YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2018/158
KARAR NO : 2022/39
KARAR TARİHİ : 20.01.2022
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan sanık …’ın TCK’nın 297/1, 62/1, 53/1, 54/1 ve 58/6-7. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.05.2011 tarihli ve 73-172 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.01.2014 tarih ve 15214-481 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.11.2017 tarih ve 8263 sayı ile;
“…28.12.2011 günü saat 08.10-10.10 arasında yapılan ve yukarıda belirtilen hükme esas olan suçu tespit eden genel aramadan sonra aynı gün saat 13.00-13.30 arasında hükümlü …’ın da kaldığı …. numaralı koğuşta Cezaevi idaresince bir de kısmi arama gerçekleştirildiği ve bu aramada ele geçirilen çivi, vidalı çivi, falçata namlusu ve sapa sabitlenmiş falçata namlusu sebebiyle düzenlenen tutanak ile … Cumhuriyet Başsavcılığına ayrıca suç duyurusunda bulunulduğu, ayrı bir soruşturma numarasına kaydedilen bu soruşturma neticesinde de … Cumhuriyet Başsavcılığının 17.03.2011 günlü ve 2011/378 esas sayılı iddianamesiyle kamu davası açıldığı, davanın … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/173 esas sırasında yapılan yargılaması neticesinde hükümlü …’ın suçunun sabit kabul edilerek 05.11.2011 günlü ve 2011/221 karar sayılı hükümle TCK’nın 297/1, 53, 54. maddeleri gereğince neticeten 2 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığı ve kararın yasal süresi içerisinde temyiz edilmemesi sebebiyle 24.05.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
…Söz konusu hükümlünün dilekçesi üzerine yapılan incelemede;
1- … E Tipi Kapalı Cezaevinde aynı tarihte yapılan hem genel hem de kısmi arama neticesinde cezaevine sokulması ve cezaevinde bulundurulması suç teşkil eden eşyalar tespit edilmesi şeklinde sübut bulan eylemlerin tek suça sebebiyet vereceği, ayrı suç teşkil ettiğinin kabulü durumunda dahi ayrı ayrı ceza tayin edilmeyip TCK’nın 43. maddesinin tatbik edilmesinin gerekeceği,
2- Bu kabule göre; birleştirilip birlikte muhakeme edilmeleri gereken iki davanın birbirinden ayrı yürütülüp hükümlü hakkında tek suç sebebiyle iki ayrı mahkûmiyet hükmü tesis edilmesinin yasaya aykırı olduğu, bu durumda CMK’nın 223/7. maddesi gereğince … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.11.2011 günlü ve 2011/173 esas, 2011/221 karar sayılı hükmünün kesinleştiği tarihte henüz derdest olan … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/73 esas sayılı davasının reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
…Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay 9. Ceza Yüksek Dairesinin yukarıda belirtilen kararının kaldırılarak hükümlü … hakkında, aynı suç sebebiyle … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.11.2011 günlü ve 2011/173 esas, 2011/221 karar sayılı hükmünün tesis edilmesinden sonra verilen … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.05.2011 günlü ve 2011/73-172 sayılı hükmünün, ‘CMK’nın 223/7. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesi gerekirken kararda yazılı olduğu şekilde mahkûmiyete karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu’ gerekçesiyle bozulması yerine onanmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle kaldırılması,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 20.03.2018 tarih ve 24126-3051 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.02.2011 tarihli ve 494-153 sayılı iddianame ile infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan açılan kamu davasının mükerrer olup olmadığı ve bu bağlamda bahse konu davanın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
28.12.2010 tarihli genel arama tutanağına göre; asayiş ve güvenliğin sağlanması ile muhtemel firar olaylarının engellenmesi amacıyla koğuşlarda, revir ve hücrelerde genel arama yapılmak üzere … Cumhuriyet Başsavcısı başkanlığında 28.12.2010 tarihinde saat 08.10 sıralarında … E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gelindiği, yapılan aramalar sırasında C/4 koğuşunda ucu sivriltilmiş çiviye benzer bir demir parçasının çakmak sapına monte edilmesi suretiyle oluşturulan bir cismin ele geçirildiği, arama işlemine aynı gün saat 10.10 sıralarında son verildiği,
… E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 27.01.2011 tarihli ve 1712 sayılı yazısı ile; genel arama sırasında ele geçirilen bahse konu cisme ilişkin olarak sanık … hakkında suç duyurusunda bulunulduğu,
… Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.02.2011 tarih ve 494-153 sayı ile sanık … hakkında infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan TCK’nın 297/1, 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, bahse konu iddianamenin anlatım kısmının “Şüphelinin olay tarihinde hükümlü olarak kalmakta olduğu … E Tipi Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumunda C/4 koğuşunda çakmak sapı eritilerek ucuna 10 cm boyunda ucu sivriltilmiş çivi monte edilerek saldırı ve savunmada kullanılabilecek silah hâline getirilmiş eşyayı bulundurduğu, yapılan genel arama sırasında ceza infaz kurumunda bulundurulması yasak olan eşyanın ele geçtiği” şeklinde olduğu,
Kovuşturma aşamasında resen görevlendirilen bilirkişinin; “Bana tevdi edilen çakmağın tüp kısmına monte edilmiş sekizlik çividen yapılma uç kısmı sivriltilmiş, cetvelle yapmış olduğum ölçüme göre de demir aksamın uzunluğu 8 cm olup bu hâli ile saldırıda kullanılabilir ancak 6136 sayılı Yasa kapsamına giren aletlerden değildir.” şeklinde görüş belirttiği,
Yapılan yargılama sonucunda infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan sanık …’ın TCK’nın 297/1, 62/1, 53/1, 54/1 ve 58/6-7. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.05.2011 tarihli ve 73-172 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.01.2014 tarih ve 15124-481 sayı ile onanmasına karar verildiği,
Dosya arasında yer alan … 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/173 esas sayılı dosyasının incelenmesinde ise;
– 28.12.2010 tarihli kısmı arama tutanağına göre; … E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan hükümlü ve tutukluların firar etmelerini önlemek ve güvenliği sağlamak amacıyla C/4 numaralı koğuşta 28.12.2010 tarihinde 13.00-13.30 saatleri arasında yapılan kısmi aramada hükümlü ve tutukluların üst aramalarının elle ve cihazla yapıldığı, koğuşta bulunan çöp kovasının aranması için dışarıya çıkartıldığı, ardından hükümlü ve tutukluların özel eşyalarını koydukları dolapların arandığı, bu sırada sanık …’ın kullanmış olduğu dolapta bulunan mektup zarfının içinde bir adet falçata parçası, 8 cm uzunluğunda bir adet çivi, 5 cm uzunluğunda bir adet vidalı çivi bulunduğu, yine aynı koğuşta bulunan . ….isimli şahısların ortak kullandıkları dolabın altında çakmak sapına monte edilmiş 5 cm uzunluğunda falçata bulunduğu,
– … E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 27.01.2011 tarihli ve 1710 sayılı yazısı ile; kısmi arama sırasında ele geçirilen bir adet falçata, 8 cm uzunluğunda bir adet çivi, 5 cm uzunluğunda bir adet vida ile çakmak sapına monte edilmiş 5 cm uzunluğunda falçataya ilişkin olarak sanık … hakkında suç duyurusunda bulunulduğu,
– … Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.03.2011 tarih ve 1139-378 sayı ile sanık … hakkında infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan TCK’nın 297/1, 53 ve 54/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, bahse konu iddianamenin anlatım kısmının “… E Tipi Kapalı İnfaz Kurumunda C/4 sayılı koğuşta hükümlü olarak bulunan şüphelinin, kapalı ceza infaz kurumlarında silah bulundurulması ve sokulması yasak olmasına rağmen TCK 6/3. maddesi kapsamında silahtan sayılan bir adet falçata parçası, 8 cm uzunluğunda 1 adet çivi, 5 cm uzunluğunda vidalı çivi ve çakmağa monte edilmiş falçata ucunu ceza infaz kurumuna sokup bulundurduğu, olay günü yapılan kısmi aramada suç eşyalarının ele geçtiği bu nedenle şüpheli hakkında suç duyurusunda bulunulduğu,” şeklinde olduğu,
– Yapılan yargılama sonucunda infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan sanık …’ın TCK’nın 297/1, 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin … 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilip sanığın yüzüne karşı tefhim edilen 05.05.2011 tarihli ve 173-221 sayılı hükmün temyiz edilmediğinden bahisle 27.05.2011 tarihinde 24.05.2011 tarihli olarak kesinleştirildiği, sanığın 16.12.2011 tarihli dilekçesi ile bu hükmü temyiz etmesi üzerine … 3. Asliye Ceza Mahkemesince 06.01.2012 tarih ve 173-221 sayı ile yasal süresi içinde temyiz kanun yoluna başvurulmadığından temyiz isteminin CMK’nın 296. maddesi gereğince reddine karar verildiği, bahse konu ek kararın sanığa 16.01.2012 tarihinde tebliği edilmesi üzerine sanığın bu ek karara yönelik olarak 19.01.2012 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurduğu, dosyanın gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesince de 15.10.2012 tarih ve 3781-11241 sayı ile temyiz isteminin reddine dair Yerel Mahkeme kararının onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle ani ve kesintisiz suç kavramlarına değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
Tipikliğin gerçekleşmesi ile tamamlanan ve aynı zamanda biten diğer bir ifade ile icrası devam etmeyen suçlara ani suç, suçun unsuru olarak gösterilen hareketin yapılmasıyla tamamlanan ancak icrası devam eden suçlara mütemadi suç adı verilmektedir. Kesintisiz suçlarda ihlal bir anda olup bitmemekte, zaman içinde failin iradesi veya üçüncü kişilerin müdahalesi ile kesintiye uğrayıncaya kadar devam etmektedir. Failin iradi davranışının kesintiye uğradığı anda ise temadi bitmekte yani suç işlenmiş olmaktadır. Bu aşamaya kadar fail tarafından gerçekleştirilen eylemler ise hukuksal anlamda tek fiil oluşturmaktadır.
Öte yandan TCK’nın “İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak” başlıklı 297. maddesi;
“(1) İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır.
(2) Birinci fıkrada sayılanların dışında kalıp da yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyayı, bu yasağı bilerek, infaz kurumuna veya tutukevine sokan veya bulunduran ya da kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların hükümlü veya tutukluların muhafazasıyla görevli kişiler tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyayı yanında bulunduran veya kullanan hükümlü veya tutuklu, bunu kimden ve ne suretle elde ettiği hususunda bilgi verirse, verilecek ceza yarı oranında indirilir.” biçiminde ve anılan maddenin birinci fıkrasında sayılanlar dışında kalıp da yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyayı, bu yasağı bilerek, infaz kurumu veya tutukevine sokma, bu kurumlarda bulundurma veya kullanma eylemleri aynı maddenin ikinci fıkrasında suç olarak düzenlenmişken, söz konusu ikinci fıkra Anayasa Mahkemesinin 07.07.2011 tarihli ve 69-116 sayılı kararında belirtilen “…297. maddenin (1) numaralı fıkrasında suça konu olabilecek eşyaların nitelikleri tek tek sayılmış olmasına karşın, itiraz konusu kuralda böyle bir nitelik belirlemesi yapılmadan, sınırsız, belirsiz ve geniş bir alanda idare içinde yer alan yetkili makama suça konu olabilecek eşyaları belirleme yetkisi tanınmıştır. Buna göre kuralda, idare içinde yer alan yetkili makama suça konu olabilecek eşyaları belirlerken hangi nitelikleri esas alacağı hususuna açık ve belirgin olarak yer verilmediğinden dolayı kural, belirli ve öngörülebilir olmadığı gibi suçun yasallığı ilkesine de uygun değildir.” şeklindeki gerekçeyle iptal edilmiş ve iptal kararı Resmî Gazete’de yayımlandığı 21.10.2011 tarihinden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmiştir.
Hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile TCK’nın 297. maddesinin ikinci fıkrası;
“Birinci fıkra kapsamı dışında kalan;
a) Firarı kolaylaştırıcı her türlü alet ve malzemeyi,
b) Her türlü saldırı ve savunma araçları ile yangın çıkarmaya yarayan malzemeyi,
c) Alkol içeren her türlü içeceği,
d) Kumar oynanmasına olanak sağlayan eşya ve malzemeyi,
e) 188 inci maddede tanımlanan suçlar saklı kalmak üzere, yeşil reçeteye tabi ilaçları,
f) Kurum idaresince incelenmek üzere alınanlar hariç, mahkemelerce yasaklanmış veya suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeler ile örgütsel haberleşme araçlarını,
g) Yetkili makamlarca izin verilenler hariç, ses ve görüntü almaya yarayan araçları,
Ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokan, buralarda bulunduran veya kullanan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde yeniden düzenlenerek anılan madde son şeklini almıştır.
Maddenin birinci fıkrasına göre, suçun oluşabilmesi için iki seçimlik hareket öngörülmüş olup bunlardan birincisi; “İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokma”, ikincisi ise “İnfaz kurumunda veya tutukevinde silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı bulundurma”dır. TCK’nın 297. maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için bu iki seçimlik hareketten birisinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Fıkrada sayılan eşyanın temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması hâlinde ise 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesi gereğince fikri içtima hükümleri uyarınca belirlenecek cezanın yarı oranında artırılacağı belirtilmiştir.
“Bulundurma” kavramı, maddede sayılan eşyanın kişinin üzerinde veya hâkimiyet alanında tutulması anlamına gelmektedir. Ancak bulundurmanın kabul edilebilmesi için kişinin yasak eşyayı üzerinde veya hâkimiyet alanında tutması fiilinin makul bir süre devam etmesi gerekmektedir. Başka bir kişi tarafından üstte veya hâkimiyet alanında bulundurulan yasak eşyanın sadece kullanılması eylemi tek başına bulundurma olarak kabul edilemeyecektir (Osman Yaşar-… Tahsin Gökcan-… Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, … Yayınevi, … 2014, C-6, s. 8591.). “Yasak eşya sokma” biçimindeki seçimlik hareket ise belirtilen yasak eşyanın çeşitli yol ve yöntemlerle dışarıdan infaz kurumuna veya tutukevinin içine sokulması suretiyle gerçekleştirilebilecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 17.10.2017 tarihli ve 797-415 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Diğer taraftan ceza muhakemesi yapılabilmesi için bir takım “olmazsa olmaz” (sine qua non) şartlar aranır. Bu bağlamda muhakeme yapılabilmesinin şartlarından birisi de “Non bis in idem” olarak ifade edilen, aynı fiilden dolayı verilmiş bir hükmün veya açılmış bir davanın bulunmamasıdır.
“Non bis in idem” ilkesi evrensel hukukun temel ilkelerinden biri olup doktrinde de kabul edildiği gibi yazılı kural hâline getirilmemiş olsa bile uygulanması gereken bir kuraldır. 1412 sayılı CMUK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrası; “Aynı konuda, aynı sanık için evvelce verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava var ise davanın reddine karar verilir.”, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlıklı 223. maddesinin yedinci fıkrası ise “Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık hakkında önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa, sonradan açılmış olan davanın reddine karar verilecektir.
“Non bis in idem” ilkesine uluslararası sözleşmelerde de yer verilmiş olup konu İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 7 numaralı Ek Protokolünün “Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı” başlıklı 4. maddesinin ilk fıkrasında; “Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkûm edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkûm edilemez.” şeklinde ifade edilmiştir.
Bu aşamada uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava bulunduğunun, her iki hükmün kesinleşmesinden sonra fark edildiği veya daha sonra açılan davada önce hüküm verildiği durumlarda, bu hükümler veya davalardan hangisi bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin de irdelenmesi gerekmektedir.
Bir fiilinden dolayı yargılanan kişinin aynı fiil nedeniyle tekrar yargılanmayacağını bilmesi kişi için bir güvence olup, bu güvence hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Dolayısıyla bu güvencenin hayata geçirilebilmesi için, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık hakkında önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava bulunduğunun tespiti hâlinde davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu durum, aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm bulunduğu ve bu hükmün kesinleştiğinin anlaşıldığı hâllerde ise kesin hükmün otoritesinin sağlanması ve aynı eylem nedeniyle iki farklı karar verilmek suretiyle çelişkiye neden olunmasının engellenmesi bakımından da önem arz etmektedir.
Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış dava bulunmaması, diğer bir anlatımla CMK’nın 223/7. maddesi gereğince “davanın reddi” şartlarının var olup olmadığının incelenmesi, ceza muhakemesi yapılabilmesi için gerekli olan bir dava şartı da olduğundan, kamu davasının açıldığı an itibarıyla bir dava şartının varlığı veya yokluğunun değerlendirilmesi gerekliliği ve önce açılan davada bu hususun değerlendirilmesinin imkânsızlığı karşısında, bu durumun sonradan açılan davada gözetilmesi gerektiği, sonradan açılan davada aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden açılmış bir dava bulunduğunun fark edilmeksizin hüküm verildiği hâllerde ise CMK’nın 223. maddesinin 7. fıkrasının “… önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa…” şeklindeki yazımı itibarıyla kanun koyucunun, önce dava açılıp sonra hükmün verilmesi kronolojisinden ayrılarak önceliği dava açılmış olmasına değil hüküm verilmiş olmasına tanıdığı dikkate alınarak, bu durumun önce açılan ancak henüz hüküm verilmemiş olan davada gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.09.2021 tarihli ve 43-380 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Asayiş ve güvenliğin sağlanması ile muhtemel firar olaylarının engellenmesi amacıyla koğuşlarda, revir ve hücrelerde genel arama yapılmak üzere 28.12.2010 tarihinde saat 08.10 sıralarında … E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gelindiği, yapılan aramalar sırasında C/4 koğuşunda ucu sivriltilmiş çiviye benzer bir demir parçasının çakmak alt kısmına monte edilmesi suretiyle oluşturulan bir cismin ele geçirildiği, … E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 27.01.2011 tarihli ve 1712 sayılı yazısı ile söz konusu suç eşyasına ilişkin olarak sanık … hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, … Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.02.2011 tarih ve 494-153 sayı ile genel arama sırasında ele geçirilen suç eşyasına ilişkin olarak sanık hakkında infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan TCK’nın 297/1, 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda aynı suçtan sanığın TCK’nın 297/1, 62/1, 53/1, 54/1 ve 58/6-7. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin … 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.05.2011 tarihli ve 73-172 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.01.2014 tarih ve 15124-481 sayı ile onanmasına karar verildiği,
Genel arama sonrasında aynı gün 13.00-13.30 saatleri arasında yine C/4 koğuşunda yapılan kısmi arama sırasında sanık …’ın kullanmış olduğu dolapta bulunan mektup zarflarının içerisinde bir adet falçata parçası, 8 cm uzunluğunda bir adet çivi, 5 cm uzunluğunda bir adet vidalı çivi bulunduğu, yine aynı koğuşta bulunan ….isimli şahısların ortak kullandıkları dolabın altında da çakmak sapına monte edilmiş 5 cm uzunluğunda falçata bulunduğu, bu suç eşyalarına ilişkin olarak da … E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 27.01.2011 tarihli ve 1710 sayılı yazısı ile sanık … hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, … Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.03.2011 tarih ve 1139-378 sayı ile kısmi arama sırasında ele geçirilen suç eşyalarına ilişkin olarak sanık hakkında infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan TCK’nın 297/1, 53 ve 54/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda aynı suçtan sanığın TCK’nın 297/1, 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin … 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilip sanığın yüzüne karşı tefhim edilen 05.05.2011 tarihli ve 173-221 sayılı hükmün temyiz edilmediğinden bahisle 27.05.2011 tarihinde 24.05.2011 tarihli olarak kesinleştirildiği, sanığın 16.12.2011 tarihli dilekçesi ile bu hükmü temyiz etmesi üzerine … 3. Asliye Ceza Mahkemesince 06.01.2012 tarih ve 173-221 sayı ile yasal süresi içinde temyiz kanun yoluna başvurulmadığından temyiz isteminin CMK’nın 296. maddesi gereğince reddine karar verildiği, bahse konu ek kararın sanığa 16.01.2012 tarihinde tebliği edilmesi üzerine sanığın bu ek karara yönelik 19.01.2012 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurduğu, dosyanın gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesince de 15.10.2012 tarih ve 3781-11241 sayı ile temyiz isteminin reddine dair Yerel Mahkeme kararının onanmasına karar verildiği,
Anlaşılan olayda; 28.12.2010 tarihinde 08.10-10.10 saatleri arasında yapılan genel arama sırasında sanığın kaldığı C/4 numaralı koğuşta suça konu eşyanın ele geçirilmesinden kısa bir süre sonra aynı koğuşta yapılan kısmi aramada, genel arama sırasında bulunamayan diğer suç eşyalarının ele geçirildiği, bu anlamda sanığın kesintisiz suç niteliğinde olan infaz kurumunda yasak eşya bulundurma eylemi bakımından iradi davranışının yapılan kısmi arama sonucunda diğer suç eşyalarının ele geçirildiği anda kesintiye uğradığı, bu aşamaya kadar sanık tarafından gerçekleştirilen eylemlerin hukuksal anlamda tek fiil oluşturduğu, aynı fiil nedeniyle aynı sanık için önceden açılmış bir dava bulunduğunun fark edilmeksizin hüküm verildiği hâllerde kanun koyucunun, önce dava açılıp sonra hükmün verilmesi kronolojisinden ayrılarak önceliği dava açılmış olmasına değil hüküm verilmiş olmasına tanıdığı dikkate alındığında bu durumun önce açılan ancak henüz hüküm verilmemiş olan davada gözetilmesinin gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık … hakkında aynı fiil nedeniyle yapılan yargılama sonucunda … 3. Asliye Ceza Mahkemesince 05.05.2011 tarih ve 173-221 sayı ile önceden verilmiş bir hüküm bulunduğundan … Cumhuriyet Başsavcılığının 03.02.2011 tarihli ve 494-153 sayılı iddianamesi ile infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan … 2. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasının mükerrer dava olduğu ve reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanık … hakkında aynı fiil nedeniyle yapılan yargılama sonucunda … 3. Asliye Ceza Mahkemesince 05.05.2011 tarih ve 173-221 sayı ile önceden verilmiş bir hüküm bulunduğundan … Cumhuriyet Başsavcılığının 03.02.2011 tarihli ve 494-153 sayılı iddianamesi ile infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan açılan kamu davasının mükerrer dava olduğu ve reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 15.01.2014 tarihli ve 15214-481 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.05.2011 tarihli ve 73-172 sayılı hükmünün, sanık … hakkında aynı fiil nedeniyle yapılan yargılama sonucunda … 3. Asliye Ceza Mahkemesince 05.05.2011 tarih ve 173-221 sayı ile önceden verilmiş bir hüküm bulunduğundan … Cumhuriyet Başsavcılığının 03.02.2011 tarihli ve 494-153 sayılı iddianamesi ile infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan açılan kamu davasının mükerrer dava olduğu ve reddine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.01.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.