Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/58 E. 2017/518 K. 05.12.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/58
KARAR NO : 2017/518
KARAR TARİHİ : 05.12.2017

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 03.04.2014
Sayısı : 534-222

Sanık …’in hırsızlık suçundan cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılaması neticesinde, eyleminin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nun 165/1, 52/1-2-4, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 2.000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Kadıköy 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.10.2011 gün ve 470-686 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 11.11.2013 gün ve 2831-32933 sayı ile;
“…Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Tanık …’nin tüm aşamalarda vermiş olduğu beyanında, katılana ait aracın sanık tarafından kendisine olay tarihinden iki ay sonra satıldığını, aracın devrini istediğinde, sanığın problem olduğunu belirterek aracı geri aldığını, katılana ait araçta bulduğu kitapçığı kontrol ettiğinde, aracın gerçek plakasını, katılanın ismini ve telefon numarasını görmesi üzerine, katılanı aradığında aracın çalıntı olduğunu anladığı ve emniyete ihbarda bulunduğunun anlaşıldığı, sanıklar …. ve ,,,,,’in de aracı sanık …’dan alarak sattıklarını beyan etmeleri ve sanık …’ın suçlamayı kabul etmeyerek, aracın kendisine ne surette ele geçtiğini açıklayamamış olması karşısında, sanığın eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu halde, hatalı vasıflandırma ile yazılı şekilde suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi” isabetsizliğinden ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkı saklı kalma kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 03.04.2014 gün ve 534-222 sayı ile;
“Sanığın hırsızlık eylemini gerçekleştirdiğine dair herhangi bir delilin bulunmadığı, bu durumda sanığa eylemi gerçekleştirmediğini ispatlaması şeklinde bir yükümlülük getirilemeyeceği, Yargıtay bozma ilâmına göre sanığa eylemi gerçekleştirmediğini ispatlaması yükümlülüğünün yüklendiği, sanığın çalınmış olan eşyayı bulundurmasının tek başına hırsızlık suçunun işlendiğini göstermeyeceği…” gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Direnme hükmünün de Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.04.2015 gün ve 224655 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 369-1283 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 09.02.2017 gün ve 344-1017 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan sanık … ,,,,, hakkında kurulan mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeksizin, sanık …. ,,,,, hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz istemi Özel Dairece reddedilerek, sanık …… hakkında kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin hırsızlık suçunu mu yoksa suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin olup, eylemin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu oluşturduğunun kabulü halinde ise bu suçtan açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanın, 31.05.2006 günü ikâmetinin önüne park ettiği ….. plakalı Toyota Corolla marka aracının çalındığına ilişkin ihbarda bulunması üzerine soruşturma başlatıldığı,
Olayla ilgili tahkikat devam ederken 22.08.2006 tarihinde tanık …’nin, üç ay kadar önce kendi aracı ile …’e ait…. plakalı Toyota Corolla marka aracı takas ettiğini, ancak …’in aracı üzerine devretmemesi nedeniyle şüphelenerek yaptığı araştırmada, aracın gerçekte …’dan çalınan ….. plakalı araç olduğunu öğrendiğini emniyet görevlilerine bildirdiği,
13.09.2006 tarihli tutanakta; …’nin çalıntı olduğunu söylediği…. plakalı aracın Süleyman ,,,,, tarafından kullanıldığının tespit edilmesi üzerine ele geçirilen aracın motor ve şasi numaraları sorgulandığında, gerçekte …’ya ait ….. plakalı araç olduğu, söz konusu aracın dış kaporta aksamında ve arka tampon bağlantılarında hasar bulunduğu, araç üzerindeki kontak anahtarının orijinal olmadığı bilgilerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan; ikametinin önüne park ettiği aracının ertesi sabah çalındığını, iki buçuk ay kadar sonra tanık …’nin arayarak aracın kendisinde olduğunu söylediğini,
Tanık …; inceleme dışı sanık …… aracılığıyla tanıştığı sanık ile kendi aracını takas ettiğini, aralarında yaptıkları anlaşmaya göre kendisinin ayrıca sanığın evinin tamirat işlerini de yapacağını, yaklaşık bir ay sonra aracın satışını istemesine rağmen sanığın araç devrini vermekten kaçındığını, bu durumu ,,,,,’in de bildiğini, şüphe üzerine yaptığı araştırma sonucunda söz konusu aracın katılandan çalınan ….. plakalı araç olduğunu tespit ettiğini,
Beyan etmişlerdir.
İnceleme dışı sanık … ,,,,, kollukta; suça konu aracı yakalandığı tarihten bir ay kadar önce sanığın işlettiği Çelik Kafe isimli yerde tanıştığı inceleme dışı sanık …. ,,,,,’ten satın aldığını, aracın çalıntı olduğunu bilmediğini,
Mahkemede farklı olarak; aracı Ramazan isimli bir şahıs aracılığıyla ismini bilmediği kişilerden satın aldığını, inceleme dışı sanıklar …. ve ,,,,,’i tanımadığını, sadece sanık …’ı tanıdığını,
İnceleme dışı sanık …. ,,,,, kollukta; ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada ağabeyi olan ,,,,,’in suça konu aracı sanıktan aldığını, satış işlemlerinden bilgisinin olmadığını, ancak daha sonra bu aracın Süleyman ,,,,,’ye satılması sırasında ağabeyine yardımcı olduğunu,
Mahkemede farklı olarak; satın aldığı suça konu aracı inceleme dışı sanık … ,,,,,’ye sattığını,
İnceleme dışı sanık ……; suça konu aracı kolluk görevlilerince ele geçirildiği tarihten yaklaşık iki buçuk ay önce sanıktan satın aldığını, araç bedelinin tamamını sanığa ödeyemediği için aracın devrini üzerine alamadığını, daha sonra bu aracı borçlarından dolayı inceleme dışı sanık … ,,,,,’ye sattığını, aracın çalıntı olduğunu bilmediğini,
Sanık; inceleme dışı sanıklar …. ve ,,,,,’i daha önceden tanıdığını, mobilya işi ile uğraşan tanık … ile de …. vasıtasıyla tanıştığını, bu şahsa evinin mutfak dolaplarını yaptırdığını, kimseye araç satmadığını, kendisine iftira atıldığını,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki sonuca ulaşılması bakımından hırsızlık ve suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçları üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
TCK’nun 141. maddesinde hırsızlık; “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma” olarak tanımlanmıştır.
Hırsızlık suçuyla korunan hukuki yarar, hem “zilyetlik,” hem de “mülkiyet hakkı”dır. Zilyetliğin hukuka uygun ya da aykırı olarak tesis edilmiş olmasının herhangi bir önemi bulunmayıp, malın, çalarak zilyetliği ele geçiren kişiden çalınması halinde de hırsızlık suçu oluşabilecektir.
Aynı Kanunun “suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi” başlığını taşıyan ve suç tarihinde yürürlükte bulunan hali ile 165. maddesi ise; “Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin gerekçesinde de; daha önce işlenmiş olan suçtan elde edilen eşyanın kabul edilmesi veya satın alınmasının söz konusu suçu oluşturacağı belirtilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İstanbul’da ikamet eden katılanın evinin önünde park halinde bulunan ….. plakalı Toyota Corolla marka aracının 31.05.2006 tarihinde çalınması ile ilgili başlatılan soruşturmanın devam ettiği sırada tanık …’nin, kolluk görevlilerine sanıktan takas yolu ile aldığı…. plakalı Toyota Corolla marka aracın gerçekte katılana ait olduğunu öğrendiğini bildirdiği, bunun üzerine yapılan araştırma sonucunda katılandan çalınan aracın şasi numarasının değiştirilerek…. plaka ile Antalya’da inceleme dışı sanık … ,,,,, tarafından kullanıldığının tespit edildiği olayda; tanık …’nin, suça konu aracı 22.08.2006 tarihinden üç ay kadar önce sanıktan takas yoluyla aldığı ancak aldıktan bir ay sonra iade ettiği; haklarında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan mahkûmiyet kararı verilen inceleme dışı sanıklar …. ve ……’in, aracı ifadelerinin alındığı 13.09.2006 tarihinden iki buçuk ay kadar önce sanıktan aldıkları; yine hakkında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan mahkûmiyet kararı verilen ve suça konu aracı kullanırken yakalanan inceleme dışı sanık … ,,,,,’nin, yakalandığı 13.09.2006 tarihinden bir ay kadar önce aracı inceleme dışı sanık …. ,,,,,’ten satın aldığı yönündeki birbiriyle örtüşen beyanlarından, suça konu aracın, çalındığı 31.05.2006 tarihinden hemen sonra ve ilk olarak sanık tarafından tanık …’nin aracı ile takas edilmek suretiyle elden çıkarıldığının anlaşılması ve suçlamayı kabul etmeyen sanığın, önceden tanıdığı ve herhangi bir husumet iddiasında bulunmadığı tanık Süleyman ve inceleme dışı sanıklar …. ve ,,,,,’in suçu üzerine atmak istediklerine dair savunmasının da suçtan kurtulmaya yönelik olması hususları birlikte değerlendirildiğinde; suça konu aracı çalındıktan hemen sonra elinden çıkaran ve aracın kendisine ne şekilde geçtiğini açıklayamayan sanığın eyleminin suç eşyasının satın alınması ya da kabul edilmesi suçunu değil, hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığın hırsızlık suçunu işlediği sabit olup, bu suçtan cezalandırılması gerekirken, suç vasfında yanılgıya düşülerek suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan cezalandırılması isabetsizliğinden, ilk hükümde aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla bozulmasına karar verilmelidir.
Sanığın eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edildiğinden ikinci uyuşmazlık konusu hakkında değerlendirme yapılmamıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-İstanbul Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.04.2014 gün ve 534-222 sayılı direnme hükmünün, sanığın hırsızlık suçunu işlediği sabit olup, bu suçtan cezalandırılması gerekirken, suç vasfında yanılgıya düşülerek suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan cezalandırılması isabetsizliğinden, ilk hükümde aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla BOZULMASINA,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.