Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/607 E. 2022/727 K. 22.11.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/607
KARAR NO : 2022/727
KARAR TARİHİ : 22.11.2022

Mahkemesi:Ağır Ceza

Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanıklar …, … ve …’in beraatlerine ilişkin … 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.11.2008 tarihli ve 134-256 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 20.11.2012 tarih ve 3421-24621 sayı ile;
“1- Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünden kiralama usulü ile sanık …’in yetkilisi olduğu şirket tarafından alınan süt sağma ve toplama işinin, şirket tarafından işçi temini için taşeronlara verildiği, ölen …’nin şirket adına işçi bulma ve bunların nakliyesini yapmak amacıyla idaresindeki çadırla kapalı kamyonla içinde 45 kişi olduğu halde yağışlı havada, TİGEM arazisi üzerinde bulunan ve kestirme yol olarak kullanılan 1943 yılında TİGEM tarafından dere üzerine toprak doldurularak menfez olarak yapılmış ve olay günü sel sularının taşmakta olduğu köprüden geçmeye çalışırken kamyonun yan yatması ve kasadaki işçilerin dereye düşmeleri sonucu on kişinin boğularak ölmesine neden olması şeklinde gerçekleşen olayda, … güvenliği heyeti tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere sanıkların kusurlu oldukları gözetilerek hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayini gerekirken yazılı gerekçeyle beraatlerine hükmedilmesi,
2- Tarım İşletmeleri . işletme müdürü sanık … ve aynı kurumda teknik müdür yardımcısı olarak görev yapmakta olan sanık … haklarında 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma izni alınması gerekip gerekmediği değerlendirilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 16.09.2015 tarih ve 22-257 sayı ile sanık …’nın TCK’nın 85/2, 62, 50/1-a ve 52/4 maddeleri uyarınca 36.500 TL; sanıklar … ve …’in ise TCK’nın 85/2, 62, 50/1-a ve 52/4 maddeleri uyarınca ayrı ayrı 18.200 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiş, bu hükmün de sanıklar müdafileri, katılan … ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 14.04.2016 tarih ve 1634-6470 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.11.2016 tarih ve 378052 sayı ile;
“07.02.2007 günü sabah saat 6.30 sıralarında, … yönetiminde bulunan . plaka sayılı kamyonla … bölgesinde bulunan ağılda süt sağacak olan 43 tarım işçisi olduğu hâlde, Ceylanpınar Tarım İşletme Müdürlüğü içinde bulunan, normal koşullarda tarımsal üretimde kullanılan tarım araçlarının geçişine özgülenmiş, bunun dışındaki vasıtalara özgülenmemiş . Deresi üzerinde taşkın … ve kar sularının tahliyesi için 1943 yılında yapılmış menfezin üzerinden, o gün yağan yağmurun, Karacadağ’dan eriyip gelen kar suları nedeniyle oluşan, bilirkişi . tarafından olay anı itibarıyla yapılan gözlem sonucu düzenlenmiş 08.02.2007 tarihli raporda akış hızı saniyede 5X3.14 ( 060X60) = 5.652 m3 olarak ölçülmüş selden görünmeye, sel sularının altında kalmış, şiddetli akıntıdan etkilenen menfezden geçerken, aracının direksiyon hakimiyetini kaybetmiş, … devrilmiş, sel sularına kapılan … beraberindeki yolcularla birlikte bir 30 metre sürüklenmiş, araçta yolcu olarak bulunan …, …, …, …, …, …, ., …, …, … sürücüsü … olmak üzere 10 kişi azgın sel sularına kapılıp, boğularak yaşamlarını yitirmişlerdir.
On kişinin yaşamını yitirdiği olay ceza hukuku anlamında bir … kazası olmayıp bir trafik kazasıdır.
Bir başka anlatımla on kişinin ölümü 6331 sayılı … Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3/1-g maddesi kapsamında işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelmiş değildir.
Trafik Kazası: Karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olaydır. (2918 Sayılı Kanun Md.3)
63 SE 107 plaka sayılı kamyon sürücüsü … TİGEM Ceylanpınar İşletme Müdürlüğü’ne bağlı … Mevkiinde bulunan ağıllarda konuşlandırılmış koyunların sağmakla görevli çalışanların ekip çavuşudur, elçisidir.
…, süt sağım ihalesini almış olan .Gıda San. Tic. AŞ.’nin elemanı değildir. Hamdiağaoğulları Gıda San. Tic. AŞ. ile bölgede faaliyet gösteren Tarım ve Hayvansal Üretimi Geliştirme ve Dayanışma Derneği (TÜGED) arasında taşeronluk ilişkisi bulunmaktadır. Taşeronluk ilişkisinin varlığını kanıtlayan belgeler soruşturma evrakı içeriğine dahil edilmiş, yukarıda bu ilişkinin varlığını gösteren açıklamalar gösterilmiştir. … TÜGED derneğinin elemanıdır. Süreçte görev alacak elçileri, çalışanları belirleme tekelini elinde tutan TÜGED Derneğinin rolü sorgulanmamış, hukuksal durumu değerlendirilmemiştir.
Müteveffa Kamyon sürücüsü … TİGEM’e bağlı Ceylanpınar üretme çiftliğinde 25 yıl çalıştıktan sonra emekli olmuş, çevreyi bilen eğitimli, donanımlı bir elemandır.
07.02.2007 günü olağanüstü bir gündür. Metre kareye 10 kg yağış düşmüş, yağışla birlikte Karacadağ silsilesinde bulanan kar süratle erimeye başlamış, eriyen kar suları ve … sularıyla birleşmiş güçlü, şiddetli bir debiyle akan sele, doğal afete dönüşmüştür. Sel olgusu olaydan önce öngörülen bir olgu değildir.
Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği devasa büyüklükte bir çiftliktir. Mesahası 1.635.92.20 dekardır. Mangalan Deresi üzerinde bulunan menfez 1943 yılında taşkın sel sularını kontrol altına almak için yapılmıştır.
Süt sağımında görevli sekiz ekip sabah erken saatlerde çiftlik alanına doğru yola çıkmışlardır. Çiftlik alanına giren sağım ekipleri işletmenin güvenlik görevlileri tarafından Mangalan Deresi üzerinde bulunan menfezin sel suları altında kaldığı, bu yolun kullanılmasının can ve mal güvenliği aşısından tehlikeli olacağı vurgulanarak, sağım ekip elçilerini ikaz etmişlerdir. Sağım işinde görevli yedi ekip güvenli, risk oluşturmayan yolu tercih ederek çalışma alanlarına sağ salim ulaştıkları hâlde, … gerek güvenlik görevlileri ve gerekse . plaka sayılı kamyonda yolcu olarak bulunan kişilerin ikazlarına rağmen, 3 km daha kısa kestirme yoldan … Mevkiine giderim cüretkarlığıyla, sel sularının azgın akışı altında kalmış, yüzeyi görünmeyen, mıcır dolgusu tahrip olmuş, can ve mal emniyeti açısından tehlikeli, yoldan beraberinde istiap haddinin bir katı üzerinde çoğu çalışan da olmayan 43 yolcuyla geçmeye başlamış, köprünün 2/3’lük kısmını geçtikten sonra yönetiminde bulunan kamyonun direksiyon hakimiyetini kaybetmiş, sele kapılan kamyon devrilmiş, kamyon sele kapılarak 30 metre kadar sürüklenerek çamura saplanmış, … dahil on kişi boğularak yaşamlarını yitirmişlerdir. Kazaya …’nin ekip başı, elçilik, kamyon şoförlüğünden kaynaklanan dikkat ve özen yükümlülüğüne tamamen aykırı hareket etmesi, başına buyruk davranması neden olmuştur.
…, gerek Hamdiağaoğulları Gıda San. Tic. A.Ş.’nin yetkisi sanık …’nın, gerekse . Tarım İşletmesi Müdürü sanık …’in, gerekse o an itibarıyla işletmenin teknik işlerinden sorumlu olan sanık … Demir’in herhangi emir, talimatı, olumlu ya da, olumsuz hareketleri olmaksızın kendisi dahil on kişinin ölümüyle sonuçlanmış olayın nedensel sürecinin tek kusurlusudur.
Mahkûmiyet hükmüne dayanak alınan 16.01.2015 tarihli, bilirkişiler . . ve . tarafından düzenlenmiş bilirkişi raporunun olayla uzaktan yakından alakası yoktur. Rapor analitik olmaktan, olaya neden olguları doğru, isabetli belirlemekten uzaktır. Modern ceza hukuku kusura dayalı ceza sorumluluğunu esas almaktadır.
On kişinin sel kapılarak ölmesiyle sonuçlanan olayın nedensel sürecinde herhangi bir kusurları olmayan sanıkların beraetlerine karar verilmesi gerekirken, birden fazla kişinin taksirle ölümlerine neden olmak suçunu işledikleri gerekçesiyle mahkumiyetlerine karar verilmesi kanuna, ceza genel teorisine aykırıdır.” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 23.03.2017 tarih ve 12111-2383 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taksirle birden fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan olayda sanıkların kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
08.07.2007 olay yeri inceleme raporuna göre; olay yerinin . ilçesindeki TİGEM arazisinde … Tarım arazisine giden stabilize yol üzerinde . Deresi . Köprüsü olduğunun görüldüğü, köprünün yaklaşık 27 metre güneyinde şoför mahalli tarafı zemine gelecek şekilde yan yatmış halde . plaka sayılı . marka kasalı kamyon olduğu, kamyonun ön kısmı kuzey batı istikametini, arka kısmı güney batı istikametini gösterdiği ve yan yatmış hâli yarısına kadar su içerisinde bulunduğunu, . köprüsünün kenar duvarı üst kısmı haricinde tamamının su altında bulunduğunu, köprünün üzerinden hâlen taşan dere suyunun aktığı, köprünün derinliğinin 1 metre ile 2 metre arasında değiştiği, tam uzunluğunun 65 metre olup orta kısım genişliğinin 11.60 metre, giriş kısmının akıntı nedeniyle zarar görmüş haliyle 7.90 metre genişliğinde olduğu, köprünün her iki tarafından bariyer şeklinde beton blok bulunduğu, akıntı yönünde köprünün giriş istikametine göre sol taraftaki beton bloğun akıntı nedeniyle hasar gördüğü ve yol zemini ile arasında açıklık oluştuğu, köprünün yapımında sağ ve sol kenarı zeminde başlayarak beton bariyer örülmek şekli ile tabana da suyun gidebilmesi için akıntı istikametinde boru döşenmek suretiyle 2 beton bariyer arasına boruların üzerini kapatacak şekilde toprak malzeme dökülüp sıkıştırılarak . deresi üzerinden … geçişi için köprü haline getirildiğinin görüldüğü, şiddetli … nedeniyle köprünün kuzeyindeki akıntılı dere yatağı genişliğindeki 75 metre köprünün bulunduğu bölümü geçtikten sonra güneyinde akıntılı dere yatağı genişliğinin 100 metre olduğunu, köprünün seviyesini geçen akıntının beton bariyerlere zarar vererek sıkıştırılmış topraktan olan yol zeminini yer yer parçaladığı, kamyonun köprünün 3/2’lik kısmını geçtiğini kalan kısmını da köprünün de hasarlı olması nedeniyle akıntıya kapılarak akıntı yönüne uygun olarak sol tarafa doğru yan yatarak devrilmiş ve sürüklenmiş olabileceği,
Ceylanpınar Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 07.02.2007 tarihli rapora göre; sele kapılan kamyondan hastaneye intikal eden 32 kişinin genel durumunu iyi, şuurlarının açık olduğu, hayati tehlikelerinin bulunmadığı, gelen hastalara birer damar yolu açıldığı, 3- 4 saat gözlem altında tutulduktan sonra herhangi bir patolojik durum rastlanmadığından taburcu edildikleri,
Soruşturma aşamasında trafik TİM komutanı tarafından 08.02.2007 tarihinde düzenlenen teknik bilirkişi raporuna göre; ölen şoför Halil’in yönetiminde bulunan kamyonun en fazla 22 adet yolcu (işçi) alabileceği, ancak kamyonda 43 (işçi) adet yolcu olduğu, söz konusu kamyonun kasa kenarlarının düşmeyi önleyecek şekilde kapalı ve üzerinin örtülü, kısa mesafelerde işçi taşınmasında kullanılması için kasanın yan ve arka kapaklarının 90 cm yükseklikte ve sağlam şekilde kapalı olması, elle tutulacak sağlam korkuluğunun da bulunması gerektiği hâlde belirtilen bu özelliklerin hiçbirinin kazaya karışan kamyonda bulunmadığından söz konusu aracın yolcu (işçi) taşımaya uygun olmadığı, ayrıca ölen şoför Halil’in sel sularının köprü üzerinden geçtiğini ve köprü yan dolgularının sel sularından götürdüğünü gördüğü hâlde köprüden geçmek istemesi nedeniyle kusurlu olduğu kanaatine ulaşıldığı,
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği tarafından düzenlenen 09.02.2007 tarihli yazısına göre; Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı Ceylanpınar Tarım İşletmesi (TİGEM) ile . A.Ş. arasındaki ilişkinin alt-üst veren ilişkisi olmayıp, 10 yıllık süre için küçükbaş hayvanların sütünün satışı ve süt işletme tesisinin kiralanmasına ilişkin bir sözleşmenin olduğu, bu sözleşmeye göre yapılan işin hizmet alım işi değil kiralama ve ürün satışı işi olduğu, bu anlamda Hamdiağaoğulları A.Ş.’nin bağımsız bir işveren statüsünün bulunduğunu,
Olayın meydana geldiği menfezin işletme tarafından 1943 yılında … sularının tahliyesi için yapılmış olduğu ve 64 yıldır amacına uygun olarak hâlen hizmet verdiğini, bu yapının projesinin bulunmadığını, işletmenin işlerinin görülmesi amacıyla parsel yolu olarak kullanıldığını, yani trafiğe açık bir yol veya köprü vasfının olmadığını, söz konusu menfez köprüdeki tespit edilen hasarın afet sırasında meydana gelmiş olması sebebiyle işletmenin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının, bakım yapılması gerekmesi hâlinde ise o gün için görevli greyder operatörleri tarafından menfez ve yolun bakımının işletme tarafından yapıldığını,
Yönetim kurulunun 13.10.2005 tarihli ve 230 sayılı kararının 4. kısmında “işletme yönetimi-ceylanpınar” başlıklı ve “işletme müdürü” başlıklı 59. maddenin girişinde “tarım işlemesinin faaliyetlerinin” işletme müdürü tarafından yönetileceği ve yürütüleceğinin belirtildiği, genel müdürlükten emir alacağı ve işletme personeline emir verileceğinin vurgulandığını, bu kapsamda kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile yönetim kurulu kararları ve genel müdürlükçe tespit edilmiş esas, prensip ve politikalar çerçevesinde işletmenin yönetimi ile işletmenin iç ve dış güvenliği için tedbir alınmasını sağlanmasının işletme müdürünün sorumluluğunda olduğu,
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğince sunulan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü görev yetki ve sorumluluk yönergesine göre; olay tarihinde Ceylanpınar Tarım İşletmesi Müdürü olarak görev yapan sanık …’in “Genel Müdürlükten emir alacağı ve işletme personeline emir verileceğinin vurgulandığını, bu kapsamda Kanun, Tüzük ve Yönetmelik hükümleri ile Yönetim Kurulu kararları ve Genel Müdürlükçe tespit edilmiş esas, prensip ve politikalar çerçevesinde işletmeyi yönetmek” ve “İşletmenin iç ve dış güvenliği için tedbir alınmasını sağlamak” ; Ceylanpınar Tarım İşletme Müdür yardımcısı olarak görev yapan sanık …’in “Mevcut tesisler ile üretimde kullanılan bütün vasıtaların … durumuna göre birimler arasında koordinasyonu sağlamak, usul ve tekniğine uygun kullanılmasını kontrol etmek, bakım ve onarımlarının yapılmasını temin etmek” şeklinde görevlerinin bulunduğu,
Dosya arasında bulunan “Protokoldür” başlıklı belgeye göre; Hamdiağaoğulları Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. yetkilisi sanık … ile Tarım ve Hayvansal Üretimi Geliştirme ve Dayanışma Derneği arasında yapılan sözleşme uyarınca bir protokol imzalandığı ve bu kapsamda süt sağımı ve bu konuda işçi temini hususunda sanık …’in yetkili olduğu şirket tarafından adı geçen dernek arasında bir takım kurallar belirlendiği, sanığın yetkilisi olduğu şirket tarafından işçilerin ve işçileri sağım yerine ulaştıracak aracın ödemesinin yapılacağı, aynı zamanda işyerine giden gruplarının yol güzergâhının da işveren tarafından yapılacağı hususunun protokol metnine eklendiği,
Soruşturma aşamasında İnşaat Mühendisi ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı … Müfettişi tarafından 08.02.2007 tarihinde düzenlenen rapora göre;
Mangalan (Çırpı) deresinin yaklaşık 50 metre genişliğindeki yatağına 23.80 metre uzunluğunda ve 2.60 metre yüksekliğinde beton perde duvar yapıldığı ve tabanına 5 adet 1.20 metre çapında … sacdan bükülerek hazırlanmış boru döşenmesi nedeniyle sel sularının geçit önünde birikerek sistemi zorladığı, suların aşarak toprak dolguyu zayıflattığı ve duvarsız kısımdaki bölümü de yarmak suretiyle oyduğunun saptandığı, oysa suyun saniyede 1 metre gibi en düşük hızla akması durumunda ortalama olarak 130 metreküp/… debi oluşacağından bu miktardaki suyun birikmeden geçitten karşıya aktarılması için borulu menhol, kutubaks ya da köprü şeklindeki sanat yapılarının oluşturulması gerektiği, buna karşın 5 adet borudan akan su miktarı olan 5.652 metreküp/… suyun akışına izin verildiği, bu durumun sel sularının önünde bir baraj seti oluşturarak birikmesine ve dolgunun aşınmasına yol açtığı, ayrıca işletme alanındaki yer yer arızalı, engebeli ve geçiş zorluğu olan ham yolun kullanımına izin verildiği, ancak bu yolun özellikle kış aylarında … trafiğine kapatılması için gereken önlemlerin alınması, levha ya da bariyerlerle kapatılmasının gerektiği bu nedenlerle TİGEM Ceylanpınar Tarım İşletme Müdürlüğünün 8/3 (sekizde üç) oranında asli kusurlu olduğu,
Sel sularının geçit önünde birikerek dolguda açtığı oyuktan akmasına rağmen kamyon sürücüsü ölen şoför Halil’in, bütün riskleri göze alıp taşıdığı yolcuları tehlikeye sokarak kamyonu karşı kıyıya geçirmede ısrarlı davrandığı, oysa adı geçen şoförün böylesine riskli bir yerden geçmemesi ve taşıdığı yolcuların hayatını bu şekilde tehlikeye atmayıp daha uzun olan ve yapısal anlamda sağlıklı ve kullanışlı diğer ulaşım yolunu kullanması gerektiği, bu nedenle ölen şoför Halil’in 8/3 (sekizde üç) asli kusurlu olduğu,
Asıl işveren Hamdiağaoğulları Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin temsilcisi olan sanık …’in işyerinde çalıştırdığı bütün işçilerin görevlerini güvenli bir ortam içerisinde yapabilmeleri için gerekli bütün önlemleri alma konusunda yetersiz kalması nedeniyle sanık …’in 8/2 (sekizde iki) oranında tali kusurlu olduğu,
Soruşturma aşamasında … güvenliği uzmanları ve makine mühendisleri tarafından düzenlenen 18.04.2007 tarihli bilirkişi raporuna göre; olayın meydana gelmesinin, yağan … ve eriyen kar sularının köprü üzerini kapladığı görülmesine ve zemin durumunun ne olduğunun anlaşılmamasına rağmen köprü üzerinden geçmeye çalışılmış olması, yolun fiziki şartlarının uygun olmadığı hâlde kapatılmamış olması, işçilerin taşınması sırasında hangi önlemlerin alınacağı konusunda talimatlandırılmamış olmaları ve işçilerin alacağı tedbirlerin kendi inisiyatiflerine bırakmış olmalarından kaynaklandığı,
Bu kapsamda;
Sel sularının köprü üzerinden aktığını gördüğü hâlde riskli yolu kullanan, alternatif olarak uzun fakat güvenli yolu seçmeyen şoför ölen …’in olayın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğu,
Olayın süt sağım işine işçilerin götürülmesi sırasında meydana geldiği, Tarım İşletme Müdürlüğünden söz konusu bu işi, işçilerden sağım ağıllarına götürülmesi de dâhil olmak üzere . Gıda San. Şirketinin aldığı, işveren olarak işçilerin sağım ağıllarına taşınması konusunda nasıl hareket edileceği, hangi şartlarda hangi güzergâhın kullanılacağı hususlarının bir talimatname ile belirtilmesi gerektiği ve yine işçilerin işyerine taşınması sırasında da karşılaşacakları risklerle alınması gereken tedbirlerin belirtmiş olmaları gerektiği, bu anlamda adı geçen şirketin işlerinin yürütülmesinden sorumlu ve şirket adına yetkili olduğu dosya içeriğinden anlaşılan sanık …’in olayın meydana gelmesinde tali kusurlu olduğu,
Olayın meydana gelmesinde etken olan sel olayının olay günü yağan … ve eriyen kar suları nedeniyle meydana geldiği, suyun köprü üzerinden aşarak giriş ve çıkıştaki toprak dolguyu yırtması nedeniyle ölen …’in kullandığı kamyonun geçmesi sırasında aracın dengesinin kaybolarak devrilmesine sebep olduğu, . Tarım İşletmeleri Müdürlüğü sahasında bulunan dere üzerine kurulan köprü menfezinin kış aylarında dere sularının kolayca geçmesini sağlayacak şekilde yapılmamış olduğu, bu hususun işçilerin inisiyatifine bırakılmanın tehlikeli olacağı düşünülerek fiziki önlemlerle kapatılması gerekirken kapatılmamış olduğu anlaşıldığından, şartları uygun olmayan yol ve köprünün kullanılmasını engelleyecek şekilde önlem aldırmayan . Tarım işletme Müdürü sanık … ile dosyada ismi zikredilmeyen Tarım İşletme Teknik yardımcısının tali kusurlu olduğu,
Kovuşturma aşamasında … Teknik Üniversitesinde görevli makine ve inşaat mühendisleri tarafından düzenlenen 16.01.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre; süt sağım işini 10 yıl süre ile alan . Gıda Sanayi A.Ş’nin olay tarihindeki yetkili ve sorumlusu sanık …’in, çalıştırdığı elemanları insan taşımaya uygun araçlarla … yerine götürmek ve getirmekle yükümlü olduğu hâlde onların … güvenliklerini sağlamadan üstü yarı branda ile örtülü kamyonla nakletmek, çalışanı olan ölen sürücü Halil’e olası risklere karşı alınması gerekli … güvenliği tedbirleri bakımından gerekli eğitimi vermemek, sürekli olarak aynı aracın kullanıldığı ve taşıma işinin tam bir köprü olarak inşa edilmemiş menfezli yapının üzerinden geçilmek suretiyle yapıldığını bildiği hâlde buradan geçmesi konusunda sürücüyü uyarmadığı ve çalışanlarının … güvenliği tedbirlerine uyup uymadığını denetlemek ve gerekli yaptırımlarla bunlara uyulmasını temin etmekle yükümlü olduğu hâlde bu hususları yerine getirmediğinden birinci derecede asli kusurlu olduğu,Ölen şoför .’in, olay günü ve saatindeki olan dışı koşulların yaratabileceği etkileri düşünülerek ağıllara gitmek üzere daha uzun olan güvenli alternatif yolu tercih etmek yerine, menfez şeklindeki köprünün üzerinden aşan ve köprü üzerinden debisi yüksek bir şekilde akan … ve eriyen kar sularını görmesine rağmen aracın kayabileceğini, suya kapılabileceğini düşünmeden seyrine devam ederek tedbirsiz ve dikkatsiz davranmak suretiyle meydana gelen olayda ikinci derece asli kusurlu olduğu,Süt sağım işinin ihale ile verilmesi nedeniyle TİGEM . İşletme Müdürlüğünü ile işi alan Hamdiağaoğulları şirketi arasında üst-alt işveren ilişkilerinin bulunmadığı ancak TİGEM arazisi içerisinde bulunan ve dolayısıyla işletmenin sorumluluğunda olan menfez yapı şeklindeki köprünün … ağıllarına giden asli yol olmadığı, yinede bu yolun ölen … sürücüsü tarafından devamlı olarak kullanıldığının ifadelerden anlaşıldığı, bu nedenlerle işletmenin sorumluluğunda olan ve sürekli olarak kullanıldığı bilinen köprüdeki şartları, … ve sel durumunu dikkate alarak köprüyü geçişe kapattırmamakla tedbirsiz ve dikkatsiz davranan TİGEM . İşletme Müdür Yardımcısı sanık …’in hafif derecede tali kusurlu olduğu,Anlaşılmıştır.Mağdurlar .,., ., ., ., …, ., …, ., .,., . ., ., ., ., .,., ., . ., . ., .; olay günü ölen şoför .e ait kamyona binerek … ağıllarını küçükbaş hayvanların sütünü sağmak için yola çıktıklarını, kamyonda yaklaşık 40-45 kişi olduklarını, çalışma ücretlerinin müteahhit sanık … tarafından kendilerine ödendiğini, içinde bulundukları kamyonun üzerinde çadır olduğunu, … deresi köprüsüne geldikleri sırada kamyonun birdenbire sol tarafa doğru devrildiğini, bir anda kendilerini sel sularının içinde bulduklarını kendi çabalarıyla kamyonun üzerine çıkmayı başardıklarını, ancak kamyonda bulunan bir kısım insanların sel sularına kapılarak hayatları kaybettiklerini, kamyonun üzerinde yaklaşık olarak 2-3 saat bekledikten sonra kurtarıldıklarını, sanık …’in kamyona 40-45 kişi olarak binilmeyeceği yönelik herhangi bir uyarıda bulunmadığını,Katılan …; olay günü ölen şoför Halil’e ait kamyona binerek … ağıllarını küçükbaş hayvanların sütünü sağmak için yola çıktıklarını, kamyonda yaklaşık 40-45 kişi olduklarını, çalışma ücretlerinin sanık … tarafından kendilerine ödendiğini, içinde bulundukları kamyonun üzerinin yarısının çadırlı yarısının ise açık vaziyette bulunduğunu, … deresi köprüsüne geldikleri sırada kamyonun birdenbire sol tarafa doğru devrildiğini, bir anda kendilerini sel sularının içinde bulduklarını kendi çabalarıyla kamyonun üzerine çıkmayı başardıklarını, ancak kamyonda bulunan bir kısım insanların sel sularına kapılarak hayatları kaybettiklerini, kamyonun üzerinde yaklaşık olarak 3-4 saat bekledikten sonra kurtarıldıklarını,Katılan …; olay nedeniyle eşi olan …’ın sel sularına kapılarak hayatını kaybettiğini, sigortasız olarak işçi çalıştırılması nedeniyle şikâyetçi olduğunu,Katılan …; olay nedeniyle kızı …’in sel sularına kapılarak hayatını kaybettiğini, sigortasız olarak işçi çalıştırılması nedeniyle şikâyetçi olduğunu,Katılan …; olay nedeniyle kardeşi …’nin sel sularına kapılarak hayatını kaybettiğini, sigortasız olarak işçi çalıştırılması nedeniyle şikâyetçi olduğunu,Katılan …; olay nedeniyle kız kardeşi …’ın sel sularına kapılarak hayatını kaybettiğini, sigortasız olarak işçi çalıştırılması nedeniyle şikâyetçi olduğunu,Katılan …; olay nedeniyle kızı .ile dayısı …’yi sel sularına kapılarak hayatını kaybettiğini, sigortasız olarak işçi çalıştırılması nedeniyle şikâyetçi olduğunu,Katılan …; olay nedeniyle yeğeni …’ ın sel sularına kapılarak hayatını kaybettiğini, sigortasız olarak işçi çalıştırılması nedeniyle şikâyetçi olduğunu,
İfade etmişlerdir,Sanık … kollukta; . Gıda Sanayi Ticaret A.Ş. adına 2002 yılında süt sağımı, süt alımı ve süt fabrikasının 10 yıl süre ile kullanılması ihalesini aldığını, 6 yıldır söz konusu bu işleri şirket tarafından yürütüldüğünü, sağım işinde çalıştırılmak üzere işçi temin edilmesi ve işçilerin işyerine getirilmesi için taşeron şahıslarla anlaşma sağladıklarını bu şahıslar ile şartname hazırladıklarını, bu şartnameye göre de işin yürütülmesi için yeterli sayıda işçinin tedarik edilerek taşeron tarafından … yerine taşınması da yapılarak elde edilen süt miktarının kilogram bazında ücretlerini vermek üzere anlaşma sağladıklarını, işçi taşıma giderinde kullanılmak üzere taşerona kat edeceği kilometreye uygun olarak da ücret ödendiğini, şirketlerine ait işçi taşıma vasıtasının olmadığını, olaya karışan kamyonunda şirketlerine ait olmadığını, bu şirketin kendisi ile şartname imzalayan taşeron ve grup elçisi ölen … tarafından bilgileri dışında tedarik edilerek işçi taşıma işinde kullanıldığını, işçilerin … yerine kadar getirilip götürülme sorumluluğunda adı geçen taşerona ait olduğunu, olayda kusurlarının bulunmadığını, ölen …’in daha güvenli bir yol bulunmakta iken güvenli olmayan yolu seçmesi nedeniyle tamamen kusurlu olduğunu, güvensiz yolu seçtiğini bilseydi bu duruma engel olacağını,
29.11.2007 tarihinde Mahkemede; . Tarım İşletmelerinden ihale alan Hamdiağaoğulları A.Ş.’nin müdürü ve ortağı olduğunu, tarım işletmelerinin 8 ayrı noktasında sağım yaptıklarını, bu sağım işinin de şirketleri adına verdiklerini taşerona ait işçiler tarafından yapıldığını, işçilerin şirketleri adına verdikleri taşeronların araçları ile işyerine götürülüp getirildikleri,23.09.2013 tarihinde Mahkemede ; aracı kullanan şoför .’in . Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin çalışanı olduğunu, kendisinin ise bu şirketin sadece yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketin yönetim kurulu başkanın ise kardeşi . olduğunu, sürücü ölen …’in inisiyatif kullanarak kazanın olduğu yoldan gittiğini, normalde işçi taşıyan araçların bu yolu kullanmadıklarını, kendisinin de bu yönde bir talimatının olmadığını, kusurunun bulunmadığını,
Sanık . Tarım İşletme Müdürü olarak görev yaptığını, olay günü sabah saat 7 sıralarında işletmede kaza olduğunu öğrenir öğrenmez görevli güvenlik amir yardımcısı arayarak durum hakkında bilgi aldığını, akabinde işletmenin müdür muavini olan sanık …’i arayarak olay yerine giderek halat, kepçe, iç lastik, traktör ve kurtarıcı ile yardım sağlamasını istediğini, ayrıca kamyonun sel sularından etkilenip kaymaması içinde sabitlenmesi gerektiği talimatını verdiğini, ardından derhal olay yerine gittiğini, kazanın meydana gelmesiyle ilgili yönetim olarak herhangi bir kusur ve ihmallerinin bulunmadığını, karaca dağından eriyen kar ve yağan … nedeniyle meydana gelen selin sürücü Halil’in geçit olarak kullanmak istediği menfezin üzerinden taşması nedeniyle kazanın meydana geldiği, güvenlik görevlilerinin ve kamyonda bulunan şahısların sürücü Halil’e bu yoldan geçmemesi hususunda uyarı yapmalarına rağmen bu uyarıları dinlemeyerek suyun içinden geçen Halil’in olayda tamamen kusurlu olduğunu, gerek müteahhide ait gerekse işletmelerine ait personel taşıyan diğer araçların sel sularının üzerinden taştığı bu menfeze kullanmadıkları için şimdiye kadar herhangi bir kaza olayının yaşanmadığı, personel taşıyan diğer araçların bu seli görerek anılan menfezden geçişin tehlikeli olacağını düşünüp güvenli olan yolu seçtiklerini, ancak kaza yapan sürücü Halil’in tüm uyarılara rağmen buradan geçmeye çalıştığını, ölen sürücü Halil’in aynı zamanda işletmelerinden emekli bir işçi olması nedeniyle tecrübeli biri olduğunu,
Sanık …;.Tarım İşletmeleri Müdürlüğünde teknik müdür yardımcısı olarak görev yaptığını, olayın meydana geldiği tarihte yetkili kişini izinli olması nedeniyle onun yerine …, yol ve makine gibi hususların bakımı ve yapımına da vekâlet ettiğini, olay günü saat 7 sıralarında haberi alarak olay yerine gittiğini, olayın tamamen sürücü Halil’in dikkatsiz ve tedbirsizliğinden kaynaklandığını, menfez üzerinden taşan sel sularının ölen …’in görmesine rağmen ve işletme güvenlik görevlilerinin ayrıca kamyon üzerinde bulunan işçilerin bu yerden geçmemesi hususunda kendisini uyarmalarına rağmen ısrarla buradan geçmesiyle tamamen kusurlu olduğu, vekaleten baktığı görevinin gereklerini yerine getirmemekten dolayı bir kusurunun söz konusu olmadığını, işletmenin çok geniş bir alana sahip olduğunu, ayrıca sağıma giden birden çok işçiyi taşıyan başka kamyon şoförlerinin olay mahallini görünce oradan geçmeyerek normal güzargahı kullandıklarını, bu nedenle herhangi bir kusurlarının bulunmadığını,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, taksir kavramı üzerinde durulması ve … güvenliği ile ilgili olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin irdelenmesi gerekmektedir.
TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde “kanunda tanımlanmış haksızlık” olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.
TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için birtakım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen, sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçlarda aranması gereken hususlar;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradi olması,
3- Sonucun istenmemesi,
4- Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması,
Şeklinde kabul edilmektedir.
Uyuşmazlığa konu olay özelinde, dördüncü bentte yer alan “hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması” ve beşinci bentte yer alan “neticenin öngörülebilir olmasına rağmen öngörülememiş olması” şartları üzerinde ayrıntılı olarak durulmasında fayda vardır.
Taksirli hareket ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı bulunmaması hâlinde fail bu sonuçtan sorumlu tutulamayacaktır Neticenin gerçekleşmesinde, mağdur veya başka bir kişinin taksirli davranışının da etkili olması durumunda, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin vasfını da değiştirmeyecektir. Türk Ceza Kanunu’nda taksirle işlenebilen suçlarda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecektir.
Taksirle gerçekleştirilen bazı fiillerin kanunda suç olarak tanımlanıp cezai yaptırıma bağlanmasıyla, insanların gittikçe yoğunlaşan ve karmaşık hâle gelen toplum hayatı içerisinde daha dikkatli davranmalarının temini amaçlanmaktadır. Kanun ve ortak hayat tecrübelerinin sonucu olarak kendisine toplum tarafından yüklenen dikkat ve özen mükellefiyetini ihlal eden ve bu hareketiyle öngörülebilir zararlı bir neticeye sebep olan kişinin taksirle işlenen suçlara ilişkin cezai sorumluluğu benimsenmiş, fakat taksirden söz edilebilmesi için failin hareketi ile meydana gelen zararlı netice arasında illiyet bağının varlığı aranmıştır. Diğer bir ifade ile tüm suçlarda olduğu gibi, taksirli suçlarda da fiil ile netice arasında nedensellik bağının bulunması cezalandırmanın şartını teşkil edecektir.
Uyuşmazlığa konu olayın özellikleri nazara alınarak; önce genel anlamda, sonrasında ise taksirli suçlar açısından nedensellik bağı üzerinde durulmalıdır.
“Neden” Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde; “bir olayı ya da durumu gerektiren, doğuran başka olay veya durum, sebep” biçiminde, “neden olmak” ise; “bir şeyin olmasına ya da ortaya çıkmasına yol açmak, sebep olmak” şeklinde tanımlanmaktadır. Buradan hareketle “nedensellik” kavramı; “neden-sonuç ilişkisi ya da sonuç ile bu sonuca neden olan olgu veya durum arasındaki bağlantı” olarak açıklanabilir.
Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde nedensellik bağı, “kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngörülen suçtan failin sorumlu tutulabilmesi için gerekli olan “maddi, manevi ve hukuka aykırılık” unsurlarından “maddi unsur” içerisinde yer almaktadır.
Neticeli bütün suçlar bakımından araştırılması gerekli olan “nedensellik bağı” ceza hukukunda bu kavramın mahiyeti gereği, suçun yasal tanımında neticeye yer verilmiş olması hâlinde failin fiili ile netice arasında sebep-sonuç ilişkisini kuran bağ anlamına gelmektedir. Failin yapmak veya yapmamak şeklinde gerçekleştirdiği eylemi neticesinde dış dünyada zarar ya da tehlikenin meydana gelmiş olması hâlinde nedensellik söz konusu olacaktır. Doğaldır ki, yapılan her hareket, dış dünyada bir veya birden fazla neticeye sebebiyet verebilir; ancak dış dünyada vuku bulan her sonuç değil, suçun kanuni tanımında belirtilmiş olan netice nazara alınacaktır. Türk Ceza Kanunu’nda nedensellik bağı ile ilgili olarak genel bir düzenlemeye yer verilmemiş olup konu öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır. Öğretide nedensellik bağı çeşitli teorilerle açıklanmaktadır. Şartların eşitliği ya da doğal nedensellik teorisinde; netice birçok şartın bir bütün oluşturarak meydana gelmesiyle oluştuğundan ve bunlardan birinin olmaması neticenin gerçekleşmesini engelleyeceğinden, bu şartlardan birini gerçekleştiren failin eylemi ile gerçekleşen netice arasında nedensellik bağı vardır. Uygun sebep ya da kuralcı nedensellik teorisinde; hareket ile netice arasında nedensellik bağı bulunduğunun kabul edilebilmesi için, hareketin o neticeyi meydana getirmeye uygun olması gerekir. Objektif isnadiyet teorisinde ise; şart teorisi anlamında hareketinin verdiği netice, ancak hareketin suçun konusu üzerinde hukuken tasvip edilmeyen bir tehlike veya risk yaratması ve kendini tipik neticeye yansıtması hâlinde objektif olarak faile yükletilebilir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, … Yayınevi, … 2014, 7. Baskı, s. 123-131; … Centel-Hamide Zafer-Özlem Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, Beta Yayınevi, … 2014, 8. Baskı, s. 256-268; … Emin Artuk-… Gökcen-… Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, … Yayınevi, … 2014, 8. Baskı, s. 250-258, 262-267; Berrin Akbulut, Tıp Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı, Tıp Ceza Hukukunun Güncel Sorunları Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, 2008, s. 222-234.). Bununla birlikte öğretide, objektif isnadiyet teorisinin nedensellik teorisi olmayıp, bir değerlendirme teorisi olduğu da ileri sürülmektedir (Veli … Özbek, Türk Ceza Kanunu … Şerhi, Yeni Türk Ceza Kanunun Anlamı, Seçkin Yayınevi, … 2006, 3. Baskı, s. 321.).
Uyuşmazlığa konu somut olayın özellikleri itibarıyla objektif isnadiyet kavramına ayrıca yer verilmesi gerekmektedir. Günümüz modern ceza hukuku anlayışında nedensellik bağının belirlenmiş olması tek başına failin cezalandırılması için yeterli bulunmayıp, ayrıca gerçekleşen neticenin failin eseri olup olmadığının, diğer bir ifadeyle ortaya çıkan neticenin belli bir kişiye objektif olarak isnadının mümkün olup olmadığının tespit edilmesi de gerekir. Olayda öncelikle şart teorisine göre nedensellik bağı ortaya konulmalı, ardından gerçekleşen neticenin faile isnat edilip edilemeyeceği araştırılmalıdır. Objektif isnadiyet, neticenin belirli bir kimsenin eseri olarak görülüp görülemeyeceği anlamına gelmektedir. Eğer meydana gelen netice, üçüncü kişinin veya bir rastlantının eseri ise faile isnat edilemeyecektir. Bu nedenle netice, insanın hükmedebileceği alanın dışında kalıyorsa hukuken önemli olan bir tehlike ya da risk bulunmamaktadır. Hükmedilebilirlik, neticenin önemli derecede idare edilebilirliği anlamına gelmekte olup, gerçekleştirilen fiil, hukuken önemli bir tehlike ya da risk oluştursa bile, olayın tamamen hayatın olağan akışının ve genel hayat tecrübelerinin dışarısında kalması nedeniyle beklenebilir değilse, netice faile yüklenemeyecektir. Keza gerçekleşen netice, failin hareketi ile tesadüfen birleşen başka sebeplerden meydana gelmişse, bu durumda da neticenin faile isnat edilmesinden söz edilemeyecektir. Bunun gibi sonradan işlenen fiilin daha önceden gerçekleştirilmiş fiilin neticeye ulaşmasını engellemesi hâlinde de önceki fiili gerçekleştiren faile neticenin isnat edilmesi mümkün bulunmayacaktır (Koca- Üzülmez, s. 128-131.; Artuk- Gökcen- Yenidünya, s. 262-267.; Berrin Akbulut, Türk Ceza Kanunu İle Kabahatler Kanununun Genel Hükümlerinin Yaptırım Hükümleri Dışında Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi, Adalaet Yayınevi, … 2010, s. 237.; Nebahat Kayaer, Ceza Hukukunda Hekimin Tıbbi Müdahalesi Çerçevesinde İşlenen Taksirle Öldürme Suçu, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı, … 2012, s. 111-112.).
Nedensellik bağı, öğretideki görüşlere göre hukuki bir kavram değil mantıksal ya da doğal bir olgudur (Centel- Zafer- Çakmut, s. 255.; İzzet Özgenç, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, … 2014, 10. Baskı, s. 171-173.). Bu anlamda, dış dünyada gerçekleşen netice ile bu neticeyi doğuran sebep arasındaki nedensellik bağı, doğa bilimleri bağlamında değerlendirilmeli ve hayat tecrübeleriyle mantığa göre belirlenmelidir. İlliyet bağının doğal olarak belirlenmesi yalnızca icrai suçlar bakımından geçerlidir, zira ihmali suçlarda farklılık söz konusudur.
Nedensellik bağının tespiti, tabiatıyla genellikle neticeli suçlar şeklinde düzenlenmiş bulunan taksirli suçlar bakımından da gereklidir. Taksirle işlenen suçtan kaynaklanan netice failin hareketi olmasaydı gerçekleşmeyecek denilebiliyorsa bu durumda nedensellik bağının varlığı kabul edilir. Örneğin ölüm neticesi failin taksirli hareketine bağlı olarak gerçekleşmiş ise, diğer bir deyişle failin taksirli hareketi olmasaydı ölümün gerçekleşmeyeceği sonucuna varılıyorsa, başka bir ifadeyle ölüm failin eseriyse bu takdirde failin eylemi ile netice arasında bir nedensellik bağının var olduğu kabul edilecektir. Taksirli suçlarda aranacak olan objektif isnat edilebilirlik, dikkat ve özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sonucunda neticeye sebebiyet verilmesidir. “Fail gerekli dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmiş olsaydı netice gerçekleşmeyecekti” denebilir ise, bu takdirde netice faile isnat edilebilecektir.
Öğretide; “Dış dünyada meydana gelen değişikliğin bir kimseye yüklenebilmesi ve dolayısıyla onun sorumlu olabilmesi, söz konusu neticenin o kimsenin hareketinden meydana gelmesine bağlıdır. Diğer bir deyişle hareketle netice arasında nedensellik bağı, sebep-sonuç ilişkisi olmalıdır. Nedensellik bağlantısı yoksa neticenin faile yüklenmesi mümkün değildir. Tipiklikte hareketten ayrı neticenin arandığı suçlarda neticenin gerçekleştiğinin tespiti yeterli olmayıp ona sebebiyet veren fiilin de tespiti gerekir. Tipe uygun hukuka aykırı fiilin icrasının, failin gerçekleştirilmesi için yeterli bulunduğu sırf hareket suçlarında nedensellik bağının araştırılması gerekmez. Ceza hukuku sadece suç tipinde yer alan neticeyi göz önüne alır” (Artuk- Gökcen- Yenidünya, s. 249.) şeklinde görüşler mevcuttur.
Öte yandan, nedensellik bağı hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel bilgi ve tecrübe ile çözümlenebiliyorsa bu bağlantı hâkim tarafından ortaya konulmalı, uzmanlık veya teknik ve özel bilgi gerektiren bir hususta ise söz konusu bağ, bilirkişilerden görüş alınarak tespit edilmelidir.
TCK’nın 22. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları da;
“4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir.
Madde gerekçesinde de; “Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkes kendi kusuru göz önünde bulundurulmak suretiyle sorumlu tutulur. Taksirli suçun kanuni tanımında belirlenen netice birden fazla kişinin karşılıklı olarak işledikleri taksirli fiiller sonucunda gerçekleşmiş olabilir. Örneğin bir trafik kazasında sürücü ile yaya veya her iki sürücü de taksirle hareket etmiş olabilir. Bu gibi durumlarda neticenin oluşumu açısından her kişinin taksirli fiili dolayısıyla kusurluluğu bir diğerinden bağımsız olarak belirlenmelidir. Aynı şekilde birden fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirilen bir ameliyatın ölüm veya sakatlıkla sonuçlanması durumunda, ameliyata katılan kişiler müştereken hareket etmektedirler. Ancak tıbbın gereklerine aykırılık dolayısıyla ölüm veya sakatlıkla sonuçlanan bu ameliyatta işlenen taksirli suçun işlenişi açısından suça iştirak kuralları uygulanamaz. Kanunun suça iştirake ilişkin hükümleri, kasten işlenen suçlarda suçun işlenişine iştirak eden kişilerin sorumluluk statülerini belirlemektedir. Birden fazla kişinin katılımıyla yapılan ameliyat sırasında meydana gelen ölüm veya sakatlık neticeleri bakımından her bir kişinin sorumluluğu kendi kusuru göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlenmelidir. Bu tespitte diğer kişilerin kusurlu olup olmadığı hususu dikkate alınamaz” açıklamalarına yer verilmiştir.
Zararlı neticenin, failin hareketlerinin mağdurun ya da üçüncü bir kişinin hareketi ile birleşmesi sonucu meydana geldiği durumlarda, failin taksirli sorumluluk şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi açısından, neticeye kimin sebebiyet verdiği, failin iradi hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağının kesilip kesilmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Mağdur ya da üçüncü kişinin hareketinin ya da bir başka nedenin neticenin tek sebebi olduğu veya zararlı neticenin yalnızca bu kişilerin kusurlu hareketlerinden kaynaklandığı durumlarda, failin hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağının ortadan kalktığı kabul edilmelidir. Buna karşılık failin kusurlu hareketine mağdur ya da üçüncü bir kişinin kusurlu hareketinin eklendiği ve neticenin çeşitli kusurlu hareketlerin birleşmesinden meydana geldiği hallerde, nedensellik bağı kesilmeyip; TCK’nın 40. maddesine göre taksirli suçlarda iştirak ilişkisi de mümkün olmadığından, anılan Kanun’un 22. maddesinin dört ve beşinci fıkralarına göre herkes kendi kusurundan dolayı ve kusuruna göre sorumlu olacaktır.
Öğretide; “Üçüncü bir kişinin veya mağdurun hareketinin failin taksirli hareketine eklenmesi durumunda nedensellik ilişkisinin ortadan kalkıp kalkmadığı araştırılmalıdır. Eklenen hareketler kusurlu değilse, neticenin failin taksirli hareketinden kaynaklandığı kabul edilir. Diğer hareketler kusurlu ise bunların taksirin varlığını tamamen veya kısmen kaldırıp kaldırmadığına bakılmalıdır.” (Centel-Zafer-Çakmut, s. 366.); “Birden fazla kişinin birleşen fiilleri ile bir neticeye neden oldukları hâllerde, bu faillerin hareketi ile netice arasındaki nedensellik ilişkisi özel önem taşır. Belirtelim ki bu hâllerde her bir kişinin hareketi ile netice arasında nedensellik ilişkisinin bulunması ön koşuldur. Ekip hâlinde faaliyet gösterenlerden birisine diğerlerini denetleme ve kişiler arasında koordinasyonu sağlama yükümlülüğü yüklenmiş ise kişi bu yükümlülüğe uygun davranmadığı için neticeye sebebiyet vermiş olabilir. Bu hâlde bu kişi neticeden sorumlu olur.” (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 4. Baskı, …, 2015, s. 254.); “Failin kusurlu hareketine mağdurun kusurlu hareketi de eklenmiş ve netice bu iki kusurlu hareketin birleşmesinden meydana gelmişse (ortak kusur) failin sorumluluğu ortadan kalmış olmaz. Nitekim bu ihtimalde taksirler arasında takas söz konusu olmayıp, fail kusuru oranında taksirli suçtan cezalandırılır.” (Artuk- Gökçen- Yenidünya, s. 341.); “Birden çok kişinin davranışı birlikte neticeye sebebiyet vermiş ve tüm katılanlar özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmişse netice objektif olarak isnad edilebilir, herkes kendi taksirli fiilinden dolayı kusuruna göre sorumlu olur. Bu gibi hâllerde önceki taksirli hareket ile netice arasında illiyet bağı bulunmamasından veya kesilmesinden söz edilmesi doğru değildir.” (Koca-Üzülmez, s. 214.); “Fail zaten taksirli hareket ediyor ve bir başkasının taksirli hareketi buna ekleniyorsa, failin hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağı mevcut olmaya devam eder. Bu durumda mesele artık nedensellik bağı meselesi değil, failin ve üçüncü kişinin kusurunun tespiti meselesidir. Bir inşaatın yıkımı sırasında yoldan gelip geçenlere zarar verilmemesi hususunda gerekli tertibatı almayan, örneğin yıkım alanını tahta perde ile çevirmeyen müteahhit, iki işçisinin binadan sökülen kalası dikkatsizce sokağa atmaları sonucu meydana gelen neticeden her iki işçisiyle beraber taksirinden dolayı sorumludur.” (Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, … Yayınevi, 17. Baskı, …, 2014, s. 249.) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Taksirle gerçekleştirilen bazı eylemlerin suç olarak tanımlanıp cezai yaptırıma bağlanmasıyla, insanların gittikçe yoğunlaşan ve karmaşık hâle gelen toplum hayatı içinde daha dikkatli davranmalarının temin edilmesi amaçlanmaktadır. Kanun ve ortak hayat tecrübesinin sonucu olarak kendisine toplum tarafından yüklenen dikkat ve özen görevini ihlal eden ve bu hareketiyle öngörülebilir zararlı neticeye sebep olan kişinin taksirle işlenen suçlara ilişkin cezai sorumluluğu benimsenmiş, fakat taksirden söz edebilmek için de kanuni tarife uygun fiilin işlenebileceğinin öngörülme imkânının mevcut olması aranmıştır.
Bilindiği üzere, failin iradesi kasten işlenen suçlarda neticeye, taksirli suçlarda ise harekete yöneliktir. Gerek kanun tarafından konulan, gerekse ortak deneyimler ürünü olan kurallara iradi olarak riayetsizlik suretiyle dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranıldığı takdirde, bir takım zararlı neticelerin doğabileceği öngörülebiliyorsa taksir söz konusu olacaktır. Yapılan hareketin neticesi ortak tecrübeye göre öngörülemiyorsa ve hukuken de böyle bir yükümlülük getirilmemişse, taksirli hareketten söz edilemeyecek, “kaza” ya da “tesadüf” olarak adlandırılan bu hâl nedeniyle cezai sorumluluk gündeme gelmeyecektir.
Diğer bir anlatımla; taksirli suçlarda da, gerek icrai hareketin gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Öğretide, sonucun öngörülebilirliğinin, failin içinde bulunduğu sosyal çevre, mensup olduğu meslek, eğitim durumu, ortak tecrübe, bilgi düzeyi ve failin kişisel özellikleri dikkate alınarak saptanması gerektiği, öngörülebilir sonucun, fiilen meydana gelen sonuç olmayıp failin yaptığı iradi hareketin neden olabileceği benzer sonuçlar olduğu, fiilen oluşan sonucun sadece genel olarak öngörülebilir olması taksirin varlığı için yeterli olup sonucun bütün inceliklerinin öngörülmesine gerek bulunmadığı yönünde görüşler ileri sürülmüştür (Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, 8. Bası, …, 2012, s. 358 vd.).
Bu açıklamalardan sonra, taksirle ölüme neden olma suçu ile … sağlığı ve güvenliği konularıyla ilgili yasal düzenlemelerin de gözden geçirilmesi gerekmektedir.
TCK’nın “Taksirle öldürme” başlıklı 85. maddesi;
“Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu yaptırıma bağlanmıştır. Fiil birden fazla insanın ölümüne veya bir ya da birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir ya da birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise fail maddenin ikinci fıkrası gereğince cezalandırılacaktır.
4857 sayılı Kanun’un, 30.06.2012 tarihli ve 28339 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6331 sayılı … Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 37. maddesi ile yürürlükten kaldırılan, fakat suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde … sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, … ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de … sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.
İşverenler işyerinde alınan … sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli … sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir. …”,
11.02.2004 tarihli ve 25370 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan, ancak suç tarihinden sonra 25.04.2013 tarihli ve 28628 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelikle yürürlükten kaldırılan … Ekipmanlarının Kullanımında … ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği’nin 5. maddesi ise;
“İşveren, işyerinde kullanılacak … ekipmanının yapılacak işe uygun olması ve bu ekipmanın işçilerin … ve güvenliğine zarar vermemesi için gerekli tüm tedbirleri alacaktır.
İşveren:
a) … ekipmanını seçerken işyerindeki özel çalışma şartlarını, … ve güvenlik yönünden tehlikeleri göz önünde bulundurarak, bu ekipmanın kullanımının ek bir tehlike oluşturmamasına dikkat edecektir.
b) … ekipmanının, çalışanların … ve güvenliği yönünden tamamen tehlikesiz olması sağlanamıyorsa, riski en aza indirecek uygun önlemleri alacaktır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu hükümlere göre; işverenin, … yerinde … sağlığı ve güvenliği için gerekli önlemleri alma, bu önlemlere uyulup uyulmadığını denetleme, işçileri yaptıkları işlerinde karşı karşıya oldukları mesleki riskler ile uyulması gerekli … ve güvenlik tedbirleri hususunda eğitime tâbi tutma, yasal hak ve sorumlulukları noktasında bilgilendirme konularında yükümlülükleri bulunmaktadır. İşverenin işyerinden sorumlu bir vekil görevlendirdiği durumlarda ise işveren vekilinin bu yükümlülüklerden sorumlu olacağı izahtan varestedir.
30.06.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6331 sayılı … Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinin ikinci fıkrasında, işveren adına hareket eden, … ve … yerinin yönetiminde görev alan işveren vekilinin işveren sayılacağı açıkça vurgulanmış; “İşverenin genel yükümlülüğü” başlıklı dördüncü maddesinde de, işveren veya vekillerinin yükümlülükleri, 4857 sayılı … Kanunu ile İşçi Sağlığı ve … Güvenliği Tüzüğü’nün ilgili maddelerinde hüküm altına alınan yükümlülüklere benzer şekilde düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünden kiralama usulü ile sanık …’in yetkilisi olduğu Hamdiağaoğulları Gıda Sanayi A.Ş. tarafından alınan süt sağma ve toplama işinin, adı geçen şirket tarafından işçi temini için taşeron bir firmaya verildiği, olay günü ölen …’nin şirket adına işçi bulma ve bunların nakliyesini yapmak amacıyla idaresindeki çadırla kapalı kamyonla içinde 45 kişi olduğu hâlde yağışlı havada, TİGEM arazisi üzerinde bulunan ve kestirme yol olarak kullanılan 1943 yılında TİGEM tarafından dere üzerine toprak doldurularak menfez olarak yapılmış ve olay günü sel sularının taşmakta olduğu köprüden geçmeye çalışırken kamyonun yan yatması ve kasadaki işçilerin dereye düşmeleri neticesinde on kişinin boğularak hayatlarını kaybettiği olayda;
1- Sanıklar … yönünden yapılan değerlendirmede;
Asıl işveren konumundaki Hamdiağaoğulları Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin yetkilisi olan sanık …’in, çalıştırdığı elemanları insan taşımaya uygun araçlarla … yerine götürmek ve getirmekle yükümlü olduğu hâlde onların … güvenliklerini sağlamadan üstü yarı branda ile örtülü kamyonla nakletmek, çalışanı olan ölen sürücü Halil’e olası risklere karşı alınması gerekli … güvenliği tedbirleri bakımından gerekli eğitimi vermemek, çalışanlarının … güvenliği tedbirlerine uyup uymadığını denetlemek ve gerekli yaptırımlarla bunlara uyulmasını temin etmekle yükümlü olduğu hâlde bu hususları yerine getirmemesi şeklindeki kusurlu eylemlerinin, ölen şoför Halil’in dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketleri ile birleşmesi sonucunda ölüm neticelerinin meydana geldiği, bu anlamda ölen şoför Halil’in kusurlu davranışlarının sanığın hareketi ile netice arasında nedensellik bağını kesmediği gibi ölen …’in kusurlu hareketleri ile birlikte ölüm neticesinin meydana gelmesinde etkili olduğu anlaşıldığından, sanık …’in taksirle birden fazla kişinin ölüme neden olma suçunun sabit olduğu kabul edilmelidir.
2- Sanıklar … ve … yönünden yapılan değerlendirmede ise;
Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, Ceylanpınar Tarım İşletme Müdürü sanık …’in kazanın meydana geldiği menfez yapı şeklindeki köprünün özellikle kış aylarında levha ya da bariyerlerle … trafiğine kapatılması için gereken önlemleri almamak ve yolu geçişe kapatmak yerine geçişi işçilerin inisiyatifine bırakmak; Ceylanpınar İşletme Müdür Yardımcısı sanık …’in ise işletmenin sorumluluğunda olan ve sürekli olarak kullanıldığı bilinen köprüyü, … ve sel durumunu dikkate alarak geçişe kapattırmamakla tedbirsiz ve dikkatsiz davranmak suretiyle kusurlu oldukları bildirilmiş ise de;
Hamdiağaoğulları Gıda Sanayi A.Ş.’nin kiralama usulü ile aldığı süt sağımı ve nakli işini taşeron firmaya verdiği ve bu firma tarafından belirlenen servislerle sağım işini yapan işçilerinin naklini sağlan taşeron firmanın taşeronu ve aynı zamanda da servis şoförü olan ölen …’nin, en fazla 22 adet yolcu (işçi) alınabilecek kamyona 43(işçi) adet yolcu alması, adı geçen ölenin kullandığı kamyonun kasasının düşmeyi önleyecek şekilde ideal yüksekliğe, korkuluğa ve kapalı bir örtüye sahip olmadığı hâlde sağım noktasına gitmek için normalde kullanılan ana yoldan çıkıp ara sıra kestirme olarak kullanılan ve eskiden beri var olan tali yola girerek bu tali yol üzerinde bulunan köprüye gelip sel sularının köprünün üstünden aktığını ve köprü yan dolgularının sel sularının götürdüğünü görmesine ve yine yolcuların bu hususta kendisini uyarmasına rağmen şoförlüğüne güvenerek ısrarla köprüden geçmesi neticesinde sele kapılıp hem kendisinin hemde araçta bulunan on kişinin ölümüne sebebiyet vermek suretiyle; işveren konumunda olan sanık …’in ise çalıştırdığı elemanların insan taşımaya uygun araçlarla taşınması bakımından … güvenliğine dair gerekli eğitimi vermemek, çalışanlarının … güvenliği tedbirlerine uyup uymadıklarını denetlememek ve gerekli yaptırımlarla bunlara uyulmasını temin etmemek suretiyle asli kusurlu olduklarının tüm dosya kapsamından anlaşılması karşısında, neticenin ölen şoför … ile sanık …’nın kusurlu hareketlerinin birleşmesi sonucunda meydana gelmesi nedeniyle sanıklar Cevat ve …’in eylemleri ile gerçekleşen ölümler arasındaki nedensellik bağının ortadan kalktığı ve bu bağlamda sanıklara kusur yükleyen bilirkişi raporlarının da mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmadığından atfı kabil kusuru bulunmayan sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, sanık … hakkında kurulan hüküm yönünden reddine, sanıklar … ve … hakkında kurulan hüküm yönünden ise kabulüne karar verilmelidir.
Sanıklar … ve …’in taksirle birden fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan olayda kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …; “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2017/607 Esas sayılı dosyasında sanıklar … ile …’in taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçunda kusurlarının bulunup bulunmadığı konusunda Genel Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızda görüş ayrılığı doğmuştur. Şöyle ki;
. Hukuk Müşavirliğinin yazılarıyla, suç tarihi itibariyle sanık …’in Ceylanpınar Tarım İşletmesi Müdürü olduğu, ‘işletmeyi yönetmek ve işletmenin iç ve dış güvenliği için tedbir alınmasını sağlamak’ görevlerinin bulunduğu, tarım işletmesinin faaliyetlerinin işletme müdürü tarafından yönetileceği ve yürütüleceği, sanık …’in ise . Tarım İşletmesi teknik müdür yardımcısı olup mevcut tesisler ile üretimde kullanılan bütün vasıtaların … durumuna göre birimler arasında koordinasyonunu sağlamak, usul ve tekniğine uygun kullanılmasını kontrol etmek, bakım ve onarımlarının yapılmasını temin etmek görevlerinin bulunduğu, olayın meydana geldiği menfezin işletme tarafından 1943 yılında … sularının tahliyesi için yapılmış olduğu, bu yapının projesinin bulunmadığı, işletmenin işlerinin görülmesi amacıyla parsel yolu olarak kullanıldığı, trafiğe açık bir yol veya köprü vasfının olmadığı, bakım yapılması gerekmesi halinde ise o gün için görevli greyder operatörleri tarafından menfez ve yolun bakımının işletme tarafından yapıldığı bildirilmiştir.
Suç tarihi öncesinde TİGEM. Tarım İşletmesi müdürlüğü tarafından firmanın tesislerini kiralayan ve hayvanların süt sağımı ve satımı işlerini yapacak olan .Gıda Tic. San. A.Ş. firmasına hitaben yazılan yazıda, işçilerin üstü açık kamyonlarla ve olması gerekenden çok sayıda işçi olacak şekilde taşındığı, Karayolları Trafik Kanunu’nun 65/1-f maddesine göre işçilerin otobüs ve minibüs gibi vasıtalarla taşınması gerektiği bildirilmiştir.
Olay günü ölen sürücü …’nin üstü açık kamyonda yaklaşık 45 işçi ile trafiğe açık yol vasfında olmayan ancak o güne kadar işletme yetkilileri tarafından kullanılmasına izin verilen kaza yerindeki menfez yapı tarzındaki köprünün üzerinden şiddetli yağan … sonucu suların taştığını görmesine rağmen, kendi şoförlük bilgi ve tecrübesine güvenerek köprüden geçebileceğine inanarak kamyonuyla köprüden geçmeye çalışırken köprünün üstünden aşan sel sularının kamyonu devirmesi sonucu kamyon sürücüsü ile birlikte 10 kişi ölmüş ve çok sayıda kişi yaralanmıştır.
Sanıkların savunmalarından, katılanların ve tanıkların beyanlarından, .Gıda Tic. San. A.Ş. firmasından işçilerin nakli işini alan ölen sürücü …’nin ve diğer süt sağım işçilerini taşıyan kamyonların, gerçekte trafiğe açık bir yol olmayan, 3 km daha kısa olduğu için yakıt ve zaman tasarrufu amacıyla tercih edilen, … sularının tahliyesi için yapılmış ve sadece işletmenin parsel yolu olarak kullanılan menfez şeklindeki köprüyü sürekli olarak kullandıklarının .Tarım İşletmesi yetkilisi olan sanıklar dahilişletme çalışanları ile .Gıda Tic. San. A.Ş. firması yöneticisi tarafından bilindiği anlaşılmaktadır.
Dosya içerisindeki akla, bilime, ve hukuka uygun görülen bilirkişi raporlarına göre, menfez yapı şeklindeki köprünün menfezlerinin şiddetli … ve sel sularının tahliyesine yeterli olmadığı, aslında borulu menhol, kutubaks ya da köprü şeklindeki sanat yapılarının oluşturulması gerektiği, işletme alanındaki bu menfez yapı şeklindeki yetersiz köprüye ulaşan yolların, yer yer arızalı engebeli ve geçiş zorluğu olduğu için bu yolun özellikle kış aylarında köprüden geçiş yönünde … trafiğine kapatılması için gerekli önlemlerin alınması, levha ya da bariyerlerle kapatılmasının gerektiği, bu yetersiz köprüden özellikle kış aylarında geçiş yapılmasının işçilerinin inisiyatifine bırakılmasının tehlikeli olacağı düşünülerek fiziki önlemlerle kapatılması gerekirken kapatılmamış olması nedenleriyle, şartları uygun olmayan yol ve köprünün kullanılmasını engelleyecek şekilde önlem aldırmayan, bu yönde talimat vermeyen . Tarım İşletme Müdürü sanık … ile işletmenin teknik işlerden sorumlu müdür yardımcısı sanık …’in kusurlu bulundukları anlaşılmaktadır.
TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; ‘Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi ön görülmeyerek gerçekleştirilmesidir.’ şeklinde tanımlanmıştır. Ceza Genel Kurulunun birçok kararında ve öğretide benimsendiği üzere, toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama mecburiyetinden doğabileceği gibi, devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç, bu kurallarının ihlal edilmesi sonucu belirmekte, fail; dikkatli tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılmaktadır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkan ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır. Taksirli suçlarda ‘fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması, hareketin iradi olması, sonucun istenmemesi, hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması ve sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması’ hususları aranmaktadır. Uyuşmazlığa konu olay özelinde ise, ‘hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması ile neticenin öngörülebilir olmasına rağmen öngörülememiş olması’ hususlarının varlığı sanıkların sorumluluğunu belirleyecektir.
TİGEM Ceylanpınar İşletme müdürü sanık … ile işletmenin teknik müdür yardımcısı sanık …’in işletmedeki dosyaya yansıyan görev tanımı çerçevesinde, trafiğe açık olmayan sadece işletmenin araçları tarafından parsel yolu olarak kullanılan kış aylarında kullanılması tehlikeli olabilecek olan menfez amaçlı köprüyü, süt sağım işinde üstü açık kamyonlarla, taşıyabileceği kişi sayısından çok fazla işçi taşıyan kamyonların bu köprüden geçtiğini bildikleri hâlde geçişe kapatmayarak, bu konuda uyarıcı levha ve bariyerler koymayarak, gerekli önlemleri almayarak, görevlerinin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandıkları, yine özellikle kış aylarında bu köprünün kullanılmasıyla kişilerin can güvenliği aleyhine haksızlık içeren zararlı bir sonuç doğabileceğinin sanıklarca öngörülebilir bir durum olduğu ve bu köprüden kış aylarında şiddetli … sırasında oluşan sel suları akarken geçiş yapan işçi taşıyan kamyonun sel sularına kapılmasıyla meydana gelen zararlı netice ile sanıkların taksir içeren hareketleri arasında nedensellik bağının da olduğu kabul edilmelidir. Ölen sürücü … ve işveren konumundaki sanık …’nın kusurları sanıklar Cevat ve …’in sorumluluklarına ilişkin nedensellik bağını kesmemektedir. Ayrıca işçi taşıyan kamyonlar işletme içerisindeki normal trafiğe açık yolları kullanırken, geçtikleri bir köprünün işletme tarafından gerekli bakım ve onarımlarının yapılmaması nedeniyle sel sularının köprü üzerinden aşması sonucu buradan geçen işçi taşıyan bir kamyonun devrilmesiyle meydana gelen kazada Tarım İşletmesi Müdürlüğüne bir kusur izafe edilebileceği muhakkak iken, trafiğe açık olmayan, sadece işletmeye ait araçlar tarafından parsel yolu olarak kullanılan ve kış aylarında geçişe müsait olmayan menfez şeklindeki köprünün, usule uygun olmayan şekilde açık kasalı kamyonlarla işçilerin bu menfez şeklindeki köprüden geçişlerini bildikleri halde geçişleri engellemeyen ve bu konuda önlem almayan , menfez köprünün bakım ve onarımını yapmayan sanıkların meydana gelen bu kazada hayli hayli kusurlu olduklarını kabul etmek gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, incelemeye konu olayda sanıklar TİGEM İşletme Müdürü … ile işletmenin teknik müdür yardımcısı …’in Hamdiağaoğulları Gıda San. ve Tic. A.Ş. yöneticisi sanık … ve ölen sürücü … ile birlikte kusurlu oldukları ve atılı suçtan cezalandırılmalarına dair ilk derece mahkemesi kararı ve özel dairenin onama kararı yerinde olup, aksi yöndeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine, sanıklar … ile …’in atıl suçtan beraatlerine işaret eden Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun görüşüne katılmamaktayız.” açıklamasıyla,
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu sanık … yönünden, beş Ceza Genel Kurulu Üyesi ise sanık … yönünden; sanıkların kusurlu oldukları ve bu nedenle itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının,
A) Sanık … hakkında kurulan hüküm yönünden REDDİNE,
B) Sanıklar … ve … hakkında kurulan hüküm yönünden KABULÜNE,
2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 14.04.2016 tarihli ve 1634-6470 sayılı sanıklar … ve … hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerine ilişkin onama kararının KALDIRILMASINA,
3- … 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.09.2015 tarihli ve 22-257 sayılı sanıklar … ve … hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, sanıkların kusurunun bulunmadığı gözetilmeden beraatleri yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.11.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede sanık … yönünden oy birliğiyle, sanık … yönünden oy çokluğuyla; sanık … yönünden ise 02.11.2022 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 22.11.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
2.11.2022 Tarihli 1. oturum: