Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/482 E. 2020/502 K. 03.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/482
KARAR NO : 2020/502
KARAR TARİHİ : 03.12.2020

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 469-473

Muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan sanık …’ın 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatine ilişkin Eskişehir (Kapatılan) 5. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 13.03.2012 tarihli ve 697-285 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 25.04.2014 tarih ve 7144-5092 sayı ile;
“Sanık savunması, 18.11.2008 ve 05.03.2009 tarihli haciz tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre muhafaza edilmek üzere kendisine teslim edilen mallar üzerinde teslim amacı dışında tasarruf ettiği anlaşılan sanığın sübuta eren ve unsurları yönünden oluşan atılı suçtan mahkûmiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi,…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
6545 sayılı Kanun’un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. maddenin birinci fıkrası uyarınca Sulh Ceza Mahkemesinin kaldırılması nedeniyle bozmadan sonra yargılama yapan Eskişehir (Kapatılan) 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 01.12.2014 tarih ve 469-473 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.07.2018 tarihli ve 88030 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 04.10.2018 tarih ve 40-40 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı muhafaza görevini kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sisteminden alınan güncel nüfus kaydında sanığın 23.03.2020 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında bu hususunun mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığı ile dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca 12.09.2011 tarihli ve 7647-3953 sayılı iddianame ile; alacaklı Ak Plastik ve Metal Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından Eskişehir 1. İcra Müdürlüğünün 2008/15883 esas sayılı dosyası ile borçlu Gölbaş Makine Sanayi ve Ticaret AŞ aleyhine icra takibi yapıldığı, 01.11.2008 tarihinde suça konu 1 adet “Haıttıan” marka “HTF 530X” model “……0169 FX/211” seri nolu 20.03.2003 üretim tarihli 2195 cm3 enjeksiyon kapasiteli plastik enjeksiyon makinesi ile yine 1 adet “Haıtıon” marka “HTF 450 X” model, “…..00167 TX/211” seri nolu, 24.03.2003 üretim tarihli, 1860 cm3 enjeksiyon kapasiteli plastik enjeksiyon makinesinin haczedilerek yediemin olarak sanık …’a teslim edildiği, katılan alacaklı vekili haczedilen malların muhafaza altına alınması isteminde bulunması üzerine 18.11.2008 tarihinde haciz işleminin yapıldığı Organize Sanayi Bölgesi, 3. Cadde, No: 9 sayılı yere gidildiği ve haczedilen makinelerin anılan yerde bulunmadığı, iş yerinin boş olduğunun tespit edildiği belirtilerek sanığın 5237 sayılı TCK’nın 289/1 ve 53. maddeleri uyarınca muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,
Yerel Mahkemece sanık …’ın sorgusunun 13.03.2012 tarihinde yapıldığı ve yargılama sonunda beraatine karar verildiği,
UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydına göre Yerel Mahkeme direnme kararından sonra sanığın 23.03.2020 tarihinde öldüğü,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı Kanun’un suç tarihi itibarıyla ve hâlen yürürlükte olan “Muhafaza görevini kötüye kullanma” başlıklı 289. maddesinin birinci fıkrası;
“Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Kişinin bu malın sahibi olması halinde, verilecek ceza yarı oranında indirilir….” hükmünü haizdir.
5237 sayılı TCK’nın “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi;
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler ise TCK’nın 67/2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hâlinde, dava zamanaşımı kesilecektir.
TCK’nın 67. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kesen bir nedenin bulunması hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, dördüncü fıkrası uyarınca da kesilme hâlinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Öte yandan; 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın 64. maddesindeki;
“(1) Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur” şeklindeki düzenleme ile sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü hâlinde ise, cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle, sanık ve hükümlünün ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı 5237 sayılı TCK’nın 289/1. maddesinde düzenlenen muhafaza görevini kötüye kullanma suçunun yaptırımı üç aydan iki yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezası olup TCK’nın 66/1-e. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, 67/4. maddesi göz önüne alındığında ise kesintili dava zamanaşımı süresi on iki yıldır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 18.11.2008 tarihinde gerçekleştirildiği iddia edilen eylemle ilgili olarak, sanık hakkında dava zamanaşımını kesen son işlem, 13.03.2012 tarihli sanığın sorgusu olup bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebep bulunmadığı gözetildiğinde, 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresi, Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 13.03.2020 tarihinde dolmuş ve bu bakımdan sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımından düşmesine karar verilmesi gerektiği ileri sürülebilecek ise de; UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydında, sanığın Yerel Mahkeme direnme kararından sonra 23.03.2020 tarihinde öldüğünün belirtilmesi anlaşılması karşısında, ölüm hâlinde, sanığın cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına, “niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler” dışında hiçbir şekilde devam olunamayacağından ve bu kapsamda zamanaşımına ilişkin değerlendirme de yapılamayacağından kamu davasının ölüm nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükmünün sanığın ölmüş olması nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK’nın 64 ile 5271 sayılı Kanun’un 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Eskişehir (Kapatılan) 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.12.2014 tarihli ve 469-473 sayılı direnme kararına konu sanık … hakkında muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan kurulan beraat hükmünün sanığın ölmüş olması nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK’nın 64 ile 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 03.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.