Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/677 E. 2019/495 K. 25.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/677
KARAR NO : 2019/495
KARAR TARİHİ : 25.06.2019

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 200-292

Sanık …’nın konut dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/1 delaleti ile 116/4, 119/1-c ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.08.2013 tarihli ve 359-538 sayılı hükmün, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 18.02.2014 tarih ve 33393-2288 sayı ile;
“…Sanık …’nın konut dokunulmazlığını bozma suçunu diğer sanık ile birlikte işlediğine dair delil bulunmadığı ve bu nedenle sanık hakkında TCK’nun 119/1-c maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesi ise 27.03.2014 tarih ve 200-292 sayı ile;
“…Sanıkların başka bir eylem nedeni ile gece yarısı ellerinde demir kesme makası ve eldivenlerle başka bir hırsızlığın birlikte hazırlığı içerisinde yakalanmış olmaları, sanık …’nın kolluktaki atılı suçu ikrara yönelik beyanının müdafisi Av. … huzurunda alınması, sanıkların arasında birbirine suç atmayı gerektirecek herhangi bir husumet olduğuna dair delilin ya da beyanın bulunmaması nedeni ile sanık …’nin hazırlık beyanının suç atma niteliğinde olmayıp olayın gerçekleşme şeklini doğru olarak anlattığının kabulü gerektiği,” gerekçesiyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.09.2014 tarihli ve 246884 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 527-1255 sayı ile; 5320 sayılı Kanun’un geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 12.04.2017 tarih ve 642-952 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin kapsamına göre inceleme sanık … hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen mahkûmiyet kararı ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı konut dokunulmazlığının ihlali suçu açısından TCK’nın 119/1-c maddesinde düzenlenen artırım nedeninin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, inceleme dışı sanık …’nın konut dokunulmazlığının ihlali suçunda sanığın eylemine katılıp katılmadığı hususunda eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanın 25.03.2013 tarihinde saat 16.00 sıralarında evinin kapısını kilitleyip Mersin iline gittiği, 28.03.2013 tarihinde saat 17.30 sıralarında evine döndüğünde yatak odasının balkonunun demir parmaklıklarının zorlanarak kopartıldığını, balkon PVC kapısının sert bir cisim yardımıyla açılıp içeri girildiğini, yatak odası ile oturma odasının dağıtıldığını, takılarının, para ve pul kolleksiyonlarının, eşarplarının ve gümüş süs eşyalarının çalındığını görüp polise haber verdiği, olaydan bir ay sonra polis ekiplerince sanık … ile inceleme dışı sanık …’nin gece saat 02.30 sıralarında sokakta yürürken durduruldukları, yanlarındaki demir kesme makası sorulduğunda sanık …’nin inceleme dışı sanık ile birlikte hırsızlık yapmak için söz konusu makası bir inşaattan çaldıklarını ve birlikte yirmi bir ayrı evde hırsızlık yaptıklarını söylemesi üzerine ekip aracına alınan sanığın hırsızlık yaptıkları adresleri göstermesinin istendiği, sanık …’nin katılan …’a ait evi de göstermesi üzerine soruşturma yapılarak sanık … ve inceleme dışı sanık … hakkında kamu davası açıldığı,
28.03.2013 tarihli olay yeri inceleme raporunda; katılana ait evin birinci katta olduğu ve dört oda, bir salondan oluştuğu, eve balkon demir parmaklıklarının zorlanarak koparılması ve PVC balkon kapısının sert bir cisimle zorlanıp açılması suretiyle girildiği, içerideki dolap ve çekmecelerin açık, içlerinin dağınık vaziyette oldukları, evde dört adet vücut izi ile iki adet biyolojik numuneye rastlanıldığı, katılanın beyanına göre 45.000 TL değerindeki gümüş takı, süs eşyası, iki çift altın küpe, bir adet yüzük, para ve pul kolleksiyonlarının çalındığının belirtildiği,
Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 29.03.2013 tarihli ve 2013/8991 sayılı kararı ile; olay yerinde ele geçirilen iki adet biyolojik svap üzerinde Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı tarafından moleküler genetik inceleme yapılmasına izin verildiği,
Adana Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünün 05.04.2013 tarihli uzmanlık raporunda; olay yerinden gönderilen eşyalar üzerinde beş adet vücut izinin tespit edildiğinin bildirildiği,
Adana 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 25.04.2013 tarihli ve 2013/843 sayılı kararı ile; Ankara Polis Kriminal Laboratuvarı tarafından olay yerinden ele geçirilen biyolojik örneklerle karşılaştırılma yapılmak üzere sanık … ile inceleme dışı sanık …’den kan örneği alınmasına izin verildiği,
Yerel Mahkemece 30.05.2013 tarihli oturumda moleküler genetik inceleme raporunun beklenmesine karar verilmesine rağmen, sonraki oturumlarda söz konusu raporun temin edildiğine ve olay yerinde ele geçirilen parmak izlerinin sanıkların parmak izleri ile mukayese edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir uzmanlık raporunun bulunmadığı,
25.04.2013 tarihli Yakalama, Olay Tespiti ve Cumhuriyet Savcısı ile Görüşme Tutanağında; hırsızlık olaylarının artması üzerine kolluk tarafından yapılan uygulamalarda 25.04.2013 tarihinde yani katılanın evinin soyulmasından tam bir ay sonra saat 02.30 sıralarında durumundan şüphelenilen sanık … ile inceleme dışı sanık …’nin durdurulduğu, yanlarında yere atılı vaziyette bir adet demir kesme makasının olduğunun görüldüğü, makasın kime ait olduğunun sorulması üzerine sanık …’nin söz konusu makası bir inşaattan çaldıklarını ve inceleme dışı sanık … ile birlikte hırsızlık yapacakları sırada yakalandıklarını beyan ettiği, sanık …’nin üst aramasında bir adet mavi-siyah renkli eldivenin ele geçirildiği sanık …’nin kolluk görevlilerine yirmi bir ayrı evde hırsızlık yaptıklarını söyleyip içerisinde katılanınkinin de bulunduğu evleri kolluk görevlilerine gösterdiğinin bildirildiği,
26.04.2013 tarihli iki arama tutanağında; Adana 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 25.04.2013 tarihli ve 2913/846 sayılı arama kararına binaen sanıklar Cumali ve Ali’nin ikametlerinde yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığının belirtildiği,
28.05.2013 tarihli arama tutanağında da; Adana 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.05.2013 tarihli ve 2013/1284 sayılı kararı gereğince sanık …’nin ailesinin ikametinde yapılan aramada çelik kasa içerisinde gümüş takı ve tabakların bulunduğu, katılan …’in bu eşyaların kendisine ait olduğunu beyan ettiğinin bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … Kollukta; 25.03.2013 tarihinde Mersin’e gitmek üzere saat 16.00 sıralarında kapısını kilitleyip evinden çıktığını, 28.03.2013 tarihinde saat 17.30 sıralarında döndüğünü, kapı kilidini açıp yatak odasına gittiğinde eşyalarının dağıtılmış, dolap kapakları ile çekmecelerinin açılmış olduğunu görüp polisi aradığını, evini kontrol ettiğinde salonun ve diğer odaların da dağınık vaziyette olduğunu gördüğünü, altın, gümüş ve emitasyon takıları ile gümüş tabak, şamdan, şekerlik, bıçak çatal takımı, kol saati, gümüş çerçeve gibi değerli eşyasının çalındığını, evindeki çelik kasanın üst kısmının açık, tahmini zararının da 50.000 TL civarında olduğunu,
Mahkemede; kemoterapi gören yalnız bir insan olduğunu, olay tarihinden üç gün önce evinden uzaklaştığını, müracaat evrakında yazdırdığı eşyalarının çalındığını, bu evi terk etmek zorunda kaldığını, sanıklardan birisinin evinde yapılan aramalarda çalınan eşyasından bir kısmının ele geçirilip kendisine iade edildiğini, şikâyetçi olduğunu, soruşturma aşamasında çalınan eşyasının değerini 45-50.000 TL arasında söylediğini ancak gerçek değerlerinin 70.000 TL civarında olduğunu,
İnceleme dışı sanık … aşamalarda; sanık …’yi mahalleden tanıdığını, birlikte gezdikleri için aralarında samimiyet oluştuğunu, hırsızlık olayını kendisinin gerçekleştirmediğini, suçlamaları kabul etmediğini, sanık …’nin kendisine neden suç isnat ettiğini bilmediğini,
İfade etmiştir.
Sanık … müdafisi huzurunda Kollukta; 25.03.2013 tarihinde saat 22.00 sıralarında kahvehanede otururken inceleme dışı sanık …’nin yanına geldiğini, “Birlikte hırsızlığa gidelim. Ben yer tespiti yaptım.” dediğini, paraya ihtiyacı olduğundan bu teklifi kabul ettiğini, bisiklete binerek Cemal Paşa Mahallesi, Vali Yolu üzerinde bulunan Konak Apartmanı’nın önüne geldiklerini, inceleme dışı sanık …’nin yanında getirdiği levye ile balkonda bulunan demir korkuluğu kırıp içeriye girdiğini, kendisinin gözcülük yaptığını, bir süre sonra inceleme dışı sanık …’nin elinde bir poşet ile geldiğini, poşetin içerisinde yüzüklerin, kolyelerin, saat, süs eşyası ve eşarpların bulunduğunu, tekrar bisiklet ile mahalleye döndüklerini, Ali’nin ertesi gün eşyayı satıp kendisine 70 TL verdiğini, pişman olduğunu,
Tutuklamaya sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; üzerine atılı suçlamaları kabul ettiğini, gece vakti inceleme dışı sanık … ile birlikte katılan …’in evine girdiklerini, kendisinin gözcülük yaptığını, inceleme dışı sanık …’nin levye ile pencere demirini kırarak içeriye girdiğini, buradan pek çok eşya çaldıklarını hatırladığını,
Mahkemede; 30.05.2013 tarihli oturumda suçlamaları ve polislerin aldığı ifadeleri kabul etmediğini, önceden yazılıp hazırlanmış ifadenin kendisine imzalattırıldığını, bu yönde ifade vermesi hâlinde serbest kalacağının söylendiğini, ifade sırasındaki zorunlu müdafisi …’ın da sonradan gelip zaptı imzaladığını söylerken 24.07.2013 tarihli oturumda inceleme dışı sanık … ile birlikte sokakta yürürken yakalandıkları sırada hırsızlık yapmak için dolanmadıklarını, işten geldiği için eldivenlerinin yanında olduğunu, birkaç tane gencin kendilerine laf atmaları nedeni ile kavga ettiklerini, o sırada polislerin geldiğini, demir kesme makası ile bir alakasının olmadığını, suç eşyasının ele geçirildiği evin sahibinin annesi Hasine olduğunu, 14.08.2013 tarihli oturumda ise atılı suçu kendisinin işlediğini, inceleme dışı sanık …’nin yanında olmadığını, suçunu bu şekilde kabul ettiğini,
Savunmuştur.
Konut dokunulmazlığının ihlali suçu 5237 sayılı TCK’nın “Kişilere Karşı Suçlar” kısmının “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümündeki 116. maddesinde;
“1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş,
Madde gerekçesinde; “Madde, Anayasanın 21 inci maddesinde güvence altına alınan konut dokunulmazlığını ihlâl fiillerini suç olarak tanımlamaktadır. Konut dokunulmazlığının ihlâli, kişinin kendisine özgü barış ve sükûnunu ve yuvasındaki yaşamının sulh ve selametle cereyanı için var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmasını ifade etmektedir.
Bireylere karşı işlenen ve aynı zamanda onların muhtaç oldukları güvenlik ve sükûnu ihlâl eyleyen bu fiillerin, hürriyete karşı işlenen suçlar arasında bir suç olarak tanımlanması uygun görülmüştür.” biçiminde açıklamalara yer verilmiştir.
Madde gerekçesinde de özenle vurgulandığı üzere konut dokunulmazlığının ihlâli ile mülkiyet ve zilyetlik hakkı değil, kişi hürriyeti korunmaktadır. Kanunda mülkiyet ve zilyetliği koruyan başka hükümler bulunmakta olup, bu suçla kişilerin konutlarındaki güvenlik duygusu, sükûn ve huzurlarının korunması amaçlanmaktadır.
Konut dokunulmazlığının ihlâli kasten işlenebilen bir suçtur. Failin, başkasının konut dokunulmazlığını bilerek ve isteyerek ihlâl etme iradesi suçun manevi unsurudur. Bu suçun manevi unsuru bakımından doğrudan ve genel kastın bulunması yeterli olup failin suçu işleme nedeninin, maksadının veya saikinin bir önemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu suçta özel kast aranmamaktadır.
TCK’nın “Ortak hüküm” başlıklı 119. maddesinde de;
“(1) Eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, konut dokunulmazlığının ihlali ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçlarının;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
e) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
İşlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(2) Bu suçların işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklindeki hüküm ile konut dokunulmazlığının ihlâli suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerine yer verilmiştir.
Öte yandan, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılana ait evin balkon demirlerinden bir tanesinin yerinden koparılıp balkon kapısının sert bir cisimle zorlanarak içeri girilmesi suretiyle katılanın çok miktarda değerli takısı, gümüş tabakları, para ve pul kolleksiyonunun çalındığı, olay yeri inceleme ekiplerince söz konusu evde yapılan araştırma sonucunda üzerlerinde vücut ve parmak izleri bulunan eşyanın tespit edildiği, Adana Emiyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğünün 05.04.2013 tarihli ve 1411 sayılı uzmanlık raporunda söz konusu eşyanın üzerinde beş adet vücut izi tespit edildiğinin bildirildiği, Adana İl Emniyet Müdürlüğünün 01.04.2013 tarih ve 2094 sayılı Yarbaşı Ş. E. Çıtak Polis Merkez Amirliğine hitaben yazdığı yazıda da tespit edilen izlerin inceleme ve arşiv araştırmalarının devam ettiğinin belirtildiği, olay yerinden elde edilen iki adet biyolojik svap üzerinde moleküler genetik inceleme yapılması için Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesinden; bu svapların sanıklardan alınacak kan örnekleri ile karşılaştırılması için Adana 9. Sulh Ceza Mahkemesinden gerekli kararların alındığı, Yarbaşı Şehit Erdoğan Çıtak Polis Merkez Amirliğinin Olay Yeri İnceleme Ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğüne hitaben yazdığı 01.04.2013 tarihli ve 808 sayılı yazıda biyolojik delillerin Ankara Polis Kriminal Laboratuvarınca incelenmesi için yazı ekinde gönderildiğinin bildirildiği ve 30.05.2013 tarihli oturumda sanıklar hakkında düzenleneceği bildirilen moleküler genetik inceleme raporunun beklenmesine yönelik ara karar verildiği dikkate alındığında söz konusu vücut izleri ve biyolojik örnekler ile ilgili raporların akıbetlerinin araştırılması, incelemeye gönderilmemişler ise belirtilen konularda rapor alınması ve sonucuna göre inceleme dışı sanık …’nin konut dokunulmazılığının ihlâli suçuna iştirak edip etmediğinin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve Kanun’a aykırıdır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, eksik araştırmayla mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.03.2014 tarihli ve 200-292 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık … hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.