Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/368 E. 2022/751 K. 01.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/368
KARAR NO : 2022/751
KARAR TARİHİ : 01.12.2022

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi (CMK’nın mülga 250.maddesiyle yetkili)

Sanıklar … ve …’ın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile; sanıklar … ve …’ın aynı suçtan TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5 ve TCK’nın 62.maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile; sanıklar …, …, … (….), …, …, … ve …’ın ise silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan TCK’nın 314/3 ve 220/7 maddeleri delaletiyle 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 220/6 ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile mahkûmiyete ilişkin hükümlerin TCK’nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna, mahsuba ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Diyarbakır (Kapatılan) 4. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesiyle yetkili) verilen 25.12.2012 tarihli ve 319-752 sayılı hükme yönelik sanıklar müdafileri ve o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 01.06.2017 tarih ve 2152-4279 sayı ile; sanıklar …, …, … ve … hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına, sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve Ayşe Soyoral hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçu bakımından verilen mahkûmiyet hükümlerinin TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanmaması gerektiği belirtilerek düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 08.02.2018 tarih ve 72766 sayı ile;
“…Hükümlülerin üyesi oldukları Toplumsal Hakları ve Değerleri Koruma, Eğitim, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TOPLUM-DER) çatısı altında yasadışı Kürdistan İslami Devrim Hareketi (KİDH) terör örgütü adına faaliyet yürüttüklerine dair iddiadan başka dosyaya yansıyan herhangi bir delil bulunmadığı,
Hükümlülerin savunmalarında bütün faaliyetlerinin yasal olduğunu herhangi bir suç teşkil edecek illegal faaliyetlerinin olmadığını dosyaya konu faaliyetlerin dernek tüzükleri kapsamında yasal olarak gerçekleştirilen faaliyetler olduğunu belirttikleri ve hükümlülerin bu savunmaları aksine yasal dernek faaliyetleri dışında suç teşkil eden örgütsel faaliyetlerinin saptanamadığı,
Gerekçeli kararda müsnet suçun sübutuna esas alınan basın açıklaması yapmak ve bu basın açıklamalarına dinleyici olarak katılmak, derneğin internet sitesinde yayınlanmış olan haberler, basın açıklamaları ve belirli konularda düşünce açıklaması ve yorum tarzındaki yazılar, kermes düzenleme etkinlikleri ile hükümlüler arasında tespit edilen iletişim kayıtlarının suç teşkil eden örgütsel faaliyetler olmadıkları,
Hükümlülerin ev ve işyerleri ile Mizgin Dergisi bürosu ve TOPLUM-DER binasında yapılan aramalarında ele geçirilen materyallerin içeriğinde herhangi bir suç unsuru bulunmadığı gibi hükümlülerin bazılarında ele geçirilen, hakkında toplatma kararı bulunan kitaplar ile CD ve DVD içeriklerinin de sadece bulundurulmasının suç olmadığı gibi tek başına bunların varlığının örgüt üyeliği için yeterli delil teşkil etmediği dosya kapsamından anlaşıldığından,
Hükümlüler hakkında atılı suçtan delil yetersizliği nedeniyle beraatlerine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı olduğu şekilde mahkumiyet hükmü kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 08.05.2018 tarih ve 992-1382 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı silahlı terör örgütüne üye olma ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçlarının sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar hakkında düzenlenen 05.05.2011 tarihli ve 761-586 sayılı iddianamede; “1993 yılında … PEKTAŞ, Ömer AYBAR, Adem SAĞUN, Atilla KILIÇ isimli şahısların, çoğunlukla radikal söyleme sahip Ortadoğu kökenli yazarların fikirleri çerçevesinde Güneydoğu’da yaşanan olaylara yönelik yaptıkları tartışmalar sonucunda ortaya çıkan KİDH (Kürdistan İslami Devrim Hareketi) bu tarihten sonraki bütün değerlendirmelerinde 1993 yılını baz almış ve bu tarihi diriliş ve varoluş yılı olarak nitelemiştir.
… PEKTAŞ’ın Müslüman Kürt halkının menfaatlerini yüceltmek söylemleri ile yola çıkarak taban kazanmak amacıyla çevresinde toplanan özellikle Diyarbakır … Üniversitesinde öğrenim gören şahıslarla birlikte Kürdistan İslami Devrim Hareketi (KİDH) (Tevgera Şoreje İslamiya Kürdistan) adı altında bir hareket oluşturma fikrinden yola çıkarak örgütü kurmuştur.
Kuruluş aşaması olan 1993 yılından itibaren yoğun bir kadrolaşma çalışması içerisine giren örgüt bunun için mensuplarını bilgilendirmeye ve kitlelere ulaşabilecek konuma getirmeye çalışmıştır.
1993 yılı içerisinde … Üniversitesinde 20-25 kadar üniversite öğrencisinin PKK ve HİZBULLAH örgütlerinin sözde Kürdistan’da tahribat yaptıklarından yola çıkarak;
-Kürtlerin ve Kürdistan tarihinin önemi,
-Kürtlerin kıyam geleneği,
-Kürdistanın jeopolitik önemi,
-Kürdistanın yer altı ve yer üstü zenginlikleri konularını ele alarak Kürt insanının değişim ve dönüşümüyle biçimlendirilip, kendi öz değerlerinin farkına varmalarının sağlanması, bu yolda Kur’an ayetlerinin delil gösterilerek ve büyük din alimlerinin cihad ile ilgili fikirleri ve sözleri nakledilerek Kürdistan da emperyalizmin önünü kesecek bir hareketin başlatılması, bu hareketin amacına ulaşması için,
-Örgüte kaynak temin etmek için zengin işadamlarının kaçırılması,
-Üst düzey görevlilerin öldürülmesi,
-Turistik yerlerin sabote edilmesi, kahve, birahane, genelev gibi yerlere saldırı eylemlerinin yapılmasının planlanarak örgütün adının duyurulması,
-Ülkemizi Darul Harp ilan ederek örgüte (gelir) kaynak olacak her şeyin aktarılmasının (ganimet ve beytül mal anlayışı) mübah olduğu,
Hareketin adını duyurmak amacıyla REYA ME adlı bir dergi hazırlayarak önderlik adı altında oluşumun adının KÜRDİSTAN İSLAMİ DEVRİM HAREKETİ (KİDH) olarak ilan edildiği, örgütün sözde liderinin ise YUSUF HOCA KOD … PEKTAŞ olduğu,
2000 yılına kadar eleman kazanma ve yapılanmasını geliştirme doğrultusunda faaliyet gösteren örgüt, son dönemlerde gerçekleştirilen operasyonlarla PKK ve Hizbullah terör örgütlerinin bölgedeki etkinliklerini kaybetmeleri sonucu oluşan boşluktan istifade ederek faaliyetlerine hız kazandırmıştır.
Örgüt 2000 yılından sonra, öğrenci evleri kurmak suretiyle kültürel eğitime ağırlık vermiş, Diyarbakır merkezli Elazığ, Van, Malatya, Gaziantep ve Batman il sorumlulukları ile şurasını oluşturmuş, Diyarbakır ve Elazığ illerinde ‘Silahlı Savunma Birlikleri’ adı altında askeri kanadını kurmuştur.
Örgütün amacı, başlangıçta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz olmak üzere zaman içerisinde sınırlarını genişleterek tüm Ortadoğu bölgesini kapsayacak şekilde sözde ‘Kürdistan’ olarak belirlenen bölgede dini esaslara dayalı Kürt orijinli bir devlet kurmaktır.
Amaca ulaşmak için Tebliğ, Kadro, Kitleselleşme ve Devletleşme olarak (4) aşama benimsenmiştir.
Tebliğ; İslami geleneksel olarak yaşayan insanlara, fikirlerini benimsetmek ve kabul ettirmek amacıyla yapılan faaliyetlerdir.
Kadro; Tebliğ çalışmasıyla kazanılan şahısların 3 veya 4 kişilik gruplar halinde örgütsel faaliyetlere kazandırılmasıdır.
Kitleleşme; Aynı fikir ve düşünce etrafında toplanan şahısların belirli bir organize çerçevesinde birlikte hareket etmelerinin sağlanmasıdır.
Devletleşme; Belli bir aşamaya geldikten sonra otoriteye karşı topyekün silahlı başkaldırı aşamasıdır.
Örgüt mensuplarının örgüte taraftar kazandırmak için okul ve mahalle çevrelerinde bulunan arkadaşlarını ajite etmeye çalıştıkları,
Örgüt mensuplarının örgüte değerlendirme ve özgeçmiş raporu verdikleri,
‘Internet’, ‘Kahve’, ‘Salon’, ‘Ocak’, ‘Kafe’ ve ‘Market’ gibi şifreli kelimeler kullandıkları, örgüt evlerinde eleman kazanma çalışmaları yürüttükleri,
Örgütsel faaliyetlerinde örgüt tarafından ‘Davet Günü, Davet ve Sonrası’ başlığı altında eğitim amaçlı, ‘Örgütlenmede Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar ve Taktikler’ başlığı altında örgütsel çalışmalarla ilgili uyulması gereken kuralları içeren dokümanlar hazırladıkları, örgütün özellikle İran ve Mısırlı yazara ait dini içerikli kitapları okudukları,
Örgütsel çalışmaları değerlendirmek amacıyla, önderin başkanlığında Diyarbakır, Van, Gaziantep, Elazığ ve Malatya il sorumlularının zaman zaman toplandıkları,
Örgütsel faaliyetlerinde, tedbir açısından birimler arası haberleşmede birim isimleri ve faaliyet alanlarını belirlemek için şifre ve kod isim kullandıkları anlaşılmıştır.
Gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı savunma amaçlı olarak örgüt lideri (Yusuf Hoca Kod) … PEKTAŞ tarafından Silahlı Savunma Birlikleri (SSB) adı altında bir yapılanmanın oluşturulduğu,
Silahlı Savunma Birlikleri (SSB) içerisinde yer alan örgüt mensuplarının, Karma Şura (KAŞ) tarafından alınan kararlar doğrultusuna yapılacak olan eylemleri gerçekleştirecekleri,
Silahlı Savunma Birliği (SSB) mensuplarının, istihbarat, takip, silah bilgisi ve eğitimi, bomba yapımı, sorgulama tekniği, ilk yardım, örgütlenme, coğrafya, keşif ve kroki çizimi, soygun konularında eğitildikleri ve pratik yaparak eylemlere hazırlandıkları, Silahlı Savunma Birliklerinin tim şeklinde bir yapılanmaya gittikleri, … Nehri kenarında silahlı savunma birliklerinin önemi anlatılarak havalı tüfekle eğitim çalışmalarına başladıklarını, bu çalışmalar için ‘İnternet’ adı altında bir ev tuttukları, buralarda, ‘İlk Yardım ve Kurtarma, Keşif (Kroki, harita), Takip, İstihbarat, Görsel (Video, Cd, Filmler v.s.), sorgulama teknikleri, atış eğitimi çalışmaları’ yaptıkları anlaşılmıştır.
Örgütün Özel Sohbetler, Genel Sohbetler ve Ders sohbetleri adı altında birimler kurarak siyasi alanda çalışmalar yaptığı tespit edilmiştir.
Örgüt içerisinde yer alan şahıslarca, amaca ulaşmak için her yol ve aracın (hırsızlık, soygun, silahlı eylem v.b.) mubah olduğu, özellikle bölge insanı üzerinde psikolojik baskı oluşturmak amacıyla silahlanmanın ve silahlı eylem gerçekleştirmenin şart olduğu ve yapılacak ilk eylemin ses getirecek nitelikte sansasyonel bir eylem olması gerektiği, Türkiye’nin Dar-ül Harp (Küfür Devleti) olduğu, bu nedenle oy kullanılamayacağı ve resmi görevlilere tabii olunamayacağı görüşleri benimsenmektedir.
Örgütün aydınlatılan eylemleri arasında;
11.08.2000 günü, Diyarbakır Ferit Köşk mahallesi Çift Kastal 15. Sokak No:22 sayılı yerde Hayri KONUKSEVER isimli şahsın ikametinden (1) adet tabanca, bu tabancaya ait (1) adet şarjör ve (15) adet mermi, (1) adet cep telefonu, (1) adet bayan altın seti, (2) metre altın zincir, (3) adet bilezik, (1) adet zincir kolye, (7) adet altın küpe, (1) adet kısa kordon altın zincir, on milyon Türk lirasının çalınması,
2-12.10.2001 günü, Diyarbakır ili Şehitlik mahallesi … caddesi üzerinde bulunan Diyarbakır Üniversitesi Eğitim Fakültesi B Blok arka bahçe kısmına ‘Duyarlı Üniversite Gençliği’ başlıklı ‘Kürdistan İslam Gençliği’ ibareli (75) adet bildiri dağıtılması,
3-Gaziantep il merkezinde bulunan Temizyürek isimli camiden halı çalınması,
4-Gaziantep il merkezinde faaliyet gösteren Nil isimli Kırtasiyeden kitap çalınması,
5-Gaziantep il merkezinde bulunan Kelepir isimli Kırtasiyeden kitap çalınması,
6-Van’da bir kırtasiyeden (135) ad. dini/siyasi içerikli kitap çalınması aydınlatılmış,
Ayrıca, başta İl Valiliği ve üst düzey yöneticiler, polis karakolları ve kamu kuruluşlarını hedef alan eylem krokileri ve istihbarat raporları ele geçirilerek muhtemel eylemleri gerçekleştirilmeden deşifre edilmiştir.
Kürdistan İslami Devrim Hareketi örgütüne, yönelik olarak günümüze kadar gerçekleştirilen operasyonlarda, Diyarbakır ilinde aralarında örgüt lideri ile Diyarbakır, Elazığ, Van, Malatya, Gaziantep ve Batman il sorumluları ile üst Şura içerisinde yer alan örgüt mensuplarının toplam (55) örgüt mensubu yakalanarak gözaltına alınmış, adli makamlara sevk edilen şahıslardan (23)’ü tutuklanmış, (32)’si serbest bırakılmıştır.
Şahısların ikametlerinde ve gösterdikleri yerlerde yapılan aramalarda; (2) adet Kaleşnikof marka otomatik tüfek, (5) adet değişik çap ve marka tabanca, bu silahlara ait (11) adet şarjör ve (149) adet fişek, yaklaşık (3.850) sayfa el yazması ve bilgisayar çıktısı örgütsel dokümanlar, (1) adet sözde Kürdistan sınırını gösteren harita, (3) adet bilgisayar ile çok sayıda bilgisayar disketi ve CD’si, örgüte ait aidat ve kod isim listesi REYA ME isimli yayın organı ve çok sayıda çalıntı kitap ele geçirilmiştir.
13.10.2009 günü Diyarbakır İli Hatboyu Caddesi üzerinde faaliyet gösteren Ziraat Bankasına gelen yüzleri siyah kar maskeli, elleri siyah eldivenli, silahlı şahısların banka çalışanlarını etkisiz hale getirdikten sonra bankadan bir miktar parayı silah tehdidi ile alarak olay yerinden kaçmaları, yapılan operasyonel çalışmalar neticesi şüphelilerin yakalanması sonrası yakalanan şüphelilerin ikametlerinde; silah ve mühimmat, çok sayıda doküman, CD/DVD, Mizgin dergisi ele geçirilmiştir.
17.10.2009 günü Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne davet edilen ve MİZGİN isimli derginin basımını yapan Furkan Matbaacılık isimli işyerinin sahibi olan Kazım YAZİBİLMEZ isimli şahsa, alınan beyanında isimleri geçen ve Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce gözaltına alınan şüphelilerin fotoğrafları gösterildiğinde; MİZGİN DERGİSİNİN BASIMI, NAKLİYESİ, ÖDEMESİ İLE YAZI İŞLERİYLE UĞRAŞAN ŞAHISLAR OLDUĞUNU beyan etmiştir.
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünce;
-Gözaltına alınan şahısların yasadışı KİDH (Kürdistan İslami Devrim Hareketi) örgüt üyesi oldukları, bu örgüt adına faaliyet gösterdikleri, tüm şahısların birbirleriyle örgütsel ilişki ve irtibat içerisinde bulundukları, şahısların birçoğunun geçmiş tarihlerde adı geçen örgüte yönelik yapılan operasyonlar neticesi yakalanarak haklarında işlem yapıldığı,
– Örgütün fikir ve görüşleri doğrultusunda kurdukları MİZGİN isimli dergi ile TOPLUM-DER isimli dernek etrafında toparlandıkları, bu dergi ve dernek aracılığıyla vatandaşların dini duygularını istismar ederek örgüte eleman temini ve taban kazandırma faaliyetlerinde bulundukları,
– KİDH (Kürdistan İslami Devrim Hareketi) örgütünün stratejisi ve eylemleri içerisinde yer alan soygun, hırsızlık ve benzeri eylemleri mübah (caiz) görerek ganimet ve beytülmal anlayışı ile hareket ederek kendi borçları (ganimet) ve örgüte ait kurumların borç ve gelirlerine destek olmak anlayışı ile hareket ettikleri,
-13.10.2009 günü Ziraat bankasına yönelik yapılan silahlı soygun eylemini de örgütün fikir ve görüşleri doğrultusunda hareket eden MIZGIN isimli dergi ile TOPLUM-DER isimli derneğin içerisinde bulundukları zor durumdan kurtulmak için yapıldığı,
-Soygun neticesi gasp edilen paraların ele geçirilememesi ve şüphelilerin yakalanamaması durumunda paraların KİDH (Kürdistan İslami Devrim Hareketi) örgütüne aktarımının yapılacağı, örgütün içerisinde bulunduğu maddi sıkıntıların bu şekilde giderileceği, şahısların yakalanmamaları halinde aynı eylem ve faaliyetlerini devam ettirme çabası içerisinde bulunabilecekleri değerlendirilmiştir.
Kürdistan İslami Devrim Hareketi örgütünün amacı; kuzeyde Ordu ili, güneyde de İçel illerini kapsayacak şekilde, ülkemizin Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Suriye, Irak, İran, Ermenistan ve Gürcistan topraklarının bir kısmının yer aldığı coğrafya üzerinde ‘Kürdistan’ adıyla İslami esaslara dayalı bağımsız bir ‘Kürt Devleti’ kurmayı amaçladığı, bu amacını yayın organlarında sık sık harita şeklinde yayınlayarak gündeme getirdiği görülmektedir.
Mizgin dergisi (Mart 2009 tarih ve 55 sayılı yayını hakkında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.03.2009 tarih ve 2009/182 Müt. Sayılı kararı gereği; EL KONULMASINA, SATIŞ VE DAĞITIMININ YASAKLANMASINA VE TOPLATILMASINA karar verildiği,
Mizgin dergisi (Nisan 2009 tarih ve 56 sayılı yayını hakkında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.04.2009 tarih ve 2009/489 D.İş. Sayılı kararı gereği; YASAKLANMASINA VE TOPLATILMASINA karar verildiği…” şeklinde Kürdistan İslami Devrim Hareketinin (KİDH) kuruluşu, yapısı ve faaliyetleri anlatılmış, Toplumsal Hakları ve Değerleri Koruma, Eğitim, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TOPLUM-DER) ve Mizgin Dergisi ile ilgili bir kısım bilgilere yer verilmiştir.
Bu çerçevede Kürdistan İslami Devrim Hareketi’nin (KİDH) ve bu örgüte bağlı olarak Batman ilinde faaliyetlerde bulunan şahısların deşifre edilebilmesi amacıyla başlatılan soruşturmada, ilki 19.02.2010, sonuncusu 07.05.2010 tarihinde teknik izleme ve ilki 17.02.2010, sonuncusu 28.04.2010 tarihinde olmak üzere iletişimin tespiti kararları alınmış, devam eden soruşturma neticesinde 10.05.2010 tarihininde sanıklar ev ve iş yerlerinde yapılan aramalar sonucu aynı gün gözaltına alınmışlardır. Aynı tarihte ayrıca TOPLUM-DER Batman Şubesi ile Mizgin Dergisi İl Bürosunda da arama ve el koyma işlemleri gerçekleştirilmiştir.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili) bir kısmına yukarıda yer verilen 05.05.2011 tarihli ve 761-586 sayılı iddianame ile tüm sanıklar hakkında Kürdistan İslami Devrim Hareketi silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediklerinden bahisle TCK’nın 314/3, 220/2 yollamasıyla 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 53, 58/9, 63 maddeleri ile sanık … hakkında ayrıca 6136 sayılı Kanun’un 13/1, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 53, 54, 58/9, 63 maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talep edilmiştir.
Yapılan yargılama neticesinde Diyarbakır (Kapatılan) 4. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın mülga 250. maddesi ile yetkili) 25.12.2012 tarih ve 319-752 sayı ile; “…İletişim tespit tutanakları, fiziki takip tutanakları, yakalama tutanaklarının mahiyeti, ele geçen eşyaların niteliği ve sayısı, sanığın görüşme yaptığı kişilerin ve diğer sanıkların birlikte hareket ettiğine ilişkin tespit tutanakları, sanıkların görüşme kayıtlarının ve aşamalarda alınan beyanlarının mahkemece yapılan karşılıklı analizi, emanet makbuzları ve tekmil dosya kapsamı birlikte” değerlendirilmesi neticesinde sanıklar …, …, … ve …’ın “terör örgütüne maddi kaynak sağlama amaçlı kermes faaliyetlerinin tertibi ve yönlendirmesi, örgütün benimsediği düşünce şeklinin çevreye duyurulup benimsetilmesi ve sonrasında örgüte sadık elaman temin edilmesi, bu gençlerin belirlenen evlere yerleştirilmesi, aileleri ile irtibatının kesilmesi amaçlı eleman kazanma, örgüt faaliyetlerinin düzenlenmesi ve diğer örgüt üyelerinin bu amaçlı kullanılması, örgütün fikirlerini yaymada kullanılan dergi ve kitapların dağıtımı ve satımı eylemlerinin sürekliliği, yoğunluğu ve çeşitliliği dikkate alındığında tüm fiillerinin kül halinde Yasadışı Kürdıstan İslamı Devrım Hareketı (KİDH) Terör Örgütünün Üyesi Olmak suçunu” işledikleri gerekçesiyle TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 62, 53, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca; sanıklar …, …, …(Soyoral), …, …, …, … ve …’ın ise genel olarak “terör örgütüne maddi kaynak sağlama amaçlı kermes faaliyetlerinin tertibi ve yönlendirmesi, örgütün benimsediği düşünce şeklinin çevreye duyurulup benimsetilmesi ve sonrasında örgüte sadık elaman temin edilmesi, örgüt faaliyetlerinin düzenlenmesi ve diğer örgüt üyelerinin bu amaçlı kullanılması, örgütün fikirlerini yaymada kullanılan dergi ve kitapların dağıtımı ve satımı eylemlerinin gerçekleştirilmesine yardım ederek örgüt üyesi olmamakla birlikte Yasadışı Kürdıstan İslamı Devrım Hareketi (KİDH) Terör Örgütüne yardım etmek suçunu” işledikleri gerekçesiyle TCK’nın 314/3, 220/7 yollamasıyla 314/2, 3713 sayılı Kanun’un 5, TCK’nın 220/6, 62, 53, 58/9 ve 63 maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Mahkeme kabulünde; her sanıkla ilgili olarak ayrı ayrı iletişimin dinlenmesi, tespiti ve kayda alınması kararlarına istinaden yapılan tespitleri, teknik araçlarla izleme kararlarına dayanılarak elde edilen kayıtları, cep telefonunun rehberinde diğer sanıkların kayıtlı olması, katıldıkları kermes, basın açıklaması ve dergi standı kurma ve düzenleme dahil etkinlikleri, ev ve iş yeri aramalarında çıkan bir kısmı hakkında toplatma kararı bulunan kitap ve dergiler ile CD ve yazılı dokümanları, çeşitli internet sitelerinde yayınlanmış olan yazı ve konuşmalarını mahkumiyetine dayanak olarak göstermiştir. Sanıkların TOPLUM-DER isimli derneğin başkanı veya üyesi olması, Dernekte toplantılar, anma programı, konferans ve seminer gibi başka bazı etkinlikler düzenlemesi, bunlara ve yine Dernek tarafından düzenlenen kermes, ağaç dikme etkinliği, şube açılışı ve dergi standı kurma gibi etkinliklerine katılmaları, buralarda yaptıkları konuşmalar, Mizgin Dergisine yazdıkları yazılar, derginin ve başka bazı kitapların yazımı, basımı ve dağıtılmasında görev almaları sanıkların mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmıştır.
Sanıklardan … ve … evli olup … ifadelerinde daha önce TOPLUM-DER Van Şubesi Başkanı olduğunu ve zaman zaman Mizgin Dergisine yazılar yazdığını, aynı zamanda Mizgin Dergisinde yazar olan sanık …’ın ise bir dönem TOPLUM-DER Van Şubesinde başkan yardımcısı olduğunu beyan etmişlerdir. Yine alınan ifadelerinde sanık … TOPLUM-DER Batman Şube Başkanı, sanık … Mizgin Dergisi Batman temsilcisi, sanık … bir dönem TOPLUM-DER Batman Şube Sekreteri, sanık … Mizgin Dergisinin dağıtıcısı ve adı geçen Derneğin şube sekreteri, sanık … ise TOPLUM-DER isimli derneğe üye olarak faaliyette bulunmakta olduklarını beyan etmişlerdir. Ayrıca sanıklar … ve …, KİDH terör örgütüne yönelik olarak 2002 yılında yapılan operasyonlar sonrası gerçekleştirilen yargılamada Diyarbakır (Kapatılan) 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/321 Esas sayılı dosyasında yargılanmış olup bu yargılama neticesinde sanık …’ın KİDH örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 220/2. maddesi uyarınca mahkumiyetine ilişkin hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Mahkemenin bahse konu kararının diğer sanıklarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 19.10.2009 tarih ve 1061-10408 sayılı kararı ile; “Sanıklardan … Pektaş’ın kurucusu ve yöneticisi, diğer sanıkların da mensubu olduğu iddia ve kabul olunan, örgütün amacı, stratejisi, yapılanması ve faaliyetleri itibarıyla 3713 sayılı Kanunun 4928 sayılı Kanun ile değişik 1. maddesinde belirtilen ve devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulmuş terör örgütü niteliğinde bulunduğu ve ele geçen silahların nitelik ve niceliğine göre silahlı olduğu, amaç suça yönelik silahlı eylemlere girişilmemiş olmasının örgütün bu niteliğini değiştirmeyeceği de nazara alındığında sanıklardan … Pektaş’ın eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan, 765 sayılı TCK’nın 168/1 ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 314/1, diğer sanıkların eylemlerinin ise suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 168/2 ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 314/2. maddelerinde tanımlanan suçları oluşturacağı, hukuki durumlarının ve lehe yasa değerlendirmesinin buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden örgütün niteliğinde ve suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyarak yargılama yapan Diyarbakır (Kapatılan) 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/666 Esas sayılı dosyasında sanık …’ın KİDH silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ve bu karar da itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
İtiraza konu dosyada mahkeme kabulünde KİDH terör örgütünün kuruluşu, yapısı, işleyişi ve faaliyetlerini ayrıca açıklamamış, ancak deliller arasında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/666 Esas sayılı dosyası ile Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2008/1061 Esas ve 2009/10408 sayılı kararına değinerek Kürdistan İslami Devrim Hareketi’nin (KİDH) silahlı terör örgütü olarak kabul edildiğini belirtmekle yetinmiştir.
Aşamalardaki ifadelerinde KİDH ile herhangi bir bağlantıları olduğu iddiasını kabul etmeyen sanıklar, faaliyetlerinin yalnızca TOPLUM-DER ve Mizgin Dergisi ile bağlantılı olduğuna ilişkin beyanlarda bulunup suçlamalara konu kermes, basın açıklaması, seminer ve konferans gibi etkinliklerin de bu kapsamda yapılan etkinlikler olduğunu, iletişimin tespiti neticesinde elde edilen tape kayıtlarındaki görüşmelerde herhangi bir suç unsuru bulunmadığını ve atılı suçlamaları kabul etmediklerini beyan etmişlerdir. Bunun yanında açık internet kaynaklarında TOPLUM-DER’in 01.01.2011’de kendini feshettiğine ve Mizgin Dergisinin yayının durdurulduğuna ilişkin haberler bulunduğu tespit edilmiştir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmesi için öncelikle silahlı terör örgütüne üye olma ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçlarına değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, “Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi…” şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye’nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu’nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK’nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur…” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması, bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için en az üç kişinin suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK’nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt, niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil, ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun’un “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan “Silahlı örgüt” suçu ise;
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen TCK’nın “Silahlı Örgüt” başlıklı 314. maddesinde, TCK’nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir..
Bu açıklamalar yanında silahlı terör örgütüne yardım etme suçuyla ilgili olarak;
Örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek aşağıda sayılan hâller dışında barındırma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt mensuplarının araştırılmasını ve yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama gibi örgütün faaliyetlerini kolaylaştırıcı ancak suç teşkil etmeyen her türlü faaliyet TCK’nın 314/3 ve 220/7. maddeleri yollamasıyla 314/2. maddesi;
Silahlı terör örgütü üyesi olmayıp örgütün faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silâh temin eden, nakleden veya depolayanların TCK’nın 315. maddesi;
Terör örgütlerine veya mensuplarına para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi sağlayan veya toplayan kişilerin 6415 sayılı Kanun’un 4. maddesi;
Kapsamında kalacaktır.
Kişi, örgütün işlediği somut fiili bilmese de terör örgütü olduğunu, sağladığı yardımın örgütün yararına kullanılacağını bilmeli ve bu irade ile hareket etmelidir. İnsani mülahazalarla yapılan yardımlar örgüte yardım suçunu oluşturmaz.
Örgüte yardım suçunda manevi unsurun oluşması için genel kastın yanında özel saik de gereklidir. Fail örgütün amacını gerçekleştirmesine katkı sağlamak kastı ile hareket etmelidir.
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen “bilerek” ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir (Prof. Dr. İzzet ÖZGENÇ, Suç Örgütleri, 7. Baskı, s. 38-39).
Silahlı terör örgütlerine yardım suçunda yardım fiili, örgütün bizzat kendisi veya mensupları lehine gerçekleştirilebilir. Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 2012/1234 Esas 2012/1825 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi yardımın mutlaka örgüte ulaşması, sonuç vermesi gerekmez ve her bir fail, örgütçe verilen veya kendiliğinden üstlenilen görev kapsamında kendi fiilinin gerçekleştirilmesinden sorumlu olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İlk derece mahkemesi sanıklar hakkında yapılan yargılama neticesinde Kürdistan İslami Devrim Hareketi silahlı terör örgütüne üye olma ve aynı örgüte yardım etme suçlarını işlediklerinden bahisle mahkûmiyetlerine karar vermiş ise de mahkemenin kabulünde KİDH terör örgütüne ilişkin olarak yeterli bir bilgi vermediği görülmektedir. Her ne kadar geçmişte KİDH isimli bir yapılanmanın bulunduğu anlaşılmakta ise de KİDH’nin bir terör örgütü olarak kabul edilmesinin tüm dayanakları denetime elverişli olacak şekilde gösterilmemiş, buna ilişkin herhangi bir delil ortaya konulmadığı gibi KİDH’nin neden bir terör örgütü olarak nitelendirilmesi gerektiği de açıklanmamıştır.
Yapılan UYAP sorgulamasından iddianamede KİDH adına işlendiği iddia edilen Diyarbakır’da 13.10.2009 tarihinde Ziraat Bankası şubesinde gerçekleştirilen yağma suçunun sanıkları hakkında açılan davada verilen mahkûmiyet kararlarının Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 05.10.2012 tarihli ve 1751-10497 sayılı kararı ile KİDH’nin 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde belirtilen ve Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla kurulmuş bir terör örgütü niteliğinde bulunduğu kabul edilmekle birlikte sanıkların atılı yağma ve yağmaya yardım suçlarını örgüt adına gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri hususlarına ilişkin deliller yeterince tartışılıp değerlendirilmeden, soyut bir şekilde yağma suçunun örgüt adına yapıldığı ve atılı suçların gerçekleştiği kabul edilerek gerekçeden yoksun şekilde hüküm tesis edilmesi gerekçesiyle bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda Anayasayı ihlal, silahlı terör örgütüne üye olma, örgüte yardım etme ve yağma suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin ise Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.07.2014 tarih ve 4617-8261 sayılı kararı ile bu kez Mizgin Dergisinin ve TOPLUM-DER adlı derneğin silahlı terör örgütü ile irtibatı ve örgütsel niteliği yeterince ortaya konulamadığı gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmıştır. Bahsi geçen dava Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde hâlen derdest durumdadır. Ayrıca Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesince 26.04.2016 tarih ve 7382-2544 sayı ile Diyarbakır (Kapatılan) 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/666 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde hakkındaki KİDH yöneticisi olma suçundan kurulan mahkumiyet hükmü onanan … Pektaş ile bir kısım başka sanıklar hakkında itiraza konu dosyayla aynı dönemde ve benzer iddialarla yargılandıkları davada Diyarbakır (Kapatılan) 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.02.2011 tarih ve 621-67 sayı ile beraat kararı verildiği ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği tespit edilmiştir. Diyarbakır (Kapatılan) 4. Ağır Ceza Mahkemesi bahse konu bu kararında sanıkların cezalandırılması için sunulan telefon görüşmeleri, yazışmalar ve konuşma tutanaklarının mahkûmiyet için yeterli olmadığını, sanıklar ve örgüt hakkında beyanlarda bulunan tanığın beyanlarının somut ve açık olmayıp TOPLUM-DER’in de suç tarihi itibarıyla yasal bir dernek olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü belirtmiştir. Buna göre, itiraza konu dosyada sanıklar hakkında mahkûmiyet gerekçesi olarak dayanılan ve terör örgütünün başka bir şehirdeki yapılanmasına mensup olarak kabul edilen kişilerden olan örgüt yöneticisi benzer iddialarla yargılandığı dosyada beraat etmiştir.
Yukarıda anlatılanlar ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, itiraza konu dosyada sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin, kurucusu ve yöneticisi beraat etmiş ve üyeleri hakkında verilen mahkûmiyet kararları bozulmuş bir terör örgütü ile ilişkili olduğu iddia edilen bir derneğin ve bu derneğin çıkarttığı bir derginin faaliyetlerine katılmalarına dayandığı anlaşılmaktadır. Daha önce KİDH Türk hukukunda bir terör örgütü olarak kabul edilmiş ise de TOPLUM-DER ve bu kapsamda Mizgin Dergisi ile KİDH arasında ne tür bir bağlantı olduğu mahkeme tarafından delillendirilip değerlendirilmemiş, UYAP kayıtlarında tespit edilen ve yukarıda değinilen kararlardan da anlaşılacağı üzere bu husus daha önce herhangi bir mahkeme kararıyla da tespit edilmemiştir. Derneğin doğrudan KİDH terör örgütünün talimatı ile kurulduğu, sanıkların adı geçen terör örgütünden aldığı talimatlar doğrultusunda terör örgütünün hareketlerini kolaylaştırdığı, etkinliğini artırdığı, etki alanını genişlettiği veya varlığını devam ettirmesini sağladığı, Dernek çatısı altında cezalandırmaya dayanak yapılan faaliyetlerin icra edildiği sırada tehlikeliliği devam eden bir terör örgütünün bulunduğu, geçmişte mevcut olduğu kabul edilen KİDH terör örgütünün Dernek çatısı altında terör eylemlerine devam ettiği, Derneğin kendisinden ayrı bir varlığı bulunan terör örgütünün mevcudiyetini koruması, büyümesi, güçlenmesi, örgütsel amaçları gerçekleştirmesi için maddi ya da manevi bir katkıda bulunduğu, terör eylemlerinin işlenmesine neden olduğu yahut kolaylaştırdığı da iddia ve tespit edilmiş değildir.
Bu şekilde sanıkların üzerlerine atılı suçların sübutuna esas alınan Dergide ve Derneğin internet sitesinde yayımlanan haberler, basın açıklamaları, belirli konularda düşünce açıklaması ve yorum tarzındaki yazıları, konferans, seminer, kermes ya da anma programı gibi etkinlikleri, çoğu aynı derneğe mensup kişiler arasında tespit edilen iletişim kayıtları, evlerinde, iş yerlerinde, dernek ve dergi binasında yapılan aramalarda ele geçirilen materyaller, mahkemenin içeriğinde suç unsuru olduğuna ilişkin bir değerlendirme yapmadığı haklarında toplatma kararı bulunan ve sadece bulundurulmasının suç oluşturduğuna ilişkin bir belirleme mevcut olmayan kitap ve dergiler örgütsel faaliyetler olarak kabul edilmiş ise de bahse konu eylemlerin hiçbirinin suç teşkil eden örgütsel faaliyet olmadığı ve sanıkların atılı suçtan cezalandırılmaları için yeterli delil bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama ve düzeltilerek onama kararlarının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün sanıkların atılı suçlardan beraatleri yerine mahkumiyetlerine hükmedilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 01.06.2017 tarihli ve 2152-4279 sayılı onama ve düzeltilerek onama kararlarının KALDIRILMASINA,
3- Diyarbakır (Kapatılan) 4. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK’nın mülga 250. maddesiyle yetkili) 25.12.2012 tarihli ve 319-752 sayılı mahkumiyet hükümlerinin, sanıkların atılı silahlı terör örgütüne üye olma ve silahlı örgütüne yardım etme suçlarından cezalandırılmalarını gerektirir yeterli delil bulunmadığından beraatleri yerine mahkumiyetlerine hükmedilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.