Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/472 E. 2019/57 K. 24.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/472
KARAR NO : 2019/57
KARAR TARİHİ : 24.01.2019

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 276-410

Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık …’un, 5237 sayılı TCK’nın 188/3, 62, 52, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin Silifke Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.02.2010 tarihli ve 339-32 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.06.2015 tarih ve 3904-5856 sayı ile;
“CMK’nın 210 ve 217. maddelerindeki açık hükümler karşısında; tanık …’in duruşmada tanık olarak dinlendikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 12.11.2015 tarih ve 380-310 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCK’nın 188/3, 62, 52, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba karar verilmiş, bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 16.05.2016 tarih ve 723-4426 sayı ile;
“Kendisinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçmeyen sanığın; savunmasının aksine, ele geçen uyuşturucu maddelerle ilgisi olduğuna veya diğer sanığın suçuna iştirak ettiğine dair mahkûmiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, olayda şüphenin bulunduğu, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de gözetilerek yüklenen suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 20.10.2016 tarih ve 276-410 sayı ile;
“…Tüm dosya kapsamına göre; Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 16.05.2016 tarihli 2016/723 esas ve 2016/4426 karar sayılı bozma ilamında belirtilen sanık … yönünden delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verilmesi gerektiği görüşünün aksine, tanık …’in 25.09.2009 tarihinde kolluğa verdiği ayrıntılı ve net ifasesinde uyuşturucu maddeyi devamlı olarak …… ve …’dan temin ettiği, gidip evlerinden satın aldığını beyan etmiş olması, yine 25.09.2009 tarihli yakalama, arama, el koyma tutanağında kolluğa gelen bir kişinin Mut ilçesindeki içkili restoranlar ve civarında şahıslara esrar satan kişiler olduğunu, bu kişilerin … ve …… Coşğun olduğunu söylediğine dair ayrıntılı tutanak ve başka bir dosyada sanık hakkında uyuşturcu sattığına dair müşteki beyanı ile sabit olduğu ve sanığın atılı suçu işlediği kanaatine varıldığından…” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.02.2017 tarihli ve 388096 sayılı “bozma” istemli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22.03.2017 tarih ve 196-656 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ….. …. hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan verilen beraat hükmü temyiz edilmeksizin, “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık … …. hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yakalama, ev arama ve el koyma tutanağına göre; 24.09.2009 tarihinde saat 23.00 sıralarında, Karşıyaka Mahallesi, Mustafa Kemal Bulvarı üzerinde devriye görevlerini ifa etmekte olan kolluk görevlilerinin yanına gelen ve görevlilerce tanınan şahsın “Mut ilçesinde içkili restaurant ve civarlarındaki şahıslara esrar satan kişiler olduğunu, bu kişileri ismen tanıdığını, …… ve Hacı olarak bildiği bu kişilerin ikametlerinde de satış yaptıklarını, adı geçenlerin ikametlerini gösterebileceği” şeklinde beyanda bulunması üzerine görevlilerce yapılan araştırmada, adı geçen şahısların Ortaköy isimli yerde ikamet ettiklerini ve Mut ilçesi ile ikametlerinde uyuşturucu madde sattıklarının tespit edildiği, Cumhuriyet savcısından alınan yazılı arama emrine istinaden şahısların ikamet ettikleri Ortaköy Köyü No: 46 sayılı yere gelen görevlilerin, inceleme dışı sanık ….. …. ve sanık … ….’un huzuruyla gerçekleştirdikleri arama işlemi sonucunda evin damında bulunan yatağın uç kısmındaki yastığın altında defter kâğıtlarına sarılı hâlde (12) fişek esrar ele geçirdikleri,
Adana Polis Kriminal Laboratuvarınca düzenlenen 13.11.2009 tarihli uzmanlık raporuna göre; ele geçirilen net 28,2 gram kenevirden net 11,28 gram esrar elde edilebileceği,
Anlaşılmıştır.
Tanık … kollukta; sanık … ile inceleme dışı sanık …..’i tanıdığını, birkaç aydır esrar içtiğini, Mut ilçesine geldiğinde kullandığı esrarı adı geçen sanıklardan ücreti karşılığında temin ettiğini, sanık ile inceleme dışı sanığın esrar sattığını herkesin bildiğini, mahkemede ise; olay tarihinde üzerimde bir paket uyuşturucu madde ele geçtiğini, görevlilerin nereden aldığını sorduklarında uyuşturucu maddeyi Ankara’dan getirdiğini söylediğini, sanık ile inceleme dışı sanığı sorduklarında ise inceleme dışı sanık …..’i tanıdığını beyan ettiğini, kendisine bir şey sormadan düzenledikleri ifade tutanağını korkması nedeniyle imzaladığını, bu ifadesinde belirtildiği gibi sanık ve inceleme dışı sanıktan uyuşturucu madde satın almadığını, kolluk ifadesini kabul etmediğini,
Tanık Hüseyin Şimşek mahkemede; Ortaköy Köyü muhtarı olduğunu, sanık ve inceleme dışı sanığı tanıdığını, kardeş olan sanıkların aynı evde kaldıklarını, sanık ile inceleme dışı sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptıklarına dair herhangi bir bilgisinin olmadığını, ancak sanık …’ın uyuşturucu madde içtiğini duyduğunu, olay günü yanına gelen polislerin kendisinden sanıkların evini göstermesini istemeleri üzerine görevlileri söz konusu ikamete götürdüğünü, sanık ile inceleme dışı sanığın evin damında yattıklarını, sanıkların evinde uyuşturucu bulunduğunu karakolda öğrendiğini,
Tutanak düzenleyici tanıklar ….., ……mahkemede; yapılan arama sonucunda evin damında bulunan yatağın uç kısmındaki yastığın altında, siyah poşet içerisinde, defter yaprağına sarılı şekilde, toplam (12) adet içime hazır hâle getirilmiş esrar bulduklarını ve tutanak içeriğinin doğru olduğunu,
İnceleme dışı sanık ….. …. kollukta; 25.09.2009 tarihinde saat 02.00 sıralarında ikametinin damında yattığı sırada görevlilerin gelerek arama emrine istinaden evlerinde arama yapacaklarını söylediklerini, yapılan arama sonucunda evin damında bulunan ve yattığı yatağın ucundaki yastığının altında siyah poşet içerisinde esrar bulunduğunu, esrar içtiğini ve kimseye satışını yapmadığını, bu esrarı evinin arka tarafında bulunan bahçede kendisinin yetiştirip kuruttuğunu, 24.09.2009 tarihinde lakabını ……olarak bildiği ve davulculuk yapan şahsın yanına gelip kendisinden esrar istediğini, kimseye böyle bir şey veremeyeceğini söyleyerek şahsı gönderdiğini, kardeşi sanık …’ın bu işle ilgisi bulunmadığını ve esrar kullanmadığını, yanında bu maddelerin bulunduğundan da haberi olmadığını, savcılıkta ek olarak; ……lakabıyla bildiği ve yanına gelip esrar isteyen şahsın tanık … olduğunu, sorgusunda ve mahkemede ise; sanık … ile birlikte ikamet ettikleri evin damında ele geçirilen esrarın kendisine ait olduğunu, kullanmak amacıyla bulundurduğunu, diğer sanık … ile bir ilgisi olmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık … …. soruşturma evresinde; ikamette abisi inceleme dışı sanık ….. ile birlikte kaldıklarını, olay tarihinde evlerinde yapılan aramada inceleme dışı sanık …..’in yatağının altında esrar bulunduğunu, kendisinin uyuşturucu madde kullanmadığını, inceleme dışı sanığın kullandığı esrarı ikametin arka tarafında bulunan bahçede yetiştirdiğini, evlerine kimsenin uyuşturucu madde satın almak için gelmediğini, kimseye uyuşturucu madde satmadığını, ele geçen uyuşturucular ile kendisinin bir ilgisinin olmadığını, mahkemede ise; tanık…..’in eve geldiğini görmediğini, beyanlarını da kabul etmediğini savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nın “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası suç tarihi itibarıyla;
“(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir.
Üçüncü fıkrada, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevki, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır. Fıkradaki suçun oluşması için bu seçimlik hareketlerden herhangi birisinin yapılmış olması yeterlidir.
Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
24.09.2009 tarihinde saat 23.00 sıralarında, Karşıyaka Mahallesi, Mustafa Kemal Bulvarı üzerinde devriye görevlerini ifa etmekte olan kolluk görevlilerinin yanına gelen ve görevlilerce tanınan şahsın “Mut ilçesinde içkili restaurant ve civarlarındaki şahıslara esrar satan kişiler olduğunu, bu kişileri ismen tanıdığını, …… ve Hacı olarak bildiği bu kişilerin ikametlerinde de satış yaptıklarını, adı geçenlerin ikametlerini gösterebileceği” şeklinde beyanda bulunması üzerine Cumhuriyet savcısından alınan yazılı arama emrine istinaden sanık ile inceleme dışı sanığın ikamet ettikleri evde yapılan aramada, evin damında bulunan yatağın uç kısmındaki yastığın altında defter kâğıdına sarılı hâlde (12) fişek esrar ele geçirildiği olayda;
İnceleme dışı sanık …..’in suç konusu esrarın kendisine ait olduğunu, sanık … ile bir ilgisi olmadığını beyan etmesi, tanık…..’in soruşturma evresindeki ifadesinde sanık ve inceleme dışı sanıktan uyuşturucu madde satın aldığını belirtmesine rağmen, kovuşturma evresinde bu beyanından dönüp kullandığı uyuşturucu maddeyi sanık ve inceleme dışı sanıktan satın almadığını ve Ankara’dan getirdiğini söylemesi, suç konusu uyuşturucu maddeler ile sanığın ilgisini gösterir dosya kapsamı itibarıyla herhangi bir delilin bulunmaması, sanığın başlangıçtan itibaren değişmeyen istikrarlı ifadelerinde suç konusu esrarların kendisine ait olmadığını, inceleme dışı sanık …..’in esrar kullandığını, kullandığı bu esrarı evlerinin bahçesine ektiği kenevirlerden elde ettiğini, kendisinin ise söz konusu uyuşturucu madde ile bir ilgisinin bulunmadığını savunması karşısında, üzerinde uyuşturucu madde ele geçmeyen, birlikte ikamet ettikleri evin damında abisi inceleme dışı sanık …..’in kullandığı yatağın ucundaki yastığın altında ele geçirilen esrar ile ilgisi olduğuna ya da adı geçenin suçuna iştirak ettiğine ilişkin tanık…..’in sonradan döndüğü soruşturma evresindeki soyut beyanı dışında delil bulunmayan sanığın, savunmasının aksine, atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Silifke Ağır Ceza Mahkemesinin 20.10.2016 tarihli ve 276-410 sayılı direnme kararına konu hükmünün, atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmayan sanığın beraati yerine dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 24.01.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.