Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/791 E. 2022/619 K. 06.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/791
KARAR NO : 2022/619
KARAR TARİHİ : 06.10.2022

Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi

Sanık … hakkında, inceleme dışı sanık …’nun maktule yönelik gerçekleştirdiği kasten öldürme suçuna müşterek fail sıfatıyla iştirak etmekten TCK’nın 37/1 maddesi delaletiyle 81/1, 29, 62/1, 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince 06.02.2008 tarih ve 236-6 sayı ile kurulan hükmün, sanıklar müdafisi ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.07.2010 tarih ve 2750-5487 sayı ile;
“1- CMK.nun 226/4.maddesi uyarınca sanık … müdafine ek savunma hakkı tanındığı, esas hakkındaki mütalaaya yönelikte sanık müdafinin savunmada bulunduğu anlaşılmakla, sanık …’ın yakalama kararı infaz edilerek ek savunması alınması gerektiğine yönelen tebliğnamedeki bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiştir.
2- a) Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 20.10.2009 gün ve 2009/1-85/242 sayılı kararında açıklandığı üzere, sanıklardan birisinin savunulmasının diğer sanık yönünden savunmada zaafiyet yarattığı durumlarda sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü gerektiğinden; aynı suçtan yargılanan sanıklar Sinan ve Asım arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğu anlaşıldığı halde, savunmalarının ayrı ayrı müdafiler yerine aynı müdafi tarafından yaptırılması suretiyle CMK’nun 152 ve Avukatlık Kanunun 38. maddelerine aykırı davranılması,
b) 14/09/2005 günlü oturumda sanık Sinan’ın, CMK.nun 147.maddesinde yazılı hakları hatırlatılmadan savunmasının alınması suretiyle CMK.nun 191.maddesine aykırı davranılması,…” isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine, sanık … hakkında açılan kamu davasının tefrikine, inceleme dışı sanık …’nun ise TCK’nın 81/1, 29, 62/1, 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince 27.10.2010 tarih ve 366-294 sayı ile kurulan hükmün, katılanlar vekili ile inceleme dışı sanık Sinan müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.10.2011 tarih ve 5869-6127 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Sanık … hakkında tefrik edilen kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın TCK’nın 81/1, 29, 62/1, 53. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin … Ağır Ceza Mahkemesince 25.11.2011 tarih ve 421-281 sayı ile kurulan hükmün ise katılanlar vekili ile sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.11.2013 tarih ve 2461-6281 sayı ile;
“…1- Sanık … hakkında mağdur İbrahim’i kasten öldürmeye teşebbüs suçundan dava açıldığı, daha sonra mağdur İbrahim’in ölmesi nedeniyle kasten öldürme suçundan 14.09.2005 tarihli ek iddianame düzenlendiği, hakkında yakalama kararı çıkarılan sanığın yakalama müzekkeresinin infazı beklenip, iddianame ve ek iddianameye karşı usulüne uygun savunması alınarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yokluğunda yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Yargılama konusu … Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/421 Esas-2011/281 Karar sayılı dosyasının tefrik edildiği, bozmadan önceki 2005/236 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan duruşma tutanaklarının eksik olan bölümlerinin dosyaya eklenmesi gerektiği gözetilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine, dosyanın gönderildiği … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 19.02.2014 tarih ve 4-106 sayı ile;
“…Mahkememizin 19/02/2014 tarihli duruşmasında; Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 14/07/2010 gün 2009/2757 E 2010/5487 K sayılı ilamı ile daha önce mahkememizce; İbrahim Öncü’yü kasten birlikte öldürmek suçundan, sanıklar … ve … hakkında hükümlülüğüne ilişkin verilen karar üzerine 5271 sayılı CMK’nun 226/4 maddesi uyarınca sanık … müdafiine ek savunma hakkı tanındığı, esas hakkındaki mütalaaya yönelik sanık müdafinin savunmada bulunduğu ve sanık …’ın yakalama kararı infaz edilerek ek savunmasının alınması gerektiğine yönelen tebliğnamedeki bozma öneren düşünceye iştirak edilmediğinin belirtildiği, mahkememizce Yargıtay 1. Ceza Dairesinin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği, ancak bozma ilamına uyulması sonrasında sanık … hakkında yapılan yargılama sonucu mahkememizce verilen 2010/421 E 2011/281 K 25/11/2011 tarihli kararın sanık müdafii ve katılanlar vekilinin temyizi üzerine bu kez yukarıda belirtilen Yargıtay 1. Ceza Dairesindeki ilamının aksine bu kez 14/11/2013 gün Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2013/2461-6281 E-K sayılı ilamı ile sanık … hakkında İbrahim’i Kasten Öldürmeye Teşebbüs suçundan dava açıldığı, daha sonra mağdur İbrahim’in ölmesi nedeniyle Kasten Öldürme suçundan 14/09/2005 tarihli ek iddianame düzenlendiği, hakkında yakalama kararı çıkarılan sanığın yakalama müzekkeresinin infazı beklenip, ilk iddianame ve ek iddianameye karşı usulüne uygun savunması alınarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yokluğunda yargılamaya devamla karar verilmesi sebebiyle bozulmasına karar verildiği, bozma ilamındaki gerekçenin yukarıda belirtilen Yargıtay 1. Ceza Dairesindeki ilk bozma ilamı ile çelişkili olduğu ve mahkememizce 1. Bozma ilamındaki gerekçe dikkate alınarak uyulmasına karar verildiği anlaşıldığından Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 14/11/2013 gün 2013/2461-6281 E-K sayılı ilamı aynı dairenin önceki ilamı ile çelişkili, usul ve yasaya aykırı olduğu…” gerekçesiyle önceki hükümde direnilmesine karar verilmiş ve sanık …’nun TCK’nın 37/1 maddesi delaletiyle 81/1, 29, 62/1,53 maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.
Bu kararın da sanık müdafisi ile katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 25.06.2015 tarih ve 246471 sayılı “bozma” istemli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.04.2017 tarih ve 45-1044 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme; sanık … hakkında maktule yönelik eylemi nedeniyle Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen direnme kararına konu mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iştirak hâlinde suç işleyen inceleme dışı sanık … ile sanık …’nun aynı müdafi ile temsil edilmiş olmasının menfaat çatışması oluşturduğu gerekçesiyle hükmün bozulması sonrasında, kendisine başka bir müdafi tayin edilen sanık … yönünden usulü işlemlerin yenilenmesi ve bu kapsamda sanığın savunmasının tekrar alınması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
İnceleme dışı sanık … ve sanık … hakkında maktul İbrahim Öncü’ye yönelik eylemleri nedeniyle haksız tahrik altında işlenen kasten öldürme suçuna teşebbüsten, inceleme dışı sanık … hakkında ayrıca babası …’na yönelik eylemi nedeniyle TCK’nın 88. maddesi uyarınca ihmali davranışla yaralama suçundan cezalandırılması istemiyle, … Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 04.08.2005 tarih ve 2188-158 sayılı iddianame ile kamu davası açıldığı,
Maktul İbrahim Öncü’nün tedavisi sırasında 04.09.2005 tarihinde vefat ettiği,
… Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 14.09.2005 tarih ve 2188-158 sayılı ek iddianame ile inceleme dışı sanık … ve sanık … hakkında maktul İbrahim Öncü’ye yönelik eylemleri nedeniyle haksız tahrik altında kasten öldürme suçundan, inceleme dışı sanık … hakkında ayrıca babası …’na yönelik eylemi nedeniyle TCK’nın 88. maddesi uyarınca ihmali davranışla yaralama suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
Yerel Mahkemece yapılan duruşmanın 14.09.2005 tarihli ilk celsesinde; iddianame ve ek iddianame okunarak, duruşmada hazır bulunan inceleme dışı sanık …’nun sorgusunun müdafisi Av. … eşliğinde alındığı, 12.10.2005 tarihli ikinci celsede; yine iddianame ve ek iddianame okunarak, hazır bulunan sanık …’nun üzerine atılı suçun bildirildiği ve sanık …’ın savunmasının, inceleme dışı sanık Sinan ile aynı müdafi olan Av. … eşliğinde alındığı, 16.11.2005 tarihli dördüncü celsede; sanık …’nun duruşmalardan vareste tutulmasına karar verildiği, 16.06.2006 tarihli celsede; sanık … hakkında, değişen delil durumu nedeniyle yakalama müzekkeresi çıkartılmasına, sanık …’a TCK’nın 37. maddesi delaletiyle CMK 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmesine karar verildiği, 14.07.2006 tarihli celsede; inceleme dışı sanık Sinan’ın ek savunmasının da Av. … eşliğinde alındığı, 30.01.2008 tarihli celsede; Cumhuriyet savcısına esas hakkında mütalaa için söz verildiği, esas hakkında mütalaaya karşı inceleme dışı sanık Sinan’a ve sanıklar müdafi Av. …’dan alınan yetki belgesi ile duruşmaya katılan Av. … Keçeci’ye söz verildiği, 06.02.2008 tarihli karar celsesinde; sanık …’nun esas hakkında mütalaa ve son sözü yerine geçmek üzere önceki savunmalarının okunduğu, huzurda bulunan inceleme dışı sanık Sinan’dan son sözü sorularak, sanıklar … ve …’nun, TCK’nın 37/1 maddesi delaletiyle 81/1, 29, 62/1. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla ayrı ayrı cezalandırılmalarına, inceleme dışı sanık …’nun babası sanık …’na yönelik eylemi nedeniyle açılan kamu davasının şikâyet yokluğu nedeniyle düşürülmesine, sanık …’nun tutuklanmasına ve hakkında çıkartılan yakalama emrinin devamına karar verildiği,
… Ağır Ceza Mahkemesince 06.02.2008 tarih ve 236-6 sayı ile sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, sanıklar müdafisi Av. … ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.07.2010 tarih ve 2750-5487 sayı ile;
“…a) Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 20.10.2009 gün ve 2009/1-85/242 sayılı kararında açıklandığı üzere, sanıklardan birisinin savunulmasının diğer sanık yönünden savunmada zaafiyet yarattığı durumlarda sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü gerektiğinden; aynı suçtan yargılanan sanıklar Sinan ve Asım arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğu anlaşıldığı halde, savunmalarının ayrı ayrı müdafiler yerine aynı müdafi tarafından yaptırılması suretiyle CMK’nun 152 ve Avukatlık Kanunun 38. maddelerine aykırı davranılması,
B) 14/09/2005 günlü oturumda sanık Sinan’ın, CMK.nun 147.maddesinde yazılı hakları hatırlatılmadan savunmasının alınması suretiyle CMK.nun 191.maddesine aykırı davranılması,…” isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verildiği,
Bozma üzerine, Yerel Mahkemece yapılan yargılamanın 27.10.2010 tarihli ikinci celsesinde, sanıklar vekili olarak duruşmaya Av. … Keçeci’nin geldiği, sanıkların her ikisinin de müdafiliğini yaptıklarını, ancak bozma üzerine sadece sanık … müdafiliğine devam etmek istediklerini beyan ettiği, bozma ilamına karşı inceleme dışı sanık …’na, sanık Sinan müdafisine, Cumhuriyet savcısına ve katılanlar vekiline bozmaya karşı diyeceklerinin sorulduğu, yargılamaya devamla Yargıtay 1. Ceza Dairesince verilen 14.07.2010 tarih ve 2750-5487 sayılı bozma ilamına uyulmasına, sanık … hakkında açılan kamu davasının tefrikine karar verildiği, aynı celse Cumhuriyet savcısına esas hakkında mütalaa için söz verildiği ve hazır bulunan inceleme dışı sanık …’na son sözünün sorulduğu, yargılamanın sona erdiği bildirilerek; inceleme dışı sanık …’nun üzerine atılı kasten öldürme suçunu işlediği sabit görülmekle TCK’nın 81/1, 29, 62/1 maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve tutuklu kaldığı süre gözetilerek inceleme dışı sanık …’nun tahliyesine karar verildiği,
Sanık … hakkında, … Ağır Ceza Mahkemesince 27.10.2010 tarih ve 366-294 sayı ile kurulan mahkûmiyet hükmünün, inceleme dışı sanık Sinan müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.10.2011 tarih ve 5869-6127 sayı ile onanmasına karar verildiği,
Hakkında çıkartılan yakalama kararı henüz infaz edilmeyen sanık … hakkında açılan ve tefrik edilen kamu davasının … Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/421 E. sayılı dosyasına kaydedildiği, yargılamaya devamla, sanık … hakkında çıkarılan yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verildiği, celse arasında sanık …’nun eşi Hediye Akgüloğlu tarafından sanık …’a vekaleten … 5. Noterliğince düzenlenen 17.05.2011 tarihli vekaletnameye istinaden sanık …’ın vekili olarak 24.06.2011 tarihli celseye Av. …’in katıldığı, 25.11.2011 tarihli celsede; iddia makamına esas hakkında mütalaa için söz verildiği, iddia makamının bozma öncesinde verilen 06.02.2008 tarihli mütalaasını aynen tekrar ettiği, aynı celse sanık müdafisine son söz sorulmak suretiyle … Ağır Ceza Mahkemesince 25.11.2011 tarih ve 421-281 sayı ile sanık …’nun TCK’nın 37/1 maddesi delaletiyle 81/1, 29, 62/1,53 maddeleri uyarınca neticeten 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verildiği,
Sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün sanık müdafisi ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.11.2013 tarih ve 2461-6281 sayı ile;
“…1- Sanık … hakkında mağdur İbrahim’i kasten öldürmeye teşebbüs suçundan dava açıldığı, daha sonra mağdur İbrahim’in ölmesi nedeniyle kasten öldürme suçundan 14.09.2005 tarihli ek iddianame düzenlendiği, hakkında yakalama kararı çıkarılan sanığın yakalama müzekkeresinin infazı beklenip, iddianame ve ek iddianameye karşı usulüne uygun savunması alınarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yokluğunda yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Yargılama konusu … Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/421 Esas-2011/281 Karar sayılı dosyasının tefrik edildiği, bozmadan önceki 2005/236 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan duruşma tutanaklarının eksik olan bölümlerinin dosyaya eklenmesi gerektiği gözetilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Bozma üzerine, Yerel Mahkemece dosyanın 2014/4 E. sayılı dosyasına kaydedildiği ve 19.02.2014 tarihli celsede; sanık … vekili olarak Av. …’den alınan yetki belgesiyle Av. Fatih … Talan’ın geldiği, katılanlar vekiline, Cumhuriyet savcısına ve sanık müdafisine bozmaya karşı diyeceklerinin sorulduğu, yargılamaya devamla … Ağır Ceza Mahkemesince 19.02.2014 tarih ve 4-106 sayı ile; Özel Dairenin 14.07.2010 tarihli ilk bozma ilamında, sanık …’nun yakalama kararının infaz edilmesinin beklenip iddianame ve ek iddianamenin okunması ile ek savunmasının alınması gerektiğine dair tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmediğinin açıkça yazıldığından bahisle bozma ilamına direnilmesine, sanık …’nun TCK’nın 37/1 maddesi delaletiyle 81/1, 29, 62/1,53 maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, sanığın tutuklanmasına ve hakkında çıkarılan yakalama emrinin devamına karar verildiği,
Yerel Mahkemece kurulan direnmeye konu hükmün, sanık müdafisi Av. … ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 25.06.2015 tarih ve 46471 sayılı “bozma” istemli tebliğnamesi ile dosyanın, 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderildiği,
Dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.04.2017 tarih ve 45-1044 sayı ile direnme kararının yerinde görülmediğinden bahisle dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın “Temel Hak ve Ödevler” başlıklı İkinci Kısmının “Kişinin Hak ve Ödevleri” başlıklı İkinci bölümünde yer alan “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilerek savunma hakkı da güvence altına alınmıştır. Sanık bu hakkını bizzat kullanabileceği gibi müdafisi aracılığı ile de kullanabilecektir.
Anayasamızın 90. maddesi uyarınca iç hukuk kuralı hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde;
“…1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek…” şeklinde adil yargılanma hakkının asgari şartları gösterilmiştir.
5271 sayılı CMK’nın, “Şüpheli veya sanığın birden fazla olması hâlinde savunma” başlıklı 152. maddesi ise; “Yararları birbirine uygun olan birden fazla şüpheli veya sanığın savunması aynı müdafie verilebilir.” hükmünü içermektedir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 38. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ile de avukata, aynı işte menfaati zıt olan bir tarafa vekâlet etmesi hâlinde, gelen işi reddetmesi zorunluluğu getirilmiştir.
Yine Türkiye Barolar Birliğince kabul edilen Avukatlık Meslek Kuralları’nın 35. maddesinde; “Avukat aynı davada birinin savunması öbürünün savunmasına zarar verebilecek durumda olan iki kişinin birden vekaletini kabul edemez.” kuralına yer verilmiştir.
Bütün bu hükümlere göre önemli olan, savunmanın hiçbir şekilde zafiyete uğramaması olduğundan, menfaat zıtlığı dar anlamda yorumlanmamalıdır.
Nitekim öğretide de aynı görüş benimsenmiş, şüpheli veya sanıklardan birisinin savunulması ancak diğer sanığın suçlanmasıyla sağlanabiliyorsa, çıkarların çatıştığı ve müdafilerinin değişik kişiler olması gerektiği belirtilmiştir (… Centel–Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi, …, 2013, 10. Bası, s. 172.).
Ceza Genel Kurulunun 24.10.2019 tarihli ve 983-627 sayılı; 19.11.2013 tarihli ve 114-463 sayılı; 08.06.2010 tarihli ve 35 – 140 sayılı ile 20.10.2009 tarihli ve 85-242 sayılı kararlarında da birlikte suç işlediği iddia edilen sanıkların müdafiliğinin tek avukat tarafından üstlenilmesi ve birisinin savunmasının diğerinin savunmasına zarar verebilecek mahiyette olması hâlinde, bu durumun sanıklar arasındaki menfaat çatışması nedeniyle, bazı sanıkların savunmaları bakımından zafiyet oluşturacağı ve savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracağı kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık … ve inceleme dışı sanık … hakkında, maktule yönelik eylemleri nedeniyle haksız tahrik altında kasten öldürme suçuna teşebbüsten, inceleme dışı sanık …’nun aynı zamanda babası olan sanık …’na yönelik eylemi nedeniyle ise ihmali davranışla yaralama suçundan kamu davası açılması suretiyle aynı iddianamede haklarında kamu davası açılan sanıklar arasında menfaat çatışması oluştuğu, soruşturma aşamasında sanıkların eylemi nedeniyle hastanede tedavi görmekte olan maktulün hayatını kaybetmesi üzerine, her iki sanık hakkında da haksız tahrik altında kasten öldürme suçundan cezalandırılmaları istemiyle düzenlenen ek iddianame ile açılan kamu davasının Yerel Mahkemece birlikte görülmeye devam edildiği, sanık …’nun sorgusunun yapıldığı 12.10.2005 tarihli ilk celsede inceleme dışı sanık … ile aynı müdafi Av. … tarafından temsil edildiği ve aynı müdafi eşliğinde savunmasının alındığı, Yerel Mahkemece sanıklar hakkında kurulan ilk hükmün temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece sanık … hakkında CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma verilmeksizin hüküm kurulduğu yönündeki düşünceye iştirak edilmediği, ancak sanıkların haklarında düzenlenen gerek iddianame gerekse ek iddianameye karşı savunmalarının ayrı müdafiler yerine aynı müdafi tarafından yaptırılması isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği, bozma üzerine yapılan yargılamanın 27.10.2010 tarihli celsesinde; sanıkları Av. ….ile birlikte temsil eden sanıklar müdafi Av. … Keçeci’nin sanık …’ın müdafiliğinden istifa ettiklerini, yargılamaya sadece inceleme dışı sanık … vekili olarak devam etmek istediklerini beyan ettiği, aynı celse inceleme dışı sanık …’nun mahkûmiyetine karar verildiği, bu kararın Özel Dairece onanarak kesinleştiği, sanık … hakkında bozma üzerine verilen tefrik kararıyla devam edilen yargılamada ise 25.11.2011 tarihli karar celsesinde; sanık … hakkında çıkarılan yakalama emrinin infaz edilmesi beklenmeksizin, sanığın usulüne uygun şekilde hakkında düzenlenen iddianame ve ek iddianameye karşı savunması alınmaksızın mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmakla;
Sanık … hakkında, Yerel Mahkemece bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında çıkartılan yakalama emrinin infazı beklenmeksizin ve usulüne uygun biçimde savunması alınmaksızın yargılamaya devamla sanığın bozma ilamı öncesinde sanık müdafisine TCK’nın 37/1. ve CMK’nın 226. maddeleri uyarınca ek savunma hakkı tanındığından bahisle önceki hükümde direnilmesine ve sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemece sanık … hakkında kurulan direnmeye konu mahkûmiyet hükmünün, sanık hakkında çıkarılan yakalama emrinin infaz edilmesi beklenmeksizin ve usulüne uygun şekilde savunması alınmaksızın hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Ağır Ceza Mahkemesince 19.02.2014 tarih ve 4-106 sayı ile verilen direnmeye konu mahkûmiyet hükmünün, sanık … hakkında çıkarılan yakalama emrinin yerine getirilmesi ve farklı bir müdafi huzurunda iddianame ve ek iddianameye karşı savunmasının alınması suretiyle sanık … yönünden usulü işlemlerin yenilenmesi gözetilmeksizin yokluğunda hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.10.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Yazı İşleri Müdürü

K.D.A