Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/863 E. 2022/830 K. 22.12.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/863
KARAR NO : 2022/830
KARAR TARİHİ : 22.12.2022

Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 308-409
Temyiz Edenler: Davacı ve davalı vekili
Davacı … vekilinin, müvekkilinin silahlı terör örgütüne yardım ve yataklık etme suçunu işlediği iddiasıyla 29.05.2001 tarihinde gözaltına alındığı, 05.06.2001 tarihinde tutuklandığı, tutuklandığı suç nedeniyle hakkında 14.06.2001 tarihinde kamu davası açıldığı, 3 yıl 8 ay tutuklu kaldıktan sonra yargılama sırasında serbest bırakıldığı ancak açılan davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği, söz konusu bu kararın da kesinleşme tarihi dikkate alındığında yargılamanın 13 yıl sürmesi nedeniyle makul sürenin aşıldığı ve adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği, ayrıca gözaltında alındığında ailesine yakınlarına bu durumun haber verilmediği, hakkındaki iddiaların kendisine bildirilmediği ve uzun süre hâkim önüne çıkarılmadığı, bu nedenlerle uğradığı 200.000 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminatın gözaltı tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalı Maliye Hazinesinden tahsili talebiyle açtığı davanın reddine ilişkin İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.10.2014 tarihli ve 364-328 sayılı hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 25.05.2016 tarih ve 11220-8796 sayı ile;
“…Dosya içeriğine göre dava konusu olay bakımından 466 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 1-6. fıkralarındaki hâllerinin oluşmadığı ancak yargılamanın 13 yıl kadar sürmüş olduğunun anlaşılması karşısında makul sürenin aşıldığının ve adil yargılanma hakkının ihlâl edildiğinin kabulü ile bu nedene dayalı olarak davacı lehine makul bir miktar manevi tazminata hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 09.12.2016 tarih ve 308-409 sayı ile;
“1- Davacının, her ne kadar örneği dosyaya alınan karar örneğinde yer verilmemiş ise de, 2001 yılında Hizbullah Terör Örgütü üyesi olduğu iddiası ile gözaltına alınıp tutuklandığı ve yine 2004 yılında tahliye edildiği, hakkında açılan davada İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince 2001/213 Esas, 2012/96 karar ile 765 sayılı TCK’nın 102/3. maddesi uyarınca kamu davasının dava zamanaşımı nedeni ile düşürülmesine karar verildiği ve söz konusu kararın sanıklar müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9.Ceza Dairesi Başkanlığının 29.04.2014 tarih 2013/12645 Esas, 2014/5484 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, karar örneğinin incelenmesinden anlaşılmıştır.
2- Gözaltı ve tutukluluğun süresine göre 5320 sayılı Kanun’un 6. maddesi göndermesi gereği olayda 466 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup söz konusu 466 sayılı kanunun 1. maddesinde 7 bend hâlinde tazminat istenebilecek koşullar sınırlı olarak sayılmıştır.
Somut olayda davacı hakkında İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeni ile düşürülmesine karar verilmiş olup Ceza Genel Kurulunun 18.11.1997 tarih 225-246 Esas ve Karar, 12. Ceza Dairesi Başkanlığının 06.05.2013 tarih 2013/8025-12551 esas ve karar sayılı içtihatlarında da ifade edildiği üzere; (M.Albayrak- F.Özer- F.İlhan- M.Erdoğan Koruma Tedbirleri Nedeni ile Tazminat Davaları Adalet Yayınları 2014 Baskı Sayfa 203-204) tutuklu kalınan ceza davası dava zamanaşımı nedeni ile ortadan kaldırılması halinde 466 sayılı yasaya göre tazminat talebinde bulunulamaz.
Somut olayda davacının tutuklu kaldığı dosyadaki dava dava zamanışımı nedeni ile düşürülmüş olduğundan, Yargıtay 12.CD Başkanlığı’nın söz konusu 25.05.2016 tarihli bozma ilamında belirtildiği üzere dava konusu olay bakımından 466 sayılı Kanun’un 1.maddesinin 1-6 fıkralarındaki hâllerin oluşmadığı sabittir. Söz konusu bozma ilamına uyularak karar verilecek olması halinde gerek 466 sayılı Yasa’da gerekse CMK’nın 141-144. maddelerinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat hakkında yasalarda yer almayan ve yasal dayanağı bulunmayan yargılamanın uzun sürmesi nedenine dayalı olarak karar verilmiş olunacağı gibi davacının aynı zamanda maddi tazminat isteminin de olmasına rağmen Yargıtay bozma ilamında sadece manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine ilişkin gerekçeye göre maddi tazminata karar verilmemesini bu istemin red olunmasının da kendi arasında çelişki oluşturacağı kabul edilerek bu nedenle davanın yasal dayanağı bulunmadığından reddine dair mahkememizin önceki kararında direnilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.02.2017 tarihli ve 8064 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 15.05.2017 tarih ve 2199-3980 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; davacıya koruma tedbiri nedeniyle tazminat verilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkeme kararının “yeni hüküm” niteliğinde bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel Mahkemece, davacının maddi ve manevi tazminat talep etme koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle verilen tazminat talebinin reddine ilişkin ilk hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, “Dosya içeriğine göre dava konusu olay bakımından 466 sayılı Kanunun 1. maddesinin 1-6. fıkralarındaki hallerinin oluşmadığı ancak yargılamanın 13 yıl kadar sürmüş olduğunun anlaşılması karşısında makul sürenin aşıldığının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin kabulü ile bu nedene dayalı olarak davacı lehine makul bir miktar manevi tazminata hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasından sonra Yerel Mahkemece ise direnme kararında önceki hükümde yer almayan, “…Gerek 466 Sayılı Yasa’da gerekse CMK.’nun 141-144. maddelerinde düzenlenen koruma tedbirleri nedeniyle tazminat hakkında yasalarda yer almayan ve yasal dayanağı bulunmayan yargılamanın uzun sürmesi nedenine dayalı olarak karar verilmiş olunacağı gibi davacının aynı zamanda maddi tazminat isteminin de olmasına rağmen Yargıtay bozma ilamında sadece manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine ilişkin gerekçeye göre maddi tazminata karar verilmemesini bu istemin ret olunmasının da kendi arasında çelişki oluşturacağı kabul edilerek bu nedenlerle davanın yasal dayanağı bulunmadığından reddine dair mahkememizin önceki kararında direnilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.” şeklindeki yeni ve değişik gerekçeye yer verilmiş olup, bu hususun Özel Dairece incelenmemiş olması karşısında, konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi olanaklı görülmediğinden, hükmün Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2016 tarihli ve 308-409 sayılı karar “yeni hüküm” niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 22.12.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.