YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/542
KARAR NO : 2022/616
KARAR TARİHİ : 06.10.2022
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanıkNejdet Darıca’nın TCK’nın 179/2, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.05.2015 tarihli ve 1557-365 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 21.02.2018 tarih ve 5589-1866 sayı ile;
“Sanığa ait adli sicil kaydının incelenmesinde, … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1065 -2013/648 karar sayılı TCK’nın 86/1. maddesi gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezasına sanığın mahkûm edildiği, hükmün 13.05.2014 tarihinde kesinleştiği ve 30.03.2016 tarihinde infaz edildiği görülmekle, sanık hakkında anılan ilam tekerrüre esas alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Anayasa Mahkemesinin TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, cezanın fazla olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında, tekerrüre esas alınan … 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/314 esas 2011/1359 karar sayılı ilamında, sanık hakkında TCK’nın 179/2 . maddesi gereğince 1800 TL adli para cezasına hükmedildiği ancak kararın 07.10.2011 tarihinde kesinleşerek 08.02.2012 tarihinde de infazının gerçekleştiği görülmekle, tekerrüre esas alınan ilamın infazından, TCK’nın 58/2-b maddesinde belirtilen 3 yıllık sürenin geçmesinden sonra sanığın atılı suçu işlediği anlaşılmakla, sanık hakkında anılan mahkeme ilamının tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hükümde, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin paragrafın hükümden çıkartılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.04.2018 tarih ve 228733 sayı ile;
“Sanığın, sabıkasına esas ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan TCK’nın 179/2, 50. maddeleri uyarınca hükmolunan 1.800 TL adli para cezasına ilişkin … 12. Sulh Ceza Mahkemesinin, 14.07.2011 gün, 2011/314-1359 sayılı ilamı tekerrüre esas alınmıştır. Ancak anılan ilama konu ceza 08.02.2012 tarihinde infaz edilmiş olup, infaz tarihinden itibaren suçun işlendiği 18.02.2015 tarihine kadan 3 yıl geçtiğinden bu ilamın TCK’nın 58/2-b maddesi uyarınca tekerrüre esas alınaması mümkün değildir. Ancak sanığın sabıkasına konu … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.05.2014 tarihinde kesinleşen ve 30.03.2016 tarihinde infaz edilen 03.07.2013 gün, 2012/1065 Esas, 2013/648 Karar sayılı ilamına konu TCK’nın 86/1 maddesi uyarınca hükmedilen 1 yıl hapis cezasına ilişkin mahkumiyet hükmü tekerrür şartlarını taşımaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 gün, 2012/13-1444 Esas, 2013/305 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi, tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında tekerrüre esas alınamayacak nitelikteki geçmiş bir hükümlülüğü esas alınmak suretiyle hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi hâlinde, aleyhe temyiz olmadığından bahisle hükümden tekerrüre ilişkin bölümün çıkartılması ile yetinilmesinin, hakkında tekerrür hükümleri uygulanması gereken sanığın bu yanılgılı uygulamadan ikinci kez yararlanması sonucunu doğuracaktır. Bu durumda, 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca mükerrir olan sanık hakkında koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınamayacak nitelikteki hatalı olarak gösterilen geçmiş hükümlülüğündeki miktar üzerinden oluşan kazanılmış hakkı gözetilmek suretiyle belirlenmeli ve 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca koşullu salıverilmeye eklenecek süre, yanılgılı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilamdaki süreden fazla olamayacağı kabul edilmelidir.
Açıklanan nedenlerle sanık hakkındaki … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.05.2014 tarihinde kesinleşen ve 30.03.2016 tarihinde infaz edilen, 03.07.2013 gün, 2012/1065 Esas, 2013/648 Karar sayılı ilamına konu TCK’nın 86/1 maddesi uyarınca hükmedilen 1 yıl hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün tekerrüre esas alınmasına, ancak sanığın kazanılmış hakkı korunarak, 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca şartla tahliye süresine eklenecek süre bakımından … 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/314-1359 sayılı ilamına konu 1.800 TL adli para cezasının esas alınmasına karar verilerek hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi yerine, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin paragrafın hükümden çıkartılması suretiyle düzeltilerek onanmasında isabet bulunmamaktadır.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 10.10.2018 tarih, 3449-9533 sayı ve oy çokluğu ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemece tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında tekerrüre esas alınmayacak nitelikteki geçmiş bir hükümlülüğün esas alınmak suretiyle cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması hâlinde, Özel Dairece kazanılmış hakkın gözetilerek en ağır cezayı içeren ilamın infazda tekerrüre esas alınması ve hatalı gösterilen ilamın çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
… 9. Asliye Ceza Mahkemesince 13.05.2015 tarih ve 155-365 sayı ile; sanığın 18.02.2015 tarihinde işlediği sabit görülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu nedeniyle TCK’nın 179/3-2, 62, 53/1-2. ve 58. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği,
Dosya içerisinde bulunan ve Yerel Mahkemece tekerrüre esas alınan … 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 14.07.2011 tarihli ve 314-1359 sayılı ilamı incelendiğinde; sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan TCK’nın 179/2. maddesi uyarınca verilen 75 gün hapis cezasının 1.800 TL adli para cezasına çevrildiği, anılan ilamın kesinleşme tarihinin 07.10.2011, infaz tarihinin ise 08.02.2012 şeklinde belirtildiği;
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminden (UYAP) alınan sanığa ait adli sicil kaydında ise, … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.07.2013 tarihli ve 1065-648 sayılı, kasten yaralama suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün, 13.05.2014 tarihinde kesinleştiği ve hükmün 30.03.2016 tarihinde infaz edilerek yerine getirildiğine ilişkin açıklamalara yer verildiği,
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 21.02.2018 tarih ve 5589-1866 sayı ile; sanığın sabıka kaydında yer alan … 3. Asliye Ceza Mahkemesince kasten yaralama suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin olarak verilen 03.07.2013 tarihli ve 1065-648 kararın sayılı ilamın tekerrüre esas alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmadığı, TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği açıklaması ve tekerrüre esas alınan ilamın suç tarihinden sonra kesinleşmesi nedeniyle hüküm fıkrasından tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tekerrüre ilişkin uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki sunuca ulaşılabilmesi için tekerrürle ilgili uygulamada karşılaşılan tüm problemlerin ve çözüm yollarının birlikte ve bir bütün hâlinde ele alınmasında yarar bulunmaktadır.
Bu bağlamda;
1-) Sanık hakkında iddianamede uygulanması talep edilmeyen TCK’nın 58. maddesinin uygulanması için ayrıca CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmesinin gerekip gerekmediği,
2-) Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için sabıka kaydında yer alan ilamların getirtilmesinin zorunlu olup olmadığı,
3-) Sanığın sabıkasında yer alan geçmiş hükümlülükler ile ilgili olarak, sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri uyarınca uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması ve yapılmamış ise mahkemesince uyarlama yapılmasının sağlanmasının gerekip gerekmediği,
4-) Sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken tekerrüre esas alınan ilamın kararda gösterilmesinin zorunlu olup olmadığı,
5-) Tekerrüre esas alınan ilamın kararda gösterilmesinin zorunlu olmadığının kabulü halinde, infaz aşamasında tekerrüre esas olabilecek ilamlardan en ağır cezayı içerenin esas alınmasının zorunlu olup olmadığı,
6-) Şartlarının bulunmasına rağmen Yerel Mahkemece TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına karar verilmeyen (iddianamede uygulanmasının talep edilmesi veya talep edilmemiş ise ek savunma hakkı verilmiş olması ya da sabıka kaydının sanığa okunmuş olması şartıyla) ve aleyhe temyiz bulunan hallerde, Özel Dairece bu konunun 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca düzelterek onama konusu yapılıp yapılamayacağı,
7-) Hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar veren Yerel Mahkemece tekerrüre esas olabilecek geçmiş hükümlülüklerden en ağırı yerine başka bir hükümlülüğün tekerrüre esas alındığının kararda belirtilmesi durumunda, Özel Dairece en ağır cezayı içeren ilamın infazda tekerrüre esas alınması gerektiği açıklaması ve hatalı olarak gösterilen ilamın çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasının mümkün olup olmadığı,
😎 TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına karar verilen hâllerde, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilip ayrıca cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmamasının 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesine konu olup olmayacağı,
Konuları ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Tekerrür, 765 sayılı TCK’nda cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 58. maddesi uyarınca önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.
TCK’nın 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir.
Tekerrür ile ilgili yapılan genel açıklamalardan sonra çözümlenmesi gerekli konular üzerinde sırasıyla durulmalıdır.
l-)Sanık hakkında iddianamede uygulanması talep edilmeyen TCK’nın 58. maddesinin uygulanması için ayrıca CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmesinin gerekip gerekmediği:
CMK’nın ek savunma hakkına yer verilen “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hâlinde, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi zorunludur.
TCK’nda güvenlik tedbirleri arasında sayılan tekerrür hükümleri sanık hakkında uygulandığında suçun hukuki niteliğinin değişmesi söz konusu olmayıp, CMK’nın 226. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Şu halde tekerrür hükümleri sanık hakkında uygulandığından, anılan maddenin ikinci fıkrası kapsamında uyuşmazlığın çözümü gerekmektedir.
Sanığın ceza muhakemesindeki en önemli haklarından birisi de; yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. 1982 Anayasasının 36. maddesi ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması mümkün değildir. Zira savunma hakkının verilmemesi veya sanığın savunma hakkının kısıtlanması hâlinde, hüküm hukuka aykırı olacaktır. Nitekim 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/8. maddesine göre de savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma nedenlerindendir.
Savunma hakkının sınırlandırılamayacağı temel ilke olmakla birlikte, kanun koyucunun, yargılamanın uzamasını önlemek, gereksiz emek ve gider kaybına neden olmamak ve usul ekonomisi açısından bazı sınırlamalara gittiği de bir gerçektir. Ancak bu sınırlamalar istisna olup, bu hâllerde dahi usul kanunumuz bazı şartların varlığını aramaktadır.
Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun 16.12.1997 tarihli ve 300-317 sayılı kararında da belirtildiği üzere, savunma hakkının sınırlandığından söz edebilmek için, savunmanın hükmü etkileyecek nitelik taşıması ve yargılaması yapılan fiile ilişkin olması gerekir.
Tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında, sanık hakkında iddianamede talep edilmeyen TCK’nın 58. maddesinin uygulanabilmesi için CMK’nın 226. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak ek savunma verilmesi zorunludur.
Ancak, adli sicil kaydının duruşmada okunması, tekerrüre esas hükümlülüğünü ve adli sicil kaydını kabul etmesi ve içeriğine yönelik olarak herhangi bir itirazda bulunmaması hâlinde sanığın, tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren sabıkalılık hâlini önceden bildiği ve bu durumun ilk defa duruşmada ortaya çıkmadığı kabul edilmelidir. Bu durumda tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren sabıkalılık hâlini önceden bildiği anlaşılan ve bu konuda kendisine yeterince savunma imkânı tanınan sanığa CMK’nın 226. maddesi uyarınca ayrıca ek savunma verilmesine gerek olmayacaktır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26.03.2013 tarihli ve 1591-103, 08.05.2012 tarihli ve 153-179 ile 364-180 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
2-)Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için sabıka kaydında yer alan ilamların getirtilmesinin zorunlu olup olmadığı:
Sabıka kayıtları, mahkemelerin kesinleşen kararlarına dayanan, devletin resmi bir kurumu tarafından tutulan ve hıfzedilen belgelerdendir, o nedenle aksi sabit olmadıkça bu kayıtlara güven esastır. Okunan sabıka kaydının incelenmesinde, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından herhangi bir tereddüt oluşmuyorsa, sabıka kaydında yer alan ilamların ayrıca tek tek getirtilmesine gerek olmayacaktır. Zira bunun yapılması gereksiz zaman ve emek kaybına neden olacağı gibi, yargılamaların gereksiz yere uzaması sonucunu da doğuracaktır.
Ancak, sanığın sabıka kaydının incelenmesinde, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında tereddüt oluşuyorsa, o takdirde ilgili ilam ya da ilamların getirtilmesi, bunların incelenerek tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi ve denetime imkân verecek şekilde dosyaya konulması zorunludur.
3-)Sanığın sabıka kaydında yer alan geçmiş hükümlülükler ile ilgili olarak, sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri uyarınca uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması ve yapılmamış ise mahkemesince uyarlama yapılmasının sağlanmasının gerekip gerekmediği:
Ceza Genel Kurulunun 15.05.2012 tarihli ve 8-193, 20.12.2011 tarihli ve 215-279, 14.06.2011 tarihli ve 100-127 ile 14.06.2011 tarihli ve 60-126 sayılı kararlarında bu konu çözüme kavuşturulmuştur:
Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarı etkileyebileceği de gözetilerek, sanığın adli sicil kaydında yer alan ve TCK’nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren mahkûmiyetlere ilişkin adli sicil kaydına konu ilamla ilgili olarak sonradan yürürlüğe giren kanun hükümleri uyarınca uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmamış ise mahkemesince uyarlama yapılmasının sağlanması ve sonucuna göre sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması şartları bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiği düşünülebilirse de; belirtilen araştırmanın hüküm kesinleştikten sonra infaz aşamasında yapılmasının da mümkün olduğu ve Cumhuriyet savcılığınca tekerrüre esas alınan ilam ile ilgili gerektiğinde uyarlama yapılmasının mahkemesinden istenebileceği kabul edilmelidir. Bu kabul, sabıka kaydında yer alan ilamların uyarlama yargılamalarının sonuçlarının beklenmesi nedeniyle yargılama sürecinin uzamasının, bunun sonucunda da zamanaşımına uğramasının ve sabıkası olan sanık ile sabıkasız sanıklar arasında yargılama sürecine ilişkin olarak oluşacak adaletsizliklerin önlenebilmesi açısından da gereklidir.
Ancak, sanığın sabıka kaydında tekerrüre esas olabilecek hükümlülüğü bulunuyor ve bu ilam veya ilamlardaki eylemin de suç olmaktan çıktığı ya da kabahate dönüştüğü dosya içeriğinden açıkça anlaşılabiliyorsa, o takdirde sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Buna karşın, Ceza Genel Kurulunun 07.06.2011 tarihli ve 132-117 sayılı kararında da açıklandığı gibi, sanığın sabıka kaydında tekerrüre esas olabilecek tek bir geçmiş hükümlülüğü bulunuyor ve bu ilamdaki eylemin de suç olmaktan çıktığı ya da kabahate dönüştüğü şüphesi oluşuyorsa, bu takdirde uyarlama yapılıp yapılmadığının araştırılması ve yapılmamış ise bunun yapılmasının sağlanması gerekir.
4-)Sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken tekerrüre esas alınan ilamın kararda gösterilmesinin zorunlu olup olmadığı:
Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 tarihli ve 1431-18 ile 12.02.2013 tarihli ve 1438-53 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere;
TCK’nın 58. maddesinde tekerrüre esas alınan ilamın açıkça kararda gösterilmesi gerektiğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Mükerrirlere özgü infaz rejimi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda düzenlenmiş olup, “Mükerrirlere Özgü. İnfaz Rejimi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri” başlıklı 108. maddesinin ikinci fıkrasında; “Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz” hükmüne yer verilmiş, birinci fıkrasının (c) bendine göre ise mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler hakkında infaz koşullan ağırlaştırılarak koşullu salıverilme süresi, süreli hapis cezasında cezanın dörtte üçü olarak belirlenmiştir.
Ayrıca, aynı maddenin 3. fıkrasında “İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez” düzenlenmesine yer verilmiştir. Sanık hakkında birinci tekerrür şartlarının oluşması nedeniyle tekerrür hükümleri uygulandıktan ve bu tekerrür uygulanan mahkûmiyet kesinleştikten sonra, yeniden tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir suçun işlenmesi hâlinde ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanacak ve hükümlü artık koşullu salıvermeden yararlanamayacaktır.
Bahsi geçen kanuni düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, hükümde tekerrüre esas alman ilamın gösterilmesine gerek olmadığı, bu durumun infaz aşamasında gözetilebileceği, sanık hakkında birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması hâlinde ise, bunlardan en ağırının infaz aşamasında tekerrüre esas alınması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
5-)İnfaz aşamasında tekerrüre esas olabilecek ilamlardan en ağır cezayı içerenin esas alınmasının zorunlu olup olmadığı:
Yukarıda 4 numaralı uyuşmazlık konusunda da ayrıntısı ile açıklandığı gibi, 5275 sayılı Kanun’un 108. maddesindeki kanuni düzenleme göz önüne alındığında, sanık hakkında birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması hâlinde bunlardan en ağırının infaz aşamasında tekerrüre esas alınması zorunludur.
6-)Şartlarının bulunmasına rağmen yerel mahkemece TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına karar verilmeyen (iddianamede uygulanmasının talep edilmesi veya talep edilmemiş ise ek savunma hakkı verilmiş olması ya da sabıka kaydının sanığa okunmuş olması şartıyla) ve aleyhe temyiz bulunan hâllerde, Özel Dairece bu konunun 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca düzelterek onama konusu yapılıp yapılamayacağı:
Temyiz makamı olan Yargıtay’ın hukuksal denetimini yaptığı davanın esasına karar vermesi ve davayı bu aşamada bitirmesi, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesinde dokuz bent halinde sayılan hâllerle sınırlı ve istisnai bir durumdur. Yargıtay’ın bu yetkisini kullanması, işi yeniden mahkemeye göndermeye gerek olmadığım gösteren iki temel şartın bulunmasına bağlıdır.
Buna göre:
a- Maddi sorunun daha fazla aydınlatılması için bir soruşturma gerekmemelidir.
b- Maddi sorun bakımından mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu olmamalıdır.
Bu düzenleme ile temyiz aşamasında belirlenen hukuka aykırılıkların doğrudan Yargıtay’ca giderilmesi, yeni bir karar verilmek üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç duyulmadığı durumlarda, yargılamanın gereksiz yere uzamasına engel olunması ve işin temyiz denetimi aşamasında bitirilmesi amaçlanmaktadır.
Bu nedenle, şartlarının bulunmasına rağmen Yerel Mahkemece TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına karar verilmeyen (iddianamede uygulanmasının talep edilmesi veya talep edilmemiş ise ek savunma hakkı verilmiş olması ya da sabıka kaydının sanığa okunmuş olması şartıyla) ve aleyhe temyiz bulunan hâllerde, Özel Dairece bu konunun 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca düzelterek onama konusu yapılması, yargılamanın gereksiz yere uzamasının önüne geçecektir. CMUK’nın 322. maddesinin amacı da dikkate alındığında, bu hukuka aykırılığın Yargıtay’ca verilecek bir kararla düzeltilmesi mümkün ve gereklidir. Zira bu hâlde hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi konusunda herhangi bir takdir hakkı bulunmadığı gibi, Yerel Mahkemece araştırılması gereken bir husus da bulunmamaktadır.
7-) Hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar veren Yerel Mahkemece tekerrüre esas olabilecek geçmiş hükümlülüklerden en ağırı yerine başka bir hükümlülüğün tekerrüre esas alındığının kararda belirtilmesi durumunda, Özel Dairece en ağır cezayı içeren ilamın infazda tekerrüre esas alınması gerektiği açıklaması ve hatalı olarak gösterilen ilamın çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasının mümkün olup olmadığı:
Yukarıda 4 numaralı uyuşmazlık konusunda da açıklandığı üzere tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterli olup, kararda ayrıca tekerrüre esas alınan ilamın gösterilmesi gerekmeyecektir. Zira bu husus infaz aşamasında dikkate alınacak ve tekerrüre esas olabilecek geçmiş hükümlülüklerin en ağırı 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesinin uygulanmasında esas alınacaktır.
Ancak, tekerrüre esas alınan geçmiş hükümlülüğün kararda gösterilmesinin gerekli olmamasına karşın, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine hükmeden Yerel Mahkemece tekerrüre esas olabilecek geçmiş hükümlülüklerden en ağırı yerine başka bir hükümlülüğün tekerrüre esas alındığının kararda belirtilmesi durumunda, Özel Dairece en ağır cezayı içeren ilamın infazda tekerrüre esas alınması gerektiği açıklaması ve hatalı olarak gösterilen ilamın çıkartılması suretiyle hükmün onanmasının mümkün olup olmadığı konusu üzerinde de durulmalıdır.
5275 sayılı Kanun’un 108. maddesinin ikinci fıkrasında; “Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz” hükmüne yer verilmiş ve birinci fıkrasının (c) bendine göre ise mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler hakkında infaz şartları ağırlaştırılarak koşullu salıverilme süresi, süreli hapis cezasında cezanın dörtte üçü olarak belirlenmiştir.
“Reformatio in pejus” olarak adlandırılan ve doktrinde “cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı” gibi kavramlarla ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Bu kural, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326. maddesinin son fıkrasında; “Hüküm, yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde ifade edilmiştir.
Şu hâlde, “tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmediği” durumda, “aleyhe değiştirememe ilkesi”nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması hâlinde 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliğinden bozulması mümkün değildir. Bu husus Ceza Genel Kurulunun 17.04.2007 tarihli ve 71-98 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da kabul edilmiştir.
Buna karşın; tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında tekerrüre esas alınamayacak nitelikteki geçmiş bir hükümlülüğü esas alınmak ya da tekerrüre esas geçmiş hükümlülüklerden en ağırının esas alınmamak suretiyle hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi halinde, aleyhe temyiz olmadığından bahisle hükümden tekerrüre ilişkin bölümün çıkartılması ile yetinilmesinin, hakkında tekerrür hükümleri uygulanması gereken sanığın bu yanılgılı uygulamadan ikinci kez yararlanması sonucunu doğuracaktır.
Bu durumda, 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, 5275 sayılı Kanunun 108/2. maddesi uyarınca mükerrir olan sanık hakkında koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınamayacak nitelikteki veya en ağırı yerine hatalı olarak gösterilen geçmiş hükümlülüğündeki miktar üzerinden oluşan kazanılmış hakkı gözetilmek suretiyle belirlenmesi uygun olacaktır. Diğer bir ifade ile aleyhe yönelen temyiz bulunmaması nedeniyle 5275 sayılı Kanunun 108/2. maddesi uyarınca koşullu salıverilmeye eklenecek süre, yanılgılı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilam nedeniyle koşullu salıverilmeye eklenecek süreden fazla olamayacağı kabul edilmelidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 tarihli ve 383-113, 06.03.2012 tarihli ve 384-82,28.02.2012 tarihli ve 245-61, 14.06.2011 tarihli ve 60-126 ile 07.06.2011 tarihli ve 88-116 sayılı kararlarında da aynı sonuçlara ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında;
Yerel Mahkeme hükmünde mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken, hatalı olarak tekerrüre esas olmayacak nitelikteki geçmiş bir hükümlülüğün ya da tekerrüre esas olabilecek geçmiş hükümlülüklerden en ağırı yerine başka bir hükümlülüğün tekerrüre esas alındığının belirtilmesi durumunda, Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesi sırasında;
Aleyhe temyiz bulunmamakta ise;
a-)Başka bozma nedenlerinin bulunması hâlinde bu hususun da bozma nedenlerine eklenmesi,
b-)Başka bozma nedenlerinin bulunmaması hâlinde ise, hatalı olarak gösterilen geçmiş hükümlülüğün 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca yerel mahkeme kararından çıkartılarak yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi,
Her iki hâlde de 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi gözetilerek 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca koşullu salıverilmeye eklenecek sürenin, yanılgılı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilam nedeniyle koşullu salıverilmeye eklenecek süreden fazla olamayacağının belirtilmesi,
Aleyhe temyiz bulunmakta ise;
a-)Başka bozma nedenlerinin bulunması hâlinde, tekerrüre esas alınan geçmiş hükümlülüğün kararda gösterilmesinin gerekmediği ve infaz aşamasında tekerrüre esas olabilecek geçmiş hükümlülüklerin en ağırının tekerrüre esas alınacağı belirtilerek bu hususun da bozma nedenlerine eklenmesi,
b-)Başka bozma nedenlerinin bulunmaması hâlinde ise, hatalı olarak gösterilen geçmiş hükümlülüğün 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesi uyarınca yerel mahkeme kararından çıkartılarak, tekerrüre esas alman geçmiş hükümlülüğün kararda gösterilmesinin gerekmediği ve infaz aşamasında tekerrüre esas olabilecek geçmiş hükümlülüklerin en ağırının tekerrüre esas alınacağı açıklamasıyla Yerel Mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi,
İsabetli bir uygulama olacaktır.
8-)TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına karar verilen hallerde, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilip ayrıca cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmamasının 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesine konu olup olmayacağı:
TCK’nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarında;
“Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir” hükmü bulunmaktadır.
TCK’nın 58/6. fıkrasının ikinci cümlesinin açık anlatımından, sanık hakkında hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterlidir. Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine de açıkça hükmolunmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde, bu husus 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesi kapsamında değerlendirilemeyecektir. Zira mükerrir olan sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması, hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinin zorunlu bir sonucudur.
Bu açıklamalar ışığında tekerrüre ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken, hatalı olarak tekerrüre esas olmayacak nitelikteki geçmiş bir hükümlülüğün tekerrüre esas alındığının belirtildiği, hükmün yalnızca sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; “Sanığa ait adli sicil kaydının incelenmesinde, … 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/1065 -2013/648 karar sayılı TCK’nın 86/1 maddesi gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezasına sanığın mahkûm edildiği, hükmün 13.05.2014 tarihinde kesinleştiği ve 30.03.2016 tarihinde infaz edildiği görülmekle, sanık hakkında anılan ilam tekerrüre esas alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Anayasa Mahkemesinin, TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, cezanın fazla olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında, tekerrüre esas alınan … 12. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2011/314 esas 2011/1359 karar sayılı ilamında, sanık hakkında TCK’nın 179/2 . maddesi gereğince 1800-tl adli para cezasına hükmedildiği ancak kararın 07.10.2011 tarihinde kesinleşerek 08.02.2012 tarihinde de infazının gerçekleştiği görülmekle, tekerrüre esas alınan ilamın infazından, TCK’nın 58/2-b maddesinde belirtilen 3 yıllık sürenin geçmesinden sonra sanığın atılı suçu işlediği anlaşılmakla, sanık hakkında anılan mahkeme ilamının tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması,” şeklindeki eleştiri ve açıklamasıyla hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiş ise de;
Tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında tekerrüre esas alınamayacak nitelikteki geçmiş bir hükümlülüğün esas alınmak suretiyle hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi hâlinde, aleyhe temyiz olmadığından bahisle bu hususun eleştiri sebebi yapılması ve hükümden tekerrüre ilişkin bölümün çıkartılması ile yetinilmesinin, hakkında tekerrür hükümleri uygulanması gereken sanığın bu yanılgılı uygulamadan ikinci kez yararlanmasına sebebiyet vererek hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına neden olacağından, sanık aleyhine tespit edilen bu hukuka aykırılığın, CMUK’nın 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca mükerrir olan sanık hakkında koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın, tekerrüre esas alınamayacak nitelikteki hatalı olarak gösterilen geçmiş hükümlülüğündeki miktar üzerinden oluşan kazanılmış hakkı gözetilerek belirlenmesi suretiyle giderilmesi sağlanmalıdır. Diğer bir ifade ile aleyhe yönelen temyiz bulunmaması nedeniyle 5275 sayılı Kanunun 108/2. maddesi uyarınca koşullu salıverilmeye eklenecek süre, yanılgılı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilam nedeniyle koşullu salıverilmeye eklenecek süreden fazla olamayacağı kabul edilmelidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 tarihli ve 383-113, 06.03.2012 tarihli ve 384-82,28.02.2012 tarihli ve 245-61, 14.06.2011 tarihli ve 60-126 ile 07.06.2011 tarihli ve 88-116 sayılı kararlarında da aynı sonuçlara ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 21.02.2018 tarihli ve 5589-1866 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.05.2015 tarihli ve 155-365 sayılı hükmünün;
Sanık hakkında tekerrüre esas alınan … 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 14.07.2011 tarihli ve 314-1359 sayılı ilamının infaz tarihi üzerinden 3 yıl geçmesi nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağı ancak adli sicil kaydındaki … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.07.2013 tarihli ve 1065-648 sayılı ilamının tekerrüre esas alınması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün görüldüğünden,
… 3. Asliye Ceza Mahkemesinin, 03.07.2013 tarihli ve 1065-648 sayılı ilamın tekerrüre esas alınmasına, ancak CMUK’nın 326/son maddesi gereğince sanığın kazanılmış hakkı korunarak, 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi uyarınca şartla tahliye süresine eklenecek süre bakımından hatalı olarak hükümde gösterilen … 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 17.03.2011 tarihli ve 314-1359 sayılı ilamına konu 1.800 TL adli para cezasının esas alınmasına karar verilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.10.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede oy birliğiyle karar verildi.