Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/388 E. 2018/36 K. 13.02.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/388
KARAR NO : 2018/36
KARAR TARİHİ : 13.02.2018

Mahkemesi :Asliye Ceza

Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanık …’in TCK’nun 142/1-f, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Bakırköy 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.05.2009 gün ve 129-305 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesi Başkanlığınca 25.07.2012 gün ve 24152-28092 sayı ile 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi uyarınca yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiş,
Yeniden inceleme yapan Bakırköy 6. Asliye Ceza Mahkemesince 12.03.2013 gün ve 815-196 sayı ile sanığın TCK’nun 163/3, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 04.12.2014 gün ve 954-35546 sayı ile;
“Sanık hakkında sayaçsız şekilde kablo uçlarını birleştirmek suretiyle elektrik kullandığına dair kaçak elektrik tespit tutanağının düzenlenmesi karşısında; dosya içerisinde mevcut bulunan tüketim ekstresi de değerlendirilerek kurulu güce göre kullanım süresi içerisinde normal kullanıma göre tüketebilecek ortalama elektrik miktarı bilirkişiye hesaplattırılmak suretiyle rapor alınıp, 02.07.2012 tarihinde kabul edilerek 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikâyetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığın kurumun zararını giderip gidermediği sorulup, gidermediğinin tespiti halinde, ‘bilirkişi tarafından tespit edilecek normal tarifeye göre vergiler dahil, cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin zararı gidermesi halinde 6352 sayılı Yasanın geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine’ dair bildirimde bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş,
Yerel mahkeme ise 15.04.2015 gün ve 64-213 sayı ile;
“…Hüküm tarihi itibari ile 6352 sayılı Yasanın geçici 2. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme yürürlüğe girmiş ve 6 aylık süre dolmuştur. Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren kanunun sanık ve herkes tarafından bilinmesi gerektiği genel olarak kabul edilen bir husustur. Ne 6352 sayılı Yasa ile değişik TCK’nun 163/3. maddesinde, ne 168/5. maddesinde, ne de 6352 sayılı Yasanın geçici 2/2. maddesinde bildirimde bulunulacağına dair bir düzenleme vardır. Bu nedenle ‘bildirimde bulunmadan’ eleştirisi yasaya uygun bir eleştiri değildir. Anılan Yasanın geçici 2. maddesinden yararlanmayan sanığa ayrıca ve yasal dayanaktan yoksun bir şekilde makul bir süre tanınarak zarar giderimi konusunda bildirimde bulunulması görüşü mahkememizce mevcut yasal düzenlemeye aykırı bulunduğu, ayrıca bu şekildeki uygulamanın yasalara uymama konusunda esneklik yaratacağı” şeklindeki gerekçe ile önceki hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.06.2015 gün ve 203650 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 579-1303 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 30.03.2017 gün ve 276-3453 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan dava açılan sanığa, sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi gereğince bilirkişi tarafından tespit edilecek katılan kurum zararını gidermesi halinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmadan karşılıksız yararlanma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında kablo uçlarını bağlayarak kaçak elektrik kullandığı iddiasıyla hırsızlık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, 13.05.2009 tarihinde sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, sanık müdafinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesi Başkanlığınca, 05.07.2012 tarihinde 6352 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosyanın mahalline gönderildiği, yerel mahkemece sanığa suçtan kaynaklanan zararın ödenmesi halinde ceza verilmeyeceğine ilişkin herhangi bir bildirimde bulunulmadan karşılıksız yararlanma suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, sanık müdafinin temyizi üzerine inceleme yapan Özel Dairece; dosya içindeki bilgilerden kullanım süresi içinde normal kullanıma göre tüketilebilecek ortalama elektrik miktarının bilirkişiye hesaplattırılması ve sanığa kaçak kullanım bedelini içeren bilirkişi raporu okunarak ya da yöntemine uygun şekilde tebliği sağlanıp, 6352 sayılı Kanun gereğince bildirimde bulunulmasından sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verildiği, yerel mahkeme tarafından herhangi bir araştırma yapılmadan ve sanığa bildirimde bulunulmadan direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Abonelik esasına göre yararlanılan su ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemler TCK’nun 141. maddesinde;
“(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır”,
Aynı Kanunun 142. maddesinin (1) fıkrasının (f) bendinde;
“(1) Hırsızlık suçunun;

f) Elektrik enerjisi hakkında,

İşlenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde hırsızlık suçu olarak düzenlenmişken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105. maddesi ile TCK’nun 141. maddesinin 2. fıkrası, 82. maddesi ile de 142. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılmış, yerine, aynı Kanunun 83. maddesi ile karşılıksız yararlanma suçunun düzenlendiği TCK’nun 163. maddesine;
“Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklindeki 3. fıkranın eklenerek, abonelik esasına göre yararlanılan su, doğal gaz ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemlerin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ise;
“(1) Bu Kanunda yapılan değişiklikler karşısında; ilgili suçlardan dolayı açılan ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyalar ise bu dairece, hükmü veren mahkemeye gönderilir.
(2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar” biçiminde düzenlenmiştir.
6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 1 ve 2. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, 05.07.2012 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden öncelikle kurum zararının giderilmesi halinde işin esasına girilmeden ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek bu dosyaların bir an önce sonuçlandırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Kanunun genel gerekçesindeki “iş yükü açısından önemli yer tutan bazı davaların daha hızlı sonuçlandırılması amacıyla yeni düzenlemeler yapılmakta ve ceza yargılamasına ilişkin süreci hızlandıracak değişiklikler öngörülmektedir” şeklindeki açıklama da bu düşünceyi doğrulamaktadır.
Her ne kadar kanunda “yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde” ibaresine yer verilmiş ise de, suç nedeniyle meydana gelen zararın tespitinin bilirkişi marifetiyle mümkün olduğu dikkate alınarak meydana gelen zarar tespit edildikten sonra sanığa, zararı tazmin ettiği takdirde hakkında ceza verilmeyeceğine ilişkin bildirim yapıldıktan sonra sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekmekte olup bu görüş af niteliğinde bir düzenlemeyle sanığa ikinci bir şans veren kanun koyucunun amacına daha uygun olacaktır.
Bu nedenle 05.07.2012 tarihinden önce işlenen karşılıksız yararlanma suçlarından dolayı sanığa kurum borcunu ödediği takdirde hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceğine dair ihtarat yapılıp, kurum zararının ödenmesi için makul bir süre verilerek, ödemede bulunulması halinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmeli, ödemede bulunulmaması halinde hukuki durumu değerlendirilmelidir. Hüküm tarihi itibarıyla kanunun öngördüğü 6 aylık sürenin dolduğu gerekçesi ile ödeme ihtaratında bulunulmayacağının kabulü, lehe olan bir düzenlemeden sanığın bir kusuru olmadan yararlanamaması sonucunu doğuracaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında sayaç olmaksızın kablo uçlarını birleştirmek suretiyle kaçak elektrik kullandığından bahisle hırsızlık suçundan mahkûmiyet kararı verildikten sonra, dosyanın Yargıtayda bulunduğu sırada 6352 sayılı Kanunla eylemin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığına ve anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde suçtan kaynaklanan zarar ödendiği takdirde cezaya hükmolunamayacağına ilişkin düzenleme yapıldığı, ancak söz konusu 6 aylık sürenin yargılama sırasında dolduğu olayda; dosya içindeki belgelerden kurulu güce göre kullanım tarihleri arasında tüketilebilecek ortalama elektrik miktarının hesaplattırılmasından sonra sanığa, bilirkişi tarafından tespit edilecek cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin zararı mahkemece belirlenecek makul bir süre içerisinde ödediği takdirde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin bildirimde bulunulması ve sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, sanığa usulünce bir tebligat yapılmadan 6 aylık sürenin dolduğu ve zararın tazmin edilmediğinden bahisle mahkûmiyet kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.04.2015 gün ve 64-213 sayılı direnme hükmünün, sanığa, bilirkişi tarafından tespit edilecek cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin zarar miktarını mahkemece belirlenecek makul bir süre içerisinde ödediği takdirde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin bildirimde bulunularak sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2018 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.