Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/661 E. 2017/494 K. 21.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/661
KARAR NO : 2017/494
KARAR TARİHİ : 21.11.2017

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 14.11.2012
Sayısı : 299-305

Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanık …’ın TCK’nun 81/1, 35/2, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.05.2011 gün ve 276-148 sayılı hükmün, sanık müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 03.07.2012 gün ve 1654-5411 sayı ile;
“…Sanığın tabancayla 2-3 metre mesafeden iki el ateş ettiği mağdurun, sol kol omuz altından giriş, arkasından çıkış ile sol ayak üst distalde giriş, proksimalde çıkış oluşturacak şekilde isabet alıp yaşamını tehlikeye sokmayan ancak basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte yaralandığı olayda;
Sanığın, mağdurun yakın mesafeden (2-3 metre) isabet aldığında öldürücü yaralanma oluşturmayacak kol ve bacak bölgelerini hedef alarak iki el ateş ettiği, engel bir durum olmadığı hâlde eylemine devam etmediği anlaşılmakla;
Hedef alınan vücut bölgeleri, atış sayısı ve engel bir durumun bulunmamasına karşın eylemine devam etmediği gözetilerek, eyleminin kasten yaralama niteliğinde olduğu düşünülmeksizin suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 14.11.2012 gün ve 299-305 sayı ile, bozma kararına direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafileri ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.01.2014 gün ve 84191 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 51-1173 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.04.2017 gün ve 14-1294 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar …., … ve …. hakkında suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçu ile sanık…. hakkında kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin, sanıklar ….ve ….hakkında kasten yaralama suçundan verilen hükmün açıklanmasınnı geri bırakılmasına ilişkin kararlar itiraz edilmeksizin, sanık … hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet ve mağdur ….’ye yönelik kasten yaralama suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar itiraz merciince itirazın reddine karar verilmek suretiyle, sanık …. hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece temyiz isteminin reddine karar verilmek suretiyle, sanık ….hakkında kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık … hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de, uyuşmazlığın esasının görüşülmesine başlanmadan önce, bir Ceza Genel Kurulu Üyesi tarafından, direnme hükmü kurulurken Cumhuriyet savcısının bozma ilamına ilişkin beyanlarından sonra hazır bulunan sanık müdafilerine söz verilmemesi suretiyle CMK’nun 216. maddesinin birinci fıkrasına aykırı davranıldığının ileri sürülmesi nedeniyle Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, bu hususun ön sorun olarak değerlendirilmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bozmadan sonra yapılan sanık müdafileri ile katılan ve vekilinin hazır bulundukları 14.11.2012 tarihli oturumda sırasıyla; sanık müdafileri ile katılan ve vekilinden bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulduğu, ardından Cumhuriyet savcısının görüşü alındıktan sonra duruşmanın bitirildiği ve direnme hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.
Delillerin tartışılmasında hazır bulunan taraflardan kimin hangi sıra ile söz alacağı, cevap haklarını nasıl kullanacakları ve duruşmanın en son kimin sözü ile bitirileceğine ilişkin CMK’nun “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesinin duruşma tarihinde yürürlükte olan hâli;
“1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir” şeklindedir.
Buna göre; delillerin tartışılmasında ilk önce söz katılana veya vekiline, daha sonra Cumhuriyet savcısına ve en son olarak da sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir. Görüldüğü üzere kanun koyucu, önce iddia, daha sonra da savunma makamını teşkil edenlerin söz alıp görüşlerini açıklaması gerektiğini kabul etmiştir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Bozma kararından sonra sanık müdafileri ile katılan ve vekilinin katılımıyla gerçekleştirilen ve hükmün de tefhim edildiği oturumda CMK’nun 216/1. maddesindeki düzenleme gereğince sözün sırasıyla; katılan ve vekiline, Cumhuriyet savcısına, son olarak da sanık müdafilerine verilmesi gerekirken, Kanunda öngörülen sıraya uyulmayarak, önce sanık müdafilerinden, sonra katılan ve vekilinden, en son olarak da Cumhuriyet savcısından bozma ilamına karşı diyecekleri sorulduktan sonra yargılama bitirilmek suretiyle hükmün tesis ve tefhim edilmesi, CMK’nun 216/1. maddesine aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle yerel mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.11.2012 gün ve 299-305 sayılı direnme hükmünün, katılan ve vekili ile Cumhuriyet savcısından bozma ilamına ilişkin diyecekleri sorulduktan sonra hazır bulunan sanık müdafilerine söz hakkı verilmemesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.11.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.