Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/293 E. 2018/542 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/293
KARAR NO : 2018/542
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 221-82

Kasten öldürme suçundan sanık …’nın, TCK’nın 81/1, 29, 53, 58, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 14 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, mahsuba ve müsadereye ilişkin Denizli 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.05.2015 tarihli ve 221-82 sayılı hükmün, sanık müdafileri ve katılan … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.07.2017 tarih ve 3075-2656 sayı ile TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.04.2018 tarih ve 26925 sayı ile;
“…
1- Otopsi raporu içeriğine göre, maktul …’ın göğüs bölgesinden tek isabet ile yaralandığı, iç organ harabiyeti nedeniyle oluşan kanama nedeniyle öldüğü olayda, sanığın çakı bıçağını kullanış biçimi, darbe sayısı, bıçak darbelerini vururken hedef gözetip gözetmediği ve eylemine kendiliğinden son verip vermediği ayrı ayrı değerlendirilmelidir. İnceleme konusu olayda taraflar arasında öldürmeyi gerektirecek ciddi bir husumet bulunmamakta olup sanık …’nın olayda kullandığı suç aleti çakı bıçağıdır. Olayın oluş şekline göre, gece yarısından sonra alkollü olan taraflar arasında çıkan karşılıklı kavga sırasında sanık …’nın hedef gözetmeksizin rastgele savurduğu bıçak darbelerinden birinin maktule isabet etmesi, maktul ile sanığın birlikte yere düşmeleri üzerine darbenin şiddetinin artarak göğse nüfuz etmesi, ölümün bu şekilde meydana gelmesi ve eylemini tek darbe ile sonlandırması dikkate alınarak, sanığın yaralama kastı içerisinde hareket ettiği kanaatine varılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.06.2008 tarihli, 2008/1-77 esas, 2008/165 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere kendisine yapılan uyarılara ve tanıklar …..ve Gültekin ile iş yeri çalışanlarının araya girmelerine rağmen saldırısını sürdüren maktule karşı kavganın hareketli ortamında hedef gözetmeksizin bıçak sallayan ve tek darbe ile yetinen sanık …’nın öldürme kastını ortaya koyacak başkaca bir davranış bulanmadığından 5237 sayılı TCK’nın 87/4. maddesinin 2. cümlesi uyarınca cezalandırılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kasten öldürme suçundan hüküm kurulması,

2- Olay tarihinden yaklaşık bir yıl önce taraflar arasında yaşanan olayda hangi tarafın haklı olduğu hususu, başka bir ifadeyle maktul …’ın sanıkların iş yerinden para çalıp çalmadığı hususu belirsizliğini sürdürmektedir. Çünkü yaşanan bu olay adliyeye intikal etmediğinden yeterince araştırılamamıştır. Ceza hukukunda şüpheden sanığın yararlanacağına ilişkin ilke yorumlandığında haksız tahrik değerlendirilirken maktul …’ın olay tarihinden yaklaşık bir yıl önce sanıkların iş yerinde tezgâhın üzerinde bulunan parayı çaldığının kabulü gerekmektedir. Bu çerçevede, olay günü daha önce sanıkların iş yerinden para çalan maktul … ve arkadaşı olan Atilla’nın, konuşacaklarını söyleyerek sanıkları …. dışarısına davet ettikleri, sanıklar dışarı çıktığı sırada maktulün elindeki bardağı sanık …’in başına vurup kırdığı, bu şekilde başlayan kavganın durgunlaştığı sırada yine maktul …’in restoranın içine girip aldığı rakı şişesini bu kez sanık …’in ağabeyi olan Hakan’ın kafasına vurup kırdığı, kavga devam ederken sanık …’nın maktule karşı eylemini gerçekleştirdiği olayda, maktulden kaynaklanan haksız söz ve davranışların ulaştığı boyut dikkate alınarak en üst düzeyde olacak şekilde sanık … lehine haksız tahrik indirimi yapılması gerektiği” görüşleriyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.05.2018 tarih ve 1871-2230 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … hakkında hakaret suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin, sanık … hakkında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararı ile sanık … hakkında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçundan verilen beraat kararı, Özel Dairece temyiz taleplerinin reddedilmesi suretiyle, sanık … hakkında kasten yaralama suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararı, Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş; sanıklar …, … ve … hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ise Özel Dairece bozulmuş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık … hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık …’nın eyleminin kasten öldürme suçunu mu, yoksa kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu oluşturduğunun,
2- Sanık … hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde haksız tahrik nedeniyle uygulanan indirim oranının isabetli olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
19.05.2014 tarihli olay yeri inceleme raporunda; saat 03.35 sıralarında Denizli ili, Pamukkale ilçesi, Gökpınar Mahallesi, Atatürk Bulvarında bulunan Hayma Restoranda delici kesici aletle öldürme olayının meydana geldiğinin bildirilmesi üzerine olay yerine gidilerek yapılan incelemelerde, restoran önünde yaşanan kavgada yaralanan üç kişinin ambulansla hastaneye kaldırıldığı, yaralı şahıslardan …’ın Pamukkale Üniversitesi Hastanesi Acil Polikliniğinde öldüğünün öğrenildiği, restoran önünde yan yol üzerinde park hâlinde, siyah renkli, Renault Fluence marka aracın olduğu, aracın sağ ön kapısında çökme, sol arka teker üstü kaportasında çökme olduğu, restoranın ön tarafında kaldırım üzerinde dağınık vaziyette kan damlalarının bulunduğu, kaldırım üzerinde duvara yakın yerde bir adet “YENİ RAKI” ibareli şişe ile yine iş yeri önü yan yol üzeri asfalt zeminde bir adet çakmak görüldüğü, restoranın giriş kapısı üzeri dış kısmında kan damlası olduğu, restoranın içinde sahne önünde bulunan masa örtüsü üzerinde ve aynı masanın sandalyesi üzerinde kan damlalarının olduğu bilgilerine yer verildiği,
19.05.2014 tarihli tutanakta; hastanede tedavisi biten sanık …’e suçta kullandığı bıçağın nerede olduğu sorulduğunda, sanığın bıçağı kendisine ait iş yerinde çalışan inceleme dışı sanık …’a verdiğini beyan ettiğine dair açıklamaların olduğu,
19.05.2014 tarihli ön inceleme tutanağında; inceleme dışı sanık … tarafından teslim edilen siyah plastik saplı, elle açılıp kapatılan, namlusu üzerinde şüpheli kırmızı lekeler bulunan, sap kısmı 14 cm, namlu kısmı 12 cm uzunluğunda olan bıçağın, uç kısmı sivri, sırt kısmı küt, bir tarafı kesici çakı bıçağı olduğu ve 6136 sayılı Kanun’a göre yasak niteliğinin bulunmadığının ifade edildiği,
Denizli Servergazi Devlet Hastanesince 20.05.2014 tarihinde saat 02.45’te düzenlenen raporda; sanık …’nın sol el baş parmağında 3×1 cm ebadında kesici alet yarası ve tendon kesisi, sol el 2. parmağında 1×1 cm ebadında kesici alet yarası görüldüğü, hayati tehlikesinin bulunmadığı, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ölçüde olduğu ve sanığın 0,3 promil alkollü olduğunun belirtildiği,
Denizli Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 30.05.2014, 18.07.2014 ve 27.08.2014 tarihli raporlarda, sanık …’in sol zigoma üzerinde kaş üstü bölgede ve saçlı deri içinde abrazyon, ekimoz veya çizik gibi herhangi bir travma emaresine rastlanılmadığı, alt dudak ortada bir adet, mentumun solunda iki adet olmak üzere birer mm çaplı, üzeri henüz kurutlu abrazyonlar, sol alt dudak iç mukozada 3×1 mm ebadında mukozal yaralanmaya ait nedbe olduğu, sol el ve ön kolda atel bulunduğu, sol gluteal üst dış bölgede 3 cm çaplı abrazyon, çevresinde ince bir kurutlanma, bunun da çevresinde 4,5 cm çaplı endurasyon ve yara üzerinde enflamasyon görüldüğü, sanığın yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı ve yüzünde sabit ize neden olmayacağı bilgilerine yer verildiği,
Denizli Servergazi Devlet Hastanesince düzenlenen 19.05.2014 tarihli raporda; inceleme dışı katılan sanık …’nın, sol parietal bölgede 4×1 cm ebadında laserasyon olduğu, hayati tehlikesinin bulunmadığı, 0,25 promil alkollü olan …’nın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun ifade edildiği,
Denizli Devlet Hastanesince 19.05.2014 tarihinde düzenlenen raporda; inceleme dışı katılan sanık …’ın sol kaş lateralde 2×2 cm ebadında ekimoz, sol el bilek fleksör ön yüz lateralde dermabrazyon, sol el birinci parmak distal falanksta dermabrazyon, sağ el 1-2-3-4. parmak ekstensör yüzde proksimal interfalangeal eklemde dermabrazyon, göğüs ön yüzde iki adet üçer cm uzunluğunda ekimotik lezyon, sol diz altında 3 cm uzunluğunda dermabrazyon, sol tibia ön orta yüz ve sağ tibia ön orta yüzde dermabrazyon olduğu, hayati tehlikesinin bulunmadığı, 1,44 promil alkollü olan …’ın yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun belirtildiği,
Pamukkale Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezince düzenlenen 19.05.2014 tarihli raporda; yaklaşık 4-5 cm uzunluğunda, kenarları düzenli, delici kesici alet yaralanması sonucu eks olarak 112 Acil Servis tarafından hastaneye getirilen maktul …’in bilinç seviyesi skorunun 3, pupiller fix dilate olduğu, ileri yaşam desteği sonrası kalp atımının geri dönmediği, 2,641 promil seviyede ağır alkollü olduğu; aynı yerde saat 03.31’de düzenlenen raporda ise, maktulün toraks ön duvarda sternum üstünde, alt hizada yaklaşık 4-5 cm uzunluğunda, düzgün kenarlı, kesici delici alet yaralanması, ellerinde ve kollarında abrazyonlar olduğu tespitlerinde bulunulduğu,
19.05.2014 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; maktulün alın bölgesi orta hatta yatay lineer seyirli 5 cm uzunluğunda çizik, bu çiziğin hemen üst komşuluğunda 1 cm uzunluğunda yatay çizik, sol frontotemporal bölge ön bileşkede 5×3 cm ebadında abrazyon, sol kaş altına yakın komşuluklu alanda birkaç adet 4-8 mm çap ve uzunluklarında ekimozlu abrazyonlar, sol kaş lateral üzerinde 1,5×0,5 cm boyutlarında abrazyon, bunun hemen lateralinde 1×0,1 cm ebadında abrazyon, sol zigoma üzerinde 2×0,3 cm ebadında abrazyon olduğu, sol preaurikuler bölgede tragusun hemen üzerindeki kulak sayvanını da içeren yatay seyirli 3×1 cm boyutlarında abrazyon ve bunun hemen altında 1×0,5 cm ebadında abrazyon, boyunda fossa jugularisin hemen üzerinde yatay lineer seyirli 3×0,2 cm ebadında abrazyon, sağ meme başının 5 cm altında 4×2 mm boyutlarında cildi çizik abrazyon, umblikusun 9 cm üzerinde orta hattın hemen sağında 6×1 mm ebadında cildi çizik abrazyon, sağ kol biceps kası ön bölgede 8×6 cm ebadında noktasal nitelikte kırmızı renkte ekimozlar, sağ el birinci parmak dorsalde eklem üzerinde iki adet 4-5 mm uzunluğunda cilt-cilt altı kesiler, sol el bilek sırtında stiloid çıkıntının hemen üzerinde iki adet 7 ve 4 mm çaplı abrazyonlar, sol el 3-4-5. parmaklarda eklem dorsallerinde 5-10 mm çaplı abrazyonlar, sol ve sağ dirsek iç büklümde ekimozlu iğne pikür izleri, sol dirsek medialinde 2×0,5 cm ebadında abrazyon, sol el 2-4-5. parmak PİP eklem dorsallerinde 2-3 mm çaplı abrazyonlar olduğu, göğüs bölgesinde sternum kemiğinin korpusu ile ksifoid bileşkesinde orta hattın 1 cm sağında oblik seyirli üst açısı geniş ve aynı zamanda yara kuyruğu ve kabza ile oluşması muhtemel 1×0,5 cm ebadında abrazyon bulunan, alt açısı dar 4 cm uzunluğunda 1-1,5 cm açıklığında, yara dudakları düzgün, akta sternumu tam kat keserek geçen kesici delici alet yarası bulunduğu, bu yaranın cilt altında ve kaslarda kanama oluşturduğu, kesici delici alet yarasının sternumu tam kat geçtiği, sternum ve kotlardaki kesinin uzunluğunun 4 cm ve yara dudaklarının düzgün olduğu, kopmamış doku lifleri olmadığı, perikart üzeri ile sternum arasında hematom görüldüğü, perikart ön yüz orta hattın hemen sağında bir adet 4 cm uzunlukta kesici delici alet yarası olduğu, perikart içinde kan birikimi mevcut olduğu, sağ toraks boşluğunda 1.500 cc kadar yer yer pıhtılı kan teşekküllü mevcut olduğu, yine sağ akciğerin yukarıya doğru itilmiş ve kollabe hâlde olduğu, perikart açıldığında kesici delici alet yarasının sağ aurikulanın alt yarısı ile atrium üst bölgesini 4 cm uzunluğunda tam kat kestiği ve atrium boşluğuna nüfuz ettiği, bu arada sağ akciğer orta lob ön yüz hiler bölge komşuluğunda 6×3 cm ebadında yüzeyel abrazyonel kontüzyonel hasarlanma görüldüğü, bu patolojinin kesici delici aletin yatay açılanma ile akciğerde oluşturduğu hasar olarak değerlendirildiği, kalp açıldığında sağ atrial boşluğa nüfuz eden kesici delici alet yarasının trikuspit kapağı 7 ve 3 cm uzunluğunda iki ayrı parçaya böldüğü, yine arka duvar papiller kaslarda endokart ve miyokardı içerecek şekilde kestiği, ancak arka duvardan çıkmadığı, maktulün göğüs boşluğuna nafiz bir adet kesici delici alet yarasının yol açtığı perikart, kalp ve akciğer yaralanması sonucu gelişen yoğun iç kanama ve hipovolemik şok nedeniyle öldüğü, maktulün vücuduna isabet eden küçük çap ve uzunluktaki çok sayıda diğer ekimoz, abrazyon, çizik ve kesilerin öldürücü nitelikte olmadıklarının belirtildiği,
Restoranın içerisini gösteren, güncel saatten 1 saat geri olan “CAM 4” ibareli güvenlik kamerasının izlenmesi sonucu düzenlenen ve saat belirtilmeyen 19.05.2014 tarihli tutanakta; inceleme dışı sanık …, tanıklar …, …, Zeliha Bursalı ve …’in restoran içinde birlikte aynı masada oturdukları, bir süre sonra inceleme dışı sanık …, tanıklar … ve…. …. ile maktul …’ın restorana girip masalardan birine geçtikleri, sonradan gelen tanıklar … ve …’un, maktul ve arkadaşlarının masasına oturdukları,…. ….’ın, …’nın yanına giderek masadakilerle samimi bir şekilde selamlaştığı, …’ın da bu masaya giderek … ile samimi bir şekilde selamlaştığı, ardından sanık …’nın restorana girdiği ve önce başka bir masada bulunan tanıdıklarıyla selamlaştığı, sonrasında…. ….’ın, sanık …’nın bulunduğu masaya oturarak masadakilerle tokalaştığı, sanık …’in oturduğu yerden kalkarak…. ….’ın yanına gittiği ve kulağına bir şeyler söyledikten sonra tekrar yerine oturduğu,…. ….’ın kendi masasına döndükten sonra birlikte geldiği ve aynı masada oturan arkadaşlarından …’ın, sanık …’in yanına giderek bir şeyler söylediği ve tarafların birlikte dışarı çıktıkları, …’ın arkasından sanık … ve ağabeyi …’nın masadan kalkıp dışarı çıktıkları, hemen arkalarından maktul …’in de dışarı çıktığı, yaklaşık 10 saniye sonra …’in de dışarı çıktığının görüldüğü tespitlerine yer verildiği,
19.05.2014 tarihli kamera görüntüsü inceleme ve çözüm tutanaklarında; restorana ait olup farklı açıları görüntüleyen ve güncel saatten 11 dakika ileri olan “CAM 1”, “CAM 2” ve “CAM 3” ibareli güvenlik kameralarının incelenmesinde, saat 03.14.27’de elinde bardak bulunan maktul … ve solunda bulunan beyaz gömlekli …, siyah pantolonlu, kırmızı çizgili, beyaz gömlekli sanık … ile eli havada olan …’ın Hayma Restoran önünde konuştukları, saat 03.14.30’da maktul …’in elindeki bardağı sanık …’in başına vurduğu, saat 03.14.31’de sanık ile maktulün restoran önünde kavga etmeye başladıkları, maktulün sağ eliyle sanık …’e vurduğu, saat 03.14.34’te maktul ile sanık …’in birbirlerini darbettikeri, saat 03.14.42’de sanık …’in sol ön cebinden çıkardığı bıçağı açmaya çalıştığı, saat 03.14.44’te restoran sahibi tanık …’ın restoran önüne geldiği, sanık …’in ise cebinden çıkardığı bıçağı açtığı, saat 03.15.04’te maktulün arkadaşı olan ve önüne geçerek kavga etmesini engellemeye çalışan siyah ceketli …’in kamera açısına girdiği, saat 03.15.51’de maktulün kavga ettiği sırada iş yeri çalışanlarının da olayı izledikleri, saat 03.15.53’te maktul …’in sanık …’i kovaladığı, saat 03.15.55’te sanık …’in cep telefonu ile görüşme yaparken arkasından koşarak gelen maktul …’in 2 numaralı kamera açısına girdikleri ve saat 03.15.56’da kavga ettikleri, saat 03.16.34’te maktul …’in, arkadaşı olan tanık …..tarafından restoran içerisine götürüldüğü, saat 03.17.03’te sanık …’in elinde bıçak olduğu hâlde cep telefonuyla görüşme yaptığı ve saat 03.18.07’de tanık …’un sanığı olay yerinden uzaklaştırmaya çalıştığı, saat 03.18.29’da maktulün restoran içerisinden elinde rakı şişesi ile çıktığı, saat 03.18.30’da maktul …’in elinde bulunan rakı şişesini …’nın başına vurduğu, saat 03.18.32’de maktul … ile …’nın kavga edip birbirlerini darbettikleri, restoran çalışanlarının araya girerek kavgayı ayırmaya çalıştıkları, saat 03.18.33’te sanık …’in siyah renkli aracın yanında ağabeyi Hakan’ı darbeden maktul …’e doğru koştuğu, saat 03.18.34’te sanık …’in kamera açısına göre sağ taraftan geldiği ve park hâlinde duran siyah renkli aracın ön kaputuna çarptığı, saat 03.18.35’te sanık …’in elinde bıçak ile maktul …’in yanına gittiği, saat 03.18.38’te elinde bıçak bulunan sanık ile maktulün birbirlerini darbettikleri, saat 03.18.44’te maktul …’in, yerde yatan sanık …’e çıplak elle vurduğu, saat 03.18.45’te maktul ile sanığın boğuştukları, saat 03.18.46’da park hâlinde bulunan siyah renkli araç ile kaldırım arasında sanık …’in altta, maktul …’in üstte olacak şekilde kavgaya devam ettikleri, saat 03.18.48’de sanık … ile maktul …’in kaldırım ile siyah renkli oto arasında birbirlerine sarılmış yerde yatar vaziyette kavga ettikleri, saat 03.18.51’den 03.18.56’ya kadar aynı yerde kavganın devam ettiği, iş yeri sahibi ve çalışanlar ile …’nın olayı izledikleri, çalışanlardan birinin kavgayı ayırmaya çalıştığı ve devamında maktulün bıçaklandığını görüp olay yerinden uzaklaştığı, saat 03.18.59’da …’nın maktulü bıçaklandıktan sonra kontrol ettiği, saat 03.19.12’de sanık …’in elinde bıçak ile görüldüğü, saat 03.20.30’da iş yeri sahibi ile çalışanlarının maktule müdahale ettikleri, saat 03.23.23’te olay yerine polislerin, saat 03.28.46’da ise ambulansın geldiğinin belirtildiği,
Dosyada bulunan güvenlik kamerası kayıtlarına ilişkin CD içerisindeki kamera görüntüleri incelendiğinde; kamera saatine göre 03.19.16’da yerde yatan maktul …’in doğrulmaya çalıştığı ve oturur vaziyete geldiği, bu sırada sanık …’in 03.19.19’da maktulün doğrulduğunu görmesi üzerine elinde bulunan bıçakla birlikte maktule doğru koşarak tekme atmaya çalıştığı, ancak ağabeyi …’nın kendisine engel olduğu ve sanığı uzaklaştırdığı, saat 03.19.26’da maktulün tekrar yere yığıldığı ve bir daha hareket etmediğinin görüldüğü,
10.06.2014 ve 13.06.2014 tarihli cep telefonu inceleme tutanaklarında; sanık … ve ağabeyi Hakan ile maktul …’in cep telefonlarında yapılan incelemelerde, tarafların numaralarının birbirlerinde kayıtlı olmadığı, birbirlerini aradıklarına dair kayıt ve olaya ilişkin mesaj bulunmadığının bildirildiği,
Maktul …’in, sanık … ile ağabeyi Hakan’a yönelik olaydan yaklaşık bir yıl önce işlediği iddia edilen hırsızlık suçuna ilişkin olarak resmi mercilere herhangi bir başvuruda bulunulmamış olup, söz konusu bu iddia ile 2014 yılı Şubat ayında maktulün sanık … ve ağabeyi Hakan’ı tehdit ettiği iddiası ve itiraza konu öldürme olayı sırasında maktulün sanık ile Hakan’a hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediği iddialarına ilişkin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden, inceleme konusu kasten öldürme suçuna ilişkin kamu davasını açıldığı iddianameye ek olarak 07.11.2014 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … aşamalarda; maktul …’in en küçük oğlu olduğunu, maktulün altı yıldır Aygaz bayisinde servis şoförü olarak çalıştığını, diğer oğlu Osman’dan duyduğuna göre, maktulün, fırın işleten sanık ve ağabeyinin iş yerine iki yıl önce para bozdurmak amacıyla gittiğini, parayı bozdurup ayrıldıktan sonra sanık ve ağabeyinin, maktulü patronlarına şikâyet ettiklerini, olay yerine polislerin geldiğini ancak karşılıklı olarak şikâyetçi olmadıkları için polislerin tutanak tutup ayrıldıklarını, olayın bu nedenle meydana gelmiş olabileceğini, olay anını görmediğini,
Katılan … mahkemede; maktulün ağabeyi olduğunu, maktulün sanık ve ağabeyi tarafından hırsızlıkla suçlandığını, sanık ve ağabeyinin maktulün iş yerine giderek para istediklerini, sanığın “Ben paramı tanırım. Allah’ı bilmem. Paramı bilirim” dediğini, bu olayları maktulün kendisine anlattığını, maktulün bu durumu hazmedemediğini, maktulü sakinleştirip kafasına takmamasını söylediğini, bir daha da maktulü göremediğini,
Tanık Murat Çetinkaya kollukta; amcasının oğulları olan sanık … ve inceleme dışı sanık …’ın işlettiği Siteler Unlu Mamullerinde on iki yıldır çalışmakta olduğunu, olayı görmediğini ancak yaklaşık bir yıl önce tüpçülük yapan maktul …’in iş yerine gelerek 100 TL bozdurmak istediğini, maktule bozuk para vererek gönderdiklerini ancak sanık …’in para bozdurduğu sırada masanın üzerine koyduğu deste hâlindeki 1.000 TL’nin kaybolduğunu söylediğini, kamera kayıtlarından tüpçü arabasının üzerindeki telefondan maktulün çalıştığı iş yerine telefon açtıklarını, firma yetkilisinin gelerek sanık ve Hakan’la konuştuklarını, tartışma da yaşandığını, firma yetkilisinin zararı gidereceğini söylemesi üzerine konunun kapandığını ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu olay nedeniyle şikâyette bulunmadıklarını, 2014 yılı Şubat ayında çalıştığı fırının yanındaki markette bulunduğu sırada maktul …’in tanımadığı bir kişiyle birlikte markete geldiğini, kendisine amcaoğulları olan sanık ve Hakan’ı kastederek küfrettiğini ve tehdit içerikli sözler söylediğini, “Onlarla görüşeceğiz, zaten onlarla bir mahkememiz var. Onları yaşatmayacağız” dediğini, bu olayı sanık ile Hakan’a anlattığını ancak “Bir şey olmaz” diyerek fazla önemsemediklerini,
Tanık …..Gürler kollukta; saat 02.00 sıralarında Hayma Restorana gidip bir masaya oturarak alkol aldıklarını, bir ara masalarında oturan tanık….’in sanık ve ağabeyinin oturduğu masaya gittiğini, daha sonra aynı masada oturan tanık Ismahan’la yanında bulunan bir bayanın masalarına geldiğini ve piste çıkıp tanık….’le oynadıklarını, bu esnada maktul …’le tanık Atilla’nın masada olmadıklarını, içeride bulunanların dışarıya çıktıklarını görünce kendisinin de dışarıya çıktığını, sanık ve Hakan ile maktul ve Atilla’nın kavga ettiklerini, maktul …’i kolundan tutup içeri gönderdiğini, arkasından kendisinin de içeri girdiğini, daha sonra garsonlarla konuştuğu sırada maktul …’i elindeki rakı şişesiyle dışarı çıkarken gördüğünü, olay çıkmasın diye kendisini yakalamak için arkasından gittiğini, ancak maktulün elindeki şişeyi Hakan’ın başına vurduğunu, bunun üzerine sanığın elindeki bıçakla maktule saldırdığını, boğuşma olduğunu ve birlikte yere düştüklerini, olay yerinden ayrıldığını, orada bulunduğu sırada maktulün ne şekilde yaralandığını görmediğini,
Tanık…. …. kollukta; maktul … ve arkadaşlarıyla birlikte gece vakti Hayma Restorana gittiklerini, içeride sanık ve Hakan’ın masasında oturan ve yakın arkadaşı olan Ismahan ve onun arkadaşı Zeliha’yı gördüğünü, Ismahan’ın sanık ve Hakan’ın masasından kalkarak kendi masalarına geldiğini, kendisinin de sanık ve Hakan’ın oturmakta olduğu masalarına giderek karşılarında bulunan tanıklar Ayşe ile Zeliha’nın arasına oturduğunu, sanık ve Hakan’la da tokalaştığını, oturduğu süre boyunca kendilerine iş yerlerini kapatacağına dair bir şey söylemediğini, sonra yanlarından kalkarak tekrar kendi masasına geçtiğini, sanık ve Hakan’la orada tesadüfen karşılaştıklarını, alkol almaya devam ederken dışarıda kavga olduğunun söylenmesi üzerine dışarı çıktığını, Hakan’ın başının kanadığını, yolda park hâlindeki araç ile kaldırım arasında maktulün yerde yattığını, bıçaklama anını ve kimin elinde bıçak olduğunu görmediğini,
Tanık … kollukta; restoranda otururken bir ara tanık Ismahan’ın kendisini tanıdığı için sanık ve Hakan’ın masasından kalkarak yanına geldiğini, piste çıkıp bir süre oynadıklarını, daha sonra lavaboya gittiğini, geri geldiğinde restoranda kimsenin kalmadığını görünce dışarı çıktığını, kapının önünde kalabalık bir grubun olduğunu ve birbirlerine bağırdıklarını, sanık …’in elinde bıçak gördüğünü, sanık …’i tutmaya çalıştığını ancak “Karışmayın bana” deyince “Ne hâliniz varsa görün” diyerek olay yerinden ayrıldığını,
Tanık … aşamalarda; eve gitmek için tanık Cihan ile birlikte restorandan çıktıklarında tartışma sesleri duyduğunu, sanığın elinde bıçak gördüğünü, bu nedenle müdahale etmekten çekindiğini, dışarıda bulunan şahısların kavga etmeye başladıklarını, bardak ve rakı şişesiyle sanık ve Hakan’ın başına vurulduğunu gördüğünü ancak bıçakla yaralama anını görmediğini, olay öncesinde restoranda hakaret ve tehdit içerikli sözlerin söylenip söylenmediğine dikkat etmediğini,
Tanık … aşamalarda; saat 02.45 sıralarında arkadaşı olan tanık Neşet ile birlikte ağabeyi…. ve arkadaşlarının bulunduğu Hayma Restorana gittiğini, kısa bir süre oturup çıkarken kapıda … ile sanık ve ağabeyi Hakan arasında tartışma yaşandığını gördüğünü, tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine birbirlerine yumrukla vurduklarını, Atilla’nın kavga sırasında sanık ve ağabeyine hitaben “Siz tefecilik yapıyorsunuz, milletin ahını alıyorsunuz, o adamın parasını bile vermiyorsunuz” dediğini, maktul …’in içeriden elinde bira bardağıyla dışarı çıktığını ve kardeşlerden birisinin başına bardakla vurduğunu, sanık …’in elinde ise siyah saplı, açılır kapanır bıçak olduğunu, araya girenlerin kavgayı ayırmaya çalıştıklarını, o anda maktul …’in içeriden bu sefer elinde rakı şişesiyle çıktığını ve bardak vurduğu kişinin başına bu kez rakı şişesiyle vurduğunu, aralarında bulunan araç nedeniyle bıçaklama anını görmediğini,
Tanık … aşamalarda; restoranda otururken Ayşe ve Ismahan ile birlikte karşı masada oturan tanık….’in yanına gittiklerini, piste çıkarak bir süre oynadıklarını, sonra tekrar oturduklarını, telefonla görüşmek için dışarı çıkıp geri geldiğinde tanıklar Ismahan ile Ayşe’nin, kendisine tanık….’in bayanların bulunduğu masaya gitmesinden dolayı sanık ve Hakan’ın rahatsız olduklarını,….’i tersleyerek gönderdiklerini söylediklerini, bunun üzerine Hakan’a,….’i tanıdığını, bir şey olmadığını söylediğini, sanık …’in de kendisinin olduğu yerde sorun olmayacağını söylediğini, kendisine tekrar telefon gelmesi üzerine gürültü nedeniyle dışarı çıktığında içeride yaşananlar nedeniyle sanık ve Hakan ile karşı taraftan maktul … ve Atilla arasında tartışma çıktığını, Hakan’ın kavga taraftarı olmadığını ancak sanık …’in çok sinirli olduğunu, diğer taraftan da Atilla’nın çok saldırgan olduğunu, Ismahan’la birlikte Atilla’yı tutarak sakinleştirmeye çalıştıklarını, kalabalık içerisinde birisinin elinde bira bardağı gördüğünü, sanık …’in elinde de siyah renkli bir bıçak olduğunu, bir ara kalabalıktan iki üç kişinin yere yığıldığını, baktığında maktul …’i yerde yaralı hâlde yatarken gördüğünü, sanık …’in dışında başka kimsenin elinde bıçak görmediğini,
Tanık … aşamalarda; restoranda aynı masada oturdukları Ismahan ile Aydın’ın kalkarak karşı masadaki tanık….’in yanına gittiklerini, piste çıkıp biraz oynadıklarını, bu sırada tanık….’in kendi masalarına gelerek yanına oturduğunu, Hakan ile de selamlaştığını, aynı masada oturan sanık …’in tanık….’e hitaben “Sen bir gelsene” diyerek kalkıp dışarı çıktıklarını, bu sırada tanık….’in masasında oturanların da kalkarak dışarı çıktıklarını, arkalarından aynı masada oturduğu Hakan ile tanık Aydın’ın da dışarı gittiklerini, kavga olacağını anlayınca arkalarından gittiklerini, karşılıklı masalarda oturanlar arasında kavga yaşandığını, Hakan’ın başında şişe kırıldığını gördüğünü ancak kimin vurduğunu görmediğini, bu duruma sanık …’in çok sinirlendiğini ve eline bir bıçak aldığını, korktuğu için ayrılmak istediğini, cep telefonu ve çantasını almak için içeri girip tekrar dışarı çıktığında yerde maktul …’i göğsünden yaralanmış hâlde gördüğünü, yanındakilerin tampon yapmaya çalıştıklarını, yanına gidip konuşmaya çalıştığını, elini sıkan maktulün kendinden geçmesi üzerine kontrol ettiğinde nabzının atmadığını fark ettiğini, kavganın neden çıktığını bilmediğini, kavgayı görmediğini, olaylar sırasında küfür ve tehdit içerikli sözler duymadığını,
Tanık Zeynep Bursalı aşamalarda; restoranda sanık ve Hakan’la aynı masada oturduğunu, sonradan restorana gelen kalabalık grup içerisinden tanık….’in, yanında bulunan tanıklar Ismahan ve Aydın’ı tanıdığı için masalarına gelerek selamlaştığını ve kendi masasına döndüğünü, Aydın, Ismahan, Ayşe ve….’le birlikte piste çıkıp iki üç dakika oynadıklarını, sanık ve Hakan’a ayıp olacağı düşüncesiyle tekrar masasına döndüğünü, sanık ve Hakan’ın kıskançlık yapmadıklarını ve herhangi bir şey söylemediklerini, bir iki dakika sonra sanık ve Hakan’ın masadan kalkarak dışarı çıktıklarını, diğer masadakilerin de ayaklandıklarını, dışarıda sanık ve Hakan ile maktul ve Atilla arasında tartışma çıktığını, birbirlerini iteklediklerini, sanık …’in elinde bıçak olduğunu, içeri girip tekrar dışarı çıktığında maktulü yerde yatarken gördüğünü, kimin bıçakladığını görmediğini, restoranda bulunduğu süre içerisinde iki taraf arasında kavga veya atışma olmadığını,
Tanık … aşamalarda; Hayma Restoranda sanık ve ağabeyi Hakan ile eğlendiklerini, saat 02.30 sıralarında daha önceden tanıdığı olan tanık….’in arkadaşlarıyla birlikte restorana geldiklerini, tanıdık olduğu için masalarına gittiğini, kısa bir süre sohbet edip tekrar masasına döndüğünü, bir süre sonra tanık Atilla’nın yanlarına gelerek sanık … ve Hakan’a dışarı çıkmalarını söylediğini, kendisinin de beş dakika sonra dışarı çıktığını, Hakan’ın başından kan aktığını, ortalığın karışmış olduğunu, restoran içerisinde tartışma yaşanmadığını, taraflar arasında hakaret veya tehdit içerikli sözler söylendiğini duymadığını,
Tanık … aşamalarda; maktul ve arkadaşlarının geç vakitte restorana geldiklerini, maktul ile Atilla’nın, sanık ve ağabeyinin masalarına giderek dışarıya çağırdıklarını, Hakan’ın kendisine bir sıkıntı çıkacağını söylediğini, dışarı çıkınca maktulün elindeki şişeyi Hakan ve sanığın başına vurduğunu, iki masadaki şahısların hep birlikte kavga ettiklerini, kendisinin tarafları ayırmaya çalıştığını, çalışanlarına polisi aramalarını söylediğini, bir ara içeri girip geri dışarı çıktığında maktulün yerde kanlar içerisinde yattığını gördüğünü, kimin bıçakladığını görmediğini, bu sırada Hakan’ın da kafasının kanadığını,
İnceleme dışı sanık … kollukta; tüpçü bayinde çalışan maktul …’in yaklaşık bir yıl önce kendilerine ait iş yerinde kardeşi sanık …’den para bozduracağı sırada, sanığın yanlışlıkla bozdurduğu paradan daha fazlasını vermesi nedeniyle maktulle aralarında polise intikal ettirmedikleri bir olayın yaşandığını ve şikâyetçi olmadıklarını, bu olaydan sonra suç tarihine kadar maktulle hiç karşılaşmadıklarını, olay akşamı tanıklar Aydın, Ismahan ve Ayşe’yle restoranda oturup eğlendiklerini, kendisinin fazla alkol almadığını, saat 02.00-02.30 sıralarında maktul ve Atilla’nın yanlarında bulunan şahıslarla birlikte gelerek üç masa karşılarındaki masaya oturduklarını, kendi masalarında oturan Ismahan’ın o masada tanıdığı olduğundan yanlarına giderek oturduğunu, bir şeyler konuştuklarını ancak ne konuştuklarını bilmediğini, bu arada tanık Zeliha’nın da gelerek kendi masalarına oturduğunu, lavaboya giderken iş yeri sahibi tanık Mustafa’yı gördüğünü ve karşı masalarına oturan bu şahıslar nedeniyle huzursuz olduğunu söylediğini, bir süre sonra maktulün bulunduğu masada oturan tanık….’in kendi masalarına gelerek bayanların arasına oturduğunu, bu arada kendisini eve götürmesi için aradığı kardeşi olan sanık …’in de restorana gelerek masalarına oturduğunu, tanık….’in sanık …’e hitaben “Sen bizi tanımıyon mu len olayından” dediğini, sanık …’in de “Ben seni tanısam nolur, kalkar mısın arkadaşım, benim ailem olabilir bu masada” dediğini, tanık….’ın kısa bir süre daha masada oturduktan sonra tekrar yerine geçtiğini, kardeşi sanık …’le konuştukları sırada maktul ile Atilla’nın yanlarına geldiklerini ve “Çıkın dışarıya sizin ikinizi de öldüreceğiz” dediklerini, bunun üzerine kapı önüne çıkmak için masadan kalktıklarını, iş yeri sahibi olan tanık Mustafa’ya da kavga çıkacağını, kendilerini korumasını söylediğini, kapıya çıktıkları anda maktul ve Atilla’nın üzerine yürüyerek ölümle tehdit ettiklerini, maktulün elindeki rakı kadehiyle sanığın başına vurduğunu, kendisine de yumruk salladığını, içeriden çıkan kişilerin de kendilerine saldırdıklarını, iş yeri sahibi ve çalışanlarının kavgayı ayırmaya çalıştıklarını, sanık …’i üç dört kişinin darbettiğini, kafasının kanadığı sanık … tarafından görülmesi üzerine sanığın, maktul ve arkadaşlarına saldırdığını, kavga sırasında bir kişinin yere düştüğünü ancak kimin kime vurduğunu görmediğini, sanık …’in elinde bıçak gördüğünü, kimseye zarar vermesin diye sanığı tutmaya çalıştığını, maktulün nasıl öldüğünü kafasının acısından dolayı fark edemediğini, sonradan maktul …’in kendilerine kin güttüğünü öğrendiğini,
Mahkemede farklı olarak; masalarına gelen maktul ve Atilla’nın kendilerine hitaben “Kalkın len o… çocukları, siz bizi tanımadınız mı, siz ne cesaretle buraya gelip eğleniyorsunuz” dediklerini,
İnceleme dışı sanık … kollukta; sanık … ile ağabeyi Hakan’ın on yıldır patronları olduğunu, gece saat 03.00 sıralarında fırında çalışırken sanık …’in kendisini aradığını ve kendisini …. önüne çağırdığını, iş yerine ait araç ile restoranın önüne gittiğini, olay yerinde ambulans ve polislerin olduğunu, ambulansın içerisinde gördüğü sanık …’in yanına gittiğini, eline bıçak olduğu anlaşılan bir cisim tutuşturduğunu, bu cismi alıp cebine koyduğunu, bunu neden kendisine verdiğini sormadığını, olay yerinden ayrıldığını ve sanıktan aldığı bıçağı gazete kâğıdına sararak fırının karşısındaki bahçenin içindeki ağacın dibine koyduğunu, bıçağı silmediğini ve temizlemediğini, olaya ilişkin bilgisinin olmadığını,
Mahkemede ise farklı ve ek olarak; olay yerine gittiğinde ambulans içerisinde sanık …’i yaralı hâlde gördüğünü, sanığın kendisine bıçak verdiğini ve bu bıçağı polis Cevdet’e teslim etmesini söylediğini, “Tamam” diyerek yanından ayrıldığını, sabaha kadar çalıştığı ve dağıtıcılık yaptığı için bıçağın cebinde kaldığını, işini bitirince saat 09.00-10.00 sıralarında polislere bıçağı teslim ettiğini,
İnceleme dışı katılan sanık … kollukta; olay günü maktul … ve tanıklar …,…. …. ve … ile birlikte alkol aldıktan sonra 02.30 sıralarında Hayma Restorana gittiklerini, masalardan birisine oturarak rakı sipariş ettiklerini, sonradan tanık … ve yanında bulunan tanımadığı bir kişinin daha geldiğini ve toplam yedi kişi olduklarını, aynı restoranda sanık …, ağabeyi … ile yanlarında bulunan …, Ismıhan Yetiş, … ve tanımadığı bir kadının başka bir masada oturduklarını, tanık….’in yanlarından kalkarak sanık ve ağabeyinin olduğu masaya doğru gidip oturduğunu, ne konuştuklarını bilmediğini, bu arada maktul … ile sohbet ettiklerini, maktulün, sanık ve ağabeyini kasdederek kendisini asılsız yere hırsızlıkla suçladıklarını söyleyerek dertli bir şekilde ağladığını, olayın nasıl yaşandığını anlattığını, maktul …’in sanık ve ağabeyini orada görmesiyle daha da içerlendiğini, bunun üzerine maktule, yanlarına gidip bu konuyu konuşabileceklerini söylediğini, sanık ve ağabeyinin masasına gittiklerini ve “Dışarı gelin konuşalım” dediklerini, dışarı çıkar çıkmaz sanık ve ağabeyinin kendilerine yumrukla vurduklarını, sanığın elinde siyah saplı, açılır kapanır bir bıçak gördüğünü, sanığın elindeki bıçakla maktulün vücudunun üst kısmına doğru vurduğunu, maktulün bıçak darbesiyle yere düştüğünü ve bir daha da kalkamadığını, sanığın ağabeyi olan Hakan’da bıçak görmediğini ancak onun da maktule yumrukla vurduğunu, maktulün ise sanık ve ağabeyine vurup vurmadığını görmediğini,
Mahkemede ise farklı ve ek olarak; restoran içerisindeki gürültüden konuştuklarının anlaşılamayacağı için sanık ve ağabeyini konuşmak amacıyla dışarı çağırdıklarını, kesinlikle sanık ve ağabeyine küfretmediklerini, birlikte dışarı çıktıklarını ve konuşmaya başlayacakları esnada maktul …’in geldiğini ve tartışma yaşandığını, tanık Ahmet’in de orada olduğunu ve maktule içeri girmesini söylediğini, içeri giren maktulün kısa bir süre sonra bu kez elinde rakı şişesiyle dışarı çıktığını, ancak şişeyle kime vurduğunu görmediğini, maktulü tekrar içeri gönderdiklerini, bu sırada sanık …’in elinde bıçak olduğunu, tanık Gültekin’in bıçağı sanığın elinden almaya, sanık …’in ise üzerlerine doğru gelmeye çalıştığını, sanığın masasında oturan tanıklar Ayşe, Aydın ve Ismıhan’ın kendisini çekerek ters istikamete götürdüklerini, iş yeri sahibi olan tanık Mustafa’nın da geldiğini ve kendisine “Abicim durun ne yapıyorsunuz” dediğini, kendisinin de bir şey yapmadıklarını, art niyetli olmadıklarını söylediğini, bu arada sanık …’in maktul …’in üzerine doğru koşarak geldiğini, gelirken arabaya çarptığını ve ayağının sendelemesi nedeniyle arabanın yanına devrildiğini, tekrar kalkıp elinde bıçak olduğu hâlde maktulü tutarak yere çarptığını, sanık ve ağabeyinin maktulün üzerine çökerek o esnada vurduklarını, bunun üzerine yanlarına gidip Hakan’ı omuzlarından tutarak geri çektiğini, maktulün öldüğünü tahmin etmediğini, maktulün sanık ve ağabeyine küfretmediğini, sadece şişeyi kafasında kırdığını, sanığın bunun üzerine bir anda parladığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık, susma hakkının hatırlatıldığı ve müdafi huzurunda verdiği kolluk ifadesinde; olay gecesi saat 02.15 sıralarında ağabeyi Hakan’ın kendisini arayarak Hayma Restoranda bulunduğunu, aracının da olmadığını söyleyerek kendisini almasını istediğini, bunun üzerine ağabeyi Hakan’ı almak üzere restorana gittiğini, ağabeyinin isteği üzerine beş dakikalığına oturduğunu, masada tanıklar Aydın, Ismahan, Ayşe ve Zeynep’in de oturmakta olduklarını, kısa bir süre sonra restorana maktul …, tanıklar Atilla ve….’in, arkadaşlarıyla birlikte geldiklerini, tanık….’in masasından kalkarak yanlarına gelip ağabeyi Hakan’dan müsaade almadan bayanların arasına oturduğunu, ellerini bayanların oturduğu sandalyenin arkasına attığını, kendisine hitaben “Sen beni tanımadın mı?” dediğini, kendisini tanıdığını ancak tanımak zorunda olmadığını söylediğini, “Benim kim olduğumu bilmiyorsun” dediğini, bu arada tanık Ismahan’ın da tanık….’in arkadaşı olduğunu söyleyince masalarında oturabileceğini belirttiğini, iki üç dakika sonra tanık….’in kalkarak kendi masasına gittiğini, hemen ardından aynı masada oturan maktul … ile inceleme dışı sanık …’nın yanlarına gelerek “İkiniz de gelin lan buraya” dediğini, bunun üzerine ağabeyi Hakan’la birlikte dışarı çıktıklarını, Atilla ile maktul …’in de dışarıya geldiklerini, Atilla’nın kendilerine hitaben “Sizin mekânınızı kapattıracağım, seni ve aileni öldüreceğim, sizin a… koyacağım” diyerek hakaret ve tehdit ettiğini, ağabeyi Hakan’ın arkadaş olduklarını, böyle konuşmalarına gerek olmadığını söylemesi üzerine maktul …’in ağabeyi Hakan’a yumruk salladığını, elinde bulunan bardağı da kendisinin başına vurduğunu, kavga etmeye başlayınca içeride bulunan arkadaşlarının da dışarı çıktıklarını, Atilla ile maktul …’in ağabeyi Hakan’ın üzerine çullandıklarını, bir ara maktul …’in restorana girdiğini, elinde büyük rakı şişesiyle geri geldiğini, ağabeyi Hakan’ın başına rakı şişesiyle vurmasıyla başının kanadığını, ağabeyini öldürüyorlar düşüncesiyle cebinde taşıdığı çakı bıçağını çıkararak ağabeyinin yanına gittiğini, maktul … ile kucaklaştıklarını ve birlikte yere düştüklerini, kendisi altta maktul üstte boğuşurken elindeki bıçağın sol elini kestiğini, bu arada diğer kişilerin ağabeyine saldırdıklarını, maktulün altından kurtularak ağabeyini kurtarmak için yanına gittiğini, maktulün de oturduğu yerden tehdit ve hakaretlerine devam ettiğini, maktulün ne şekilde yaralandığını bilmediğini, olay anında sadece kendisinde bıçak olduğunu, ambulansta tedavisi yapılırken bu bıçağı inceleme dışı sanık …’e verdiğini, olaydan yaklaşık 1,5 sene önce tüpçüde çalışan maktulün para bozdurmak üzere kendisine ait iş yerine geldiğini, iş yoğunluğundan dolayı parayı bozarken tezgâhın üzerine 1.000 TL koyduğunu, müşterilerle ilgilenirken parayı maktulün almış olduğunu, bu durumu fark edince maktulün iş yerine giderek söylediğini ancak herhangi bir resmî müracaatta bulunmadığını,
Savcılık ve sorguda susma hakkını kullanan sanık mahkemede önceki beyanlarına ek ve farklı olarak; tanık….’in masalarına geldiğinde ellerini ittirerek “Beni tanıdın mı ulan olaydan” dediğini, kendisine masadan kalkmasını söylediğini, tanık….’in kendi masasına döndüğünde aralarında bir şeyler konuştuklarını, yanlarına gelen maktul … ile Atilla’nın kendilerine hitaben “Ulan ben size demedim mi a… çocukları, İncilipınar Mahallesi bizden sorulur, sizin anlayışınız kıt mı ulan” dediklerini, kendilerini dışarıya çağırdıklarını, kavga etmeye niyetinin olmadığını, kendisini bekleyen ailesi ve bir de işinin olduğunu, arabasının anahtarını bulamadığını, bulsaydı ağabeyi Hakan ile birlikte kaçabileceğini, sonradan Atilla’nın kendisine ait anahtarı alarak kaçmalarını engellemiş olduğunu öğrendiğini, çakı bıçağının o gün için cebinde kalmış olduğunu, kendisini savunmak için eline alıp açtığını, ama herhangi birisine vurma gibi bir niyetinin olmadığını, zaten normalde sol elini kullandığını, ancak bıçağın hep sağ elinde olduğunu, bıçak sol elinde olsaydı vuruş şekli daha farklı olacağından daha fazla saplanacağını, ancak bıçağın maktulün vücuduna sadece 4 cm girdiğini, maktulün ağabeyi Hakan’ın başına şişeyle vurması üzerine yanlarına giderken ayağının kaydığını, aracın ön tarafına doğru düştüğünü, maktulün elindeki cam parçalarıyla kendisine saldırdığını, maktulün kaktırmasıyla sol elinde telefon, sağ elinde bıçak olacak şekilde altta kaldığını, maktulün üzerine atlamasıyla birlikte şoka girdiğini, kimseye girmemesi için bıçağın ağzını kapatmaya çalıştığını, tam kapatmaya çalışırken maktulün eliyle eline bastırması üzerine bıçağın elini kestiğini, elinin kanamasıyla hemen alttan kaçarak kaçıp ağabeyi Hakan’ın yanına gittiğini, maktulü öldürmek gibi bir niyetinin olmadığını, öldürmek isteseydi bıçağı 4 değil 34 cm sokabileceğini, saldırıyı defetmek için kendisini koruduğunu, suçlamayı kabul etmediğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlıkların ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
I- Sanık …’nın eyleminin kasten öldürme suçunu mu, yoksa kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu mu oluşturduğu;
5237 sayılı TCK’nın “Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesi;
“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”,
“Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin 4. fıkrası ise;
“Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”,
Şeklinde hükümler içermektedir.
Konuya ilişkin TCK’nın 87. maddesinin gerekçesinde ise; “Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmiş olması hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten yaralama hâllerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, ‘Genel Hükümler Kitabı’nda yer alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir” açıklamasına yer verilmiştir.
765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161.)
765 sayılı TCK’daki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’da haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi;
“(1) Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklindedir.
Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.
Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, İstanbul 2015, s. 286 vd; Mehmet Emin Artuk, …..Gökcen, A.Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, c 3, s. 2484 vd.)
5237 sayılı TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen ve kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi hâlini yaptırıma bağlayan TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanma şartlarının belirlenebilmesi için öncelikle TCK’nın 86 ve 88. maddeleri ile 87. maddesinin 4. fıkrasının ilk düzenleniş hâllerine, ardından da anılan hükümlerde yapılan değişikliklere bakmakta yarar bulunmaktadır.
İlk olarak 12.10.2004 tarihli ve 25611 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5237 sayılı TCK’nın “Kasten yaralama” başlıklı 86. maddesi;
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
İşlenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde iki fıkra olarak,
“Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin dördüncü fıkrası;
“(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, ikinci fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”,
“Daha az cezayı gerektiren haller” başlıklı 88. maddesi ise;
“(1) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur.” şeklinde düzenlenmiş olup görüldüğü üzere 87. maddenin dördüncü fıkrasında, 86. maddenin birinci ve ikinci fıkralarına giren hâller sonucu ölümün meydana gelmesi durumu fıkra kapsamında değerlendirilirken kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlini düzenleyen 88. maddenin birinci fıkrasına giren hâller sonucu ölümün meydana gelmesi hâli ise bu fıkra kapsamında değerlendirilmemiştir.
31.03.2005 tarihli ve 25772 (mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5328 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle TCK’nın 86. maddesine “(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.” fıkrası ikinci fıkra olarak eklenmiş, maddenin ikinci fıkrasındaki “iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” ibaresi “şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklinde değiştirilerek fıkra numaraları buna göre teselsül ettirilmiş ve maddenin ikinci fıkrasındaki düzenleme üçüncü fıkra hâline getirilmiştir. 5328 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasındaki “ikinci” ibaresi “üçüncü” şeklinde, aynı Kanun’un 6. maddesiyle de TCK’nın 88. maddesinin başlığı “Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi” şeklinde değiştirilirken 86. maddede yapılan düzenleme ile uyum içinde olacak şekilde maddenin birinci fıkrası metinden çıkarılmış ikinci fıkrası da birinci fıkra olarak teselsül ettirilmiştir. Yapılan bu değişikliklerin neticesi itibarıyla 5237 sayılı TCK’nın 86. maddesine ikinci fıkra olarak “kişi üzerindeki etkisi basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olan” yaralama fiilleri için maddenin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiillerinden daha hafif ceza yaptırımı içeren bir düzenleme getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrası ise hiç bir değişiklik yapılmadan üçüncü fıkra olarak düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 86. maddesi ile 87. maddesinin dördüncü fıkrasının ilk düzenleniş şekilleri gözetildiğinde kanun koyucu, TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasındaki düzenleme ile TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiilleri sonucu meydana gelecek ölüm neticesini sekiz yıldan on iki yıla kadar hapis cezası olarak, 86. maddenin ikinci fıkrasının (değişiklikten sonra üçüncü fıkra) ihlal edilmesi hâlinde meydana gelecek ölüm neticesini ise daha ağır şekilde on iki yıldan on altı yıla kadar hapis cezası olarak yaptırıma bağlamıştır. Burada gözden kaçırılmaması gereken husus kasten yaralama sonucunda meydana gelecek ölümde, maddenin 86. maddenin ikinci fıkrasına (değişiklikten sonra üçüncü fıkra) giren bir hâlin söz konusu olabilmesi için ortada zorunlu olarak maddenin birinci fıkrası kapsamındaki bir kasten yaralama fiilinin varlığının gerekliliğidir. Diğer bir deyişle 86. maddenin birinci fıkrası kapsamındaki kasten yaralama suçunun üst soya, alt soya, eşe veya kardeşe karşı, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da silahla işlenmesi hâlinde 86. maddenin ikinci fıkrası (değişiklikten sonra üçüncü fıkra) gündeme gelecek dolayısıyla böyle bir fiil sonucu ölüm neticesi meydana gelmiş ise fail hakkında 87. maddenin dördüncü fıkrasının ikinci kısmında yer alan on iki yıldan on altı yıla kadar hapis cezası şeklindeki daha ağır yaptırım söz konusu olabilecektir.
Değişikliklerden sonra, TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “yukarıdaki maddenin…üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklindeki anlatım nedeniyle TCK’nın 86. maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olan kasten yaralama fiilinin işlenmesi sırasında aynı maddenin üçüncü fıkrasının da ihlal edilmesi ve fiil sonucu ölüm neticesinin meydana gelmesi ihtimalinde TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanmasının gerektiği yönünde bir düşünce akla gelebilecek ise de, yukarıdaki açıklamalar da dikkate alındığında kanun koyucunun amacının bu olmadığı aşikârdır. Değişikliklerden önce, TCK’nın 86. maddesinde yalnızca kasten yaralama suçunun temel şekline yer verilmesi, kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlini düzenleyen 88. maddenin birinci fıkrasının kasten yaralama sonucu ölümü düzenleyen 87. maddenin dördüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmemesi ve 5328 sayılı Kanun’la da 87. maddenin dördüncü fıkrasının uygulanma koşullarında da herhangi bir değişikliğe gidilmemesi karşısında, kanun koyucunun, TCK’nın 86. maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki kasten yaralama fiillerinin maddenin üçüncü fıkrası da ihlal edilmek suretiyle işlenmesi hâlini 87. maddenin dördüncü fıkrası ile hem de fıkranın ikinci kısmında düzenlenmiş olan daha ağır bir cezai yaptırıma tabi tutmayı amaçladığı söylenemez. Sonuç olarak TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanabilmesi bakımından ayırıcı ölçüt yaralanmanın ağırlığı olup ölüm neticesini meydana getiren yaralanmanın TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında bir yaralanma olması gerekmektedir. Bu nedenle TCK’nın 86. maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki kişi üzerindeki etkisi basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olan kasten yaralama fiilinin işlenmesi sırasında aynı maddenin üçüncü fıkrasının da ihlal edilmesi ve fiil sonucu ölüm neticesinin meydana gelmesi ihtimalinde TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanma imkânı bulunmamaktadır.
Öğretide de “…vücut üzerindeki etkisi basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikteki bir yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, bu fiil 87. maddenin 4. fıkrası bakımından tipik bir fiil değildir. Buna göre, her şeyden önce, kasten yaralama sonucunda meydana gelen ölüm neticesinin faile isnat edilebilmesi için kasten yaralamanın belli bir ağırlığa ulaşması gerekmektedir. Böylece kanun koyucu hafif nitelikteki yaralama fiilinin tek başına ölüm neticesini meydana getirebilecek tehlikeyi içermediğini kabul etmiş olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, 86. maddenin 2. fıkrası kapsamında kalan yaralama tek başına ölüm neticesinin faile yüklenebilmesi bakımından yeterli değildir.” (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 4. Bası, Ankara 2017, s.193.); “…kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde ölüm neticesinin meydana gelmiş olması durumunda m. 87/son’un uygulanması mümkün olmayacaktır” (Veli Özer Özbek-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 12. Bası, Ankara 2017, s.219.); “Bu nitelikli hâlin düzenlendiği TCK’nın 87/4. maddesinde, faile verilecek ceza belirlenirken ‘yukarıdaki maddenin birinci ve üçüncü fıkralarına’ yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralanması ve/veya bu şekilde yaralamanın üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya silahla gerçekleştirilmesi durumunda anılan nitelikli hâl uygulanacaktır. Bu önermenin aksi düşüncesinden çıkan sonuç, TCK’nın 86/2. maddesinde düzenlenen basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda, bu nitelikli hâl uygulanamayacaktır.” (Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s.3060-3061.) şeklinde görüşler mevcuttur.
Sonuç olarak, TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanabilmesi için;
a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,
b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında yaralanmış olması veya 86. maddenin birinci fıkrası kapsamındaki kasten yaralama fiilinin üçüncü fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi,
c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
d- Failin meydana gelen ölüm neticesi bakımından en azından taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nın “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Dolayısıyla suçun vasıflandırılmasından önce çözülmesi gereken konu, failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğuna ilişkindir.
TCK’nın 21. maddesinin 1. fıkrasına göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak daha açık bir ifadeyle failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da; suç nedeni, kullanılan aletin cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti, failin suçtan önceki ve sonraki davranışları, aradaki husumet, hedef seçme imkânının bulunup bulunmadığı, mağdurdaki yaraların yerleri ve nitelikleri, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmak suretiyle kastın saptanması gerektiği belirtilmiştir.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık … ile ağabeyi olan inceleme dışı sanık …’ın, yanlarında bulunan tanıklar Aydın, Zeliha, Ayşe ve Ismahan ile birlikte Hayma Restoran adlı yerde gece vakti alkol alıp eğlendikleri sırada, maktul … ve inceleme dışı sanık … ile yanlarında bulunan tanıklar Ahmet,…., Neşet, Cihan ve Gültekin’in saat 02.30 sıralarında Hayma Restorana gelerek sanık ve ağabeyinin oturduğu masanın hizasında birkaç masa ileriye oturdukları ve alkol almaya başladıkları, tanık….’in, tanıklar Ismahan ve Aydın’ı tanıdığı için sanık ve ağabeyinin bulunduğu masaya giderek bir süre oturup sohbet ettiği, tanık….’in masada bulunan kadınların arasına oturması nedeniyle sanık … ile tanık….’in arasında ufak bir sürtüşme yaşandığı, bu arada maktul …’in olaydan yaklaşık bir yıl öncesinde sanık ve ağabeyinin iş yerinden hırsızlık yaptığı iddiası nedeniyle duyduğu rahatsızlığı arkadaşı olan inceleme dışı sanık …’ya anlatmaya başladığı, maktul ile Atilla’nın aşırı derecede alkollü oldukları, tanık….’in sanık ve ağabeyinin masasından kalkıp kendi masasına gitmesinin hemen ardından maktul ve Atilla’nın, sanık ile ağabeyi Hakan’ın yanına giderek bu konuları konuşmak üzere dışarı çağırmaları üzerine dördünün arka arkaya dışarı çıktıkları, konuşmaya başladıkları sırada maktulün elinde bulunan bardağı sanık …’in başına vurmasıyla birlikte kavga çıktığı, maktulün sanık …’e yönelik saldırısını yola taşacak şekilde ısrarla sürdürdüğü, tartışma sırasında sanık …’in üzerinde taşıdığı çakı bıçağını eline alarak ucunu açtığı, bu arada cep telefonuyla da konuşmakta olduğu, kavga üzerine dışarıya çıkan şahıslardan tanık Ahmet’in maktulü tutarak uzaklaştırıp restoran içerisine girmesini sağladığı, bu arada Atilla ile Hakan arasında da kavga yaşandığı ve birbirlerini darbettikleri, bu esnada içeri giren maktulün eline almış olduğu rakı şişesiyle tekrar dışarı çıkarak sırtı dönük olan Hakan’ın arkasından yaklaşarak başına vurduğu ve Hakan’ın başının kanamasına neden olduğu, bir kenarda tanık Gültekin tarafından sakinleştirilmeye çalışılan sanık …’in, ağabeyinin başına şişeyle vurulduğunu görmesi üzerine elindeki bıçakla birlikte hızla maktule doğru hamle yaptığı, ancak alkollü olmasının da etkisiyle dengesini kaybederek önce orada park hâlinde duran siyah renkli aracın ön kaputuna çarptığı, hemen toparlanarak sağ elinde bulunan cep telefonu ve bıçakla birkaç metre ilerideki ağabeyi Hakan ile maktulün bulundukları yere geldiği, aralarında yaşanan arbede nedeniyle sanığın yine dengesini kaybettiği, bu sırada maktulün tekrar sanık …’e yumruk savurduğu, siyah renkli aracın arka tarafıyla kaldırım arasında yere düşmekte olan sanık …’in maktulü de sol eliyle kavraması üzerine kaldırım ile araç arasında sıkışarak birbirlerine sarılı vaziyette yere düştükleri, sanık …’in yere düşerken ve düştükten hemen sonra üste çıkarak maktulün vücuduna hamle yaptığı, sanık …’in ayağa kalkarak inceleme dışı sanık …’nın üzerine yürüdüğü, maktulün ise araç ile kaldırım arasında yerde yığılı hâlde kaldığı, bir an için maktulün doğrulmaya çalıştığı, bunu gören sanık …’in tekrar maktulün üzerine doğru giderek tekme atmaya çalıştığı ancak Hakan’ın araya girerek sanığa engel olduğu, kısa bir süre sonra tekrar yere yığılan ve hareketsiz kalan maktulün, göğüs boşluğuna nafiz bir adet delici kesici alet yarasının yol açtığı perikart, kalp ve akciğer yaralanması sonucu gelişen yoğun iç kanama ve hipovolemik şok nedeniyle öldüğü olayda; yaklaşık bir yıl önce maktul …’in kendisine ait iş yerinden hırsızlık yaptığını düşünen sanığın, olay gecesi de restoranda karşılaştığı maktulle aralarında sürtüşme yaşanması, maktul …’in göğüs boşluğuna isabet eden öldürücü nitelikteki tek bıçak darbesinin yanında, adli raporlar ve otopsi tutanağında da belirtildiği üzere vücudunun pek çok yerinde darp cebir izinin bulunması, sanığın suçta kullandığı bıçağın öldürme suçunu işlemeye elverişli olması, kalp ve akciğerin hasar görmesi göz önüne alındığında sanık tarafından hedef alınan bölgenin hayati bakımdan önemi, olay yerinde bulunan tanıklar ile iş yeri çalışanları tarafından uzaklaştırılmaya ve sakinleştirilmeye çalışılan sanığın, ısrarla olay yerinden gitmeyip eline aldığı bıçağın ucunu açarak maktule doğru birçok kez hamle yapması ve bıçaklanan maktulün doğrulmaya çalıştığını görmesi üzerine elinde bulunan bıçakla tekrar maktulün üzerine yürüyüp tekme atmaya çalışmak suretiyle saldırılarına devam etmesi, ancak kendisine ağabeyi Hakan’ın engel olması nedeniyle eylemine kendiliğinden son vermediğinin anlaşılması karşısında, sanığın olay öncesi, olay esnası ve sonrasındaki davranışları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, öldürme kastıyla hareket ettiği ve eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi; “Sanığın eyleminin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
II- Sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle yapılan indirim oranının isabetli olup olmadığı;
Haksız tahrik, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler” başlıklı İkinci Bölümde yer alan 29. maddesinde;
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Genel Hükümler, s. 412.)
Yerleşmiş yargısal kararlar ve doktrinde yer alan baskın görüşlere göre, 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,
b) Bu fiil haksız olmalı,
c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
5237 sayılı TCK’da tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’da yer alan ağır tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Bir numaralı uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde gerçekleşen olayda; maktulün, sanığın iş yerinden hırsızlık yaptığı ve sanığa tehdit ve hakaret ettiği iddialarıyla ilgili olarak sanık tarafından resmî makamlara yapılmış herhangi bir başvuru bulunmaması, aradan yaklaşık bir yıl kadar süre geçmesi ve inceleme konusu olaya ilişkin iddianamenin ekinde hırsızlık, tehdit ve hakaret iddialarıyla ilgili ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilip bu kararın kesinleşmesi göz önüne alındığında, maktulün sanığın iş yerinden hırsızlık yaptığı ve sanığa hakaret ve tehdit ettiği iddialarının sanık üzerinde haksız tahrik oluşturmadığının kabulü gerekmektedir.
Öte yandan, olay anında aşırı derece alkollü hâlde sanığın masasına gelerek kendisini hırsızlıkla suçladıkları için sanığa ve ağabeyi Hakan’a rahatsızlık verip bu meseleyi konuşmak için kendilerini dışarı çağıran, dışarıda da önce bardakla sanık …’in, sonrasında rakı şişesiyle Hakan’ın başına vurarak yaralanmalarına neden olan ve bıçaklanmadan önce sanığa ve ağabeyi Hakan’a ısrarla saldırmaya çalışan maktulden sanığa yönelen ve haksız tahrik oluşturan davranışların ulaştığı boyuta göre, 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasının öngörüldüğü TCK’nın 29. maddesi uygulanırken, Yerel Mahkemece 14 yıl olarak takdir edilen hapis cezasının adil ve yerinde olduğu kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …;
“Sanık …’ya verilen cezada haksız tahrik nedeniyle yapılan indirimin isabetli olduğuna ilişkin sayın çoğunluğun kararı yerinde değildir. Şöyle ki;
Sanığın olayın başlamasından önce ve olay sırasında haksız bir hareketinin bulunmadığı sabittir. Sanık … ve kardeşi …’nın, Denizli ilinde unlu mamüller işi ile iştigal ettikleri, olay tarihinden yaklaşık bir yıl önce işyerinden para çalınması üzerine aynı gün işyerine gelen maktül …’dan şüphelendikleri, maktülle aralarında bu nedenle tartışma çıktığı olayın soruşturma makamların intikal ettirilmeden kapandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Olay ….başlamış ilk önce maktülün yönlendirmesiyle arkadaşı…. …. gelip sanığın masasında bulunan bayanların yanına oturarak sanık … ve kardeşi …’yı rahatsız etmiştir. Sanık ve kardeşi … sakin bir şekilde davranarak olay çıkmaması için rahatsız edici davranışa karşılık vermemişler ve sineye çekmişlerdir. Akabinde maktül Muhammed ve arkadaşı … tarafından sanık ve kardeşi restorant dışına davet edilmiş, davet edilirken sanığa küfür ve hakaret edilmiştir. Dışarıda maktül … sanık …’nın başına bardak vurarak kavgayı başlatmış, sanık kendisi ve kardeşinin öldürüleceği düşüncesiyle eline suçta kullandığı bıçağı almış ancak kullanmamıştır çünkü amacı üzerlerine gelinmesini önlemedir. Kavganın büyümemesi için maktül restorant içine alınmıştır. Bu sırada sanık ve kardeşi olay yerinden ayrılmak istemişler park halindeki aracının anahtarını bulamamaları nedeniyle buda mümkün olmamıştır. Olayın başlamasından sonuna kadar hareketli olan ve yerinde durmayan maktül ölüme davetiye çıkaracak şekilde bu sefer rakı şişesini alarak restorant dışına çıkıp dışarıda bulunan …’nın kafasına vurarak kavgayı tekrar başlatarak olayın büyümesine sonuçta sanık … ve maktul …’ın altlı üstlü boğuştuğu sırada sanığın rastgele salladığı bıçağın maktule isabet etmesi sonucu olayın ölümle sonuçlandırılmasına neden olunmuştur.
TCK’nun 29. maddesi uyarınca tahrik nedeniyle yapılacak indirim oranı belirlenirken haksız hareketin işleniş şekli, niteliği, yeri, zamanı, yöresel koşullar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmeli, eğer haksız hareket bu özellikleri itibariyle yoğun ve önemli boyutlara ulaşmışsa haksız tahrikin ağır ve şiddetli olduğu kabul edilmelidir. Somut olayımızda maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturduğu kabul edilen eylemin ulaştığı boyuta göre sanık hakkında TCK’nun 29. maddesinin uygulaması sırasında en üst oranda indirim yapılması adalet ve nesafet kurallarına uygun olacağı düşüncesiyle yerel mahkemece haksız tahrik nedeniyle yapılan indirimin isabetli olduğuna ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.” düşünceleriyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede her iki uyuşmazlık yönünden oy çokluğuyla karar verildi.