Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/968 E. 2017/460 K. 07.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/968
KARAR NO : 2017/460
KARAR TARİHİ : 07.11.2017

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 17. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 15.05.2015
Sayısı : 37-234

Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanık …’un TCK’nun 142/1-f, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Edirne 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.01.2011 gün ve 128-20 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 18.07.2012 gün ve 325738 sayı ile 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi uyarınca yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiş,
Yeniden inceleme yapan Edirne 3. Asliye Ceza Mahkemesince 24.09.2013 gün ve 128-20 sayı ile sanığın TCK’nun 163/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 11.12.2014 gün ve 21215-31037 sayı ile;
“02.07.2012 tarihinde kabul edilip 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki Kanunun geçici 2. maddesinin 1. ve 2. fıkrası hükümleri birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, ‘yapılan değişiklikle amaçlananın bu kapsam dahilindeki suçlar bakımından kurum zararının ödenmesi halinde, olayın sanık ya da sanıkları hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek işin esasına girilmesinin önlenmesi’ olduğu değerlendirilip, daha önce aynı suç tutanağına ilişkin olarak İbrahim Halil Tatlı hakkında yapılan yargılama sırasında keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmış olduğunun anlaşılması karşısında, söz konusu dosyada bulunan keşif tutanağı ve bilirkişi raporunun onaylı örneklerinin dosya kapsamına alınması ve sanığa normal tarifeye göre hesaplanan, vergisiz ve cezasız kaçak kullanım bedelini içeren bilirkişi raporu okunarak anılan Kanunun geçici 2. maddesi gereğince; sanığa makûl bir süre verilip süresi içinde bilirkişi tarafından hesaplanan normal tarifeye göre vergisiz ve cezasız kaçak kullanım bedelinden doğan zararı giderdiği taktirde hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceği hususunda tebligat yapılarak, ödeme yapılmaması halinde işin esasına girilerek sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Yerel mahkeme ise 15.05.2015 gün ve 37-234 sayı ile;
“Gerek 5237 sayılı TCK, gerek 5252 sayılı Kanun, gerekse 5271 sayılı CMK ile ceza mahkemelerine uzlaşma hükümleri ve ön ödemelik suçlar dışında, sanıklara veya davanın taraflarına kanunla veya yönetmeliklerle yapılan düzenlemeleri bildirme, ihtarda bulunma ve tebliğ etme yükümlülüğü getirilmemiştir. Kanunda aksine bir düzenleme yapılmadığı sürece böyle bir yükümlülük, yorum yapmak sureti ile mahkemelere yükletilemez. Kanunlarca emredici bir usul hükmü bulunmamasına rağmen mahkeme kararının sırf bu nedenle bozulması açıkça kanuna aykırı olup, bozma ilâmında belirtildiği şekilde bir tebliğin ve ihtaratın sanığa yapılması halinde dahi 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi hükmü kesin ve emredici bir düzenleme getirmiş olduğundan, ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilemeyeceği, zira kovuşturma aşamasındaki suçlar için Kanunun yürürlük tarinden itibaren 6 aylık bir süre öngörüldüğü, karar tarihi itibarıyla 6 aylık sürenin dolduğu, sanığın bu süre içerisinde katılanın zararını karşılamadığı, 6 aylık süre geçtikten sanra sanık tarafından katılanın zararı giderilse dahi ancak TCK’nun 168/5. maddesi uyarınca cezadan indirim yapılabileceği, sürenin Kanunda açıkça sınırlandırılmış olması nedeniyle yoruma açık olmadığı ve içtihat yolu ile bu sürenin uzatılmasının mümkün bulunmadığı, aksi bir uygulamanın kanun koyucu tarafından istenilmeyen ve öngörülmeyen bir durumun ortaya çıkmasına neden olacağı, bu nedenlerle bozma ilâmına uyulmasının sanık lehine veya aleyhine bir değişiklik yapmayacağı” şeklindeki gerekçe ile önceki hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.10.2015 gün ve 341677 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay 17. Ceza Dairesine, aynı Dairece de direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan dava açılan sanığa, sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi gereğince katılan kurum zararını gidermesi halinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmadan karşılıksız yararlanma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında elektrik sayacına şerit parçaları sokmak ve sayaç mühürlerini kopartmak suretiyle kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla hırsızlık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, 20.01.2011 tarihinde sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, sanığın temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca dosyanın, 6352 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle yeniden değerlendirme yapılmak üzere 18.07.2012 tarihinde mahalline gönderildiği, yerel mahkemece sanığa suçtan kaynaklanan zararın ödenmesi halinde ceza verilmeyeceğine ilişkin usulüne uygun bildirimde bulunulmadan karşılıksız yararlanma suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, sanığın temyizi üzerine inceleme yapan Özel Dairece hükmün, aynı suç tutanağına ilişkin olarak İbrahim Halil Tatlı hakkındaki yargılama sırasında yapılan keşfe ilişkin tutanağın ve bilirkişi raporunun onaylı örneğinin dosya içine alınıp, raporda belirlenen zarar miktarının sanığa 6352 sayılı Kanun gereğince bildirilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi isabetsizliğinden bozulduğu, yerel mahkeme tarafından sanığa herhangi bir bildirimde bulunulmadan direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Abonelik esasına göre yararlanılan su ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemler TCK’nun 141. maddesinde;
“(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır”,
Aynı kanunun 142. maddesinin (1) fıkrasının (f) bendinde;
“(1) Hırsızlık suçunun;

f) Elektrik enerjisi hakkında,

İşlenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde hırsızlık suçu olarak düzenlenmişken 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105. maddesi ile TCK’nun 141. maddesinin 2. fıkrası; 82. maddesi ile de 142. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılmış, yerine, aynı Kanunun 83. maddesi ile karşılıksız yararlanma suçunun düzenlendiği TCK’nun 163. maddesine;
“Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklindeki 3. fıkranın eklenerek abonelik esasına göre yararlanılan su, doğalgaz ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemlerin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ise;
“(1) Bu Kanunda yapılan değişiklikler karşısında; ilgili suçlardan dolayı açılan ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyalar ise bu dairece, hükmü veren mahkemeye gönderilir.
(2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar” biçiminde düzenlenmiştir.
6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 1 ve 2. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde; 05.07.2012 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden öncelikle kurum zararının giderilmesi halinde işin esasına girilmeden ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek bu dosyaların bir an önce sonuçlandırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Kanunun genel gerekçesindeki “iş yükü açısından önemli yer tutan bazı davaların daha hızlı sonuçlandırılması amacıyla yeni düzenlemeler yapılmakta ve ceza yargılamasına ilişkin süreci hızlandıracak değişiklikler öngörülmektedir” şeklindeki açıklama da bu düşünceyi doğrulamaktadır.
Her ne kadar kanunda “yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde” ibaresine yer verilmiş ise de, suç nedeniyle meydana gelen zararın tespitinin bilirkişi marifetiyle mümkün olduğu dikkate alınarak meydana gelen zarar tespit edildikten sonra sanığa, zararı tazmin ettiği takdirde hakkında ceza verilmeyeceğine ilişkin bildirim yapıldıktan sonra sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu görüş af niteliğinde bir düzenlemeyle sanığa ikinci bir şans veren kanun koyucunun amacına daha uygun olacaktır.
Bu nedenle 05.07.2012 tarihinden önce işlenen karşılıksız yararlanma suçlarından dolayı sanığa kurum borcunu ödediği takdirde hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceğine dair ihtarat yapılıp, kurum zararının ödenmesi için makul bir süre verilerek, ödemede bulunulması halinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmeli, ödemede bulunulmaması halinde ise hukuk durumu değerlendirilmelidir. Hüküm tarihi itibarıyla kanunun öngördüğü 6 aylık sürenin dolduğu gerekçesi ile ödeme ihtaratında bulunulmayacağının kabulü, lehe olan bir düzenlemeden sanığın bir kusuru olmadan yararlanamaması sonucunu doğuracaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinden sonra, dosyanın Yargıtayda bulunduğu sırada, 6352 sayılı Kanunla eylemin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığına ve anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde suçtan kaynaklanan zararın ödenmesi halinde cezaya hükmolunmayacağına ilişkin düzenleme yapıldığı, ancak söz konusu 6 aylık sürenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosyayı iade etmesi sonrası devam olunan yargılama sırasında dolduğu olayda; sanığa, başka bir dosya kapsamında iddianameye konu suç tutanağıyla ilgili olarak alınan cezasız kaçak kullanım bedelini içerir bilirkişi raporunda belirtilen zararı, mahkemece belirlenecek makul bir süre içerisinde ödediği takdirde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin bildirimin yapılması, sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, 6 aylık sürenin dolduğu ve zararın tazmin edilmediğinden bahisle mahkûmiyet kararı verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Edirne 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.05.2015 gün ve 37-234 sayılı direnme hükmünün, sanığa, suçtan kaynaklanan zarar miktarını mahkemece belirlenecek makul bir süre içerisinde ödediği takdirde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin bildirimde bulunularak sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.11.2017 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.