Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/589 E. 2020/421 K. 15.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/589
KARAR NO : 2020/421
KARAR TARİHİ : 15.10.2020

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 25-404

Sanık …’nın hakaret suçundan TCK’nın 125/1 ve 53. maddeleri uyarınca 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Denizli 5. Asliye Ceza Mahkemesince 16.03.2010 tarih ve 59-196 sayı ile verilen hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 20.11.2013 tarih ve 11363-29020 sayı ile:
“Katılanın temyiz aşamasında şikâyetten vazgeçme dilekçesi vermesi karşısında, şikâyete tabi olan bu suçtan dolayı sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda sanığın TCK’nın 125/1 ve 53. maddeleri uyarınca 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Yerel Mahkemece 25.09.2014 tarih ve 25-404 sayı ile verilen hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 03.07.2018 tarih ve 6357-10838 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 06.09.2018 tarih ve 394518 sayı ile;
“…
Sanık …’nın 17.01.2008 tarihinde, boşanmış olduğu eski eşi …’nın ikamet ettiği evine gelerek kapı zilini çaldığı, müştekinin kapıyı açmaması üzerine, sokağa çıkarak kuru sıkı tabanca ile havaya doğru 5-6 el ateş ettiği, müşteki Behice’ye telefonla arayarak ‘Seni öldüreceğim, ananı avradını sinkaf edeceğim!’ dediği, telefonu …’nın alması üzerine ‘Hepinizi öldüreceğim, o… çocukları, şerefsizler!’ diyerek ona da hakaret ve tehdit ettiği, daha sonra abisi olan …’yı cep telefonundan arayarak iş yerine çağırdığı, müştekinin, sanığın iş yerine gelmesi üzerine, sanığı sakinleştirmeye çalıştığı, sanığın, bir anda abisi …’ ya yönelerek 6136 Sayılı Kanun kapsamına giren Beretta marka silahı müşteki…’ün başına dayanarak ‘Düş lan önüme!’ diyerek silahın namlusu ile itekleyerek dışarı çıkardığı, ‘Onları evden çıkarıp aşağıya indireceksin, önce seni sonra onları öldüreceğim’. diyerek ölümle tehdit ettiği, daha sonra müştekinin boğuşma sonucu sanığın elinden silahı alıp etkisiz hâle getirmesi üzerine, sanığın kaçtığı ve 10 Nisan Polis Karakoluna geldiğinde müşteki polis memurlarına saldırarak basit tıbbı müdahale ile giderilebilecek şekilde her birini yaraladığı, görevli polis memurlarına ‘Sizler satılmış şerefsizlersiniz, köpekler, sizin maaşınızı ben veriyorum. Siz beni burada tutamazsınız!’ diyerek hakaret ettiği şeklinde gerçekleşen eylemler sonucunda, Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 20/11/2013 tarih ve 2012/11363 Esas ve 2013/29020 Karar sayılı ilamıyla, sanığın işlediği kabul edilen silahla tehdit, 6136 s. Kanuna aykırılık, görevli memura hakaret ve etkin direnme ve tehdit suçlarından verilen mahkûmiyet kararlarında bir isabetsizlik görülmediğinden Denizli 5 Asliye Ceza Mahkemesinin 16/03/2010 tarih ve 2008/59 Esas ve 2010/196 Karar sayılı ilamıyla, verilen mahkûmiyet kararlarda hukuka aykırı bir yön bulunmadığı nedenle bu suçlardan verilen hükümlülüklerin onanmasına karar verilmesi,
Sanık hakkında …’ya hakaret eyleminden kurulan hükme yönelik temyizine gelince; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Katılanın temyiz aşamasında şikâyetten vazgeçme dilekçesi vermesi karşısında, şikâyete tabi olan bu suçtan dolayı sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu, bozmayı gerektirdiğinden hükmün bozulmasına karar verildiği
Bozma sonrası, Denizli 5. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada, 01/04/2014 tarihli oturumda sanık vekili sanığın Antalya E tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olduğunu ve bozma ilamına bir diyeceklerinin bulunmadığını ve şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmediğini beyan ettiği, daha sonra 24/04/2014 tarihli oturumda, SEBGİS sistemiyle sanığın alınan ifadesinde, müştekinin şikâyetten vazgeçmesini kabul etmediğini, telefonda karşılıklı tartıştıklarını atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği, dinlenen tanık … anlatımları ve diğer tanık anlatımları gözetilerek sanık … hakkında hakaret suçunu işlediği kabul edilerek Denizli 5 Asliye Ceza Mahkemesinin 25/09/2014 tarih ve 2014/25 Esas ve 2014/404 Karar sayılı ilamıyla mahkûmiyet kararı verildiği ve yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 18 Ceza Dairesinin 03/07/2018 tarih ve 2016/6357 Esas ve 2018/10838 Karar sayılı ilamıyla, sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verildiği,
Yargıtay 18 Ceza Dairesinin 03/07/2018 tarih ve 2016/6357 Esas ve 2018/10838 Karar sayılı onama kararının hukuka aykırı olduğu ve müşteki …’nın sanık hakkındaki şikâyetinden 11/05/2010 tarihli dilekçesiyle vazgeçtiği ve bu vazgeçme isteminin sanık ve vekili tarafından kabul edilmediği sanığın hakaret suçunu işlemediğinin ileri sürülmesi karşısında, sanık hakkında kovuşturma şartının gerçekleşmemiş olsa da yargılamaya devam olunacak, sanığın suçu işlediği sabit olmaz ise beraat kararı verilecek, ancak sanığın suçunun sabit olması durumunda mahkûmiyetine değil, kovuşturma şartı gerçekleşmeyeceğinden kamu davasının düşürülmesine ya da ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 30.10.2018 tarih ve 6021-13813 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında, 6136 sayılı Kanun’a muhalefet, kamu görevlisine hakaret, görevi yaptırmamak için direnme ve mağdurlar …, … ve …’ya karşı tehdit suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle, korku kaygı ve panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçundan verilen beraat ve mağdur … ya karşı hakaret suçundan verilen düşme hükümleri ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanığın mağdur …’ya yönelik hakaret suçuyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; şikâyete tabi olan hakaret suçunda kovuşturma aşamasında katılanın şikâyetinden vazgeçmesi üzerine sanığın vazgeçmeyi kabul etmemesi durumunda sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilip verilmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
18.01.2008 tarihli olay tutanağına göre: 17.01.2008 tarihinde saat 24.00 sıralarında meydana gelen silahla tehdit ve yaralama olayının mağduru olan … ve diğer mağdurların polis merkezinde konu ile ilgili ifade verdikleri sırada aşırı alkollü şekilde polis merkezine gelen sanık …’nın olayın mağdurlarına hakaret ve tehditlerde bulunarak saldırdığı, taşkınlık çıkararak kapıyı tekmelediği, görevli polis memurlarına “Satılmış şerefsizler, sizlere gösteririm!” gibi sözler söylediği, rapor alınmak üzere hastaneye götürülmek istendiği sırada da kendisini yere attığı, hakaretlerine devam etmesi üzerine, zor kullanılarak gözaltına alındığı,
Denizli Devlet Hastanesinin 18.01.2008 tarihli raporuna göre; sanığın 3.70 promil alkollü olduğu,
18.01.2008 tarihli ön inceleme tutanağına göre; sanığın ifadesi sırasında kendisinde kuru sıkı tabanca olduğunu ve teslim edeceğini bildirmesi üzerine sanık ve müdafisi refakate alınarak iş yerine gidildiği, burada üzerinde “Formula 20” yazan Magnum marka 9mm çapında 12330 seri No.lu bir adet tabancanın teslim edildiği, tabancanın namlusunun kapalı olduğu ve fişek patlatamayacağının anlaşıldığı,
18.01.2008 tarihli muhafaza altına alma tutanağına göre; aynı tarihte saat 01.10 sıralarında görevli ekiplerce suç mahalline intikal edildiğinde kuru sıkı kovanlarının olduğu görülerek bunların muhafaza altına alındığı ve mağdur … tarafından sanık …’ya ait olduğu ve olayda kullanıldığı belirtilen Beretta marka 9mm çapında 3333 seri numaralı silahın tanık … tarafından görevlilere teslim edildiği,
Denizli Devlet Hastanesi Baştabipliğinin 11.12.2009 tarihli ve 4664 sayılı raporuna göre; sanığın yapılan ruhsal muayenesinde hâlen alkol bağımlılığı iyilik hâlinde olduğu, olayın gelişimi ve çıkma nedeni değerlendirildiğinde yoksunluk durumunda bulunmadığı, bu husus göz önüne alındığında atılı suçla ilgili olarak TCK’nın 32. maddesi kapsamında cezai ehliyetini tamamen ya da kısmen kaldıracak bir durumun olmadığı,
Mağdur … tarafından 11.05.2010 havale tarihi ile Denizli 5. Asliye Mahkemesine hitaben sunulan dilekçeye göre; mağdurun sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiği,
Anlaşılmıştır.
Mağdur … aşamalarda; sanığın, eski eşi olduğunu, boşandıktan sonra sanığın kendisini sık sık rahatsız ettiğini, bu hususta daha önceden karakola müracaatının da bulunduğunu, olay günü saat 19.30 civarında evde oturduğu sırada sanığın bulunduğu yere gelerek kapıyı açmasını istediğini, ancak kapıyı açmayıp sanığa gitmesini söylediğini, bunun üzerine sanığın “Ben bu kapıyı sana açtırmasını bilirim.” diyerek çıkıp gittiğini, on dakika sonra evin ön cephesinden 5-6 el silahla atış sesi duyduğunu, ateş edeni görmediğini fakat telefonla görüştüğü tanık …’nın ateş edenin sanık olduğunu söylediğini, 155’i arayarak durumu anlattığını, inceleme dışı mağdur …’dan eve gelmesini istediğini, … eve geldikten yarım saat sonra sanığın, atölyesinden ev telefonunu aradığını, telefonda kendisine “Seni öldüreceğim, ananı avradını sinkaf edeceğim!” dediğini, telefonu kapamasına rağmen sanığın birkaç kez daha aramayı sürdürdüğünü, son olarak telefonu açan inceleme dışı mağdur …’yı da öldürmekle tehdit ettiğini, saat 23.00 sıralarında tanık Bora’nın …’yı cep telefonundan arayarak sanığın inceleme dışı mağdur…’ü tehdit ettiğini aktardığını, bunun üzerine …’nın evden çıktığını,
Tanık … Güney soruşturma aşamasında; sanığın amcası olduğunu, olay günü saat 20.00 sıralarında yengesi Behice’nin kendisini telefonla arayarak sanığın kendisini tehdit ettiğini aktardığını, tam o esnada silah sesleri duyduğunu, balkona çıktığında sanığın silahla ateş ettiğini gördüğünü, ardından sanığın silahı beline takarak olay yerinden uzaklaştığını, toplam 5-6 el atış sesi duyduğunu, kovuşturma aşamasında ise sanığın akrabası olması nedeniyle tanıklık yapmadığı,
İnceleme dışı mağdur … aşamalarda; olay tarihinde saat 20.00 sıralarında yengesi Behice’nin kendisini telefonla arayarak “Amcan evimize geldi, içeri almayınca binadan dışarı çıktı, havaya silah sıktı, bize gel çabuk, korkuyorum.” dediğini, mağdur …’nin evine giderek oturduğunu, yarım saat sonra sanığın, mağdurun ev telefonunu 5-6 defa arayarak mağduru ölümle tehdit ettiğini, telefonlardan birisini kendisi açtığında da sanığın “Hepinizi öldüreceğim, sizi keseceğim, o…çocukları, şerefsizler, hepiniz öleceksiniz!” dediğini, birkaç saat sonra da kardeşi olan tanık Bora’nın kendisini aradığını ve babaları olan inceleme dışı mağdur …’nın sanık tarafından silahla tehdit edildiğini söylediğini,
İnceleme dışı mağdur … aşamalarda; sanığın öz kardeşi olduğunu, olay günü akşam saat 20.00 sıralarında sanığın kendisini telefonla arayarak “Abi, eski eşimden sevmek için köpek istemeye gittim, vermediler, beni polise şikâyet etmişler, polisler şu an dükkânımın önünde beni bekliyorlar, buraya gel bana yardım et.” dediğini, sanığın atölyesine gidip birkaç saat konuşarak dertleştiklerini, gece saat 00.00 sıralarında bir anda sanığın ayağa kalkarak masanın üzerindeki Beretta marka silahı alıp başına dayadığını, “Düş lan önüme!” diyerek silahla kendisini iteklediğini, “Onları evden çıkarıp aşağı indireceksin, önce seni sonra onları öldüreceğim!” dediğini ve yürümeye başladıklarını, bir ara sanığın boşluğundan faydalanarak elini kıvırıp silahı sanıktan aldığını, sanıkla boğuşmaları esnasında oğlu Bora’nın kendisini araması üzerine telefonu açtığını, telefonun açık vaziyette yere düştüğünü, oğlundan bulunduğu yere gelmesini istediğini, silah kendisinde olduğu hâldeyken ayağa kalktığını ve bu esnada sanığın olay yerinden kaçarak uzaklaştığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcılığında; mağdur …’nin eski eşi olduğunu, çocukları ve köpeğinin onda kaldığını, olay öncesi iki gün boyunca alkol aldığını, olay günü akşam saatlerinde mağdurun evine giderek çocuklarını ve köpeğini görmek istediğini, ancak kapıyı kendisine açmadıklarını, mağdurun, köpeğin havlama sesini kastederek kendisine hitaben “Köpeğin sesini duydun, bu sana yeter.” dediğini, bunun üzerine doğruca atölyeye geri döndüğünü ve daha çok alkol almaya başladığını, atölyeden mağduru arayarak sadece köpeği ve çocukları görmek istediğini söylediğini, ancak mağdurun olumsuz cevap verdiğini, oğlu Serhat’ın telefonu alarak kendisine ağza alınmayacak küfürler ettiğini, kısa bir süre sonra atölyedeyken abisi…’ün yanına gelerek “Gidelim konuşalım, çocukların ile aranı düzelteyim.” dediğini, bunun üzerine yola çıktıklarını, ancak bunun yanlış olduğunu düşünerek geri dönmek isteyince abisi ile tartıştıklarını ve abisinin kendisine bir kaç kez vurduğunu, atölyeye geri dönüp kapıyı kapattığını ve sonrasını hiç hatırlamadığını, sorguda; kuru sıkı tabancanın kendisine ait olduğunu, kovuşturma aşamasında ise önceki beyanlarının doğru olduğunu, şekeri yüksek olduğu için fazla konuşamadığını, amatem ilaçları cezaevinde verilmediği için tedirginlik yaşadığını, polislere darp etmesinin mümkün olmadığını,
Savunmuştur.
TCK’nın “Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar” başlıklı 73. maddesi;
“(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
(3) Şikâyet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.
(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.
(5) İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.” şeklinde olup anılan maddenin dördüncü fıkrasında kovuşturulması şikâyete bağlı suçlardan şikâyetten vazgeçmenin davayı düşüreceği ancak hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçmenin infaza engel olmayacağı hükme bağlanmıştır.
Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabi suçlarda şikâyet hakkına sahip olan mağdur veya suçtan zarar gören aynı zamanda bu hakkından vazgeçme hakkına da sahiptir. Şikâyetten vazgeçme, şikâyet hakkı usulüne uygun olarak kullanıldıktan sonra şikâyetin geçersizliğini engellemek amacıyla yapılan bir irade açıklamasından ibarettir. Ceza Genel Kurulunun 04.05.1992 tarihli ve 112-134 sayılı kararında da açıklandığı üzere şikâyet hakkına sahip olanlar vazgeçme iradesini hiçbir duraksamaya yol açmayacak şekilde açıklamalıdır. Meşruhatlı davetiyeye rağmen duruşmaya gelmemek zımnen vazgeçme olarak kabul edilemez.
Şikâyetten vazgeçme için bir zaman sınırlaması söz konusu olup hükmün kesinleşmesine kadar bu hak kullanılabilir.
Öte yandan anılan maddenin altıncı fıkrasında kanunda aksi yazılı olmadıkça şikâyetten vazgeçilmesinin onu kabul etmeyen sanığı etkilemeyeceği düzenlemesi yer almaktadır. Vazgeçmeyi kabul edip etmeme sanığın tekelinde olan bir hak olup sanık müdafisinin bu konuda açıkça yetkilendirilmiş olması gerekmektedir. Kabul açıklaması bir şekle bağlı olmayıp yazılı bir beyanla veya duruşma sırasında şifahen yapılabileceği gibi vazgeçme iradesinin açıkça ortaya konulduğu oturumda buna itiraz edilmemesi suretiyle zımnen de gerçekleşebilir.
Diğer taraftan anılan maddenin dördüncü ve altıncı fıkrasındaki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, şikâyetten vazgeçmenin kendiliğinden hukuki sonuç doğurmayacağı, sanığın açık ya da örtülü kabulü doğrultusunda kovuşturmanın seyrinin belli olacağı anlaşılmaktadır. Öğretide vazgeçmenin geçerliliği kabul şartına bağlanarak, bir yandan şikâyetçinin masum bir kişiyi affetmiş gibi görünmesinin engellenmeye çalışıldığı, bir yandan da sanığın korunduğu görüşü yer almaktadır (Kunter/Yenisey’den akt. Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, Seçkin Yayınevi, s. 735). Zira doğrudan beraat kararı verilmesi gereken bir hâlin veya yargılama sonunda toplanan deliller doğrultusunda sanığın daha lehine olan beraat kararının çıkması mümkün olup beraat edeceğini düşünen sanık vazgeçmeyi kabul etmeyerek şikâyete konu yargılamadan aklanabilir. Dolayısıyla sanığın, açıkça beyanda bulunması veya şikâyetçinin vazgeçmesine karşı gelmemesi gibi örtülü yollardan vazgeçmeyi kabul etmesi hâlinde davanın düşmesi gerekmektedir. Lâkin vazgeçme kabul edilmemiş ise yargılamaya devam olunmalı, suçun sabit olmadığının anlaşılması hâlinde sanığın beraatına, suçun sabit olduğunun anlaşılması durumunda ise mahkûmiyet yerine davanın düşmesine karar verilmelidir. Çünkü şikâyetten vazgeçilmesiyle, kamu yararından ziyade bireyin çıkarını daha yakından ilgilendiren suçlar bakımından failin cezalandırılmasında kamu düzeni bakımından zorunluluk kalmamıştır. Kanun’un altıncı fıkrasındaki “etkilemez” ibaresini yasa koyucu sanık lehine düzenlemiş olup bunun aleyhe yorumlanamayacağı ve yargılanarak aklanma hakkı bulunan sanığın gerekirse cezalandırmayı göze aldığı sonucuna ulaşılamayacağı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Olay günü saat 19.30 sıralarında sanığın boşanmış olduğu eşi mağdur …’nin evine alkollü bir şekilde geldiği, kapı ziline basarak mağdurdan kapıyı açmasını istediği, mağdurun kapıyı açmaması üzerine bu duruma sinirlenerek yanında bulunan kuru sıkı tabancayla evin önünde havaya doğru 5-6 el ateş ettiği, mağdur …’nin korkması nedeniyle inceleme dışı mağdur …’yı arayarak evine gelmesini istediği, … eve geldikten yarım saat kadar sonra sanığın telefonla mağduru arayarak “Seni öldüreceğim, ananı avradını sinkaf edeceğim!” şeklinde sözler söylediği, telefonla birkaç kez daha araması üzerine son olarak mağdur …’nin yanında bulunan ve telefonu açan inceleme dışı mağdur …’ya karşı da “Hepinizi öldüreceğim, o… çocukları, şerefsizler!” dediği, daha sonra abisi olan inceleme dışı mağdur…’ü cep telefonundan arayarak iş yerine çağırdığı, inceleme dışı mağdur…’ün sanığın iş yerine gelerek onu sakinleştirmeye çalıştığı, konuşma sırasında sanığın yanında bulunan silahı…’ün başına dayayıp “Düş lan önüme!” diyerek dışarı çıkardığı, “Onları evden çıkarıp aşağıya indireceksin, önce seni sonra onları öldüreceğim!” dediği, yolda yürüdükleri sırada sanığın bir anlık dalgınlığından faydalanan inceleme dışı mağdur…’ün boğuşarak silahı sanıktan aldığı, olay yerinden uzaklaşan sanığın daha sonra karakola gelerek şikayette bulunan mağdur ile inceleme dışı mağdurlara saldırdığı ve görevli memurlara tehdit ve hakaretlerde bulunduğu anlaşılan olayda;
İnceleme dışı mağdurlar … ve…’ün mağdur …’yi destekleyen ve olay örgüsü içinde tutarlılık gösteren anlatımlarına itibar edilmemesini gerektirecek bir sebep bulunmaması, sanığın mağduru aradığını söylemesi, mağdurun belirttiği şekilde evinin önünde gaz tabancasıyla atılan boş kovanların bulunmuş olması ve sanığın olay esnasında yüksek miktarda alkol kullanmış olduğunun anlaşılması karşısında, mağdur …’nin aşamalarda istikrar gösteren beyanlarına üstünlük tanınarak sanığın mağduru telefonla arayıp hakaret ettiği iddiasının şüpheye yer bırakmayan kesin ve inandırıcı delillerle ispatlandığı anlaşılmıştır.
Öte yandan mağdurun yargılama aşamasında sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçmesi, TCK’nın 74. maddesinin altıncı fıkrasına göre kanunda aksi yazılı olmadıkça şikâyetten vazgeçmenin bunu kabul etmeyen sanığı etkilemeyeceğinin düzenlenmiş olması ve anılan Kanun hükmünün amacının yargılama sonucunda beraat etme ihtimali bulunan sanık hakkında yargılamaya devam olunarak suçun sabit olmaması hâlinde sanığın beraatına, sabit olduğunun anlaşılması durumunda ise cezalandırma zorunluluğu ortadan kalktığı için davanın düşmesine karar verilmesini gerektirmesi karşısında, her ne kadar sanık şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmemiş ise de yargılama sonucu yukarıda belirtildiği şekilde sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olması nedeniyle beraat etme ihtimalinin bulunmadığı, ancak TCK’nın 73. maddesinin dördüncü ve CMK’nın 223. maddesinin sekizinci fıkraları uyarınca, kovuşturma şartının ortadan kalkması ve bir düşme sebebi bulunduğundan davanın düşmesine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile sanık hakkında mağdur …’ye yönelik hakaret suçundan kurulan hükme ilişkin Özel Daire kararının kaldırılmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususta Ceza Genel Kurulunca karar verilmesi mümkün olup yargılama aşamasında her ne kadar sanık şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmemiş ise de sanığın kovuşturulması şikâyete bağlı hakaret suçunu işlediği sabit olduğundan davanın düşmesine karar verilmiştir.
Şikâyete tabi olan hakaret suçunda kovuşturma aşamasında katılanın şikâyetinden vazgeçmesi üzerine sanığın vazgeçmeyi kabul etmemesi durumunda sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilemeyeceği sonucuna oy birliğiyle; verilmesi gereken hükmün düşme olması gerektiği sonucuna ise oy çokluğuyla ulaşılmış olup bu hususa ilişkin çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; “Sanık hakkında cezalandırma şartı bulunmadığından ceza verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 03.07.2018 tarih ve 6357-10838 sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA,
3- Denizli 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.09.2014 tarihli ve 25-404 sayılı hükmünün, mağdur …’nın kovuşturma aşamasında şikâyetinden vazgeçmesi karşısında her ne kadar sanık şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmemiş ise de sanığın kovuşturulması şikâyete bağlı hakaret suçunu işlediği sabit olduğundan davanın düşmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK’nın 73/4 ve CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.10.2020 tarihinde yapılan müzakerede, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilemeyeceği yönünden oy birliğiyle, düşme kararı mı yoksa ceza verilmesine yer olmadığı kararı mı verilmesi gerektiği hususunda ise oy çokluğuyla karar verildi.