Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/866 E. 2017/466 K. 14.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/866
KARAR NO : 2017/466
KARAR TARİHİ : 14.11.2017

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 12.05.2014
Sayısı : 583-651

Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçundan sanık …’ın, TCK’nun 205/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.09.2009 gün ve 923-776 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 10.03.2014 gün ve 20960-4299 sayı ile;
“5237 sayılı TCK’nun 205. maddesinde düzenlenen ‘resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek’ suçunun, hak sahibinin o belgelerden yararlanmasını engellemek amacıyla kanıt değeri taşıyan belgelerin ortadan kaldırılması, bozulması ya da gizlenmesi suretiyle oluşacağı, sanığın ele geçirdiği şikâyetçiye ait nüfus cüzdanının fotoğrafını kendi fotoğrafı ile değiştirerek kullandığı olayda; bir hakkın kullanımının engellenmediği gibi, suçun konusunu oluşturan ve fotoğraf değişikliği yoluyla sahteleştirilen kimliğin hak sahibince talep halinde her zaman yenisi düzenlenebileceği cihetle suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiştir.
Daire üyeleri M. Budak ve H. Uğur; “… 204. madde gibi 205. maddedeki suç da bir çeşit sahtecilik suçudur. Her iki suçta korunan hukuki yarar, ispat araçlarının dokunulmazlığına olan kamu güvenidir. Suçun oluşması için genel kast yeterli olup fail, eyleminin haksız, hukuka aykırı olduğunu biliyorsa, suç kastı var demektir. Suç, seçimlik hareketli suç olarak düzenlendiğinden, maddede sayılan hareketlerden birinin gerçekleştirilmesi yeterli olup, ayrıca bir zarar veya tehlikenin doğması gerekmez (Yaşar/Gökcan/Artuç, Cilt V, s. 5842).
205. maddenin gerekçesinde belirtildiği gibi ‘suçun konusu, hukuken geçerli yani gerçek bir resmi belgedir. Söz konusu suçu oluşturan seçimlik hareketler; resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemektir.’ 205. maddedeki ‘bozma’ ile 204. maddedeki ‘değiştirme’ fiilleri, birbirine yakın hatta aynı olabilir. Aradaki fark ‘aldatıcılık’ vasfıdır. Nitekim bu hususa hem 204, hem de 205. maddenin gerekçesinde yer verilmiştir. 205. maddenin gerekçesine göre ‘sahtecilik suçu, düzenlenen belgenin veya belgede yapılan değişikliğin başkasını aldatıcı nitelikte olmasını gerektirir. Bu maddede tanımlanan suçun işlenmesi, başkasını aldatma özelliği taşımayabilir.’ 204. madde gerekçesine göre de ‘mevcut olan resmi belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde resmi belgeyi bozmak suçu oluşur.’ Öğretide de bu farka dikkat çekilmiştir.
Özel kast da denilen ‘belli bir amaç veya saik’ ile hareket edilmesinin arandığı suç tiplerinde veya suçun nitelikli hâllerinde, bu husus Kanunda açıkça ve ayrıca gösterilir. Yargıtay CGK’nun birçok kararında belirtildiği gibi ‘Doğrudan kast, failin hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini gerektirir. Ancak, failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanı sıra hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında değerlendirilmelidir.’ (CGK., 23.11.2010, 171/232). TCK’nun 204. maddesinde olduğu gibi 205. maddesinde de kişilerin amacı değil fiili cezalandırılmaktadır (Gökçen, Ahmet, Belgede Sahtecilik Suçları, 3. Baskı, Mayıs 2013, s. 369).
Maddenin 765 sayılı TCK’ndaki karşılığı olan 348. maddede, suçun oluşması için belgenin ortadan kaldırılması veya bozulması yeterli görülmeyip ayrıca bu eylemler sonucunda umumi veya hususi bir zararın doğması da aranmışken, 205. maddede suç için herhangi bir zararın meydana gelmesi aranmamıştır. Suçun işlenmesiyle genellikle bir zararın oluşması veya hak sahibinin o belgeden yararlanma imkânının kalmaması mümkün olsa da bu hususlar zorunlu unsurlar değildir. Kaldı ki Yargıtay Ceza Genel Kurulu, zararın suçun unsuru olduğu dönemde bile ‘Devlet, bir olgunun kanıtlanma yeteneğini tanıdığı belgelerin öz ve biçimleri ile gerçekliklerine ve doğruluklarına beslenen ortak toplum inancını kamu güveni içinde korumak ve o yüzden de soyut varlık ya da yararın veya değerin somutlaştırdığı belgeleri erişilmez ve dokunulmaz kılmak istemiştir. Zarar doğma olasılığı yeterlidir. Kanıt değeri olan belgenin yok edilmesiyle zarar kendiliğinden doğmuştur’ şeklindeki kararıyla, suçla korunan yarara dikkat çekmiş ve somut zararın oluşmasını aramamıştır (CGK, 7.3.1988, 596/73).
Ne 204, ne de 205. maddede suçun unsuru olarak özel bir kast, saik, amaç öngörülmemiştir. Bu nedenle, ‘failin kastı sahte resmi belge oluşturmaktır. Bu suç aldatıcılık unsurunun yokluğu nedeniyle gerçekleşmemiştir. Olayda resmi belgeyi bozmak gibi bir kasıt, niyet yoktur’ denilemez. Aksinin kabulü, madde gerekçesine hiç değer vermemek, gerçek bir resmi belgeyi değiştirmek suçu için genel kast yeterli görülmesine rağmen aynı resmi belgeyi bozmak suçu için özel kast, amaç veya saik aramak demektir. Aynı şekilde ‘suçun, hak sahibinin o belgeden yararlanmasını engellemek amacıyla işlenmesi ve belgenin bozulmasıyla bu hususun gerçekleşmesi’ demek, bir ‘tehlike suçu’nu ‘ancak özel amaçla işlenebilen zarar suçu’na dönüştürmek demektir.
Keza, ‘belge üzerinde tasarruf yetkisi bulunan bir kimsenin belgeyi bozması, yok etmesi veya gizlemesi hâlinde hak sahibinin suça konu belgeden yararlanmasının engellenmesinin söz konusu olamayacağı’ düşüncesi de suçun kapsamını daraltmak, suç için öngörülmeyen unsurlar ilave etmek, bir başka ifadeyle ancak bir alacak-borç ilişkisi içeren çek, senet gibi belgelerin bu suçun konusu olabileceği anlamına gelir. Bu düşünce karşısında bir kimsenin kendisine veya başkasına ait sürücü belgesini, diplomayı, sertifikayı, nüfus cüzdanını, pasaportu aldatıcılık unsuru gerçekleşmeyecek, açıkça belli olacak şekilde tahrif ederek kullanması hâlinde 205. maddedeki suç oluşmayacaktır. Oysa sayılan bu belgelerin hepsi de sahiplerine çeşitli yetkiler tanıyan, haklar sağlayan, statü veren ve kamu nezdinde ‘itibar edilen’ resmi belgelerdir. Resmi belge olan evrak, bu şekilde değiştirilip bozulduğunda, yukarıdaki CGK kararında belirtildiği gibi ‘bir olgunun kanıtlanma yeteneğini içeren belgelerin öz ve biçimleri ile gerçeklikleri ve doğruluklarına beslenen ortak toplum inancı’ yıkılmış olmuyor mu? ‘Kamu güveni içinde korumak ve o yüzden de soyut varlık ya da yararın veya değerin somutlaştırdığı belgelerin erişilmez ve dokunulmazlığı’ zarar görmüyor mu? Kaldı ki genel veya özel zararın suçun unsuru olduğu eski dönemde bile CGK, ‘Zarar doğma olasılığı yeterlidir. Kanıt değeri olan belgenin yok edilmesiyle (bozulmasıyla) zarar kendiliğinden doğmuştur’ sonucuna vararak somut zararın oluşmasını aramamıştır.
Bozulan veya değiştirilen belgeler artık suçun konusu olup, hükümle birlikte delil olarak dosyada saklanmalarına karar verilmektedir. Gerçek sahiplerinin, üç ayrı kurum tarafından verilebilen bu belgeleri yeniden çıkarmalarının, göz ardı edilemeyecek bir emek, mesai ve masraf gerektirdiği açıktır. Durum bu iken, olayda bir hakkın kullanımının engellenmediğini ileri sürmek ne derece doğrudur?
‘Suçun konusunu oluşturan ve fotoğraf değişikliği yoluyla sahteleştirilen belgelerin hak sahiplerince talep halinde her zaman yenisinin düzenlenebileceği’ gerekçesi de suçun oluşmasına engel bir unsur değildir. Bu gerekçeyle suçun oluşmadığı kabul edildiğinde (ki suça konu belgeler çoğunlukla yeşil kart, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport gibi belgeler olup yeniden çıkarılamayan, düzenlenemeyen belge neredeyse yoktur) bu suç, işlenemez suç haline getirilmiş olur. Kanun koyucunun 205. maddedeki suçu düzenlerken 765 sayılı TCK’nun 348. maddesinden habersiz olduğu söylenemez. O halde bu maddenin karşılığı olan 205. maddede suçun oluşması için herhangi bir zararın meydana gelmesinin aranmaması, zarar unsuruna yer verilmemesi göz ardı edilemez.
Bu gerekçelerle, resmi belgeyi bozmak suçundan, TCK’nun 205/1. maddesi uyarınca verilen mahkûmiyet kararının isabetli olduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yerel mahkeme ise 12.05.2014 gün ve 583-651 sayı ile; “TCK’nun 204. maddesi gibi 205. maddesindeki suç da bir çeşit sahtecilik suçudur. Her iki suçta korunan hukuki yarar, ispat araçlarının dokunulmazlığına olan kamu güvenidir. Suçun oluşması için, genel kast yeterli olup fail, eyleminin haksız, hukuka aykırı olduğunu biliyorsa, suç kastı var demektir. Suç, seçimlik hareketli suç olarak düzenlendiğinden maddede sayılan hareketlerden birinin gerçekleştirilmesi yeterli olup, ayrıca bir zarar veya tehlikenin doğması gerekmez.
TCK’nun 205. maddesinin gerekçesinde belirtildiği gibi ‘suçun konusu, hukuken geçerli, yani gerçek bir resmi belgedir. Söz konusu suçu oluşturan seçimlik hareketler, resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemektir.’ TCK’nun 205. maddesindeki ‘bozma’ ile TCK’nun 204. maddesindeki ‘değiştirme’ fiilleri birbirine yakın, hatta aynı olabilir. Aradaki fark, ‘aldatıcılık’ vasfıdır. Nitekim bu hususa hem TCK’nun 204 hem de TCK’nun 205. maddesinin gerekçesinde yer verilmiştir. TCK’nun 205. maddesinin gerekçesine göre ‘sahtecilik suçu, düzenlenen belgenin veya belgede yapılan değişikliğin başkasını aldatıcı nitelikte olmasını gerektirir. Bu maddede tanımlanan suçun işlenmesi, başkasını aldatma özelliği taşımayabilir.’ TCK’nun 204. madde gerekçesine göre de ‘mevcut olan resmi belge üzerinde sahtecilikten söz edebilmek için, yapılan değişikliğin aldatıcı nitelikte olması gerekir. Aksi takdirde, resmi belgeyi bozmak suçu oluşur.’ Öğretide de bu farka dikkat çekilmiştir.
Ne TCK’nun 204, ne de 205. maddesinde suçun unsuru olarak özel bir kast, saik, amaç öngörülmemiştir. Bu nedenle ‘failin kastı sahte resmi belge oluşturmaktır. Bu suç aldatıcılık unsurunun yokluğu nedeniyle gerçekleşmemiştir. Olayda resmi belgeyi bozmak gibi bir kasıt, niyet yoktur’ denilemez. Aksinin kabulü, madde gerekçesine hiç değer vermemek, gerçek bir resmi belgeyi değiştirmek suçu için genel kast yeterli görülmesine rağmen, aynı resmi belgeyi bozmak suçu için özel kast, amaç veya saik aramak demektir. Aynı şekilde ‘suçun, hak sahibinin o belgeden yararlanmasını engellemek amacıyla işlenmesi ve belgenin bozulmasıyla bu hususun gerçekleşmesi’ demek, bir ‘tehlike suçunu’ ‘ancak özel amaçla işlenebilen zarar suçuna’ dönüştürmek demektir.
Keza, ‘belge üzerinde tasarruf yetkisi bulunan bir kimsenin belgeyi bozması, yok etmesi veya gizlemesi halinde, hak sahibinin suça konu belgeden yararlanmasının engellenmesinin söz konusu olamayacağı’ düşüncesi de suçun kapsamını daraltmak, suç için öngörülmeyen unsurlar ilave etmek, bir başka ifadeyle ancak bir alacak-borç ilişkisi içeren çek, senet gibi belgelerin bu suçun konusu olabileceği anlamına gelir. Bu düşünce karşısında bir kimsenin kendisine veya başkasına ait sürücü belgesini, diplomayı, sertifikayı, nüfus cüzdanını, pasaportu aldatıcılık unsuru gerçekleşmeyecek, açıkça belli olacak şekilde tahrif ederek kullanması hâlinde, TCK’nun 205. maddesindeki suç oluşmayacaktır. Oysa sayılan bu belgelerin hepsi de sahiplerine çeşitli yetkiler tanıyan, haklar sağlayan, statü veren ve kamu nezdinde ‘itibar edilen’ resmi belgelerdir.
‘Suçun konusunu oluşturan ve fotoğraf değişikliği yoluyla sahteleştirilen belgelerin hak sahiplerince talep halinde her zaman yenisinin düzenlenebileceği’ gerekçesi de suçun oluşmasına engel bir unsur değildir. Bu gerekçeyle suçun oluşmadığı kabul edildiğinde (ki suça konu belgeler çoğunlukla yeşil kart, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport gibi belgeler olup yeniden çıkarılamayan, düzenlenemeyen belge neredeyse yoktur) bu suç, işlenemez suç haline getirilmiş olur. Kanun koyucunun TCK’nun 205. maddedeki suçu düzenlerken 765 sayılı TCK’nun 348. maddesinden habersiz olduğu söylenemez. O hâlde bu maddenin karşılığı olan 205. maddedeki suçun oluşması için herhangi bir zararın meydana gelmesinin aranmaması, zarar unsuruna yer verilmemesi göz ardı edilemez.
Yukarıda alıntısı yapılan, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 10/03/2014 tarihli kararındaki karşı oy gerekçesinden de anlaşılacağı üzere sanığın eyleminin TCK’nun 205/1. maddesinde düzenlenen resmi belgeyi bozmak suçunu oluşturduğu” gerekçesiyle bozma kararına direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.01.2015 gün ve 334165 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 187-1020 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 05.06.2017 gün ve 12887-4168 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Cezaevinden firar eden sanığın, kolluk görevlilerince görülüp yakalanması üzerine karakolda yapılan üst aramasında, üzerinde sanığın fotoğrafı bulunan şikâyetçiye ait nüfus cüzdanının ele geçirildiği,
Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen uzmanlık raporunda; inceleme konusu nüfus cüzdanında tahrifen fotoğraf değişikliği yapıldığının, bu tahrifatın ilk bakışta ve kolaylıkla dikkat çekecek nitelikte olması nedeniyle söz konusu nüfus cüzdanının aldatma kabiliyetini haiz olmadığının belirtildiği,
Şikâyetçinin; üzerinde sanığın fotoğrafı bulunan nüfus cüzdanının kendisine ait olduğunu, bu nüfus cüzdanını yaklaşık bir yıl önce kaybettiğini, Nüfus Müdürlüğüne başvurarak yeni bir nüfus cüzdanı çıkarttığını, sanığı tanımadığını beyan ettiği,
Sanığın; cezaevinden firar ettiği için yakalanmamak amacıyla yolda bulduğu şikâyetçiye ait nüfus cüzdanının üzerindeki fotoğrafı çıkarıp kendi fotoğrafını yapıştırmak suretiyle kullandığını savunduğu,
Anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için resmi belgede sahtecilik ve resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçları üzerinde durulmalıdır.
Resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK’nun 204. maddesinde;
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması gerektiği belirtilmiştir.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup, belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, tamamen veya kısmen değiştirilmesi ya da gerçek bir belgeye eklemeler yapılması eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmi belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
Sahte belgenin ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde düzenlenip, belirli bir kişiyi değil birçok kişiyi aldatabilecek nitelikte olması ve aldatma gücünün objektif olarak saptanması gerekir. Bu nedenle örneğin, memurların bilgisizliği ve ihmalleri nedeniyle kandırıcılık yeteneği olmayan belge üzerinde işlem yapmaları belgeye hukuki geçerlilik kazandırmaz. Daha önceden var olan subjektif bir bilgi, belge üzerinde var olan aldatma yeteneğini ortadan kaldırıcı etkiye sahip değildir.
Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçu 5237 sayılı TCK’nun 205. maddesinde; “Gerçek bir resmi belgeyi bozan, yok eden veya gizleyen kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Maddede, resmi belgeyi bozma, yok etme ve gizleme fiilleri, resmi belgede sahtecilik suçundan ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.
Suçun konusu, hukuken geçerli yani gerçek bir resmi belge olup gerçek belge, bir olayı kanıtlama gücü bulunan hukuki sonuç doğurmaya elverişli olan belgedir.
Suçu oluşturan seçimlik hareketler, gerçek bir resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemektir.
Resmi belgeyi bozmak; belgenin maddi varlığına dokunulmaksızın, içeriğindeki bilgilerin anlaşılamaz, kullanılamaz hâle getirilmesi suretiyle belgeden faydalanma imkânının ortadan kaldırılması, başka bir deyişle belgenin delil değerini bozan davranışlarda bulunulmasıdır. Örneğin, resmi bir belgenin üzerindeki bazı bilgilerin silinmesi, boyanması, belgenin maddi olarak okunamaz hâle getirilmesi gibi durumlarda bozmadan söz edilir. Resmi belgeyi bozma eyleminde, belgedeki kanıt niteliğinin kısmen veya tamamen örtülmesi, perdelenmesi amaçlanmaktadır.
Resmi belgeyi yok etmek; imha etmek suretiyle resmi bir belgenin maddi varlığını ve belge niteliğini ortadan kaldırmaktır. Belgenin yırtılıp kullanılamayacak hâle getirilmesi, yakılması, imha olacak şekilde gömülmesi gibi davranışlar yok etme sayılabilir. Yok etme eylemiyle elde edilmek istenen sonuç, resmi belgenin delil teşkil etme niteliğine son vermektir.
Resmi belgeyi gizlemek; belgenin maddi varlığına zarar vermeksizin, ilgilileri tarafından kullanılmasını önlemek amacıyla saklanması, belgeye ulaşılmasının engellenmesidir.
Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunda failin amacı, belgenin kullanılmasını önlemektir. Suçun oluşması için, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme eylemlerinin belgenin kanıt niteliğini etkilemesi, kısmen de olsa belgenin kullanımını önlemesi gerekir. (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, 5. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s.6291-6292)
Sahtecilik suçlarında, düzenlenen belgenin veya belgede yapılan değişikliğin aldatma yeteneğinin olması zorunlu iken, bu maddede düzenlenen seçimlik hareketlerin mahiyetleri gereği, başkasını aldatmaya uygun ve elverişli olması gerekli değildir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Aksi sabit olmayan savunmaya göre sanığın, yolda bulduğu şikâyetçiye ait nüfus cüzdanındaki fotoğrafı söküp yerine kendi fotoğrafını yapıştırarak kimliğini gizlemek amacıyla kullandığı, gözaltına alındığında yapılan üst araması sonucu bu cüzdanın ele geçirildiği, söz konusu nüfus cüzdanı üzerindeki değişikliğin ilk bakışta ve kolaylıkla anlaşılması nedeniyle aldatıcılık özelliği bulunmadığından TCK’nun 204. maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmadığı; diğer taraftan suça konu nüfus cüzdanının kendisine ait olduğunu belirten şikâyetçinin bu nüfus cüzdanını yaklaşık bir yıl önce kaybettiğini, Nüfus Müdürlüğüne başvurarak yeni bir nüfus cüzdanı çıkardığını beyan ettiği, nüfus cüzdanının yenisinin çıkarılması halinde eskisinin hükümsüz kalacağı, hükümsüz kalan nüfus cüzdanının belge vasfını da yitireceği, böyle bir belge üzerinde TCK.nun 205. maddesinde düzenlenen resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunun işlenemeyeceği, şikâyetçinin artık nüfus cüzdanını kullanma imkânının bulunmadığı inancıyla kendi kimliğini gizlemek amacıyla bu cüzdanı tahrif eden sanığın, şikâyetçinin nüfus cüzdanından faydalanma olanağını ortadan kaldırma iradesi ile hareket etmediği, bu nedenle sözü edilen suçun unsurlarının da oluşmadığı kabul edilmelidir.
Nitekim, Özel Dairelerin yerleşik uygulamaları da bu yöndedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığa atılı resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; “Direnme kararının isabetli olduğu ve onanması gerektiği düşüncesiyle” karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.05.2014 gün ve 583-651 sayılı direnme hükmünün, sanığa atılı resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.11.2017 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.