YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/344
KARAR NO : 2022/841
KARAR TARİHİ : 27.12.2022
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 253-316
Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve 6136 sayılı Kanun’un 13/4. maddesine muhalefet etme suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine, 6136 sayılı Kanun’un 13/4. maddesine muhalefet etme suçundan 6136 sayılı Kanun’un 13/4, TCK’nın 62, 50, 52/2 ve 63. maddesi uyarınca 320 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK’nın 250. maddesiyle görevli) verilen 23.12.2010 tarihli ve 113-302 sayılı hükmün silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin beraat kararının Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 17.03.2014 tarih ve 8581-3211 sayı ile;
“Sanığın eşi … … (…)’ın beyanları, 05.03.2008 tarihli arama sırasında ele geçirilen örgüt yayınları, örgütsel propaganda içeren rozetler, stikırlar ve örgütsel dökümanlar, 09.05.2008 tarihli ekspertiz raporu, kısmi ikrar içerir sanık savunması, sanığın örgütsel geçmişi ile tüm dosya kapsamından, sanığın örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer alıp eylem ve faaliyetleri itibariyle silahlı terör örgütünün üyesi olup TCK’nın 314/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından bahisle beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
CMK’nın 250. maddesiyle görevli mahkemelerin kapatılması üzerine dosyanın devredildiği Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi ise 14.10.2014 tarih ve 253-316 sayı ile;
“Hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden kamu davası açılan … … …’in sanığın eşi ile birlikte kaldığı eve geldiği sabittir, eşi şahsın bir gece kaldığını belirtmekteyse de sanık misafir olarak geldiğini yemek yedikten sonra ayrıldığını belirtmektedir, atılı suç isnadı dikkate alındığında her iki beyandaki kısmi farklılık hayatın olağan akışına aykırı sayılamaz. Sanığın evinde bulunan stickerler ve yayınlar örgüt ideolojisine yakın olduğu belirtilen HÖC isimli yapılanma ile bağlantılı olup bu veriler ancak ideolojik yakınlık ve sempati düzeyini gösterebilir. Sanığın misafir ettiği … … … isimli şahsın silahlı terör örgütü üyesi konumunda olduğunu bildiğine dair herhangi bir somut veri yoktur, … … … isimli şahıs ve arkadaşlarında yakalanan silah ve diğer dokümanlarla da sanık arasında herhangi bir bağ kurulamamıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; yukarıda unsurları belirtilen silahlı terör örgütü üyeliği suçunun sanık bakımından sabit olmadığı sonucuna varmak gerekir. Aksinin kabulü halinde propaganda faaliyetleri ve ideolojik yakınlık nedeniyle dış dünyaya yansıyan ve bağımsız olarak ayrı suç teşkil etmeyen eylemler örgüt üyeliği olarak değerlendirilebilecektir. Sanığın örgüt üyeliği sabit olmamakla birlikte silahlı terör örgütü üyesi olan şahsı bu konumunu bilerek saklayıp barındırdığı sabit olduğu takdirde terör örgütüne yardım suçu tartışılabilir, ki daha önceki kararda da sanığın bilerek ve isteyerek ve konumunu bilerek şahsı evinde barındırdığının da sabit olmadığı” gerekçesiyle bozmaya direnerek ilk hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.01.2018 tarihli ve 10874 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 19.06.2018 tarih ve 31-31 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
6136 sayılı Kanun’un 13/4. maddesine muhalefet etme suçuna ilişkin mahkumiyet kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme silahlı terör örgütüne üye olma suçundan verilen beraat kararıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK’nın 250. maddesiyle yetkili) 2006/1451 ve 2008/501 sayılı soruşturma dosyaları kapsamında aranmakta olan …, …, … Mahallesi nüfusuna kayıtlı, … ve … oğlu, 1974, … doğumlu … … … isimli şahsın zaman zaman kaldığı tespit edilen … Mahallesi … Sokak … Sitesi B Blok Daire:15 …/Büyükçekmece/İstanbul adresinde olup sanık …’ın ikamet ettiği evde 05.03.2008 tarihli arama ve el koyma kararına istinaden yapılan arama neticesinde;
-Hakkında toplatma kararı bulunan 156 adet Haklar ve Özgürlükler Cephesi Halk Anayasası Taslağı isimli kitapçık,
-Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm İçin Yürüyüş isimli derginin 122, 126, 128, 129, 130, 135, 136, 137, 138, 139 ve 140. sayıları,
-Emperyalizme Ve Oligarşiye Karşı Yürüyüş isimli derginin 2, 4 ve 5. sayıları,
-Bağımsızlık, Demokrasi ve Sosyalizm Mücadelesinde Gençlik isimli yayının 1 ve 2. ciltleri,
-Efsunlardan Destanlara, Feda Destanı, Canım Feda, Hapishanelerde Katliam, Halk Sınıfı I ve Halk Sınıfı II isimli kitaplar,
-“Ortak Düşman Amerika’dır” ibareli Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC) organizesinde süregelen kampanyadaki sloganın yazılı olduğu 9 adet rozet,
-“Ortak Düşman Amerika’dır. Birleşelim!” ibareli Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC) imzalı sticker,
-2 adet 9 mm. çaplı MKE yapımı dolu fişek,
-1 çift siyah renkli çorap, 1 adet yastık kılıfı ve bazı kıyafetlerin bulunduğu,
İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının 09.05.2008 tarihli ekspertiz raporuna göre bir adet çorap ile yastık kılıfı üzerinde belirlenen genotip özelliklerinin … … … isimli şahsın genotip özellikleriyle uyumlu olduğu,
Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Dairesi Başkanlığının 07.03.2008 tarihli ekspertiz raporuna göre iki adet fişeğin 9 mm. çaplı Parabellum tipi olduğu, çap ve tiplerine uygun ateşli silahlarda kullanılmak üzere imal edildiği, bu fişeklerden 1 adedinin ateşli silah ile deneme atışına tabi tutulduğunda fişeğin patladığının görüldüğü, bu itibarla söz konusu fişeklerin 6136 sayılı Kanun’a göre yasak niteliği haiz olduğu,
Sanığın arşiv kayıtlarının tetkikine ilişkin İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün 12.04.2010 tarihli yazısında;
-31.07.2002 günü ölüm orucu sonucu ölen ve DHKP/C örgüt üyesi olduğu belirtilen Semra Başyiğit’in mezarı başında 21 kişilik grupla beraber marş söyleyip slogan atarken yakalandığı,
-29.12.2004 tarihinde Esenyurt’ta asılan HÖC imzalı pankartta parmak izinin tespit edildiği, (bu olaya ilişkin olarak yapılan araştırmada herhangi bir belgeye rastlanmadığının el yazısıyla yazıldığı)
-07.12.2006 tarihinde Şişli’de faaliyet gösteren Okmeydanı Temel Hak ve Özgürlükler Derneğinin aranması sonrasında polise direnen ve taşlı molotof kokteylli saldırıda bulunan grubun arasında olduğu,
Hususlarının belirtildiği,
Yerel mahkemece dosyaya getirtilen İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 16.07.2002 tarihli ve 2002/170 Esas 2002/186 Karar sayılı kararında sanığın DHKP/C silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan beraatine karar verildiği ve bu kararın 24.07.2002 tarihinde kesinleştiği,
Yapılan UYAP sorgulamasında;
-İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.01.2022 tarihli ve 2014/152 Esas 2022/13 Karar sayılı kararında sanığın DHKP/C silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verildiği ve bu kararın 05.07.2022 tarihinde kesinleştiği,
-Bursa (Kapatılan) 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.03.2011 tarihli ve 2007/896 Esas 2011/434 Karar sayılı kararında sanığın Bursa’da Temel Haklar ve Özgürlükler Derneğinde ücretsiz ders verilmesi nedeniyle TCK’nın 263. maddesi uyarınca cezalandırılması amacıyla açılan davada zaman aşımı nedeniyle düşme kararı verildiği ancak kesinleştirme işlemlerinin yapılmadığı,
Hususlarının tespit edildiği,
… … … isimli şahsın soruşturma aşamasında savcılıkta, sorguda ve kendisi hakkındaki İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/300 Esas sayılı dosyasının 02.09.2008 tarihindeki duruşmasında alınan savunmalarında üzerine atılı suçlamalara yönelik savunma yaparak örgütle bir ilgisinin bulunmadığını belirttiği ve sanık … hakkında herhangi bir anlatımda bulunmadığı,
03.04.2010 günü saat 11.55 sıralarında … Caddesi üzerinde devriye görevini yürüten kolluk güçlerince durumundan şüphelenilerek yapılan kimlik kontrolü neticesinde hakkında yakalama kararı olduğunun tespit edilmesi üzerine yakalandığı,
Anlaşılmıştır.
Tanık … … kollukta; “Ben 2005 yılı Nisan ayında şimdiki eşim olan … ile evlendim ve 2007 yılı Temmuz ayından bu yana yukarıda yazılı olan adreste eşimle birlikte ikamet etmekteyim. Yaklaşık 10-15 gün önce eşim ve oğlum ile birlikte evimizdeyken akşam saatlerinde kapı çaldı, kapıyı açmak için kalkıp kapı deliğinden baktığımda tanımadığım bir erkek şalısın kapıda olduğunu gördüm. Kapıyı açmadan ‘Kim o?’ şeklinde seslendim. Kapıda bulunan kişi anlayamadığım bir şeyler söyledi ve daha sonra kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda eşim … da yanıma geldi. Eşim gelen erkek şahsa hoş geldin dedi ve içeriye davet etti. Hep beraber salona geçtik, eşim bu kişiyi bana eski bir arkadaşı olarak tanıttı fakat ismini söyleyip söylemediğini hatırlamıyorum. Daha sonra oğlumu yatırmak üzere yanlarından ayrıldım. O gece bu kişi evimizdi kaldı ve sabah ben kalktığımda evden ayrılmıştı. O tarihten sonra bu kişiyi bir daha da görmedim, eşimle aramızın iyi olmadığı bir dönemden geçtiğimizden bu kişiyle ilgili detaylı bir bilgi edinecek diyaloğumuz olmadı. Ben bu şahsın fotoğrafını ya da kendisini görsem tanıyabilirim demesi üzerine Müdürlüğümüzde bulunan fotoğraf albümleri şahsa gösterildiğinde aslen … ili … ilçesi … mahallesi nüfusuna kayıtlı, …-… oğlu, 1974 … doğumlu … … … isimli kişinin fotoğrafını göstererek yaklaşık 10-15 gün önce evine gelen, daha önceden tanımadığı ve eşinin kendisine eski bir arkadaşı olarak tanıttığı, o tarihten sonra da bir daha görmediği şahıs olduğunu beyan ederek teşhiste bulunmuş ve teşhisinde yanılmadığını beyan etmiştir.
Evimde ele geçen Halk Anayasası Taslağı isimli yayınlar bana ait değildir, emin değilim ama eşim getirmiş olabilir. Ele geçen flash bellek ile ilgili olarak ise içerisinde eşimin eski işyeri ile ilgili bilgilerin bulunduğunu biliyorum ve eşime aittir. Yine evimde bulunan ve sormuş olduğunuz sweat shirt ve eşofman altı da eşime aittir.”,
Mahkemede; “Arama sırasında ben evdeydim, evde bir tane mermi bulunduğunu söylediler, bu makrumeye sarılı idi, kolyelik halindeydi, dolu mu boş mu olduğu gözükmüyordu, onun haricinde bir mermi bulunma olayı olmadı, evden çarşaf, çorap aldılar mı bilmiyorum, çünkü 4 oda aynı anda aranıyordu takip edemedim, ben … … … isimli şahsı tanımam, polisler bana bunu sorduğunda tanımadığımı söyledim, zaman zaman eşimin arkadaşları gelir ve otururlar, bu şekilde gelen şahsın o şahıs olacağını söyledim, bu şahıs geldikten sonra ben çocuğumu alıp yattım, sabah kalktığında sadece eşim vardı.
Tanığa emniyette alınan Dizi 1-2’de bulunan ifadesi okundu soruldu: doğrudur bana aittir.”
Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanık savcılıkta; “Ben halen Çanakkale’de annem ile birlikte ikamet edip çiftçilik yapmaktayım. Eski eşim … … ile 1,5 yıl önce boşandım. Bu evlilikten bir erkek çocuğum vardır. Suçlamaları kabul etmiyorum. DHKP/C örgütü ile herhangi bir ilgim ve irtibatım yoktur. 2001 senesi içerisinde …. okuduğum sırada F tipi cezaevlerinin kapatılması amacı ile Adalet Bakanlığına hitaben yazılmış bir dilekçeyi diğer öğrenciler ile birlikte imza attım. Bu yüzden örgüt faaliyetinde bulunmaktan dolayı hakkımda soruşturma açıldı. Diğerlerine soruşturma açılıp açılmadığını bilmiyorum. 1 Nolu DGM’ de hakkımda dava açıldı, yargılanmam sonucu beraat ettim. Bursa’da oturduğum dönemde de yine polisler evime gelip bazı sorular soruyordu. Yine Bursa’ da ikamet ettiğim dönemde DHKP/C terör örgütüne yardım yataklık ettiğimden dolayı hakkımda soruşturma açıldı. Bu soruşturmalar neticesi de hakkımda dava açıldı ve sonucunda yine beraat ettim. hatta bu durumu Bursa Emniyet Müdürlüğüne telefon ile sordum. Bana kendilerini huylandırdığımı söylediler. Şimdi yine hakkımda soruşturma açılmış olup, dosyanın içeriğinin ne olduğunu bile bilmiyorum dedi.
Soruldu-1; 2006 -2008 yılları arası Tuzcukent Sitesi B Blok K:4 D:11 numaralı adreste eşim … … (…) ile birlikte oturduk. O yıllar İstanbul’da grafiker olarak çalışıyordum.
Soruldu-2; Soy ismini bilmediğim … isimli bir arkadaşım vardı. Daha sonra basında haberleri çıktığında arkadaşımın isminin … … olduğunu öğrendim. … ve … isimli şahısları tanımam, bilmiyorum. Tam olarak hatırlamamakla birlikte basından … … ile ilgili suikast haberlerini okudum.
Soruldu-3; Ben … … …’i evlenmeden önce İstanbul’a gider gelirken derneklerde normal birisi olarak tanırdım. Uzun bir süre görüşmedim. Evimde gelip kalmazdı. Bir sefer 2008 yılı içerisinde yanlış hatırlamıyorsam eşim de olduğu bir zamanda evimize misafir olarak gelmişti. Ama kalmadı. Geldiğinde Almanya’dan bahsetti. Çalışmanın zor olduğundan bahsetti. Kendisi Almanya’ya gitmiş olduğunu söyledi. Burada barınamadığını söyledi. Almanya’nın pahalı olduğunu söyledi. Evimde ne kadar kaldığını hatırlamıyorum ama bir yemek yedik ve sonra da gitti. Takma bir isim kullanıp kullanmadığını bilmiyorum.
Soruldu-4; şüpheliye boşanmış olduğu eşi … …’ın ifadesi okundu, soruldu; eşimin beyanında belirtmiş olduğu adres benim yukarıda belirtmiş olduğum adrestir. Eşimin ifadesi kısmen doğrudur. Fakat … … o dönemde bizim evimizde kalmadı. Eşim bize yemek ve masa hazırladı. Ondan sonra yatmaya gitti. Bana misafirimizin kalıp kalmayacağını sordu. Ben eşime … …’in gideceği yerin uzak olduğunu, alkol aldığımızı, belki kalabileceğini söyledim ama kalmadı. Eşim bu nedenle … …’in evimizde kaldığını beyan etmiş olabilir.
Soruldu-5; şüpheliye eski eşinin fotoğraftan teşhis ettiği … … …’i fotoğraftan teşhisine ilişkin tutanak okundu, soruldu; bana göstermiş olduğunuz fotoğraf … … …’e aittir. Eşimin beyanı doğrudur.
Soruldu-6; şüpheliye eski eşi ile birlikte ikamet etmiş olduğu adresten elde edilen bir çift siyah çorap ve yastık kılıfı üzerinde yapılan genotip özelliklerin incelenmesi neticesi … … …’in genotip özellikleri ile uyumlu olduğuna dair ekspertiz raporu okundu, soruldu; yastık kılıfında böyle bir belirtinin olmasına imkan yoktur. Çünkü evimde kalmadı. Ama inşaatta çalışan biri olarak belki çorabını çıkartmış olabilir, hatırlamıyorum. … … … bana bazen arkadaşlarında bazen de Yenibosna’daki inşaatta kaldığını söylemişti.
Soruldu-7; … … … isimli şahsın DHKP/C örgütü ile irtibatını bilmiyorum.
Soruldu-8; Evimde çıkan bir adet mermiden haberim yok. Ama muhtemelen benimdir.
Soruldu-9; Benim hakkımda çıkartılan yakalama kararından haberim yoktur. Bu dosya ile nasıl ilişkilendirildiğimi de anlamış değilim. Bundan birkaç gün önce eski eşim beni telefon ile aradı. Şubeden polislerin iş yerine geldiğini, arandığımı söyledi. İçeriği ile ilgili bir şey söylemedi. Ecabat’ta tanımadığım bir polise İstanbul’dan arandığımı söyledim. Bana İstanbul’a gitmemi tavsiye etti. Bakırköy’de meydanda gördüğüm polise kimliğimi verdim. GBT’ye bakmasını söyledim. Onlarda beni korakola götürdüler. Şüpheliye tutanaktaki farklı bilgiler hatırlatılarak yeniden soruldu; polisler bana GBT’den işlem yapabilmek için usulen bu şekilde yazmaları gerektiğini söylediler.
Benim eski eşim ile oturduğum evde arama yapıldıktan sonra polislerle telefonlada görüştüm. Benim ile ilgili bir sıkıntı olmadığını söylediler. Ben herhangi bir şekilde kaçak durumda değildim. İddiaların hiçbirisi doğru değildir.”,
Sorguda; “Ben samimi bir şekilde Cumhuriyet Savcılığında ayrıntılı ifade verdim, aynısını tekrar ediyorum, ben savcılıkta üç beş olayı o an hatrıma gelmediği için o şekilde ifadeler verdim, ben DHKP-C örgütü üyesi olmak suçlamasını kabul etmiyorum, evimde ele geçirilen mermiyi iplik ile örerek süs eşyası olarak kullanmak amacıyla bulunduruyordum, başka bir amacım yoktur, ben … … …’i demokratik kitle örgütlerinden ve birçok derneğe gelip gittiğim sırada tanıdım, … … …’in nerede kaldığını bilmiyorum, bana kendisi bazen şantiyede yatıp kalktığını, inşaatta çalıştığını söylemişti, benim hakkımda yakalama kararı çıkarıldığından haberim yoktu, o yüzden bugüne kadar ifade vermeye gelemedim, ben Bakırköy meydanında polis memurlarına kendim müracaat ederek hakkımda yakalama kararı olup olmadığını öğrenmek istemiştim, hakkımda yakalama kararı olduğunu öğrenince karakola götürdüler, ailemin geçimini ben sağlıyorum, 5 yaşında çocuğum var, toprağın ekim zamanı, bu yüzden tutuklanmam maduriyetime sebep verecektir, serbest bırakılmamı talep ediyorum”,
Mahkemede; “Öncelikle evimde ele geçen mermilerin ne sebeple evimde bulunduğunu bilmiyorum, benim hiçbir zaman silahım olmadı, ancak el sanatlarında kullanmak amacıyla askerden gelen arkadaşların tüfek mermisi getirdiği olur, bu şekilde evimde bırakılmış olabilir, evimde yapılan arama sırasında ben yoktum, bu nedenle mermilerin bana ait olduğunu kabul etmiyorum, özellikle evimde tabanca mermisi olması mümkün değildir, DHPC adlı terör ögütünün üyesi değilim, ancak demokratik eylemlere yasalara uygun şekilde katılırım, örneğin 1 Mayıs, öğrencilerin demokratik taleplerine ilişkin eylemlerine katılırım, bu nedenlerle gözaltına alınıp yargılandığı oldu, örneğin F tipi cezaevlerin protosto için Adalet Bakanlığına dilekçe gönderdim, yargılandım ve beraat ettim, Bursa’da bir derneğin terör faaliyeti içinde bulunduğu, benim de bu dernekte faaliyet içinde olduğum yönünde rapor hazırlanmış, yargılandım ve beraat ettim. … … … isimli şahsı tanırım, bir akşam yemek yemek için davet ettim ve yemekten sonra evden ayrıldı ve aramızda örgütsel bir bağlantı yoktur, evimde ele geçen Halklar ve Özgürlükler Cephesi halk anayasası taslağını dağıtmak için ben Halklar ve Özgürlükler Cephesinden aldım, son zamanlarda ülkede herkesi Anayasa değişikliği için çalışması var, bu dökümanda da Anayasa değişikliği için bir çalışma yer almakta, örgütsel bir anlam ifade etmemektedir.
Sanığa savcılık ve Hakimlik ifadeleri okundu soruldu: Doğrudur bana aittir.
Sanık müdafiinden soruldu: Müvekkilimin savunmasına katılıyoruz, evde arama yapıldığını nasıl ve kimden öğrendiğini soruyorum dedi.
Sanık cevaben; Arama sırasında eski eşimden telefonla öğrendim, ancak bu sırada bir fuarda bulunduğumdan eve gelemedim ve eşime nerede olduğumu polislere iletmesini söyledim bir gün sonra olduğum yere polisler geldiler ve bilgime başvurdular.”
Şeklinde savunmada bulunmuştur.
Uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesine geçmeden önce silahlı terör örgütüne üye olma suçuna değinilmesi gerekmektedir.
Terör konusunu özel bir kanunla düzenleme yoluna giden kanun koyucu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde terörü; “Cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”; aynı Kanun’un 2. maddesinin birinci fıkrasında terör suçlusunu, “Birinci maddede belirlenen amaçlara ulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi…” şeklinde tanımlamış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise terör örgütüne mensup olmasa da örgüt adına suç işleyenlerin de terör suçlusu sayılacağını hüküm altına almıştır.
Bu genel terör ve terör suçlusu tanımları dışında; 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde doğrudan terör suçları, 4. maddesinde de dolaylı terör suçları düzenlenmiştir.
18.07.2006 tarihli ve 26232 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17. maddesiyle, terör örgütünün tanımını yapan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun birinci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış; madde gerekçesinde, Türkiye’nin de taraf olduğu Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2. maddesinin (a) bendine uygun olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt tanımlaması yapıldığı için, Terörle Mücadele Kanunu’nda ayrıca örgüt tanımlaması yapılmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendine göre örgüt mensubu suçlu; suç işlemek için örgüt kuran, yöneten, bu örgüte katılan veya örgüt adına suç işleyen kişidir.
TCK’nın “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinde;
”(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur…” hükmüne yer verilmiştir.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar, kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, … içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir.
Bu suçun mağduru ise öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.
TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından sözedebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla, hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak, amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.
Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.
Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK’nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde fail, örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt, niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.
3713 sayılı Kanun’un “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
TCK’nın 314. maddesinde tanımlanan “Silahlı örgüt” suçu ise;
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Örgütlü suçluluğun özel bir türü olarak öngörülen, TCK’nın “Silahlı Örgüt” başlıklı 314. maddesinde; TCK’nın ikinci kitap dördüncü kısmının dördüncü bölümünde yer alan Devletin güvenliğine karşı suçlar ile beşinci bölümünde yer alan Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla silahlı örgüt kuran, yöneten ve örgüte üye olanların cezalandırılmaları öngörülmüş ve maddenin son fıkrasında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanacağı ifade edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
DHKP/C silahlı terör örgütünün silahlı propaganda birlikleri yapılanmasında yer aldıklarına dair istihbari bilgiler alınması üzerine başka dosya sanıkları … … …, … ve … hakkında başlatılan soruşturma kapsamında adı geçenlerin birçok silah ve örgütsel dokümanla yakalanıp tutuklanmaları sonrasında … … …’in irtibatlı olduğu değerlendirilen sanık …’ın ikametinde yapılan aramada hakkında toplatma kararı olan 156 adet Haklar ve Özgürlükler Cephesi Halk Anayasası Taslağı isimli kitapçık, örgütsel dergiler, iki adet mermi, Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC) ibareli sticker ve rozetler bulunduğu ve ayrıca el konulan yastık ve çoraptan alınan genotiplerin … … …’in genotipiyle uyumlu olduğunun tespit edilmesi suretiyle bu kişiyi bir gece evinde barındırdığı anlaşılan somut olayda;
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bozma kararında işaret edilen örgütsel geçmişi bağlamında İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün 12.04.2010 tarihli yazısında belirtilen üç ayrı olay, Yerel Mahkemece dosyaya getirtilen İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 16.07.2002 tarihli ve 2002/170 Esas 2002/186 Karar sayılı kararına konu edilen olay ve yapılan UYAP sorgulamasında tespit edilen İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.01.2022 tarihli ve 2014/152 Esas 2022/13 Karar sayılı kararı ile Bursa (Kapatılan) 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.03.2011 tarihli ve 2007/896 Esas 2011/434 Karar sayılı kararında yer verilen olayların bir kısmı yönünden beraat veya zaman aşımı nedeniyle düşme kararları verilip kesinleştiği, bir kısmının ise evrakının temin edilemediği nazara alınıp silahlı terör örgütüne üye olma suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulmasının ve süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren faaliyetlerde bulunulmasının gerekmekte olduğu ve örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını ve ideolojisini benimsemek veya örgütsel yayınları okumak ve bulundurmak gibi eylemlerin örgüt üyeliği için yeterli olmadığı gözetildiğinde evinde bir gece barındırdığı şahsın örgüt mensubu olduğunu bilerek ve örgütsel bir amaç taşıyarak hareket ettiği ispatlanamayan, evinde örgütsel yayınlar ve materyaller bulundurmasının sempati boyutunu aştığını göstermeye yeterli olmayan ve ayrıca suç tarihinden sonra devamlılık oluşturacak şekilde başkaca eylemlerde bulunduğu da tespit edilemeyen sanığın, aşamalardaki samimi ve istikrarlı savunmalarının aksine organik bağ kurup örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmak suretiyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemler gerçekleştirdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin usul ve kanuna uygun bulunan direnme kararına konu beraat kararının onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1) İsabetli bulunan Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.10.2014 tarihli ve 253-316 sayılı direnme kararına konu hükmünün ONANMASINA,
2) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.