Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2018/217 E. 2020/284 K. 11.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/217
KARAR NO : 2020/284
KARAR TARİHİ : 11.06.2020

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 178-39

Sanık …’in kasten öldürme suçundan TCK’nın 81/1, 62/1, 53/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 21.05.2014 tarihli ve 20-126 sayılı resen temyize tabi hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.12.2016 tarih ve 6013-4373 sayı ile;
“Oluşa, dosya kapsamına ve mahkemenin gerekçesine göre; maktulün eşiyle gönül ilişkisi olan sanığın olay günü maktulün evde olmadığı akşam saatlerinde alkollü olarak maktul ve eşinin yaşadığı evin civarında dolaşarak taciz ettiği, maktulün gece saat 00.30 sularında eve gelip yaşananları öğrendiği, …’ya hitaben, ‘Hemen o adamı arıyorsun buraya çağırıyorsun, ben ona gününü göstereceğim, belasını benden bulacak’ diyerek sanığı çağırmasını istediği, bunun üzerine yapılan çağrı üzerine sanığın kısa sürede maktulün evinin önüne geldiği, ardından maktulün elinde tabancasıyla dışarıya çıktığı, …’nın eşine engel olma çabalarına, maktulün yumrukla karşılık verdiği, sanığın da silahını çekmesiyle birlikte karşılıklı yapılan yoğun atışlar sonucunda, maktulün almış olduğu sekiz adet isabetle öldüğü, sanığın ise eline aldığı isabetle yaralandığı olayda; ilk haksız hareketin sanıktan gelmesine ve haksız hareketlerin ısrarla sürdürülmesine rağmen, maktulün sanığa yönelik plan dâhilindeki silahlı eyleminin, tahrikte dengenin sanık lehine bozulmasına yol açtığı anlaşıldığı hâlde, sanık lehine makul oranda haksız tahrik hükmünün uygulanmaması,” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 09.03.2017 tarih ve 178-39 sayı ile;
“…Yargıtay bozma ilamında her ne kadar tahrikte dengenin sanık lehine bozulduğundan bahsetmiş olsa da tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, suça konu olaya kendi haksız hareketleri ile sebebiyet veren kişi sanıktır. Olayın başlaması ile bitişi arasındaki süreç zarfında sanık katılana, maktule ve tanıklara karşı haksız tecavüz eylemlerini artırarak ısrarlı biçimde devam ettirmiş, katılana karşı telefonda başlayan ve sonrasında sözlü birtakım taciz söylemlerini katılanın bulunduğu evin çevresinde gezinmeye kadar vardırarak eylemsel bir boyuta ulaştırmıştır. Sanığın katılana yönelik bu şekilde belli bir süreç dâhilinde devam eden eylemlerinden maktul sonradan haberdar olmuş, ailesine yönelik net bir tehdit, tecavüz tehlikesi ile karşı karşıya kalan maktul hayatın olağan akışı içerisinde makul sayılabilecek oranda hiddet içerisine girmiş, maktul sanığı kastederek katılandan sanığı çağırmasını istemiş, katılanın da sanığı araması ve sanığa ‘Evin önüne gel’ demesi üzerine sanık maktul ile katılanın bulunduğu evin bahçesine gitmiş ve burada katılan … ile sanık belli bir süre konuştuktan sonra maktul evin bahçesine giderek katılanın engel olma çabalarına rağmen kendisinde bulunan ruhsatsız tabancasını çıkarmış, sanığın da elinde bulunan tabanca ile karşılık vermesi üzerine çıkan çatışma üzerine maktul ölmüş, sanık ise elinden yaralanmıştır. Bu olayda maktulün ailesinin net, kesin, ısrarlı bir şekilde devam eden bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı, maktulün bu olaydan dolayı duymuş olduğu elem ve ızdırap ile tehditvari konuşmasının doğal olduğu, maktulün sanığı tabanca ile vurmak istemesi durumunda bunu hayata geçirebilmesinin aslında çok da zor olmadığı, çünkü dosyadaki tanık anlatımlarına göre maktul ile sanık arasındaki mesafesinin yaklaşık olarak 2-3 metre olduğu, plan dâhilinde sanığa yönelik silahlı bir kalkışma gerçekleştirmek istediği ileri sürülen maktulün bu mesafeden sanığı ölümcül olabilecek şekilde yaralamasının veya öldürmesinin zor olmayacağı, başka şekilde kendini koruyacak biçimde önlem alarak hareket etme imkânına sahip olmasına rağmen bunu yapmadığı, ancak bu şekilde plan yapmamak suretiyle gerçekleşen olayda, sadece sekiz merminin birini isabet ettirdiği, isabet eden mermi sonucunda sanığın sadece elinden yaralandığı, sanığın ise maktule karşılık olarak on adet merminin dokuzunu isabet ettirdiği, merminin isabet yerlerinin de ölümcül olduğu ve maktulün de öldüğü düşünüldüğünde plan dâhilinde hareket eden, bu saikte olan kişinin sanık olduğu çok açıktır. İlk önce kim tarafından ateş edilmiş olduğu dosya kapsamından anlaşılmasa dahi sanığın üzerinde tabanca bulunduğu hâlde katılanın yanına giderek katılanla konuşması ve olay esnasında sanığın tabanca ile maktulü sekiz yerinden vurarak öldürmüş olması sanığın hedef gözeterek ve kasti olarak maktulü hedef aldığını göstermektedir.
Haksız tahrik hükümlerinin ve TCK’nın 29. maddesinin uygulanma şartlarını açıkça gösteren Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.04.2016 tarihli ve 532-172 sayılı kararı uyarınca yapılan değerlendirmede; her ne kadar sanıkla katılan … arasında bir dönem duygusal bir ilişki söz konusu olsa da, maktulün bu olaydan çocuğu olan katılan … vasıtasıyla haberdar olduğu, önce katılan …’a böyle bir şey olamayacağını ifade ettiği, inanmak istemediği, evine gelip bu olayı eşi olan katılan … ile paylaştığında katılan …’nın sanığın kendisini rahatsız ettiğini, kendisinin rızası dışında böyle bir olay yaşandığını, sanığı kendisinden uzaklaştırmaya çalıştığını ancak sanığın buna yanaşmadığını, bu olayda kendisinin rızası bulunmadığını ifade ettiği, bunun üzerine maktulün bunu büyütmediği ancak akabinde katılan …’nın eşinin durumdan haberdar olması ve rahatsız olması nedeniyle tanık …’nin cep telefonundan sanığı arayarak kendisini rahatsız etmemesini istediği, buna rağmen sanığın katılan …’nın peşini bırakmadığı, defalarca tanık …’nin cep telefonunu arayarak katılan … ile görüşmek istediği, bu olaylara tanık …’ın da şahit olduğu, ancak sanığın bundan bir türlü vazgeçmediği, olay günü aldığı alkolün etkisiyle saat 22.00 sıralarında katılan …’nın evinin etrafında dolaşıp ona ulaşmaya çalıştığı, durumdan rahatsızlık duyan aile fertlerinin polisi aradıkları, polisin gelmesi üzerine sanığın oradan kaçtığı, polisin bir şey olursa tekrar haber vermelerini istediği, polisin gitmesinden sonra sanığın tekrar evin etrafında gezinmeye başladığı, o gün evde bulunan tanık …, … ve katılan …’ün bu olayı başka bir boyuta varmadan çözmek amacıyla kendilerince tedbir aldıkları, …’ın katılan …’nın evinde kaldığı, tanık … ile katılan …’un o gün gece 24.00 vardiyasından çıkan maktulü alarak sanıkla karşılaşmalarını engellemek amacıyla maktulün yanına gittikleri, iş çıkışında maktule olanları anlattıkları, gece saatlerinde işten çıkan ve eve dönen, durumdan bu şekilde haberdar olan maktulün eve gelerek önce eşine tepki gösterdiği, bu olayı konuşmaya başladıkları, bu esnada tanık …’ın eşi olan …’ı telefonla arayarak sanığın kendi telefonunu arayıp ısrarla rahatsız ettiğini beyan etmesi üzerine sanığın telefonunu alan tanık …’ın sanığı arayarak kendilerini ve katılan …’yı rahatsız etmemesini söylediği, ancak sanığın ısrarla katılan …’yı telefona istediği, bunun üzerine sinirlenen katılan …’nın telefonu arayarak ‘Benden ne istiyorsun, senle görüşmek istemiyorum’ demesine rağmen sanığın görüşmek isteğini tekrarladığı, artık başka çaresi kalmayan ve sanığı ikna edemeyen katılanın bunun üzerine eşinin tavsiyesiyle ‘Dışarıya çık görüşelim’ dediği, evin etrafında gezinen sanığın hazırlıklı vaziyette silahla evin bahçesine kadar girdiği, katılan …’nın sanığa gitmesini ısrarla söylemesi üzerine sanığın buradan uzaklaşmadığı, olaylara bu şekilde şahit olan, yapacak hiçbir şeyi kalmayan, evine gece geç saatlerde çocuklarının ve yakınlarının bulunduğu bir ortamda karısını almak amacıyla gelen sanığa karşı haksız tahrik altında kalan maktulün tabanca ile dışarıya çıktığı, katılanın olayın büyümemesi için kendisine engel olmak istemesine rağmen onu ittirdiği, bu esnada maktule göre daha rahat pozisyon alan sanığın tabancasını ateşlediği, maktulün de aldığı isabet nedeniyle tabancasını ateşlediği, bu şekilde meydana gelen olayda yoğun ve ısrarlı haksız hareketleri ile olayların başlamasına ve boyuta varmasına sebep olan kişinin sanık olduğu, bu itibarla sanığın yaptığı haksız eylemler yanında bir de kasten öldürme suçunu gerçekleştirdiği düşünüldüğünde ilave olarak bir de haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması hâlinde bu durumumun olayın oluş şekline, hak ve nasafet kurallarına aykırı olacağı düşüncesiyle sanık hakkında TCK’nın 29. maddesinin uygulanma koşulları oluşmadığı” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Hükmedilen ceza miktarına göre resen temyize tabi olan direnme kararına konu bu hükmün sanık müdafisi tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.01.2018 tarihli ve 38901 sayılı “düzeltilerek onama” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.04.2018 tarih ve 464-1985 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
23.11.2013 tarihinde saat 01.20’de düzenlenen olay, yakalama ve muhafaza altına alma tutanağında; saat 01.00 sıralarında Haber Merkezinden … … Sokak üzerinde silahlı kavga olayı olduğunun anons edilmesi üzerine bahse konu yere gidildiği, silahla yaralanan …’ün hastaneye kaldırıldığının öğrenildiği, Elmalı Dere Mahallesi Muhtarlığı önünde elinden kan damlayan şüpheli bir şahsın görülmesi üzerine yanına gidildiği, aşırı derecede alkollü olan …’in, kendisine ateş edilmesi üzerine yanında taşıdığı bulundurma ruhsatlı tabancasıyla rastgele ateş ettiğini, kimin vurulduğunu görmediğini, kimseyle husumetinin bulunmadığını beyan ettiği, üzerinde ele geçirilen Belçika Browning tabanca incelendiğinde şarjörünün ve fişek yatağının boş olduğu, kabza kısmına sıkışmış deforme mermi çekirdeği görüldüğü, tabancanın muhafaza altına alındığı, olay yerinde çok sayıda 9 mm çapında boş kovan bulunduğu, olayın meydana geldiği evin bahçesinde 1 adet tabanca olduğu, tabanca ve kovanların muhafaza altına alındığı, hastaneye kaldırılan …’ün öldüğünün öğrenildiği, yakalanan …’in tedavisi yaptırıldıktan sonra Asayiş Şube Müdürlüğüne getirildiğinin belirtildiği,
23.11.2013 tarihinde saat 07.30’da düzenlenen olay yeri inceleme raporunda; olayın … … Sokak üzerinde 27 numaralı evin önünde meydana geldiği, olay yerinde aydınlatma kiti kullanılarak yapılan teknik inceleme ve araştırmalarda, 27 numaralı ikametin 23,33 metrekarelik avlusunda 1 adet yazma, 1 adet siyah renkli kazak, bunların yanında T31006 seri numaralı, horozu kurulu vaziyette tabanca, bu tabancaya ait bir adet şarjör, şarjör içerisinde 2 adet MKE ibareli fişek, namlu içerisinde 1 adet MKE ibareli fişek olduğu, toplam 10 adet MKE 9P ibareleri kovan bulunduğu, 1 adet mermi çekirdeği ele geçirildiği, 27 numaralı ikametin bahçe giriş kapısı dış kısmında bir tarafı kırılmış siyah saplı, sap uzunluğu 105 mm, namlu uzunluğu 8 cm olan 1 adet çakı bıçağı görüldüğü, bu çakı bıçağı üzerinde tozlama metodu ile yapılan vücut izi geliştirme işleminde olumlu netice alınamadığı, 27 numaralı binanın önünde, 2. Elmalı Sokak üzerinde 98 cm2’lik bir alan içerisinde toplam 8 adet MKE 9P ibareleri kovan bulunduğu, aynı sokak üzerinde 24 numaralı ikamet önünde 1 adet mermi çekirdeği, 24 numaralı bina giriş kapısına 260 cm mesafede 1 adet mermi çekirdeği görüldüğü, 2. Elmalı Sokak üzeri 31 numaralı bina bahçesinde boş ve dolu Efes Pilsen bira kutusu, duvar üzerinde, 64 DF 349 plaka sayılı araç ile duvar arasında ve kaldırım üzerinde 3 adet boş Efes Pilsen bira kutusu bulunduğu, Elmalıdere Mahallesi, 1. Alper Sokak’ta bulunan Muhtarlık binası yanındaki elektrik trafosunun yanında yoğun bir şekilde kan damlaları olduğunun bildirildiği,
23.11.2013 tarihinde saat 10.30’da düzenlenen olay yeri inceleme raporunda; sanığa ait 64 DZ 133 plaka sayılı gri renkli Ford Transit marka oto üzerinde ve içerisinde yapılan incelemede; aracın sağ koltuk üzerinde siyah renkli naylon poşet içerisinde “EFES Pilsen” ibareli 3 adet dolu bira kutusu, direksiyon sol tarafta ön göğüs üzerinde içerisi kısmen dolu, ağız kısmı açık 1 adet “EFES Pilsen” ibareli bira kutusu ve ön koltuk arka kısmının paspas zemini üzerinde siyah renkli naylon poşet içerisinde “EFES Pilsen” ibareli 3 adet boş bira kutusu ile şeffaf renkli naylon poşet içerisinde “EFES Pilsen” ibareli 7 adet boş bira kutusu olduğu, aracın sol ön kapı iç kısmındaki cep içerisinde 6 adet av tüfeği fişeği görüldüğüne dair tespitlerde bulunulduğu,
Saat 11.30 sıralarında tekrar olay yerine gidilerek yapılan incelemeler sonucunda düzenlenen aynı tarihli olay yeri inceleme raporunda; 2. Elmalı Sokak’ta bulunan 27 numaralı iki katlı müstakil evin bahçe girişi demir kapısı sağ direk üzerinde, kuzey tarafta üst üste gelecek şekilde zeminden 74 ve 53 cm mesafelerde dıştan içe doğru mermi çekirdeği sekme izleri ile aynı demir kapı sol direk kuzey istikametinde zeminden 85 cm yükseklikte dıştan içe doğru mermi çekirdeği sekme izi görüldüğü, demir direğin iç kısmına gelecek şekilde bahçe içerisinde duvar kenarında 1 adet deforme kurşun parçası, bina önündeki oto garaj kapısının ön kısmında beton zemin üzerinde 1 adet deforme mermi çekirdeği, bahçe içerisinde toprak zemin üzerinde 1 adet deforme kurşun parçası, sol demir kapı direğine 240 cm güneydoğu istikametinde kaldırım zemini üzerinde 1 adet deforme kurşun parçası olduğu, bahçe demir kapısı sol direğe 1.290 cm doğu istikametinde 2. Elmalı Sokak karşısında 24 numaralı binanın sokağa bakan duvar üzerinde pencere alt kısmında kaldırım zeminden 33 cm yükseklikte mermi çekirdeği sekme izi, 27 ve 29 numaralı binalar arasında kalan bahçe duvarının 27 numaralı bina tarafında kalan kısım üzerinde mermi çekirdeği sekme izi bulunduğunun bildirildiği,
23.11.2013 tarihinde saat 04.20’de düzenlenen tutanakta; olay yerini gösterir güvenlik ve MOBESE kamerası olmadığının belirtildiği,
23.11.2013 tarihinde saat 09.35’te düzenlenen tutanağa göre; tanık …’ın, sanık …’in cep telefonuyla kendisine ait 0…… numaralı hattını aradığını belirtmesi üzerine, tanığın rızasıyla cep telefonu üzerinde yapılan incelemede, cep telefonunun arayan ve aranan bölümlerinde sanığa ait cep telefonuyla toplam 30 adet görüşme kaydının olduğu,
Aynı tarihte saat 05.10’da düzenlenen başka bir tutanağa göre; sanığa ait cep telefonu üzerinde rızası dâhilinde yapılan incelemede; cep telefonunun mesajlar bölümüne girildiği, rehberde “A Teke” olarak kayıtlı 0 …… (tanık …’a ait) numaralı telefona sanık tarafından 22.11.2013 tarihinde saat 18.18’de “Bak eve girerim” şeklinde mesaj gönderildiği, alt kısımda mesaj yazılan bölümde “Kaqıdayım ami” şeklinde karşı kullanıcıya gönderilmeyen mesaj bulunduğu, cep telefonunun arayan ve aranan numaralar bölümüne girildiğinde 0 542 202 55 95 (tanık …’a ait telefon) numaralı telefondan 23.11.2013 tarihinde saat 00.47 sıralarında sanığa ait cep telefonunun arandığının görüldüğü,
23.11.2013 tarihinde saat 13.00’te düzenlenen ölü muayene tutanağına göre; 180 cm boylarında, 95-100 kg ağırlığında olan ceset üzerinde elle ve gözle yapılan muayenede; her iki burun deliği ve ağız boşluğundan kan geldiğinin görüldüğü, haricen baş ve boyunda travmatik patolojik bulgu bulunmadığı, baş ve boyun kemiklerinin sağlam olduğu; göğüs ön yüzde sağ meme başının 7 cm iç alt yanında 1×0,5 cm ebadında, sol meme başının 15 cm kadar alt iç yanında arkus kosta üzerinde 1×1 cm ebadında, sol hemitoraks orta koltuk altı çizgisi üzerinde 0,5 cm çapında, sol arka koltuk altı çizgisi üzerinde sol bel bölgesinde 0,5 cm çapında, sağ koltuk altında 0,5 cm çapında, sağ ön koltuk altı çizgisinde arkus kostanın 2 cm üzerinde 0,5 cm çapında, batın sol yanda göbek deliğinin 20 cm lateralinde 0,5 cm çapında, sağ iliak kanat üzerinde 1 cm çapında, bu yaranın 3 cm altında 0,5 cm çapında ateşli silah mermi çekirdeği yarası görüldüğü; sol ön kolda üst 1/3’te 08×0,5 cm ebadında, sol ön kol bileğin 15 cm üst dış kısmında 1 cm çapında, sağ uyluk iç yüzde 1×0,5 cm ebadında 2 adet, sol uyluk 1/3 üstte 0,5 cm çapında, sol uyluk arka 1/3 üst tarafta 1×1 cm ebadında, sol kalça orta hatta 0,5×0,5 cm çapta ateşli silah mermi çekirdeği yarası bulunduğu belirtilerek bütün bu bulgulara göre kesin ölüm nedeni tespit edilemediğinden klasik otopsi yapılmak üzere cesedin İzmir Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığına gönderilmesine karar verildiği,
25.11.2013 tarihli ihbar tutanağında; 22.11.2013 tarihinde saat 22.52 sıralarında 0 541 904 27 38 (tanık …’a ait) numaralı cep telefonundan 115 Polis İmdat Hattını arayan bir erkek şahsın, “… … numaranın karşısındaki kamyonun yanında bulunan kişinin sapık olabileceğini ve kardeşini rahatsız ettiğini” bildirmesi üzerine olay mahalline sevk edilen ekibin ihbarcı ile birlikte çevrede yaptığı araştırmalarda şüpheli şahsa rastlanılmadığının bildirildiği,
26.11.2013 tarihli tutanakta; olay öncesi ve sonrasında 155 Polis İmdat Hattına olayla ilgili yapılan ihbarların kaydı ve telsiz konuşmalarının dijital ortamda yapılan incelemesinde; 22.11.2013 tarihinde saat 22.52 sıralarında 0 …. numaralı telefondan arayan tanık …’ın, “… … Sokak üzerinde park hâlinde bulunan kamyonetin yanındaki erkek şahsın 27 numaralı sayılı ikamete baktığını, bu şahsın kız kardeşinin ikametini dikizlediğini, rahatsız olduğunu” söyleyerek telefonu kapattığı, bahse konu adrese 75 32 kod numaralı ekibin sevk edildiği, olay yerine intikal edilerek saat 23.05 sıralarında ihbarcı … ile görüşüldüğü, şüpheli şahsa rastlanılmadığı, olay yeri civarında ring hâlinde kontrollere devam edildiğinin anons edildiği, saat 00.54 sıralarında 155 Polis İmdat Hattını arayan tanık …’ın “… … Sokak üzerinde silahlı saldırı olduğu, bir şahsın yaralandığı ve şüpheli bir şahsın da kaçtığı” şeklinde ihbarda bulunduğunun belirtildiği,
İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığınca düzenlenen 10.12.2013 tarihli otopsi raporunda; 180 cm boyunda, yaklaşık 90-95 kg ağırlığında, 45-50 yaşlarında gösteren maktule ait cesette; (1) sağ koltuk altında 0,5 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası, (2) sağ meme başının 7 cm iç-alt yanında 1×0,5 cm’lik çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (3) sol meme başının 15 cm altında arkus kostarum üzerinde 1×1 cm’lik ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası, (4) sağ ön koltuk altı çizgisi üzerinde, arkus kostarumun 2 cm üzerinde 0,5 cm çaplı, çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (5) batın sol yanda umblikusun 20 cm lateralinde 0,5 cm çaplı çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (6) batın sağ yanda, umblikusun 15 cm lateralinde 0,5 cm çaplı çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (7) sağ iliak kanat üzerinde 1 cm çaplı çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (8) yedi numaralı yaranın 3 cm altında 0,5 cm çaplı çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (9) sağ uyluk proksimal medialde 0,5 cm çaplı çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (10) dokuz nolu yaranın 3 cm alt-iç kısmında 0,6 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası, (11) sol uyluk proksimal medialde 0,5 cm çaplı çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (12) bel bölgesi sol arka kısımda 0,5 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası, (13) sol gluteus orta kısımda 0,5 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası, (14) sol uyluk arka kısım proksimalde 0,5 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası, (15) sol ön kol distalde 0,5 cm çaplı çevresinde kontüzyon halkası bulunan ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, (16) sol ön kol proksimal dorsal yüzde 1 cm çaplı ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası görüldüğü; sağda pubis altında yumuşak doku içerisinden 1 adet mermi çekirdeği, sağ pubik kemiğin içinden 1 adet deforme mermi çekirdeği ile gömleği çıkartıldığı; maktulün vücuduna 9 adet mermi çekirdeği isabet etmiş olup (4) ve (5) numaralı lezyonları oluşturan ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmalarının tek başına öldürücü nitelikte olduğu, ölümün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kaburga kırığı ile birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği; Kimya İhtisas Dairesinin raporuna göre kanda 16 mg/dL etil alkol bulunduğu tespitlerine yer verildiği,
Medicalpark Hastanesince 23.11.2013 tarihinde saat 04.25.47’de düzenlenen Biyokimya Laboratuvar Test Sonucuna göre sanıktan saat 01.58.56’da alınan numunede 222,2 mg/dl etil alkol tespit edildiğinin bildirildiği,
İzmir Kriminal Polis Laboratuvarları Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 05.12.2013 tarihli uzmanlık raporunda; maktule ait 9×19 mm çap ve tipinde fişek atan, el yapısı, yarı otomatik tabanca, 9×19 mm çap ve tipinde üç adet fişek ile sanığa ait 9×19 mm çap ve tipinde fişek atan, Belçika yapısı, Browning marka, 1935 model yarı otomatik tabancanın 6136 sayılı Kanun’a göre yasak niteliği haiz ateşli silah ve fişeklerden oldukları, nitelikleri itibarıyla vahamet arz etmedikleri; olay yerinden elde edilen 18 adet kovanın mikroskopta kendi aralarında yapılan karşılaştırmalarında, çeşitli karakteristik izler yönünden 10-8 olarak iki ayrı gruba ayrıldıkları, çap ve tipine uygun iki farklı silah ile atıldıkları, bu kovanlardan 10 adedinin sanığa ait tabanca ile atıldıkları, 8 adet kovanın ise maktule ait tabancadan atıldıkları, olay yerinden ve maktulün vücudundan ele geçirilen 3 adet mermi çekirdeği ile 1 adet mermi çekirdeği gömleği parçasının sanığa ait tabancadan atıldıkları, yine olay yerinden ele geçirilen 1 adet mermi çekirdeği gömlek parçasının maktule ait tabancadan atıldığı; olay yerinde bulunan 1 adet mermi çekirdeği gömlek parçası ile 3 adet kurşun parçasının ise, üzerlerinde karakteristik izler oluşmadığından atıldıkları silahın tespitinin mümkün olmadığının belirtildiği,
Samsun Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 27.02.2014 tarihli uzmanlık raporunda; maktulün pantolonuna isabet eden mermilerin oluşturduğu delinmeler etrafında atış artığı tespit edildiği, atış artıklarının dağılım yoğunluğuna göre bu delinmelerin “uzak atış” mesafesinden oluşturuldukları; maktule ait kazaktaki delinmelerde ise atış artıklarına rastlanılmadığından atış mesafesi hususunda herhangi bir kanaate varılmadığının bildirildiği,
Uşak 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 28.11.2013 tarihli ve 2013/793 değişik iş sayılı iletişimin tespiti kararı doğrultusunda getirtilen sanığa ait cep telefonu hattına ilişkin HTS kayıtları incelendiğinde; 22.11.2013 tarihinde, saat 17.19.07 ile 18.18.42 arasında sanığın tanık …’ın kullandığı cep telefonuna 6 kez mesaj gönderdiği, yine saat 18.43.03 ile 21.37.42 arasında sanığın cep telefonundan tanık …’ın kullandığı cep telefonunun 9 kez arandığı, saat 00.48.19’da tanık …’ın kullandığı cep telefonundan sanığın kullandığı cep telefonunun arandığı ve 169 saniyelik görüşme kaydının bulunduğu, olaydan sonra saat 01.21.33’te sanığın cep telefonundan 155 Polis İmdat Hattıyla 32 saniyelik görüşme yaptığına dair kayıt bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … Kollukta; maktul …’ün eşi, sanık …’in ise maktulün köylüsü olduğunu, birkaç ay öncesine kadar Kırka köyünde yaşadıklarını, okulların açılmasına yakın bir zaman kala Uşak il merkezine taşındıklarını, sanık … ile yaz aylarında görüşmeye başladıklarını, görüşmelerinin duygusal arkadaşlığa dönüştüğünü, telefonla görüştüklerini, kendisine ait Facebook sayfasına birkaç resmini koyduğunu, sanığın da bu resimlerin altına yorum yaptığını, bu yorumları üvey oğlu katılan …’ün görmesi üzerine bu durumu eşi maktul …’e söylediğini, maktulün kendisine çok kızdığını, hatta dövdüğünü, maktule “Bundan sonra böyle bir şey olmayacak” dediğini ve maktulün yumuşadığını, çocuğunu okula getirip götürürken okul civarında sanıkla görüşüp konuştuklarını, sanığa fazla tutulmadığını ancak sanığın kendisini çok sevdiğini, kendisine “Eşinden ayrıl, benimle ol, seninle kaçalım” diyerek ısrarcı olmaya başladığını, bunun üzerine sanığa eşini ve çocuklarını sevdiğini, birlikte olamayacaklarını söylediğini, maktul …’in ikinci eşi olduğunu, maktul ile 8 yıldır evli olduklarını, maktulden bir çocuğunun olduğunu, maktulün diğer iki çocuğunun ise önceki eşinden olduğunu, son olarak 2 hafta önce sanıkla okul civarında görüştüğünü, “Artık görüşmeyelim, bizim yaşadığımız ilişki doğru değil, ikimiz de evliyiz, çocuklarımız var, yuvalarımız yıkılmasın, bizim ilişkimiz ta başından beri yanlıştı” dediğinde sanığın “Ben senden ayrılmam, seni seviyorum” diyerek ilişkiyi sürdürmeye ısrar ettiğini, son zamanlarda sanığın telefonuna bakmaz olduğunu, bir hafta kadar önce maktulün, hâlâ sanıkla görüştüklerini öğrenmesi üzerine “…’i ara, sevdiğini söyle, evin önüne gelsin” dediğini, maktulün baskısı ve zoruyla sanığı arayıp ve ona mesaj atarak çağırdığını, ancak sanığın durumu anlayınca gelmediğini, olay tarihinde akşam saatlerinde ablası …’ın evine oturmaya gittiğini, kardeşi …’ın da yanlarına geldiğini, maktulün ise işte olduğunu ve saat 00.00 sıralarında işten çıkacağını, ablasının yanındayken sanık …’den bahsettiklerini, zira sanığın ablası …’yi arayarak kendisini sorduğunu, kendisiyle konuşmak istediğini söylediğini öğrendiğini, ablası …’nin de sanığa kızdığını, saat 22.30’a kadar ablası …’nin evinde oturduklarını, sonra kardeşi … ile kendi evine gittiklerini, …’nin sigara almak için dışarı çıktığında evlerini gözetleyen birisini fark ettiğini, bu kişinin sanık … olabileceğini düşünerek üvey oğlu Yusuf’u dışarı çağırdığını, dışarı çıkan Yusuf’un …’i tanıdığını ve evlerini gözetlerken gördüklerini, …’nin hemen 155’i aradığını, olay yerine gelen polislerin el fenerleriyle bahçelere ve arabaların yanlarına baktıklarını ancak sanığı bulamadıklarını, sanık …’in olay çıkaracağından korktuğu için kardeşi … ile üvey oğlu Yusuf’un maktulü iş çıkışında karşılamak üzere gittiklerini, yolda maktule de konudan bahsetmiş olduklarını, bu duruma çok sinirlenen maktulün eve geldiğinde “Bu adam hâlâ daha buralarda ne dolaşıyor” diyerek kendisine kızdığını, “Hemen o adamı arıyorsun, buraya çağırıyorsun, ben ona gününü göstereceğim, belasını benden bulacak” dediğini, o sırada yanlarında bulunan eniştesi …’ın cep telefonundan sanığı arayarak evin önüne çağırdığını, evin yakınlarında olduğunu öğrendiği sanığın hemen geldiğini, bahçe kapısına çıktığında sanığı kapının önünde gördüğünü, sanığın elinde tabancasının olduğunu, sanığa “Belanı mı arıyorsun, buradan çabuk çek git, belanı bizden bulma, sen ne yüzsüz adamsın, ben seni kaç defa uyardım ama anlamadın” diyerek kızdığını, sanığın ise “Seni almaya geldim, seni götüreceğim” dediğini, bunun üzerine maktulün tabancası ile birlikte dışarı çıktığını, tabancasının elinde olduğunu, maktulü o hâlde görünce elinden bir kaza çıkacağını düşünerek “Yapma …” deyip önüne geçtiğini, maktulün yumruk atarak kendisini yere savurduğunu, bu sırada ikisinin de silahlarını birbirlerine doğrultmuş olduklarını, yere düşmesiyle birlikte tabancaların peş peşe patladığını, şoka girdiğini, gözünü açtığında maktulü yerde yaralı hâlde yatarken gördüğünü, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Cumhuriyet Başsavcılığında müşteki-şüpheli sıfatıyla müdafi eşliğinde; Kolluktaki ifadesinin genel hatlarıyla doğru olduğunu ancak olayın şoku ile alınan bu ifadelerini okumadan imzaladıklarını, bazı beyanların birbirleriyle paralel bir şekilde polislerce tutanağa geçirildiğini, öncelike maktulün kendisine sanığı arattırdığı ve eve çağırdığı şeklindeki ifadeyi kabul etmediğini, suç tarihinden bir ay öncesine kadar Kırka köyünde yaşadıklarını, maktulün Atak Basma Fabrikasında asgari ücretle işçi olarak çalıştığını, kendisinin de iki sene önce süt toplama birliğinde işçi olarak çalışmaya başladığını, 2013 yılı yazında köy yerinden tanıdığı, evli ve çocuklu olduğunu bildiği sanık …’in aradığını ve kendisini 3-4 yıldır sevdiğini, unutamadığını ve görüşmek istediğini söylediğini, bu duruma şaşırdığını, sanığa evli olduğunu ve ona karşı herhangi bir duygu beslemediğini anlatmaya çalıştığını fakat sanığın aşırı ısrarcı tutumlarını sürdürdüğünü, hatta bir anlamda kendisiyle görüşmeye zorladığını, sanıkla hiçbir zaman baş başa, arabasında ya da köy yerinde görüşmediğini, Uşak’a taşındıktan sonra çocuğunu okuldan almaya gittiğinde sanığı arabasıyla beklerken gördüğünü, takip etmemesini sağlamak için sanıkla birkaç kez arabasının içinde konuştuğunu, ikna etmeye çalıştığını, sanığın ekonomik durumunun kendilerine göre çok üstün olduğunu, eşi … ve üvey oğlu Yusuf’un birkaç yıl önce yargılandıkları bir suçtan dolayı 10 ay hapis cezası aldıklarını ve cezalarının şartla ertelendiğini, sanığın bu şekilde davrandığını eşine söylemesi hâlinde gidip bir olay yapacaklarından ve erteli cezalarının yanacağından korktuğu için sanık …’i bu baskılar altında aradığını ve mesaj attığını, sanıkla görüşmeyi kabul etmemesi durumunda sanığın eşine iftira atıp çocuklarına zarar vermesinden korktuğunu, sanığın kendisini ve 7 yaşındaki çocuğunu kaçırmakla tehdit ettiğini, kendisini kaçırması hâlinde eşine ve ailesine zorla kaçırıldığını ispat edememekten de korktuğunu, bu nedenlerle zaman zaman sanığın telefonlarına cevap verdiğini ve kendisini aradığını, aralarında cinsel yönden herhangi bir yakınlaşma olmadığını, suç tarihinden 7-8 gün önce Facebook’taki resimlerine sanığın yorum yaptığını öğrenen maktulün bu duruma kızdığını ve rahatsız edip etmediğini sorduğunu, bahsettiği kaygılar nedeniyle maktule “Öylesine yazmıştır, rahatsız etmiyor” dediğini ama maktulün içine kurt düştüğünü ve gece vakti bu hususta tartıştıklarını, 15.11.2013 tarihinde gece saat 02.00 sıralarında maktulün bu tartışmanın devamında “Ara o zaman seninle görüşüyorsa, gelsin benimle de görüşsün” diyerek kendisini zorladığını, istemeyerek de olsa sanık …’i arayarak “Uşak’a gel görüşelim” dediğini, sanığın da “Sen beni bu saatte aramazsın, gelmeyeceğim, onun arattırdığını biliyorum” şeklinde cevap verdiğini, hatta “Gelmeyeceğim, gelirsem onu vururum” dediğini, 17.11.2013 Pazar günü ablası …’ın telefonundan sanıkla irtibat kurduğunu, çünkü o gün maktulün Kırka köyüne traktör bırakmaya oğlu Yusuf ile gittiğini, maktul ve oğluna ulaşamayınca sanıkla karşılaşacakları endişesine kapılarak ablasının telefonundan sanığı aradığını, sanığın bu şekilde ablası …’nin telefon numarasını öğrenmiş olduğunu, bu tarihten sonra 22.11.2013 tarihine kadar sanıkla herhangi bir irtibatının olmadığını, 22.11.2013 tarihinde akşam saatlerinde ablası …’nin evine gittiğinde sanık …’in ablasının telefonunu aramaya başladığını, ablası … ve eniştesi …’ın sanıkla konuştuklarını, sanığın ısrarla kendisiyle konuşmak istediğini dile getirdiğini, fazla uzatmaması için kendisiyle konuştuğunu ve görüşmek istemediğini söylediğini fakat kendisini dinlemediğini, çok ısrarlı bir şekilde aramalarına devam ettiğini, saat 21.30 sıralarında kardeşi …’ın da yanlarına geldiğini, saat 22.00 sıralarında kardeşi … ile eniştesi …’in kendisini iki sokak ötedeki evine bırakmak üzere dışarı çıktıklarını, eniştesi …’in geri döndüğünü, kardeşi …’nin sigara almak için dışarı çıktıktan bir süre sonra eniştesi …’le birlikte üvey oğlu Yusuf’u çağırdıklarını, Yusuf dışarı çıktıktan sonra üçünün birlikte eve geldilerini ve sanık …’i evin yakınlarında gördüklerini söylediklerini, kardeşi …’nin bir olay çıkmaması için polisi aradığını, polislerle birlikte etrafa baktılarını ancak sanığı bulamadıklarını, kardeşi … ile üvey oğlu Yusuf’un saat 00.00 sıralarında mesaisi bitecek olan maktulü fabrikadan almaya gittiklerini, eniştesi …’in de onlar gelene kadar evde yanında kalmaya karar verdiğini, saat 00.15 sıralarında maktul, … ve Yusuf’un eve geldiklerini, yolda maktule sanık …’in sokaktan evi gözetlediğini anlatmış olduklarını, maktulün kendisine çıkışarak “Bu adam ne cesaretle buralara kadar geliyor, sen mi çağırdın” diye sorduğunu, bu sırada eşini merak eden ablası …’nin eniştesi …’i aradığını, hoparlörün açık olduğunu, ablasının eniştesine “Telefondan polise haber verdiniz ama bu kişi ısrarla benim telefonumu aramaya devam ediyor, bu kişi yakalanmadı mı” diye sorduğunu, bunun üzerine eniştesi …’in sanığın telefon numarasını alarak aradığını, telefonun hoparlörü açık bir şekilde “Benim ailemden ne istiyorsun, neden arayıp rahatsız ediyorsun” diye sorduğunu, sanığın da “Ben senin eşini adını bile bilmiyorum, bana…’yı verin, …’yı istiyorum, …’yı seviyorum, onu göreceğim” dediğini, maktulün ise bu konuşmaları duyunca sinirlenerek odaya gittiğini, çok zor bir durumda kaldığı için sinirle eniştesinin elindeki telefonu alarak neredeyse yalvarır bir şekilde sanıktan mahalleden gitmesini istediğini, sanığa başlarını belaya sokacağını, kendisini istemediğini anlatmaya çalıştığını ancak sanığın hiçbir şekilde söylediklerinden bir şey anlamayıp “Seni alacağım, götüreceğim, seni seviyorum, sokağa çık görüşelim” dediğini, bunun üzerine telefonu bıraktığı gibi evin bahçesine çıktığını, sanığı ilk anda göremediğini, daha sonra sokağın aşağı yanından ayak seslerini duyunca o yöne baktığında sanığı gördüğünü, evin bahçe sürgülü demir kapısının orada durarak sanığa “Buraya gelme, başımızı belaya sokma, çoluğumuz çocuğumuz var, beni rahat bırak” diye bağırdığını ama sanığın gelmeye devam ettiğini, sürgülü kapıyı açtığını, sanığın elindeki tabancayı gördüğünü, bunun üzerine bir iki adım geri çekildiğini, bu sırada maktulün elinde tabancayla evden çıktığını, maktulün önüne atlayıp yapma dediği anda maktulün kendisini itekleyerek yere fırlattığını, yüzüstü yere düştüğü sırada silahların patladığını, silah sesleri kesilince kalktığını ve maktulü yerde kanlar içinde yüzüstü yatar hâlde gördüğünü, evde herhangi bir plan yaparak sanığı öldürmek amacıyla eve davet etmediğini, maktulün dışarı çıktığında kendisini korumak amacıyla silahı yanına almış olabileceğini çünkü kapının tam karşısında duran sanığı vuramaması için bir neden olmadığını, maktulün alkollü olmadığını, sanığın ise alkollü olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede önceki ifadelerinden farklı olarak; sanığın kendisini tehdit ettiğini, kendisiyle görüşmek için ısrarcı olduğunu, vazgeçer düşüncesiyle ağırdan aldığını ama işin daha da ciddiye bindiğini ve kendisini tehdit etmeye başladığını, “Benim sonum olursun, sonum olacaksın, ölürüm, öldürürüm” gibi tehditlerde bulunduğunu, Uşak’a taşındıktan sonra da kendisini rahat bırakmadığını, sürekli telefon açıp mesaj attığını, “Niye arayıp duruyorsun? Arama” dediğini, bunun üzerine hastanede olduğunu, ayağını vurduğunu söylediğini, neden yaptığını sorduğunda “Sen gittin diye vurdum” dediğini, çok korktuğunu, zıtlaşırsa daha da kötü olur diye düşündüğünü, korktuğu için kendisinin de sanığı aradığını, kimseye bir şey diyemediğini, sanığın aracına bindiğinde polislerin geldiğinin doğru olduğunu, polislerin gelip kontrol ettiklerini ve “Siz ne yapıyorsunuz” diye sorunca sanığın eşinin akrabası olduğunu söylediğini, korktuğu için böyle söylediğini, arabada sanığın kucağına oturma posizyonunun olmadığını, sanığı kendisinden vazgeçirmeye çalıştığını, eşinin başına kötü bir şey gelmesinden korktuğunu, sanığın “Eğer benimle görüşmezsen bana sırt çevirirsen bana yüz çevirirsen seni vallahi billahi kaçırırım” dediğini, “Böyle bişey yapmayacaksın benim çoluğum çocuğum var” demesine rağmen “Ben gerekirse senin çocuğunu da alırım” diye cevap verdiğini, maktulün oğluyla birlikte köye gittiklerinde kendisine ait cep telefonunu da yanında götürdüğünü, bu nedenle sanığı ablasının telefonundan aradığını, maktulün köyden dönerken cep telefonu numarasını değiştirdiğini, o günden sonra sanıkla bir daha görüşmediklerini, olay günü ablasının evindeyken ablasına ait cep telefonunun çaldığını, ablasının telefonu meşgule atarak eşi …’e dönüp “Bu numara beni sürekli arıyor rahatsız ediyor” dediğini, bunun üzerine eniştesinin telefon numarasını alarak kendi telefonundan bu numarayı arayıp “Siz benim diğer hattımı neden arıyorsunuz?” dediğini, başka telefonun gelmediğini, sanığın aradığını bilmediğini, bir müddet daha ablasının telefonunun tekrar çaldığını, ablasının telefonu yine eniştesine verdiğini, eniştesiyle sanığın ne konuştuklarını bilmediğini, geri geldiğinde arayan kişinin sanık olduğunu söylediğini, sanığın, ablasının telefon numarasını silmediğini anladıklarını, sanığın ısrarla aradığını, ablasıyla eniştesinin kavga etmelerinden çekindiği için sanıkla konuşmaya karar verdiğini, sanığa “Sen bu insanları neden arıyorsun neden rahatsız ediyorsun” dediğini, kendisine “Bu telefonu açmak bu kadar zor mu” diye cevap verdiğini, sanığa “Bak bu insanları arayıp durma rahatsız etme seni polise şikâyet edecekler savcılığa verecekler” dediğini, sanığın ise “Beni dinle” diye yüksek sesle bağırdığını, “Ne söyleyeceksen söyle bir daha rahatsız etme, içeride çoluğum çocuğum var rahat bırak bizi git başımızdan” dediğini, sanığın ise ısrarla kendisiyle görüşmek istediğini söylediğini, ablasından telefonu tamamıyla kapatmasını istediğini, olay öncesinde maktul eve geldikten sonra ablası …’nin eşi …’i aradığını ve “Siz, bu adamı polise telefon açtık şikâyet ettik diyorsunuz ama yakalanmadı mı, sürekli beni arıyor, beni rahatsız ediyor, ben korkuyorum, sen ne zaman geleceksin” dediğini, eniştesinin de “Sen kapıyı kapat, ben gelene kadar açma, sen onun numarasını bana ver” diyerek kendi telefonundan sanığı aradığını ve sanığa “Sen benim eşimi neden arıyorsun, neden rahatsız ediyorsun” dediğini, sanığın da “Ben senin eşinin ismini bile bilmiyorum ben… ile görüşeceğim… ile görüşmek istiyorum” diye cevap verdiğini, telefonu sinirle alarak sanığa “Benden ne istiyorsun, seninle görüşmek istemiyorum, ya sen buraya niye geldin, git burdan git başımızı belaya sokma” dediğini, o anki sinirle “Dışarıya çık seninle görüşelim” diye söylediğini, dışarıda sanığı gördüğünde tartıştıklarını, sanığın elinde silah olduğunu, bu sırada maktulün de elinde silahla dışarı çıktığını, ikisinin de silahını çektiğini, aralarına girdiğini, eşinin kollarından tutup “Yapmayın etmeyin” dediğini, ilk kimin ateş ettiğini görmediğini, ikisinin aynı anda silah çektiğini, aralarında 1-1,5 metre olduğunu, maktulün kendisinden sanığı çağırmasını istemediğini, o olayın 8-10 gün önce olduğunu, olay gecesi maktulün hiçbir şeyden haberi olmadığını, maktulün silahı hazırladığını görmediğini, maktulün sanığa küfretmediğini, olaydan önce Uşak’a taşındıklarında sanığın yaşayacakları evden bilgisinin olduğunu, maktulün çocuğunu okula yazdırırken sanığı arayarak evin yerini söyleyip sanığa okuldaki akrabasının yardımcı olup olamayacağını sorduğunu, evin yerini kendisinin göstermediğini,
Katılan … Kollukta; maktul …’in oğlu olduğunu, köylüleri olan sanık …’in üvey annesi…’yı telefonla rahatsız ettiğini öğrendiklerini, sanık …’i 22.11.2013 tarihinde saat 18.30 sıralarında ikametlerinin civarında gri renkli Ford Transit marka araç ile gördüğünü, biraz ileride durarak ikametlerine doğru baktığını, saat 22.30 sıralarında üvey annesi…’nın, … ve … ile birlikte eve geldiğini, dayısının evde bir süre oturduktan sonra çıktığını, aradan 5 dakika geçtikten sonra dayısının aradığını ve sokakta şüpheli bir şahıs gördüğünü, bu kişinin … olabileceğini söyleyerek sokağa çıkmasını istediğini, eniştesi … ile birlikte sokağa çıktığında park hâlinde bulunan bir aracın arka kısmında sanık …’i gördüğünü, hemen polisi aradıklarını ancak polislerin sanığı bulamadıklarını, saat 00.00 sıralarında maktulün işten çıktığını, maktulü almak için dayısı … ile birlikte evden çıktıklarını, maktulü aldıktan sonra olayı anlattıklarını, bu olaya çok sinirlenen maktulün, üvey annesi…’ya hitaben “Bu adamın bizim sokakta ne işi var, neden geliyor? Bu adamı arıyorsun neden buralardaymış öğren” dediğini, üvey annesinin de eniştesi …’ın telefonundan sanığı aradığını, sanığa “Sen neden beni rahatsız ediyorsun, ben evliyim, bak polis çağıracağım, şikâyet edeceğim” diye söylediğini, sanık …’in ise eve gelmek için ısrar ettiğini, bunun üzerine maktulün annesine “Çağır gelsin bakalım” demesi üzerine annesinin sanığı eve çağırdığını, maktulün…’ya “Sen bahçe kapısına çık, onu bahçede bekle” dediğini, bir süre sonra sanık …’in evin bahçe kapısının önüne geldiğini, … ile bahçe içerisinde tartıştıklarını, …’nın sanığa yine evli olduğunu söyleyerek “Bu saatte eve gelinir mi?” diye çıkıştığını, bu esnada maktulün elinde tabancası ile evin giriş kapısına doğru yöneldiğini, daha sonra peş peşe silah sesleri geldiğini, kaç el silah sesi geldiğini hatırlamadığını, akabinde kesik kesik silah sesleri geldiğini, silah sesleri kesilince dışarı çıktığında maktulün yerde yaralı olarak yattığını gördüğünü, daha sonra maktulü kendi imkânları ile hastaneye götürdüklerini,
Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede Kolluktaki ifadesinden farklı olarak; Kolluktaki ifadesinin genel hatlarıyla doğru olduğunu ancak ifadesinin babasının ölümünden birkaç saat sonra alındığı için ayrıntılı olarak okuyamadığını, sonradan yaptığı kontrolde özellikle sanık …’in babası tarafından üvey annesine arattırılarak çağrıldığına dair ifadesinin yanlış yazıldığını, olayın öyle olmadığını, gece saat 00.00 sıralarında maktulü almaya gittiklerinde durumu kendisine anlattıklarını, maktulün sinirlenerek “O adam ne arıyormuş bizim mahallemizde” dediğini, üvey annesi… ile bu konuda kısa bir tartışma yaşadıklarını, bu sırada …’ın eşi olan …’ın aradığını ve sanık …’in sürekli kendisini aramaya devam ettiğini söylediğini, sanığı şikâyet etmelerine rağmen yakalanmamış olduğundan bahsettiğini, bunun üzerine …’ın eşinden sanığın telefon numarasını alarak aradığını, sanığa “Neden ailemi rahatsız ediyorsun, eşimi arıyorsun” dediğini, evde gerginlik olduğunu, üvey annesi…’nın telefonu eline alarak sanığa neden kendisini rahatsız ettiğini, mahallesine neden geldiğini, kendisini istemediğini ve gitmesi gerektiğini söylediğini ancak sanığın kendisini görmek istediğini söylediğini, zira bir anda üvey annesi…’nın kapıya çıktığını, sanıkla tartışmaya başladılarını, maktulün …, … ve kendisine “Çocuklarla siz içeri doğru geçin” dedikten sonra kapıya çıktığını, bu sırada silah sesleri duyulduğunu, dışarı çıktığında maktulü kanlar içinde yerde yatarken gördüğünü, sanık …’in elindeki tabanca ile kaçtığını, olayların bu şekilde yaşandığını, maktulün sanığı vurmak için üvey annesine çağırtmadığını, öyle olsaydı maktulün alkollü olan bu sanığı gizlenerek çok rahat bir şekilde vurabileceğini, sanık …’in evlerine kadar ısrarlı bir şekilde gelip içeriden duyduğu kadarıyla üvey annesini götürmek istemesi nedeniyle bu olayın yaşandığını,
Tanık … Kollukta; sanık …’in ablası …’ü rahatsız ettiğini öğrendiğini, olay günü yeğeni Yusuf’un telefonla arayarak “Dayı annemi rahatsız eden adama benzer adamı bizim sokak civarına gördüm, sanki oydu” dediğini, ablası…’nın nerede olduğunu sorduğunda diğer ablası …’ın evine gittiğini öğrendiğini, hemen ablası …’nin evine gittiğini, orada sanık …’in civarda dolaşmasıyla ilgili konuştuklarını, saat 22.30 sıralarında ablası …’nin evinden çıkarak ablası…’yla birlikte onun evine doğru gittiklerini, sokakta ablası…’nın evini gözetleyen birisini gördüğünü, bu kişinin sanık … olabileceğini düşünerek hemen yeğeni Yusuf’u aradığını, yeğeni Yusuf’un eniştesi … ile birlikte geldiklerini, yeğeni Yusuf’un sanık …’i köyden tanıdığını, sokaktaki kişiye bakınca sanık … olduğunu söylediğini, hemen eve dönerek 155’i aradıklarını, yaklaşık 5 dakika sonra polislerin geldiğini, el feneri ile evlerin bahçelerine, araçların arkasına ve altına baktıklarını ancak kimseyi bulamadıklarını, eniştesi maktul …’in ise işte olduğunu, yeğeni Yusuf ile birlikte maktulü iş çıkışı almaya gittiklerini, eve gelirken yolda maktule bu olaylar hakkında bilgi verdiklerini, maktulün bu duruma çok sinirlendiğini, saat 00.15 sıralarında eve geldiklerini, diğer eniştesi …’ün de evde beklemekte olduğunu, maktul ile ablası…’nın tartıştıklarını, sonunda maktulün, ablası…’ya “…’i arıyorsun, onu eve çağırıyorsun, onun gereğini yapacağım, onu vuracağım” dediğini, maktule “Enişte sakin ol, yapma, polisi arayalım, bu işi polis hâlletsin” dediğini ancak kendisini dinlemediğini, bunun üzerine ablası…’nın sanık …’i aradığını ve “Neden evimin etrafında dolaşıyorsun, gecenin bu saatinde beni neden rahatsız ediyorsun” dediğini, sanığın ise “Seni seviyorum, seni istiyorum” deyince ablası…’nın da “Ben evliyim, benim çoluğum çocuğum var” dediğini, sanığın ısrar etmesi üzerine ablası…’nın “O zaman gel hadi sıkıyorsa” diyerek telefonu kapattığını, daha sonra maktule dönerek sanığın geleceğini söylediğini, maktulün de ablası…’ya “Sen bahçe kapısının oraya git, kapının önünde bekle, gelince içeri al” dediğini, ablası…’nın da “Tamam” diyerek kapıya çıktığını, maktulün de elinde tabancayla evde salon kapısının önüne beklediğini, sanık …’in bahçe kapısının önüne geldiğini, sonra bahçeye girdiğini, ablası…’nın sanığa “Ben evliyim, utanmıyor musun, bu saatte benim evime geliyorsun, rahatsız ediyorsun” diyerek kızdığını, tam bu sırada maktulün evden çıktığını, hemen akabinde 4-5 el peş peşe silahların patladığını, daha sonra kesik kesik silah sesi geldiğini, silah sesleri geldiği sırada eniştesi … ve yeğeni Yusuf ile evin içerisinde olduklarını, silah sesleri kesilince dışarı çıkıp baktığında maktulü yerde kanlar içinde yatarken gördüğünü,
Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede Kolluktaki ifadesinden farklı olarak; Kollukta saat 04.46 sıralarında görgü tanığı olarak beyanda bulunduğunu, bu ifadesinin genel hatlarıyla doğru olduğunu ancak okumadan imzaladığını, olaydan yaklaşık 1 hafta önce Kırka köyünden sanık …’in ablası …’ü telefonla rahatsız ettiğini öğrendiğini, eniştesi de dâhil olmak üzere bu konuyu aile meclisinde görüştüklerini, ablasının, sanığın kendisini sürekli rahatsız ettiğini, korktuğunu, karşılık vermediğini söylediğini, eniştesi maktulün de ablasına inandığını ve sanığın ulaşmasını engellemek için telefon numarasını değiştirmeyi teklif ettiğini, bir iki gün sonra ablasının telefon numarasının değiştiğini, olay tarihinde maktul …’in eve geldiğinde sanığın gün boyu yaptıklarını öğrenmesi üzerine ablası…’ya “Bu adam ne cesaretle buraya geliyor, sen bununla görüşüyor musun” gibi sorular sorduğunu ancak ablasının gün boyu diğer ablası …’ın evinde olduğunu, bu kişiyle bir ilgisinin olmadığını söylediğini, bu konuşmalar sırasında diğer ablası …’ın eşi …’ı merak edip aradığını ve kendisini bir telefon numarasıyla sürekli bir şahsın rahatsız ettiğini söylediğini, bunun üzerine eniştesi …’ın bu kişinin telefonu numarasını ablası …’den alarak aradığını, telefonun hoparlörünü de açtığını, eniştesi …’ın sanığa neden ailesini rahatsız ettiğini sorduğunu, sanığın da “Ben senin eşinin adını bile bilmem, ben… ile görüşmek istiyorum” diyerek ısrarcı olduğunu, karşılıklı konuşurlarken diğer eniştesi maktul …’ün daha da sinirlendiğini, bu sırada telefonu alan ablası…’nın sanığa “Ne istiyorsun benden, peşimi bırak, ne hakla mahalleme gelirsin” diyerek sinirli bir şekilde konuştuğunu, sanığın ise ablasını sevdiğini ve görmek istediğini söylediğini, maktul …’in yatak odasına doğru kollarını sıvayarak gittiğini, ceketini çıkarttığını, üzerinde süveter ile geri geldiğini, tabanca görmediğini, kendilerine “Siz odalara geçin” dediğini, bu sırada ablası…’nın kapıyı açtığını, maktul …’in ise evin içinde beklediğini, dışarıda ablası… ile sanık …’in tartıştıklarını, odada oldukları için seslerin net gelmediğini, bir ara silahların patladığını, hemen dışarı fırladığını, eniştesi maktul …’in yerde yattığını, sanığın ise elinde tabancayla kaçmakta olduğunu, olayların bu şekilde gerçekleştiğini, ablası…’nın sanık …’i hile ile eve getirtip maktulün de onu öldürme planı yaptıklarına şahit olmadığını, zira maktul sanığı planlı bir şekilde öldürmek isteseydi sokağa bakan camda pusu kurup ya da ablasını önden bahçeye çıkartmadan kapıyı kalkan yaparak sanığa ateş edebileceğini,
Tanık … Kollukta; maktul …’in bacanağı olduğunu, bir tekstil atölyesinde çalıştığını, baldızı…’nın ise ev hanımı olduğunu, 4-5 gün kadar önce Kırka köyünden sanık … isimli kişinin baldızı…’yı telefonla rahatsız ettiğini öğrendiğini, birkaç gün önce eşi …’ın, baldızını rahatsız eden sanık …’i telefonla aradığını ve “Kardeşim…’yı rahat bırak, o evli bir kadın, tekrar rahatsız edersen seni şikâyet edeceğiz” dediğini, olay tarihinde akşamüzeri baldızı…’nın kendi evlerine geldiğini, saat 22.30 civarında baldızını yaya olarak evine bıraktığını, yanlarında kayınbiraderi … ve çocuklarının da olduğunu, …’nın evinin yakınlarında tanımadığı bir kişiyi gördüğünü, durumu hemen polise bildirdiğini, yaklaşık 5 dakika sonra polislerin geldiğini, el feneriyle evlerin bahçelerine, araçların arkasına ve altına baktıklarını ancak kimseyi bulamadıklarını, bacanağı …’in ise işte olduğunu ve saat 00.00 gibi işten çıkacağını, sanık ile bacanağı …’in karşılaşmalarından korktukları için kayınbiraderi … ve yeğeni Yusuf’un, bacanağı …’in iş yerine gidip çıkışta karşıladıklarını, kendisinin de baldızı…’nın evinde kaldığını, saat 00.15 sıralarında maktul …’in eve geldiğini, olayları öğrenen maktulün sinirlendiğini, telefonu baldızı…’ya vererek “…’i arıyorsun, onu eve çağırıyorsun, onun gereğini yapacağım” dediğini, maktule “Yapma bacanak sinirlisin, polisi arayalım, bu işi polis hâlletsin” dediğini ancak kendisini dinlemediğini, bunun üzerine baldızı…’nın sanık …’i aradığını ve eve gelmesini söyleyerek telefonu kapattığını, maktule de “… buralardaymış, şimdi gelir” dediğini, bunun üzerine maktulün baldızı…’ya “Tamam sen evin bahçe kapısının önüne git, kapıdan dışarı çıkma, bekle, onu içeri al” dediğini, kendisinin de eline ruhsatsız tabancasını alarak evin giriş kapısı önünde beklemeye başladığını, bir süre sonra sanık …’in bahçe kapısı önünde görüldüğünü, maktul …’in sanığı görmesiyle dışarı çıktığını ve çıkmasıyla birlikte peş peşe 4-5 el silah sesi duyduğunu, akabinde kesik kesik silah sesi geldiğini, silah sesleri kesilince dışarı çıkıp baktığında maktulü yerde kanlar içinde yatarken gördüğünü, silahlar patladığı anda evin içerisinde olduğunu, sanık …’i bahçe kapısının dışında gördüğü sırada elinde tabancasının olmadığını, sanığı ateş ederken görmediğini,
Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede Kolluktaki ifadesinden farklı olarak; Kolluktaki ifadesinin genel hatlarıyla doğru olduğunu ancak okumadan imzaladığını, olay tarihinde saat 17.00 sıralarında evine geldiğini, saat 18.00 sıralarında ise baldızı…’nın çocuklarıyla birlikte geldiğini, biraz dinlendikten sonra eşi …’nin sanık …’in aradığını söylemesi üzerine telefonu alarak sanığı baldızı…’yı rahatsız etmemesi konusunda uyardığını, sanığın ise kendileriyle işi olmadığını, baldızı…’nın sesini duymak istediğini söylediğini, telefonu baldızı…’ya veremeyeceğini söyleyerek kapattığını, saat 00.15’te maktul … evine geldiğinde olayları öğrenmesi üzerine baldızı…’ya “Ben o konuyu kapatmışken nasıl evimin önüne gelir” diye çıkıştığını, baldızı…’yı kenara çekip “Buna sen mi yüz veriyorsun, evimizin önüne kadar nasıl gelebilir” dediğini, baldızı…’nın ise sanığı aramadığını, mahalleye çağırmadığını söylediğini, bu sırada eşi …’nin cep telefonuna çağrı bıraktığını, eşine döndüğünde sanık …’in sürekli aradığını söylediğini, bunun üzerine eşinden aldığı numarayla sanık …’i aradığını ve telefonun hoparlörünü açtığını, maktulün baldızı…’ya sanığı arayıp çağırmasını söylemediğini, polis ifadesinde neden bu şekilde yazıldığını bilmediğini, sanıkla telefonla görüşürken baldızı…’nın telefonu elinden alarak sanığa çıkışıp “Yakamı bırak” dediğini, sanık ısrar edince bu sefer de “Evin önüne gel, ben kapıya çıkıyorum” dediğini, zaten yakınlarda bekleyen sanığın, baldızı… kapıya çıktığında hemen evin önüne geldiğini ancak sanığı görmediğini, maktul …’in evde beklediğini, belinde tabancasının olduğunu, kendilerini de diğer odalara yönlendirdiğini, bir süre sonra silah sesleri duyulduğunu, kapıya çıktığında sanığı görmediğini, maktul …’in ise yaralı hâlde yerde yattığını, gözlemlediği kadarıyla maktulün alkollü olmadığını ancak bu olaylara çok sinirlendiğini, işten geldiğinde tabancasını beline taktığını, kendilerine “Siz karışmayın benim işime” dediğini, olay esnasında evin içerisinde olduğu için sanıkla… arasında geçen konuşmaları duymadığını,
Tanık … Kollukta; …’ün kardeşi, maktul …’ün ise eniştesi olduğunu, sanık …’i tanımadığını, bir hafta kadar önce sanık … ile kardeşi…’nın gönül ilişkisi yaşadıklarını öğrendiğini, maktul …’in kardeşine kızdığını, kardeşine bu ilişkiyi sorduğunda sadece telefonla görüştüğünü ancak daha sonra yaptığı bu işin doğru olmadığını anladığını, sanığa kendisini aramamasını söylediğini ama sanığın hâlâ aramaya devam ettiğini anlattığını, bunun üzerine kardeşinden sanığın telefon numarasını alarak aradığını, sanığa “Utanmıyor musun, koca, yaşlı başlı adammışsın, evli insanın yuvasını yıkacaksın, şerefsiz, terbiyesiz herif” dediğini, konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapattığını, 22.11.2013 tarihinde kardeşi…’nın evine geldiğini, saat 22.30 gibi eşi …’nın kardeşi…’yı evine bırakmak üzere dışarı çıktıklarını, yanlarında kardeşi …’nin de olduğunu, o gün evde sanık … ile ilgili konuşulmadığını ancak sanığın o gün kendisine iki adet mesaj gönderdiğini, mesajlarda “Ben evin önündeyim”, “… ile beni görüştür” diye yazdığını, mesajları hemen sildiğini, olay günü saat 18.00 ile olayın meydana geldiği saate kadar sanığın yaklaşık 15-20 defa aradığını, hatırladığı kadarıyla bir defa telefonu açtığını ve sanığa “Beni arama, ararsan seni polise şikâyet edeceğim” dediğini, sanığın telefonda…’yı sorduğunu, bunun üzerine kızdığını, bağırarak telefonu yüzüne kapattığını, sonra ısrarla aramaya devam ettiğini, cevap vermediğini ve en sonunda telefonunu tamamen kapattığını, silahla ateş edilmesi olaylarının yaşandığı sırada evinde olduğunu,
Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede Kolluktaki ifadesine ek olarak; kardeşi… ile sanık … arasındaki ilgiyi öğrenince ailece eniştesi maktulün yanına gittiklerini ve bu konuyu konuştuklarını, kardeşinin cep telefonunu maktule verdiğini ve maktulün telefon numarasını değiştirdiğini, kardeşinin eşiyle tartışıp evine geldiği gün kendisine ait telefondan sanığa mesaj attığını ve bu şekilde sanığın telefon numarasını öğrendiğini, olay tarihinde sanığın sürekli kendisini aradığını, saat 00.30 sıralarında kardeşi…’nın evinde bulunan eşi …’ı arayarak “Sanığı polise bildirmişsiniz ama hâlâ beni arıyor” dediğini, eşinin de sanığın telefon numarasını istediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık Kollukta müdafi eşliğinde; maktul …’i köylüsü olduğu için tanıdığını, katılan …’nın da maktulun eşi olduğunu, maktul ve katılan …’nın daha önce köyde oturduklarını ancak olay tarihinde Uşak il merkezinde ikamet ettiklerini, katılan …’nın köyde süt toplama merkezinde çalıştığını, onunla bu dönemde tanıştığını, katılan …’yla aralarında 6 aydır gönül ilişkisi olduğunu, telefon numarasını ezbere bildiği katılan …’yla zaman zaman telefonla fırsat bulduklarında ise yüz yüze görüştüklerini, cinsel birlikteliklerinin olmadığını ancak katılan …’yı çok sevdiğini, evli ve dört çocuğu olduğunu, silahının bulundurma ruhsatlı olduğunu, katılan … ve ailesi Uşak iline taşınınca ondan adresini istediyse de vermediğini ancak daha sonra buluştukları bir gün evlerinin yerini gösterdiğini, ev adreslerini bu şekilde öğrendiğini, şimdiye kadar katılan …’yı görmek için evlerinin bulunduğu yere hiç gitmediğini, bu olay meydana gelinceye kadar katılan …’nın kendisine ”Ben evliyim, beni arama, rahatsız etme, kocamın haberi var” gibi bir şey söylemediğini, bu olay öncesinde katılan …’yla günde 3-5 defa telefonla konuşup bazen de buluştuklarını, katılan …’nın bir defa kendisine farklı bir numaradan mesaj gönderdiğini, bu mesajı silmediğini ve sonradan bu numaranın ablasına ait olduğunu öğrendiğini, 22.11.2013 tarihinde ikindi vaktinden sonra birahaneye gidip alkol aldığını, burada ne kadar durduğunu hatırlamadığını ancak 4-5 saat civarı kalmış olabileceğini, buradayken birden aklına katılan … gelince ablasının numarasını aradığını, telefona eniştesi olan ismini bilmediği bir şahsın çıktığını, bu şahısla ne konuştuklarını hatırlamadığını, daha sonra Transit minibüsüyle katılan …’nın evinin civarına gittiğini, arabayı park edip oralarda gezindiğini, bu esnada katılan …’nın, ablasının telefonundan kendisini aradığını, telefonda ona ”Gel seni kaçırayım, götüreyim” diyerek evinin önüne kadar gittiğini, katılan …’nın bahçe kapısının önünde dikelmiş bir hâlde durup kendisiyle konuştuğunu, ona elini uzatıp ”Gel benimle” dediğini, katılan …’nın da 5-6 defa ”Sen içeriye gel” diye cevap verdiğini ancak evin bahçesine girmediğini, bu esnada maktulün elinde tabancayla katılan …’nın arkasından çıkıp kendisine doğru ateş etmeye başladığını, ilk ateşte sağ elinden vurulduğunu, bunun üzerine belinde takılı vaziyette duran tabancasını çıkarıp ona doğru rastgele ateş etmeye başladığını, kaç el ateş ettiğini hatırlamadığını, ateş ettikten sonra maktulün yere düşüp düşmediğini görmediğini, öldürülmekten korktuğu için olay yerinden yaya olarak kaçtığını, pişman olduğunu, maktul kendisine tabanca ile ateş ederek saldırmasaydı asla silahını kullanmayı düşünmediğini,
Cumhuriyet Başsavcılığında müdafi eşliğinde; kendisiyle katılan … arasındaki ilişkiyi 15-20 gün kadar önce maktulün öğrendiğini, bu nedenle katılan … ile maktul arasında sorun yaşandığını, hatta maktulün 10 gün kadar önce katılan …’nın başına silah dayayarak kendisini aramasını istediğini, gece saat 02.00 sıralarında katılan …’nın kendisini arayarak Uşak’a gelmesini istediğini, katılan … rahat konuşamadığı için endişelendiğini, maktul tarafından tuzağa çekildiğini düşünerek Uşak’a gitmediğini, bu olaydan 1-2 gün sonra maktulün kendi adına kayıtlı olup katılan …’nın kullandığı hattı kapattırdığını, kapattırmadan önce de fatura bilgilerini getirtip kendisi ve katılan … arasındaki konuşma ve yazışmaları tespit ettiğini, bu durumu katılan …’nın daha sonra kendisini başka bir numaradan haber vermesiyle öğrendiğini, katılan …’nın kendisini aradığı son numaranın ablasına ait olduğunu, suç tarihine kadar bu numaradan katılan …’ya ulaşmaya çalıştığını, görüştüklerinin de olduğunu, ablası olduğunu belirten telefon sahibiyle ise bir kez konuştuğunu, ablasının, evli oldukları hâlde nasıl böyle bir şey yaptıklarını sorduğunu, ona birbirlerini sevdiklerini söylediğini, olay günü saat 19.00 sıralarında birahaneden ayrıldığını, alkolün etkisiyle duygusallaşıp katılan …’nın ablasının telefonunu aradığını, telefonu ablasının kocası olduğunu söyleyen bir şahsın açtığını, ona kendisini tanıtarak katılan …’nın durumunu öğrenmek istediğini, maktulden bir zarar görüp görmediğini merak ettiğini söylediğini, onun da ”Benim yapabileceğim bir şey yok” diyerek telefonu kapattığını, saat 21.00 sıralarında arabasında bira içerken katılan …’nın, ablasının telefonundan kendisini arayarak ”Eve gel” dediğini, 10 gün önce de kendisini maktulün zorlamasıyla evine çağırdığı için tereddüt ettiğini, bir müddet bu isteğine cevap vermediğini, ancak saat 22.00-22.30 sıralarında evlerinin sokağına gittiğini, arabasını önceki sokağa park ettiğini, evlerinin bitişik komşusunun bulunduğu yerde duvar kenarında park hâlinde bulunan kamyonet ile duvar arasında bekleyip bira içmeye başladığını, katılan …’nın yanına geleceğini düşündüğünü, buradan katılan … ile konuşmaya başladıklarını, katılan …’nın kendisini eve çağırdığını, ısrarına dayanamayıp evlerinin kaldırıma çıkan demir kapılarının önüne kadar gittiğini, bu sürede sokakta polis veya polis aracı görmediğini, polislerden saklanmadığını, katılan …’nın giriş kapısından çıkıp bahçede durduğunu, demir kapının dışında durarak onunla konuşmaya çalıştığını ancak kendisini kapı eşiğine çağırdığını, katılan …’nın bulunduğu yerin karanlık olduğunu, kendisinin bulunduğu yeri ise sokak lambasının aydınlattığını, çekindiği için bahçe kapısından girmek istemediğini, bu sırada evin giriş kapısı kenarında saklanan maktulün, katılan …’nın arkasından çıkıp ”Gel anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğu, seni şurada bir öldürüvereyim” diyerek elindeki tabancayı kendisine doğrultup ateş etmeye başladığını, maktulün tabancasına mermiyi hazırlamış hâlde kendisini beklediğini, zira bu küfür anından kısa süre ve yakın mesafede tabancanın kurma kolunu çekip bırakmadığını, direkt ateş ettiğini, tam hatırlamasa da ilk atışlarında değil kendisini bir iki adım geri çekip caddeye attığında belinde bulunan tabancasını çıkarttığı anda kurma kolunu çekerken bir merminin sağ el yüzük parmağıyla tabanca kabzasına isabet ettiğini, yaralandığı ve maktul ateş etmeye devam ettiği için caddeden ona karşılık vererek daha önce beklediği duvarla kamyonet arasına doğru kaçtığını, buradan da kaçarken hedef gözetmeksizin ateş ettiğini, sırtını dönmesi durumunda kendisini savunamayacağını, aracının bulunduğu yere doğru kaçtığını, silahla karşılık verdiği anda maktulün ayakta olduğunu, katılan …’nın ise evin bahçe giriş kapısının sağ tarafındaki otopark gibi bir yerde bulunduğunu, aracının bulunduğu sokakta parmağına bakarken gelen polislere teslim olduğunu, 10 dakika boyunca imkânı olduğu hâlde kaçmadığını, silahın köydeki evi için bulundurma izni olduğunu, köy yerinde tarladan geç döndükleri için arabaya aldığını, birahaneye giderken araçta bırakmak istemeyip yanına aldığından tabancanın üzerinde kaldığını, maktulde tabanca olduğunu bilmediği gibi silahlı bir çatışma çıkacağını da öngörmediğini, maktul ile daha önceden aralarında husumet bulunmadığını,
Sorguda ek olarak; katılan …’yla 20’den fazla kez yüz yüze görüştüklerini, katılan …’nın arabayla yanına geldiğini, onunla seviştiklerini ancak hiç cinsel ilişkiye girmediklerini, görüşmelerinin genelde gece olduğunu, maktul kendisine ”Gel anasını avradını sinkaf ettiğimin çocuğu, seni şurada bir öldürüvereyim” dediği esnada aralarında 3-4 metre mesafe bulunduğunu, katılan …’nın da maktulün 1-2 metre kadar yan tarafında durduğunu, maktul kendisine 3-4 el ateş edince vurulmayayım düşüncesiyle sağa sola hareket ettiğini, belinden tabancasını çıkarıp eline aldığında elinden yaralandığını, kendisini öldüreceği korkusuyla maktule ateş ettiğini, maktul genelde vardiyalı çalıştığından katılan … onu çağırdığında maktulün işte olduğunu düşündüğünü,
Mahkemede ek olarak; katılan …’yla görüştüklerinde katılanın maktulle aralarında sorun olduğunu anlattığını, 11.11.2013 tarihinde Akse Çamlığı denilen mevkide katılan …’yla araba içerisinde otururlarken polislerin geldiğini, kendilerine ”Ne yapıyorsunuz burada” diye soruklarını, katılan …’nın kendisini polislere eşinin akrabası olarak tanıttığını, polis memurunun da katılan …’ya ”Sen eşinin akrabasıyla kucak kucağa mı oturuyorsun?” diyerek çıkıştığını, sonra köye döndüğünü, katılanın gece kendisini sık sık arayıp ”Uşak’a gelecen mi?” diye sorduğunu, şüphelendiğini, ona ”Ben gelemem” dediği hâlde sık sık arayıp mesaj göndermeye devam ettiğini, en son ”Niye gelmiyon korkuyon mu?” şeklinde mesaj gelince iyice şüphelendiğini, sabah tanımadığı bir numaradan telefonuna gelen ”Beni akla ne yap yap” şeklinde mesajı görünce bu numarayı aradığında önce ablasıyla daha sonra katılan …’yla görüştüğünü, katılan …’nın önceki gece maktulün kendisinden arama yapmasını istediğini, maktulün ilişkiyi öğrendiğini, maktulün kafasına silah dayayarak arama yaptırdığını, pusu kurduklarını, akşam gelseydi maktulün kendisini öldüreceğini anlatıp artık bu numaradan görüşeceklerini söylediğini, iki gün sonra bu numaraya ”Görüşebilir miyiz?” diye mesaj attığını, ”Ara” şeklinde karşılık gelince arayıp katılan …’yla konuştuğunu, ona nasıl olduğunu sorunca dövdüklerini ve kendisini (sanığı) öldüreceklerini söylediğini, ona ayrı bir ev tutmayı teklif ettiğini ancak katılanın maktulün kendisini rezil edip nafaka vermeyeceğini söyleyerek düşünmek için zaman istediğini, olay günü katılanın ablasının numarasını birkaç kez aradığını, eniştesi belki haber vermiştir düşüncesiyle katılan …’yı uzaktan görmek için evlerinin civarına gittiğini, duvarla kamyonet arasında bira içerken yeğeni Fatih’i aradığını, nerede olduğunu söyleyince Fatih’in yanında diğer yeğeni Ali Rıza ile birlikte o taraflarda işi olduklarından kendisini görmek için yanına geldiklerini, arabada 1,5-2 saate yakın sohbet ettiklerini, daha sonra kendisine telefon gelince yeğenlerinin ayrıldıklarını, arayanın katılan … olduğunu, görüşmek için kendisini çağırdığını, oraya gittiğinde katılan …’nın kendisini eve çağırdığını ancak girmediğini, aralarında bir metre mesafe olduğunu, sonra katılan …’nın arkasından çıkan maktulün kendisine ateş etmeye başladığını, kendisinin de şokla cevap verdiğini, mermisinin bittiğini, elinden geldiği kadar sağa sola hareket ettiğini, köyde hayvan hırsızlığı olduğu için silahını aracın torpidosuna koyduğunu, katılan …’yla en son olaydan yaklaşık 8 gün önce görüştüklerini, katılan …’nın kendisine ”Görüşmeyelim” demediğini, olay günü katılanı çok merak ettiği için ona ulaşmaya çalıştığını, vurulana kadar maktule karşılık vermediğini, namludan çıkan aleve doğru ateş ettiğini, her şeyi hatırladığını, sarhoş olmadığını,
Savunmuştur.
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim Aydın, Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
“Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, 765 sayılı Kanun’da yer alan “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan “kuşkudan sanık yararlanır” prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK’nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Maktul … ile resmî nikâhlı eşi olan katılan …’ün suç tarihinden yaklaşık 6 ay önce Uşak il merkezine bağlı Kırka köyünde yaşadıkları, maktul …’in ilk eşinden iki çocuğu, ikinci eşi olan katılan …’dan da bir çocuğunun olduğu, köyde süt toplama merkezinde çalışan katılan … ile aynı köyde çiftçilikle uğraşan sanık … arasında duygusal ilişki başladığı, çoğunlukla cep telefonuyla zaman zaman da yüzü yüze görüştükleri, maktul … ile katılan …’nın çocukların okul durumları nedeniyle suç tarihinden yaklaşık 1 ay önce Uşak il merkezine taşındıkları, katılan …’nın taşındıkları evin yerini sanık …’e gösterdiği, yine zaman zaman görüşmeye devam ettikleri, buluştukları bazı zamanlar da sanık …’in aracında oturdukları, suç tarihinden 7-8 gün önce sanık …’in katılan …’nın Facebook adresindeki bir fotoğrafına yorum yaptığını gören katılan …’ün, durumu babası maktul …’e söylediği, maktulün de katılan …’yı sıkıştırması üzerine aralarındaki ilişkiyi bu şekilde öğrendiği, maktulün katılan …’ya maktulü kastederek “Ara o zaman, seninle görüşüyorsa, gelsin benimle de görüşsün” dediğini, bunun üzerine maktulü Uşak’a çağırdığı ancak sanığın katılan …’nın ses tonundan ve söylediklerinden endişe ederek görüşme teklifini kabul etmediği, maktul …’in katılan … ile sanık …’in görüşmelerini engellemek amacıyla katılan …’nın cep telefonunu yanına aldığı ve numarasını da değiştirdiği, suç tarihinden 4-5 gün kadar önce maktul … ile oğlu katılan …’un işleri nedeniyle Kırka köyüne gitmek üzere yola çıktıkları, Kırka köyünde sanıkla karşılaşmalarından ve olay çıkmasından çekinen katılan …’ün, ablası …’ın evine giderek ablasının telefonundan sanığı arayıp haber verdiği, sanık …’in bu şekilde katılan …’nın ablasının telefon numarasını öğrendiği ve bu numarayı cep telefonuna “A Teke” diye kaydettiği, 22.11.2013 tarihinde saat 16.00 sıralarında sanık …’in Uşak il merkezine gelerek birahaneye gittiği, bulundurma ruhsatlı 9 mm çaplı Belçika Browning tabancasının da yanında bulunduğu, alkol aldığı sırada aklına katılan …’nın gelmesi üzerine…’nın ablası tanık …’ye mesaj gönderip aramaya başladığı, mesajların birinde “Bak eve girerim” diye yazdığı, ısrarla dört kez üst üste mesaj attığı, katılan …’yı görmek ve onun sesini duymak hususunda ısrarını sürdürdüğü, saat 19.00 sıralarında birahaneden çıkan sanığın, bira alarak kendisine ait Transit araç ile maktul ve katılan …’nın ikamet ettiği mahalleye giderek evlerine yakın bir yerde arabasını park ettiği ve aracın içerisinden tanık …’ı arayıp katılan … ile görüşme isteğini yinelediği, bu sırada katılan …’nın ablası tanık …’ın evinde olduğu, katılan …’nın, sanığın ablasını arayarak kendisiyle görüşmek istediğini bu şekilde öğrendiği, bir keresinde de telefonu tanık …’nin eşi olan tanık …’ın açtığı ve sanığa katılan …’nın peşini bırakmasını, kendilerini arayıp rahatsız etmemesini söylediği, tanıklar … ile …’in evine… ve …’nin erkek kardeşi olan tanık …’ın da geldiği ve birlikte oturdukları, saat 22.30 sıralarında katılan …’yı evine bırakmak üzere tanıklar … ve …’in birlikte evden çıktıkları, tanık …’nin katılan …’nın evine gidip sigara almak için geri dışarı çıktığında sokak üzerindeki kamyonetin yanında bulunan birisinin katılan …’nın evini gözetlediğini fark etmesi üzerine bu kişinin sanık … olabileceğini düşünerek kendisini bilen ve gören katılan …’u çağırdığı, katılan …’un tanık … ile birlikte tanık …’nin yanına geldikleri, katılan …’un katılan …’nın evini gözetleyen kişinin sanık … olduğunu söylemesi üzerine tanık …’nin 155’i arayarak sanığı ihbar ettiği, yaklaşık 5 dakika sonra olay yerine gelen polislerin el feneriyle civardaki evlerin bahçesi ile arabaların altına ve yanına bakmalarına rağmen sanığı bulamadıkları ve olay yerinden ayrıldıkları, bu sırada bütün bu yaşananlardan habersiz olan maktul …’ün tekstil atölyesinde çalışmakta olduğu ve işinin saat 00.00’da biteceği, maktulün iş çıkışında civarda dolaşan sanıkla karşılaşmasına engel olmak isteyen tanık … ile katılan …’un maktul …’i iş çıkışında karşılamak üzere çalıştığı yere doğru gittikleri, saat 00.00 sıralarında işten çıkan maktul …’in yolda gelirken katılan … ve tanık …’den yaşanan olayları öğrendiği, bu duruma çok sinirlenen maktul …’in saat 00.15 sıralarında eve geldiği ve eşi katılan … ile tartışmaya başladığı, maktulün katılan …’ya “Bu adam hâlâ daha buralarda ne diye dolaşıyor” diyerek kızdığı, daha sonra “Hemen o adamı arıyorsun, buraya çağırıyorsun, ben ona gününü göstereceğim, belasını benden bulacak” demesi üzerine katılan …’nın eniştesi tanık …’ın cep telefonundan sanığı aradığı ve evin önüne çağırdığı, sanığın yakınlarda olduğunu ve geleceğini öğrenen maktulün katılan …’ya “Sen bahçe kapısının oraya git, kapının önünde bekle, gelince içeri al” dediği, katılan …’nın da “Tamam” diyerek bahçe kapısına çıktığı, maktul …’in de eline aldığı ruhsatsız tabancayla evin içerisinde kapının arkasında beklediği, 1-2 dakika sonra o esnada 2,22 promil alkollü olan ve elinde tabanca bulunan sanığın bahçe kapısına doğru geldiği, katılan …’nın sanığa “Belanı mı arıyorsun, buradan çabuk çek git, belanı bizden bulma, sen ne yüzsüz adamsın, ben seni kaç defa uyardım ama anlamadın” diyerek kızdığı, sanığın da katılan …’ya “Seni almaya geldim, seni götüreceğim” dediği esnada maktul …’in elindeki tabancayla evin içerisinden çıktığı, maktul …’in elindeki tabancayı gören katılan …’nın “Yapma …” diyerek önüne geçtiği, maktulün katılan …’ya yumruk atarak onu yere savurduğu, sanıkla maktulün birbirlerine silahlarını doğrulttukları, maktulün 8 el sanığın ise 10 el ateş ettiği, sanığın tabancasından çıkan 9 adet merminin maktulün vücuduna isabet ettiği, maktulün tabancasından çıkan 1 adet merminin de sanığın sağ el yüzük parmağına isabet ettiği, yaralanan maktulün yere yığıldığı, sanığın ise tabancayla birlikte olay yerinden ayrıldığı, hastaneye kaldırılan maktulün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kaburga kırığı ile birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu öldüğü olayda;
Sanık … ile yaklaşık 6 ay önce rızasıyla duygusal ilişkiye başlayan katılan …’nın, maktulün bu ilişkiyi öğrenmesi ve sanığın davranışları nedeniyle artık sanıkla görüşmek istemediğini belirtmesine rağmen sanık …’in, katılan … ile görüşmek için ısrarcı olması, olay günü aşırı derecede alkol alarak katılan …’yla görüşmek için…’nın ablası olan tanık …’nin cep telefonunu ısrarla araması ve toplam 6 kez mesaj göndermesi, polise ihbar edildiği hâlde maktul ve katılan …’nın evlerinin etrafında dolaşıp evi gözetlemesi ve olaydan hemen önce bahçe kapısının önünde katılan …’ya “Seni almaya geldim, seni götüreceğim” demesi, dolayısıyla sanığın uzun süre devam eden ve gittikçe yoğunlaşan davranışları karşısında; ilk haksız hareketin sanıktan geldiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Maktulün ise sanığın bu şekilde gerçekleşen haksız davranışlarına karşılık olarak eşi katılan …’ya sanığı arattırarak sanığın bahçe kapısından içeri girmesini sağlayıp tuzak kurarak önceden eline aldığı tabancasıyla sanığı vurmaya çalışmak şeklinde tepki verdiği anlaşılmaktadır. Burada birbirlerine etki-tepki şeklinde gelişen bu haksız davranışların ulaştıkları boyut, yarattıkları tehlike ve vahamet düzeyleri dikkate alındığında, etki-tepki dengesinin sanık lehine bozulup bozulmadığı tartışma konusudur. Olaydan yaklaşık 7-8 gün önce aynı şekilde maktul tarafından arattırılarak eve çağrılan sanığın, maktulün kendisine zarar vereceği düşüncesiyle katılan …’nın yanına gitmediği göz önüne alındığında suç tarihinde yine katılan … tarafından arandığında, bu sefer daha önceden yanına aldığı tabancasıyla hazırlıklı bir şekilde olay yerine gitmesi, olay anında değil de olaydan önce tabancasını atışa hazır hâle getiren sanığın belli bir plan dâhilinde hareket ettiğinin anlaşılması, katılan … ve tanıkların polisi de arayıp sanığın eylemlerine yasal yollardan son vermek istemelerine rağmen sanığın ısrarlı ve yoğun bir şekilde haksız davranışlarını sürdürmesi ve evin önüne geldiğinde katılan …’yı götürmek istediğini söylemesi, sanığın bu şekildeki haksız davranışlarının seviyesinin artarak katlanılabilir olmaktan çıkması nedeniyle artık sanıkla yüz yüze gelmekten başka çaresi kalmayan maktulün, sanığın eylemine son vermek istemekle birlikte sanığı öldürme kastıyla hareket ettiğine dair kesin bir belirleme yapılamaması, 2,22 promil alkollü olan sanığın yaptığı 10 atıştan 9’unu, maktulün ise yaptığı 8 atıştan birini isabet ettirmesi nedeniyle olay anında sanığın, maktule göre daha uygun pozisyon alması ve etkili ateş etme imkânının bulunması, olay yerine ilk geldiğinde katılan … tarafından gitmesi hususunda uyarılan sanığın, katılan …’yı kaçırmak amacını sürdürmesi ve elindeki tabancayla maktule ateş ederek çatışmaya girmesi karşısında; maktulün gösterdiği tepkinin sanığın haksız davranışlarına göre orantılı olduğu, başka bir ifadeyle etki-tepki dengesinin sanık lehine bozulmadığı ve haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, usul ve kanuna uygun bulunan direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin usul ve kanuna uygun bulunan 09.03.2017 tarihli ve 178-39 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.06.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.