Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/490 E. 2020/486 K. 01.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/490
KARAR NO : 2020/486
KARAR TARİHİ : 01.12.2020

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 668-992

Sanık … hakkında hakaret suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın beraatine ilişkin Çivril (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 08.05.2013 tarih ve 3-259 sayı ile verilen hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 24.06.2015 tarih ve 6633-3397 sayı ile;
“Katılanın aşamalardaki, sanığın kendisine hakaret ettiğine dair tutarlı iddiasının, tanıklar … ve … tarafından da doğrulanması karşısında, sanığın mahkûmiyeti yerine inkâra yönelik savunmaya itibar edilerek, yerinde görülmeyen gerekçeyle beraat kararı verilmesi,” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
6545 sayılı Kanun’un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. maddenin 1. fıkrası uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle dosyanın devredildiği Çivril Asliye Ceza Mahkemesi ise 25.11.2015 tarih ve 668-992 sayı ile;
“Toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda, sanığın başından beri alınan savunmalarında ısrarlı ve tutarlı biçimde yüklenen suçlamayı kabul etmemesi ve eşine hakaret ettiğini, müştekiyi olay tarihinde görmediğini ve kendisine hitaben hakaret etmediğini savunması karşısında, savunmasının aksini ve sanığın bu eylemi gerçekleştirdiğini gösterir dosya içersinde mağdurun soyut mahiyetteki iddiasından başka sanığı cezalandırmaya yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delilin elde edilemediği, olayda görgüye dayalı bilgi sahibi ve yansız tanık anlatımının bulunmadığı, sanık ile müşteki arasında önceye dayalı husumet bulunduğu ve tanıkların müştekinin yakın akrabası olmaları sebebiyle tarafsızlıkları hususunda şüphe bulunduğu ve etki altında kalmaya müsait oldukları, olayda sanığın konuşmalarının kaydedildiği iddia olunan CD üzerinde yapılan inceleme neticesinde Jandarma Genel Komutanlığının 12.04.2013 tarihli uzmanlık raporu ile ses kayıtlarının incelemeye ve mukayeseye elverişli olmadığının tespit edildiği ve belirlenen sözlerin tam olarak içeriği ve kimin tarafından sarfedildiğini hususunda tespit yapılamadığı, bu nedenle mahkememizde mevcut kuşkunun tam olarak izale olunamadığı, açıklanan sanık savunmasının aksinin tam olarak ispatlanamadığı, böyle bir durumun da sanık lehine yorumlanmasının gerektiği,” şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.07.2018 tarihli, 73849 sayılı ve “Bozma” istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 18.10.2018 tarih ve 5136-13310 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hakaret suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
06.12.2012 tarihli cep telefonu inceleme tutanağına göre; aynı gün saat 22.00 sıralarında, Çivril Mezarlığı Girişi 506 Sokakta oturan katılan …’in, karşı komşusu olan sanık … tarafından kendisine evinin önünde hakaret edildiğini bildirmesi üzerine bahse konu adrese görevlilerce intikal edildiği, yapılan görüşmede katılan …’in, sanığın ettiği küfürlerin kızı… tarafından cep telefonuna kaydedildiğini aktarması nedeniyle polis merkezine gidildiği, burada ses kaydının CD ortamına aktarılmasına rıza gösterildiğinden Samsung S5230 marka telefonun ses kaydı menüsüne girildiği, “Ses006.amr [65K]” isimli dosyada 00.41 saniyelik ses kaydının olduğu görüldüğü, ses kaydı bilgisayar ortamına aktarılıp dinlenildiğinde; 00.03. saniyede bir erkek sesinden “Senin a… sokarsam…” ifadesinin duyulduğu, ses dosyasının içerisinde başka küfür veya hakaret olup olmadığının teknik ortamda ve bilirkişi vasıtasıyla anlaşılacağı kanaatine varılarak söz konusu kayıt CD ortamına aktarıldıktan sonra cep telefonunun sahibine iade edildiği,
Çivril Devlet Hastanesinin 06.12.2012 tarihli ve 74814 sayılı raporuna göre; vücudunda darp cebir izi bulunmayan sanık …’un ileri derecede alkollü olduğu,
Jandarma Kriminal Daire Başkanlığının 12.04.2013 tarihli ve 2013/258 sayılı uzmanlık raporuna göre; inceleme konusu olarak gönderilen ve Tablo-1’de açıklaması yapılan kayıt üzerinde gerçekleştirilen işitsel ve görsel analizler neticesinde, kaydın sinyal/gürültü oranının düşük ve kayıt süresinin kısa olması nedeniyle konuşmacıya yönelik işitsel ve görsel parametreler elde edilemediğinden söz konusu kaydın mukayeseye elverişli olmadığı kanaatine varıldığı, kayıt üzerinde özel yazılımlar uygulanarak kaydın iyileştirildiği, hassas dinleme yapılarak duyulanların metne aktarıldığı, iyileştirme sonucu elde edilen ses kaydının “.wav” formatında N217IB053D208213B2 seri numaralı CD-R’ye kaydedildiği, ses kaydına ilişkin metin içeriğinde konuşmacıların “A” ve “B” ibaresiyle, konuşmacısı ayrıştırılamayan konuşmaların ise “?” ile gösterildiği ve metin içeriğinin;
“A-Başka türlü uyanmıyo bu amına…
?- (Fısıldayarak yapılan anlaşılmayan konuşma)
B-……..
A- Amına…. su….
?- (Fısıldayarak yapılan anlaşılmayan konuşma)
A- … türlü uyanmıyo bu amına …. amına su…”
Şeklinde olduğu,
Anlaşılmıştır.
Katılan … aşamalarda; olay günü saat 22.00 sıralarında kızı… ile birlikte ikametinde bulunduğu sırada aralarında daha önceden husumet bulunan karşı komşusu sanık …’in dışardan bağırdığını duyduklarını, tanık…’nin odasının camının açık olduğunu, camdan baktığında sanığı kaldırımın üzerinde gördüğünü, camın açık olması ve ışığın yanması sebebiyle sanığın da kendisini gördüğünü ve “… senin a… korum!” dediğini, bu sözleri 5-6 kez tekrar ettiğini, o sırada sanığın eşi …’un gelerek sanığı eve doğru çekmeye başladığını, sanığın hareketlerinden alkollü olduğunu tahmin ettiğini, sanık evinin önüne geldiğinde “Bu …’in a… koyacağım!” diye bağırdığını, daha sonra sanığın eşinin sanığı eve soktuğunu, kendisinin de polislere haber verdiğini,
Tanık … aşamalarda; annesi olan katılan ile olay tarihinde aynı evde bulunduğunu, odasının penceresinin açık olduğunu, bu sebeple dışarıdan gelen sesleri duyabildiğini, sanığın, pencerenin önünde katılana hitaben bağırarak “… senin a… koyacağım!” dediğini, kendisin de bu sırada konuşmaları cep telefonu ile kayda aldığını, olay öncesinde katılanın sanığa karşı tehdit ya da hakaret içerikli bir söz söylemediğini,
Tanık … aşamalarda; olay günü ikametinde bulunduğu sırada gelen bağrışma sesleri nedeniyle dışarıya çıktığını, aynı sokakta ikamet eden sanık …’in daha önceden aralarında husumet bulunan oğlu … …’in evinin önünde bulunan kaldırımda iken sanığın eşi … tarafından kolundan tutularak evine doğru götürüldüğünü gördüğünü, sanık kendi evinin kapısının önüne geldiğinde …’ın evine dönerek “…’in a… sokmayınca olmayacak!” diye bağırdığını, bu sırada sanığın eşinin ağzını kapatmaya çalıştığını, sanığın hareketlerinden alkollü olduğunu tahmin ettiğini, daha sonra sanığın evine girdiğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık … aşamalarda; suçlamayı kabul etmediğini, o gün 70’lik diye tabir edilen bir şişe küp şarabı içtiğini, eşiyle beraber bir misafirlikten dönerken kredi kartı meselesinden tartıştıklarını, eşine küfür ettiğini ve eve girdiklerini, evde bulunduğu sırada katılanın kendisine hitaben “O… çocuğu, seni yaşatmayacağım!” dediğini, katılana karşılık vermediğini, 10-15 dakika sonra da polislerin gelip kendisini aldığını,
Savunmuştur.
Türk Ceza Kanunu’nun “Hakaret” başlıklı 125. maddesi;
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK’dan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 430).
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ile katılan taraf arasında olay öncesinde sebebi dosyaya yansımayan bir husumet bulunduğu, katılanın olay günü saat 22.00 sıralarında polise haber vererek sanığın kendisine küfür ettiğini söylemesi üzerine görevlilerin olay yerine gittikleri, burada yapılan ilk tespitte katılanın kızı olan tanık…’nin, sanığın katılana hitaben “… senin a… koyacağım.” şeklinde küfür ettiğini ve bunları cep telefonuna kaydettiğini belirttiği, soruşturma aşamasında düzenlene cep telefonu inceleme tutanağına göre söz konusu ses kaydı bilgisayar ortamına aktarılıp dinlenildiğinde kaydın 3. saniyesinde bir erkek sesinden “Senin a… sokarsam…” ifadesinin geçtiğinin tespit edildiği, kovuşturma aşamasında alınan uzmanlık raporunda; ses kaydı üzerinde gerçekleştirilen işitsel ve görsel analizler neticesinde söz konusu kaydın sinyal/gürültü oranının düşük olması ve kayıt süresinin kısa olması nedeniyle konuşmacıya yönelik işitsel ve görsel parametreler elde edilemediğinden kaydın mukayeseye elverişli olmadığı kanaatine varıldığının, özel yazılımlar uygulanarak kaydın iyileştirildiği, hassas dinleme yapılarak metin hâline dönüştürülen ifadelerde “Başka türlü uyanmıyo bu amına…” “Amına…. su….” ve “… türlü uyanmıyo bu amına …. amına su….” şeklinde sözler geçtiğinin belirlendiği,
Katılanın aşamalarda; sanığın, evlerinin önündeki kaldırımdan kendisine hitaben “… senin a… korum!” dediğini, bu sözleri 5-6 kez tekrar ettiğini, o sırada sanığın eşinin, sanığı eve doğru çekmeye başladığını, sanık kendi evinin önüne geldiğinde de “Bu …’in a… koyacağım!” diye bağırdığını, davranışlarından alkollü olduğunu tahmin ettiğini, katılanın kayınvalidesi olan tanık …’nın; bağırış sesleri üzerine evinden dışarı çıktığını sanığın eşi tarafından kolundan tutularak evine doğru götürüldüğünü gördüğünü, sanık kendi evinin kapısının önüne geldiğinde oğlu …’ın evine dönerek “…’in a… sokmayınca olmayacak!” diye bağırdığını, bu sırada sanığın eşinin ağzını kapatmaya çalıştığını, hareketlerinden alkollü olduğunu tahmin ettiğini, sanığın kızı olan tanık…’nin aşamalarda; sanığın, odasının penceresinin önünde katılana hitaben “… senin a… koyacağım!” diye bağırdığını, kendisin de bu sırada sanığın konuşmalarını cep telefonu ile kayda aldığını beyan ettikleri, sanığın ise suçlamayı kabul etmeyerek, o gün alkol aldığını, eşiyle beraber bir misafirlikten dönmekte olduklarını, kredi kartı meselesinden dolayı tartıştıkları eşine küfür ettiğini ve eve girdiklerini, evde bulunduğu sırada katılanın kendisine hitaben “O… çocuğu, seni yaşatmayacağım!” dediğini, katılana karşılık vermediğini, 10-15 dakika sonra da polislerin gelip kendisini aldığını savunduğu anlaşılan dosya kapsamında,
Bütün bu bilgi ve tespitler doğrultusunda, her ne kadar suça konu ses kaydının içeriği net bir şekilde belirlenememiş ve konuşanın kim olduğu hususunda tespit yapılamamış ise de katılan ile görgüye dayalı bilgileri bulunan tanıkların, olayın zamanı, gelişimi ve sanığın yakalanış şekli gözetildiğinde, mevcut olay örgüsü içerisinde en başından beri birbirlerini destekleyen tutarlı anlatımlarıyla alkollü vaziyetteki sanığın katılana küfür ettiğini aktarması, katılanın ihbarı üzerine olay yerine giden görevlilerce sanığın belirtildiği gibi ileri derecede alkollü vaziyette yakalanması, her ne kadar taraflar arasında başka birtakım meselelerden husumet bulunsa da sanığa asılsız olarak isnatta bulunulmuş olabileceğini gösteren bir durumun dosyaya yansımaması ve tanıklar ile katılan arasında sırf akrabalık bağı bulunmasının beyanlarına itibar edilmemeyi gerektirmemesi karşısında sanığa atılı hakaret suçunun işlendiğinin tanık beyanları ve katılan anlatımıyla sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı hakaret suçunun sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Çivril Asliye Ceza Mahkemesinin 25.11.2015 tarihli ve 668-992 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı hakaret suçunun sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.