Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/331 E. 2021/420 K. 23.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/331
KARAR NO : 2021/420
KARAR TARİHİ : 23.09.2021

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi : … 2. Çocuk Ceza
Sayısı : 98-509

Suça sürüklenen çocuk …’ün görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nın 265/1-3-4, 43/2, 31/3, 62/1, 50/1-a-3, 52/2-4 ve 63/1. maddeleri uyarınca 5.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve mahsuba ilişkin … 2. Çocuk Mahkemesince verilen 17.07.2013 tarihli ve 642-684 sayılı hükmün, suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 10.01.2017 tarih ve 44447-226 sayı ile;
“Hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik CMK’nın 253/1 maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi uyarınca, üst sınırı üç yılı geçmeyen atılı suçun uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında; anılan Kanun’un 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece 16.11.2017 tarih ve 98-509 sayı ile;
“Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçun hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik CMK’nın 253/1 maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi uyarınca, uzlaşma kapsamına alındığı belirtilmiş ise de, suça sürüklenen çocuğun görevi yaptırmamak için direnme suçundan cezalandırılmasıyla birlikte, üzerine atılı terör örgütünün propagandasını yapmak ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarından beraat etmediği, bu suçlar yönünden atılı suçların niteliği, yasada yer alan cezaların üst sınırı, suç tarihi dikkate alınarak, 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1/1-b maddesi gereğince ayrı ayrı kovuşturmanın ertelenmesine karar verildiği,
CMK’nın 253/3 maddesi gereğince ‘Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.’ düzenlemesinin bulunduğu, görevi yaptırmamak için direnme suçunun, terör örgütünün propagandasını yapmak ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet suçları ile birlikte işlendiği, her ne kadar görevi yaptırmamak için direnme suçu uzlaşma kapsamına alınmış ise de, birlikte işlenen ve kovuşturmanın ertelenmesine karar verilen terör örgütünün propagandasını yapmak ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarının uzlaşma kapsamında suçlar olmadığı, bu nedenle CMK’nın 253/3 maddesi dikkate alındığında, görevi yaptırmamak için direnme suçundan dolayı da uzlaşma hükümleri uygulanamayacağı” gerekçesiyle bozma kararına direnmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.01.2018 tarihli ve 69757 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 22.05.2018 tarih ve 1197-7768 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnme kararının kapsamına göre inceleme suça sürüklenen çocuk … hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Suça sürüklenen çocuğa atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığı,
Kaldığı sonucuna ulaşılması hâlinde;
2- Uzlaştırma işlemlerinin ne şekilde gerçekleştirileceği,
3- Suça sürüklenen çocuk hakkında 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine karar verilen terör örgütü propagandası yapma ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarının görevi yaptırmamak için direnme suçu ile birlikte işlenmiş sayılıp sayılmadığı,
Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
… Cumhuriyet Başsavcılığı Çocuk Suçları Soruşturma Bürosunca düzenlenen 11.04.2011 tarihli ve 14936-8622-649 sayılı iddianameye göre; suça sürüklenen çocuk …’ün 07.02.2010-15.02.2011 tarihleri arasında gerçekleştirdiği … lehine yapılan izinsiz gösterilere faal olarak katılma, slogan atma, güvenlik görevlilerine doğru molotof kokteyli ve taş atma eylemleri nedeniyle diğer suçlara ilişkin sevk maddelerinin yanı sıra suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 37/1 ve 220/4. maddeleri delaletiyle aynı Kanun’un 265/1-3-4, 31/3, 63. maddeleri ile 3713 sayılı Kanun’un 7/2 ve 2911 sayılı Kanun’un 33/1. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
… 2. Çocuk Mahkemesince 17.07.2013 tarih ve 684-8622 sayı ile; diğer hükümlerin yanı sıra, suça sürüklenen çocuğun TCK’nın 265/1-3-4, 43/2, 31/3, 62/1, 50/1-a-3, 52/2-4 ve 63/1. maddeleri uyarınca 5.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba; 3713 sayılı Kanun’un 7/2 ve 2911 sayılı Kanun’un 33/1. maddelerine muhalefet etme suçlarından ise 6352 sayılı Kanun’un geçici 1/1-b maddesi gereğince kovuşturmanın ertelenmesine karar verildiği,
Hükmün suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18. Ceza Dairesince 10.01.2017 tarih ve 44447-226 sayı ile; hükümden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253/1. maddesine eklenen (c) bendi uyarınca üst sınırı üç yılı geçmeyen atılı suçun uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında aynı Kanun’un 254. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle bozulmasına karar verildiği,
… 2. Çocuk Mahkemesince 16.11.2017 tarih ve 98-509 sayı ile; suça sürüklenen çocuğa atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun uzlaştırma kapsamına girmeyen terör örgütü propagandası yapma ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet suçları ile birlikte işlenmesi nedeniyle CMK’nın 253/3. maddesi gereğince uzlaştırma hükümlerinin uygulanamayacağı gerekçesiyle özel daire kararına direnildiği,
Anlaşılmıştır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17.09.1987 tarihli 410. toplantısında alınan Ceza Adaletinin Sadeleştirilmesi Hakkında Üye Devletlere Yönelik 18 Sayılı Tavsiye Kararında;
“Ceza adaletinin işleyişini hızlandırma ve sadeleştirme işleminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özellikle 5. ve 6. maddelerinde öngörülen şartların dikkate alınması gerektiği göz önüne alınarak; Mahkemelere intikal eden ceza davalarının kabarıklığı ve özellikle hafif cezaları gerektirenler ile ceza yargılamasındaki uzunluğun neden olduğu sıkıntılara bakılarak…yetkili makamlarca ceza işlerinde savcılık ve mahkeme dışı anlaşmalar sağlanması, bu tür ihtilafların uzlaşma yolu ile halledilmesinin tavsiye edilmesi” kabul edilmiştir.
Benzer düşünce ve ihtiyaçlar sonucu Türk Ceza Hukuku Sistemine dâhil edilen ve 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle yapılan değişikliğe kadar “uzlaşma” başlığı altında düzenlenen uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, “Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir.” hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle, TCK’nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK’nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
CMK’nın 5560 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
“(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez.” şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı “Uzlaştırma” olarak değiştirilmiş ve;
“(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz…” şeklindeki düzenlemeyle kapsamı genişletilmiş,
24.10.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile yapılan değişiklerle;
“(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi),
6. Hırsızlık (madde 141),
7. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
8. Dolandırıcılık (madde 157),
9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),
10. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
11. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz…” şeklinde madde mevcut hâlini almıştır.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK’nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.
7188 sayılı Kanun’la ise uzlaştırma kapsamına giren suçların sayısı bir kez daha artırılarak, TCK’nın 155. maddesindeki güveni kötüye kullanma, aynı Kanun’un 165. maddesindeki suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu ve 117. maddesinin ilk fıkrasındaki iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçu ile bu suçun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi nitelikli hâline ilişkin 119. maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsam içerisine alınmıştır. Öte yandan bu düzenleme ile CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere “aynı mağdura karşı” ibaresi eklenmiş, böylece fail tarafından uzlaştırma kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen başka bir suçla beraber farklı mağdura karşı işlenmesi durumunda tarafların uzlaşabilmesinin önünde engel kalmamıştır.
Bu husus Kanun’un gerekçesinde “Maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen değişiklikle, uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte ‘aynı mağdura karşı’ işlenmiş olması hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Böylelikle farklı mağdurlara karşı işlenen suçlar bakımından bu kısıtlama kaldırılmakta ve uzlaştırma kapsamında olması halinde diğer mağdurların şüpheliyle uzlaşabilmelerine imkân tanınmaktadır.” biçiminde açıklanmıştır.
Diğer taraftan 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın “Mahkeme tarafından uzlaştırma” başlıklı 254. maddesi;
“(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir.” şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile;
“(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır.” biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile CMK’nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
“Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, uzlaştırma gerek 5560 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da uzlaştırmanın mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Uzlaştırma ile failin cezalandırılması olanağı ortadan kalktığından, bu kurum ceza ilişkisini düşüren bir hâl olarak nitelendirilebilir. Bu nedenle uzlaşma; bir taraftan muhakemeyi engellemesi nedeniyle muhakeme hukuku kurumu, diğer yandan ise fail ile devlet arasında ceza ilişkisini sona erdirdiğinden maddi ceza hukuku kurumu olarak kabul edilmelidir.
Diğer taraftan TCK’nın bazı maddelerinde suçun nitelikli hâli için, bağımsız yaptırım öngörülmüş iken (94/2-3, 102/2, 103/2, 106/2, 109/2, 142/1-b maddelerinde olduğu gibi), bazı maddelerinde suçun temel şekli için belirlenen cezanın belli oranlarda artırılması yöntemi tercih edilmiştir (86/3, 102/3, 103/3-4, 109/3 maddelerinde olduğu gibi). Kanunda, suçun nitelikli hâlleri için bazı maddelerde bağımsız bir ceza öngörülmesi, bazı maddelerde ise cezanın belirli bir oranda artırılması esasının kabulü, sistematik olmayıp uygulamada birtakım zorluklara neden olsa da bu tercih bütünüyle kanun koyucunun takdirindedir. Ancak, kanun koyucunun bu tercihi, benzer konularda farklı bir uygulamaya yol açmamalıdır. Bağımsız yaptırım öngören nitelikli hâllerde uzlaşma açısından, nitelikli hâlin cezasının alt sınırının dikkate alınıp, artırım veya indirim öngören maddelerde ise bu artırım veya indirim nazara alınmaksızın, suçun temel şeklinin cezasının nazara alınması eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açabilecektir. Bu nedenle, nitelikli hâller açısından kanun koyucunun, tercih ettiği yaptırım sistemi nazara alınmaksızın, ister bağımsız bir yaptırım öngörülmüş olsun, isterse belirli bir oran dâhilinde artırım yöntemi tercih edilmiş olsun, uzlaşma hükümlerinin uygulanmasında tüm nitelikli hâller dikkate alınarak uygulama yapılmalıdır.
Öğretide de yapılan bu son düzenlemeler bağlamında çocuklar yönünden cezanın üst sınırı hesaplanırken ilgili suç tipinin nitelikli hâllerine ilişkin durumların da dikkate alınacağı, suçun nitelikli hâlinin yaptırımı üç yıldan az hapis cezasını gerektiriyorsa uzlaştırma yoluna gidilmesinin mümkün olduğu, ancak cezanın üst sınırı belirlenirken haksız tahrik ve yaş küçüklüğü gibi indirim sebeplerinin göz önünde bulundurulmayacağı belirtilmektedir (Meral Ekici Şahin-Kürşat Yemenici, 6763 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler Işığında Ceza Muhakemesi Hukukunda Uzlaştırma, ERÜHFD, 2018, C. 13, S. 1, s. 472).
Uyuşmazlıkların sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulması bakımından “Görevi yaptırmamak için direnme” suçuna da kısaca değinmekte yarar bulunmaktadır.
TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde, “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” başlığı ile düzenlenen 265. maddesi ise;
“(1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.
(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklindedir. Seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenen bu suçun oluşabilmesi için; kamu görevlisine, yerine getirdiği görevini yaptırmamak amacıyla cebir veya tehdit veyahut her ikisinin birden kullanılması gerekir.
Bu suçla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup, bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesi dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü sırasında Ceza Genel Kurulunun 26.11.2002 tarihli ve 279-406 sayılı kararında; “Bu suç ile korunan hukuki yarar, kamu idaresi organlarının görevlerini herhangi bir engelleme ile karşılaşmadan yapmasını sağlamak suretiyle kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır.” denilmek suretiyle bu husus vurgulanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökçen-A. Caner Yenidünya, TCK Şerhi, 2. Bası, 5. Cilt, …, 2014, s. 7645; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Bası, 6. Cilt, …, 2014, s. 7956-7957).
Bu açıklamalar ışığında suça sürüklenen çocuğa atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Olay tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun 07.02.2010-15.02.2011 tarihleri arasında gerçekleştirdiği … lehine yapılan izinsiz gösterilere faal olarak katılma, slogan atma, güvenlik görevlilerine doğru molotof kokteyli ve taş atma eylemleri nedeniyle diğer suçlara ilişkin sevk maddelerinin yanı sıra suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 37/1 ve 220/4. maddeleri delaletiyle aynı Kanun’un 265/1-3-4, 31/3, 63. maddeleri ile 3713 sayılı Kanun’un 7/2 ve 2911 sayılı Kanun’un 33/1. maddelerinin uygulanması istemiyle açılan kamu davasında … 2. Çocuk Mahkemesince suça sürüklenen çocuğun TCK’nın 265/1-3-4, 43/2, 31/3, 62/1, 50/1-a-3, 52/2-4 ve 63/1. maddeleri uyarınca 5.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve mahsuba; 3713 sayılı Kanun’un 7/2 ve 2911 sayılı Kanun’un 33/1. maddelerine muhalefet etme suçlarından ise 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1/1-b maddesi gereğince kovuşturmanın ertelenmesine karar verildiği, hükmün suça sürüklenen çocuk müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 18. Ceza Dairesince; hükümden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253/1. maddesine eklenen (c) bendi uyarınca üst sınırı üç yılı geçmeyen atılı suçun uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında aynı Kanun’un 254. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle bozulmasına karar verildiği ve Yerel Mahkemece; sanığa atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun uzlaştırma kapsamına girmeyen terör örgütü propagandası yapma ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet suçları ile birlikte işlenmesi nedeniyle CMK’nın 253/3. maddesi gereğince uzlaştırma hükümlerinin uygulanamayacağı gerekçesiyle Özel Daire kararına direnildiği dosya kapsamında;
CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasına, 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile eklenen (c) bendi uyarınca, suçun mağdurunun ya da suçtan zarar göreninin gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olması kaydıyla suça sürüklenen çocuklar açısından üst sınırı üç yılı geçmeyen suçlar uzlaştırma kapsamına alınmış ise de;
Görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından kamu idaresinin yanı sıra kendisine yönelik cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilen kamu görevlilerinin de suçun mağduru olmaları nedeniyle bu suçlarda kişilerden öte öncelikli olarak kamu idaresinin korunduğu ve gerek CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde gerekse aynı fıkranın (c) bendinde kamu tüzel kişilerinin uzlaştırılması girişiminde bulunulamayacağına işaret edildiği göz önünde bulundurulduğunda görevi yaptırmamak için direnme suçunun uzlaştırma kapsamında olmadığını kabul etmek gerekmektedir. Aksinin kabulü, tehdit veya cebre maruz kalan görevlilerin kamu adına uzlaştırma girişiminde bulunabilecekleri gibi ceza muhakemesi sistemimizce kabulü mümkün bulunmayan sakıncalı sonuçların doğmasına sebebiyet verecektir.
Öte yandan Ceza Genel Kurulunun 17.01.2019 tarihli ve 1063-16 sayılı kararında belirtildiği üzere ister bağımsız bir yaptırım öngörülmüş olsun, isterse belirli bir oran dâhilinde artırım yöntemi tercih edilmiş olsun, suça sürüklenen çocuklar hakkında suçun uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesinde, tüm nitelikli hâllerin dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda suça sürüklenen çocuğa atılı TCK’nın 265. maddesinin birinci fıkrasında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup, maddenin üçüncü fıkrası uyarınca suçun birden fazla kişiyle işlenmesi nedeniyle yapılacak üçte bir oranındaki artırım ile dördüncü fıkra gereğince suçun silahla işlenmesi sebebiyle uygulanacak yarı orandaki artırım sonucu cezanın üst sınırı altı yıl olacağından, 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle CMK’nın 253. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi ile yapılan değişiklik sonrasında dahi görevi yaptırmamak için direnme suçu bakımından uzlaştırma hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Bu itibarla, sonucu itibarıyla isabetli Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, suça sürüklenen çocuğa atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun uzlaştırmaya tabi olmaması gerekçesiyle onanmasına karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında uzlaştırma işlemlerinin ne şekilde gerçekleştirileceğine ve suça sürüklenen çocuk hakkında 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine karar verilen terör örgütü propagandası yapma ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarının görevi yaptırmamak için direnme suçu ile birlikte işlenmiş sayılıp sayılmadığına ilişkin uyuşmazlık konuları değerlendirilmemiştir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … 2. Çocuk Mahkemesinin sonucu itibarıyla isabetli 16.11.2017 tarihli ve 98-509 sayılı direnme kararına konu hükmünün, suça sürüklenen çocuğa atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun uzlaştırmaya tabi olmaması gerekçesiyle ONANMASINA,
2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 23.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.