Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/548 E. 2019/1 K. 15.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/548
KARAR NO : 2019/1
KARAR TARİHİ : 15.01.2019

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 466-450

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlarından sanık …’ün beraatine ilişkin Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.02.2015 tarih ve 416-20 sayılı hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 05.11.2015 tarih ve 5512-10260 sayı ile;
“Dosya kapsamına göre, sanığın, olay gecesi yürüyerek evine gittiği sırada cep telefonuyla konuşmakta olan mağdurenin elinden zorla telefonunu alıp kapatarak cebine koymasının ardından mağdureyi saçından tutup sürükleyerek boş araziye götürüp cinsel saldırıda bulunduğu sabit olduğu halde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve geceleyin yağma suçlarından mahkûmiyeti yerine dosya kapsamına uygun olmayan yazılı gerekçelerle beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi ise 31.12.2015 tarih ve 466-450 sayı ile;
“Sanık hakkında mağdureyi hürriyetinden yoksun kılma ve mağdureden cep telefonu yağmalamaktan da cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de olayın meydana geldiği yerin boş bir arazi olup kapalı bir mekan olmadığı, bu itibarla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları oluşmadığı, ani gelişen olay nedeniyle sanığın mağdureye cinsel saldırıda bulunduktan sonra olay mahallini terk edip kaçtığı, ayrıca yağmaladığı iddia edilen telefonun kullanıldığına dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, boğuşma sırasına telefonu düşürmüş olabileceği, sanığın kastının mahkememizin önceki kararında da belirtildiği gibi tamamen cinsel saldırıda bulunmaya yönelik olduğu inancına varılmıştır.” şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan ve vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.04.2016 tarihli ve 91248 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 632-1136 sayı ile; 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 30.03.2017 tarih ve 459-1713 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen mahkûmiyet kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlarından kurulan beraat hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-Sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı,
2-Sanığa atılı yağma suçunun sabit olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Suç tarihi itibarıyla 26 yaşında bulunan katılan …’ın bekâr olduğu ve üniversitede öğrenim gördüğü,
Sanık …’ün suç tarihi itibarıyla 26 yaşının içerisinde bulunduğu, bekâr olup geçimini oto yıkama dükkanında çalışarak sağladığı,
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 05.09.2014 tarihli raporlara göre; katılanın sırtında, sağ bacağında ve dizinde çok sayıda dermabrazyon bulunduğu, nonvirigo olduğunu belirten katılanın pelvik muayenesinde eksternal genital organların doğal olduğu, genital organlar üzerinde toprak taneleri izlendiği, kanamalı ve ekimotik lezyon ile laserasyon bulunmadığı, vajinada kanama olmadığı,
Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesince düzenlenen 05.09.2014 tarihli rapora göre; vücudunda darp-cebir izi bulunmayan sanığın alkolsüz olduğu,
Kolluk görevlilerince düzenlenen 05.09.2014 tarihli tutanağa göre; katılanın, kullanmış olduğu beyaz renkli Nokia marka cep telefonunu kendisine cinsel saldırıda bulunan sanığın zorla elinden alıp pantolonuna koyduğunu beyan etmesi, sanığın ise katılanın telefonunu almadığını boş araziye düşmüş olabileceğini ifade etmesi üzerine, 05.09.2014 tarihinde olayın gerçekleştiği boş araziye gidilerek araştırma yapıldığı ancak bahse konu telefonun tüm aramalara rağmen bulunamadığı,
Kolluk görevlilerince düzenlenen 05.09.2014 tarihli tutanakta; ön kaputunda ayak izleri bulunan 06 … 22 plakalı siyah renkli Mitsubushi marka aracın camlarının, arka tamponunun, dikiz aynlarının, farlarının kırık olduğunun, kaportasında kan lekeleri bulunduğunun, araç içi gögüs kısmının hasarlı olduğunun belirtildiği,
Kolluk görevlilerince düzenlenen 05.09.2014 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre; olay yerinin 1940. Cadde üzerinde bulunan Kardelen Öğrenci Yurdu ile 2164. Cadde arasında kalan otluk alan içerisi olduğu, bu alan içerisinde 23 metre mesafede çukur kalan yerde katılana ait cüzdan ile birbirine yakın durumda kırmızı siyah çizgili bir çift spor ayakkabının, siyah renkli ters çevrilmiş eşofman altının olduğunun görüldüğü, olay yerinde başkaca bir bulgunun tespit edilemediği,
Kolluk görevlilerince 05.09.2014 tarihinde saat 07.45’te düzenlenen yakalama, üst arama ve teslim tutanağına göre; 05.09.2014 tarihinde saat 01.55 sıralarında haber merkezi tarafından Ostim 1940. Cadde üzerinde müracaatçı bir bayan olduğunun anons edilmesi üzerine olay yerine intikal edildiğinde katılanın ambulansta olduğu, katılana konu sorulduğunda erkek arkadaşı olan tanık Mehmet’in ikametinden saat 00.50 sıralarında ayrılarak kendi ikametine yaya olarak giderken 06 … 22 plakalı araç içerisinde bulunan sanığın kendisini takip ettiğini, bunun üzerine tanık Mehmet’i telefonla aradığını, daha sonra 06 … 22 plakalı aracın yanına yaklaştığını, araç içerisinde bulunan sanığın kendisine bıçak çekerek zorla araca bindirip, Ostim 1940. Cadde üzerinde bulunan boş araziye götürerek tecavüz ettiğini beyan ettiği, tanık Mehmet’in de katılanın kendisine ait ikametten saat 00.50 sıralarında ayrıldığını, yaklaşık 5 dakika sonra kendisini arayan katılanın 06 … 22 plakalı aracın kendisini takip ettiğini söylediğini ve telefonun kapandığını, yaklaşık 1 saat süre ile katılanla telefon irtibatı kuramadığını, saat 01.50 sıralarında tekrar kendisini arayan katılanın 06 … 22 plakalı araç içerisinde bulunan sanığın kendisini zorla kaçırarak boş arazi içerisinde tecavüz ettiğini söylediğini, olay yerine gittiğinde eşkal bilgilerini alamadığı bir erkek şahsın katılanın yanından ayrılarak kaçmaya başladığını, üzerinde pantolon olmayan katılanın ağladığını ve şokta olduğunu ifade ettiği, olayla ilgili olarak yaptıkları görüşmelerde hem katılanın hem de tanık Mehmet’in çelişkili ve eksik beyanda bulundukları, katılanın uzun görüşmelerde ısrarla sanığın aracına binmediğini ifade etmesine rağmen, olay yeri inceleme ekiplerinin araç üzerinde yaptığı çalışmalar esnasında vites topuzu bölümünde bir miktar toplu hâlde kadın saç teli bulduğundan katılanın muhtemelen sanığın aracına binmiş olabileceği, katılanın aşırı derecede soğukkanlı şekilde detaylı bilgiler vermesi, olay yerinin karanlık olmasına rağmen sanığın göz renginin kahverengi olduğunu, dar kot pantolonunu sanığın ani bir hareketle iç çamaşırlarıyla birlikte anında çıkardığını, sanığın da pantolonunu indirdiğini, cinsel ilişkiye girmediğini ancak 15 dakika kadar üzerinde uğraştığını, eliyle cinsel organını karıştırdığını, boşalmadan aniden kalkıp aşağı doğru kaçmaya başladığını, pantolonu inmiş hâlde kaçarken pantolonunu kaldırdığını görmediğini söyleyerek çelişkiye düşen ifadeler verdiği, araştırmalar sonrasında araç ruhsat sahibi tanık … ile irtibat sağlandığı, 05.09.2014 tarihinde saat 06.00 sıralarında polis merkezine gelen tanık Yusuf’un aracı iş yerinin önüne park ettiğini, çalışanı olan sanığın aracı aldığını konu ile ilgili herhangi ilgisinin olmadığını beyan ettiği, 05.09.2014 tarihinde saat 06.40 sıralarında sanığın ikamet adresine intikal edilerek sanığın annesi olan Nesrin Özgül’e sanığın evde olup olmadığı sorulduğunda kendiliğinden kapıya gelen sanık hakkında yakalama işleminin yapıldığı, katılanın zorla elinden aldığını iddia ettiği cep telefonu sanığa sorulduğunda katılandan herhangi bir telefon almayıp arbede esnasında tarlaya düşmüş olabileceğini beyan ettiği, sanığın üst aramasında üzerinde 15 TL para, birer adet Samsung ve Nokia marka cep telefonları, banka kartları çıktığı, tanık Yusuf’un üzerinde yapılan üst aramasında ise birer ader Nokia ve Samsung S3 marka cep telefonları ve çeşitli banka kartları çıktığı,
Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumunun 12.12.2014 tarihli yazısına göre; tanık Mehmet’e ait 543 401 … numaralı hattın takılı olduğu 3553430409… imei numaralı cep telefonun en son 05.09.2014 tarihinde saat 00.53’de kullanıldığı, bu tarihten sonra 03.12.2014 tarihine kadar başka bir kullanımının bulunmadığı,
Katılan vekili tarafından sunulan, katılanın vücudunda sonradan ortaya çıkan darba bağlı bir kısım bulguların raporlara geçmediğini belirten 11.09.2014 tarihli dilekçe üzerine aldırılan Ankara Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 11.09.2014 tarihli raporuna göre; katılanın, sol uyluk üst kısım dış yan tarafında üzerinde oblik seyirli birbirine paralel yüzeyi kabuklanmış 2×1 cm’lik sıyrık alanı bulunan kenarları soluk fıstıki yeşil sarı renkte 7-10 gün içinde oluşmuş şekilsiz ekimoz, bu ekimozun 10 cm altında 2×2 cm’lik aynı vasıflarda şekilsiz ekimoz, sol kalçasında daha fazla olmak üzere her iki kalçasında en küçüğü 1 cm’lik en büyüğü 5 cm’lik yer yer yüzeyi kabuklanmış, sol uyluk orta kısım alt tarafta 1 cm’lik yüzeyi kabuklanmış, sağ uyluk alt kısım iç yan tarafta çizgisel vasıflı üzeri kabuklu 5 cm’lik, sol bacak dış yan taraf boyunca en büyüğü 10 cm, en küçüğü 1 cm’lik çizgisel vasıflı çeşitli yönlerde yüzeyi kabuklanmış çizgisel vasıflı muhtelif sayı ve ebatlarda, sol ayak dorsal yüzde 5 adet en büyüğü 1 cm’lik, en küçüğü 0,5 cm’lik çizgisel vasıflı sıyrıklar bulunduğu,
Ankara Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 09.09.2014 ve 01.10.2014 tarihli raporlara göre; katılanın yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek nitelikte olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … kollukta; 05.09.2014 tarihinde saat 00.30 sıralarında erkek arkadaşı olan tanık Mehmet’in evinden yalnız olarak ayrıldığını, yaya olarak evine doğru giderken yolda siyah renkli jeep tarzı bir aracın bir kaç kez yanından geçtiğini, bu esnada telefonla görüştüğü tanık Mehmet’e bir aracın kendisini takip ettiğini ve korktuğunu söylediğini, daha sonra aracın bir kaç kez bölünmüş yolun ortasındaki betonlara çarptığını, araç kendisini takip etmeye devam edince yolun karşısına geçtiğini, bunun üzerine 25 yaşlarında, esmer, 1.70-1.75 cm. boylarında, ince yüzlü, siyah saçlı sanığın yanına gelerek yolunu kesip, hiçbir şey söylemeden elindeki telefonu aldığını, bu esnada telefonla görüştüğü tanık Mehmet’e sanığın kendisine saldırdığını söylediğini, elinden almış olduğu içerisinde tanık …..adına kayıtlı 543 401 … numaralı hat bulunan Nokia marka telefonu kapatarak kendi cebine koyan sanığın kendisini itekleyerek vurmaya başladığını, saçından tutarak kendisini boş araziye doğru götürdüğünü, bu esnada “İmdat” diye bağırdığını fakat kimsenin sesini duymadığını, eliyle ağzını kapatarak saçından tutup sürükleyen sanığa direnmeye çalıştığını, kendisini boş araziye götüren sanığın pantolonuyla iç çamaşırını çıkardığını, parmağını uzun bir süre vajinasına soktuğunu, daha sonra vajinasına bir süre sürtünen sanığın üzerinden kalkarak koşarak kaçtığını,
Duruşmada; olayla ilgili olarak kollukta verdiği ifadesinin doğru olduğunu, sanığa küfür etmediğini, sanığın ilk karşılaştıklarında kendisine tokat atmadığını, tarlanın içerisinde iken pantolonunu çıkarmadan önce ve çıkardıktan sonra vurduğunu, nişanlısını kıskandırmak için böyle davrandığına yönelik sanık savunmasının yalan olduğunu, sanığın kendisini itekleyerek düşürdüğünü, dengesini kaybetmesi sonucu birlikte yere yuvarlanmaların söz konusu olmadığını, sanığın telefonunu ilk başta aldığını,
Tanık … kollukta; nişanlısı olan katılanın 04.09.2014 tarihinde saat 20.30 sıralarında evine gelip bir süre oturduktan sonra saat 00.30 sıralarında kendi evine gitmek için ayrıldığını, evden çıktıktan sonra katılanla telefon ile görüşmeye başladığını, telefon ile görüşürlerken katılanın 06 … 22 plakalı aracın yanında durduğunu söylediğini, kendisinin de hemen bir taksi çağırması gerektiği yönünde katılana ikaz da bulunduğunu, bunun üzerine katılanın kendisine aracın yanından ayrıldığını ve kaza yaptığını bir sıkıntının olmadığını söylediğini, telefonla görüşmeye devam ederlerken katılanın aynı aracın üç dört tur yanından geçtiğini ve tekrar kaza yaptığını, aracın içerisinden bir şahsın indiğini, kendisi yolun karşısına geçtiğinde bu şahsında yolun karşısına geçtiğini söylediğini, bunu duyunca katılana “Hemen yanına geleceğim” diyerek evinden çıkıp aracına bindiğini, bu esnada telefonla konuştukları katılanın şahsın kendisine vurduğunu söylemesinin ardından telefonun kapandığını, katılanı aramasına karşın telefonun meşgule alındığını, tekrar aradığında ise telefonun kapalı olduğunu, katılanın tarif ettiği yere gittiğinde katılanı göremeyince bağırmaya başladığını, bu sırada katılanın boş araziden gelen “İmdat” çağrısını duyduğunu, katılanın yanına gittiğinde üzerinde elbise olmadığını, hemen polisi aradığını,
Duruşmada; katılanın yanına gittiğinde yüzünde ve sol kulağında kanama ile tamamen çıplak olan alt tarafında yaralar olduğunu, kendi oturduğu ev ile katılanın evi arasının yürünecek mesafede bulunduğunu, daha önceden de katılanın yürüyerek evine gittiğini, o gece katılanı evine bırakmayı teklif ettiğini, ancak “Sen yorgunsun ben giderim” diyen katlanın bu teklifi kabul etmediğini, bunun üzerine kendisinin de katılana “Telefonun sürekli açık olsun irtibatta olalım” dediğini, olay gecesi katılanla iletişim kurduğu katılanın kullandığı telefonun Samsung marka olduğunu, ancak tutanaklara Nokia olarak geçtiğini, kırmızı beyaz renkli olan Samsung marka bu telefonun katılanın dayısı tarafından alındığını, katılanın yüzündeki kanları eliyle sildikten sonra olay yerinde bulunan aracın sol ön kapısını açtığından elindeki kanın kapıya bulaşmış olabileceğini, bir fakültede ikinci sınıfta öğrenim gören katılanın onur ödülü almış başarılı bir öğrenci olduğunu,
Tanık Yusuf Duran; 06 … 22 plaka sayılı aracın kendisine ait olduğunu, aracını 03.09.2014 tarihinde arkadaşı ve müşterisi olan sanığa geçici olarak kullanmak üzere verdiğini, aracında bulunan arıza nedeniyle 40-50 km’den fazla hız yapılamadığını,
Tanık … duruşmada; oğlu olan tanık …..ile katılanın arkadaş olduklarını, kendisini gece saat 02.00 sıralarında telefonla arayan tanık Mehmet’in “Anne İlkim’i kaçırdılar, biz hastaneye gidiyoruz” dediğini, bunun üzerine hastaneye gittiğini, katılanı dudağı patlamış, saçı başı karışık, ağzında kanama, yanağında kızarıklıklar ve saçında toprak olduğu hâlde gördüğünü, katılanın “Yeter teyze, benim hayallerim var yapma dedim, yalvardım, ben bağırdıkça vurdu” dediğini,
Tanık Saadettin Konuk duruşmada; hastanede olayın detayını öğrenmek için katılanla yaptığı görüşmede tanık Mehmet’in ikametinden çıktıktan sonra olay yerine gelene kadarki süreyi 30 dakika, mesafeyi de 5-6 km şeklinde net bir rakamla ifade edince tutanağa bu şekilde geçme ihtiyacı hissettiğini, sanık o anda yakalanmazsa daha sonra tahkikatı yürütecek olan ekibin bu bilgiler doğrultusunda tahkikatı yürütmeleri için tutanağı bu şekilde yazdığını, katılanın açıklaması doğrultusunda ana cadde üzerinden hasarlı aracın bulunduğu bölgeye kadar olan yeri bizzat kendisinin ölçtüğünü, ancak katılanın oturduğu ev ile olay mahalli arasını ölçmediğini, sanık müdafisinin açıklaması doğrultusunda yakalandığı sırada sanığa “Bu eylemi tek başına bu bayanın anlattığı şekilde yapmış olman mümkün değil” şeklinde soru sormadığını, katılanın çelişkili gördükleri anlatımlarını bilgi notu olarak yazdığını, fail yakalanmamış olsaydı bu bilgiler doğrultusunda değerlendirme yapıp buna göre araştırılmasının gerekeceğini düşündüğünü, tutanağa yazdıklarının aslında kanaat olmadığını, kanaat olarak yazmasının yanlış olduğunu, katılanla birebir görüşmek için hastaneye bizzat kendisinin gittiğini, hastane görevlilerinin izni ile katılan ile direkt muhatap olduğunu, tutanakta yer alan katılanın aşırı derecede soğuk kanlı olduğu ve detaylı bilgiler verdiği şeklindeki bölüm ile diğer hususları katılanı hastanede gördükten sonra edindiği intiba doğrultusunda yazdığını,
Tanık Ali Akbaş duruşmada; hastaneye gitmesi nedeniyle katılanı olay mahallinde görmediğini, hastanede katılan ile tanık Sadettin’in görüşme yaptığını, yakalama, üst arama ve teslim tutanağında yazılan görüşte kendisinin bir katkısının bulunmadığını,
Tanık Ogün Apaydın duruşmada; olay mahalline gittiğinde katılanın ambulansta olduğunu, sağlık görevlileri katılana müdahale ederken katılanın titrediğini, katılanın kendilerine yaya olarak evine doğru yürürken siyah bir aracın kendisini takip ettiğini, kendisini zorla sürükleyerek boş bir alana götürüp tecavüz ettiğini söylediğini, katılanın tarifine göre olayın meydana geldiği yerin hafif rampa şeklinde boş bir arsa olduğunu, el fenerleri ile yapmış oldukları araştırmada otların arasına atılmış bir pantolon, cüzdan ve ayakkabı bulduklarını, yakalama, üst arama ve teslim tutanağında yazılı olan görüşte kendisinin bir katkısının bulunmadığını, ambulansta gördüğü katılanın titrediğini ve korkmuş vaziyette olduğunu, yapmış oldukları araştırma sonucu evinden aldıkları sanığın, aracı düğüne gitmek için emanet olarak aldığını, düğünde de alkol kullandığını, yol kenarında katılanı telefon ile konuşurken gördüğünü, alkollü olduğundan dolayı katılanı sürükleyerek götürdüğünü söylediğini, katılan ile yaptığı ilk görüşmede katılanın olaydan önce elinde telefon olduğunu, olay sırasında telefonunun da alınmış olabileceğini söylemesinden dolayı sanığı yakalayınca katılanın telefonunu alıp almadığını sorduğunu, telefon veya başka bir şey almadığını söyleyen sanığın telefonun katılanı sürüklerken boğuşma sırasında düşmüş olabileceğini anlattığını,
Tanık Ekrem Tayfur duruşmada; olay yerine intikal ettiklerinde katılanın başında iki sağlık görevlisinin bulunduğunu, ağlayan katılanın psikolojik durumunun iyi olmadığını, katılandan kendilerine yardımcı olabilecek bilgileri vermesi için olayı özetlemesini istediğini, sanığın kendisini açık alana götürerek orada tecavüz ettiğini söylediğini, sürekli ağlayan katılanı fazla sıkıştırmak istemediğini, olay mahalline gittiklerinde İl Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı resmi ekiplerin orada olduğunu, ancak kendileri olay yerine varınca ayrıldıklarını, ilk defa gördüğünde sağlık görevlilerinin teselli etmeye çalıştıkları katılanın soğuk kanlı olmayıp ağladığını, yaptıkları işin bir ekip işi olduğunu, üç ekibin de bilgilerini ortaya koyup bilgilerin paylaşıldığını, tutanağın da bu şekilde düzenlendiğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık …; olay tarihinde 35 cc votka içtiğini, arkadaşı olan tanık Yusuf’tan geçici olarak kullanmak üzere aldığı 06 … 22 plakalı aracı tekrar geri teslim etmek üzere 05.09.2014 tarihinde saat 00.30 sıralarında Kardelen Kız Yurdunun bulunduğu Cadde üzerinde araçla hareket hâlinde iken, alkollü olduğundan dolayı yolun sağında bulunan kaldırıma çarptığını, bunun üzerine araçtan indiğini, kaza nedeniyle düşen tampon parçalarını toplarken karşı yolda yüksek sesle telefon ile konuşan katılanın elleri ve kollarıyla hareketler yaptığını, katılana bir şey söylemeyip aracına binerek, yoluna devam ettiğini, araç arızalı olduğundan dolayı yavaş seyrettiğini, yokuşun başında katılanla yan yana geldiklerini, ortada hiç bir şey yokken katılanın “Beni mi takip ediyorsun o.. çocuğu” dediğini, bu sırada katılanın telefon ile konuşmaya devam ettiğini, kendisine küfür ettiği için araçtan inip “Sen ne diyorsun” diyerek katılanın suratına doğru tokat ile vurduğunu, katılanın tarlaya doğru geri adım attığını, bir tokat daha vuracağı sırada katılanın “Telefondaki nişanlımı kıskandırmak için ben sana bu şekilde davrandım” dediğini, bunun üzerine daha çok sinirlenerek katılana yeniden vurduğunu, katılan kendisini korumak isteyince yuvarlandıklarını, tam kalkacağı esnada üzerindeki ayakkabısını, pantolonunu ve iç çamaşırını çıkarıp atan katılanın “Bana tecavüz ediyorlar” diyerek bağırmaya başladığını, katılan bu şekilde bağırmaya başlayınca korkup yaya olarak kaçtığını, katılanın telefonunu almadığını, suçlamaları kabul etmediğini savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının birlikte değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu 5237 sayılı TCK’nın “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesinde;
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silâhla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; “Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir” şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise, mağdurun hareket etme ya da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir.
Fail, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik fiili, doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanarak gerçekleştirebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Madde de sadece “bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak” tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama yapılmamıştır. Bu nedenle mağdurun bir yere gitme veya kalma özgürlügünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yer, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesini yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olmasına gerek yoktur, aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme halinde dahi diğer unsurların varlığı halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığını somut olayın özelliğine göre hakim takdir edecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi bilmesi ve istemesi, yani genel kasttır. Kanunun metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Nitekim bu görüş öğretide (Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Çetin Özek-Sahir Erman, İstanbul 1994, s. 130; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ayhan Önder, 4. Bası, İstanbul 1994, s. 31; Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Ankara 2008, s. 363; Ceza Hukuku Özel Hükümler, …..Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ankara 2009, Cilt 3, s. 2830) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarih ve 110-161, 23.01.2007 tarih ve 275-9, 03.12.2002 tarih ve 288-419 sayılı ve bu güne kadar süreklilik arz eden çok sayıdaki kararları) benimsenmiştir. Suçun oluşabilmesi için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma yönündeki ihlalin hukuka aykırı olarak yapılması, diğer bir deyişle eylemde hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması zorunludur. Hukuka aykırılık, öğretide genel olarak hukuk düzeninin izin vermediği hâlleri ifade etmektedir.
Uyuşmazlık konusu ile ilgili diğer suç olan “yağma” 5237 sayılı TCK’nın 148. maddesinde; “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Madde gerekçesinde; “Hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur. Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir” açıklamasına yer verilmiştir.
TCK’nın 149. maddesinde de yağma suçunun; “Silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, gece vakti, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla” işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK’nun 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
Katılanın aşamalarda istikrarlı şekilde, olay tarihinde saat 00.30 sıralarında evine yaya olarak giderken nişanlısı olan tanık …..ile telefonla konuştuğunu, bu esnada aracıyla kendisini takip eden sanığın yanına gelip, hiçbir şey söylemeden elindeki telefonu alarak cebine koyduğunu, ardından kendisine vurmaya başlayıp, saçından tutarak boş araziye doğru sürüklediğini ve burada cinsel saldırıda bulunduğunu beyan etmesi, adli raporlarda katılanın vücudunun muhtelif yerlerinde çok sayıda ekimoz ve sıyrık olduğunun tespit edilmesi, tanık Mehmet’in telefonda konuştukları sırada katılanın kendisine bir şahsın vurduğunu söylemesinin ardından telefonun kapandığını, katılanı yeniden aradığında önce telefonun meşgule alındığını, bir kez daha aradığında ise telefonun kapalı olduğunu, olay yerine gittiğinde yardım çağrısında bulunan katılanı boş arazi içerisinde gördüğünü ifade etmesi, söz konusu cep telefonunun 05.09.2014 tarihinde en son saat 00.53’de kullanıldığına dair Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumundan alınan imei sorgulama sonuçlarının katılanın olay sırasında cep telefonuyla görüştüğü hususunu doğrulaması, olay yeri inceleme ekiplerince katılana ait bir kısım eşyanın arazi içerisinde bulunmasına karşın telefona rastlanmaması, yine telefonun yaşanan arbede sırasında düşmesi ihtimaline binaen kolluk görevlilerince 05.09.2014 tarihinde olayın gerçekleştiği boş arazide bu amaçla yapılan araştırmaya rağmen cep telefonunun bulunamaması, kolluk görevlilerince düzenlenen olay yeri inceleme raporunda katılana ait cüzdan, ters çevrilmiş eşofman altı ile birbirine yakın durumda kırmızı siyah çizgili bir çift spor ayakkabının ana yola 23 metre uzaklıktaki arazide bulunduğunun belirtilmesi, bireylerin hareket özgürlüğünü koruma altına alıp TCK’nın 109. maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kamuya açık veya kapalı alanda işlenmesinin mümkün olması ve sanığın savunmalarının kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın olay tarihinde, yolda cep telefonu ile konuşarak yürüyen mağdurenin önünü kesip cep telefonunu zorla alarak cebine koyduğu, ardından mağdureye vurmaya başladığı ve saçından tutarak yol kenarından 23 metre uzaklıkta bulunan boş araziye kadar sürüklediği anlaşıldığından, sanığa atılı yağma suçunun sabit olduğu ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ise unsurları itibariyle oluştuğu hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin sanığın, yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
İkinci uyuşmazlık konusu yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi ; “Yağma suçundan kurulan hükme ilişkin Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanması” gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 31.12.2015 tarih ve 466-450 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, sanığın yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.01.2019 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oy birliğiyle, ikinci uyuşmazlık bakımından oy çokluğuyla karar verildi.