Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/313 E. 2018/379 K. 27.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/313
KARAR NO : 2018/379
KARAR TARİHİ : 27.09.2018

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 209-35

Sanık …’ın tefecilik suçundan beraatine ilişkin Alucra Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.12.2007 tarihli ve 38-98 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 20.02.2012 tarih ve 2982-3276 sayı ile;
“Oluşa, kabule ve dosya içeriğine göre, sanığın şikayetçi …’na kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verdiği anlaşılmakla bu suçtan mahkumiyeti yerine, suçun oluşması için birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para verilmesinin söz konusu olmadığı şeklindeki suçu düzenleyen TCK.nun 241. maddesiyle uyuşmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda 20.11.2012 tarih ve 37-97 sayı ile; sanığın beraatine karar verilmiş, bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve suçtan zarar gören vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 27.10.2014 tarih ve 33716-30671 sayı ile;
“Oluşa, kabule ve dosya içeriğine göre, sanığın şikayetçi …’na kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verdiği anlaşılmakla bu suçtan mahkumiyeti yerine, suçun oluşması için tefeciliğin meslek haline getirilmesinin ve birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para verilmesinin söz konusu olmadığı şeklindeki suçu düzenleyen TCK’nın 241. maddesiyle uyuşmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 10.02.2015 tarih ve 209-35 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatına karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28.04.2016 tarihli ve 143649 sayılı “kamu davasının düşmesi” istekli tebliğnamesi ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesince 10.05.2018 tarih ve 5190-3507 sayı ile; CMK’nın 307. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucu yerel mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı tefecilik suçunun oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Alucra Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17.08.2007 tarihli ve 111-37 sayılı iddianamesi ile; mağdur …’nun, sanıktan 7.000 TL borç aldığı, daha sonra tekrar borç para istediğinde sanığın, daha önce verdiği paranın faizi olarak 3.000 TL ekleyip, 10.000 TL’lik senet tanzim ederek mağdura imzalatmak suretiyle tefecilik yaptığı iddiasıyla TCK’nın 241/1 ve 53. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
Alucra Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 21.08.2007 tarihli ve 117-39 sayılı iddianamesiyle; mağdur …’nın sanıktan aldığı 3.000 TL borç karşılığında sanığa 1.500’er TL’lik iki adet senet verdiği, mağdurun sanığa 800 TL ödeyip geri kalan kısmı sonra ödeyeceğini söylemesine rağmen, sanığın mağdurdan aldığı senetlerin tahsili için icra takibi başlatması nedeniyle mağdura 3.000 TL’lik ödeme emri tebliğ edildiği ve sanığın belirtilen şekilde tefecilik yaptığı iddiasıyla TCK’nın 241/1 ve 53. maddelerinin uygulanması istemiyle kamu davası açıldığı,
Açılan kamu davalarının Alucra Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.10.2007 tarihli ve 40-77 sayılı kararı ile birleştirildiği,
Sanığın sorgusunun 06.11.2007 tarihinde yapıldığı,
Yerel mahkemece sanığın atılı suçtan beraatine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle düşeceği düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanun’un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı tefecilik suçunun yaptırımı TCK’nın 241/1. maddesinde 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası olarak öngörülmüş olup, aynı Kanun’un 66/1-e maddesi gereğince bu suça ilişkin asli dava zamanaşımı sekiz yıldır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 15.01.2007 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak, sanık hakkında dava zamanaşımını kesen en son işlem 06.11.2007 tarihli sorgu olup, bu tarihten sonra zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, TCK’nın 66/1-e maddesindeki sekiz yıllık zamanaşımı süresi, Ceza Genel Kurulu’nun inceleme tarihinden önce 06.11.2015 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeni ile bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Alucra Asliye Ceza Mahkemesi’nin 10.02.2015 tarihli ve 209-35 sayılı direnme kararına konu hükmün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.09.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.