YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/33
KARAR NO : 2021/288
KARAR TARİHİ : 17.06.2021
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sanık …’ün hakaret suçundan TCK’nın 125/1-2, 43/1-2, 62/1 ve 51. maddeleri uyarınca 8 ay 16 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Konya (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 19.01.2012 tarihli ve 193-18 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.06.2014 tarih ve 36383-22237 sayı ile;
“1- Sanığın, suça konu mesajları farklı evde yaşayan katılan …’ün kızı Rabia Taş’ın cep telefonuna göndermesi karşısında, katılan …’ün yüzüne karşı veya onun yokluğunda en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret suçunu işlediğine yönelik delillerin nelerden ibaret olduğu tartışılıp açıklanmadan, sanık hakkında verilen cezanın TCK’nın 43. maddesiyle artırılması,
2- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının tekerrüre esas alınamayacağı ve sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Dosyanın devredildiği Konya 14. Asliye Ceza Mahkemesi ise 24.04.2015 tarih ve 1325-597 sayı ile;
“…İddia, savunma, katılanlar ve tanık beyanları, olaya ilişkin tutulan tutanaklar, nüfus ve sabıka kayıtları, Yargıtay 4. Ceza dairesinin 18/06/2014 tarihli 2013/36383 esas 2014/22237 karar sayılı bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
1- Sanığın, suça konu mesajları farklı evde yaşayan katılan …’ün kızı …’ın cep telefonuna göndermesi karşısında, katılan …’ün yüzüne karşı veya onun yokluğunda en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret suçunu işlediğine yönelik delillerin nelerden ibaret olduğu tartışılıp açıklanmadan, sanık hakkında verilen cezanın TCK’nın 43. maddesiyle artırılması gerekçesiyle bozulduğu, ancak 5237 Sayılı …nun 43/2 maddesinde aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlendiği hallerde 43/1 maddesine atıf yaptığı bu maddeden cezalandırılmasının istendiği, mahkememizce verilen kararın da bu şeklide düzenlendiği, bu durumun gerek iddianame metni gerekse de 02/02/2011 tarihli müşteki Rabia Taş’ın C. Savcısında vermiş olduğu ifadesinde C. Savcılığınca gelen mesajın bizzat dökümünün yapılması şeklinde kayıt altına alındığı ve katılanın da şikayetinden vazgeçmediği,
2- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının tekerrüre esas alınamayacağı ve sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi sebebiyle bozma sebebi yapılmış ise de, 5237 Sayılı …nun 58 maddesinde tekerrüre esas hal ve şartlar ayrıntılı şeklide nazara alınmış, 5237 Sayılı …nun 51/7 maddesinde de ihbar konusunun ele alındığı, mahkememiz hükmünde de hükmün açıklanmasının geri alınması binaen gereğinin takdir ve ifası için karardan bir suretinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını veren mahkemeye gönderilmesine dair ihbar müzekkeresi yazılması gerektiği hususunda karar verildiği, bu durumun …nun 58 maddesindeki tekerrür halindeki arttırım maddesi kapsamında kalmadığı, zaten hükmümüzde de herhangi bir arttırım yapılmadığı, sadece sabıka ilamı ve hükümden de anlaşılacağı üzere Ankara 6 Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/653 esas 2006/892 karar sayılı ek kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin verilen ilamın geri alınıp alınmayacağı hususunda mahkemesine ihbarda bulunulduğu, sonraki uyap düzenlemelerinden de anlaşılacağı üzere yeni suç işlendiğinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da tecil kararı veren mahkemenin yazı işleri müdürünün uyap sayfasına otomatik olarak yeni suç işlendiğine ilişkin uyarı işaretinin düştüğü ve bu uyarıyı alan yazı işleri müdürünün kendi dosyalarını mahkeme hakimine havale edip sonucuna göre şekil şartları gerçekleşmiş ise yeniden ele aldıkları, gerçekleşmediği takdirde de red kararı verdiklerinin bilinen bir gerçek olduğu, ayrıca 5237 Sayılı …nun 51/7 maddesinin ne zaman …nun 58 maddesindeki tekerrüre esas alındığı hususunda yargıtay uygulamasına ulaşılamadığı ve bu durumun mahkememizce direnme konusu yapıldığı anlaşılmakla,
Mahkememizin öncesi olan 2. Sulh Ceza mahkemesinin 2011/193 esas 2012/18 karar sayılı dosyasındaki gibi: Sanığın katılan …’nın eşinin teyzesi olduğu, katılan …’ün de katılan … Taş’ın öz annesi olduğu, sanığın ailesinin gelinleri olan Rabia’yı içine sindirememelerinden dolayı bir vesile ile eşinden uzaklaşmasını sağladıkları, dosyaya sanık tarafından sunulan internet mesaj dökümlerinden de anlaşıldığı üzere karıkocayı birbirinden ayırdıkları, bu süreç devam ederken kendisinin bildirmiş olduğu tanık Oğuzhan Altay Yönet’in anlatımlarından da anlaşılacağı üzere kendisinin lise mezunu olduğu, mesajları kendisine teyzesi olan sanığın yazdırdığını, gelen mesajları da okutturduğunu, olay gecesinde de evde olan yakınlarının kimler olduğunu bildirdiği, katılan …’nın cep telefonuna gönderilen mesaj dökümünün içeriği ile tarafların hısımlık ilişkisindeki konumları ve ailevi huzursuzluk bir bütün olarak nazara alındığında, sanık tarafından bizzat gönderildiği veya tanık Oğuzhan’a kendisi tarafından yazdırtılan mesajın bu tanık aracılığıyla gönderildiğinin sabit olduğu, sanığın Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesinden gelen 2006/653 Esas sayılı ilamdan da anlaşılacağı üzere büyücülük ve nüshacılık eylemleri ile iştigal ettiği, bu durumun tanık Oğuzhan’ın dosyaya sunmuş olduğu internet mesaj dökümünün içeriğinden de anlaşılabildiği, sanığın çeşitli yollarla karıkocanın ayrılmasına sebebiyet verdirdiği gibi aynı suçu işleme kararıyla yoğunlaşmış bir kasıtla katılanlara da cep telefonlarına mesaj çekerek hakaret ettiğinin ve sövdüğünün sabit olduğu anlaşılmakla 5560 S.Y. 5728 S.Y. ve 5739 S.Y. Yasa hükümleri de gözetilmiş, sanığın şahsi, sosyal, ekonomik ve sabıka durumu ile olayın meydana geliş tarzı, sanığı suça iten sebepler de nazara alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak takdiren ve teşdiden açık yargılamaya aşağıdaki gibi son vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.09.2015 tarihli ve 307058 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 790-558 sayı ile 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 20.12.2017 tarih ve 32-28606 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılan …’ün gıyabında gerçekleştirdiği hakaret suçunun en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenip işlenmediğinin ve bu bağlamda sanık hakkında zincirleme suç hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan … Taş (Yönet) Konya Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazmış olduğu 02.02.2011 havale tarihli dilekçesinde; sanığın, eşinin teyzesi olduğu, 29.01.2011 tarihinde kendisine gönderdiği mesajda “Orospu” gibi hakaret içerikli beyanlara yer verdiği, söz konusu mesajın hâlen cep telefonunda bulunduğu ve bu hususta tutanak tutulmasını istediği, ayrıca sanığın “Seni eşinden boşatacağım, taze gelinliğin kalmayacak, bayatlatacağım!” şeklinde sözlerle kendisini tehdit ettiği, sanık hakkında şikâyetçi olduğu,
Katılan … Konya Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazmış olduğu 02.02.2011 havale tarihli dilekçesinde; sanığın, kızı olan Rabia’nın eşinin teyzesi olduğu, kızının telefonunda hakaret içerikli mesajların yer aldığı, bu mesajlarda doğrudan kendisine yöneltilmiş sözlerin de bulunduğu, sanığın mesajlarında yer alan sözler arasında kendisine hitaben “Orospu” denildiğine dair bir hakarete de yer verildiği, ayrıca sanığın “Senin kızını yeğenimden boşatacağım!” şeklinde sözlerle kendisini tehdit ettiği, sanık hakkında şikâyetçi olduğu,
Hususlarına yer verilmiştir.
Katılan … Taş’ın (Yönet) Konya Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesi sırasında telefonunda kayıtlı olan mesajın tespit edilmesini istemesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca; 29.01.2011 tarihinde saat 02.09’da 0507 714 86 53 numaralı telefondan 0506 886 31 18 numaralı telefona “Orosbu Eminenin paranayak kızı Rabıa sen taze gelın bayatlamadan nasıl olsa gidecen anan gibi başka Rafetede anan gıbı kırıkda olaman bok cuvalı” şeklinde mesaj gönderildiğinin tespit edildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan … Taş (Yönet) 02.02.2011 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde; eşinin teyzesi olan sanıkla aralarında daha önceden herhangi bir sorun bulunmadığını, buna rağmen kendisiyle sık görüşmediğini, 29.01.2011 tarihinde kendisine ait 0506 886 31 18 numaralı cep telefonuna sanığa ait 0507 714 86 53 numaralı telefondan tehdit ve hakaret içerikli mesajlar gönderildiğini, telefonunda kayıtlı olan mesajın tespit edilmesini istediğini,
Yargılama evresinde ise; Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ayrıntılı ifadesini tekrar ettiğini, suça konu mesajların sanık haricinde birisi tarafından gönderilmesinin mümkün olmadığını, sanığın, eşinin teyzesi olduğunu, ailece kendisini kabul etmedikleri için sanığın bu şekilde mesaj gönderdiğini,
Katılan … 02.02.2011 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde; sanığın, kızı olan Rabia’nın cep telefonuna kendisini de kastederek hakaret içerikli mesaj gönderdiğini, gıyabında kendisine hakaret eden sanık hakkında şikâyetçi olduğunu ve uzlaşmayı kabul etmediğini,
Yargılama evresinde ise; Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ayrıntılı ifadesini tekrar ettiğini, sanığın kendisini de kastederek hakaret içerikli mesaj gönderdiğini,
Tanık Oğuzhan Altay Yönet yargılama evresinde; sanığın, teyzesi; katılan …’nın ise ağabeyinin eşi olduğunu, olay tarihinden önce annesiyle birlikte katılan …’nın evine gittiklerini ve burada bir tartışma yaşandığını, hatta teyzesinin söz konusu tartışma nedeniyle kalp krizi geçirmenin eşiğine geldiğini, bu olaydan sonra da katılan … ve ailesinin, teyzesi olan sanığın evine baskına geldiklerini, teyzesinin genel olarak mesajlarını kendisine yazdırıp okuttuğunu, katılan …’nın, annesine yönelik iki adet mailini CD ortamında teyzesine verdiğini, bu CD içerisinde katılan tarafın sanığın evine düzenledikleri baskına ilişkin bilgilerin bulunduğunu, kendisine sorulan 0507 714 86 53 numaralı telefonun sanığa ait olduğunu, kendisine okunan suça konu mesajı kimin yazdığını bilmediğini, katılan tarafın kendilerine mesaj atılması nedeniyle kalabalık bir şekilde sanığın evini bastıklarını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık … Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde; 0507 714 86 53 numaralı cep telefonu hattının kendi adına kayıtlı olduğunu ve kendisi tarafından kullanıldığını, katılan …’nın, yeğeni olan Gökhan’ın eşi olduğunu, Gökhan ile katılan … arasında geçimsizlik bulunduğunu, Gökhan’ın kendisine bu hususlardan bahsetmesi nedeniyle arabuluculuk yapmak amacıyla katılan …’nın evine gittiklerini, katılan …’nın yeğenine hakaret ettiğini, Avrupa’da yaşayan kız kardeşinin Konya’ya geldiğinde oğlu olan Gökhan’ın evinde kalmak istediğini, ancak katılan …’nın kendisine huzur vermediğini, 0507 714 86 53 numaralı cep telefonu hattı kendisi tarafından kullanılmasına karşın sabah sekizden akşam sekize kadar ücretsiz konuşulup mesaj atılabilmesi nedeniyle telefonunun başkaları tarafından da kullanıldığını, suça konu mesajı kendisinin göndermediğini, suçlamaları kabul etmediğini,
Yargılama evresinde ise; Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ayrıntılı ifadesini tekrar ettiğini, kendisine ait 0507 714 86 53 numaralı telefon hattının akrabaları tarafından da kullanıldığını, suça konu mesajın kendisi tarafından gönderilmediğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlıkla ilgili hakaret suçu, TCK’nın 125. maddesinde;
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekli, üçüncü ve dördüncü fıkralarında ise nitelikli hâlleri düzenlenmiş, madde gerekçesinde de; “Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır.” açıklaması yapılmıştır. Buna göre, suçun konusu kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup somut bir fiil veya olgu isnat etme ya da sövme suretiyle kişilerin onur, şeref ve saygınlığına saldırma eylemi hakaret suçunu oluşturacaktır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı TCK’da, 765 sayılı Kanun’daki hakaret ve sövme suçu ayrımı kaldırılmıştır. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olduğundan, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Uyuşmazlığın çözümüne katkısı bakımından TCK’nın 125. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde belirtilen “ihtilat” kavramı üzerinde de durulmalıdır.
İhtilat, “karışım, karıştırma” anlamına gelen Arapça “halt” sözcüğünden türemiş olup “karşılıklı görüşme” anlamına gelmektedir. Hakaret suçu bakımından ise failin toplu veya dağınık halde bulunan en az üç kişiyle iletişim kurarak bu kişilere mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici fiil veya sözleri doğrudan aktarması anlamına gelmektedir. O hâlde mağdur dışında diğer kişilere, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek ifadelerin aktarılması hâlinde ihtilatın söz konusu olduğu kabul edilmelidir. Her ne kadar ihtilatın sözlük anlamı “karşılıklı görüşme”yi içerse de gıyapta hakaret suçunun oluşması için aktarımın mutlaka karşılıklı olması gerekmemektedir. Örneğin basılı bir eser aracılığıyla gerçekleşen hakaret eyleminde karşılıklılık söz konusu değildir. Nitekim ihtilat şartı, gerek doktrin gerekse yargı mercileri tarafından sözlük anlamıyla kabul edilmemiş, yorum yoluyla uygun bir içeriğe kavuşturulmuştur (Aras Türay-Irmak Erdoğan, Gıyapta Hakaret Suçunda İhtilatın Hukuksal Niteliği, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof Dr Durmuş Tezcan’a Armağan, C. 21, Özel Sayı, Yıl: 2019 , s. 1347-1348).
TCK’nın 125. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde kanun koyucu hareketin en az üç kişiyle ihtilat edilmesi gerektiğini düzenlemiştir. Dolayısıyla kanun hükmünde hakaretin kaç kişiyle ihtilat edilmesi gerektiğine yönelik asgari sınır üç kişi olarak belirlenmiştir.
Failin değişik zamanlarda aynı kişiyle iletişim kurarak mağdura sövmesi veya somut bir olgu isnat etmesi hâlinde gıyapta hakaret suçu oluşmayacaktır. Zira ihtilatın aynı veya farklı zamanlarda üç farklı kişiyle gerçekleşmesi gerektiği düzenlenmiştir. Örneğin fail, üçüncü bir kişiye, mağdur hakkında somut olgu isnat eden üç farklı e-posta gönderse, üç farklı kişiyle ihtilat etme unsuru gerçekleşmediğinden suç oluşmayacaktır.
Öte yandan fail, mağdur ve şeriklerin üç kişiyle ihtilatın gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitinde dikkate alınmaması gerekir. Zira mağdurun huzurda bulunduğu ihtimalde, gıyapta değil huzurda hakaret söz konusu olacaktır (Türay-Erdoğan, s. 1350).
Kanunda ihtilatın şekliyle ilgili bir düzenlemeye gidilmemiştir. Dolayısıyla ifadenin aktarılabildiği her şekilde ihtilatta bulunulabilir. Bu kapsamda fail üçüncü kişilerle doğrudan iletişim kurabileceği gibi, hakaret içeren ifadeyi aktarmaya elverişli yazı, görüntü, telefon ve benzeri bir araç da kullanmış olabilir (Türay-Erdoğan, s. 1353).
Son olarak “zincirleme suç” kavramına değinilmesinde yarar bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK’ya hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, “Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.” şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır. Bu kuralın istisnalarına ise TCK’nın “Suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44 (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
TCK’nın 43. maddesinin birinci fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” biçiminde zincirleme suç, ikinci fıkrasında; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.” denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima düzenlemesine yer verilmiş, üçüncü fıkrasında da zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanmayacağı suçlar belirtilmiştir.
Zincirleme suça ilişkin bu genel açıklamalardan sonra, öğretide aynı neviden fikri içtima olarak tanımlanan TCK’nın 43. maddesinin ikinci fıkrasının da değerlendirilmesi gerekmektedir. Anılan düzenleme; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da birinci fıkra hükmü uygulanır.” hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil, yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanun’un 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir. Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı üzere, bir fiilin hukuki anlamda tekliği ile doğal anlamda tekliği kavramlarının aynı olmadığı göz ardı edilmemelidir. Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de hukuki manada hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de ortaya konulan bu davranışlar, suçun kanuni tanımında yer alan hukuki anlamdaki tek bir fiili oluşturmaktadır. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2016, s. 492.) Örneğin; failin mağduru birden fazla yumruk ve tekme vurmak suretiyle yaralaması, yalan tanıklık yapan failin birden fazla beyanda bulunması, kasten öldürme fiilinin her biri tek başına öldürücü nitelikte beş bıçak darbesi ile işlenmesi vb. gibi.
TCK’da bazı suçlarda özel olarak aynı neviden fikri içtima hükmüne de yer verilmiştir. Örneğin; belirsiz sayıda kişilerin sağlığını bozmak amacıyla ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli olacak surette, radyasyona tabi tutulması hâlinde, radyasyon yayma suçunun temel şekline nazaran daha ağır ceza öngörülmüştür (TCK’nın 172/2. maddesi). Bu suçlar için özel bir aynı neviden fikri içtima kuralı öngörülmüş olduğundan, ayrıca TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca cezanın arttırılması yoluna gidilmeyecektir.
Aynı neviden fikri içtimadan söz edilebilmesi için;
1- Hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması,
2- Birden fazla suçun işlenmiş olması,
3- İşlenen birden fazla suçun “aynı suç” olması,
4- Bu suçların mağdurlarının farklı olması gerekmektedir.
Bu dört şart birlikte gerçekleştiğinde, faile tek ceza verilecek, ancak bu ceza artırılacaktır. Örneğin; bir sözle birden çok kişiye karşı cinsel tacizde bulunulması, bir mektupla birden çok kişiye hakaret edilmesi, bir odada bulunan çok sayıda kişinin üzerine kapının kilitlenmesi suretiyle hürriyetlerinden yoksun kılınmaları, içerisinde beş kişiye ait cüzdanların bulunduğu çantanın çalınması hâllerinde aynı neviden fikri içtima söz konusu olup, TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca uygulama yapılması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
29.01.2011 tarihinde saat 02.09’da sanığa ait 0507 714 86 53 numaralı telefondan katılan …’ya ait 0506 886 31 18 numaralı telefona “Orosbu Emınenın paranayak kızı Rabıa sen taze gelın bayatlamadan nasıl olsa gıdecen anan gıbı baska Rafetede anan gıbı kırıkda olaman bok cuvalı” şeklinde mesaj gönderildiği konusunda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmayan olayda;
Yerel Mahkemece hakaret suçunu katılanlara karşı tek bir fiille işlediğinden bahisle sanık hakkında zincirleme suç hükmünün uygulanması gerektiği konusunda direnme kararı verilmiş ise de;
Katılan …’nin gıyabında gerçekleştiği anlaşılan hakaret suçunun TCK’nın 125. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi uyarınca en az üç kişiyle ihtilat ederek işlendiğine dair dosyaya yansıyan delil bulunmaması nedeniyle sanığın katılan …’ye yönelik gerçekleştirdiği hakaret suçundan dolayı cezalandırılamayacağı dikkate alındığında, sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında uygulanma koşulları bulunmadığı hâlde zincirleme suç hükmünün uygulanması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Konya 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.04.2015 tarihli ve 1325-597 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında uygulanma koşulları bulunmadığı hâlde zincirleme suç hükmünün uygulanması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.