Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/560 E. 2022/272 K. 19.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/560
KARAR NO : 2022/272
KARAR TARİHİ : 19.04.2022

Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi

Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık …’ın TCK’nın 265/1, 53/1 ve 58/6. maddeleri uyarınca 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Keles Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.06.2014 tarihli ve 53-31 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 06.06.2018 tarih, 12001-6555 sayı ve oy çokluğuyla onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi M. Kaya; “Sanıklar … ve arkadaşları hakkında açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda mahkûmiyetlerine dair Yerel Mahkeme kararının, sanıklardan … hakkında ‘Görevi yaptırmamak için direnme’ suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılma olanağı olmamıştır.
TCK’nın 265. maddesindeki ‘Görevi yaptırmamak için direnme’ suçu 5237 sayılı TCK’nın ‘Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler’ başlıklı dördüncü kısmın ‘Kamu idaresinin Güvenirliliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’ başlıklı bölümünde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.09.2014 tarihli ve 2014/4-68 esas, 2014/411 karar sayılı kararında suçla korunan hukuki yarar ‘kamu idaresinin güvenirliliği ve işleyişi olup bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.’ şeklinde açıklanmış ve 26.11.2002 tarihli, 2079-409 sayılı Ceza Genel Kurulu kararına yollama yapılmıştır.
TCK’nın 265. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 tarihli ve 4-279/406, 09.07.2002 tarihli ve 4-158/289 sayılı kararları ile birçok kararda vurgulandığı üzere kamu görevlisine yapmış olduğu kamu görevini engellemek amacıyla cebir, şiddet ve tehdit kullanılmasıdır. Failin amacı yerine getirilmekte olan kamu görevine engel olmaktır. Bu suç ile korunan hukuki yarar kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır.
Suçun konusu ve maddi unsuru, kamu görevlisinin ifa ettiği görevini yapmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit kullanılmasıdır.
Failin amacının, kamu görevlisi tarafından yerine getirtilmekte olan kamu görevinin yerine getirilmesine yönelik olmalıdır. Başka bir nedenle görevliye karşı şiddet kullanmak ve tehdit edilmesi durumunda direnme suçundan söz edilemeyecektir. Nitekim 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02.07.2003 tarihli ve 23949/7082 sayılı kararında ‘görevliye direnmeksizin tartışma sırasında yakınına yumruk vurma olarak kabul edilen sanığın eyleminin TCK’nın 456/4, 271/1. maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanun’un 258/1. maddesi ile hüküm kurulması yasaya aykırıdır.’ 08.10.2003 tarihli, 23742/9088 sayılı kararında da ‘karakolda sövmesi üzerine kendisini uyaran polis memurlarını ‘beni niye buraya getirdiniz, bunun hesabını sizden soracağım’ diyerek tehdit etmesi eyleminin TCK’nın 191/son, 273. maddesine uyduğu gözetilmeden, 258/1-3. maddesi ile hüküm kurulması yasaya aykırıdır.’ denilmek suretiyle görevin yerine getirilmesine yönelik olmayan fiillerin anılan suçu oluşturmayacağına karar verilmiştir.
TCK’nın 265. maddesindeki suçun oluşumu için öncelikle ifa edilmekte olan bir görev olmalı, cebir ve tehdidin, kamu görevlisinin görevini yapmasının engellemek amacıyla gerçekleştirilmesi gereklidir. Yerine getirilmekte olan görev sona ermiş ise bundan sonraki cebir ve tehdit TCK’nın 265. maddesindeki suçu oluşturmayacaktır. Bu hâlde görevden doğan kasten yaralama veya tehdit suçları işlenmiş olacaktır.
TCK’nın 265. maddesinin başlığında kullanılan ‘direnme’ kavramı dolayısıyla fiil görevliye karşı ancak direnilerek işlenebilecektir.
Suçun oluşumu için kamu görevlisine karşı gelinmeli, direnilmelidir. Lugat anlamıyla direnme; mukavemet, dayanma, karşı durma, karşı koyma, direniş anlamına gelmektedir.
Bu suç ancak icrai davranışla işlenebilecek ve ortada ifa edilmesi söz konusu olan belirli bir görev olmalıdır. Henüz yapılmakta olan bir görev yok iken kamu görevlisine yönelik cebir ve tehdit maddedeki suçu oluşturmayacaktır.
TCK’nın 265. maddesindeki ‘Görevi yaptırmamak için direnme’ suçunun Türk Ceza Kanunu’nda düzenlendiği kısım, bölüm ve madde başlığı göz önüne alındığında ve madde başlığındaki direnme anlamı birlikte değerlendirildiğinde bu suç ancak kamu görevlisinin ifa etmekte olduğu görevi yapmasını engellemek amacıyla cebir ve tehdit kullanılması durumunda gerçekleşebilecektir.
Somut olayda; Keles Kapalı Cezaevinde hükümlü sanık …’ın askerlik görevini cezaevinde er olarak ifa eden sanık …’ya cep telefonundan, 13.07.2013 günlü tutanakta sözü edilen mesajları çekmek suretiyle tehditte bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece de ‘Görevliye direnme’ suçunun konusu olarak söz konusu mesajlar esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Sanık …’ın cezaevinde hükümlü olup mesajla tehdit ettiği kişi cezaevinde er olarak görevli askerdir. Mesaj içeriklerinde ise ‘Amet bu yanlışını bir kenara yaz, unutma… aklın varsa beni dinlersin.’ gibi TCK’nın 106/1. maddesi kapsamında tehdit ibarelerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mesajla tehdit edilen …’nın mesajlarda sözü edilen eşya, cep telefonu teslimi gibi bir görevi de yoktur.
Bu açıklamalar karşısında, sanık …’ın 13.07.2013 günlü tutanakla tespit edilen mesajlarda sözü edilen ve … tarafından yerine getirilmesini istediği hususların …’nın görevi dahilinde olmadığı gibi TCK’nın 265. maddesinin düzenlendiği kısım, bölüm ve madde başlığı birlikte değerlendirildiğinde ‘Görevi yaptırmamak için direnme’ suçunun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın fiilinin uzlaşmaya tabi TCK’nın 106/1. maddesinde tanımı yapılan tehdit suçunu oluşturacağından kararın bozulması gerekmektedir.
Bu itibarla, sanıklardan … hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına ilişkin sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.07.2018 tarih ve 292886 sayı ile;
“5237 sayılı TCK’nın ‘Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler’ başlıklı dördüncü kısmının, ‘Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’ başlıklı birinci bölümünde, ‘Görevini Yaptırmamak İçin Direnme’ başlığı ile düzenlenen 265. maddesi;
‘(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.’ şeklindedir. Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden kullanılması gerekir.
Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 günlü ve 279-406 sayılı kararında; ‘Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır.’ denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır (… Emin Artuk – … Gökçen – A. Caner Yenidünya, TCK Şerhi, 2. bası, 5. cilt, …, 2014, …. 7645; … Yaşar – … Tahsin Gökcan –… Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. bası, 6. cilt, …, 2014, …. 7956-7957.).
TCK’nın 265/5. maddesinde, görevi yaptırmamak için direnme suçunun cebir kullanarak işlenmesi durumunda içtima kuralının ne şekilde uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu hükme göre, suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır. Bu nedenle burada kullanılacak cebrin derecesi önem kazanmakta olup kullanılan cebir TCK’nın 86. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun derecesini aşmaz ise fail sadece kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme suçundan cezalandırılacak, buna karşın kullanılan cebir sonucu TCK’nın 87. maddesinde düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hâllerinin gerçekleşmesi hâlinde, fail hem görevi yaptırmamak için direnme hem de neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu olacaktır (Veli … Özbek – Koray Doğan – Pınar Bacaksız – İlker …, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 11. Baskı, Seçkin Yayınevi, … 2017, …. 1129; … Yaşar – … Tahsin Gökcan – … Artuç, age, …. 8000-8001.).
5237 sayılı TCK’nın ‘Hürriyete karşı suçlar’ bölümünde düzenlenen ‘tehdit’ başlıklı 106. maddesi;
‘(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.’ şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, ‘gözdağı verme’ anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür.
Tehdit suçunda korunan hukuki değer, kişilerin huzur ve sükunu ile karar verme ve hareket etme hürriyetidir. Bu nedenle ancak gerçek kişiler bu suçun mağduru olabilecektir. Tüzel kişilere yönelik zarar verme amaçlı eylemler mala zarar verme, çalışanlarına yönelik cebir ve tehditle tüzel kişinin mal varlığının elde edilmesi ise yağma gibi suçları oluşturabilecektir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık …’ın cep telefonu mesajı ile tehdit ettiği Jandarma Er …’nın cezaevine giren eşyaları kontrol etme görevi yoktur. Onun görevi cezaevinin dış güvenliğidir. Bu nedenle yapılan tehdit eylemi ile kamu görevlisinin görevi arasında bir illiyet bağı yoktur. Buradaki tehdit TCK’nın 265. maddesi anlamındaki suçu oluşturmayıp TCK’nın 106/1-2. cümledeki uzlaşma kapsamındaki tehdit suçunu oluşturduğundan, sanık … hakkındaki görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkûmiyet hükmünün bozulması gerektiği düşünülmektedir.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 10.10.2018 tarih ve 8387-10685 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’ın eyleminin TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu mu yoksa aynı Kanun’un 106. maddesinin birinci fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de yapılan müzakere sırasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyesince sanığın eyleminin TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığının da tartışılması gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine Ceza Genel Kurulu Başkanı tarafından uyuşmazlık konuları;
1- Sanık …’ın eyleminin TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturup oluşturmayacağı,
2- Görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturmadığı sonucuna ulaşılması hâlinde ise sanığın eyleminin, TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu mu yoksa aynı fıkranın ikinci cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçunu mu oluşturacağı,
Şeklinde yeniden belirlenmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Cumhuriyet savcısı, kolluk ve infaz koruma memurları tarafından düzenlenen arama tutanağının; “13.07.2013 tarihinde Keleş İlçe Jandarma Komutanlığınca yapılan idari tahkikatta bölük komutanlığında görevli Jandarma Er …’nın ceza infaz kurumunun 4. koğuşunda kalan hükümlü …’a cep telefonu verdiği ve jandarma komutanlığınca idari tahkikata başlanıldığı ve l…. Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi üzerine Keleş K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda genel arama yapmak üzere Cumhuriyet Savcısı … başkanlığında Keleş İlçe Jandarma Komutanlığından yeterli miktarda rütbeli ve erle birlikte Ceza İnfaz Kurumuna saat 18.10’da gelindi.
Arama yapılması konusunda cezaevi personeli ve jandarma personeli arasında mütabakat yapılarak aynı anda baskın şeklinde 2 ve 4. koğuşlara girildi.
Önce hükümlü ve tutuklular tek tek aranarak kendi koğuşlarına ait havalandırma bahçesine alındılar. Ferdi aramanın akabinde hükümlü ve tutukluların yatakları, dolapları, dolaplarda bulunan eşyaları titizlikle arandı. Pencere demirleri, koğuşun tuvalet, mutfak duvarları zemin ve yan duvarlara sert cisimlerle vurularak sağlamlığı kontrol edildi. Tüm koğuşların çatıları tek tek kontrol edildi. Koğuş ve şebeke kapılarındaki demirlerin sağlamlığı kontrol edildi. Kapı kilitlerinin sağlam ve çalışır olduğu görüldü.
Başmemurluk ve idare bina arandı.
Bütün bu aramalardan sonra hiçbir hükümlü ve tutuklunun üzerlerinde ve eşyalarında suç unsuruna ve suç unsuru sayılabilecek para miktarına rastlanmadı. Havalandırma bahçesine alınan hükümlü ve tutuklular tek tek aranarak koğuşlarına alındılar. Arama yapan jandarma nizamiyede bekletilerek hükümlü ve tutuklulara kayıp eşyalarının olup olmadığı soruldu. Arama yapılan koğuşlardan kayıp eşyalarının olmadığı beyanları alındıktan sonra aramaya saat 20.00’de son verildi.” şeklinde olduğu,
Kolluk ve infaz koruma memurları tarafından düzenlenen 13.07.2013 tarihli tutanağa göre; … K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Keles İlçe Jandarma Komutanlığınca yapılan arama sonucunda sanık …’ın üzerinden “Cialis” isimli ilacın ele geçirildiği,
Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen 13.07.2013 tarihli mesaj tespit tutanağının;
… İlçe Jandarma Komutanlığında jandarma er olarak görev yapan …’ya ait Samsung 5830 İ marka cep telefonuna … tarafından gönderildiği anlaşılan mesajlar ve …’ın aradığı söz konusu işlem kaydı şüphelinin rızası ile tutanak altına alınmıştır.
Mesaj içeriği:
0 542 *** 06 15: ‘amet bu yanlışını bi kenara yaz. unutma bi gün olur ben sana hatırlatırım.’ Saat 16.34. 12 Temmuz 2013
0 542 *** 06 15: ‘amet telefona cevap ver.’ Saat 23.54. 12 Temmuz 2013
0 542 *** 06 15: ‘amet bizim eşyamızı bize teslim et. eşyayı dağıtma bu sana son uyarım. senin terhisinde seni alıcaklar. o zamana kadar da gününü gün et. artık seni aldıktan sonra da biz senin için bir şey yapamayız. bu sana son uyarım ve de son kıyağım. Aklın varsa beni dinlersin. son pişmanlıklar fayda etmiyor. ben seni bir abin olarak son kez ayıktırdım. artık bu … benden çıktı ve bundan sonrası da beni aşar.’ Saat 09.05. 13 Temmuz 2013
İşlem kaydı:
11.07.2013 günü 0 542 *** 06 15 saat 19.42’de aramış ve cevap verilmiş. Aynı gün aynı numara saat 19.48’de aramış ve cevap verilmiş. Aynı gün aynı numara 20.07 saatinde cevapsız arama yapmış. Aynı gün aynı arama saat 20.07 ‘de cevaplanmış.
12.07.2013 tarihinde saat 23.58’de aynı numara cevapsız çağrı bırakmış. Saat 23.54’te mesaj atmış. Saat 23.51’de cevapsız çağrı bırakmış. Saat 23.50’de cevapsız çağrı bırakmış. Saat 16.34’te mesaj atmış.
13.07.2013 tarihinde 0 542 *** 06 15 numarası saat 09.05’te mesaj atmış.” şeklinde olduğu,
Kolluk tarafından düzenlenen 15.07.2013 tarihli mesaj tespit tutanağının;
“Keles İlçe J. K.lığı emrinde görevli ..nın kendisinin kullanmış olduğu 0 537 *** 44 62 numaralı cep telefonuna 0 542 *** 06 15 numaralı hattan 12 Temmuz 2013 günü saat 16.34’te ‘amet bu yanlışını bi kenara yaz. unutma bi gün olur ben sana hatırlatırım.
12 Temmuz 2013 günü saat 23.54’te ‘amet telefona cevap ver.’
13 Temmuz 2013 günü saat 09.05’te ‘amet bizim eşyamızı bize teslim et. eşyayı dagıtma bu sana son uyarım. Senin terhisinde seni alıcaklar. o zamana kadar da gününü gün et. artık seni aldıktan sonra da biz senin için bir şey yapamayız. bu sana son uyarım ve de son kıyagım. aklın varsa beni dinlersin. son pişmanlıklar fayda etmiyor. Ben de senin bi abin olarak son kez ayıktırdım. Artık bu … benden cıktı. ve bundan sonrası da beni aşar.” biçiminde olduğu,
Keles K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 13.08.2013 tarihli ve 1305 sayılı yazısına göre; UYAP hükümlü telefon görüşme kayıt bilgilerinin kontrolünde sanık … adına kayıtlı telefon numarasının 0 531 *** 32 92 olduğu,
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının 29.07.2013 tarihli ve 397671 sayılı yazısı ekinde gönderilen CD’nin incelenmesinde; 0 542 *** 06 15 numaralı hattın “… isimli şahıs adına kayıtlı olduğu, bu hattın 05.07.2013 ve 24.07.2013 tarihleri arasında 3…. IMEI numaralı telefonlar ile kullanıldığı,…IMEI numaralı telefona ayrıca Rıza Aslan isimli şahıs adına kayıtlı 0 539 *** 73 86 numaralı hattın da takıldığı,… IMEI numaralı telefona takılı olan 0 539 *** 73 86 numaralı hat ile 29.06.2013 tarihinde saat 15.26’da sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 538 *** 70 03 numaralı telefon ile; yine aynı gün saat 16.49’da sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 539 *** 15 46 numaralı telefon ile; aynı gün saat 18.38’de sanığın kardeşi olan …. ile; aynı gün saat 21.34’te sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 539 *** 15 46 numaralı telefon ile; 03.07.2013 tarihinde saat 18.27’de sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 538 *** 70 03 numaralı telefon ile; aynı gün saat 18.42’de sanığın babası olan … adına kayıtlı 0 539 *** 15 46 numaralı telefon ile; 06.07.2013 tarihinde saat 11.52’de sanığın ablası olan Filiz… adına kayıtlı 0 535 *** 00 35 numaralı telefon ile; aynı gün saat 15.16’da sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 539 *** 73 86 numaralı telefon ile; 07.07.2013 tarihinde saat 09.00’da sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 539 *** 15 46 numaralı telefon ile; aynı gün saat 09.06’da sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 538 *** 70 03 numaralı telefon ile; aynı gün saat 19.48’de sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 539 *** 15 46 numaralı telefon ile; 11.07.2013 tarihinde saat 19.28’de sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 539 *** 15 46 numaralı telefon ile; aynı gün saat 19.35’te sanığın babası olan … Okan adına kayıtlı 0 539 *** 15 46 numaralı telefon ile; aynı gün saat 19.53’te sanığın ablası olan Filiz… adına kayıtlı 0 535 *** 00 35 numaralı telefon ile görüşme yapıldığı, 0 539 *** 73 86 numaralı hattın baz bilgilerinin “Keles tv vericileri Keles (BURKELESTV) Keles,…” olarak gösterildiği, …IMEI numaralı telefona takılı 0 542 *** 06 15 numaralı hattın 10.07.2013 tarihinde saat 18.20’de, 11.07.2013 tarihinde saat 14.28’de, 14.58’de, 15.01’de, 15.12’de, 15.28’de, 15.52’de, 18.53’te, 19.42’de, 19.49’da, 20.07’de katılan …’nın annesi olan …adına kayıtlı 0 537 *** 14 62 numaralı telefonu arayarak görüşme yaptığı, aynı gün aynı numaraya saat 16.15’te, 17.14’te, 18.52’de, 19.04’te, 19.13’te, 19.21’de, 19.32’de, 12.07.2013 tarihinde saat 16.34’te, 23.54’te, 13.07.2013 tarihinde saat 00.29.36, 00.29.41, 00.29.45’te mesaj attığı, 0 537 *** 14 62 numaralı telefonun da 11.07.2013 tarihinde saat 17.10’da 0 542 *** 06 15 numaralı telefona mesaj attığı, 0 542 *** 06 15 numaralı hattın söz konusu görüşmelere ilişkin baz bilgilerinin “…. Linyit İşletmesi, Bas Mühendisliği Lojmanları yanı orman sahası Keles /…” olarak gösterildiği,
Cumhuriyet savcısı, kolluk ve infaz koruma memurları tarafından düzenlenen 25.07.2013 tarihli arama tutanağı fotokopisinin; “25.07.2013 tarihinde saat 17.20’de Cumhuriyet Savcısı … Akman Cezaevine gelip hükümlü … Allıkaya ile görüştü. Daha sonra arama yapmak için Cumhuriyet Savcısı … Akman başkanlığında saat 18.00’de görevli memur ve … İlçe Jandarma Komutanlığından yeterli miktarda rütbeli ve erle birlikte 3 nolu koğuşa girildi.
Önce hükümlü ve tutuklular tek tek aranarak kendi koğuşlarına ait havalandırma bahçesine alındılar. Koğuş içinde yapılan aramada mutfak kapısının alt bölümünde …seri nolu dokunmatik cep telefonu ve recyeliy nummer: 1-800-822-8837 li on batarya bulundu.
Daha sonra havalandırma bahçesine alınan hükümlü ve tutuklular tek tek aranarak koğuşlarına alındılar. Arama yapan jandarma nizamiyede bekletilerek hükümlü ve tutuklulara kayıp eşyalarının olup olmadığı soruldu. Arama yapılan koğuşlardan kayıp eşyalarının olmadığı beyanları alındıktan sonra aramaya saat 19.10’da son verildi.” şeklinde olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … Savcılıkta 13.07.2013 tarihinde; Keles İlçe Jandarma Komutanlığında jandarma er olarak görev yaptığını, sabah ve akşam, 3’er saat olmak üzere günde toplam 6 saat Keles K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda nöbet tuttuğunu, 03.07.2013 veya 04.07.2013 tarihlerinde yine sabah saatlerinde cezaevinde nöbet tuttuğu sırada tuvalet ihtiyacını gidermek için cezaevi lavabosuna girdiğini, lavabodan çıktığı sırada idari bina içinde gezmekte olan sanık …’ın kolundan tutup “Sana bir şey söyleyeceğim, yapacaksın, bir araba sana bir paket içerisinde telefon, SIM kart, şarj makinesi, çay ve içki getirecek, onları da bana vereceksin.” dediğini, kabul etmeyerek nöbet yerine geri döndüğünü, daha sonra sanığın 0 542 *** 06 15 numaralı hattan tehdit içerikli mesajlar atmaya başladığını, bu mesajların telefonunda mevcut olduğunu, sanığın tehdit içerikli konuşmasından ve mesajlarından korktuğunu, durumu ne savcılığa ne de komutanına söyleyebildiğini, 11.07.2013 veya 12.07.2013 tarihinde 0 542 *** 02 15 numaralı hattan arayan sanık …’ın herhangi bir isim vermeden “Sana …’dan bir paket gelecek, ben sana söyleyeceğim, sen de gidip o adamdan paketi alacaksın. O adam siyah jiple senin yanına gelecek, senin yerini söyledim, o paketi alıp bana getireceksin. Sen neredesin, adam paketi sana nerede versin.” dediğini, sanığa komutanlık binasının arka tarafına gelmesini söylediğini, siyah jipin 11.07.2013 veya 12.07.2013 tarihinde komutanlık binasının arka tarafına geldiğini, … plakalı bir araç olduğunu, 35-40 yaşlarında kır saçlı ismini bilmediği kişiden siyah bir poşet aldığını, bu kişinin “Al bu poşet sana geldi, …’a verirsin.” dediğini poşeti alıp kendi çantasına koymak üzere oradan çıkarken uzman … olan tanık….’nün kendisini gördüğünü, “İçinde ne var.” dediğini, poşetin içinde telefon, SIM kart, şarj cihazı, iki paket kaçak çay ile bir adet küçük boy içki bulunduğunu, tanık ,,,,ü’nün “Oğlum gençliğine yazık, bunlar ne böyle, daha yaşın kaç, yapma.” demesi üzerine tanık . “Komutanım size söz veriyorum, ağzıma sürmeyeceğim, namus sözü.” dediğini, daha sonra tanık …’nün içkiyi döküp çayı da karakolun kazanına atarak yaktığını, cep telefonunu ise alıp uzman … olan tanık Alican Ulaş’a verdiğini, bir süre sonra nöbetçi komutanı olan tanık Alican Ulaş’ın giderek nişanlısı ile konuşmak amacıyla telefonu almak istediğini, tanık Alican Ulaş’ın “Bölüğün içinde kullanma yasak.” demesi üzerine “Tamam” diyerek telefonu alıp odadan çıktığını, ardından da telefonu kırdığını, telefonla birlikte SIM kart ve şarj cihazını lavaboya atıp sifonu çektiğini, sanık …’ın tehditlerinden korktuğu için bu şekilde hareket ettiğini, pişman olduğunu, 14.07.2013 tarihinde; önceki ifadesinde söz konusu cep telefonunu kırıp SIM kart ve bataryası ile birlikte tuvalete atıp sifonu çektiğini söylemiş ise de bu söylediklerinden pişman olduğunu, bahse konu telefonu inceleme dışı sanık …’ya verdiğini, “Al telefonu artık benden çıksın.” dediğini, üzerine atılı suçlamayı kabul ettiğini,
15.07.2013 tarihinde Kollukta; …İlçe Jandarma Komutanlığında er olarak askerlik yaptığını,… K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun dış güvenliğini sağlamak amacıyla günlük 3 veya 6 saat nöbet tuttuğunu, cezaevinin dışında tuvalet olmadığından cezaevinin idari binası içinde bulunan tuvaleti kullandıklarını, yaklaşık 1 hafta veya 10 gün önce yine tuvalet ihtiyacını gidermek amacıyla idari binaya girip orada bulunan infaz koruma memuruna tuvalete gideceğini söyleyerek tuvaletin bulunduğu koridora girdiğini, tuvaletten çıktıktan sonra çay ocağının girişinde bulunan ve meydancı olarak görev yapan sanık …’ın kolundan tutarak kendisini çay ocağının içine çektiğini, “Sana bir paket gelecek, içinde cep telefona SIM kart, şarj aleti, küçük bir içki şisesi ve çay gelecek, sen de bunları getireceksin.” demesi üzerine “Abi beni bu işlere koyma.” dediğini, sanık …’ın ise kendisine “Bir şey olmaz, getirmezsen seni sivilde bulurum ve terhis çıkışı seni aldırtırım, sonra da benlik … kalmaz, ne yaparlarsa bilemem.” dediğini, daha sonra oradan ayrıldığını,bu olay sırasında çay ocağında başka kimsenin bulunmadığını, korktuğu için komutanları da dahil kimseye bir şey söyleyemediğini, 10 veya 11.07.2013 tarihinde saat 12.30 sıralarında kullanmış olduğu 0 537 *** 14 62 numaralı telefonu 0 542 *** 06 15 numaralı telefondan arayan ve sesinden erkek olduğunu anladığı bir şahsın “…’dan …’ya birisi geldi, şu anda …’dan çıktı, Keles’e geliyor, Keles’e geldiğinde seni yine arayacağım, o adamla buluşacaksın, sana küçük bir poşet verecek, onu da cezaevinde Mithat’a vereceksin, Mithat da bana verir.” dediğini, yaklaşık bir saat sonra aynı numaradan tekrar arandığını, aynı şahsın “O adam şu an Keles’te, sen nerdesin?” dediğini, karakolda olduğunu ve dışarı çıkamayacağını söylediğinde “O zaman bana tam yerini söyle, o adam gelsin.” demesi üzerine karakolun arka kapısına gelmesini söyleyip telefonu kapattığını, daha sonra 34 plakalı siyah bir jip ile ikisi kadın biri erkek üç kişinin geldiğini, ön yolcu koltuğunda oturan 25 yaşlarındaki kadının araçtan inerek kendisine siyah bir poşet verdiğini, aracı süren erkek şahsın 35-40 yaşlarında, kır saçlı olduğunu, aracı kullanan şahsa “Abi sen kimsin.” demesi üzerine bu şahsın “Beni boşver, sen al bu poşeti sahibine, Mithat’a ver.” dediğini, daha sonra yanından ayrıldıklarını, aldığı poşeti valizliğine koymak için hızlı bir şekilde hareket ederken uzman … olan tanık …’nün kendisini görerek “Elindeki poşet ne, neden hızlı gidiyorsun, çabuk buraya gel.” dediğini, ancak tanık …’nün yanına gitmeyerek valizliğe gittiğini, bu sırada tanık …’nün yanına gelerek elinde bulunan poşeti açtırdığını, içinden küçük bir şişede içki, çay, cep telefonu, SIM kart ve şarj aleti çıktığını, tanık …’nün “Oğlum gençliğine yazık, bu içki ne böyle, daha yaşın kaç, yapma.” dediğini, bunun üzerine söz konusu eşyaların kendisine ait olduğunu söyleyip özür dilediğini, ardından tanık …’nün cep telefonu, SIM kart ve şarj aletini aldığını, çayı o esnada yanmakta olan kalorifer kazanına attığını, içki şişesinin kapağını açtırıp döktürdüğünü, şişesini de çöp kovasına attığını, söz konusu malzemeleri sanık …’a teslim etmeyince sanığın kendisini inceleme dışı sanık …’ya sorduğunu, bu kişinin de yanına gelip “Seni Mithat soruyor, ne oldu?” dediğini, ona bir şey olmadığını söylediğini, daha sonra cezaevinde karşılaştığı sanığın poşete ne olduğunu sorduğunu, ona “Abi komutan gördü, çayı yaktı, içkiyi döktü, telefon da komutanda” demesi üzerine sanığın “Bak bana yalan söyleme senin karşında çocuk yok, hangi komutan?” dediğini, komutanın ismini söyleyemeyeceğini belirtince sanığın “Tamam çık git.” dediğini, daha sonra 0 537 *** 14 62 numaralı telefonuna 0 542 *** 06 15 numaralı cep telefonundan tehdit mesajları gelmeye başladığını, bu kişinin kim olduğunu bilmediğini, kendisini tehdit ederek suç işlemeye zorlayan sanık …’dan ayrıca kendisini arayan şahıstan şikâyetçi olduğunu, uzlaşmayı kesinlikle kabul etmediğini,
İstinabe olunan Mahkemede; olay tarihinde Keles K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda er olarak askerlik görevini yaptığını, cezaevinde hükümlü olan sanık …’ın kendisine telefon gönderileceğini, bu telefonu teslim alıp kendisine vermesini istediğini, kabul etmediğini, bunun üzerine kendisini tehdit ettiğini, cep telefonu gelince de aldığını ancak pişman olduğunu, daha sonra birlikte askerlik görevini yaptığı arkadaşı inceleme dışı sanık …’ya verdiğini, onun da götürüp sanık …’a verdiğini, üzerine atılı suçlamayı kabul ettiğini, kendisini tehdit eden sanık …’dan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
İnceleme dışı sanık … Savcılıkta 14.07.2013 tarihinde; Keles İlçe Jandarma Komutanlığında jandarma er olarak görev yaptığını, tam olarak hatırlamadığı bir tarihte sanık …’ı …’ya hastaneye götürdüklerini, bu vesile ile sanık …’ı tanıdığını, sevk sırasında kendilerini yemek ısmarladığını, sanığı sıcak kanlı gördüğünü ve onun iyi bir insan olduğuna inandığını, hafta içindeki nöbeti esnasında cezaevi lavabosuna girdiğini, sanık …’ın cezaevinde meydancı olduğunu, cezaevinde hükümlülerin boncuk işlerini yaptığını bildiğini, sanık …’a “Sevgilime şal yaptıracağım kaça yaptırırım.” demesi üzerine sanık …’ın “50 TL’ye yaptırırız.” dediğini, şal yapıldıktan sonra yaklaşık 5 gün önce teslim aldığını ancak parasını veremediğini, sanık …’ın cezaevinde asker olan Mahmut Kılıç isimli şahsa “Aykut parayı hazırlasın.” dediğini öğrenmesi üzerine jandarma er olan inceleme dışı sanık …’a parayı verip gönderdiğini, sanık …’ın geçen hafta içinde kendisine “…’dan bana telefon, uyuşturucu gelecek, onları içeri alır mısın, o 50 TL sana kurban olsun, daha üstüne para veririm.” demesi üzerine “Öyle bir şey olmaz duymamış olayım.” diyerek cezaevinden çıkıp nöbet yerine gittiğini, daha sonra sanık …’ın katılan …’yı sıkıştırdığını öğrendiğini, geçen hafta içinde hatırladığı kadarıyla Perşembe günü, 11.07.2013 tarihinde sanık …’ın İlçe Jandarma Komutanlığını aradığını, Komutanlığın telefonunda cep telefonu numarası görünmediğini, büyük bir ihtimal ile cezaevinin ankesörlü telefonundan aradığını, kendisine “Aykut ben …’e bir şeyler getirttim. Aykut onları yakalatmış, trafikten bir komutana yakalatmış, o komutanın bana adını soyadını ver, o komutanı birileri ile görüştüreceğim, bu olay … için iyi olmadı, ben …’i oradan aldıracağım, araştır bakayım yakalatmış mı?” dediğini, bunun üzerine katılan …’yı çağırıp “Beni Mithat aradı, olayı anlat.” demesi üzerine önce bir şey söylemeyen katılan …’nın her şeyi anlattığını, paketten çıkan çayı tanık …’nün kazana attığını, telefonu da tanık Alican Ulaş’a verdiğini, içkiyi de döktüğünü söylediğini, ayrıca sanık …’dan çok korktuğunu söyleyip kendisinden yardım istediğini, katılan …’ya “Hiçbir şey olmaz korkma, telefon nerede?” dediğini, ardından tanık …a gidip telefonu sorduğunu, bunu yapmasının sebebinin katılan …’nın olayı saklamaya mı çalıştığını yoksa gerçekten telefonu yakalattığını mı öğrenmek olduğunu, daha sonra katılan …’nın telefonu kırıp tuvalete attığını öğrendiğini, sabah olunca da nöbet tutmaya cezaevine gittiğini, 12.07.2013 tarihinde cezaevinde sanık …’ı gördüğünü, ona “…’e baskı yapma, psikolojisi bozuldu.” dediğini, sanığın ise “Ben bu işi araştırıp ortaya çıkarırım.” dediğini, 14.07.2013 tarihinde; olay ile alakalı olarak verdiği ifadesinden dolayı pişman olduğunu sanık …’ın getirttiği cep telefonunu, SIM kartını ve bataryayı katılan …’dan alıp cezaevinde bulunan sanık …’a 12.07.2013 tarihinde verdiğini, yaptığından pişman olduğunu ve üzerine atılı suçlamayı kabul ettiğini,
İstinabe olunan Mahkemede; olay tarihinde Keles Karakolunda jandarma olarak görevli olduğunu, cezaevine nöbet tutmaya gittiğini, cezaevinde bulunan mahkûmların dışarıdan istedikleri eşyaları getirmesi hâlinde kendisine para vereceklerini söylediklerini, ancak kabul etmediğini, bu kişilerin aynı yerde askerlik görevini yapan katılan …’yı kandırdıklarını, katılanın bu kişilere uyuşturucu, viski ve telefon götürürken komutanlarına yakalandığını, viski ve uyuşturucunun imha edildiğini, telefonun ise iade edildiğini, daha sonra cezaevinde mahkûm olan sanık …’ın santralde bulunduğu sırada kendisini aradığını, katılan …’nın istenilen şeyleri getirmediğini, cezaevinde bulunanların kendisini aldıracaklarını söylediğini, bu durumu katılana anlattığını, katılanın olayın doğru olduğunu ancak komutanlarına yakalandığını, cep telefonu ve SIM kartının da hâlen kendisinde olduğunu söylediğini, bunun üzerine durumu gidip komutana anlatmasını istediğini, ancak katılanın korktuğu için gidemeyeceğini belirtip telefonu mahkûmlara götürmesini istediğini, kendisinin önce bunu kabul etmediğini, ancak ısrar edince de kabul etmek zorunda kaldığını, telefon ile SIM kartı cezaevinde bulunan şu an ismini hatırlamadığı bir şahsa verdiğini,
Tanık … Savcılıkta; 10.07.2013 veya 11.03.2013 tarihinde uzman … olarak görevli olduğu ilçe jandarma komutanlığındaki odasında çalıştığı sırada odasının camından katılan …’nın bölüğün arkasından tedirgin şekilde gittiğini gördüğünü, camı açıp “… buraya gel.” dediğini, “Geliyorum.” demesine karşın katılanın … dairesine gittiğini gördüğünü, bu durumdan şüphelenip … dairesine gittiğini, katılanın elinde bir poşet bulunduğunu, söz konusu poşeti açtığında içinde çay, sigara, telefon, SIM kart, şarj aleti ve küçük bir şişede içki bulunduğunu gördüğünü, “Bunlar nerden geldi?” demesi üzerine katılanın tam olarak hatırlayamamakla birlikte dayısı veya halasının gönderdiğini söylediğini, “Bunlar yasak bilmiyor musun, bölük komutanına gidip gereğini yapalım.” diyerek bu durumun yanlış olduğunu ona izah etmeye çalıştığını, daha sonra cep telefonunu alıp içkiyi döktüğünü, poşet içerisindeki çay ve sigarayı da … dairesine attırdığını, cep telefonunu ise tim komutanı olan tanık Alican Ulaş’a teslim ettiğini,
Tanık Alican Ulaş Savcılıkta; Keles İlçe Jandarma Komutanlığında uzman jandarma … olarak görev yaptığını, 10.07.2013 tarihinde tanık …’nün Samsung marka kırmızı renkli kapaklı bir cep telefonu, SIM kart ve şarj aleti ile odasına geldiğini, “Alican bu …’nın sende dursun.” dediğini, kendisinin de alıp çekmecesine koyduğunu, ertesi gün sabah saatlerinde jandarma er olan inceleme dışı sanık …’nın yanına gelip “Komutanım …’in telefonu sizdeymiş, doğru mu?” demesi üzerine “Evet” dediğini, o sırada çok yoğun olduğu için inceleme dışı sanık …’ya ne olduğunu sormadığını, daha sonra yanına katılan …’nın geldiğini, nişanlısı ile konuşmak istediğini söyleyip telefonu istediğini, telefonu verip “Bölüğün içinde konuşma, ya bu telefonu sat, ya da bölüğün dışına çıkar.” dediğini, bu telefonun cezaevindeki hükümlülere ulaştırılmak üzere komutanlığa getirildiğini bilmediğini,
Tanık Şinası Saka Savcılıkta; Keles ilçesinde, Toki Evleri ile halı sahanın bulunduğu yerde kafeterya işlettiğini, bahse konu cezaevinin … yerine yakın olduğunu, infaz koruma memurlarının bazen kendisini telefonla arayarak sigara başta olmak üzere meşrubat ve çerez istediklerini, kendisinin de cezaevinin kapısına götürdüğünü, gardiyanların parasını ödeyerek bunları teslim aldıklarını,
Tanıklar …, …, …, … ve … … Oral Savcılıkta benzer şekilde; Keles K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda, 4. koğuşta hükümlü olarak kaldıklarını, koğuşta bulundukları süre içinde cep telefonu veya SIM kart görmediklerini,
Tanıklar… Savcılıkta benzer şekilde; Keleş K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yaptıklarını, 13.07.2013 tarihinde saat 08.45 sıralarında cezaevi nöbetini devraldıklarını, 4. koğuşta hükümlü olarak bulunan sanık …’ın cezaevinde meydancı olduğunu, bu nedenle de çay ocağında çay yapıp tuvaleti temizlediğini, sanık …’ı telefonla konuşurken görmediklerini, sanığın üzerinden elde edilen hapın idari odada bulunan ecza dolabındaki ilaçlardan olmadığını, sanığın söz konusu hapı kendilerinden almadığını, hükümlülere sadece kendi haplarını verdiklerini, hükümlülerin istedikleri gibi ilaç alma imkânlarının olmadığını, vizite defterini incelediklerinde de sanık … için bahse konu hapın yazıldığına ilişkin kayda rastlamadıklarını, sanığın bu hapı ceza infaz kurumuna harici olarak sokmuş olabileceğini,
Tanık … aşamalarda benzer şekilde; yaklaşık 10 gün kadar önce cezaevine malzeme götürdüğü sırada sanık …’dan iki adet telefon siparişi aldığını, sanığın, bu telefonlardan birisini …’da ikamet eden Nurcan Kalay isimli şahsa göndermesini, diğer telefonu ise yakında cezaevinden tahliye olacak olan … Taşkan isimli şahsa tahliye olduğunda vermesini söylediğini, buna karşılık kendisine 320 TL para verdiğini, sanık …´ın adresini verdiği Nurcan Kalay adına 1 adet telefon siparişi verdiğini, 1 adet telefonu ise kendi … yerine gelmek üzere sipariş ettiğini, hatta … yerine gelecek telefonun iki gün önce kendisine ulaştığını, bu telefonu … Taşkan isimli şahıs cezaevinden tahliye olduğunda … yerinde teslim edeceğini,
Tanık … Savcılıkta; 0 538 *** 47 54 numaralı telefon hattını kullandığını, 0 542 *** 06 15 numaralı olup….isimli şahıs adına kayıtlı hattın kime ait olduğunu ve kim tarafından kullanıldığını bilmediğini, ancak yaklaşık bir ay önce cep telefonunun bozulması nedeniyle eşinin arkadaşı olan tanık …´tan geçici olarak kullanmak üzere 1 adet telefon aldıklarını, söz konusu telefonun yanında olduğunu, telefonun IMEI numarasının … olduğunu, bu telefona daha önce takılan hatları ve kullanıcılarını bilmediğini, cezaevine sokulduğu söylenen hat ve telefonlar hakkında bilgi sahibi olmadığını,
Tanık … Savcılıkta; Metin Gözüdok isimli şahsı tanıdığını, bu kişinin arkadaşı olduğunu ve …´de ikamet ettiğini, 0 542 *** 06 15 numaralı hattın bu kişi adına kayıtlı olduğunu, ancak bu hattın yaklaşık 1 yıldır kendisinde bulunduğunu, çünkü bu hattın indirimli internet paketi olduğunu, inceleme dışı sanık …’un Keles İlçe Jandarma Komutanlığında asker olarak görev yaptığını, zaman zaman bu kişinin … yerine geldiğini, yaklaşık bir ay kadar önce … yerine gelen inceleme dışı sanık …’un eşinden ayrıldığını söyleyip ailesi ile görüşmek için kendisine telefon ve hat lazım olduğunu belirtmesi üzerine geçici olarak kullanması için tanık …´e verdiği Samsung marka kapaklı telefonu ve 0 542 *** 06 15 numaralı hattı inceleme dışı sanık …´a verdiğini, inceleme dışı sanık …’un birkaç gün sonra söz konusu telefonu kendisine geri getirdiğini, ancak 0 542 *** 06 15 nolu hattı getirmediğini, kullanmadığı bir hat olduğu için de geri istemediğini, bu hattın cezaevine sokulduğunu ifadesi sırasında öğrendiğini, bildiği kadarıyla bu hattın hâlen inceleme dışı sanık …´da bulunduğunu,
İnceleme dışı sanık … Çoşkun aşamalarda benzer şekilde; 0 544 *** 75 34 numaralı hattı kullandığını, bu hattı yaklaşık 1,5 ay önce kaybettiğini, ardından bu hattı iptal ettirdiğini, 1 veya 2 hafta sonra da Keles ilçesinden tanıdığı tanık …´tan ailesi ile görüşmek amacıyla bir adet telefon ve SIM kart aldığını, telefonu bir süre sonra ekranı kapandığı için iade ettiğini, almış olduğu 0 542 *** 06 15 numaralı hattı ise 1-1,5 hafta kadar kullandığını, inceleme dışı sanık …’nın tam tarihini hatırlamamakla birlikte LG marka bir telefonu Ertuğrul Bilmezler isimli askerden 50 TL´ye satın aldığını, ardından bu hattı inceleme dışı sanık …’nın nöbete götürmek için aldığını, ancak o akşam hattı kaybettiğini söylediğini, anılan hat ile yapılan ve hükümlü yakınları olduğu söylenen şahıslarla ne şekilde görüşme yapıldığını bilmediğini, herhangi bir kimseye cezaevine sokması için telefon ya da SIM kart vermediğini, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık … aşamalarda benzer şekilde; Keles Cezaevinde meydancı olduğunu, mahkûmların kullandığı ilaçların idare kısmında bulunduğunu, buradaki ilaçlardan ağrı kesici olduğunu zannettiği bir ilacı aldığını, ilacı içmek üzere koğuşa giderken cezaevine bakan bölük komutanının üzerini araması sonucunda cebindeki ilacı bulduğunu, bir askerin kendisine telefon verdiğini söylemesi nedeniyle üzerinin arandığını öğrendiğini, kesinlikle cezaevine hap ya da telefon sokmadığını, … Taş ve Erol Kurt isimli kişilerin kaldıkları koğuşta telefon bulunduğunu, kendi koğuşunda bulunmadığını, 0 542 *** 06 15 numaralı telefon hattının takılı olduğu telefonun kendisinde olmadığını, bu nedenle bu telefondan çekilmiş mesajlar ile yapılan aramaları kabul etmediğini, ayrıca 0 542 *** 06 15 numaralı telefon hattıyla aranan ve aranılan numaraların araştırılarak bu telefonu kullanan kişinin tespit edilmesini istediğini, inceleme dışı sanık …’nın ifadesini kabul etmediğini,…Cezaevinde açık görüş sırasında jandarmada görevli 3-4 askerin cezaevindeki arkadaşını ziyarete gelen kızına telefon numaralarını verdiklerini, bunu cezaevinin başmemuru olan … Oruç’a söylediklerini, onu askerlerin komutanına söyleyip söylemediğini bilmediğini, eğer söylediyse bu nedenle kendisine iftira atılmış olabileceğini, ayrıca bu olay olduğunda açık cezaevine ayrılmasına 1 hafta kaldığını, bu durumda bir kişinin ceza alacağını bile bile bu şekilde davranması mümkün olmadığını, açık cezaevine ayrılması hâlinde zaten istediği şekilde telefonla konuşabileceğini savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için birlikte değerlendirilmelerinde fayda bulunmaktadır.
TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, “Görevi yaptırmamak için direnme suçu” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi;
“(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklindedir. Seçimlik hareketli olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden kullanılması gerekir.
Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 tarihli ve 279-406 sayılı kararında; “Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır.” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır (… Yaşar – … Tahsin Gökcan – … Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, 6. Cilt, …, 2014, …. 7956-7957.).
Seçimlik hareketli suçlardan olan görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla işlenmesi gerekmektedir. Bu anlamda yapılması belirli bir görev olmalı ve failin eylemi görevi önlemeye yönelik bulunmalıdır. Görev icra edilmekle birlikte failin maksadı göreve karşı gelmek değil de diğer bir nedenle görevliye cebir veya tehdit kullanmak ise bu suç oluşmayacaktır. Öte yandan direnme fiilinin görevin icrası anında ya da öncesinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Kamu görevlisi görevin ifa aşamasını bitirmiş, diğer bir ifade ile görevi sona ermiş ise bu aşamadan sonra yapılacak olan cebir veya tehdit eylemleri görevi yaptırmamak için direnme suçunu değil şartları varsa kasten yaralama ya da tehdit suçlarını oluşturacaktır (… Tahsin Gökcan – … Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Şerhi, … Yayınevi, 1. Baskı, …, 2021, …. 8827-8828.).
Diğer taraftan tehdit suçu ise TCK’nın 106. maddesinde;
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “Gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu; söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M. Emin Artuk – A. Gökcen – A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, …, 6. Bası, …. 100.).
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “Korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Sevinç Matbaası, … 1978, C. II, …. 127; A. Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C. II, …. 517 ve 873.).
Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar TCK’nın 106. maddesinin gerekçesinde; “Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.” şeklinde açıklanmıştır.
Diğer taraftan suç tarihi itibarıyla 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nun “Jandarmanın genel olarak görevleri” başlıklı 7. maddesi ;
“Jandarmanın sorumluluk alanlarında genel olarak görevleri şunlardır.
a)Mülki görevleri;
Emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, korumak ve kollamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak ve uygulamak, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin dış korunmalarını yapmak.
…”,
“Yönetmelik” başlıklı 24. maddesi;
“Bu Kanunun ve ilgili maddelerinin uygulanmasını sağlamak üzere İçişleri Bakanlığının sorumluluğunda ilgili bakanlıklarla müştereken hazırlanacak yönetmelikler Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde yürürlüğe sokulur. “,
Anılan Kanun’a dayanılarak hazırlanan ve suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği’nin “Mülki Görevlerin Esasları” başlıklı 45. maddesi;
“Jandarma:

h. Ceza infaz kurumlarının ve tutukevlerinin dış korumalarını sağlayıcı önlemleri alır. Tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakilleriyle muhafazalarını sağlar.”,
Aynı Yönetmelik’in “Ceza İnfaz Kurumu ve Tutukevlerinin Dış Korunması” başlıklı 65. maddesi ise;
“Ceza İnfaz Kurumu ve Tutukevlerinin dış korunması Jandarmaya aittir. Bu yerlerde görev alacak birliklerin teşkilat, konuş ve kuruluşu Ceza İnfaz Kurumu ve Tutukevlerinin özellikleri dikkate alınarak Jandarmanın kendi kuruluş ve kadrolarında gösterilir.
Ceza İnfaz Kurumu ve tutukevlerinin korunmasına memur edilen Jandarmanın görevi; dışarıdan emniyet ve koruma tedbirleri almak, tutuklu ve hükümlülerin kaçmalarına meydan vermemekten ibarettir. Jandarmaların hükümlü ve tutuklularla görüşmeleri ve ilişki kurmaları, Ceza İnfaz Kurum ve tutukevinin içindeki işlere karışmaları yasaktır. Ceza İnfaz Kurumu ve tutukevinin içinde burada görevli olanlarca bastırılamayacak genel bir hareket ve kargaşa meydana geldiğinde Ceza İnfaz Kurum ve tutukevi müdürü veya vekili veya gardiyanların başvurusu üzerine Jandarma olaya müdahale ederek sükünu sağlar.
Muhafız Jandarmalar hiçbir şekilde Ceza İnfaz Kurumu ve tutukevinin iç işlerinde ve gardiyanlık görevlerinde kullanılamazlar.
Jandarmalar Ceza İnfaz Kurumu ve tutukevlerine girmesi yasak olan silah alet ve eşyanın bu yerlere sokulmasına engel olurlar.
Ceza İnfaz Kurumu ve Tutukevlerinin yetkili amir ve memurlarınca verilmiş izin ve Jandarma muhafazasında olmadıkça bu yerlerden hiçbir tutuklu ve hükümlü dışarıya gönderilemez.”, şeklinde hüküm altına alınmış olup 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na dayanılarak hazırlanan Yönetmelik hükümlerine göre jandarmanın ceza infaz kurumu ile tutukevlerine girmesi yasak olan silah alet ve eşyanın bu yerlere sokulmasına engel olmakla görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık …’ın Keles K1 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğu sırada anılan cezaevinin dış korumasını yapan Keles İlçe Jandarma Komutanlığında er olarak görevli katılan … ile inceleme dışı sanıklar … ve …’un, sanığın istemi üzerine tam olarak tespit edilemeyen bir tarihte ceza infaz kurumuna cep telefonu ve SIM kart soktukları, yine sanık …’ın istemi üzerine cezaevine sokulmak üzere katılan … tarafından sonraki bir tarihte teslim alınan cep telefonu, SIM kart, şarj aleti, sigara, çay ve alkollü içkinin olay tarihinde bahse konu İlçe Jandarma Komutanlığında uzman … olarak görev yapan tanık … tarafından yakalanması üzerine alkollü içkinin dökülmek, poşet içerisindeki çay ve sigaranın da … dairesinde yakılmak suretiyle imha edildiği, cep telefonu, SIM kart ve şarj aletinin ise uzman … olarak görev yapan tanık Alican Ulaş’a teslim edildiği, bahse konu eşyaların kendisine teslim edilmemesi nedeniyle sanık …’ın 13.07.2013 tarihinde 0 542 *** 06 15 numaralı cep telefonundan katılan sanık …’nın kullandığı 0 537 *** 14 62 numaralı cep telefonuna “amet bizim eşyamızı bize teslim et. eşyayı dağıtma bu sana son uyarım. senin terhisinde seni alıcaklar. o zamana kadar da gününü gün et. artık seni aldıktan sonra da biz senin için bir şey yapamayız. bu sana son uyarım ve de son kıyağım. Aklın varsa beni dinlersin. son pişmanlıklar fayda etmiyor. ben seni bir abin olarak son kez ayıktırdım. artık bu … benden çıktı ve bundan sonrası da beni aşar.” şeklinde mesaj gönderdiği, bunun üzerine katılan …’nın cep telefonu ve SIM kartı nişanlısı ile görüşeceğinden bahisle tanık Alican Ulaş’tan alıp sanık …’a teslim edilmesi amacıyla inceleme dışı sanık …’ya verdiği, bu kişinin de bahse konu eşyaları sanık …’a teslim ettiği anlaşılan olayda;
Her ne kadar 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na dayanılarak hazırlanan ve suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği’nin 65. maddesinin 4. fıkrasında jandarmanın ceza infaz kurumu ile tutukevlerine girmesi yasak olan silah, alet ve eşyanın bu yerlere sokulmasına engel olmakla görevli olduğu belirtilmiş ise de sanık …’ın tehdit eylemini katılan …’nın bu görevini yapmasına engel olmak amacıyla değil aralarındaki anlaşmaya göre katılan tarafından kendisine teslim edilmesi gereken eşyaların zamanında teslim edilmemesi üzerine katılanın bu eşyaları başkalarına dağıttığı düşüncesiyle gerçekleştirdiği anlaşılmakla TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçu yasal unsurları itibarıyla oluşmasa da “…senin terhisinde seni alıcaklar…” şeklinde vücut dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle katılanı tehdit eden sanığın eyleminin aynı Kanun’un 106. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün sanığın eyleminin TCK’nın 106. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Sanığın eyleminin TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu mu yoksa aynı fıkranın ikinci cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçunu mu oluşturacağına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçunu oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Öte yandan, Yerel Mahkeme kararından sonra CMK’nın 253. maddesinde 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında bu hususun mahallinde değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 06.06.2018 tarihli ve 12001-6555 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Keles Asliye Ceza Mahkemesinin 09.06.2014 tarihli ve 53-31 sayılı hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nın 106. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 19.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede sanığın eyleminin görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından oy birliğiyle; sanığın eyleminin TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu mu yoksa aynı fıkranın ikinci cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçunu mu oluşturacağına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından ise oy çokluğuyla karar verildi.