beyanlarını kabul etmediğini,
Sanık … Kollukta; sanık …’in eşi olduğunu, katılan … ile iki üç ay önce internetten tanıştığını, birkaç kez bir araya gelerek cinsel birliktelik yaşadıklarını, sonra kendisini tehdit ettiğini, yuvası dağılmasın diye bu şahsa 15.000 TL para verdiğini, sonra parasını geri istediğini ancak katılanın parayı geri vermediğini, sonra katılan hakkında şikâyetçi olduğunu, katılanın şikâyetçi olduktan sonra kendisinden 8.000 TL daha istediğini, 23.08.2012 tarihinde…’yı arayarak bu parayı vermek için buluşabileceklerini söylediğini, sonra buluşma yeri olarak …’taki …Market’i söylediğini, Atilla’nın geldiğini, kendisine su almak için markete girdiğini söylediğini, sonra eşi …’in oraya geldiğini ve…’ya ateş ederek kaçtığını gördüğünü, eve geldiğinde …’in evde olduğunu, neden böyle yaptığını sorduğunda “Aslında öldürmem gerekiyordu ama beceremedim” dediğini, Kolluktaki ek beyanında; önceki beyanını tekrarla,.’ya iki parça hâlinde verdiği 15.000 TL’yi istediğinde katılan …’nın kendisine “Parayı alman için önce beni boşaltman gerekli” şeklinde mesaj attığını, .’nın kendisini evli olduğunu bildiği için tehdit etmeye başladığını, eşi …’in bir gün .’nın gönderdiği “Çocuğum hasta buluşamayacağız” şeklindeki mesajını gördüğünü, eşine bu şahısla 2 kez cinsel ilişkiye girdiğini anlattığını bunun üzerine eşinin kendisine boşanma davası açtığını ve psikolojisinin bozulduğunu, hastanede 8 gün kaldıktan sonra taburcu olduğunu, bir süre sonra eşiyle barıştıklarını, sonra…’ya “Paramı ver, yoksa yuvamız yıkılacak” dediğini, ancak .’nın “Sende varsa bana ver” diye cevap verdiğini, 23.08.2012 tarihinde bir ankesörlü telefondan…’yı arayıp “Nereye geleyim” diye sorduğunu, Atilla’nın kendisine . Marketi’n önüne gelmesini söylediğini, sonra bir taksiye binerek . Market’in önüne geldiğini, sonra…’nın da beyaz renkli bir … model araçla …Market’in önüne geldiğini, bu sırada markete su almak için girdiğini, suyu aldıktan sonra çıkınca .’nın araçtan inip kendisine “Fahişe orospu, senden kurtuluş anca ölümündür” dediğini, kolundan zorla tutup araca bindirmeye çalıştığını, geri kaçmaya çalıştığı sırada aniden eşini orada gördüğünü, …’in eşine ateş ettikten sonra olay yerinden kaçtığını, kendisinin de bir taksiye binerek olay yerinden ayrıldığını, olay yerine kesnlikle eşi ile birlikte gitmediğini, kimsenin telefonundan katılan …’yı aramadığını, Cumhuriyet Savcılığında; 2012 yılı Temmuz ayında … ile internet üzerinden tanıştıklarını, sonrasında aralarındaki bağın duygusal ilişkiye dönüştüğünü, sonra iki kez farklı tarihlerde cinsel ilişkiye girdiklerini, sonra … yerinde bir şahsa borcu olduğunu söyleyerek kendisinden acil para istediğini, Atilla’ya 9.000 TL borç verdiğini, birkaç gün sonra da 5.000 TL para borç verdiğini, daha sonra…’nın kendisine birlikteliğini eşine söylemekle tehdit ettiğini ve 8.000 TL daha vermezse bunu yapacağını söylediğini, bu durumu eşine söylediğini, eşinin sinir krizi geçirdiğini, hastaneye yattığını, sonra çıktığını, sonra eşinin kendisine “Seni istemiyorum” dediğini, bir süre annesinin evine gittiğini, evliliğinin dağılmaması için…’ya verdiği parayı geri istediğini, olay günü…’yı verdiği para için ankesörlü bir telefondan aradığını, …Market’in önünde buluşmak için sözleştiklerini, sonra bir ticari taksiye binerek olay yerine gittiğini, 10 dakika kadar sonra…’nın başkasının kullandığı bir araçla olay yerine geldiğini, Atilla’nın “Atla arabaya orospu, fahişe, seni öldürmeden kurtulmayacağım, sende para varsa sen bana ver” dediğini, kendisinin geri çekildiğini, bu tartışmayı arabanın önünde iken yaptıklarını, kendisine söylediği bu sözler nedeniyle markete girmek istediğini, bu sırada otobüs durağından çıkan eşi …’in…’ya doğru koştuğunu ve 4-5 el ateş ettiğini, aralarında 1,5-2 metre mesafe olduğunu, eşinin kendisini takip etmediğini bilmediğini, olaydan sonra korkuyla karşıya geçerek bir taksiye binip evdeki çocuklarının yanına döndüğünü, eşinin evde olduğunu, kendisini takip ettiğini bilmediğini, suçsuz olduğunu, daha önce de … savcılığına dilekçe verdiğini, amacı öldürmek olsaydı bunu hukuki yollara başvurmadan görebileceğini, Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; kollukta verdiği ifadesini aynen tekrar ettiğini,Mahkemede; daha önceki beyanlarını tekrarla, katılan …’nın olay günü kendisini arayarak aldığı paranın bir kısmını vereceğini söyleyip kendisini Beykoz’a çağırdığını, …Market’in önünde beklemeye başladığında 15 dakika kadar sonra…’nın bir araçla geldiğini, kendisine “Arabaya bin” dediğini, bunu duyunca tedirgin olduğunu, binmeyince kolundan çektiğini ve “Orospusun, fahişesin, hakkımda suç duyurusunda bulunmuşsun, başın belaya girecek” dediğini, o anda eşini gördüğünü ve silah sesleri geldiğini, nereden vurulduğunu görmediğini, korkarak bir taksiye binip uzaklaştığını, gece saatlerinde eve geldiğini, Atilla ile buluşmaya gittiğini eşine söylemediğini, bunu fark etseydi eşine engel olacağını, Beykoz’a gittiğinde kimseden cep telefonu istemediğini, başka bir telefonla da…’yı aramadığını,
Savunmuşlardır. Kasten öldürme suçu 5237 sayılı TCK’nun 81. maddesinde; “bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş,
“Nitelikli hâller” başlıklı 82. maddesinde; “(1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,…İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” düzenlemesiyle de tasarlayarak öldürme, kasten öldürme suçunun nitelikli halleri arasında sayılmıştır.Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde “tasarlama” kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından “soğukkanlılık” ve “planlama teorisi” olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.
765 sayılı TCK’nun yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 tarihli ve 138-301 ile 03.12.2002 tarihli ve 247-414 sayılı kararlarıyla; “Failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması halinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır” sonucuna ulaşılmıştır.
Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için failin;
“1- Bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması,
2- Düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması,
3- Gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi” gerekmektedir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 tarihli ve 3-144, 26.06.2012 tarihli ve 67-258, 12.06.2012 tarihli ve 560-227, 25.01.2011 tarihli ve 122-7, 16.02.2010 tarihli ve 251-25, 02.02.2010 tarihli ve 239-14, 15.12.2009 tarihli ve 200-290, 03.10.2006 tarihli ve 30-210, 13.11.2001 tarihli ve 239-247 ile 28.04.1998 tarihli ve 117-155 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.
5237 sayılı TCK’nun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesi;
“(1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.
(2) Suça teşebbüs hâlinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Suça teşebbüste fail suçu tamamlamak amacıyla hareket etmesine karşın, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememekte, bu durumda kişiye tamamlanmış suça oranla daha az bir ceza verilmektedir.
5237 sayılı TCK’nun teşebbüsü düzenleyen 35. maddesinde; 765 sayılı TCK’nun aksine teşebbüs halinde cezanın belirlenmesi ile ilgili olarak “eksik teşebbüs – tam teşebbüs” ayrımına yer verilmemiş, adil ve eşit bir cezalandırma bakımından teşebbüs hareketinin meydana getirdiği zarar veya tehlikenin ağırlığının esas alınması öngörülmüştür.
Buna göre, suça teşebbüs durumunda hâkim, önce cezanın belirlenmesindeki ölçülere göre temel cezayı saptayacak, daha sonra bu konuya ilişkin hükümdeki sırayı takip ederek teşebbüs hükmünü uygulayacaktır. Bu hüküm uygulanırken de somut olayda ortaya çıkan zarar veya tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak teşebbüse ilişkin hükümde belirtilen sınırlar arasında bir ceza tayin edilecektir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayrımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
Kanun’un 37. maddesindeki;
“(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını … olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde … olarak kullanan kişinin cezası,üçte birden yarısına kadar artırılır” şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanun’da suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.
“Yardım etme” ise 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesinde;
“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak” şeklinde,
“Bağlılık kuralı” da aynı Kanun’un 40. maddesinde;
(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir” biçiminde düzenlenmiştir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak,
Olarak sayılmıştır.
2- Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik etmek,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,
Şeklinde belirtilmiştir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme”yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.
Uyuşmazlık konusunun isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için müşterek faillik için gereken şartlardan birisi olan “suçun işlendiği sırada eylem üzerinde birlikte hâkimiyet kurma” hususunun ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Bu konuda doktrinde;
İzzet Özgenç; “Müşterek failler, suçun işlenişine bulundukları iştirak katkılarıyla suçun kanuni tarifinde yer alan objektif, maddi unsurların hepsini yalnız başına gerçekleştirmek zorunda değildirler; fakat, aralarındaki işbölümü gereğinde, bu maddi unsurlardan bir kısmını gerçekleştirmekle de fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurabilirler. Meselâ bir banka soygunu sırasında suç ortaklarından biri silahıyla bankadakileri etkisiz hale getirirken, diğeri kasadaki paraları alır. Bu gibi olayda her iki suç ortağının suçun işlenişine bulundukları katkılar, söz konusu suçun icrası açısından birbirlerini tamamlayıcı niteliktedir. Dolayısıyla, her iki suç ortağı, suçun icrası üzerinde müşterek bir hakimiyet kurmaktadır.
Müşterek hakimiyetin kurulup kurulmadığının tayininde suç ortaklarının suçun icrasındaki rol dağılımları ve suçun işlenişine bulunulan katkının arzettiği önem, zaruret, gözönünde bulundurulacaktır. Öyle ki, fiilin icrası veya akim kalması müşterek faillerden her birinin elinde bulunmaktadır. Müşterek failin suçun icrasına bulunduğu katkının arzettiği bu zaruret nedeniyle; burada, fonksiyonel, müessir fiil hakimiyeti, bir başka ifadeyle, icrai faaliyette bulunmayı gerekli kılan fiil hakimiyeti kavramı kullanılmaktadır.
Buna göre, suçun icrasına bulunan katkı, suçun başarıyla işlenmesi açısından zorunluluk arzediyorsa, bu suç ortağı müşterek faildir. Öyle ki, suçun işlenişine bulunan her bir müşterek katkı, fiilin başarıyla tamamlanması açısından gereklilik arzettiği gibi; bu müşterek katkılardan herhangi birinden vazgeçilmesi, fiili gerçekleşmeme, akim kalma tehlikesine maruz bırakır. Müşterek faillik, her zaman, yukarıdaki banka soygunu örneğinde olduğu gibi, suç ortaklarının iştirak katkılarının karşılıklı olarak birbirlerini tamamladığı klasik şekliyle karşımıza çıkmamaktadır. Bazı hallerde, müşterek faillerden her biri suçun kanunî tarifindeki bütün unsurları tek başına gerçekleştirmeye gayret etmek üzere, bir müşterek anlaşmaya varılır. Böyle bir durumda müşterek hareket etmenin amacı, fiilin akim kalma ihtimalini mümkün olduğunca az indirmektir. Fakat, bu demek değildir ki, böyle bir ihtimalde her bir suç ortağının suçun işlenişine bulunduğu katkı bizatihî önemsizdir. Aksine, suçun icraî hareketlerini gerçekleştirecek suç ortağı sayısının artırılması suretiyle, suç planının başarıya ulaşması ihtimalinin mümkün olduğunca artırılması, sağlama alınması amaçlanmaktadır.” (Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayınları, …, 2019, s. 534-539.),
Mahmut Koca-İlhan Üzülmez; “Bir suçun işlenişine olan katkı haricen sadece yardım etme şeklindeki fiil olarak gözükebilir. Bu harici görüntüye rağmen, eğer somut olayda suçun icrasına bulunan bu katkı suçun başarıyla işlenmesi açısından zorunluluk arz ediyorsa, yani bu katkı suçun icrası bakımından önemli ise bu suç ortağı müşterek fail sayılacaktır. Suçun işlenişine olan katkının önemi olay anına göre belirlenmelidir. Sonradan yapılan bir değerlendirmeyle önemsiz görülen bir katkı, olay anına göre yapılacak değerlendirmeye önemli bir fonksiyon icra etmiş olabilir.” (Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayınları, …, 2015, s. 430-431.),
Emin Artuk-… Gökcen; “Fiilin üzerinde müşterek hâkimiyet kurulduğundan, suçu işleyen kişiler fail statüsündedir. Müşterek faillikte, failler sorumluluklarını doğrudan kendi fiillerinden almaktadır. İşlenen haksızlıkla doğrudan temas halinde olan müşterek faillerin sorumlu tutulabilmeleri için bağlılık kuralına ihtiyaç yoktur. Bu bakımdan müşterek faillikte sorumluluk, bağlılık kuralına dayanmaz.
Fiil üzerinde müşterek hâkimiyetin kurulup kurulmadığının tayininde, suça katılan kişilerin suçun icrasında üstlendikleri roller ve suçun icrasına bulundukları katkının gösterdiği önem ve zaruret göz önünde bulundurulmalıdır.
Müşterek faillikte, kişiler aralarında … bölümü yapmış olduklarından, müştereken gerçekleştirmiş oldukları fiilin tümünden sorumlu tutulurlar. Her müşterek fail suçun icrasına ilişkin müessir, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Bu katkı suç planının başarıya ulaşması açısından çok önemlidir ve bu sebeple fiil üzerinde hâkimiyetin esasını teşkil etmektedir.” (Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Bası, … Yayınevi, …, 2019, s. 733-734.),
Şeklinde görüşler ileri sürmüşlerdir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 18.04.2017 tarih ve 284-238 sayı ile; “…hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen diğer sanık ile yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak için öldürme suçunu işleme yönünde ortak karar alan ve olay anında diğer sanığın yanında yer alıp gerektiğinde olaya müdahale edebilecek konumda olan sanığın TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek fail olarak sorumlu olduğuna…” karar verilmiş, benzer yöndeki 31.01.2017 tarihli ve 840-35 sayılı kararda ise; “…husumetli oldukları katılanın ceza infaz kurumundan tahliye edildiğini öğrendikten sonra katılanın kaldığı yeri araştırıp bulan sanıkların, katılanın güzergâhı üzerinde pusu kurup katılanın aracını görünce de tüm sanıkların harekete geçerek araca doğru koştuktan sonra içlerinden birinin av tüfeğiyle ateş ettiği olayda suçun planlanması aşamasından neticenin gerçekleşmesi aşamasına kadar birlikte hareket eden diğer sanıkların, bizzat ateş eden sanığın eylemine TCK’nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak katıldıkları…” kabul edilmiştir.
Görüldüğü üzere Ceza Genel Kurulunca benzer mahiyetteki olaylarda istikrarlı bir şekilde, öldürme eylemini bizzat gerçekleştiren sanığın yanında yer alıp gerektiğinde sanığın yerine geçebilecek durumda olan diğer sanıkların TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerektiğine karar verilmiştir.
Haksız tahrik ise; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” başlıklı İkinci Bölümünde yer alan 29. maddesinde; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır.
Yerleşmiş yargısal kararlar ve doktrinde yer alan baskın görüşlere göre, 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
b) Bu fiil haksız olmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
5237 sayılı TCK’nda tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’nda yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsediği üzere, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları gözönüne alınıp değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında, uyuşmazlık konularının ayrı başlıklar altında incelenmesine gelince;
1- Sanıkların katılana yönelik teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu tasarlayarak işleyip işlemedikleri;
Sanık …’ın eşi sanık …’nun cep telefonuna gelen şantaj içerikli mesajlardan ve …’nun beyanlarından katılan ile aralarındaki ilişkiyi ve para alışverişini öğrenmesi üzerine, sanık …’in eşi sanık …’ya 27.07.2012 tarihinde boşanma davası açtığı ve psikolojik tedavi görmeye başladığı, bu süreçte sanık …’nun annesinin evinde kalmaya başladığı, sanık …’nun katılan … ile yüz yüze görüşmeyi kestiği, sanık …’nun katılan …’dan 13.08.2012 tarihinde Cumhuriyet savcılığında şikâyetçi olması üzerine evli sanıkların barışarak bir araya geldikleri ve aynı evde oturmaya başladıkları, aralarındaki boşanma davasının 17.08.2012’de davacı …’ın feragat etmesi nedeniyle sonlandığı, bundan sonra sanık …’nun .’ya verdiği parayı geri almak için aramaya devam ettiği, ancak katılan …’nın olaydan eşinin haberi olması üzerine sanık …’nun telefonlarına cevap vermediği ve buluşma isteğine olumlu yanıt vermediği, suç tarihi olan 23.08.2012 tarihinde sanık …’nun eşi sanık … ile birlikte iken … Mahallesi’nde … Büfe isimli yerde çalışan tanık .ndan ankesörlü telefon olup olmadığını sorduğu, tanık …’ın arkadaşının adına kayıtlı cep telefonunu yardım amaçlı olarak sanık …’ya verdiği, sanık …’nun bu telefonla katılan …’yı aradığı ve bulunduğu yeri tarif ederek …Market’in önünde beklediğini, yanında taksici olduğunu söyleyip acil gelmesini istediği, katılanın telefon görüşmesi bittikten bir iki dakika sonra aynı telefonu arayarak tanık …’dan az önce kendisini arayan sanık …’nun yanında kim olduğunu sorduğu, bu konuşmaya kulak misafiri olan ve …’yu daha önceden tanımayan büfeci tanık …’ın telefonla konuşan kadının yanında yine tanımadığı bir erkek taksici olduğunu söylemesi üzerine katılan …’nın buluşma yerine gitmeye karar verdiği, saat 21.00-21.30 sıralarında buluşma yerine gelen katılan …’nın sanık …’dan binmesini istediği ancak …’nun araca binmeden uzaklaşmaya başladığı, katılan …’nın sanık …’nun peşinden gitmek için araçtan indiği ve …’yu tutmaya çalıştığı, ancak …’nun koşarak markete girdiği, bu sırada otobüs durağının arkasında saklanarak bekleyen sanık …’in, eşi … ile arabaya binmesi için konuşan ve peşinden araçtan inen katılan …’yı yanında getirdiği tabanca ile en az 4 el ateş ederek karnından ve sağ bacağından vurarak hayati tehlike geçirmesine sebep olacak şekilde yaraladığı olayda;
Sanık …’in, suç tarihi olan 23.08.2012 tarihinden 6 gün kadar önce eşine açtığı boşanma davasının feragat nedeniyle düşmesine karar verilmesi, eşiyle yeniden aynı evde kalmaya devam etmeleri, olay yerine tabanca ile gitmesi ve büfeci tanık …’ın tüm aşamalarda daha önceden tanımadığı sanık …’i, yine daha önceden tanımadığı ve telefondaki konuşmasına kulak misafiri olduğu sanık … ile birlikte yanında gelen taksici olarak kesin ve tereddütsüz şekilde teşhis etmesi; sanık …’nun, olay yerine eşiyle birlikte gitmesi, katılan …’yı yanında eşi … varken büfecinin verdiği telefondan …Market’in önüne çağırması, katılan …’nın sanık … aradıktan iki dakika sonra tanımadığı aynı numarayı tekrar arayarak sanık …’nun yanında kim olduğunu sormasının sanık …’dan ve eşinden kendisine bir kötülük geleceğinden şüphelendiğini göstermesi, katılanın olay yerine gelmesiyle birlikte sanık …’dan arabaya binmesini istemesine rağmen sanık …’nun koşarak …Market’e girmesi ve aynı sırada otobüs durağının arkasında saklanarak bekleyen sanık …’in eşi …’nun arkasından gitmek üzere araçtan inen katılana hiçbir şey söylemeden yanında getirdiği tabancayla yakın mesafeden en az 4 el ateş etmesi karşısında;Sanıkların olay yerine birlikte gittikleri, sanık …’nun yanında eşi … varken katılan …’yı büfecinin telefonundan arayarak olay yerine birlikte çağırması nedeniyle sanıkların önceden katılanın hangi şartla, nereye ve nasıl geleceğini ve buluşma yerini önceden kurgulayarak farklı yerlerde konum aldıkları, katılanın olay yerine gelmesi ile birlikte sanık …’nun hemen …Market’e doğru koşarak uzaklaştığı, bu sırada sanık …’in saklandığı otobüs durağının arkasından çıkarak eşi …’nun peşinden araçtan inen katılan …’ya yanında getirdiği tabanca ile hiçbir şey söylemeksizin doğrudan en az 4 el ateş etmesi ve kaçmasıyla sonuçlanan eylemini önceden yaptıkları plana istinaden sebatla işlediği, ancak sanıkların elinde olmayan sebeplerle ölüm neticesinin gerçekleşmediği, dolayısıyla sanıkların tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüsten sorumlu oldukları kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemece kurulan ve sanıkların tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüsten sorumlu oldukları yönündeki direnmeye konu mahkûmiyet hükmünün isabetli olduğuna karar verilmelidir Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanıkların suçu tasarlayarak işlemedikleri yönünde karşı oy kulanmışlardır.
2- Sanıklar hakkında TCK’nın 35/2. maddesi uyarınca teşebbüs nedeniyle belirlenen cezanın makul düzeyde olup olmadığı;
Sanıkların katılan …’yı, 23.08.2012 tarihinde akşam saat 21.00-21.30 sıralarında buluşma yeri olan ve önünde otobüs durağı olan …Market’in bulunduğu işlek bir cadde olan … Caddesi’ne çağırdıkları, katılanın olay yerine gelmesi üzerine sanık …’nun katılanı görür görmez araca binmek veya katılanla geliş amacıyla ilgili konuşmak yerine koşarak markete doğru kaçtığı, katılanın araçtan inmesi ile aynı anda otobüs durağının arkasına saklanan sanık …’in doğrudan katılana yönelerek yanında getirdiği 7,65 mm çaplı mermi atan tabanca ile katılana 1-2 metre mesafeden en az 4 el ateş ederek katılanı karın bölgesinden ve sağ bacağından vurduğu ve hızla olay yerinden kaçtığı, katılanın aldığı isabet nedeniyle hemen hastaneye götürüldüğü ve batına nafiz yaralanması nedeniyle hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı olayda;Sanık …’in eşi ile birlikte işlemeye karar verdikleri suçu işlek olduğunu bildikleri bir cadde üzerinde gerçekleştirmek için kısa bir süreleri olduğunu öngördükleri, sanık …’in katılana yakın mesafeden en az 4 el ateş etmesi ancak katılanın kendisini yol üzerinde bekleyen arkadaşının aracıyla derhal hastaneye götürülmesi nedeniyle ölüm neticesinin meydana gelmemesi, katılanın batına nafiz yaralanması nedeniyle iki kez ameliyat olması ve yoğun bakımda kalması, yaklaşık bir hafta sonra taburcu olması karşısında; meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı dikkate alındığında, TCK’nın 35/2. maddesinde alt ve üst sınır olarak gösterilen 13 yıl ila 20 yıl hapis cezası arasında makul bir ceza takdir ve tayin edilmesi gerekirken, sanıklar hakkında alt sınıra yakın bir şekilde 15 yıl hapis cezası takdir edilerek eksik cezaya hükmolunmasında isabet bulunmadığı kabul edilmelidir.Bu itibarla, Yerel Mahkemece her iki sanık hakkında kurulan direnmeye konu mahkûmiyet hükümlerinin, TCK’nın 35/2. maddesi uyarınca belirlenen ceza miktarının makul düzeyde olmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanıklar hakkında teşebbüs nedeniyle TCK’nın 35/2 maddesi uyarınca hükmedilen ceza miktarının uygun olduğu yönünde karşı oy kulanmışlardır.
3- Sanık …’ın tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nın 37/1 maddesi uyarınca müşterek fail sıfatıyla mı yoksa TCK’nın 39. maddesi uyarınca yardım eden sıfatıyla mı sorumlu olacağı;
Sanık …’nun katılan …’yı olay yerine, yanında eşi varken tanımadığı birinin cep telefonunu kullanmak suretiyle çağırması üzerine eşi olan diğer sanık …’ın saklandığı yerden çıkarak doğrudan ateş etmek suretiyle öldürmeye teşebbüs ettiği olayda;
Sanık …’nun katılan …’nın daha önceden tanımadığı birinin cep telefonunu kullanmak suretiyle olay yerine çağırması yönündeki eyleminin, sanık …’in katılana yönelik asıl fail olarak işlediği tasarlayarak kasten öldürmeye teşebbüs suçunun işlenmesine bir katkı sunduğunun sabit olması, ancak sunulan bu katkının; sanık …’nun katılanın olay yerine geldiğini görür görmez önceden yapılan plana göre markete kaçması nedeniyle asıl fail olan eşinin katılana yönelik gerçekleştirdiği silahla ateş etme eylemini birlikte gerçekleştirmeye veya eylem üzerinde fiili bir hâkimiyet kurmaya elverişli olmaması, öte yandan sanık …’nun markete kaçarken eşinin katılanı öldürmesi için bir şey söylememesi nedeniyle sanık …’nun asıl fail …’in suçu işlediği andaki iradesi üzerinde bir hâkimiyet kurduğunun da dosya kapsamından hiçbir şüpheye vermeyecek şekilde ispatlanamaması karşısında;
Sanık …’nun, suçun işlenmesinden önce katılanı olay yerine çağırması ve katılan gelir gelmez olay yerinden koşarak kaçması şeklinde gerçekleşen katkı mahiyetindeki eyleminin, sanık …’in daha önce kendisini tanımayan katılana karşı suç işlemesini kolaylaştırarak yardım etmek suretiyle iştirak niteliğinde olması nedeniyle, sanık …’nun TCK’nın 39/2-c maddesi kapsamında yardım eden olarak sorumlu olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemece sanık … hakkında TCK’nın 37/1 maddesi uyarınca sorumlu olduğuna dair direnmeye konu mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
4- Sanık …’ın hakkında TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik indiriminin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığı;
Sanık … ile katılan … arasında ile suç tarihinden yaklaşık 3 ay önce internet üzerinden tanışmaları üzerine duygusal bir birliktelik başlaması üzerine sanık …’nun içinde bulunduğu duygusal zaaf nedeniyle katılana eşinden habersiz şekilde 9.000 TL ila 15.000 TL arasındaki bir miktarda para vermesi, sanık …’nun katılanla arasındaki ilişki bittikten sonra verdiği parayı geri istemesi üzerine katılanın parayı geri vermek için sanık …’dan kendisi ile tekrar cinsel ilişkiye girerek kendisini tatmin etmesi gerektiğini söylemesi, …’nun eşi sanık …’in gerek bu duygusal ilişkiden gerekse borç para hususundan sonradan haberdar olması nedeniyle psikolojik tedavi görmeye başlaması ve 27.07.2012 tarihinde eşine boşanma davası açması, katılan …’nın sanık …’ya gerek boşanma davası öncesinde gerekse boşanma davası görüldüğü sırada katılan tarafından gönderilen cinsel içerikli mesajların sanık … tarafından 13.08.2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu sırasında tutanağa geçirilmesi, boşanma davasının ise 17.08.2012 tarihinde sanık …’in feragat etmesi nedeniyle sona ermesi karşısında;
Sanık …’nun katılan ile suç tarihinden yaklaşık 3 ay kadar önce evlilik dışı duygusal bir ilişkisi bulunması ile bu ilişkinin sanık … tarafından öğrenilmesi üzerine bitmesinden sonra katılana verdiği parayı geri istemesinin farklı konular olduğu, sanık …’nun evli olmasına rağmen katılanla duygusal bir ilişki yaşamasının kendisine karşı boşanma davası açılmasına sebebiyet verecek derecede haksız bir zeminde bulunduğunu gösterdiği, ancak katılan …’nın bu evlilik dışı ilişkinin sanık … üzerinde yarattığı zor durumdan faydalanarak para almasının ve ilişkiyi bitirdiğini açıklayan …’dan aldığı borç parayı geri vermek için bu ilişkiye cinsel yönden de devam etmeye zorlamasının katılan tarafından sanığa yönelen konusu farklı ve yeni bir haksız davranış oluşturduğu, keza sanık …’nun bu nedenle katılan hakkında boşanma davası devam ederken suç duyurusunda bulunduğu, dolayısıyla sanık …’nun katılan ile kurduğu duygusal ilişkisini bitirmesi üzerine katılan …’nın hâlen sanığa parasını geri vermemesi yönündeki haksız fiili nedeniyle duyduğu öfkenin etkisi altında eşi …’in olay yerinde olduğunu söylemeyerek katılanı olay yerine çağırması şeklinde gerçekleşen yardım etme eylemini haksız tahrik altında işlediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemece sanık … hakkında kurulan direnme kararına konu hükmün, Özel Dairenin bozma ilamındaki gerekçeyle, sanık … hakkında TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik indiriminin asgari oranda uygulanmaması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.03.2015 tarihli ve 540-80 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, sanıkların katılana yönelik teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçuna konu eylemlerini tasarlayarak işledikleri yönündeki gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA, ancak sanıklar hakkında teşebbüs nedeniyle belirlenen cezanın miktarı, sanık …’nun suça iştirak niteliğindeki eyleminin nitelendirilmesi ve haksız tahrik uygulanmamasına dair gerekçelerinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin, sanıklar hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçuna teşebbüsten 13 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nın 35/2. maddesinin uygulanması sırasında zarar veya tehlikenin ağırlığına göre; alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayini yerine alt sınıra yakın şekilde 15 yıl hapis cezası takdir edilerek eksik ceza verilmesi, sanık …’ın katılanı olay yerine çağırması yönündeki eylemi nedeniyle TCK’nın 39/2-c maddesi uyarınca sorumlu olması gerekirken TCK’nın 37/1 maddesi uyarınca hüküm kurulması ve sanık … hakkında TCK’nın 29. maddesi uyarınca asgari oranda haksız tahrik indirimi yapılmaması isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.11.2022 tarihinde yapılan müzakerede, tasarlama ve teşebbüs nedeniyle belirlenen ceza miktarı yönünden oy çokluğuyla, yardım eden sıfatıyla iştirak ve haksız tahrik yönünden oy birliğiyle karar verildi.