YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/409
KARAR NO : 2018/325
KARAR TARİHİ : 03.07.2018
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 12.03.2014
Sayısı : 390-84
Sanık … hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında, yapılan yargılama sonucu Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesince 03.02.2011 gün ve 372-28 sayı ile; sanığın eyleminin kasten yaralama suçuna teşebbüsü oluşturduğu kabul edilerek TCK’nun 86/2, 86/3-e, 35/2, 62/1 ve 52/2-4 maddeleri uyarınca 2.240 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verilmiştir.
Hükmün katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 13.11.2013 gün ve 5728-6258 sayı ile;
“…Sanık ile mağdur arasında husumet bulunduğu, sanığın daha önce de mağduru bıçak ile yaralamaktan hüküm giydiği, suç tarihinden önce mağdurun ağabeyi …. tarafından sanık aleyhine, taşınmazına tecavüz ettiği iddiasıyla hukuk mahkemesinde dava açıldığı ve bu davanın …. tarafından kazanıldığı, bu nedenle taraflar arasında tekrar husumet oluştuğu, suç tarihinde mağdurun kahvehanede arkadaşı … ile oturduğu sırada kahvehaneye sanık … ….’ın girdiği ve mağdurun bulunduğu masaya gelerek ona ‘1 dakika dışarı gelir misin çay söyleyeceğim’ dediği mağdurun ise sanığa ‘Çayı ben söyleyeyim, buyur otur’ şeklinde cevap verdiği, bu sırada masada oturmakta olan …’ın tuvalete gitmek üzere masadan kalktığı, sanığın da masaya oturduğu, aradan birkaç dakika geçtikten sonra sanık ile mağdur arasında sözlü tartışma çıktığı ve sanığın yanında bulunan tabancayı mağdurun baş bölgesine doğrultarak yaklaşık 1,5-2 metre mesafeden ateş ettiği, bu merminin mağdurun boynunun sol kısmından elbisesini delerek geçtiği, ardından sanığın mağdurun yakasından tutup ittirdiği ve yine yaklaşık 1,5-2 metre mesafeden yerdeki mağdura bir el daha ateş ettiği, mağdurun sakınması üzerine merminin isabet etmediği, daha sonra sanığın mağduru yakasından tutarak kahvehanenin dışına çıkarttığı, bu sırada tanık Mustafa’nın sanığın yanına gelerek silahı istediği, sanığın da silahı Mustafa’ya teslim ettiği olayda; atış mesafesi, olayda kullanılan silahın özelliği, mağdurun baş bölgesinin hedef alınmış olması, olay sırasında mağdurun kendisini sakınması nedeni ile merminin isabet etmemesi ve sanığın mağduru yere fırlattıktan sonra yerde iken bir el daha ateş etmesi hususları birlikte dikkate alındığında kastının öldürmeye yönelik olduğu ve bu nedenle kasten öldürmeye teşebbüsten cezalandırılması gerektiği düşünülmeden, yazılı şekilde kasten yaralama suçuna teşebbüsten hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 12.03.2014 gün ve 390-84 sayı ile, bozma kararına direnmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan ve vekili tarafından suç vasfına yönelik olarak temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.05.2014 gün ve 169291 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 380-667 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 22.03.2017 gün ve 208-916 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesince, sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan 03.02.2011 gün ve 372-28 sayılı mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, direnme kararı ile bu suçtan yeniden kurulan hükmün hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilerek, temyiz talebi ve direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık hakkında kasten yaralama suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suç niteliğinin belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, direnme kararına konu hükmün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin aynen tekrarlanması suretiyle direnme kararına konu hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır.
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağından kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkemece, sanık hakkındaki ilk hükümde direnilirken, bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle hüküm kurulmuştur.
Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen direnme kararına konu hükmün belirtilen nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.03.2014 gün ve 390-84 sayılı direnme kararına konu hükmün, usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.