YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/982
KARAR NO : 2021/226
KARAR TARİHİ : 27.05.2021
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sanık …’in mağdur …’a yönelik nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-c, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bursa (Kapatılan) 6. Ağır Ceza Mahkemesince (TMK’nın 10. maddesi ile görevli) verilen hükmün, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.06.2015 tarih ve 242-41691 sayı ile;
“1- Oluş ve dosya kapsamına göre, sanıklar … ve…, mağdur …’ı silahla tehdit ettiklerine ilişkin Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/55 esas sayılı dosyasını bahane ederek bu dava nedeniyle 20.000 Dolar zarar ettiklerini belirtip bu parayı mağdurun ödemesini istedikleri, mağdur ödemediği takdirde öğretmenlik yapan oğlu Üstün Kaplan’ı öldürmekle tehdit ettikleri, sanıkların tehditlerinden korkan mağdurun İş Bankası Balıkesir Yeni Sanayi Sitesi Şubesinden 20.000 TL çektiği üstünü de akrabalarından tamamlayarak sanıklarla irtibata geçerek … emlakta çalışan beraat eden sanık Orhan Avcı’ya teslim ettiğinin mağdurun aşamalardaki tutarlı ifadesi, mağdurun İş Bankası Balıkesir Yeni Sanayi Sitesi Şubesinden 20.000 TL çektiğine dair belge ile desteklendiği, sanıkların haksız ekonomik çıkar sağlamak amaçlı kurulan örgüt çatısı altında bir araya gelip işbirliği ve eylemli paylaşım anlayışı içerisinde disiplinli ve süreklilik gösterecek biçimde amaçları doğrultusunda hareket ettikleri, bu kapsamda mağdur …’a yönelik yağma suçunu, kurdukları ve yönettikleri örgütün korkutucu gücünden yararlanarak ve örgüte yarar sağlamak amacıyla, birden fazla kimse ile birlikte işlediklerinin anlaşılması karşısında, sanıklar … ve … hakkında mağdur …’a yönelik yağma suçundan kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 149/1. madde ve fıkrasının (c) bendinin yanı sıra (f) ve (g) bendinden de uygulama yapılması gerekirken, yetersiz ve oluşa uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Örgüt Kurucusu … ve örgüt yöneticisi …’ın mağdur …’a yönelik yağma suçunu örgütün korkutucu gücünden yararlanarak ve örgüte yarar sağlamak amacıyla örgüt adına işledikleri anlaşıldığından, sanıklar … ve … hakkında bu suçtan TCK’nın 58/9. maddesi ile uygulama yapılması gerekirken, yetersiz ve oluşa uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 07.06.2016 tarih ve 60-203 sayı ile, sanığın nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-c-f-g, 62, 53 ve 58/9. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin verilen hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 06.06.2017 tarih ve 2167-1844 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 30.06.2017 tarih ve 289880 sayı ile;
“Mahkemece sanık … ile hakkındaki yargılama ayrı yürütülen sanık …’ın kendilerini şikâyet etmeleri ve haklarında dava açılmalarına sebep olmaları sebebiyle zarara uğradıklarını söyleyerek mağdur …’dan 20.000 USD para istedikleri, bu parayı vermezse öğretmenlik yapan oğlu Üstün Kaplan’ı öldüreceklerini söyleyip mağduru tehdit ettikleri, sanıklardan korkan mağdurun İş Bankası Balıkesir Sanayi Şubesinden 02.11.2011 tarihinde 20.000 TL kredi çekip üzerini de başkalarından borç alarak parayı tamamladığı ve 20.000 Doları sanıklar tarafından gönderilen Orhan Avcı’ya teslim ettiği kanaatine varılarak sanığın cezalandırılması yoluna gidilmişse de;
Müştekinin, ilk eylemden dolayı soruşturmaya başlandıktan sonra bankadan 20.000 TL kredi çekmesinin mahkûmiyet için yeterli kabul edilemeyeceği ve söz konusu eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususundaki mevcut şüphenin somut olayda giderilemediği anlaşılmakla, sanığın tüm aşamalarda suçu kabul etmediği ve Orhan Avcı’nın da parayı kendisinin aldığını kabul etmediğinin de göz önüne alındığında, sanığın yüklenen suçu işlediğine ilişkin hükümlülüğüne yeterli, hukuka uygun, kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmaması nedeniyle, sanığın beraati yerine hükümlülüğüne karar verilmesinin,
2) Öte yandan, 5237 sayılı TCK’nın ‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ kenar başlıklı 220. maddesinde;
‘(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.
(8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.’ hükümlerine yer verilmiştir.
Söz konusu maddenin gerekçesinde; ‘Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ile, bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak, işlenmesi amaçlananlardan ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır. Örgüt kurmak, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından sadece bir araç niteliğindedir. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye sokmaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki, suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede bir kolaylık sağlamaktadır. Bu nedenlerle, işlenmesi amaçlan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller, ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır. Bu suç tanımı ile korunan hukukî değer, kamu güvenliği ve barışıdır. Kamu güvenliği ve barışının bozulması ise, bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyecektir. Bu nedenle söz konusu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmaktadır…. Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Her ne kadar en az iki kişinin belli amaç etrafında suç işlemek üzere devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, güdülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, örneğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabilir. Bu suç, bir amaç suç niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kişiler, suç işlemek amacıyla bir örgütlenme yapısı içinde bulunmalıdırlar. İşlenmesi amaçlanan suçların türü veya niteliği, sadece bu suç için öngörülmüş olan alt ve üst sınırlar arasında somut cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir…’ açıklamalarına yer verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 2012/6-1490 Esas, 2013/59 Karar sayılı kararında ve bir çok emsal kararında da vurgulandığı üzere, ‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir. Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir. TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir. Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arzeden örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.’
Madde gerekçesi ve yapılan açıklamalar ışığında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan bahsedilebilmesi için;
a) Üye sayısı en az üç veya daha fazla kişi olmalıdır.
b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi, işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması bazen mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suç veya suçlardan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belirli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
Bu açıklamalara göre; kanun koyucu tarafından Ceza Kanununda düzenlenen bazı suçların suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde, örgüte yarar sağlamak amacıyla veya örgütün korkutucu gücünden yararlanılmak suretiyle işlenmesi, işlenen suçlar bakımından nitelikli hâl kabul edilmiş ve daha ağır yaptırımlara bağlamış ise de, somut olayda sanık … ve örgüt kapsamında ceza alan diğer sanıkların işbirliği ve eylemli paylaşım anlayışı ve disiplinli biçimde hareket ederek süreklilik gösterir şekilde suç işlemek amacıyla örgüt kurduklarına dair kesin kanıt bulunmadığı ve olay tarihlerinde bir kaç olaya mahsus sanıkların bir araya gelmeleri şeklindeki eylemlerinin de suç işlemek amacıyla örgüt suçunu oluşturmadığı ve buna bağlı olarak, örgüte yarar sağlamak amacıyla yağma suçunu işlediği gerekçesiyle, 5237 sayılı TCK’nın 149/1. madde ve fıkrasının (c) bendinin yanı sıra (f) ve (g) bendinden de uygulama yapılması ve TCK’nın 58/9. maddesi gereği cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra hakkında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesinin, hukuka aykırı görüldüğü,” görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 11.07.2017 tarih ve 2392-2760 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık … hakkında mağdur …’a yönelik nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık …’e atılı nitelikli yağma suçunun sabit olup olmadığının,
2- Sabit olduğunun kabulü hâlinde sanık hakkında TCK’nın 149/1-f-g ve 58/9. maddelerinin uygulanıp uygulanamayacağının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur …’ın silahla tehdit edildiğinden bahisle şikâyetçi olması üzerine yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında delil yetersizliğinden dolayı beraat kararı verildiği, bu olaydan yaklaşık bir ay kadar sonra da sanık … ve inceleme dışı sanık Ercan’ın mağdurdan tehditle 20.000 Dolar istedikleri, mağdurun korkarak Balıkesir İş Bankası Sanayi Şubesinden 02.11.2011 tarihinde kredi çekerek ve üzerine de bir miktar para ekleyerek parayı denkleştirip Balıkesir Adliyesi bahçesinde inceleme dışı sanık Orhan’a sanık … ve inceleme dışı sanık Ercan’a verilmek üzere bu parayı teslim ettiği, bu şekilde sanık …’ın yağma suçuna bizzat iştirak ettiği iddiası ile kamu davası açıldığı,
Balıkesir Belediye Başkanlığınca inceleme dışı sanık …’a hitaben düzenlenen 27.10.2011 tarihli yazıda; dilekçedeki bahse konu şikâyetin yerinde değerlendirildiğinin, Gümüşçeşme Mahallesi Fevzi Bolak Caddesi No: 61 adresinde bulunan meskenin boş arsa kısmına balık satışı için herhangi bir yapılanmaya izin verilmesinin söz konusu olmadığının belirtildiği,
Balıkesir Belediye Başkanlığınca düzenlenen 31.10.2013 tarihli yazıdan; 10.10.2011 tarihinde sanık … ile inceleme dışı sanık Ercan’ın Belediye Başkanlığına şikâyet dilekçesi verdiği,
Taksitli kredi ödeme planı başlıklı belgeden; mağdur tarafından Türkiye İş Bankası AŞ’den 22.600 TL kredi çekildiği,
Türkiye İş Bankası A.Ş. tarafından düzenlenen 14.03.2013 tarihli belgeden; 02.11.2011 tarihinde saat 09.14’te mağdurun hesabına 22.600 TL’lik para girişi olduğu ve aynı gün saat 10.44’te de 22.150 TL çekildiği,
Sanık … ile inceleme dışı sanıklar Ersin Koç, Yunus Baykal ve … hakkında mağdur …’a yönelik silahla tehdit suçundan açılan kamu davası sonucunda Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.11.2012 tarihli ve 55-833 sayılı kararı ile sanık ve inceleme dışı sanıklar hakkında CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraat kararları verildiği ve bu beraat kararlarının temyiz edilmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur … kollukta; olaydan bir yıl önce balık avı başladığı mevsimde Eski Hal Binasının orada Balıkçı dükkânı açarak balıkçılık yapmaya başladığını ve pazar yerlerinden balık satışı için yer temin ettiğini, Gümüş Çeşme Mahallesinde açılan Salı ve Pazar günleri olan pazarda da yer bulduğunu, Belediyeye burada satış yapmak için müracaat ettiğini ve ruhsat aldığını, satışlara başlamadan önce yerini hazırlarken yanına sanık … ile inceleme dışı sanık Ercan’ın geldiğini ve kendisine “Bu balıkçılık işine devam edersen çocuklarını da seni de öldürürüz.” dediğini, kendisinin ise balıkçılık işine devam ettiğini, bir gün eşi ve çocuklarıyla dükkanda oturdukları sırada sanık … ile inceleme dışı sanıklar Ercan, Ersin ve Yunus’un yeşil bir araba ile dükkânının önüne geldiklerini, sanık …’ın dükkânının önünde silahını çıkararak Ercan ile birlikte “İçeriden kim çıkarsa vurun!” diye talimat verdiğini, kendisinin de o arada dükkânın içinde bulunan tezgâhın arkasına sığındığını, şahısların ellerinde silah olduğu için ne kendisinin, ne oğlunun, ne de eşinin dışarı çıkamadıklarını, bu sırada dükkânın karşısında bulunan otoparka resmî polis aracı ile polislerin geldiğini, kendisinin de polisleri görünce polis diye bağırdığını, bunun üzerine yukarıda isimlerini söylediği kişilerin polisi görünce kaçtıklarını, bu olay üzerine Anafartalar Polis Merkezine giderek bu şahıslardan şikâyetçi olduğunu, bu olayın adliye safahatinin devam ettiğini, bu şahısların Anafartalar Polis Merkezinde dahi kendisini ve çocuklarını tehdit etmeye devam ettiklerini, kendisine “Çocuklarını öldüreceğim.” dediklerini, korktuğu için balıkçılığı bıraktığını, bu olaydan sonra sanık … ve Ercan’ın bu olaydan dolayı 20.000 Dolar zarar ettiklerini, bu parayı ödemediği takdirde öğretmenlik yapan oğlu Üstün Kaplan’ı öldüreceklerini söyleyerek kendisini tehdit ettiklerini, kendisinin de oğluna bir zarar gelmemesi için İş Bankası Sanayi Şubesinden 20.000 TL kredi çektiğini, paranın geri kalanını ise eşinden ve dostundan alarak tamamladığını, parayı tamamladığı gün bu şahısların kendisiyle irtibata geçtiğini, adliye binasına gelmesini ve parayı getirmesini söylediklerini, bunun üzerine aynı gün parayı alarak adliyeye gittiğini, adliyenin bahçesinde … Emlak’ta çalışan Orhan isimli kişi ile görüştüğünü ve Orhan’a 20.000 Dolar’ı teslim ettiğini, bu süre zarfında Balıkesir Belediyesindeki iş yeri ile ilgili ruhsat başvurusunun iptal edildiğini, şikâyetçi olduğunu,
İstinabe suretiyle Mahkemede: daha önceden pazarcılık yaptığını, bir ara balıkçılık yapmaya karar verdiğini ve pazarda balık satmak için belediyeden ruhsat aldığını, ancak pazarda yerini hazırlarken sanık … ile inceleme dışı sanık Ercan’ın yanına gelerek kendisine balıkçılık yapamayacağını yaparsa kendisini ve çocuklarını öldüreceğini söylediklerini, ayrıca sanık … ile inceleme dışı sanıklar Ercan, Ersin ve Yunus’un balıkçı dükkanının önüne geldiklerini, sanık …’ın dükkânın önünde silahını çıkararak “İçeriden çıkan olursa vurun.” diye talimat verdiğini, o ara polisler gelince ve kendisi bağırınca kaçtıklarını, bu olayın adliyeye intikal ettiğini, sonrasında sanık …’ın bu olay nedeniyle 20.000 Dolar zarara uğradığını söyleyerek kendisinden bu parayı istediğini, öğretmenlik yapan oğlunu öldürmekle tehdit ettiğini, kendisinin bu paranın bir kısmını bankandan kredi çekmek, kalanını da eşinden dostundan tamamlamak suretiyle adliyenin bahçesinde … Emlak’ta çalışan Orhan isimli kişiye teslim ettiğini, daha sonra ruhsatının iptal edildiğini, sanık …’ın damadının kardeşi olduğunu, bu nedenle sanıktan şikâyetçi olmadığını,
İnceleme dışı sanık … müdafisi huzurunda soruşturma aşamasında; mağdur … ile ilgili olaya ilişkin yargılamalarının Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesince yapıldığını ve yargılama sonucunda beraat ettiğini, söz konusu kararın kesinleştiğini, bu olaydan sonra mağdurun kendisini her yere şikâyet ettiğini, 1.5 yıldır mağdurun şikâyetleriyle ve iftiralarıyla uğraştığını, mağdurun bu konuyla ilgili de kendisine iftira attığını ve söylediklerinin asılsız olduğunu, mağdurun balık satmak için yaptıracağı yerin imara aykırı olması nedeniyle belediyeye itirazda bulunduğunu, bildiği kadarıyla mağdurun bu yer için ruhsat alamadığını,
Mahkemede; mağdurun kendi kiraladıkları arsaya bir konteyner getirerek balık satmak istediğini, kendilerinin de bunun böyle olmayacağını söyleyerek 10.10.2011 tarihinde mağdur hakkında Belediyeye şikâyette bulunduklarını, taleplerinin kabul edildiğini, bundan sonra mağdurun kendilerine devamlı suretle iftiralar attığını, iş yeri ve arabalarını asılsız iftarlarla arattırdığını, 2 yıla yakın bu iftiralarla uğraştıklarını, mağdurun kendilerini şikâyet ettiğinden dolayı yargılanarak beraat ettiklerini, bu iddiası hakkında beraat etmeleri üzerine mağdurun 20.000 TL’sini gasbettikleri iddiasını ileri sürdüğünü, bunun kesinlikle doğru olmadığını,
İnceleme dışı sanık Orhan Avcı Mahkemede; mağdurun 20.000 TL’sini gasbetmediklerini, sanık …’ın ağabeyi olan Sezai Ölmez’in emlak bürosunda çalıştığını, mağduru da bu kişilerin dünürü olarak tanıdığını, bunun dışında mağdur ile herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını, mağdurdan para almadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık … müdafisi huzurunda kollukta; mağdur ile mahkemelik olduklarını ve yapılan yargılama sonucunda beraat ettiğini, bu olaydan sonra mağdurun kendilerine sürekli olarak iftira attığını, inceleme dışı sanık Ercan ile birlikte mağdurdan 20.000 Dolar istemediklerini, mağduru oğlunu öldürmekle tehdit etmediklerini, yanında çalışan inceleme dışı sanık Orhan’ı adliyeye göndermesi ve burada mağdurla buluşmasını sağlaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, mağdurun ruhsat alma istediğine Belediyenin onay vermediğini ve bundan dolayı hâlâ mahkemelik olduğunu bildiğini, suçlamaları kabul etmediğini,
Mahkemede; ağabeyinin kayın pederi olan mağdurun, 10.10.2011 tarihinde Gümüşçeşme Mahallesi Yeni Salı Pazarında ruhsatsız olarak balıkçı dükkanı açtığını, kendisi de balıkçılık yaptığı için inceleme dışı sanık Ercan ile birlikte belediyeye giderek bu durumu şikâyet ettiklerini, bundan sonra mağdurun kendilerine kin beslemeye başladığını ve iki yıldır kendileriyle uğraştığını, asılsız isnatlarda bulunduğunu, onu gasbettiklerini iddia ettiğini, kendisiyle ilgili açılan Balıkesir 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/55 esas sayılı dosyasında beraat ettiğini, bu nedenle hakkındaki isnatların asılsız olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının birlikte değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Yağma suçu TCK’nın 148. maddesinde;
“1- Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2- Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.
3- Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un suç tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle 149. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun nitelikli hâlleri;
“a) Silâhla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde,
e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
h) Gece vaktinde,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde sayılmış olup 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile yağma suçunun konut ve iş yerlerinin eklentilerinde işlenmesi hâli de diğer bir nitelikli hâl olarak Kanun maddesine eklenmiştir.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında da yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği TCK’nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da mal varlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Öte yandan uyuşmazlık konumuzla ilgili olan TCK’nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin dokuzuncu fıkrası “Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mağdur …’ın silahla tehdit edildiğinden bahisle şikâyetçi olması üzerine yapılan yargılama sonucunda sanık ve inceleme dışı sanık Ercan hakkında delil yetersizliğinden dolayı beraat hükümleri verildiği, daha sonra sanık ve Ercan’ın bu olaydan dolayı 20.000 Dolar zarar ettiklerini ileri sürerek mağdurdan bu parayı ödemesini istedikleri, ödemediği takdirde öğretmenlik yapan oğlu Üstün Kaplan’ı öldüreceklerini belirterek mağduru tehdit ettikleri, mağdurun da oğluna bir zarar gelmesinden korktuğu için İş Bankası Sanayi Şubesinden 02.11.2011 tarihinde 22.600 TL’lik kredi çektiği, istenen paranın geri kalanını ise eş ve dostundan tamamlamak suretiyle topladığı parayı adliyenin bahçesinde sanık … ve Ercan’a teslim edilmek üzere inceleme dışı sanık Orhan’a verdiği olayda; mağdurun aşamalarda istikrarlı olarak sanığın kendisini tehdit ederek 20.000 Dolarını istediğini beyan etmesi ve bu beyanını destekler şekilde 02.11.2011 tarihinde Türkiye İş Bankasından 22.600 TL’lik kredi çektiğinin dosya içerisindeki belgelerden anlaşılması karşısında, sanığın üzerine atılı nitelikli yağma suçunun sabit olduğu, ayrıca Ceza Genel Kurulunun 2017/982 esas sayılı dosyasında detayları anlatıldığı üzere örgüt lideri olan sanığın bu suçu, kurduğu örgütün korkutucu gücünden yararlanarak ve örgüte yarar sağlamak amacıyla işlediği, dolayısıyla sanık hakkında TCK’nın 149. maddenin 1. fıkrasının (c) bendinin yanı sıra (f) ve (g) bentlerinin, aynı zamanda TCK’nın 58/9. maddesinin de uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.05.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.