YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/759
KARAR NO : 2018/343
KARAR TARİHİ : 10.07.2018
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 504-526
2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık …’ın beraatine ilişkin Çamlıhemşin (Kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.07.2011 tarihli ve 80-129 sayılı hükmün, katılan vekili ile sanık … müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 31.05.2013 tarih ve 7215-14813 sayı ile;
“Her ne kadar 08.06.2011 tarihli keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ….., ….ve …., sanık …’ın dava konusu arazi üzerinde fiziki ve inşai müdahalede bulunduğunu görmediklerini, restaurantın diğer sanıklar …. Karaman ve …. Yağcı tarafından inşa edildiğini, sanık …’ın restaurantı sadece işlettiğini beyan etmiş iseler de, 19.06.2006 tarihli suç tutanağının sanık … ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen diğer sanık …. hakkında tanzim edildiği, sanık …’ın aşamalardaki tutarlı savunmasında, davaya konu alanda turizm amaçlı kır lokantası açmayı düşündüklerini, imzalanan kira sözleşmesi akabinde kır lokantasını yaptıklarını, babası olan diğer sanık ….’nın inşaata başladığını, 1 ay sonra kendisinin Çamlıhemşin’e gelerek inşaatı devraldığını, suç tutanağı düzenlendikten sonra inşaatın yarım kaldığını, ticari bir işletme kurduklarını ve restaurantı sanık …. ile birlikte işlettiklerini beyan ettiği, sanık ….’nin de, bu beyanları destekler mahiyette savunma yaptığının anlaşılması karşısında mahkemece, sanık …’ın üzerine atılı suçun sübuta erdiği gözetilmeksizin hatalı değerlendirme ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma kararı üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.06.2012 tarihli ve 347 sayılı kararı ile Çamlıhemşin Adliyesinin kapatılması nedeniyle bu mahmekemeye ait işlerin devredildiği Pazar (Rize) Asliye Ceza Mahkemesince 24.01.2014 tarih ve 492-73 sayı ile yeniden sanığın beraatine karar verilmiştir.
Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 16.06.2015 tarih ve 2863-10975 sayı ile;
“Katılan vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
08.10.2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki … ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı;
Belirtilen değişiklik öncesinde işlenen suçlar bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki … ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, suça konu taşınmazın bulunduğu alanın 3. derece doğal sit alanı ilan edildiğine dair kararın mahallinde belediye tarafından mutad vasıtalarla duyurusunun yapıldığı ve buna dair tutanağın dosya kapsamında bulunduğu, sanığın sit alanı ilan edilmiş bölgede yaşadığının gerek beyanı, gerekse MERNİS kayıtları ile sabit olduğu, bu nedenle sanığın suça konu eylemi gerçekleştirdiği yerin sit alanı içerisinde kaldığını bildiğinin kabul edilmesi gerektiği, sanığın Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 19.05.1998 tarih ve 3148 sayılı kararıyla 3. derece doğal sit alanı olarak tescil ve ilan edilen alanda restaurant inşa ederek üzerine atılı suçu işlediğinin tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu anlaşılmakla,sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm tesisi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Pazar (Rize) Asliye Ceza Mahkemesi ise 14.10.2015 tarih ve 504-526 sayı ile bozma kararına karşı önceki hükümde direnmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.01.2016 tarihli ve 427435 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 91-898 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 27.04.2017 tarih ve 108-3531 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık …. Karaman hakkında 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş; sanık …. Yağcı hakkında 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ise, itiraz kanun yoluna tabi olduğundan bahisle Özel Dairece mahalline iade edilmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme sanık … hakkında 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan beraat hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daireyle yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin ve dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Suç tarihinin suç tutanağının düzenlendiği 19.06.2006 tarihi olduğu,
09.10.2006 tarihli iddianame ile; sanığın 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı,
Yargılama yapan Çamlıhemşin Asliye Ceza Mahkemesince, 01.03.2007 tarihinde sanığın sorgusunun yapıldığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 15.06.2012 tarihli ve 347 sayılı kararı ile Çamlıhemşin Adliyesinin kapatılması nedeniyle bu mahkemeye ait işlerin devredildiği Pazar (Rize) Asliye Ceza Mahkemesince bozmadan sonra yapılan yargılamada, sanığa Yargıtay bozma ilamı ile duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin tebliğe çıkarıldığı, davetiye tebliğine rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi üzerine, yokluğunda yargılamaya devam edilerek sanıktan aleyhe karşı diyecekleri sorulmadan, önceki hükümde direnilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK’nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhine sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK’nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Öte yandan, TCK’nun 66. maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler ise TCK’nun 67/2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hâlinde, dava zamanaşımı kesilecektir.
TCK’nun 67. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları gereğince kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, ancak kesilme hâlinde zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı 2863 sayılı Kanunun 65/b maddesinde yer alan sit alanlarında geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar planlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapma veya yaptırma hükmüne muhalefet suçunun yaptırımı, suç tarihinde yürürlükte bulunan aynı madde uyarınca “iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve beş milyar liradan onmilyar liraya kadar ağır para cezası” olup, TCK’nun 66/1-e maddesi gereğince bu suçlar, sekiz yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabidir.
Daha ağır cezayı gerektiren başka suçları oluşturma ihtimali bulunmayan ve 19.06.2006 tarihinde gerçekleştirildiği iddia olunan eylemle ilgili olarak sanık hakkında dava zamanaşımını kesen en son işlem 01.03.2007 tarihli sanığın sorgusu olup, bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, TCK’nun 66/1-e maddesinde öngörülen sekiz yıllık asli dava zamanaşımı süresi, Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 01.03.2015 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden ve gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki 2863 sayılı Kanuna muhalefet suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Pazar (Rize) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.10.2015 tarihli ve 504-526 sayılı direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliği ve gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının, TCK’nun 66/1-e, 67/2-d, 67/3 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.07.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.